25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 1999 SALI 14 kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DİKMEN GÜRÜN Dohı EHişün Bo• Şensoy ve Berkoff'un groteske bakışlan farklı çizgilerde ilerliyor... Buluşmayı ilginç kılan da bu farklı çizgilerin kesişmesi. 'Dolu Düşün Boş Konuş', seyircinin ilgisini sürekli ayakta tutan tempolu oyunculuklann buluştuğu hoş bir iğneli fıçı. Zuhal Olcay ve Hahık Bilginer çif- tinin kurduğu Oyun Atölyesi. son yıl- larda çeşitli nedenlerle bir sıkışmışlık içinde olduğu gözlemlenentiyatrodûn- yamıza yeni katılan bir topIuluk.Güç- lü sanatçılann kurduğu her yeni top- luluk kuşkusuz yeni bir umut kayna- ğı. Oyun Atölyesi. perdelenni Steven BerkofTun "KvetdT adlı komedısi ile açtı. Dilimize Haluk Bilginer ve Fer- han Şensoy tarafından u Doiu Düşün Boş Konuş" olarak çevrilen "Kvetch" Ibranice bir sözcük. "Arka plan diya- toğu'"anlarmnageliyor. llkbakıştapek "dolu"' olduğu söylenemeyecek; sıra- dan. bol kürûrlü. incirçekirdeğini dol- durmaz gibı gözüken, ama bu boşlu- ğun ardında ciddi eleştiriler yüklü olan, acımasız, aynı zamanda da esprili bir iç sesler dış sesler zinciri oyunun ha- reket noktasını oluşturur. Oyun bo- vunca Berkoff'un kişileri birbirlerine karşı takındıklan maskelerin gerisin- de kendi beyinleriyle bitmez tüken- mez ve hareketlı bir tartışma içinde- dirler. Steven Berkoff, yirmi beş yılhk bir aradan sonra şu günlerde Londra'da yeniden oynanmakta olan "Easfde (Doğu) olduğu gibi "Dolu Düşün Boş Konuş^ta da kentin Doğu yakasında ya- lç sesleriyfe sürekli hesaplaşan Zuhal Okay, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın usta oyunculuklan zevkle izleniyor. şayan sıradan insanlann sıradan ya- şamlannı sıradan olmayan bir üslup- la ele alıyor. Aslında sert bir dil bu, ama Ferhan Şensoy'un yorumunda sivri- likler törpülenerek yumuşahlmış. Mu- sevi asıllı orta yaşlı bir kan-koca ve çev- relerindeki insanlann düşleri, düş kı- nklıklan, sevgileri, daha çok da sev- gisizlikleri Berkoff'un zeki ve sınır tanımaz diyalog örgüsünde ortaya dö- külüyor. Şensoy'un bu bütüne zekice müdahaleleri, az önce değindiğim gi- bi, yazann pınltısını yok etmeden bi- zim toplumumuza doğru yatay bir ge- çiş yapmasmı sağhyor. Kişilerin fan- tezileri üstûne kurulu hayli cesur kimi bölümler ve de Berkoff'un özgürce kullandığı dolu dolu küfürler, deyim- ler, inceliklecımbızlanmış. Bence Şen- soy ve Berkoff'un groteske bakışlan farklı çizgilerde ilerliyor... Bu buluş- mayı ilginç kılan da bu farklı çizgile- rin kesişmesi. Yazar, öyküyü belli bir gelişim çiz- gisinde değil, kısa sahnelerden oluşan bölümler halinde aktanyor seyirciye. Donna (Zuhal Olcay) ve Frank (Haluk Bilginer) üstüne kurulu ve de zaman zaman donan, zaman zaman çözülen resimlerden oluşuyor "Kveten". Henry (Güven Kıraç), Kaynana (Meiek Bay- kal), George (Senniyan Midyat) ise bu resimlerde yer alan diğer kişiler. Hepsi de iç sesleriyle bitmez tükenmez bir hesaplaşma içindeler. "Ben ne ya- pıyorum? Karşımdald nedüşünüyor" hesaplaşması evde, yemekte, yatakta, lokantada, işyerinde sürüp gidiyor. Bu hesaplaşmalarda Frank, Donna, Henry üçgeni ön planda ele almırken onlann yaşamlanndaki komik, buruk. çarpık ya da dûz ilişkiler-çelişkiler Zuhal Ol- cay, Haluk Bilginer, Güven Kıraç'ın us- ta oyunculuklannda zevkle izleniyor. Melek Baykal ve Sermiyan Midyat da "Dolu Düşün Boş Konuş"un renk ska- lasında yerlerini alıyorlar. Oyun boyun- ca Berkoff'un kahramanlan öncelik- le içinde yaşadıklan çevrenin, sonra da kendi kimliklerinin esiridirler. Frank cinsel tercihini değiştirse, Donna "tçiro- deldni dışa vurdum, arök özgürüm" dese de gerçekten artık özgür müdür? Berkoff, anlatmaktan çok gösterme- yi yeğleyen bir yazar/yönetmen/oyun- cu. Bunun için de yapıtlannda mim, mask, müzik önemli rol oynuyor. Se- lim Atakan'ın bize yakın bir tema üs- tüne çeşitlemeleri, kişilerin kimi zaman kendilerini müzikle anlatmalan, kimi zaman ifadelerini ve hareketlerini don- durmalan ortak bir sahne dilinin özel- likleri olarak belirleniyor. Steven Ber- kofTun tiyatrosu 1970'li yıllarda "açık- lanması zor olanı en i>i anlatan tiyat- ro" olarak tanımlanıyordu. Buna kar- şm Berkoff, belki de kendine özgü bu sınır tanımaz dili, ataklıği. belli bir ka- lıba sığmaması nedeniyle o yıllann yeni dalga tngiliz yazarlan arasında adından sıkça söz edilen bir isim ola- mamıştı, ama 1973 'te kurduğu London Theatre Group olağandışı üslubuyla dikkatleri üzerine çekiyordu. Ber- koff'un amacı sahnede yeni bir tiyat- ro dilinin alfabesinı oluşturmaktı... Belki de günümüzde Sarah Kane gi- bi Mark Ravenhill gibi tabulan tama- men yıkan genç yazar kuşağının diliy- ledahaiyiörtüşecek Berkoff'undili... Yine "Dolu Düşün Boş Konuş"a dö- necek olursak; Berkoff'un, Şensoy'un ve seyircinin ilgisini sürekli ayakta tu- tan tempolu oyunculuklann buluştuğu hoş bir iğneli fıçı. lğnelerin ucu törpü- lense de yine de kinayeli... Atilla Birkiye yine aşkı anlattığı son kitabında deneme ve şiirlerini bir araya getiriyor Yaşanmiş biraşkın GÜL ERÇETİN Aşktan söz etmekten, aşkı anlatmaktan vazgeç- meyen bir yazar Atilla Birkiye. Kimilerine göre aşka âşık bir mclankolik... Bu kez kısa süre önce yaşadığı aşkın güncesı niteliğindeki 'Aşkım Bir Yağmur Damlası Gül Vaprağında' adlı kitabıyla okurlannın karşısında. Birkiye düzyazı-şiir tü- ründekı Asos Yaymlan'ndan çıkan kitabında aş- kı, gazetemizde yayımlanan denemeleri. şiirleri ve bunlan birbirine bağlayan düzyazılarla anlatı- yor. - Son kitabınızda yaşanmışhklann w kurgunun payı ne? ATİLLA BtRKİYE -Bu kitapta birebir bir ya- şanmışlık var. Kitaptakilerin hepsi yaşanan serü- venin bendeki duygulan ve yazıya dönüşüdür. Ancak elbette ister istemez imgelerden söz edi- yorsunuz, çağnşımlar var. Metnin altındaki te- maya girecek olursanız o birebir yaşanmışlıkla ör- tüşüyor. - Birebir yaşanmışlıktan yola çıkmanıza karşın okurdan özür dileyerek yine de bir giz bırakıyor- sunu/. Bunun nedeni ne? BtRKİYE - Her aşkın sonunda karşılaştığimız 'Ben bu serüveni yaşadım ama acaba yaşadım mı' ikilemi sanınm. Kitabın son bölümlerinde 'Bir Aşk Denemesi' adlı kitabımdan gelen bir sorunsalım ağır basıyor. 'Acaba aşkın kendisi bir yanılsama mı?' Ben aşkı, âşık olmayı çok seviyorum. Hatta arkadaşlanmın tanımına göre aşka âşık biriyim. Yine de aşklann bitiminde acaba yaşadiklanm bir yanılsama mı diye soruyorum. Çünkü baktı- ğımız zaman yaşadıklanmız bir süreç, bir süreyi kaplıyor ama devam etmiyor. Başka şeylere dö- nüşüyor ya da dönüşmüyor. Geçmişe somut ola- rak baktığinız zaman yaşadınız. Ama bir yönüy- le o gerçeklik gün gelip bitiyorsa acaba yaşanan- lar gerçek miydi diye soruyorum. Kitaptaki gizi belki biraz da okuru bu noktaya getirmek, okura soru sordurmak için bıraktım sanınm. 'Yazmak yaşam biçimim olmuş' - Yaşanmış bir aşkı yazıya dökerek geckiliğine karşın aşkı ölümsüzleştirmek çabasında mısınız? BİRKİYE - Tema olarak hep aşkı yazıyonım. Bunun kendimce derinlemesine bir felsefesi var. Bir de yaşadığım yoğunlukla ilgili bu. 'Abartıyor- sun,' diyorlar. Abartıyorum ya da abartmıyorum. Bu benim hissettiklerimle ilgili. Biryandandayaz- mak yaşam biçimim olmuş. Bir aşk yaşanmışsa, ^şurguncesı caba aşkın kendisi bir yanılsama mı?' Aşkı, çok seviyorum. Yine de aşklann bitiminde acaba yaşadıklanm bir yanılsama mı diye soruyorum. Baktığımız zaman yaşadıklanmız bir süreç, bir süreyi kaplıyor ama devam etmiyor. O gerçeklik gün bitiyorsa yaşananlar gerçek miydi diye soruyorum.' AŞKIM BİR YAĞMUR DAMLASI GÜLYAPRAĞINDA o yaşananlar da imgelere, sözcüklere dönüşebili- yorsa yazmaktan çekinmiyorum. - tstanbul imgesi sık sık yineleniyor kitapta. Ge- çirdiği bütün olunısuz değişimlere karşın bir aşk kenti mi İstanbul sizce? BİRKİYE - Ben öyle düşünüyorum. tstanbul so- runu bende yıllardan beri var. Çocukluğumdaki Erenköy'ü unutamam. Denize girmek için amca- ma giderdik yazlan. Eskiden yazlan denize giri- len bir sayfıye yeriydi istanbul. Gündüzleri deni- ze girer, akşamlan da yazhk sinemaya giderdiniz. O iki katlı evleri, ıhlamur ağaçlannı, kınnızı gül- leri, birbirinden güzel meyve ağaçlannı. gecenin ikisine üçüne kadar evinizin bahçesindeymiş gi- bi gezdiğiniz, kırk yılın başında bir arabanın geç- tiği o sokaklan unutmam olanaksız. Bugün de Is- tanbul'un her şeye karşın o güzellikleri hâlâ ba- nndırdığını düşünüyorum. Bu galiba anneniz, ba- banız, anadiliniz gibi içselleştirdiğiniz kavram- lara küsememeniz gibi bir şey. 1950'lerden itibaren önce Demokrat Parti'nin sonra bütün belediye ve siyasi partilerin imar planlanyla, yasalarla, bugün bize anlamsız bir tehlike yaşatan kaçak. usulsüz inşaatlarla İstan- bul'u katletmelerine tanık olduk. 40-50 yıl önce- sininyeşil Istanbul'ugri tstanbul oldu bugün. Bo- ğaz köprülerinin şehir trafiğini rahatlattığı falan yalan. Venedik nasıl korunuyorsa kenti koruma- ya çalışan bir zihniyet onu bir şekilde hallederdı. Tüp geçit projesi ilk Abdülhamit'e verilmişti. Bu katledişi izlerken daha fazla bağlanıyorum tstan- bul'a. 'EylûTfin duygusu beni çok etkiler' - 'Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözebilirsiniz?' ad- hromanınızın bir kısmmda Mehmet Raufun Ey- lül romanının temasını izliyordunuz. Son kitabı- nızda da Eylül romanına pek çok gönderme yapı- yorsunuz. Bu romanın önemi ne sizin için? BİRKİYE -Yapısal açıdan modern Türk edebi- yaTının en önemli romanı Aşk-ı Memnu'dur ben- ce. Ancak Eylül'ün duygusu beni çok etkiler. Ya- şanan imkânsız aşk, Suat'm iki aşk arasında kal- ması, Necip'in durumu, Mehmet Rauf 'un anlat- tığı Boğaz, İstanbul ve eylül ayı romanın içine çe- kiyor beni. Kendimi de yaşantımda Necip gibi görmüşümdür hep. tlk kez 18 yaşın melankolik- liğıyle okuduğum romanı bugüne dek en az 7-8 kez yeniden okudum. tmkânsız aşklar benim ki- şiliğime de çok uyuyor. Bu nedenle hep bu roman etrafından dolanınm. ona göndermeler yapanm. - Yakın dönem planlannız neler? BtRKİYE - Bu aralar sahneye yönelik çalışma- lanm ağırlıkta. Bir Aşk Denemesi adlı kitabımı şiirlerle besleyerek Metin Belgin ile sahneye taşı- mak istiyorum. Akademi lstanbul'da ders verdi- ğim için yazı çalışmalanm çok hızlı gitmiyor. Türkiye'ye Gürcistan'dan gelen babamın serüve- ninden yola çıkarak kimlik sorununu irdeleyece- ğim romanımın üslubuna karar verdim. Cumhu- riyet'te çıkan tstanbul yazılannı da 2000 yıhnın eylül ayında çıkacak bir kitapta toplamak is- tiyorum. Pi Art Works'te 6 Yerçekimi' sergisi Kültür Servisi - Pi Art Works, sanatseverlere Amerikah sanatçı Marni Leikin'in 'Gravhy' (Yerçekimi) adlı sergisini sunuyor. 30 Kasım'a dek açık kalacak olan sergıde enstalasyon, video enstalasyon, multi-medya enstalasyon ve performans yer alıyor. Sanat yaşamına heykelle başlayan Leıkın. beş yıldır enstalasyon üzerine çalışıyor. Ses, video projeksiyon ve dia projeksiyonla çalışan sanatçı, işlerinde izleyıciye interaktif bir rol vererek serginin bir parçası haline getimıeyi amaçlıyor. Yerçekimi başlıklı bu sergide sanatçının beş yeni çalışması sergileniyor. Işık-gölge, ip ve video projeksiyon serginin ana elemanlan. Tema olarak insanlar arasındaki bağlantılan irdeleyen bu yerleştirme, form olarak da birer 'alr sculprure' olarak adlandınlan dev heykeller yaratıyor. Sergi mekânının ilk bölümünde Leikin ipleri gererek yaptığı heykel, ekran üzerine video projeksiyon uyguluyor; sergı mekânının diğer bölümlerinde ise izleyici kendisini bu projeksiyonun içerisinde buluyor. izleyici heykelin içerisine girerek heykelin bir parçası haline geliyor. Leikin, kendini dev heykelin içinde bulan izleyiciyi sanki bir sonsuzluk duygusu içine iterek onu kendi duyguları ile yalnız bırakmayı amaçlıyor. Sergi pazar ve pazartesi dışında her gün 10.30- 20.00 saatleri arasında izlenebilir. Pi Art Works: Muallim Naci Cad. No: 63 K: 2-6 Ortaköy. Tel: (0212) 236 68 53 YAZIODASI SELİM İLERİ İstanbulunYazam ^ Çelik Gülersoy istanbul'un koruyucusuydu. Bu tarihî kent büsbütün yok olurken bir heyecan ya- rattı. Geçmişin eserierine o güne kadar dönüp bak- mamışlar bile bu heyecana kapılmışlardır. Çelik Gülersoy yetinmedi, Istanbul'u yazmaya ko- yuldu. Istanbul'u roman gibi işliyor. Onun yazdıklann- da kent inanılmaz aynntılara açıldı. Çok sevdiğim bir kitabı var Gülersoy'un: İstanbul Estetıği. Ken- tin tarih içindeki çevre düzenini ve mimari doku- sunu, bu kitap, yazann şiirii kaleminden bir kez da- ha yaşatır. Gerçi ne çevre düzeninden, ne mimari dokudan eser kalmıştır. Hepsi silinıp gitmiştir de; sokak ad- larını tarayan yazar, lstanbul'da bir zamanlar ad- larını çiçeklerinden, ağaçlarından, bitkilerinden al- mış nice sokak, mahalle, semt saptar; ince hüzün gibi. Şimdilerde Beyoğlu'nun -Yitip Gitmiş- 3 Oteli'ni okuyorum. Çelik Bey, Hotel d'Angleterre, Hotel Royal, nihayet benim de köhneliğine yetişebildi- ğim Tokatlıyan'ı anlatıyor. Daha doğrusu, demin vur- guladığım gibi, bu otellerin öyküsünü, romanını yazmış. Hele Tokatlıyan, başlı başına roman. Istanbul'u önce yıkıp yağmalayıp sonra sakil gökdelenlerle kuşatmak ya da şehri bayındır kıla- cakken, olası bir depremde acılara boğacak inşa- atlara ruhsat vermek varken, Gülersoy'dan başka kimin aklına gelirdi 'yitip gitmiş' otelleri diriltmek... Nasıl yitip gitmışler: Yazann kederli anlatımından okuyoruz. Haydi Hotel Royal'in, Hotel d'Angleterre'in yaz- gılanna şaşmayalım, ama Tokatlıyan?! Gülersoy'dan öğrendiğimize göre, Tokatlıyan ta- rihte iz bırakmış önemli kişileri konuk etmiş. Yal- nız bu özelliği ve tarihin yapı belgesı olarak vartı- ğını koruyabilirdı. Ben hatıriadığımdasönük, bitkin biroteldi. Otel olarak çalışıyor muydu, onu bile çıkaramıyorum. Annemle Beyoğlu'na çıkardık, bazan bütün aile, ba- bam, ablam, dördümüz. Bu gezıntilerde, sinema- ya, tiyatroya gidişlerde, yazhk kışlık alışverişlerde tokatlıyan'ın önünden geçerdik. Büyük camlar, ama kirli. Şatafatlı perdeler, ama solmuş, tozarmış. Süzgün ışıkta güç fark edilebılen geniş salon... Biraz üpertirdi çocuk kalbimi Tokatlıyan'ın görü- nümü. Otelin göçüp gidiyor olmasına akıl erdire- cek yaşta değildim. Sadece ürker, garipserdim. Yıllar geçti, Tokatlıyan sırra kadem basmış, ha- berim yok, işte tam o dönemde 'roman' denen bü- yük sevdaya tutuldum. Türkçe'nin bütün roman- larını okumaya çalışıyorum. Karşıma ikide birde Tokatlıyan Oteli çıkıyor. Tokatlıyan: Romanlarageç- miş otel! Otelin yitip gidişıne o günden, romanlardan son- ra kafa yorabildim. Çelik Bey, Ethem izzet Benice'nın Yosma'sını anıyor. Türk Romanından Altın Sayfalar'da üzerin- de durmaya çalıştğım bu ilginç, popüler olmanın ötesinde gözüpek, servet edinme yollannın girdi- sini çıktısını cesurca sergileyen roman, Tokatjjr,, yan'ın yanı sıra Parkotel için de anlamlı bilgiler ve- rir. Elbette: Otellerin birkaç yüzü vardır, cazibeleri de herhalde oradan... Çelik Gülersoy'u düşündüm: Yıllardır görüşürüz. Yıllardır Istanbul'u, yakın ta- rihi bazan uzak Bizans'a kadar uzanan tarihi, ls- tanbul'da hayatı konuşuruz. Istanbul'u ben de se- viyordum. Ama Çelik Bey gibi değil. Onun İstanbul sevgisi, benim romanlara duy- duğumsevgi ibi. Evet, kimin aklına gelirdi, yitip git- miş üç oteli tapularına kadar araştırmak, hepi to- pu bir iki bin okurun ilgisine sunmak, böylesi ça- ba! Tokatlıyan'ın acıklı sonu, daha kaç yıl öncesin- den bugünün Istanbul'una temel atıldığına işaret ediyor. Orman kanununun elinedüşen lstanbul'da 'yazmak' neyi değiştirebilir? Ne var ki, Gülersoy, Istanbul'u tepeden tırnağa yazmak için dünyaya gelmiş. Takvimde İz Bırakan: "Kaldınmlardan akıp giden gençler, tozlu raftar- da kalan eskı hikâyeleri ve solmuş romanlan, ne bilsin?" Çelik Gülersoy, Beyoğlu'nun -Yitip Git- miş- 3 Oteli, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınlan, 1999. Koleksiyon'dan Türkiye Mimarlık Yıllığı • Kültür Servisi - Mobilya tasanmcısı ve üreticilerinden Koleksiyon, dünyada mimarlık üretimini sıcağı sıcağına belgeleyen ve irdeleyen mimarlık yıllıklannı Türkiye'de yayımlamak üzere çalışmalara başladı. Koleksiyon bu yıllıkta, Türkiye'de mimarlık üretiminin yanı sıra işveren anlayışı ve düzeyinin yükseltilmesini de amaçlıyor. Türkiye'de o yıl içinde tamamlanmış kayda değer mimarlık ürünlerinden bir seçkiyi kamuoyuna tanıtacak olan yıllıkta değerlendirme metinlerinin de yer alması planlanıyor. Kamusal ya da özel tüm yapı türlerinin değerlendirileceği Türkiye Mimarlık Yıllığı'nın ilki ülkemizde dikkat çeken yapılan içerecek. Mine Kazmaoğlu'nun editörlüğünü üstlendiği yıllığın yayın kurulunda Aydan Balamir, Suha Özkan, Uğur Tanyeli ve Doğan Tekeli yer alıyor. 'Beni Dünya Kadar Sevf Eskisehir'de • ESKİŞEHİR (AA) - Ankara Devlet Tiyatrosu, Dinçer Sümer'in yazıp yönettiği 'Beni Dünya Kadar Sev' adlı oyunu perşembe ve cuma günleri Eskisehir'de, Anadolu Üniversitesi Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi'nde sahneleyecek. Ünlü bir tiyatro oyuncusuyla birpolitikacının ilişkileri çerçevesinde sevgi ve yozlaşma temalannın ele alındığı oyunda Gülenay Kalkan ve Tank Ünlüoğlu rol alıyor. Bilgi Yayınevi'nden yeni kitaplar • Kültür Servisi - Bilgi Yayınevi üç yeni kitabı daha okurlanna sundu. Bunlardan ilki, Pulat Y. Tacar'ın, 1999 Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü'nü alan 'Terör ve Demokrasi' adlı yapıtı. Tacar'ın kitabı, dünya ve Türkiye ölçeğinde terör ve demokrasi ilişkisine ışık tutuyor. Bilgi Yayınevi'nden çıkan diğer iki kitap ise Ali Fuad Erden'in kaleme aldığı, özetle bir kurmay subayın bir başka kurmay subay tarafından anlatıldığı 'İsmet Inönü' başlıklı çalışma ve Cüneyt Arcayürek imzalı 'Demokrasi Dönemecinde Uç Adam' 'Cüneyt Arcayürek Anlatıyor: Büyüklere Masallar, Küçüklere Gerçekler' dizisinin bu ilk kitabında Kenan Evren, Turgut Özal ve Süleyman Demirel'le bağlantılı siyasal gelişmeler, özel not, belge ve görüşmelerle anlatılıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear