25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ARALJK 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 SSK'nin ilacı Istanbul'da SSK'li bir hasta, işyeri doktorundan aldığı reçete ile SSK'nin Gedikpaşa Dispanseri'ne gidiyor. Dispanser, doktorun migren ağnsı için yazdığı iğnenin yerine eşdeğerde başka bir iğne veriyor. Vomet 200 mg. Hasta, tedaviye . başlayacakken iğnenin kutusundaki son kultanma tarihine balayon 10.05.1998 Son kullanma tarihinin üzerinden tam 1 yıl, 7 ay 10 gün geçmiş... Hasta, dispanserin eczanesine telefon ediyor, "Kusura bakmayın, süresi geçtiği için atacağımız ilaçlar kanşmış" yanıtnı alıyor. Hasta, fark etmeyip iğneyi yaptırmış olsa başına ne gelecegini doktoruna soruyor. "Ölürdünüz!" Sosyal Sigortalar Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a yaranmak için tasarruf üstüne tasarruf yaparken SSK'li hastalar da SSK'nin verdiği ilaçlan kullanmayarak hayatlannı kurtanyor! EtokboiAposbKsom8posta.cumhunyeLcom.tr Tet: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Ülkücü baba Alaattin Çakıcı'nın ilk davası düşmüş... "Ötekiler de düstükten sonra vükselis devri baslavacak!" nayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer, geçenlerde emekli oldu. Dinçer, Anayasa Mahkemesi üyeliğine Danıştay kontenjanından seçilmişti. Dinçer'den bo- şalan asıl üyelik için Anayasa gereği Danıştay Ge- nel Kurulu'nda seçime gidildi... Yine Anayasa gere- ği, Danıştay'daki seçimlerde üç aday belirlendi... Şimdi bunlardan biri Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Anayasa Mahkemesi asıl üyeli- ğine atanacak... Danıştay Genel Kurulu'ndaki seçimler oldukça çekişmeli geçti. Çünkü, adaylann en az 40 oy alma- sı gerekiyordu. İlk on-on beş turda hiç kimse 40 oy alamadı. Barajı aşan ilk aday Danıştay 8. Daire üyesi Nur- şen Çatal oldu. Çatal, 41 oy aldı... Sonraki turiarda Danıştay 10. Daire üyesi Tülay Tugcu 43 oyla ve Danıştay 4. Daire üyesi Sumru Çör- Çankaya'datoğlu 42 oyla barajı aştı. Böyiece, Cumhurbaşkanı'na sunulacak üç isim be- lirlendi. Adaylannın üçünün de kadın olması, Anayasa Mahkemesi'ne bir kadın üye daha gireceği için ki- mi çevrelerde Türkiye'nin çağdaş yüzü olarak de- ğeriendirildi. Ancak bu arada yüksek yargı kulislerinde farklı yo- rumlar yapılmaya başlandı; kulisler söylentilerle çal- kalanmaya başladı. Söylentiler, önceki atamalarda, turtardan ilk çıkan adayı tercih eden Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- rel'in bu kez başka bir tercih yapacağı yolunda yo- ğunlaştı. Demirel'in ilk aday Nurşen Çatai'ı değil, turlardan ikinci çıkan Tülay Tuğcu'yu Anayasa Mahkemesi asıl üyeliğine getireceği konuşulur oldu... Gerekçe olarak da Tülay Tuğcu'nun avukat eşi Ta- ner Tuğcu ile Süleyman Demirel'in sağ kolu Cum- hurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz arasındaki yakın dostluk gösterilmeye başlandı. Ku- lislere yansıyan dostluk ilişkileri "birader" düzeyin- de ele alınır; "!oca"lardan söz edilir oldu... Söylentiler doğru olmayabilir... Asılsız çıkabilir... Ancak bir gerçek var ki, o da Anayasa Mahkeme- si ve Danıştay gibi yüksek yargı organlannda bu id- dialar konuşuluyor. Kaldı ki eskilerin bir sözü vardır: "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz." Demirel'in yapacağı tercih merakla bekleniyor; söylentiler doğruluk kazanırsa Demirel hem kendi- ni hem de giderayak Cumhurbaşkanlığı makamını yıpratacağa benziyor... ISESSÎZSEDASIZ(I) NURİKURTCEBE Adam dövmekten sabıkalı bir rektör Biliyorsunuz, Samsun Ondokuz Ma- yıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Ens- titüsü MüdürVekili veteriner Sart Bil- giç yanındaki yardımcı doçent feda- ileriyle birlikte, Diş Hekimliği Fakülte- si'nden bir doçenti dövmüş ve sonra gidip Rektör Osman Çakır'a dövdü- ğü doçenti şikâyet etmişti. Çakır ve Çakır'ın hamisi YÖK Baş- kanı Kemal Gürüz, bu olaydan gurur duymuş olmalı. Çünkü eski defterler kanştınlınca Çakır'ın adam dövmekten sabıkalı ol- duğu ortaya çıkıyor... Çakır, 1990 yılında Ziraat Fakülte- si'nde öğretim üyesiyken inşaat mü- hendisi bir doktora öğrencisini ANAP Samsun ll Başkanı Şerafettin Albay- rak'ın işyerinde birgüzel dövüyor... Bu arada kendisi de biraz dayak yiyor. Samsun 3. Suth Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Osman Çakır, "müessirfı- il ve hakareften üç ay hapis cezası- na çarptınlıyor. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Adam dövmekten sabıkalı Çakır rektöriük seçimlerinde aday oluyor ve ülkücülerle şeriatçılann desteğini alarak seçimden birinci çıkıyor... Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- rel de, adam dövmekten sabıkalı Ça- kır'ı rektörlüğe atıyor. Bu arada, Çakır'dan dayak yiyen doktora öğrencisi yardımcı doçent oluyor ve üniversitede bölüm baş- kanlığına yükselip 18 Nisan seçimle- rinde DYP'den milletvekilliğine soyu- nuyor ama kazanamıyor. Görevine dönmek isteyince de Çakır tarafın- dan reddediliyor. Eski bölüm başka- nının davası idare mahkemesinde de- vam ediyor. Çakır bir gün rektörlüğü bırakır- sa koltuğunu yeni dayakçı Sa- it Bilgiç'in dolduracağı umulu- yor. Gürüz'ün sayesinde! Sentikafer ABÜyeiğj YÜCEL TOP Bilindiği gibi, Avrupa Birliği uzun sosyal mücadeleler so- nucunda elde edilmiş sosyal haklann üzerine oturan bir "Av- rupa Sosyal Modeli"ri\ gerek üye ülkeler düzeyinde gerek- se^eni çikanlan direktiflerle 1 Avrupa Birliği düzeyinde hu- kuk sistemine geçirmiştir. Av- rupa Birliği'ne entegre olmuş bir Türkiye, bir yandan mak- ro-ekonomik planda işbirliği- ni derinleştirirken diğer yandan da bu sözü edilen "sosyal en- tegrasyon"u gerçekleştirmek durumunda olacaktır. Şimdiye kadar pek telaffuz edilmese de AB içerisinde makro-ekonomik gelişmelere paralel olarak, makro-sosyal gelişmeler kaydedilmekte, ya- ni AB üyeleri arasında sosyal müktesebatlann uyumu sağ- lanmakta, sosyal kriterier AB hukukunu etkilemektedir. AB içerisinde uzun yıllar müca- delesi verilen işçilerin işi ve iş koşullarını ilgılendiren herko- nuda bilgilendirilme, tartışma ve karar mekanizmalarına ka- tılma talepleri, daha doksanlı yıllann başında bir direktifle uyulması zorunlu hale gelen kural olmuştur. Bu tür gelişme- lerin mikro-ekonomik ve mik- ro-sosyal plana yansıması ise çalışanların yaşamlarında olumlu gelişmeler meydana getirmekte veya en azından ekonomik daralma dönemle- rinde kötüye gidiş engellen- mektedir. Kuşkusuz ne sosyo-ekono- mik gelişmeler ne de demok- rasi, donmuş, durağan şeyler değildirier, sürekli savunulma- ları, geliştirilmeleri gereken kavramlardır. Bu kural AB için de geçeriidir. Yani ülkemizin AB üyeliğinin gerçekleşmesi, sosyal ve sendikal taleplehn nihayete ereceği anlamına gel- mez. Bu sözü edilen talepler, kazanılan hukuki ve yasal çer- çeveyle daha da geliştirilerek, çözümler üreterek veya üreti- len çözümlere katkılar sağla- yarak ilerietilmek durumunda olacaktardı. Kuşkusuz AB ile tam enteg- rasyon, orta vadede ülkemize önemli ekonomik katkılar sağ- layacak ve ekonomide hisse- dilir bir büyüme yaşanacaktır. Ancak sosyal gelişme, istih- dam, sosyal güvenlik gibi so- runlar ekonomik büyümenin doğrudan alt ürünleri değildir- ier: Yani ekonomide sağlanan iyileşme mutlaka doğrudan geniş toplumsal kesimlerin ya- şamlannda iyileştirme sağla- maz. Bunun için mutlaka siya- si bir iradeye ihtiyaç vardır. Iş- te bir sendikal hareketin temel özelliği bu siyasi iradeye sahip oluşudur. Daha doğru bir de- yişle, böyle bir siyasi iradenin oluşmasına çalışmasıdır. Bu anlamda bakıldığında, AB içerisinde hukuki bir çer- çeveye otunmuş olan bu siya- si irade, entegrasyon sürecin- de bizim ülkemize de mükte- sebatlar bağlamında yansıya- cak ve çalışanlar için kazanıl- mış haklar niteliğine dönüşe- cektir. Bizim öteden beri Avrupa Birliği'ne üyeliği savunmamı- ztn asıl nedenı budur. Herhan- gi bir modaya kapılmış değil- dik. Avrupa kara parçası, siya- sal haklann yanında sendikal haklann da doğup geliştiği yer- dir. Tarihimizin yanında sos- yal ve sendikal alanlarda önü- müze koyduğumuz hedefler açısından da Avrupa Birliği'ne entegrasyonumuzu istemek bizim açımızdan doğal birso- nuçtur. KİM KİME DUM DUMA BEHtç AK behicak@turk.net HARBt SEMİH POROY MIRMIRLAR VĞUR DURAK ZEYTİNBURNU SULH HITKUK MAHKEMESÎ'NDEN HÜKÜM ÖZETİ EsasNo: 1999/790 Karar No: 1999/1457 Hâkim: Kemal Güzel 20998 Kâtip: Zarif Nalbantoğlu Mahkememizeait 1999/790 esas 1999/1457 karar sayüı3.12.1999 tarihlı ilam ile Ferhat Kara vesayet altına alınarak kendısıne Sanıye Kara vasi tayin edilmiştir. 3.12.1999 Basın: 66717 TARlHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 22Arahk SEFERİHİSAR SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN DosyaNo: 1998/5 Davacı Sevim Kubilay tarafından açılan veraset davasınm yapılan yargılaması sırasında; mahkememizce verilen ara karan uyannca; nüfiıs kayıtlan ile mırasçılan tespit edilemeyen Mustafa ve Hatice kızı 1308 d.lu Ayşe (Ahmet eşi), Seferihasar Ulamış köyü nüfiısuna kayıtlı), keza aynı yerde kayıtlı Hüseyin eşi 1278 d.lu Ömer ve Fatma kızı Ayşe Esenli'nin mirasçılan yönünden ılanen tebligat yapılmasına karar verildiğinden ilgili kişilerin mirasçılan olan şahıslann mirasçıhklannı belgeleyen kayıtlarla birlikte duruşma günü olan 4.2.2000'e kadar mahkememize müracaat etmeleri, aksi halde Ömer ve Fatma kızı 1278 d.lu Ayşe Esenli ile Mustafa ve Hatice kızı 1308 d.lu Ayşe'nin mirasçılannın Hazine olduğuna. aksi sabit oluncaya kadar karar verileceği hususu ilan olunur. Basın: 66765 M.MURAT/N TAHTA ÇIKIŞL 'TS BUGÜN, ONİKİNCİ OSMANU PADİŞAHIMT. MO_ RAT, TMHT» 6EÇ7?. BA8ASI a.SELİM'iN ÖLUMÜNU, SAD842AM SOKULLU MettMET PAŞA TAKAF-INDAM MANİSA SANCA6INA 6ÖNDE&H.EN HAS&eciOeu Ö&K6HMİŞ OLAN ÇEHZADE MU8AT, YlONtNDA GÜVGN- Pİ& ADAMIAK1YLA P£RUAL YOlA ÇIKARAK MUDAN- YA'YA ULAÇMIÇT1.ONU ALMAK ÜZBB£ KAP7XN-IDEK- YA 'NIH BAşnzoesi (sûyûfc em ctnc KADIÇ&İ) GÖN- O€RİLMİŞS£ DB HEhiÜZ O8AYA VAKAMAUIfrt.tOYI- OA BULJUNAN TEKGEMİ, KÜÇÜK BİR ZflUİRE TEKA/E- SİYDİ. ÇEHZAOS VE YANINDAKİLEfi, BUNA SİNBKEK YBPİ SA»7TE İSTBNBUL 'A UlAÇTJLAR. ONLAKl SOKUL- LU MEHMETPAÇA KAHŞIIAPI.AZ SONRA TAHTA OTURAN Y£Nİ PADİŞAHIN İLK BUYKUĞU,8EŞ £R. te£K KARüeÇÎNİN 8O&PURULA4AS! OLDU /. KADIKÖY ASLlYE 3. TlCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN BİLDtRtLMİŞTİR EsasNo: 1998/1616 Davacı Şarman Mobilya Aks. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Recep Yerebasmaz, tarafından davalı Akkuş Sandalyeleri ve Mobilya San. Tic. Ltd. Şti. (yeni ismi: Akkuş Sandaye ve Mobilya Sanayii Tic. AŞ.) aleybine açılan iflas davasınm yapılan açık yargılaması sırasında alınan ara karan gereğince; Akkuş Sandalyeleri ve Mobilya San. ve Tic. Ltd. Şti. (yeni ismi: Akkuş Sandalye ve Mobilya Sanayii Tic. AŞ) hakkında iflas davası açıldığuıdan itiraz etmeyen alacaklılann ÜK. 173/2,166/2. maddeleri gereğince 15 gûn içinde itirazda bulunabileceklerini duruşma günü 25.1.2000 saat 13.30'da yapılacak celsede bizzat veya bir vekil bulundurabilecekleri delillerin derhal ibrazı gerektıği, gıyaplannda da karara verilebileceği HUMK. 509-510. maddeleri gereğince ilan ve tebliğ olunur. 13.12.1999 Basın: 66760 PANO DENİZ KAYUKÇUOGLU Portakal, Mandalina ve 'Rejim' Üzerine Yıllarca hemen hergün önünden geçtiğim, dış yü- zü pembe badanalı o şirin çocuk yuvasının bir gün gelip de böyle bir olaya tanıklık edeceğini bin yıl dü- şünsem aklıma getirmezdim. O sabah da her işgü- nünde yaptığım gibi erkenden evden çıkmış, ellerim cebimde, dudaklanmda hınzırca bir ıslık, birazdan atıştıracağım sıcak poğaçaları ve içeceğim iki bar- dak demli çayı düşleyerek yuvayla birlikte bir de pastanenin bulunduğu sokağa sapmış, sapar sap- maz da belki son yirmi yıldır hiçbir "olağandışılık" ya- şamamış bu sokağın sakinlerinin o gün unutulmaz bir "olay" yaşayacaklarını hemen anlamıştım. Çocuk yuvasının önü "ana baba gunü'ydü. Bir veli grubu yuvanın önünde toplanmış, bahçe duva- nnın arkasından bağınş çağırışlan sokağa taşan ço- cuklanna, "Susun! Ne olur susun!" diye yalvanyor- du. Fakat minikler, anne babalarının bu yalvarışları- na saygı gösterip susacakları yerde seslerini daha da yükseltiyorlar, hançerelerini yırtarcasına. "Porta- kal ıh ıh... Mandalina oh oh..." diye bağınp, elleriyle tempo tutuyorlardı. Yuvanın çevresindeki yüksek apartmanlarda oturan sokak sakinleri pencerelere ko- şuşmuşlar, olan biteni seyrediyortardı. Arada bir aşa- ğıya sesleniyorlar, "Ne oluyor" diye soruyorlardı. Ama neler olup bittiğini bizler de henüz kavrayama- mıştık. Küçüklerin "Portakal ıh ıh... Mandalina oh oh.." haykınşlanyla, anne babalannın "Ne olur, su- sun çocuklar!" diye yalvanşlan arasında, merakımı- zı tatmin edecek bir ilinti kuramıyorduk. Bu sırada veli kalabalığının bulunduğu kaldırıma arka koltuğunda orta yaşlı bir kadın oturan siyah lüks bir otomobil yanaştı ve durur durmaz sürücü- sü yerinden fırlayıp arka kapıya koştu. "Hanımefen- diye yol açın!.." ricalan arasında, yuvanın sahibesi olduğu anlaşılan kadın giriş kapısına doğru koşar adım yürüdü ve bir-iki veliyi başıyla selamlayarak içeri gir- di. Kadın içeri girince, çocuklann sesleri kesiliveımiş, sokağa çöken sessizlik, üzerimizdeki gerilimi daha da arttırmıştı. "Beniyok etmek mi istiyorsunuz?" Ka- dının sesiydi. "Burayı kapatırlarsa hepiniz sokakta kalırsınız!.. Polis mi çağırayım şimdi?" "Polis" sö- züyle birlikte hepimtz kulak kesilmiştik. Içimizden ki- mileri bir yandan kadını dinliyor, bir yandan da ya- nındakilerle, duyduklarını onayladıklarını gösteren kısa konuşmalar yapıyorlardı. "Bugün portakal man- dalina diye eyleme kalkışan, yann kim bilirnelere kal- kışır?" Veliler anlaşılabilir bir korkuya kapılmışlardı. Ortamı yumuşatmaya çalışıyoriardı. "Ne eylemi al- lahaşkına, onlardaha süt kuzusu!" Olayın üzerindeki "sis perdesi"artık kalkmıştı. En büyükleri attı yaşında olan minikler, "C vitamini tak- viyesi" adına her gün yemek zorunda kaldıkları ek- şi portakallardan bıkmışlar, "birazda mandalina"di- yerek toplu bir eyleme kalkışmışlardı. Yuva öğretme- ni iki genç kız duruma hâkim olamayınca önce ço- cuklann ana babalan çağrılmış, sonra da yuva sahi- bine haber verilmişti. Olayı izleyenlerin ortak kana- ati, "gerekli müdahale"nin tam zamanında yapıldığı doğrultusundaydı. "Maazallah, çocuklarbiranlıkcoş- kulanyla sokağa da fıhayabilirlerdi... "Toplantı ve Gös- teri Yürüyüşleri Yasası'nın sınınndan dönülmüştü. Kalabalık, Türkiye'nin bir "yasa devleti" olduğM konusunda bîrieşiyordu. Konu, "mandalina, porta- kal" da olsa devlet, üç yaşında mı, on üç yaşında mı diye sormaz, "adam"\ kulağından tutup götürürdü. "Ağaç yaşken eğilir", "Yılanın başı küçûkken ezilir"ve "Çocuğunu dövmeyen dizini döver" gibi yol göste- rici felsefi söylemlerden hareket eden devlet, yasa- ları bir "eğitim aracı" olarak kullanıyordu. Sözgelimi, devlet bankalannı trilyonlarla dolandıran hırsızlar en fazla bir yıl yatıp kurtulurken, baklava börek çalan çocuklar bunun yedi kat fazlası cezaya çarptınlıyor- du. Hele Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "protes- to pankartı" açmak, "öğretmen istiyoruz" diye so- kağa dökülmek, kaldınmlarda dans edip "bağış top- lamak" gibi aykınlıklar bu ülkede işlenebilecek en ağır suçlar arasındaydı. Eğer yasaların birer "eğitim ara- cı" olduğunu bilmezsek, onca çocuğumuzun mah- keme kapılarında sürünmesinin ardında yatan "esas" gerçeği nasıl kavrayabilirdik? Dış yüzü pembe badanalı o şirin çocuk yuvasının sahibesi gerçekten doğru bir iş yapmıştı. Biri altı, di- ğeri beş yaşında iki kız çocuğunun elebaşılığında ce- reyan ettiği anlaşılan "olay" nedeniyle bir otobüs do- lusu çocuğu mankeme koridorlarına düşmekten kur- tarması bir yana, sergilediği kararlı tavrıyla çocukla- nn içinde nedense pek erken yaşlarda filizlenmeye başlamış aykın eğilimlerin de önünü kesmişti. Çün- kü biz, her gün biraz daha Avrupahlaşan ülkemizde bir yasam boyu baklava yememeye razı olacak, öğ- retmensizliğe ses çıkarmayıp susacak, kaldınmlar- da dans etmeyip evde paşa paşa televizyon izleye- cek uslu çocuklar ve pankart açmayacak "VÖK-se- ver" gençler istiyorduk. Kısacası, rejimimizin çoluk çocuk elinde telef olmasına seyirci kalamaz, "man- dalina, portakal" deyip geçemezdik! Yuva sahibesi yalnız çocuklarımızı değıl, rejimimizin gelecegini de olası bir tehlikeden kurtarmıştı! Bunun üzerine artık demli bir çay içilebilirdi! BULMACA SEDAT YAŞAYAM 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 II I I UM • w M n n M uıLN ı ı n ı ı 8 - _ y • - •I__ 1 2 3 4 5 6 SOLDAN SAĞA: 1/ Mal sayımı. 2/ Fransa'da bir ırnıak... Cograf- yadaki kıyı tip- lerindenbiri. 3/ XX. yüzyılın başlarmda sanat ve edebiyat ala- nında ortaya çı- kan nıhilist akun 4/lspan- ya'da Bask böl- gesinin bağun- sızlığı için sa- vaşım veren gizli örgüt... Bir karbok"- silli asidin bir alkol ya ^ da fenole etkimesi sonu- cu su kaybı ile oluşan ' bıleşık. 5/ Kadın giysi- 3 lerinin etek ucu, kol gi- 4 bi yerlerine verev kesil- g miş kumaştan yapılan süs. 6/Gelir... "Aba var, " —— var, meydanda er 7 yok"(YahyaKemal).7/ 8 Bir nota... Bir çalgı... Q Kimi yemeklerin üzeri- ne dökülen terbiye. 8/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Es- ki zamanla ilgili. 9/ Şarkıyı güzelleştirmek amacıyla ya- püan süslemeler. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Matbaacılıkta kullanılan bir çeşit ince harfe verilen ad. V Japon lirik dramı... Boğa güreşçisi. 3/ Çanta ve ayak- kabı yapılan sepilenmiş dana derisi.. " — Pacıno". ABD'li sinema oyuncusu. 4/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurul- duğusüre... Jskambildekoz. 5/Sebep... Halkmüziğineöz- gü telli bir çalgı. 6/ Iskambilde bir kâğıt... Uzaklık anlat- makta kullanılan söz. II Alyuvar. 8/ Bir ilimiz . Taş di- bek. 9/ Hindistan'da Sihlerin dinsel merkezı olan kent.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear