Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 1999 SALI
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Dohı EHişün Bo• Şensoy ve Berkoff'un
groteske bakışlan farklı
çizgilerde ilerliyor...
Buluşmayı ilginç kılan da
bu farklı çizgilerin
kesişmesi. 'Dolu Düşün
Boş Konuş', seyircinin
ilgisini sürekli ayakta
tutan tempolu
oyunculuklann buluştuğu
hoş bir iğneli fıçı.
Zuhal Olcay ve Hahık Bilginer çif-
tinin kurduğu Oyun Atölyesi. son yıl-
larda çeşitli nedenlerle bir sıkışmışlık
içinde olduğu gözlemlenentiyatrodûn-
yamıza yeni katılan bir topIuluk.Güç-
lü sanatçılann kurduğu her yeni top-
luluk kuşkusuz yeni bir umut kayna-
ğı.
Oyun Atölyesi. perdelenni Steven
BerkofTun "KvetdT adlı komedısi ile
açtı. Dilimize Haluk Bilginer ve Fer-
han Şensoy tarafından u
Doiu Düşün
Boş Konuş" olarak çevrilen "Kvetch"
Ibranice bir sözcük. "Arka plan diya-
toğu'"anlarmnageliyor. llkbakıştapek
"dolu"' olduğu söylenemeyecek; sıra-
dan. bol kürûrlü. incirçekirdeğini dol-
durmaz gibı gözüken, ama bu boşlu-
ğun ardında ciddi eleştiriler yüklü olan,
acımasız, aynı zamanda da esprili bir
iç sesler dış sesler zinciri oyunun ha-
reket noktasını oluşturur. Oyun bo-
vunca Berkoff'un kişileri birbirlerine
karşı takındıklan maskelerin gerisin-
de kendi beyinleriyle bitmez tüken-
mez ve hareketlı bir tartışma içinde-
dirler.
Steven Berkoff, yirmi beş yılhk bir
aradan sonra şu günlerde Londra'da
yeniden oynanmakta olan "Easfde
(Doğu) olduğu gibi "Dolu Düşün Boş
Konuş^ta da kentin Doğu yakasında ya-
lç sesleriyfe sürekli hesaplaşan Zuhal Okay, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç'ın usta oyunculuklan zevkle izleniyor.
şayan sıradan insanlann sıradan ya-
şamlannı sıradan olmayan bir üslup-
la ele alıyor. Aslında sert bir dil bu, ama
Ferhan Şensoy'un yorumunda sivri-
likler törpülenerek yumuşahlmış. Mu-
sevi asıllı orta yaşlı bir kan-koca ve çev-
relerindeki insanlann düşleri, düş kı-
nklıklan, sevgileri, daha çok da sev-
gisizlikleri Berkoff'un zeki ve sınır
tanımaz diyalog örgüsünde ortaya dö-
külüyor. Şensoy'un bu bütüne zekice
müdahaleleri, az önce değindiğim gi-
bi, yazann pınltısını yok etmeden bi-
zim toplumumuza doğru yatay bir ge-
çiş yapmasmı sağhyor. Kişilerin fan-
tezileri üstûne kurulu hayli cesur kimi
bölümler ve de Berkoff'un özgürce
kullandığı dolu dolu küfürler, deyim-
ler, inceliklecımbızlanmış. Bence Şen-
soy ve Berkoff'un groteske bakışlan
farklı çizgilerde ilerliyor... Bu buluş-
mayı ilginç kılan da bu farklı çizgile-
rin kesişmesi.
Yazar, öyküyü belli bir gelişim çiz-
gisinde değil, kısa sahnelerden oluşan
bölümler halinde aktanyor seyirciye.
Donna (Zuhal Olcay) ve Frank (Haluk
Bilginer) üstüne kurulu ve de zaman
zaman donan, zaman zaman çözülen
resimlerden oluşuyor "Kveten". Henry
(Güven Kıraç), Kaynana (Meiek Bay-
kal), George (Senniyan Midyat) ise
bu resimlerde yer alan diğer kişiler.
Hepsi de iç sesleriyle bitmez tükenmez
bir hesaplaşma içindeler. "Ben ne ya-
pıyorum? Karşımdald nedüşünüyor"
hesaplaşması evde, yemekte, yatakta,
lokantada, işyerinde sürüp gidiyor. Bu
hesaplaşmalarda Frank, Donna, Henry
üçgeni ön planda ele almırken onlann
yaşamlanndaki komik, buruk. çarpık
ya da dûz ilişkiler-çelişkiler Zuhal Ol-
cay, Haluk Bilginer, Güven Kıraç'ın us-
ta oyunculuklannda zevkle izleniyor.
Melek Baykal ve Sermiyan Midyat da
"Dolu Düşün Boş Konuş"un renk ska-
lasında yerlerini alıyorlar. Oyun boyun-
ca Berkoff'un kahramanlan öncelik-
le içinde yaşadıklan çevrenin, sonra da
kendi kimliklerinin esiridirler. Frank
cinsel tercihini değiştirse, Donna "tçiro-
deldni dışa vurdum, arök özgürüm"
dese de gerçekten artık özgür müdür?
Berkoff, anlatmaktan çok gösterme-
yi yeğleyen bir yazar/yönetmen/oyun-
cu. Bunun için de yapıtlannda mim,
mask, müzik önemli rol oynuyor. Se-
lim Atakan'ın bize yakın bir tema üs-
tüne çeşitlemeleri, kişilerin kimi zaman
kendilerini müzikle anlatmalan, kimi
zaman ifadelerini ve hareketlerini don-
durmalan ortak bir sahne dilinin özel-
likleri olarak belirleniyor. Steven Ber-
kofTun tiyatrosu 1970'li yıllarda "açık-
lanması zor olanı en i>i anlatan tiyat-
ro" olarak tanımlanıyordu. Buna kar-
şm Berkoff, belki de kendine özgü bu
sınır tanımaz dili, ataklıği. belli bir ka-
lıba sığmaması nedeniyle o yıllann
yeni dalga tngiliz yazarlan arasında
adından sıkça söz edilen bir isim ola-
mamıştı, ama 1973 'te kurduğu London
Theatre Group olağandışı üslubuyla
dikkatleri üzerine çekiyordu. Ber-
koff'un amacı sahnede yeni bir tiyat-
ro dilinin alfabesinı oluşturmaktı...
Belki de günümüzde Sarah Kane gi-
bi Mark Ravenhill gibi tabulan tama-
men yıkan genç yazar kuşağının diliy-
ledahaiyiörtüşecek Berkoff'undili...
Yine "Dolu Düşün Boş Konuş"a dö-
necek olursak; Berkoff'un, Şensoy'un
ve seyircinin ilgisini sürekli ayakta tu-
tan tempolu oyunculuklann buluştuğu
hoş bir iğneli fıçı. lğnelerin ucu törpü-
lense de yine de kinayeli...
Atilla Birkiye yine aşkı anlattığı son kitabında deneme ve şiirlerini bir araya getiriyor
Yaşanmiş biraşkın
GÜL ERÇETİN
Aşktan söz etmekten, aşkı anlatmaktan vazgeç-
meyen bir yazar Atilla Birkiye. Kimilerine göre
aşka âşık bir mclankolik... Bu kez kısa süre önce
yaşadığı aşkın güncesı niteliğindeki 'Aşkım Bir
Yağmur Damlası Gül Vaprağında' adlı kitabıyla
okurlannın karşısında. Birkiye düzyazı-şiir tü-
ründekı Asos Yaymlan'ndan çıkan kitabında aş-
kı, gazetemizde yayımlanan denemeleri. şiirleri
ve bunlan birbirine bağlayan düzyazılarla anlatı-
yor.
- Son kitabınızda yaşanmışhklann w kurgunun
payı ne?
ATİLLA BtRKİYE -Bu kitapta birebir bir ya-
şanmışlık var. Kitaptakilerin hepsi yaşanan serü-
venin bendeki duygulan ve yazıya dönüşüdür.
Ancak elbette ister istemez imgelerden söz edi-
yorsunuz, çağnşımlar var. Metnin altındaki te-
maya girecek olursanız o birebir yaşanmışlıkla ör-
tüşüyor.
- Birebir yaşanmışlıktan yola çıkmanıza karşın
okurdan özür dileyerek yine de bir giz bırakıyor-
sunu/. Bunun nedeni ne?
BtRKİYE - Her aşkın sonunda karşılaştığimız
'Ben bu serüveni yaşadım ama acaba yaşadım mı'
ikilemi sanınm. Kitabın son bölümlerinde 'Bir Aşk
Denemesi' adlı kitabımdan gelen bir sorunsalım
ağır basıyor. 'Acaba aşkın kendisi bir yanılsama
mı?' Ben aşkı, âşık olmayı çok seviyorum. Hatta
arkadaşlanmın tanımına göre aşka âşık biriyim.
Yine de aşklann bitiminde acaba yaşadiklanm
bir yanılsama mı diye soruyorum. Çünkü baktı-
ğımız zaman yaşadıklanmız bir süreç, bir süreyi
kaplıyor ama devam etmiyor. Başka şeylere dö-
nüşüyor ya da dönüşmüyor. Geçmişe somut ola-
rak baktığinız zaman yaşadınız. Ama bir yönüy-
le o gerçeklik gün gelip bitiyorsa acaba yaşanan-
lar gerçek miydi diye soruyorum. Kitaptaki gizi
belki biraz da okuru bu noktaya getirmek, okura
soru sordurmak için bıraktım sanınm.
'Yazmak yaşam biçimim olmuş'
- Yaşanmış bir aşkı yazıya dökerek geckiliğine
karşın aşkı ölümsüzleştirmek çabasında mısınız?
BİRKİYE - Tema olarak hep aşkı yazıyonım.
Bunun kendimce derinlemesine bir felsefesi var.
Bir de yaşadığım yoğunlukla ilgili bu. 'Abartıyor-
sun,' diyorlar. Abartıyorum ya da abartmıyorum.
Bu benim hissettiklerimle ilgili. Biryandandayaz-
mak yaşam biçimim olmuş. Bir aşk yaşanmışsa,
^şurguncesı
caba aşkın
kendisi bir yanılsama
mı?' Aşkı, çok
seviyorum. Yine de
aşklann bitiminde
acaba yaşadıklanm bir
yanılsama mı diye
soruyorum. Baktığımız
zaman yaşadıklanmız
bir süreç, bir süreyi
kaplıyor ama devam
etmiyor. O gerçeklik
gün bitiyorsa
yaşananlar gerçek
miydi diye
soruyorum.'
AŞKIM
BİR YAĞMUR DAMLASI
GÜLYAPRAĞINDA
o yaşananlar da imgelere, sözcüklere dönüşebili-
yorsa yazmaktan çekinmiyorum.
- tstanbul imgesi sık sık yineleniyor kitapta. Ge-
çirdiği bütün olunısuz değişimlere karşın bir aşk
kenti mi İstanbul sizce?
BİRKİYE - Ben öyle düşünüyorum. tstanbul so-
runu bende yıllardan beri var. Çocukluğumdaki
Erenköy'ü unutamam. Denize girmek için amca-
ma giderdik yazlan. Eskiden yazlan denize giri-
len bir sayfıye yeriydi istanbul. Gündüzleri deni-
ze girer, akşamlan da yazhk sinemaya giderdiniz.
O iki katlı evleri, ıhlamur ağaçlannı, kınnızı gül-
leri, birbirinden güzel meyve ağaçlannı. gecenin
ikisine üçüne kadar evinizin bahçesindeymiş gi-
bi gezdiğiniz, kırk yılın başında bir arabanın geç-
tiği o sokaklan unutmam olanaksız. Bugün de Is-
tanbul'un her şeye karşın o güzellikleri hâlâ ba-
nndırdığını düşünüyorum. Bu galiba anneniz, ba-
banız, anadiliniz gibi içselleştirdiğiniz kavram-
lara küsememeniz gibi bir şey.
1950'lerden itibaren önce Demokrat Parti'nin
sonra bütün belediye ve siyasi partilerin imar
planlanyla, yasalarla, bugün bize anlamsız bir
tehlike yaşatan kaçak. usulsüz inşaatlarla İstan-
bul'u katletmelerine tanık olduk. 40-50 yıl önce-
sininyeşil Istanbul'ugri tstanbul oldu bugün. Bo-
ğaz köprülerinin şehir trafiğini rahatlattığı falan
yalan. Venedik nasıl korunuyorsa kenti koruma-
ya çalışan bir zihniyet onu bir şekilde hallederdı.
Tüp geçit projesi ilk Abdülhamit'e verilmişti. Bu
katledişi izlerken daha fazla bağlanıyorum tstan-
bul'a.
'EylûTfin duygusu beni çok etkiler'
- 'Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözebilirsiniz?' ad-
hromanınızın bir kısmmda Mehmet Raufun Ey-
lül romanının temasını izliyordunuz. Son kitabı-
nızda da Eylül romanına pek çok gönderme yapı-
yorsunuz. Bu romanın önemi ne sizin için?
BİRKİYE -Yapısal açıdan modern Türk edebi-
yaTının en önemli romanı Aşk-ı Memnu'dur ben-
ce. Ancak Eylül'ün duygusu beni çok etkiler. Ya-
şanan imkânsız aşk, Suat'm iki aşk arasında kal-
ması, Necip'in durumu, Mehmet Rauf 'un anlat-
tığı Boğaz, İstanbul ve eylül ayı romanın içine çe-
kiyor beni. Kendimi de yaşantımda Necip gibi
görmüşümdür hep. tlk kez 18 yaşın melankolik-
liğıyle okuduğum romanı bugüne dek en az 7-8
kez yeniden okudum. tmkânsız aşklar benim ki-
şiliğime de çok uyuyor. Bu nedenle hep bu roman
etrafından dolanınm. ona göndermeler yapanm.
- Yakın dönem planlannız neler?
BtRKİYE - Bu aralar sahneye yönelik çalışma-
lanm ağırlıkta. Bir Aşk Denemesi adlı kitabımı
şiirlerle besleyerek Metin Belgin ile sahneye taşı-
mak istiyorum. Akademi lstanbul'da ders verdi-
ğim için yazı çalışmalanm çok hızlı gitmiyor.
Türkiye'ye Gürcistan'dan gelen babamın serüve-
ninden yola çıkarak kimlik sorununu irdeleyece-
ğim romanımın üslubuna karar verdim. Cumhu-
riyet'te çıkan tstanbul yazılannı da 2000 yıhnın
eylül ayında çıkacak bir kitapta toplamak is-
tiyorum.
Pi Art Works'te
6
Yerçekimi' sergisi
Kültür Servisi - Pi Art Works,
sanatseverlere Amerikah sanatçı Marni
Leikin'in 'Gravhy' (Yerçekimi)
adlı sergisini sunuyor. 30 Kasım'a
dek açık kalacak
olan sergıde enstalasyon, video
enstalasyon, multi-medya
enstalasyon ve performans yer alıyor.
Sanat yaşamına heykelle başlayan
Leıkın. beş yıldır enstalasyon üzerine
çalışıyor. Ses, video projeksiyon ve dia
projeksiyonla çalışan sanatçı, işlerinde
izleyıciye interaktif
bir rol vererek serginin bir parçası
haline getimıeyi amaçlıyor.
Yerçekimi başlıklı bu sergide
sanatçının beş yeni çalışması sergileniyor.
Işık-gölge, ip ve video projeksiyon serginin
ana elemanlan.
Tema olarak insanlar arasındaki
bağlantılan irdeleyen bu yerleştirme, form
olarak da birer 'alr sculprure' olarak
adlandınlan dev heykeller yaratıyor.
Sergi mekânının ilk bölümünde
Leikin ipleri gererek yaptığı
heykel, ekran üzerine video projeksiyon
uyguluyor; sergı mekânının diğer
bölümlerinde ise izleyici kendisini bu
projeksiyonun içerisinde buluyor. izleyici
heykelin içerisine girerek heykelin bir parçası
haline geliyor. Leikin, kendini dev heykelin
içinde bulan izleyiciyi sanki bir sonsuzluk
duygusu içine iterek onu kendi duyguları ile
yalnız bırakmayı amaçlıyor.
Sergi pazar ve pazartesi dışında her gün 10.30-
20.00 saatleri arasında izlenebilir.
Pi Art Works: Muallim Naci Cad. No: 63 K:
2-6 Ortaköy. Tel: (0212) 236 68 53
YAZIODASI
SELİM İLERİ
İstanbulunYazam ^
Çelik Gülersoy istanbul'un koruyucusuydu. Bu
tarihî kent büsbütün yok olurken bir heyecan ya-
rattı. Geçmişin eserierine o güne kadar dönüp bak-
mamışlar bile bu heyecana kapılmışlardır.
Çelik Gülersoy yetinmedi, Istanbul'u yazmaya ko-
yuldu.
Istanbul'u roman gibi işliyor. Onun yazdıklann-
da kent inanılmaz aynntılara açıldı. Çok sevdiğim
bir kitabı var Gülersoy'un: İstanbul Estetıği. Ken-
tin tarih içindeki çevre düzenini ve mimari doku-
sunu, bu kitap, yazann şiirii kaleminden bir kez da-
ha yaşatır.
Gerçi ne çevre düzeninden, ne mimari dokudan
eser kalmıştır. Hepsi silinıp gitmiştir de; sokak ad-
larını tarayan yazar, lstanbul'da bir zamanlar ad-
larını çiçeklerinden, ağaçlarından, bitkilerinden al-
mış nice sokak, mahalle, semt saptar; ince hüzün
gibi.
Şimdilerde Beyoğlu'nun -Yitip Gitmiş- 3 Oteli'ni
okuyorum. Çelik Bey, Hotel d'Angleterre, Hotel
Royal, nihayet benim de köhneliğine yetişebildi-
ğim Tokatlıyan'ı anlatıyor. Daha doğrusu, demin vur-
guladığım gibi, bu otellerin öyküsünü, romanını
yazmış. Hele Tokatlıyan, başlı başına roman.
Istanbul'u önce yıkıp yağmalayıp sonra sakil
gökdelenlerle kuşatmak ya da şehri bayındır kıla-
cakken, olası bir depremde acılara boğacak inşa-
atlara ruhsat vermek varken, Gülersoy'dan başka
kimin aklına gelirdi 'yitip gitmiş' otelleri diriltmek...
Nasıl yitip gitmışler: Yazann kederli anlatımından
okuyoruz.
Haydi Hotel Royal'in, Hotel d'Angleterre'in yaz-
gılanna şaşmayalım, ama Tokatlıyan?!
Gülersoy'dan öğrendiğimize göre, Tokatlıyan ta-
rihte iz bırakmış önemli kişileri konuk etmiş. Yal-
nız bu özelliği ve tarihin yapı belgesı olarak vartı-
ğını koruyabilirdı.
Ben hatıriadığımdasönük, bitkin biroteldi. Otel
olarak çalışıyor muydu, onu bile çıkaramıyorum.
Annemle Beyoğlu'na çıkardık, bazan bütün aile, ba-
bam, ablam, dördümüz. Bu gezıntilerde, sinema-
ya, tiyatroya gidişlerde, yazhk kışlık alışverişlerde
tokatlıyan'ın önünden geçerdik. Büyük camlar,
ama kirli. Şatafatlı perdeler, ama solmuş, tozarmış.
Süzgün ışıkta güç fark edilebılen geniş salon...
Biraz üpertirdi çocuk kalbimi Tokatlıyan'ın görü-
nümü. Otelin göçüp gidiyor olmasına akıl erdire-
cek yaşta değildim. Sadece ürker, garipserdim.
Yıllar geçti, Tokatlıyan sırra kadem basmış, ha-
berim yok, işte tam o dönemde 'roman' denen bü-
yük sevdaya tutuldum. Türkçe'nin bütün roman-
larını okumaya çalışıyorum. Karşıma ikide birde
Tokatlıyan Oteli çıkıyor. Tokatlıyan: Romanlarageç-
miş otel!
Otelin yitip gidişıne o günden, romanlardan son-
ra kafa yorabildim.
Çelik Bey, Ethem izzet Benice'nın Yosma'sını
anıyor. Türk Romanından Altın Sayfalar'da üzerin-
de durmaya çalıştğım bu ilginç, popüler olmanın
ötesinde gözüpek, servet edinme yollannın girdi-
sini çıktısını cesurca sergileyen roman, Tokatjjr,,
yan'ın yanı sıra Parkotel için de anlamlı bilgiler ve-
rir. Elbette: Otellerin birkaç yüzü vardır, cazibeleri
de herhalde oradan...
Çelik Gülersoy'u düşündüm:
Yıllardır görüşürüz. Yıllardır Istanbul'u, yakın ta-
rihi bazan uzak Bizans'a kadar uzanan tarihi, ls-
tanbul'da hayatı konuşuruz. Istanbul'u ben de se-
viyordum. Ama Çelik Bey gibi değil.
Onun İstanbul sevgisi, benim romanlara duy-
duğumsevgi ibi. Evet, kimin aklına gelirdi, yitip git-
miş üç oteli tapularına kadar araştırmak, hepi to-
pu bir iki bin okurun ilgisine sunmak, böylesi ça-
ba!
Tokatlıyan'ın acıklı sonu, daha kaç yıl öncesin-
den bugünün Istanbul'una temel atıldığına işaret
ediyor. Orman kanununun elinedüşen lstanbul'da
'yazmak' neyi değiştirebilir?
Ne var ki, Gülersoy, Istanbul'u tepeden tırnağa
yazmak için dünyaya gelmiş.
Takvimde İz Bırakan:
"Kaldınmlardan akıp giden gençler, tozlu raftar-
da kalan eskı hikâyeleri ve solmuş romanlan, ne
bilsin?" Çelik Gülersoy, Beyoğlu'nun -Yitip Git-
miş- 3 Oteli, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınlan, 1999.
Koleksiyon'dan Türkiye
Mimarlık Yıllığı
• Kültür Servisi - Mobilya tasanmcısı ve
üreticilerinden Koleksiyon, dünyada mimarlık
üretimini sıcağı sıcağına belgeleyen ve irdeleyen
mimarlık yıllıklannı Türkiye'de yayımlamak üzere
çalışmalara başladı. Koleksiyon bu yıllıkta,
Türkiye'de mimarlık üretiminin yanı sıra işveren
anlayışı ve düzeyinin yükseltilmesini de amaçlıyor.
Türkiye'de o yıl içinde tamamlanmış kayda değer
mimarlık ürünlerinden bir seçkiyi kamuoyuna
tanıtacak olan yıllıkta değerlendirme metinlerinin de
yer alması planlanıyor. Kamusal ya da özel tüm yapı
türlerinin değerlendirileceği Türkiye Mimarlık
Yıllığı'nın ilki ülkemizde dikkat çeken yapılan
içerecek. Mine Kazmaoğlu'nun editörlüğünü
üstlendiği yıllığın yayın kurulunda Aydan Balamir,
Suha Özkan, Uğur Tanyeli ve Doğan Tekeli yer alıyor.
'Beni Dünya Kadar Sevf
Eskisehir'de
• ESKİŞEHİR (AA) - Ankara Devlet Tiyatrosu,
Dinçer Sümer'in yazıp yönettiği 'Beni Dünya Kadar
Sev' adlı oyunu perşembe ve cuma günleri
Eskisehir'de, Anadolu Üniversitesi Atatürk Kültür ve
Sanat Merkezi'nde sahneleyecek. Ünlü bir tiyatro
oyuncusuyla birpolitikacının ilişkileri çerçevesinde
sevgi ve yozlaşma temalannın ele alındığı oyunda
Gülenay Kalkan ve Tank Ünlüoğlu rol alıyor.
Bilgi Yayınevi'nden yeni kitaplar
• Kültür Servisi - Bilgi Yayınevi üç yeni kitabı daha
okurlanna sundu. Bunlardan ilki, Pulat Y. Tacar'ın,
1999 Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülü'nü alan
'Terör ve Demokrasi' adlı yapıtı. Tacar'ın kitabı,
dünya ve Türkiye ölçeğinde terör ve demokrasi
ilişkisine ışık tutuyor. Bilgi Yayınevi'nden çıkan diğer
iki kitap ise Ali Fuad Erden'in kaleme aldığı, özetle
bir kurmay subayın bir başka kurmay subay
tarafından anlatıldığı 'İsmet Inönü' başlıklı çalışma
ve Cüneyt Arcayürek imzalı 'Demokrasi
Dönemecinde Uç Adam' 'Cüneyt Arcayürek
Anlatıyor: Büyüklere Masallar, Küçüklere Gerçekler'
dizisinin bu ilk kitabında Kenan Evren, Turgut Özal
ve Süleyman Demirel'le bağlantılı siyasal gelişmeler,
özel not, belge ve görüşmelerle anlatılıyor.