25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 1999 ÇARŞAMBA DIZI İLAHİYATÇIPROF. MEHMETAYDIN ' AB üJkelerinde din birliği yok' • Selçuk Üniversitesi îlahiyat Fakültesi Dekanı Mehmet Aydın, Türkiye'nin AB adaylığının kesinleşmesinin ardından, Islam dini ve dolayısıyla Müslümanlann geleceğine yönelik gündeme gelen endişe ve kaygılara katılmadığını, üstelüc bunlan 'yersiz' bulduğunu söyledi. KONYA (AA) - Selçuk Üniversitesi tlahiyat Fakül- tesi Dekanı Prof. Dr. Meb- roet Aydın, Avrupa Birli- ği'ni (AB), "Hıristiyanlar Topluluğu" şeklinde nite- lendirmenin yanlış olduğu- nu belirterek "Çünkü AB üikeleri arasında din birliği obnadığıiçin Müslüman va- tandaşlanmızbu birtiktdik- te değîşime uğramaz" dedi. Aydın, Türkiye'nin AB adaylığının kesinleşmesinin ardından, tslam dini ve do- layısıyla Müslümanlann ge- leceğine yönelik gündeme gelen endişe ve kaygılara katılmadığını. üstelik bun- lan 'yersiz' bulduğunu söy- ledi. AB'ye üye ülkelerin tamamının Hıristiyan olma- suun, 'düı birfiği' anlamına gelmediğıni kaydeden Ay- dın, şöyle devam etti: "Çünkü Hıristiyan âkmi bir takunmezheplerebötün- müştür. Yani din açtsından birHktefikifadeetmez. Fransa, tspanva ve ttalya KatoBk'tir. Almaııya Lut- herci Protestanhğı benim- serken,lngütere, tngfliderin Milli Angtikan Kilisesi'ne bağhdır. fskandinav ülkete- rirKfeiseProtestaıüıketküi- dir. Dotayısıyla Türidye'nin AvnıpaBirtiği'negirmesi,o- nun Müstümankğı ik Ugili birtakun koauiangündeme getirmez, AB üikeleri kendi dini inançlannı yaşamakta ser- besttir. Bu serbestlik iilke- miz için de geçeıü olacakür. Bu bakundan Türkiye'deki Müslümanlann İslam dini açBmdanbir değişime uğra- masısöz konusu ohnayacak- ûr." AB'ye üye ülkelerin her birinin milli kımliklen- ni koruma çabasında olduk- lannı da ammsatan Aydın, bunun, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin kendi milli kimliğinden, çıkarlanndan vazgeçmeyeceği anlamına geldığıne ışaret etti. Talabanİ, PKK'ye karşı sertleşti ANKARA (ANKA) - Türkiye'den kısmen geri çekilme karan alan PKK, Kuzey lrak'taki faaliyetle- rinde giderek artan engel- lerle kaşılaşıyor Kürdistan Demokratik Partisi'ni (KDP) "ezdidüşman" ola- rak ilan eden PKK'nin, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) üe ilişkUeri- nin ise, KYB lideri Celal Talabani'nin son kararlan nedeniyle kötüleştiğı bildi- rildi. ANKA'nın edindiği bil- giye göre, uzun bir süreden beri PKK'Ye karşı tutum sergileyen KDP, son olarak Osman Ocalan tarafından "ezefl'dûşman" olarak ilan edildi. Bu arada, geçmişte PKK ile oldukça iyi bir ilişkisi olan KYB'nin son dönemde PKK'nin çıkar- lannı zedeleyen bazı karar- lar almasının, PKK liderli- ğınde cıddı bir rahatsızlık yarattığı ifade ediliyor. Ta- labani'nin PKK'ye yöne- lik tutum değişikliği, ABD'nin baskısıyla KDP Ue olan ilişkilerini iyileş- tırme çabasına gmnesine bağlanıyor. Nitekim, KYB'nin kontrolündeki Süleymaniye kentinde P- KK tarafından işletilen bir kültür merkezi, gazete bü- rosu ve bir hastane gibi te- sislerin kapatıldığına dik- kat çekiliyor. Dönemin Başbakanı Türkiye adına hareket ediyor: Adaylık olmazsa gümrük birliğine girelim EROLMANİSALI -2- 1989'da Brüksel, Türkiye'nin iki yıl önce yapmış olduğu tam üyelik başvu- rusunu geri çeviren gerekçeh raporunu açıkladı. Yunanistan, Portekiz ve Ispan- ya'ya gösterilen hoşgörü Türkiye'den esirgenmişti. Yalnızca bazı ekonomik gerekçeler bulunmuştu. Oysa aynı ge- rekçelerin birçoğu Yunanistan ve Porte- kiz için de geçerliydi. Esas neden baş- ka idi: Türkiye istenrmyordu. Özal kısa bir süre sonra kamuoyuna; "Tam üye otmasakda gümrük birtiğine gü-eceğrz" diye açıklama yapmışU. Bu açıklamadan birkaç gün sonra Başba- kan ile bir ödül töreninde karşUaşnm. Kendisine, "Sayın Başbakau, Avrupa Tophıluğu sistemine göre önce tam üye ohinur, daha sonra da topluluğun maH ve teknik yardımlan üe sistemc. bu ara- da da gümrük biıüğine uyum sağjanır. Siz,Türkiye içeri girmeden gümrük bir- liği sistemi ve yükümlülükleri amna gi- recek divorsunuz, bu oasıl ohır" dedim. Bana. "Bendüşündüm,buişolur,bir sa- kmcası yok" diye yanıt verdı. Bunu, ba- zı bakanlara ve bürokratlara sordum. Konu hükümette ve ilgili bürokratik çevrelerde tarüşümamıştı. Özal'ın kendi başına veya çok yakı- nındaki bir iki kışi ile konuşarak bu ka- ran verdiğine inandun. îzleyen haftalar- da Brüksel 'de şabsen tanıdığun bazı ya- bancı bürokratlara konuyu açtun. Onlar da şaşkınlık içindeydiler. Nasıl olur, biz- de böyle bir sistem yok ki, biı ülkenin önce tam üye olması gerekir. îçeri gjrip yönetimde yer almadan Brüksel 'dekile- rin aldıklan kararlarla bir ülke dışardan yönetümeyi ne diye kabul etsin ki, tü- ründen yonunlar yapıyorlardı. Ama Özal "Türkiye adına" karannı vermiş- ti. Ankara'daki birçok üst düzey burok- rat da şaşkınlık içindeydi. Karar ''bü- yük yerden" gelmişti,hele 1989 yüında kimsenın Özal'ı eleştirecek hali ve ce- sareti yoktu. Sendikalar, iş çevreleri, üniversiteler, basuı, ne olup bittiğinin farknıda bile değildi. Ve bir büyükelçi, Cem Duna özel bir misyonla Brüksere gönderiliyordu. Büyükelçinin görevi, Ozal'ın kendisine verdiği misyon doğ- rultusunda AT ile gümrük bırlığıni ger- çekleştirmekti. Özal, Türkiye'nin dış ti- caret politikası dahil birçok şeyin, Tür- kiye'nin içindebulunmadığı 12 AT ülke- si taranndan, Brüksel'den yönetümesi- ni* baştan kabul ediyordu. Bu, tek yan- lı işleyecekbir "vesayet" düzeni idi. Işin daha da ilginç yanı, Türkiye'de bu işle- rinbiraz farkında olması gereken birçok "çevre" de ne olup bittiğinı bilmiyordu. 'ın yanlışÖzal'rn kendi başına veya çok yakınındaki bir iki kişi ile konuşarak bu karan verdiğine inandım. îzleyen haftalarda Brüksel'de şahsen tanıdığım bazı yabancı bürokratlara konuyu açtım. Onlar da şaşkınlık içindeydiler. Nasıl olur, bizde böyle bir sistem yok ki, bir ülkenin önce tam üye olrnası gerekir. îçeri girip yönetimde yer almadan Brükserdekilerin aldıklan kararlarla bir ülke dışardan yönetilmeyi ne diye kabul etsin ki, türünden yorumlar yapıyorlardı. f -k Turgut Özal devlet yönetiminde Idşisel ilişkileri ve kendi düşüncelerini hep ön planda tuttu. Ben yüz yüze yaptığım konuşmalarda, bu korkunç gerçeği açık birbiçimde gör- düm ve yaşadım. 1992-1995, Urlhl süreç ve 6 Maıfta konulan nokta Türkiye'nin tam üyelik başvunısu I989'da geri çevrilince Ankara'nın şu- nu söylemesi gerekirdi: "Tûrkiye'vi tam üye yapmryorsun. O zaman Katma Pro- tökörden(1970)berisüregelen tkari bü- tünleşmeyi, serbest tkaret bölgesi çerçe- vesiııeoturtabm.sana>i mallan gümrük- süz dolaşsnı. Üeride Türkiye\i tam üye yaparsan o zaman Türkiye, bir tam üye olarak, diğerleri gibi. hem karar meka- nizması içinde olur hem de bizi >üküm- lüluk altma sokan gümrük birliği siste- mi içine doğal olarak gireriz." Ama An- kara (Özal) böyle demedi, at ile araba- nın yerini değiştirdi, Türkiye "dışarda iken" de gümrük birliği yükümlülüğü aluna girebilir dedi. 1992'de Briiksel'de, gümrük birliği ile Ugili görüşmeler baş- ladı. Ankara'da bazı ciddi kamu kuru- luşlan rahatsızlık duyuyorlardı. Bunlar- dan biri de Devlet Planlama Teşkilatı i- di. 1992'de, Özal başbakanlıktan aynl- dıktan sonra kapsamlı bir rapor hazu-la- dı Bu raporda "Türkiye tam üye olma- dan. dışarda buhınan bir ülke olarak, BrükseTin dış tkaret politikasına uya- maz,uymamasıgerekir"1 dıyordu. Rapor çok haklıydı: Türkiye Cumhunyeti hü- kümet yetkisüıi, içinde yer almadıgı bir kuruma devrediyordu. Uygar dünyada bunun başka bir örneği yoktu. Ashnda anayasa ihlal ediliyordu. Bu ihlal, *O- la>. 1963 Ankara Uuslararası Anlaşma- &rnın bir sonucudur" kıhfı içine sokul- du ve saklandı. Oysa Ankara Anlaşma- sı egemenlik hakkınm (hükümet yetki- sinin) devrini, "yetkDeri veyükümlühık- leriflebir bütünolarak" algılıyordu. Yu- nanistan ve diğerlen Brüksel Ue üişlri- lerini böyle yürütmüşlerdi. 1992'den 1995'e kadar görüşmeler sürdü. Brüksel çok memnundu. Ankara kendi kendisini tek yanlı olarak bağlı- yordu. Oysa o ara EFTA üikeleri Brük- sel ileAvrupa EkonomikBölgesi Anlaş- ması yaptılar. Türkiye bu grubun içine gurebilirdi. Kâğıt üzerinde girdi de. An- kara EFTA ile bir anlaşma da yaptı. A- ma fiilen işleri gümrük birliğine götü- ren yol üzennde sürdürdü. Diğer anlaş- ma yolunda yürümüş. olsa, aynen Nor- veç gibi, Brüksere tek yanlı bağlanma- dan. sanayi ürünlerinde bütünleşme sağ- lanabilecektı. Brüksel karşısında zaaf gösteren bir hükümet 1992,1993 ve 1994 yıllannda Brük- sel tarafindan hazırlanan Türkiye rapor- lan dikkatle incelendiğinde AB'nin, Ankara'nm zaaflanndan nasıl yararlan- dığı, hükümetlerin de inamlmaz bir bi- çimde, Türkiye'yi tek yanlı bağlayacak bir düzenlemede bUe, Brüksel'e büyük ödünler verdiği görülür. Özellikle Sir Leon Brettoo'un hazırladığı Türkiye ra- porlan çok üginçtir. - Gümrük Birliği sisteminden AB ka- zançlı çıkacaktır. - AB için hiçbir nsk ve yükümlulük söz konusu değildir. - AB'yi tek etkileyebilecek tekstil sektöründe de kimse merak etmesin. Sistem, AB'ye tek yanlı karar alıp Tür- kıye'ye karşı kısıtlama olanağı vermek- tedir. Bunlar, Sir Leon Bretton raporlann- da yer alan ifadelerdi. Ve bu arada Yu- nanistan ve Güney Kıbns Rum Yöneti- mi (GKRY) devredeydi. 1993'te Brük- sel, 1995'te GKRY Ue üyelik görüşme- lerine başlayacağuıı açıklıyordu. 1995'te gümrük birliği anlaşması yapı- lacağı için, Ankara üzerinde baskı ola- nağı yaratUacaktı. Oysa aynı Brüksel üç yıl önce Rumlann başvurusunu, Anka- ra'nm tepkisi üzerine işleme koymamış- tı. Ankara haklıydı, Rum başvurusu 1960 uluslararası anlaşmalanna (Lond- ra ve Zürih) ters düşüyordu. Yine bu ara- da Atina GKRY üe ortak savunma dokt- rini adı altında, süahlı güçlerini birleş- tiren bir deklarasyon yayımhyordu. Brüksel için işler Ankara'da kolaylaş- mıştı. Kimse işin nereye varacağını bil- meden kamuoyuna ve ufak iç polıtık he- saplara oynuyordu. Büyük sermaye ve medya da devreye sokulmuştu. TBMM ne olup bittiğinin farkında değüdi. Farkuıda olan 3-5 ki- şinin yazdıklan ve söyledikleri ise ade- ta bir fanus içine sıkıştınlıyor, üstü ör- tülüyordu. Gizli bir sansür uygulanıyor- du. Halk kandırıldı .,. , Dünya'dabir ülkehalkmıntamamının kanduıldığı başka bir örnekyoktur. Ola- cağını da hiç sanmıyorum. Ama Türki- ye'de oldu. Insanlar, Türkiye'yi tekyan- lı bağlayan gümrük birliği anlaşması ile AB'ye gırildiğini veya sıyasilerin deyi- mi ile bir üa yıl içinde tam üye oluria- cağım sanıyorlardı. Çünkü gazeteler böyle yazıyor, TV kanallan bunun bay- ramını yapıyorlardı. Ankara bürokrasi- si içinde faciayı görenler bile ses çıka- ramıyorlardı. Üzerlerinde korkunç bir baskı vardı. Yunus Nadi Armağanı Yarışması, 1946'da kuruldu; hem geçmişe, hem ge- leceğe dönük olan anlamı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi'ye saygı ve sevgi- den kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriye- ti nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi 'nin anısını her yıl îazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve demok- raî Cumhuriyet 'in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti'yle zamandaş ve eşanlamlı bir kuruluş ta- rihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin te- mel taşlarını bu doğrultuda koydu. Yu- nus Nadi 'nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yö- nelik bir kültür olayına dönüştürmek amaayla bu yanşma düzenlendi. Yanşmamn ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye'de sanat alanında hiçbir özel ödülyoktu; tekparti dönemiydi ve yalnız CHP 'nin koyduğu bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bi- lim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. îsveç 'te Nobel, ABD 'de Pulitzer, Sovyet- ler'de Lenin, Fransa'da Goncourt ödül- lerinin sonuçları Türkiye'de de izleni- yordu; ama ülkemiz bu alanda da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu öncü- lüğü üstlendi, elli dört yıl önce düzenle- nen Yunus Nadi Armağanı 'yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yanşma coşkusu oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türkiye de de yanşmalann ve ödüllerin sayısı çoğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflasyo- nundan söz açılabilir; eleştirel bir yafda- şımla sakıncaları gündeme getirilebilir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konu- larında yapılan yatınmlann çok yararlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zamanla ödüller arasında ayrımlar ortaya çıkar; 54. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2000 bir yanşma kurumsallaştıkça, amacı, ni- telikleri, karakteri belirginleşir. Bu arada kimi holdinglerin kendi amaçlanna yönelik yanşmalar düzenle- meleri ve ödüller dağıtmaları da bu alanda kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtı- yor. Kimi bankalann, şirketlerin, ticari tekellerin reklam amacıyla düzenledikle- ri yanşmalann ödülleri, parasal açıdan ne kadar büyük olursa olsun; özü, mad- di çerçevenin dışındaki anlamda odak- laşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yanş- ması adıyla arahksız olarak kırk yılı aş- kın bir sürede düzenli olarak gerçekleş- tirildi, kültür ve sanat hayatımıza amaç- lanan katkılan yaptı ve etkilerini duyur- du. Daha önce bir dalda yapılan ödül- lendirmenin kapsamı 1990 yûından iti- baren genişletildi ve Yunus Nadi Ödül- leri adıyla sürmeye başladı. Ülkemizin kültür ve sanat yaşamı bü- tün baltalanmalara ve olumsuz yatırım- lara karşın sürekli gelişiyor ve yaygınla- şıyor. Fikir ve sanat özgürlükleri Türkiye de tam değil; siyasal iktidarlann baskılan hâlâ süriiyor ve çağdaş demokratik or- tamdan henüz yoksun sayılıyoruz. Buna karşın fikir, sanat, bilim, kültürde çaba- lar sürüyor. Tarihsel gelişim sürecinde elbette 'aydınlanma'nın önüne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş uy- garlığa giden yolun fikir, sanat, kültür, bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabalan desteklemek ve özendirmekte Yunus Na- di Ödülleri'nin işlevisürecek. 1999 yüında başlanılan iki anabaşlık altında dört ödül verilmesi yöntemi, 2000 Yunus Nadi Ödülleri 'nde de dal değişikliği ile sürdürülmektedir. 2000 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Da- lı'nda; öykü, roman, şiir, Görsel Sanat- lar Ana Dalı 'nda fotoğraf olarak belir- lendi. Önümüzdeki yıllarda ödül ana dallan ve dallannda gereksinimlere göre deği- şiklikyapılabilecek. Adaylara başanlar diliyoruz. YKU Ödüle 1 Nisan 1999 ile 31 Mart 2000 tarih- leri arasındayayımlanmış bir kitap ya da ya- yma hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâ- ğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazıl- mış olması gereklidir. Adaylar yapıtlannı altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. SeçiciKurul: Mehmet Başaran, Vedat Gûn- yol, Selim 1leri, TarıkDursun K., Sami Ka- raören. R O M A N Ödüle 1 Nisan 1999 ile 31 Mart 2000 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- larını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. Seçici Kurul: Talip Apaydın, Ahmet Cemal, KonurErtop, FethiNaci, Muzaffer Uyguner. $ İİ R Ödüle 1 Nisan 1999 ile 31 Mart 2000 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası' ile aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtlann beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lannı altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştıra- bilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Cevat Çapan, Doğan Hızlan, Attilâ ılhan, Şükran Kurdakul. F O T O Ğ R A F Ödüle, en çok 4 adet siyah - beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek siyah- beyaz fotoğraflann en az 18x24, en çok 30x40 cm. boyutlannda olması ve daha önce başka yerde ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: îsa Çelik, Şakir Eczacıbaşı, Orhan Erinç, Ara Güler, Paul McMillen. H E R D A L İ Ç İ N . C E Ç E R L İ G E N E L K O Ş U L L A R Ödüller, her dalda amatör-profesyonel her- kese açıktır. (Cumhuriyet mensuplan hiçbir dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar ger- çek ad ve adreslerini ve telefon numaralan- nı belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı turulmasını isteye- bilirler. Ödül koşullanna uymayan yapıtlan yanşma dışında tutmak zorundayız. Adaylann ya- pıtlanyla birlikte adlarını ve soyadlannı ar- kasına yazacaklan iki fotoğraflannı, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 12 Nisan 2000 Çarşamba günü saat 17.00'ye kadar 'Cum- huriyet Gazetesi, Yunus Nadi Ödülleri, Ca- ğaloğlu 34334 Istanbul' adresine iadeli ta- ahhütlü olarak postayla ulaştırmalan ya da alındı karşıhğı elden teslim etmeleri gerek- mektedir. Yayımlanmış yapıtlann daha önce herhangi bir ödül almamış olması gerekmektedir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile il- gili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazıl- ması zorunludur. Ödül dallannda konu smırlaması yoktur. Ya- pıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden ge- çirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğ- rultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçlan 29 Haziran 2000 günü açık- lanacaktır. Ö D Ü L Her dal için: 750.000.000 TL. KATILMA BELCESİ ADM, SOYADM: ADRESÎM: TELEFONUM: KATILDIĞIM DAL:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear