22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MART 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Bir villa al tı asra bedel• Yüzme havuzlu, tenis kortlu, saunalı Çamlıca Konaklan'ndaki lüks villalardan alabilmek için asgari ücretlinin maaşını hiç harcamadan 656 yıl çalışması gerekiyor. Oysa Türkiye vergi rekortmeni Demir Sabancı'nın geçen yıl sadece ödediği vergi ile bu evlerden 4.3 tane alınabiliyor. Lüks konut fiyatlan, ülkedeki gelir dağılımının çarpıklığını ortaya koyuyor. MUTLU DEMİRKAN Lüks konutların fiyatlanndan yola çıkarak yapılan bir karşılaştırma, ülkedeki gelir dağılı- mının çarpıklığını da ortaya koyuyor. Bugün ts- tanbul'un çeşitli bölgelerinde yaptınlan lüks si- telerden bir villa alabilmek için bir asgari üc- retlinin 656 yıl hiç harcama yapmaksızın çalı- şıp para biriktirmesi gerekiyor. Buna karşın Türkiye vergi rekortmeninin ge- çen yıl ödediği gelir vergisi ile bu villalardan 4.3 tane almak olası. tstanbul'da lüks sitelerde konut fiyatlan, sa- 100 müyonun alnnda ayhk iicret alan bir memur, lüks shderden ev almayı hayal bik edemeyecek. bit gelirlilerin ömürleri boyunca ellerine geçen paradan çok daha fazla. Örneğin Oçem Taahhüt Ticaret'in yaptırdığı Çamlıca Konaklan'nda, tenis kortu, spor saha- sı, yürüyüş parkuru, kapalı-açık yüzme havuzu, sosyal tesisleri, sauna, solaryum, kapalı spor salonu gibi birçok olanağı bir arada banndıran sitelerde dubleks bir villanın fiyatı 1 milyon 222 bin dolar yani yaklaşık 450 milyar lira. Bu villaya sahip olabilmek için yaklaşık 57 milyon net gelire sahip olan bir asgari ücretli yurt- taşın kazandığı parayı hiç harcamadan 656 yıl çalışması gerekiyor. Oysa tstanbul'un veTürkiye'nin vergi rekort- meni Demir Sabancı geçen yıl bu villanın fiya- tının 4.3 katmı sadece vergi olarak ödemiş. Bu villanın fiyatı aynı zamanda futbolcu Hakan Şükür'ün geçen yıl ödediği vergiye eşit. Şü- kür'ün transfer ücretiyle ise bu villalardan 3 ta- ne alabilmek olası. 1980'de nasüdı? Öte yandan 29 Eylül 1980 tarihinde Cumhu- riyet Gazetesi'nde yayımlanan bir haberde, Ta- rabya'da 3 katlı, yüzme havuzlu, 6 yatak odalı, 2 salonlu, hamam ve saunalı bir villayı satın alabilmek için o tarihte bir asgari ücretlinin 1014 yıl hiç harcama yapmadan çalışması gerektiği belirtiliyor. Aynı haberde, o tarihte 50 milyon lira olan bu villayı lstanbul Ticaret Odası Başkam'nın net ge- lirini harcamadan 58 yılda, Bûlent Ersoy'un ise 23 yıl 2 ay çahşarak alabilecekleri hesaplanmış. Aradan geçen zaman asgari ücretliler için ko- şullann fazla değişmediğini buna karşıhk üst ge- lir grubunun alım gücünün arttığını ortaya ko- yuyor. 1980'li yıllarda boğazda lüks bir konut sahi- bi olabihnek zenginler için bile önemli bir ma- li yük getirirken bugünün vergi rekortmenleri yıl- lık gelirleri ile bu villalardan birden fazla alabiliyor. Sanayici çevreyle barışbKOCAELİ (AA) - Kocaeli'deki sanayi kuruluşlannın tzmit Körfezi'nin kirlili- ğindeki payı, alınan önlemler ve sanayi- cilerde oluşan çevre bilinci sonucu son 15 yılda, yüzde 95'ten yüzde 5'e düştü. Ko- caeli II Çevre Müdürlüğü'nden alınan bil- giye göre, Körfez'deki kirliliğin önlenme- sı amacıyla 7 yıldır sürdüriilen çalışmalar, olumlu sonuç verdi. lstanbul Teknik Üni- versitesi'nin (tTÜ), Körfez'i ileri derece- de kirleten 27 kuruluşu baz alarak 1984 yılında yaptığı araşurmada, sanayinin yüz- de 95 olarak belirlenen kirlilikteki payı- nm, 1995 yılında TLBtTAK Marmara Araştırma Merkezi'nce (MAM) yapılan araştırma sonucunda, yüzde 5'lere gerile- diğı görüldü. İTÜ ve TÜBİTAK MAM'ın araştırmalannda, 27 kuruluşun Körfez'e bıraktığı günlük organik yük miktannın, 78 tondan 23 tona düştüğü belirlendi. • Izmit Körfezi'ndeki kirlilikte, sanayinin 15 yıl önce yüzde 95 olan payı, alınan önlemler sonucu yüzde 5'e düştü. 1992'de 25 olan antma tesisi sayısı, bugün 220'lere kadar yükseldi. ll Çevre Müdürü Mahmırt Ak- TOL sanayi kuruluşlannın kirli- İiktekı payının azalmasında. ka- rarlı mücadele ve çe\xe bilinci- nin gelişmesine paralel olarak artan toplumsal baskının önem- lı rol oynadığını söyledi. Çevre si sonucu, 1992'de 25 olan biyo- lojik ve kimyasal antma tesisi sa- yısu bugün 220"lere kadar \ük- sekii. Bunlann >anı sıra proses- lerigereği,zorunhıluğu hulunma- yan çok sayıda kuruluş da. ant- ma tesisi kurdu. Bunun sonu- Müdürlüğü'nün kurulduğu 1992 yılında, prosesleri gereği. antma tesisi kurması gereken 200 sanayi kuruluşundan yalnız- ca 25'inin bu şartı yerine getirdiğini ifa- de eden Akyol. şöyle konuştu: "Kocaefi Va- liliği'nia kirtiliğe karşı karariı mücadelewr- mesi, mücadelede gerekli teçhizadann sü- raüe tamamlanması ve özellikle yerel ba- sının konunun üzerine hassasiyeüe gitme- cunda, Körfez'de belirgin bir düzelme gö- rüidü. Geçmişte 2'ye kadar düşen bahk çeşidi. son araşnrmalara göre 25'e yüksel- di." Akyol, Türkiye'nin en yoğun sanayi bölgesi olan Kocaeli'nde, sanayiden kay- naklanan kirliliğin, evsel atıklardan kay- naklanan kirliliğin çok altında olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Izmit Körfezi'ndeki mevcut kirliliğin yüzde 95'i, evsd atıklardan kaynaklanmaktadır. 1993 yıünın tahmini değeriendirmelerine göre, günde 64 ton evsel organik yük. Körfez'e deşarj edilmcktedir. Gerekli önlemler ahn- madığı takdirde, bu rakamın 2000 >ılında 88 tona ulaşması bekleniyor." Evsel kirülik Akyol. evsel kirliliğin de önlenebilme- si için, Karamürsel-Hereke sahil bandı- nın kollektörle kuşatılması amacıyla baş- latılan çalışmalann sürdüğünü bildirdi. Kolektörlere verilecek evsel atıklann. 5 ay- n merkezde yapılacak antma tesislerinde toplanacağını ifade eden Akyol, bu pro- jenin kısa sürede gerçekleşebilmesinin. îller Bankası kaynaklarından aynlan ödeneğin arttınlmasına bağlı olduğunu sözlenne ekledi. Ödemiş Cünlüce Köyü Köyden Dubai'ye ihracat ÖDEMİŞ (AA) - îzmir'in Ödemiş ilçesi Günlüce Köyü'ndeki fabri- kada üretilen iş makinelerinin, pet- rol zengini Birleşik Arap Emirlik- leri'nin en zengin emirliğı Dubai'ye ihracına başlandi. Bu köydeki ilkokulda calışan 4 öğ- retmenin 30 yıl önce görevlerinden aynlarak kurduklan Mastaş AŞ'nin Günlüce Köyü'ndeki fabrikasında tüm parçalan üretilen ve montajı yapılan, 'ön yükleyici ve kanal ka- acı' iş makinelerinden beşi TIR'a yüklenerek Dubai'ye sevk edildi. Mastaş Genel Müdürü Hüseyin Son, köyün çehresini değiştiren fabrika- da 150 işçinin çalıştığını belirtti. D U N Y A E K O N O M İ S I N E B A K I Ş ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk NATO'nun belirtilen amacı, Sırplann, Kosova- lı Amavutlara yönelik, soy- kınm düzeyıne ulaşan sal- dınlannı durdurmak veye- ni bir Balkan Savaşı'nın çıkmasını engellemek. NATO, SırpGenelkurma- yı'nın, fa2la kayıp verme- mek için Miloseviç'i kısa sürede banşa zorlayaca- ğını umuyor. Ne ki, şimdilik, NA- TO'nun hava saldınlanna başlarken saptadığı he- deflerine, ilk günkünden daha yakın okjuğu söyle- nemez. Sırplar, Arnavut- lan eskisinden daha hız- la öldürmeye başladılar. Yugoslav askeri kapasite- sinı yok etmenin çok uzun bir süre alacağı anlaşıldı. Makedonya'daki Sırp nü- füsun tansiyonu, bir iç sa- vaşa doğru yükselmeye, Makedonya da çatışma- lann içine çekilmeye baş- larken bir Balkan Sava- Ş4 olasılığı artıyor. Dünya- da yeni bir 'soğuk sa- vaş' havası esiyor. Diğer taraftan, gerek NATO ülkelerinde gerek- se de dünya kamuoyun- da, saldınlann, politik, etik gerekçeleri, olası sonuç- lan üzerine yoğun birtar- tışma var. NATO saldınla- nna hem solda, hem de sağda, kendi söylemleri içinde, son derecede hak- lı nedenlerle karşı çıkan- lar, Kosova'daki Arnavut azınlığın katledilmesinin nasıl önleneceği konu- sunda ikna edici bir çö- züm öneremiyorlar. Ko- sova'daki Arnavut azınlı- ğın katliamını engellemek gerekçesiyle NATO sal- dınlannı desteklemekten yana olanlar ise, 'ağaca' gözlerini dikmişler (son derecede haklı nedenler- le), ancak ormanın için- de saklı, daha büyük fe- laket olasılıklannı göremi- yoıiar. Belli ki henüz ku- rallan tam olarak bilinme- yen, haritası çıkanlmamış bir döneme girdik. 'Soğuk savaş ertesi'nin sonrası Buna şimdilik, 'soğuk savaş ertesinin sonrası' dönem diyebiliriz. Bu dö- nemin temel ekonomik özelliği, genel bir üretim fazlası basıncından kay- naklanan mali istikrarsız- lıkiarla kendini açığa vu- ran bir kriz. Aşın üretim dış pazarlann önemini art- tınyor, rekabeti şiddetlen- diriyor, işçi sınıfı üzerin- deki baskıları yoğunlaştı- nyor. Düne kadar geçer- li olan ekonomik düzen- leme sistemleri (serbest piyasa ve liberaiizm) ve bunlann kurumları (IMF, DTÖ) etkilerini yitiriyorlar. Kriz, tüm diğer gelişme- lerin üzerinde yaşandığı, yaşanacağı ve kendisine atıfla açıklanacağı zemin- dir. Bu zemin üzerinde, ön- ce 'soğuk savaş' bitti ve iki kutuplu dünyadan, kı- sa bir süre için tek kutup- lu dünyaya geçtik. Körfez Savaşı'ndan sonra, bu tek kutuplu dünya, hızla çok kutuplu bir dünyaya doğ- ru evrimleşmeye başla- dı. Samuel Hunting- ton'ın Foreign Affa/rs Balkan Bataklığında Son Tango na çözemez bir duaıma geldi. Halen uluslararası sorunlann saptanması ve çözülmesi için ABD mü- dahalesi gerekiyor, ama ABD'nin bu sorunlan çöz- mek için bir grup ülkenin, özellikle Avrupa'nın des- teğine gereksinimi var. Tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya ge- çiş, ABD karşısında, al- ternatif ittifaklara liderlik edecek güçlerin şekillen- mesiyle gerçekleşecek. Bir sonraki adım ise, ABD'nin hegemonyası- nın açıkça tehdit edilme- sidir. ABD açısından, bu- günkü sürecin daha faz- la ilerleyerek mantıklı so- nuçlaraulaşmaması için, gelecekte ortaya çıkma- yonu kaldı. Ancak, Rus- ya Federasyonu'nun eko- nomik ve sosyal krizi da- ha da derinleşti. Asya krizinden sonra, Batı'nın sunduğu reçete- lere muhalefet, önce yö- netici kesim, sonra da halk içinde yükselmeye başladı. Rusya, ekono- mik krizi aşmaya, gere- ken kaynakları elde et- meye uygun bir iç ve dış politika arayışını hızlan- dırdı. Birçok gözlemciye gö- re, (ömeğin Chartes Cto- ver, Foreign Affairs), içe- ride reform süreci askıya alınırken dış politikada bi- ri Prirnakov, diğeri de Ko- münist Partisi Başkanı Zuganov tarafından, NATO'nun Kosova'ya hava saldınlanna başlarken saptadığı hedeflerine, ilk günkünden daha yakın olduğu söylenemez. Mart/Nisan (1999) sayı- sında vurguladığı gibi, ha- len tek ve çok kutuplu dünyalar arasında bir yerdeyiz. Bence bugün, bunun yarattığı siyasi ve düşünsel karmaşayı yaşı- yoruz. Soğuk Savaş'ın iki ku- tuplu dünyasında ulusla- rarası sorunlar, kutuplar arasındaki dengelere gö- re çözümleniyordu. tek kutuplu dünyada ise he- gemonik devlet, tek ba- şına sorun çözücü olarak ortaya çıkar. Karşısında, ne tek tek ne de biıiikte tehdit oluşturacak güçler bulunmaz. ABD'nin, bu tek hegemonyacı güç du- rumu çok kısa sürdü. Di- ğer ülkeler hızla kendi ulu- sal, bölgesel çıkarlanna öncelik vermeye başla- dılar. ABD uluslararası dü- zeyde, sorunlan tek başı- sı olası hegemonik oda- ğın, şimdiden, tekrar or- tak bir düşmana karşı, ka- lıcı bir şekilde ABD lider- liği altına alınması, iki ku- tuplu dünyaya geri dö- nülmesi gerekir. Çok kutuplu dünyaya ebelik etmeye en güçlü adaysa Avrupa Biriiği. Ortak düşmanın nasıl şekillenebileceğini ya da şekillenmeye zorlanaca- ğını görebilmek için, iki kutuplu dünyanın diğer hegemonik kampında ne- ler olduğuna kısaca baka- lım. SSCB dağıldıktan son- ra, geride, Batı'ya ben- zemeye çalışan, krizini serbest piyasa mekaniz- masıyla aşmaya, gerekli fonlan alabilmek için de Batı'ya uyum sağlamaya çalışan Rusya Federas- 'Stratejik Üçgen' ve Av- rasya Geopolitiği' ola- rak tanımlanan bir yöne- lim öne çıkmaya başladı. Primakov'un 'Stratejik Üçgen'i, Rusya-Hindis- tan ve Çin ittifakına da- yanıyor. Bu ittifak, geliş- mekte olan ülkelere, ABD hegemonyasına karşı destek sağlayarak bir uluslararası etki alanı kur- mayı amaçlıyor. Zuganov'un yaklaşımı ise, dünyanın merkezine Rusya ve Çin hinterlan- dını, Asya kültürterinin Ba- tı'dan farkını koyuyor, bu güce, 'Radikal Islamı' Çantiemperyalist' olduğu için) ve gelişmekte olan ül- keleri ekleyerek Batı'ya karşı bir blok oluşturma- yı amaçlıyor. Rusya'da güçlenmek- te olan ruh haliyle de uyum içinde olduklan için, birleştirici bir özelliğe de sahip bu yaklaşımlar, ye- ni bir soğuk savaşın to- humlannı dataşıyorlar. Bu yeni yönelim, birdüşman sağlayarak, ABD'nin he- gemonik hedefleriyle de ilginç bir şekilde örtüşü- yor. Ve ekonomik krizin dinamikleri... Ekonomik kriz açısın- dan, yukanda değindiğim gibi, fazla kapasitenin emilmesi için ek talep ya- ratılması gerekiyor. Ek talep, ücret artışla- rı, sosyal harcamalar yo- luyla, tüketim destekle- nerek sağlanabilir. Ancak bu, sermaye açı- sından, kâr oranlan üze- rinde, mali piyasalarda ek bir basınç yaratacağı için tercih edilmiyor. Bunun yerine, hem II. Savaş sonrası dönemde, hem de Reagan döne- minde uygulanan, aske- ri harcamalann arttırılma- sı, savaş sanayiinin dev- let eliyle desteklenmesi yöntemi daha cazip bir seçenek. Halen krizini yaşamak- ta olan sermaye birikim rejiminin stratejik enerji kaynağı ise petrol. He- gemonyacı güçlerin, pet- rol yataklannın, üretimini ve dağıtımını denetleme- si gerekiyor. Hem petrol, hem de sa- vaş sanayii, bugün Balkan platformunda kesişiyor. Azerbaycan ve Kaza- kistan petrollerinin taşın- ması için Rusya'nın (Bo- ğazlar dışında) tek seçe- neği, Novorossisk- Bul- garistan - (Yunanistan'ın NATO üyesi olduğu düşü- nülürse) Yugoslavya/ Kosova limanlan (NATO- Akdeniz, petrol ve ekono- mi: ABD Savunma Ba- kanlığı Raporu. Doküman, 1465/24 Mayıs 1995). Kafkasya ve Hazar bölge- si gibi, buranın dadenet- lenmesi, hem NATO hem de Rusya için yaşamsal bir öneme sahip. Rusya'nın petrol dışın- da, Batı'yla rekabet ede- bildiği en önemli sanayi ve ihraç malı, silah. Şimdi Balkanlar'da, Batı ülke- leri, B-2 gibi en son silah teknolojisini deneme, Rus yapısı MİG'lere, tanklara karşı kendi uçak vetank- lannın üstünlüklerini kanrt- lama şansına sahip. Ek olarak, ABD de, Washington Post'un vurguladığı gibi (26/03) kendi savaş teknolojisi- nin Avrupa'dan ne kadar daha üstün olduğunu, 'Avrupa 'nın ortak bir sa- vaşta ABD'ye ayak uy- durmasının giderek zor- laştığını' gösterdi. Görüldüğü gibi, bu du- rum, hem ABD'de hem de Avrupa'da savaş har- camalannın arttınlması- na yeni gerekçeler oluşu- yor; ABD'nin, Avrupa'ya, ABD teknolojisine ne ka- dar gereksinimi olduğunu kanıtlama olanağı da sağ- lıyor. Şimdi çok kutuplu bir dünyaya geçmenin eşi- ğinde duruyoruz. Tarih ise bize, çok kutuplu dünya- nın hegemonik savaşlann dünyası olduğunu göste- riyor. Bu açıdan bakınca, NA- TO saldınsının, II. Dünya Savaşı sonrası nispi banş döneminin 'son tangosu' olmaya aday olduğunu da söyleyebiliriz. Bu tan- gonun Balkanlar'da yapıl- ması ise tarihin acı bir şakası olsa gerek. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Derinleşen Üretici Düşmanlığı Avrupa Biriiği bugünlerde, çok önemli bir konuyu, 2006 yılına kadar uzanan dönemde uygulayacağı büt- çeyi tartışıyor. Yalnızca bununla da kalmıyorlar; bütçe bağlamında tanmsal üretimi destekleme sorununu da ele alıyorlar. Toplantı öncesi çiftçilerin yaptığı yürüyüş ve gösterilerie desteklemenin azaltılmaması isteniyor. Birliğin, ortak tanm politikası adı altında yaptığı öde- melerin toplamı gerçekten büyük, en son, 1997 verile- riyle, 46.1 milyar dolar. Birliğin on beş ülkesinde tarım- la uğraşan nüfus, toplam çalışanlann yüzde 5'i, yani 7.5 milyon dolayındadır Buna göre, Avrupa Biriiği ortalama- sı olarak çiftçi başına 6132.5 ABD Doları ödeniyor (The Economıst, Şubat20, 1999, s. 30). Yanlış okumadınız, Avrupa Birliği'nde tarımla uğraşan her bir kişı, dikkat edil- sin, ailesi değil, her bir kişi, bugünkü döviz kuru üzerin- den yıllık olarak 2 milyar 269 milyon ya da aylık 189 mil- yon liranın üzerinde destekleme geliri elde ediyor. Tanmsal desteklerne, ülkeden ülkeye değişiyor. En yük- sek tanm desteğini, 15800 dolar ile Irlanda çiftçisi alı- yor; çiftçi başına en az destekleme ise 1400 dolar ile Por- tekiz'ın. Fransa'da 9.7 bin dolar, Yunanistan'da 4 bin ve Almanya'da da 6300 dolar çiftçi başına tarımsal destek veriliyor. Bir nokta daha var; birliğin tanmsal destekle- me bütçesinde kısıntıya gidilse bile, çiftçilerin kendi hû- kümetlerinden bundan fazlasını alacağına kesin gözüy- le bakılıyor. Üstelik, Avrupa Birliği'nde tanmın toplam katma de- ğeri ya da üretime katkısı da oldukça az; toplamın yüz- de 2'si gibi bir bölümünü oluşturuyor. Bir başka anla- tımla tanm sektörü, Avrupa ekonomisı için ne iş bulma ne de üretim değen açısından hiç de önemli değil. Bu durumda, yıllardır süregelen bu tanmsal desteklemenin temelinde yatan nedenler nelerdir? Önce, tarihsel ve toplumsal nedenlerte bu ülkelenn bi- reyleri gıda güvencesi ya dagüvenliği istiyor. Açlık iste- miyor. Çok daha önemli olarak, o ülkelerde, hükümet- ler kendilerini seçenler karşısında duyarlıdır. Demokrâ- sinin işleyişı bu tür bir uygulamayı zorunlu kılıyor. De- rnokratik duyarlılığın öbür yüzünde, çiftçilerin bılinç bi- rikimi, örgütlülüğü ve bunun yarattığı güçleri var. • • • Türkiye'ye gelince, bakın neler oluyor. Yırmi yıla ya- kın bir süredir, yani 1980'den sonra Türkiye, adım adım tanmsal desteklemeden uzaklaştı. 197O'lı yıllarda, 20- 25 dolayında ürüne destek sağlanmaktaydı. Son yıllar- da, yalnızca üç ürün, hububat, şeker pancan ve tütün destekleme kapsamında bulunuyor. Elimizde 1998 venlennın kesın biçimi bulunmuyor en son Devlet Planlama verilerine göre (bunlar 1997 yılının- dır), tanmsal destekleme ödemelerı toplamı 394.4 tril- yon liradır. O yılın ortalama döviz kuru ile bu para 2.58 milyar dolar tutar. Destekleme kapsamındaki ürünlerin yaygınlığı dikkate alınırsa, aynı yıl tanmda çalışan yak- laşık 9 milyon kişinin 7.5 milyonunun, şu ya da bu ba- kımdan bu ürünlerin üretimiyie uğraştığı kestirimi yapı- labilir. Bu durumda, Türkiye'de tanmsal destekleme, çalışan başına 344.2 dolardır. Kımı girdi destekleriyle bu tutann daha yüksek olduğu belirtilmelidir. Aynı yıla ait karşılaştırmalar, Avrupa Birliği'nde üreti- ci başına ortalama tanmsal desteklemenin 6132.5 do- lar ile, Türkiye'nin 344.2 dolarlık tanmsal desteklemesi- nin yaklaşık 18 katı olduğunu gösterıyor. Üstüne üstlük, Türkiye'de toplam ıstihdamın yüzde 42.4'ü tanm sek- töründe çalışıyor ve tanm, toplam ulusal üretimin yüz-^ de 15'in üzerinde bir bölümünü sağlıyor. Kısaca ülke-' mizde tanm, Avrupa'ya göre çok daha önemlidir. Ancak, devletten gerekli desteği görmemektedir. Hazine Müsteşarı, bu ortamda, bakınız nedıyor: "Tür- kiye hububata ton başına 240 dotar ddemış. Bugün dünya fiyatlan 120 dolar düzeylnde. Şekerpancanna 780 dolar, ton başına vermişiz. Dünyada şekerpancan fiyatı 250 dolardüzeyinde. Pancarda ton başına 500 do- lar zaranmız var. Yani çıftçiye 'Pancarın tarlada kalsın, gübre olsun, biz ton başına 250 dolar ödeyelim' desek, ton başına 500 dolan kurtannz." (Hürriyet, 21 Mart 1999, s.11) Bu sözler, yerti üretim olgusunun, doğrudan ve do- laylı olumlu etkilerinin bilincinden yoksunluğun mu so- nucudur: yoksa IMF'ye sevımli görünme ısteğınin mi? Tanmla uğraşanlara açıktan para ödenmesinin yarata- cağı iç göç, tüketim, tanmda sabit sermayenin giderek yok olması vb. olumsuzluklar, anlaşılan, bu hesaplara girmiyor. Hem sonra, Devlet Hazinesi'nin görevi, yerli tanmsal üretimi çökertırken batmakta olan bankalan kurtarmak mıdır? Türkiye bu soruları seçimler sırasında bile tartış- mıyorsa, ne zaman tartısacaktır? • • • Bayramınızı içtenlikle kutlanm. E-posta: yakup@rorqual.cc.metu.edu.tr iş görüşmelerinîz, toplantılannız, davetii olduğunuz yerler, karşılayacağınız misafirler ve daha birçok planmız var. O hafde sızi, gideceğiniz yere eksiksiz konforuyla ulaştıracak araçlara da ihtiyacımz otacak... Amaçlar çeşitli, araçlar Budget... Sadecefcır'elefcnia, diledipnız arac.i efl skoflomiK rsyaUac ve 250.000 USO sıgorta püvencesiyie (0212)2963196 tSTANniTJUCaİM: BE12) 253 92 00 UOIKSY: Î0F6! «9 36 « ATATOflK mm.İMMim2) 6B 08 58 ««SA:(e22<)223«O4M«IM:^Ca22,M59(]C16(UİIÜ«A;(0312)4175952 EtOM&k H M M I H U I : {0312} 398 03 72 AttT*LVA:;0242: 322 76 86 AMTALYA: {0242J 243 30 0S AVTM.Y* HAVALİdAJII: (0242; 33» 30 79 İZMtT: «0252/ 324 51 (2 KOMTft: (0332) 321 ?2 72-73 KIMEB: (0242ı 814 28 09 AUHYA: (0242ı 513 ?3 82 ALTİS GOLF 0TEU (0242) 725 4i ti SlDE (0242) 753 14 S6 ÖMİ»: M232) 4â2 05 05 0«6flf: r33S<) 341 65 41-42 *.HEHDEBES (M»Atİ*IAIIM)lŞ HATUW; '0232) 274 22 C3 İÇ HATIAR: iQ232) 27417 95 KUŞMKI: <0256J 614 49 56 tODRUIt: (0252! 316 73 82 ttAflMARİS: (0252) 412 41 44 FETHİTî: (0252, 514 S1 c€ OENİZLİ: (0256) 264 54 43 SAZUNTEP: (0342) 335 12 30-3! TBMZOK: (04S2) 323 î3 20 HBRIS: 10392) 815 11 27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear