Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ARAUK 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Kurulacak nükleer santral için alınan karann yeniden gözden geçirilmesi gerekli -2
Akkuyu
9
nun sakmcaları çok
DUZWI
Prof. Pr. TOLGA YARMAN
Akkuyu'ya çeyrek yûzyıl önce verü-
miş yer lisansu lastaslar değiştjğindea,
arük geçerli sayılamaz. Bu çerçevede, H-
sansa hukukiitirazhakkıdoğmuşotana-
hdır.
Akkuyu'ya kunılması tasarlanan
nükleer santrala çeyrek yüzyıl önce ve-
rilen lisans, bugün geçerli addedilemez;
çüokü "nsans verroe kıstaslan" değiş-
miş sayılmalıdır ve yeniden vazedilme-
lıdir.
Çeyrek yüzyıl önce verilen lisans, bir
nurianetkideğertemesinr (TED) kap-
samamıştır; çünkü santralın o zaman,
bugünkü boyutta olmayan "turizme",
"wreceği zarar" diye bir kavram yok-
tur. Santral kurulduktan sonra, tıkır tı-
kır çalışsa dahi, turizmimizı, rakipleri-
mizin ya da düşmanlarunızın çok hak-
sız, aynı zamanda dayanaksız ve asılsız
olmalda beraber, meydana getirecekle-
ri "antipropaganda" ya da "saboUj"
söylentileri ve girişimleri dolayısıyla,
ne yazık ki olumsuz yönde çok etkile-
yecektir.
llan ediyorumki, bu yönde, onca uya-
nmıza karşın, "tek saornk bir araşür-
ma" yapılrnadığı gibi bir "araşünna
iradesT dahı ortaya konmuş değıldir.
Bu tavn kınıyonım.
Akdeniz sahillerimizde turistik tesis-
leri olan kuruluşlanmızı da; turistik kre-
di tahsisatlanna dönük olarak boyunla-
n bükük olsa da, böyle bır gelişmeye,
seslenni hilâ daha çıkartmamış olmak-
lıkJanna hayretler içinde kalmış olarak
önemle uyanyorum.
Nitekim bakın, bir-iki Akdeniz mev-
kimizde, PKK'nin patlattığı, oldukça
dar etkili sayılacak bomba uzantıstnda
bile, ülkemize gelen turist sayısında cid-
di düşüşler kaydedilmiştir. Bu olgu,
akıldan çıkartılmamalıdır.
Turlzml olumsuz etkHer
O
radan buradan, Ispanyası'ndan,
Ingilteresf nden kavrayış özür-
lü örnekler getirip, "nükJeerin
turizmimizi etküemeyeceğini'' kahve
sohbetinde bile dıle gelmeyecek bir kof-
lukta iddia edip, işin içinden çıkıver-
mek isteyen sonimlulara, burarun o ül-
ke, bu ülke değil, betahsis "Türkiye" ol-
duğu, kafalara çakılmak gerekiyor.
.., Şunu ilave edeyım ki, bugün, Akku-
yu'da kurulacak santralın, olası bir dep-
remâe hasar görmesinden korkmam; a-
ma, "turizmimizde yaratacağı deprem-
den" çok korkanm!.,
Santraün, benzerbiçimde, "şayia" se-
bebiyle olsun, Akdeniz Bölgesi "gıda
ürünterimizin. gerek içeriye. gerek dışa-
nya sablmasına vereceği zarar değer-
lendinnesi" gereklidir. Bu da vaktinde,
bır "kaygı motifı" olarak gündemde bu-
lunuyor olmadığı için yapılmamıştır. A-
ma şimdi bir araştırma konusu olarak
dikkate alınmaması bagışlanamaz.
Bu alanda da, onca uyanmıza karşın,
hâlâ daha "tek saürlık bir çakşma" ya-
pılmadığı gibi, bir "araştırma iradesi"
dahi, ne yazık ki ortaya konmuş değil-
dir.
Bu gelişmeyi de kınıyor, Akdeniz
Bölgemizdeki sebze ve meyve üretici-
lerimizi önemle uyanyorum.
Ecemlş Fay Hattı
öyle bir çerçevede "Bugün, Ak-
kuyu'ya gidip nükleer santral
kurrnak.rnisafirodasındakiha-
h üzerine layırphk koymakla" eşanlam-
Iıdır. Ne yazık ki (kimseyi yermek için
söyhiyor değilim), orada burada (sözge-
lişi kentin göbeğine kurulmuş, Trabzon
Çimento Fabnkası bazmda), saymakla
bitmeyecek kadar çok "sabıka kayırJa-
rmnz" dolayısıyla olabilecek her türlü
"uyanya" ihtiyacımız olduğu ortada-
dır.
Diğer bir yandan, Akkuyu'nun 25 ki-
lometre batısında, Mersin'in kuzeydo-
ğusundan gelip Akdeniz'e dalarak Kıb-
ns'a doğru uzanan Ecemiş Fay Hat-
tı'nın, evvelce etkin olmadıgı düşünü-
lüyor, dolayısıyla Akkuyu mevkii dep-
rem açısından Türkiye'nin en sakin bir-
iki yerinden biri olarak tasnif ediliyor-
du. Akkuyu'ya gidilmesinin temel bir
nedeni (stratejik mülahazalar yanı sıra)
buydu.
Sonraki yıllarda (1988-89), özellflde
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üye-
si, merhum Profesör Sungu Gökçen ve
arkadaşlannın (mikrosısmık ölçümler
ve sair yaklaşımlarla), deniz dibi ince-
lemelerini de kapsayan çahşmalanyla,
Ecemiş Fay Hattı'nın hareketliliği sap-
tandı.
Tam böyle midir değil midir, ona sis-
mologlar karar verir. Ne ki, söz konusu
olguyu temel alan tezler; bölgede, 6.
yüzyılda kurulan (ve deprem yüzünden
yerle bir olduğunu çağnştıran) Pompe-
iolis kentinin kalıntılan üstüne inşa edil-
miş olan yerleşimin, 16. yüzyılda (de-
mek ki herhalde ikinci bir) depremde yı-
kıldığı, Akkuyu'ya 65 km. kadar uzak-
lıkta bulunan Celinderis kentinin de ay-
nı bir akıbete ugradığı olgulanna dikkat
çekmekteler.
Ecemiş Fay Hattı'nın, mevcut tezle-
re karşın, "etkin" olmadıgı bilimsel ola-
rak ispat edilmeden ya da etkinlik dere-
cesi belirlenip bağıl önlemler geliştiril-
meden, burada bir nükleer santral inşa
etmek, affedilmezdir.
Bu konudaki uyarılara ise sorumlular
kulak tıkamaktadniar. Bu tavn da kını-
yor, ilgilılen bir an önce söz konusu
ODASI
Akkuyulu yurttaşlar, bölgelerine yapıhnak istenen nükleer santrala gerçekleştirdikleri eylemlerle karşı çıkmaya çahşülar.
"sismolojikaraşbrnulann" başlaülma-
sı gereğine dönük olarak uyanyorum.
Jeolojlk etirtler
eyrek yüzyıl önce, santralın ku-
rulması planlanmış mevkıinje-
3 olojik (yerbüimsel) etüdü, bura-
yı "gayetsağJam" gösteriyordu. Ancak
daha sonra, orada yapılan hafriyat sü-
recinde, mevkinin altında yer yer boş-
luklara rastlandı. Bunlar, pek çok mik-
tarda çimento zerk edılerek giderilme-
ye çalışıldı ise de, bildiğim kadanyla
kati sonuç alınamadı. Geri planda, Bü-
yükeceli'deki köylüler, ne zaman "de-
nizofea" kuyularına tuzlu su yürüdügü-
nü, hatta bu çerçevede, "çimento'' izle-
rine rastladıldannı ifade ile; "santral
mevknnin yeraltı oluşumunun, üsteük
taa gerilere kadar birbirierüıe labirent-
lerie bağh oyuklarla dolu olduğunu",
dolayısıyla da mevkı zemıninin, başlan-
gıçta düşunüldüğü kadar "sağlam" ol-
madığını düşündürtmekteler.
Bu yöndeki kaygılann dikkate alındı-
ğına dair hiçbir işaret görülmemekte-
dir. Ilgilileri, bu yönde de önemle uyar-
mak isterim.
Sıcak su lle soflutma .
iğer bir yandan, teknik olarak
bilınir ki, santralı soğutmak
üzere kullanılan su, ne kadar
soğuk olursa, üretilen ısının o nispette
büyük bir bölümü mekanik enerjiye,
oradan da elektriğe çevrilebilir.
Bu çerçevede santral, Akkuyu'da, bü-
hassa Silifke dolaylannda yazlan 30 C
derece üstüne çıkabilen, yüksek deniz
sıcaklığı dolayısıyla, örneğin Karadeniz
byısında kurulsa, alınacak termodina-
mik verime oranla ihmal edilemez ka-
dar daha düşük bir verimde çalışacak,
böyleükle (zaten, göreceli olarak, paha-
lüığı saklı tutularak) katıyen ekonomik
olmayacaktır. NükJeer yakıtın, santral
yatınm masraflan içinde önemli bir y-
er işgal etmemesi olgusu, bu hesabı de-
ğiştirmez; çünkü nihayette santral, öm-
rü boyunca öteki türlü üreteceğine oran-
la, kolaydan ihmal edilemeyecek kadar
daha az enerji üretmiş olacaktır. Bu da
(enerji maliyetine, öteki parametreler
yanı sıra, santral kuruluş amortismanı
da aşikâr bir girdi olarak kaülmak ge-
rektiğinden), üretilen net enerjinin ma-
liyetini arttıncı bir etken oluşturur.
Avukat Enerji Bakanımız. bir panel-
de Karadenız'le Akdeniz arasuıdaki sı-
caklık farkının 1 C derece olduğunu
söylemişti. Herhalde ona, akıldâneleri,
böyle demiş olmalılar. Iki denizimiz
arasındakı sıcaklık farkı (tabiatıyla öl-
çüm mevkilerine göre, keza aydan aya
rarklıhklar gösterse de), seyir ve hid-
rografi verilen itibanyla yuvarlak 10 C
derecedir
Aynca dikkat edilebüir, bühassa Si-
lifke önleri, Akdenizimizın ortalama sı-
cakhğından, yazlan üç dereceye kadar
çıkabilen, genel bir deyişle birkaç dere-
ceden az olmayacak kadar daha sıcak
olmaktadır.
Akdenlzdeörneğl yok
konusu çerçevede belirteyim
ki, Akkuyu enleminde ne Ispan-
ya'da, ne Fransa'da, ne de ltal-
ya'da tek bir nükleer santral yoktur. Ay-
nca lstanbul enlemıne denk gelen Fran-
sa Rivierası'nda (yalnız Akdeniz, göre-
celi olarak daha sıcak diye değil, aynı
zamanda, belli ki, "Neotarneolmaz!''
denerek, buradaki turizmi de olumsuz
etkıleyebileceğı kaygısı uzantısında),
tek bir nükleer santral kunılmuş değil-
dir.
Öteki her şey bir yana, öyleyse (hal-
kın anlayacağı dilden söyleyeyim): Bu-
gün için ve ortada hiçbir gerek yokken,
Silifke'de "hamam suyuyla nükleer
santral soğutmak" hiç akılcı değıldir;
hatta bugünün koşullannda arök, fazla-
ca "safhğa" gırer. Sırf bu sebeple bile,
örneğin Gökova termik santralı, başlı
başına teknik bir yanlış oluşturmakta-
dır.
Anlattıklanrmn "teknik çevrelerce''
bile kolay anlaşümadığını ızlediğımden
(şaşırmıyor değilim ama, ne yapalım,
demek olabiliyor); şimdi, çok değil, bir
parçacık "teknik" olmakla beraber, yi-
ne de herkesin anlayacağı dilden ve hat-
ta "tane tane" anlatacağım.
verimllllk
B
ir termik santralın "lermodina-
mikverimi" (kısaca verimi), bu-
rada üretilen "mekanik enerji-
nin", yine buradan üretilen "ısd enerji-
ye'' oranı olarak tanımlanır. "Mekanik
enerji", santral enerji ürerim çevrimın-
de, daha sonra "etektrikenerjisine" dö-
nüştüriilür. Kestirme bir yaklaşımla,
mekanik enerjinin tümüyle elektrik
enerjisine dönüştürüldüğü varsayılabi-
lir. O halde aynı kestirme yaklaşımla;
Verim = santralda üretilen elektrik
enerjisi / santralda üretilen ısıl enerji,
olarak yazılabilir. Söz konusu verim,
"Carnot yaklaşunı" olarak amlan, en
basit (aynca muhafazakâr) bir yaklaşım
çerçevesinde;
Verim = 1 - Ö (Santral Soğuk Kaynak
Mutlak Sıcaklığı) / (Santral Sıcak Kay-
nak Mutlak Sıcaklığı) Ü, şeklinde yazı-
labılmektedır. "Santral sıcak kaynak sı-
cakhğj"; "santral soğutucu kazan çıluş
acakhğı" olmaktadır. Bu sıcaklık, sant-
ral teknolojisine göre değişir. Olağan
bir termik santral bazında söz konusu sı-
caklık, normal basınçta (su buhan sı-
caklığı), yani 100 C derece olarak gö-
zetilebilir. "Mutiaksıcaklık"tarifitiba-
nyla, eldekı C derece cınsınden ifade
edilen sıcaklığa, 273 C derece eklene-
rek bulunur. Demek ki, 100 C derece,
373 C derece "muttak" olmaktadır.
"Santral soğuk kaynak scakhğı" öme-
ğimizde "deniz suyudur".
Bakın ışte, Karadeniz ve Akdeniz-
Akkuyu arasındaki sıcaklık farkım,
yaklaşık 10 C derece varsayarak, nük-
leer santralın (ya da herhangi bir termik
santralın), söz gelişi, Karadeniz kıyısı-
na kuruhnak yerine Akdeniz kıyısına
kurulacak olması durumunda, "termo-
dinamik veriminde" meydana gelecek
"oynamayı" (kısaca, "verimdeki oyna-
majı"), yukandaki bağıntı ve tammlar-
dan hareketle;
Verimdeki Oynama = 0(10 Santral
Soğutucu Kazan Çıkış Mutlak Sıcakh-
ğı) Ü bağıntısından belirleyebiüriz. Bu-
rada, "sıcaklıkfarta" itibanyla, C dere-
ce bırimi ile, mutlak sıcaklık biriminin
aynı olduğu haurlanmalıdır.
Sözünü ettiğim "termodinamik ve-
rim oynaması'', o halde, Verimdeki Oy-
nama =10/373 = 0.027 yapar. Santralın
ürettıği "ısılgüçten" hareketle, "net ola-
rak üretilen elektrik gücündeki bağıloy-
nama" ise, Elektrik Gücündeki Oyna-
ma = Ö (Isıl Güç) x (Termodinamik Ve-
rimdeki Oynama) U bağıntısından be-
lirlenebılir. Isıl güç eğer. Akkuyu'ya ku-
rulması öngörülmüş santralmkı gibi,
3000 MW (ısıl) ise; net olarak üretilen
elektrik gücü; termodinamik verim, ge-
nelde olduğu şekliyle, yaklaşık yüzde
30 (diğer bir yazımla, 0.30) alınarak,
3000 x 0.30 = 900 MW (elektrik) olur.
Irdelemekte olduğumuz verimdeki oy-
nama ise, yukandaki bağıntıdan 3000 x
0.027 = 80 MW (elektrik) olur ki, bu
(söz konusu büyüklükteki) her on sant-
ralda, mertebe olarak (kabaca) bir sant-
ral (yani, santralma göre üç, belki dört
rniryar dolar, belki daha fazla) yitirme-
ye denk gelir! Bu basit (aynca, dediğün
gibi muhafazakâr) hesap; santralı, Ka-
radeniz'de bir mevkiye kurmak yerine,
Akkuyu'ya kurmanın hiç de öyle önem-
li bir zarara baliğ ohnayacağım, inanıl-
maz bir vukufsuzlukla ve (Bakan'ı da,
ne yapalım ki hem de bir deniz çocuğu
olmasına karşuı, "AkdenizTe Karadeniz
arasuıdaki sıcakhk farkı, hepsi hepsi, 1
C dereceden ibarettir" diye, kafaya
alıp), pervasızca iddia edebilen, bura-
dan kaynaklanacak güç kaybuıı da, ge-
tirip Akkuyu'ya yapılmış "alt yaanm
masraflanna", "işkembe-i kübradan"
bile atılmayacak bir biçimde, mdirge-
yen, sözde teknik çevrelere ithaf olun-
malıdır.
Cdrmemelcten kortanalı
kazan sıcaklığı; verimi
olabildığince yüksek kılabilmek
üzere, ileri teknolojiler bünye-
sinde, bızun yukandaki kabulümüzden
100 C derece daha yükseğe getirilir.
Ne var ki, bu sıcaklık iki katma dahi
gelse "verimdeki oynama bağıntısı"
(paydada) "mutlak sıcaklığı" içerdiğin-
den, bundan yuvarlak 1/ 5 orarunda an-
cak etkilenir. Dolayısıyla, dikkate ge-
tirdığim güç kaybının "mertebesi
n
, on
santralda yaklaşık 650 MW (elektrik)
olarak, böyle bir durumda bile yerin-
dedir.
* Mühendislikte (genelde her yer-
de), aşikâr olanı eörememekten çok
korkmak gerekir. (Oğrencilerime yıllar
ve yıllardu:, en başta bunu öğretmeye
özen gösteririm.)
Değındiğim hususlar (konuya vuku-
fu olanlâr açısından) aşikârdır, ama iş-
te ne yazık ki, inanılmaz bir biçimde,
"kaş yapayım derken göz çıkartma"
eylemine sıkışılmaktadır.
Akkuyu mevkiine, Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu'nca çeyrek yüzyıl ön-
ce verilen lisans; santralın kunılması
uzantısında (santral tıkır tıkır çalışsa
bile), o zaman gündemde bulunmadı-
ğı için, ne turizme verilecek zaran, ne
sebze-meyve ürünlerinin satışına veri-
lecek zaran kapsamadığından; ne ki
bugün kapsamak zorunda olduğun-
dan...
Aynca, gerek Ecemiş Fay Hattı'nın
aktif olabileceğine dair akademik iddi-
alar, gerekse de sonradan ortaya çıkan
jeolojikzaafiyet...
Esas itibanyla da, yanm yüzyıl ön-
cesinden günümüze, inceleme teknik-
lerinde, haliyle meydana gekniş ilerle-
meler...
Her şeyden evvel ise, buraya, strate-
jik nedenlerle yönehne sebeplerinin or-
tadan kalkmış olması... Keza, deniz sı-
caklığının yüksek olması dolayısıyla
(bugün için artık ortada hiçbir zorun-
lulukyokken), bir santral kuruhnasının
teknik olarak uygunsuzluğu...
Neticede buraya kurulacak santra-
lın, katiyen ekonomik bulunmayacak
olmaklığı... Bu bir yana, başta turizm
ekonomimizde deprem yaratacak ol-
ması... Akkuyu mevkii, yer lisans so-
rununun yeni baştan ele alınmasını da-
vetetmekte... "Yanm>üzyılönceveril-
mişbulunanUsansaise herhalde huku-
ken itiraz hakkı doğmuş olmakhğı ge-
reğini" oluşturmaktadır.
Söyledıklerime; nükleer santralm
ağızdan yel alsın, geçirebileceği en kü-
çük bir kazaya bile bağh cereme, sant-
ral ömrünün tamamJanmasından son-
ra ise sökülme zahmeti ve hâlâ siyase-
ten olsun çözülememiş bir sorun olan
nükleer atıklann defedilmesi külfeti
dahil değildir.
Sürecek
ORHAN BtRGtT
Ve Yarın Ramazan Ya...
Radikal tslamın sözcülüğünü üstlenmiş gazetele-
rimiz, dünkü sayılannda Cumhurbaşkanı'nı hedef
seçmek için galiba aralarında sözleşmişlerdi. Her
birisi kendi üslubuna ve meşrebine göre, Demirere
eleştiri ile hakarete varacak yöntemlerle hücurn edi-
yorlardı.
Radikal Islamcı medyanın, Cumhurbaşkanı ile alıp
da veremediği gündem konusunun, kamuoyumuzun
asıl uğraşlan ile ilgili olduğunu kim söyleyebilir?
Türk kamuoyunun eğilimlerini anında yansıtacak
PİAR gibi kuruluşlar oisa ve işbaşı yapsa; halkın ge-
çim soaınlan öncelik almak koşulu ile Avrupa Birli-
ği için kaderimizin belirieneceği 10 Aralık Helsinki
toplanbsına kadar sıralanacak bir dizi sorun arasın-
da Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün görev süresinin yeni-
den uzatılması kim bilir kaçıncı sıraya yerleşirdi?
Ama Yüksek öğretim Kurulu Başkanlığı'nda gö-
rev süresini doldurmuş olan Gürüz'ün dört yıl için ye-
niden aynı göreve atanması yetkisini kullandığı için
Cumhurbaşkanı, dün o biçim gazetelerde adeta "tu
kaka" ilan ediliyordu.
O biçim gazetelerin aslında Demiref'le dalaşma gi-
rişimleri, YOK Başkanı'nın üniversite ve yüksekokul-
lardaki kız öğrenciler arasında, bu kurumların kapı-
sından girerken türbanlannı bir sıyasal bayrak ola-
rak kullanmalannı yasaklamaktaki kararlı tutumuna
dayanıyor. Prof. Gürüz'ün o laik ve demokratik eği-
timden ödün vermeyen tutumu, yüzlerce genç kızh
mızın türbanlanna kimi amaçlan belirli odakların vur-
mak istedikleri düğümleri çözdü. Artık birkaç yıl ön-
cesinde olduğu gibi, fakülte kapılannda rastlanan di-
reniş gösterileri ya tamamen kalktı ya da belirli pro-
vokasyon odaklannın programladıklan günlerle sınır-
lı kalmaya başladı.
Ama çevrenin ilgisi gibi, zorlama desteği de kal-
madı.
Tıpkı, sekiz yıllık kesintisiz eğitim yasasının çıktı-
ğı günlerden hemen sonra imam-hatip okullan için
yapılan kışkırtmalann sona ermiş olması gibi, yapay
gündemter, yerlerini öğretim sorunlanna bıraktı.
Bıraktı, ama bu bırakış iki ayn karargâhın işine gel-
miyor.
O karargâhlardan birisi politik amaçlılardır. Yani
siyasal partiler. Haydi, seçmen reytingleri ile olan
bağlantı ölçülerine göre isimlerini de sıralayalım:
En luzlısı Fazilet, ardından vurkaççı Doğru Yol. Da-
ha sonra iki arada bir derede kaldığı apaçık belli olan
MHP ve nihayet bir kesimi ile hâlâ yönünü ve rengi-
ni aramakta olan Anavatan!
Bunlar, tam Gürüz'ün atama süreci sırasında, bes-
belli Çankaya'yı da etkileme amacı ile parlamento-
da YOK ile ilgili görüşme turian düzenlediler ve san-
ki ülkenin yükseköğretim sorunu üzerinde ciddi araş-
tırmalar yapryormuş havasına girdiler. Cumhurbaş-
kanı'nın "kabahati", o hava dolu balonu patlatmak
için tereddüt etmemek ve kendi görev süresini uza-
tacak pariamento çoğunluğu karşısında geri çekil-
memek oldu!
Demirel, Gürüz'e "bir dört yıl daha işine devam"
derken, aslında ülke kamuoyunun küçük ayakoyun-
lanndan hoşlanmadığını bilmenin verâliği deneyimt-
ni konuşturarak, Mayıs 2000'de TBMM'de kendisi
ile yapılacak görüşmelere de haJkjn gücünü arkası-
na alarak girdiğini biliyor olmaiıdır.
Ama öteki karargâhtaki radikal Islamcı medya...
Onlar, okur profillerinin istediği şeyi yapmakta, ya-
ni türban, kutsal din sorunlan gibi olaylan sayfalan-
nın gündeminden indirmeyi, tiraj kuşkulan nedeniy-
le doğru bulmamaktadııiar.
özellikle inananlar için tam bir uhrevi dünyanın
kapılannın aralanması demek olan Ramazan ayının
başladığı günlerde... O biçim gazetelerin dünkü bi-
rinci sayfalannı bu açıdan değerlendirirse, Cumhur-
başkanı'nın da gülüp geçeceğini umanm.
Bakın Ramazan geliyor diye, FP'de bakanlık bile
yapmış bir politikacımız, Sakarya Miltetvekili Cevat
Ayhan, kendi seçim bölgesindekiler dahil on binler-
ce yurttaşımız, bu kış kıyamette başlannı sokacak,
ısrtacak prefabrike konutlara kavuştukları için hükü-
mete teşekkür edeceğine veryansın hücuma kalkı-
şıyor.
Bu küçük konutlarda ana-baba ile çocuklann bir
arada yaşamalannın hem Islam dinine hem de ah-
laka aykın olduğunu söyleyebiliyor.
lyi de aynı sayın milletvekili, yani adı itesanı ile Ce-
vat Ayhan, bu konutlann 30 Kasım'a kadar teslim
edilip edilmeyeceğinin tartışıldığı günlerde, yani bun-
dan iki hafta önce "prefabrike evlersöz verilen gün-
de teslim edilmezse hükümet hakkında gensoru
vermekten söz eden" kişiler arasında değil miydi?
öyle anlaşılıyor ki kimi televizyon ve gazetelerimiz-
de yanndan sonra rastlayacağımız ıftara Doğru"
programlannı anımsatan bir dizi gösteri de o biçim
siyasetçilerimizin başlıca gündem konusu olacak.
Dünkü "Sabah" gazetesinde Taki Doğan anlatı-
yordu. Çankın FP örgütü, Merve Kavakçı Yıldınm
kızımız için bir konferans düzenlemiş. Ama o konfe-
ranstan faydalanmak isteyen erkek milleti kapı dı-
şan çıkanlmış. Hem de arada kaybolur, toplantıyı iz-
leyebilir miyim diye bu çağnya uymayan Taki için "sa-
çından sakalından utanması" söylenerek!
Türkiye, Avrupa Birliği kapısında ve o Türkiye'nin
ana muhalefet partisinin birtoplantonda harem-se-
lamlık uygulaması...
Tarih mi? 10 Aralık 1999'a dört ve 2000 yılına yir-
rni beş gün kala!
Yaşasın çağdaşlık ve uygariık adına türban örtme
hakkını kullandığını söyleyen Merve'lerimiz. Yaşasın
onlara kol kanat geren numaracı eyyamcılarımız!
Faks: 0212 677 07 62
E-Mail:orhan.birgrt(a do.net.tr.
Senatodan acıklama
'Her uygulamadan
İTÜsorumlu değil9
tstanbul Haber Servisi-
Istanbul Teknik Ünhersi-
tesi (TTÜ) Senatosu, rek-
törlük denetimi altında ol-
mayan kuruluş ve vakıfia-
nn uygulamalanndan ûni-
versitenin sorumlu tutula-
mayacağını belirtti.
ITÜ Senatosu'nca yapı-
lan yazılı açıklamada,
yanlış bilgilendırme sonu-
cu bir günlük gazetede
ITÜ ile ilgili gerçek dışı
bir suçlamanın ver aldığı
ifade edilerek,"ITÜ admı
taşıdığı halde nrektörlü-
ğün denetiminde olmayan
veya İTL aduu taşunayan
kuruluşveya \'akıflann uy-
gulamalanndan İTL nün
sorumlu tutulamayacağt
açıknr" denildi.
Açıklamada, "Öğretim
üyekrimizin ünhersite dı-
şuıda kamu \e özel kuru-
luşlarda, ünhersitenin yet-
kiüorganlanndan izin ab-
rakdanışnıanltk \ apmala-
n vep kurumlarda görev
almalanisemevcutyasave
yönetmeüklere uygun-
dur" denildi.