25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 ARALIK1999 PERŞEMBE CUMHUBİYET SAYFA 17 Cesaret Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdüriüğü, Sıvastaki yökseköğrenim öğrenci yurdunda, yurt yonetiminden kaynaklanan ve cumhuriyet başsavcılığına da yansıyan iddialarta ilgili olarak soruşturma başlatmış. Ankara'dan Sıvas'a gönderilen başmûfettiş, yurt yonetiminden şikâyetçi olan öğrencileri yurt müdürünün odasında bekliyormuş... Yurtta başından geçenleri anlatp başmûfettiş gittikten sonra yurtta kalmaya devam edebilecek cesarette öğrenciler aranıyormuş! 4.750.000 Istanbul'da belediye otobüslerinde 65 yaş üstündekiler için verilen ücretsiz seyahat kartlan değiştiriliyor. lETT'nin Kadıköy Hasanpaşa'daki bürosuna giden vatandaşlardan yeni kart için 5 milyon " r a a|m| y° r - Karşılığında ise lETT'nin 250 bin liralık makbuzu veriliyor. Neden böyle olduğunu sorana ise yanıt bile verilmiyor! Bektronik posta: som©posta.cumr»tıriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Beş bankaya hûkümet e/ koymuş... "Karsılıksız kredileri vatandas ödevecek!" ayın Adalet Bakanı sayın Hikmet Sami Türk, hem yerden göğe kadar haklıdır hem de haklıltğı gökten yerattına kadar uzanmak- tadır. Çünkü ülkücü mafya babası sayın Alaattin Çakıcı'nın Fransa'dan Türkiye'ye iadesin- den sonra polis tarafından sorgulanmaması konu- su tamamen farklıdır, bir davasının zamanaşımına uğraması başkadır. Işin püf noktası burada saklıdır. Bir kere konuşmamak sayın ülkücü mafya baba- sısının anayasal hakkıdır. Bu bakımdan sayın ülkü- cü mafya babasını sorgulamak için babayasa gibi- sinden yeni bir düzenleme yapmak anayasaya ay- kındır. Kaldı ki sayın baba uzun süre yurtdışında kal- dığı için Türkçesi zayıftır, konuşamamaktadır. Bun- datelevizyonlann yurtdışı yayınlannın katkısı vardır. Radyo ve Televızyon Üst Kurulu, yurtdışı televizyon yayın ağını genişletmek durumundadır. Üstelik sayın baba bugüne kadar konuşmalannı Katkı hep kasete aimaktadır. Bu bir alışkanlıktır. Sayın baba konuşursa ifadesini kasete kim, nasıl alacaktır sorusu haîen ortadadır. Sayın Içişleri Bakanı sayın Sadettin Tantan, po- lisin ifade alamamasından yakınmaktadır. O da haklıdır. Ancak sayın ülkücü mafya babasının eski kaset- lerinin ikinci baskısı neden yapılmamaktadır? Piyasaya çıkmamış başka kaset var mıdır? Türkiye, kaset piyasasındaki durgunluğu Ebru Gündeş'in son kaseti ile mi aşacaktır? Türkiye bu sorulann yanrtını aramaktadır... Bu arada sayın Adalet Bakanı sayın Hikmet Sa- mi Türk, sayın babayı sorgulatmakyerine sohbet or- tamı yaratmakla Türkiye'ye çağ atlatmaktadır. Türkiye artıkAvrupa Biriiği üyelığine resmen aday- dır ve sayın ülkücü mafya babasının sohbetinde içi- len kahvenin şekeri, Fransızlar inkâr etse de Fran- sa'nın bilgisi dahilinde ayarlanmaktadır. Türkiye bu konuda Fransız kalmamaktadır. Sayın babanın bir davasının zamanaşımından düş- mesi ülkenin önünü açmaktadır. Sayın ülkücü mafya babasının öteki davalannın ne zaman aşındınlacağı şimdiden hesaplanmalı ve Tür- kiye'nin önünde dava bırakılmamalıdır. Sayın ülkücü mafya babasının sorgulanması hu- susunda görüş aynlığına düşen sayın Adalet Baka- nı ile sayın Içişleri Bakanı arasında sayın Devlet Ba- kanıve sayın Başbakan Yardımcısı sayın Hüsamet- tin Özkan'ın arabuluculuk yapması gerçekten çok hayıriıdır. Sayın Başbakan sayın Bülerrt Ecevit'in bu görüş aynlığını içine sindirememesi üzerine gerekir- se sayın Sağlık Bakanı sayın Osman Durmuş da bir hazım ilacı yazarak katkıda bulunmalıdır. SESSÎZ SEDASIZ (!) NURtKURTCEBE Depremzedeler Iıayatı renklerle örüyor' Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği, depremin hemen ardından baş- lattığı sağlık ve malzeme yardımını şimdilerde United Colors of Benet- ton işbirtiği ile başka bir boyuta taşı- dı... Yalova, Yarımca ve Adapaza- n'ndaki çadırkentlerde yaşayan yak- laşık 250 depremzede kadın üretici du- ruma getırildi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği'nin dağıttığı şiş ve yünlerte ka- dınlar şal örmeye başladı... "Hayatı Renklerle Orüyoruz" pro- jesinde bugüne dek 800 şal üretildi. Şallar, Benetton'un Türkiye'deki 179 mağazasında satışa sunuldu. Satıştan elde edilecek gelirin tümü depremzedeler için kullanılacak. Ge- lirin bir kısmı depremzede kadınlara emeklerinin karşılığı olarak verilecek, kalanı da projenin yaygtnlaşttnlıp sür- dürülebilmesı için proje çalışmalann- da değerlendirilecek. Projeden bir örnek: "17 Ağustos 1999'a kadar alışveriş yaptığım Benetton'a merhaba... 30 yıllık birikimim, evlerim 45 sani- yede yerin dibine girerek yok oldu... Girdiğim şokla çadırkentte karşım- da bulduğum Benetton acı ve üzün- tülerimi unutturup beni apayn birdün- yada mutlu yaptı. ördüğüm şallar ve şallan getiren o güzelim güler- yüzlü gençler beni bir an hayata bağladı." Bir örnek daha: "Örgü örmek beni olumsuzdüşün- celerden uzaklaştırıyor, gerginliğimi giderip başladığım işi bir an önce bi- tirme şevki ve heyecanı yaşatıyor. Ay- nca para kazanma imkânı da sağlıyor." önümüz hem yılbaşı, hem de bay- ram... Insanlar sevdiklerine hediye alacak... Benetton'da satışa sunulan şallar- dan daha anlamlı bir hediye olamaz... ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Ekomıri, AB ve Demokrasi Türkiye'nin güncel gelişim- lerini izlerken, "Acaba garip bir rüya mı görüyonım" diye düşünüyorum. Buncayıl eko- nomi adına ne biiiyorsam, hepsinin tersi dile getiriliyor, hepsinin tersi yaşanıyor ve gerek siyasetçilerimiz, gerek ekonomi uzmanlanmızve ge- rekse kitle iletışim araçlann- da bu konularda kalem oyna- tan arkadaşlarımız, "Gidişat çok iyi" demiyorlar mı, hayret- ler içinde kalıyorum... Yurtdışındaki ekonomi odakları da aynı kanıda ki, Türkiye'nin borç alabilme pu- anını yükseltiyorlar... O halde ben, iktisattan hiç anlamıyo- rum. Iktisat adına ne öğren- diysem yanlış öğrenmişim... Doğrusu bunu kabul etmek de kolay değil... Peki ama, bizim ekonomi- nin nesi ryiye gkj'ıyor? Deprem zararları biryana, milli gelirde düşüş var. Ihracat ocak-ekim döneminde, geçen yıla oran- la yüzde 12 düşmüş, tthalat aynı dönemde yüzde 17 azal- mış. Ekonomik göstergeler- de artan tek şey işsiz sayısı. Nasıl oluyor da böyle bir eko- nomi "iyiye gidiyor"? Piyasaların pek çoğunda "yaprak kımıldamıyor". işya- şamındaki arkadaşlarla ko- nuşuyorum, çoğunun ağzın- dan alev çıkıyor. Mal üreten, malını satamıyor. Malını sa- tan üretici, parasını alamıyor. Tüccar, alacaklarını toplaya- mıyor... Yahu bu gidişatın ne- si iyi? Medyadaki iyimser yazılar ve haberler mi borsayı azdı- rıyor, yoksa borsanın azması mı iyimserlik yaratıyor bilemi- yorum. Ama çok iyi bildiğim bir şey var ki; o da borsanın bir ekonominin göstergesi ola- mayacağı. (Acaba bunda da mı yanılıyorum?) Borsa, birilerinin servetine servet katıyor. Bu "birilerinin" bazılan da kazandıklannı dö- vize dönüştürüp çeplerine ko- yuyor ve evlerine dönüyorlar. Bu "süreç", acaba bizlere ne kazandınyor? Türk halkina ne yararı var? Bankafaizlerini aşağıya çek- mek de iyiye işaret değil. Za- ten "Reel faiz vereceğiz" di- yerek çılgınca faiz ödenmesi, enflasyonu azdırmaktan baş- ka bir şeye yaramamıştı. Beş on bin aile aklın alamayacağı kadar para kazanırken; yüz binlerce gariban, "paramla para kazanıyorum" aldanma- sı içinde, ellerindeki üç beş kuruşu eritmişlerdi. • • • Helsinki'de Türkiye'nin AB adaylığına kabul edilmesinin ardından yapılan yorumlan bi- raz abartılı bulmuştum. Zaten 1963'te kazanılan bir hakkın tescilinin doğal bir ge- lişme olduğunu, bunun abar- tılmaması gerektiğini düşü- nüyordum. Kaldı ki aday olma- nın ardından, işlerin pek de kolay olmadıgını düşünüyor- dum. Fakat geçen haftadan rti- baren, Avrupa'nın tutucu si- yasetçilerinin bu konudaki ra- natsızlıklarını dile getirmeye başlamalan. beni kuşkuya dü- şürdü. Zaten iyi tanıdığımız "azgın ırkçılann" değil, baya- ğı ılımlı sayılabilecek "muha- fazakârtann" huzursuz olma- ları, Helsinki'de lehimize bir şeyler olduğunu gösteriyor. Türkiye'deki muhafazakâr siyasetçilerin bu "adaylık" ko- nusunda, kendilerince "he- saplan" ve "beklentileri" var. Sonsuz bir özgürlük içinde olacaklarını düşünüyorlar. "Devrim yasalannın" da bir daha indirilmemek üzere ra- fa kaldınlacağının umudu için- deler. Dünyanın her yerinde de- mokrasi, devteti elinde bulun- duran "tutucu monarşilere" karşı yürütülen kitlesel hare- ketlerle gerçekleşmiştir. Biz- de demokrasi; "devrimcibirik- tidara karşı", daha doğrusu devrimci özünü yitırmeye baş- layan bir iktidara karşı, "tutu- cu güçlerin" örgütlenmesi so- nucu yaşama geçmiştir. "Si- yasal fslarna verilen ödünler", bu sürecin önemli bir yönünü oluşturur. Türkiye'de; "Cmhuriyetin devrimci özünü" koruyan ve bu uğurda hemen her şeyi gö- ze alan kurumlann başında, si- lahlı kuvvetler gelir. 1960 ön- cesinde, "üniversitegençiiği" de bu kurumlar arasındaydı. Fakat bilinçli politikalarla, gençlik bambaşka bir hava- ya sokuldu. (Daha önceleri de değindi- ğim bu analiz üzerinde, geniş- liğineçalışıyorum. ileridetek- rartekrar aynı konuyu ele ala- cağım.) Bizim muhafazakâr politi- kacıların tümünü, elbette ay- nı kefeye sokamayız. Fakat özellikle "şeriatçı güçler", Tür- kiye'nin Avrupa Birliği'ne aday olmasıyla medyanın kendile- rine kalacağını sanryorlarve bu konudaki en önemli engelin si- lahlı kuvvetler olduğunu dü- şündüklerinden, ordunun bu işi engelleyeceğini dile getiri- yorlar. Sayın Kıvrıkoğlu'nun geçen hafta sonunda bir açık- lamayapmagereksinimi bun- dan doğmuştu. "Islam şeriatı" düzeni, de- mokrasi dışı bir düzendir. Ve ne Avrupa Birliği "normlan", ne de demokrasinin "mantı- ğı", demokrasinin kurallann- dan ve özgürlüklerinden ya- rarlanarak "demokrasiyi orta- dankaldırmakiçin çabalamak hakkmı" kimseye vermez. Bu- nun böylece bilinmesinde çok yarar vardır. Bu konuya ileride gene dö- neceğiz. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@turk.net HARBI SEMtH POROY V ^ ~ 4 NESİK MIRMARLAR UĞUR DURAK TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 23Aralık ASÛ'DF KUTUP rtPİSl.. 13S1'0S 8UGÜH, ÜÇTE IKİSİHİ YÜZtfL SAÇIHMU BBRl İUC AÇltZAAJDI. ÖZELÜKLE fOJZEy POĞü BYALeTLB- &NOE Bl&CAÇ GÜN ÖNCE BAŞIAYAN SoĞut, <z/yr -SO'CAM Ptjşüe/uûş, onu rfPi şenuN- PE K4£ YAĞtÇi İZLEMİÇrİ. YAŞAM F€LC£ , KUTUP SO6UĞU, ÜU&Pe 12İ *3- Ç ÛUİUÛA/e YOL AÇtolŞTI. ÖBNEĞİU, ONJARIO SÖLÛ 'NÜU POSUSUHPA &UUI- MAU WATEBJTX>WN KENTİUDE, YAĞAN KA- Rın Yüxs£KüSi 1 hteme 20 SAMTİME ULAŞUtŞ, yu/eÜM&C rçiu KAklALLAJZ AÇ- MAK İİ (Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması) Hizmet Sistemi Bilgi Hattı: 212 - 257 06 46 Kirlenen Dünyamızı Fidan Dikerek Arıtalım ' ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DÜZÇÎZGİ UMÎT ZİLELİ Aşırılığa Kaçan İnfaz! Tam 6 yıl, 4 ay, 10 gün geçmiş üzerinden... "Perpa baskını" başlığı ile kamuoyuna mal olan yargısız infazdan söz ediyorum. Bu ülkedefaili meç- hul ya da faili belli cinayetler dizisi binler, hatta on binlerie ifade edildiği için karıştırabilirsiniz, olayı kısaca anımsatalım. Terörle Mücadele Şubesi timleri 13 Ağustos 1993 tarihinde Perpa Ticaret Merkezi'nin 11. ka- tındaki kafeteryaya bir baskın düzenledi. Gerek- çe, Perpa'daki büfenin yasadışı Dev-Sol örgütü tarafından işletildiği ve eylem hazırlığında olduk- lanna dair alınan bir ihbardı. Yaklaşık yarım saat süren baskında 5 kişi can verdi. Polis kurşunuy- la ölenlerden birisi 23 yaşında, bir çocuk annesi kasiyer Selma Çıtiak'tı ve militan olduğuna da- ir hiçbir kayıt bulunmuyordu. Daha açık bir anla- tımla, Emniyet'te izi bile yoktu!.. Dava 6 yıl sürdü ve önceki gün sonuçlandı. Yargısız infaz suçlamasıyla yargılanan 9 polis me- murundan dördü beraat etti. Beş polis ise önce idama mahkûm edildi, sonra cezalan çeşitli mad- deler yardımıyla 3 yıl 10 gün 20'şer güne indiril- di. Kısacası infazcılar bu durumda birer yıl hapis yatacaklar. Halbuki savcı, sanık polisler için "meş- ru müdafaa" gerekçesiyie beraat istemişti! Mahkemenin karar gerekçesinde, "eylemleri- nin yasal savunma çerçevesinde olması gerekti- ğinin kabulü gerektiği anlaşılmış ise de sanıklann bir ve iki el, hayati olmayan bölgelere ateş etme- leri gerekirken, maktüllere 7 ile 18 elateş etmesi sebebiyle aşınlığa kaçtıklan" vurgulamyor! Üs- telik baskın anında çelik yelekli olan polisler, an- laşıldığı gibi şarjördeki tüm kurşunlan boşaltmış- lar! Yani, bu arkadaşlar infazın sınınnı aşmışlarü! Bu infazcı polisler arasında çok aşina olduğu- muz bir isim de var: Susurluk'un kilit isimlerinden Ayhan Çarkın!.. Onu, yüzünün yansını kaplayan kocaman siyah gözlüklerinden ve "al gülüm-vergülüm" bazı te- levizyon programlanndaki açıklamalanndan he- men anımsayacaksınız. "Reis" Abdullah Çatlı ile sünnet düğünlerinde karşıhklı oynadı mı bile- miyorum, ama Ömer Lütfü Topal'dan Behçet Cantürk ve Savaş Buldan'a pek çok kişinin "in- fazında" adının geçtığını biliyorum. Sahi, Susuriuk n'oldu?! Ah adalet vah adaleti.. Alaattin Çakıcı'nın iadesinin kesinleştiği gün- lerde "adam gibi adam" bir ünlü politikacı dos- tumuz, acı bir ses tonuyla aynen şu saptamayı yapmıştı: Geliyorsa her şey sağlama bağlandığı için ge- liyordur. Içerdeyken başına bir hal gelmezse en çok biryıl içinde tahtına kuruluri.. Durum aynen dostumuzun dediği şekilde sey- rediyor!.. Siz bakmayın iki bakan arasındaki, "sor- gulanabilir, sorgulanamaz" tartışmalanna. Polis "Alaattin Âbi"y\ konuşturmak isteyecek de yapa- mayacak, beş yaşındaki çocuklar ve dahi elekt- rik tellerine tünemiş kargalar koro halinde güleri Çakıcı'nın iadesini sağlayan Fransız başsavcı bi- le binlerce kilometre öteden apışıp kalmış. "Hâ- lâ sorgulamadınız mı?" diye. Çakıcı'nın iadesi is- tenen beş davadan üçünden yargılanamayaca- ğını belirten Jean Pascal, "Bunun dışında yapı- lacak muamele Türk yetkililerine kalmış, istedik- leri gibi sorgulariar" diye haber salmış!.. Çakıcı'nın Hıncal Uluç'u vurdurmaya azmet- tirmekten yargılandığı dava hokus pokus vaziyet- leriyle zamanaşımına uğrayıp düştü. Kaldı geri- ye "çefe oluşturmak" suçlamasıyla açılan dava. Ondan da birkaç yıl yer. Bir de af çıkarsa, Alaat- tin Abi Milenyum'da özgür! Zavallı adalet, zavallı biz! Hiç kuşkunuz olmasın, Ingiltere'de yakalanan Gütay Aslıtürk de önünde sonunda Türkiye'ye gelecek, dostlar alışverişte görsün misali kısa bir süre Kartal Cezaevi'nde ağırlanacak ve yaşamı- nı kaldığı yerden trilyonerolarak sürdürecek! Kim- se kılına bile dokunamayacak, çünkü "iyi saatte olsunlar"\a ilgili çok şey biliyor!.. Önümüzdeki günlerde Halil Bezmen, Ayşegül Nadir, Mehmet AJi llıcak ve adlarını sayamadı- ğım bilumum şerefli ve saygınTürk yurttaşı art ar- da sökün ederse hiç şaşmayın. Hem de göğüs- lerini gere gere gelirler. Çünkü Aslıtürk için geçer- li olan "koruma" bu zevat için de aynen geçerli!.. Türkiye bu gibiler için en âlasmdan cennet! Ya bizler için?.. E-posta: zilelifı garanti.net.tr. Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Bulgaris- tan'da kurulu, dünyanın en riskli nükleer santrallanndan biri. II Karak- 4 ter... Gökcisim- lerini gözetle- me. 3/Postapa- keti... Helyum 7 elementinin g simgesi. 4/Kır- mızıya çalar ef- ° latun renk. 5/ Elin iç tarafi... Süsen de denilen kokulu bir süs bıtkisi. 6/ Araba koşu- mundaatlannboyunla- nna geçirilen çember. 4 7/Ender,seyrek...Çift- 5 çilikte, toprağı işleye- Q rek ürüne ortak olan kimse. 8/ Havadaki su buhan... Uşak'ınbiul- çesi. 9/ Her türlü siya- sal düzeniyadsıyan, toplumun birey üzennde hiçbir bas- kısını kabul etmeyen görüş. YUKARIDAM AŞAĞIYA: 1/Öyküyadamasalanlatıcısı. 2/Müstahkemyer... Kar- şılık olarak, karşılığında. 3/ Beyaz ya da pembe renkli çiçekler açan, zehirli bir ağaççüc... Bir soru ekı. 4/ He- kımlık taslayan kimse. 5/ Izmir'in bir ilçesi... Bağunlı. 6/ Sürekli... Akciğerleri dinlerken hekimin duy duğu pa- tolojik ses. 7/ Akıl... Diyarbakır'ın bir ilçesi. 8/ Kavrul- muş soğan ve salçayla pışırilen bir tür et yemeği.. Bir asitle birleşince tuz oluşturan madde. 9/ Bir cetvel türü... Kaslann istemsiz kasılması
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear