Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16KASIM1999SALI
OLAlLArt \tı olay.gorus@cumhunyet.com.tr
M
ustafa Kemal'in, JJ.
Rousseau'dan sonra
en çok etkilendiği, en
çok yararlandiğı dü-
şünür Auguste Com-
te olmuştur. Çünkü
onun gerçekleştırdiği Türk Devriıni'nin
temellerinde, Fransız dûşünürû Comte'un
kurucusu olduğu pozitivist düşüncenin iz-
len ve etkıleri görülür. "Dünyada herşey
için, medeniyet »çin. hayat için, muvaffaJd-
yet için en hakiki mürşit ilimdir. fendir. tlim
ve fennin haricinde mürşit aramak gaflet-
tir, cehalettir, delâlettir" (1924) dıyen, ak-
h ve bilimı kendisine değişmez kılavuz
edinen Mustafa Kemal, Türkiye Cumhu-
riyeti'nın temellenni atarken ve Türk De\-
rimi'nin ılkelerini ortaya koyarken rasyo-
nab'.st ve pozitivist düşüncelerden geniş öl-
çüde yararlanmıştır. Onun, özellikle din
konusunda, inançla ilgili gerçeklerin te-
mel alınmasında, bir başka deyışle laiklik
anlayışında,rasyonalistvepozitivistdüşün-
celerin bütün özellikleri görülür. Bu açı-
dan Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Dev-
rimi'nı ıyi anlayabilmek ıçin, Comte'u ve
onun pozitivist öğretisini bilmek gerekir.
Burada şunu önemle belirtmek gerekir ki,
Mustafa Kemal'in pozitivist anlayışı. Com-
te'un bir izleyicisi biçiminde değil, insan
düşüncesinin eriştiği bir aşama olarak or-
taya çıkar ve gelişir.
Bu açıdan, Comte'un pozitivizmi üzerin-
de biraz durmak isteriz.
Nedir pozitivizm?
Pozitivizm, XIX. yüzyıldaFransa'daor-
Pozitivizm ve Mustafa Kemal
taya çıkmış birdüşünce akımıdır. Kurucu-
su Auguste Comte'tur (1798-1857).
Comte, her çeşit toplumlar için geçerli
ve değişmez yasalara dayanan birtoplum-
bilim (sosyoloji bilimi) kurmak istemiştir.
Onun en önemli eseri olan Pozrtrf Fekefe
Dersieri'nde toplumbıhm, fızık, matema-
tik, astronomi vb. pozitif bilimler gibi ele
almmıştır. Çünkü Comte'a göre öğretiler
ve görüşler, üç ayn felsefeden oluşmuştur.
Bu üç felsefe, tarih boyunca ınsan zekâsı-
nın geçirdiği aşamalardır. Comte buna
"sosyotojik yasa" ya da "üç aşama yasas"
adıni vermiştir. Comte'a göre bilgilerimiz.
her bilimde ayn ayn üç gelişme evresi gös-
terir.
Comte, bu evreleri şöyle belirlemiştir:
I. Tannbilimk (Teolojik) İlgili Dönetn:
Insan zekâsı bu dönemde doğa olaylannı,
olağanüstügüçlerle açıklar. Olaylan oluş-
turanlann ve kendisini yaratanlann tann-
lar ve ruhlar olduğuna inanır. Tannsal var-
lıklar ötesinde başka bir şeyin bulunabile-
ceğini tasarlayamaz. Bu aşama dönemin-
de insan, üstün güçlere ortak bir güvenle
bağlanır. Devlet yönetiminde bunun kar-
şılıği krallıktır. Bu dönem, ferişçilik (put-
perestlik), çoktanncılık ve tektanncılık ol-
mak üzere üçe aynlır.
II. Metafizik Dönem: Bu dönemde olay-
Nurer UĞURLU
lann nedenleri, soyut düşüncelerde, ilke-
lerde ve güçlerde aranır. Düş gücünün ye-
rinı kanıt verme almıştır. Doğayı açıklama-
da ve yorumlamada kendileriyle övünülen
güçler belirir. Comte, bu dönemi bir geçiş
durumu ve çözülme süreci saymıştır.
DLftızitifDönem: Bu dönemde kanıtver-
me gözleme dayanır. Gözlenmiş olan olay-
lar arasında değişmez oranlar yani yasalar
araştınlır. Bilim, doğa yasalannın değiş-
mezlığiilkesinedayanır Bacon.Gaüleove
Descartes bu ılkeyi belirleyerek pozitif fel-
sefenın öncüsü olmuşlardır. Bu düşünce-
de birçok yasa bir tek yasaya dönüştürü-
lemez. Comte'a göre pozitif demek, ger-
çek. sürekli, karşı çıkılmaz, kesin, görülen.
dokunulan, ellenen şey demektir. Pazitifolan
her şey, salt olmaktan uzaktır. Pozitif fel-
sefenin konusu da, olgulardan elde edilen
yasalan toplamak ve düzenlemektir. O, çe-
şitli bilimlerde dağınık bir durumda bulu-
nan yasalan uzlaştırarak bir işbölümû yap-
mak istemiştir. Bilimleri tarih bakımmdan
pozitifduruma gelişlenne göre matematik,
astronomi, fizik, kımya, biyoloji ve sosyo-
loji olarak sıralamıştır. Comte, sosyoloji te-
rimini özel ve pozitif bir bilim adı olarak
kendisi bulmuştur. Sosyoloji onunla başla-
mıştır (Auguste Comte, Pozitivizmin ll-
mihali, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Istanbul 1952).
Kısaca pozhrvizın, yalnız bilimi kendi-
sine kılavuz edinen bir öğretidir.
Pozitivist düşünce, Jöntürkler'den baş-
layarak Osmanlı aydınlannın büyük ço-
gunlugunu etkilemiştir. Özellikle Ikinci
Meşrutiyet dönemınde geniş, yaygın bir
gelişme gösteren pozitivizm, Paris'te bu-
lunan bu düşüncenin önde gelen isimlerin-
den Pierre Lafîtte'in derslerini izleyen Ah-
roet Rıza Bey'in yazılan, yayınlan ve ça-
balanyla çok etkıli bir düşünce akımı du-
rumunualmış, İttihatveTerakki'nin (Com-
te'un programı. ıttihat (ordre) ve terakki
(progres) olarak çevrilmiş) adından başla-
yarak, görüş ve eylemlerinde yönlendiri-
ci olmuştur. Comte'dan sonra ikinci ve çok
önemli bir pozitivist sosyolog olan Durk-
heim'in de Türkiye'de çok tanınmış olma-
sı anlamlıdır. İttihatveTerakki'nin düşün-
ce adamı ZiyaGökalp,Türkçülüğün Esas-
lan isimli kitabında Durkhrim'in 'koJek-
tif bilinç' kavramı üzerinde durmuştur.
Mustafa Kemal'in gençlik yıllan, pozi-
tivizmin Türkıye'de çok etkili olduğu bir
döneme rastlamıştir. Bu dönemde Musta-
fa Kemal, Ikinci Meşrutiyet'in Batıcı dü-
şünce akımlannı yakından tanımıştır. Özel-
likle AvTupa'ya gittikten, Batı düşüncesi-
ni gördükten sonra, daha gerçekçi temel-
lere oturtmuştur. Mustafa Kemal'in 1916da
(Sılvan'da) okuduğu kitaplar arasında yer
alan Ahmet Hilmi Şehbenderzâde'nin Al-
lah'ı İnkâr Mümkün müdür? adlı kitabı-
nın bir bölümü "Auguste Comte ve Fetee-
fea" başlığını taşır. Ama Mustafa Kemal,
bu kitapta söz konusu edilen Doğulu ve Ba-
tılı düşünürleri (günümüz Türkçesiyle)
şöyle değerlendirmiştir: "AUah'ı İnkâr
Mömkün müdür? eserini bitirdim. Bütün
fOozoflann, çeşitli dinlere bağlı naturalist-
ler, akılcılar, matervalistler. hukukçular,
düşünürierin,tasavvufçıılaruı tiimü ruhun
varlığı ve yokluğunu. ruhun ve maddenin
bir ya da ayn olup olmadığını. ruhun kab-
cı olup oJmadığını inceüvor. Bu incdemc-
lerde, bilim >e fenne da\ananlar kabul edi-
lebilir. İnıamGazalî. İbn-i Sina, İbn-i Rüsd
gibi Müslüman imamlann sozleri de genel
görüşlerden büsbütün başkadır; valnız an-
laümlannda çok simge \ar. Dindar düşü-
nürler, kurallan \e bilimleri ve fenleri ve fet-
sefeyi din kurallannın vorumu için evirip
çevirmeyeçaba göstermişler'" (M ustafa Ke-
mal Atatürk'ün Söyleyip Yazdıklan.Türk
Tarih Kurumu Yayınİan, Ankara 1982).
Bu sözler Mustafa Kemal'in tek bir öğre-
tinin ya da düşüncenin izeliycisi olmadı-
ğını, onlann tümünü değerlendirerek birso-
nuca varmak istediğinın en belirgin kanıt-
lanndan biridir. Çünkü bu sözler, bir ey-
lem adamı olan Mustafa Kemal'in toplum
ve düşünce yaşamımıza getirmek istediği
en önemli yenılıklerden birini ortaya koy-
maktadır Bu yenilik de. çağdaş uygarlıği
bilime dayandırmış olmaktır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Dünle Gitti Her Şey!
Ne kadar önemsiz kaldı o çok çok
önemli saydığımız konular, sorunlaıi..
Akjığım notlara bakryorum. Hiçbirinin
geçerliliği kalmamış... Yırtıp atmak mı?
"Dünle gitti her şey, şimdi yeni şeyler
söylemekgerek'M&Aanademtşmi, de-
memiş mı? Kim dediyse, doğaı söyle-
miş! Dünle giden konular var, bir de git-
meyenler...
Bunlan yazmalıyım derim kimi zaman.
Günün sorunlandır. Kimi gülünçtür, ki-
mi acıklı, kimi ayıplı, kimi!..
Almanya'daki imam eskisi gitmiş ye-
. di yurttaşı öldürmüş. AJIah'tan korkma-
dan. Oysa tüm yaşamını din yolunda
okumakla, uğraşmakla geçirmiş... Aşk
yüzünden böyle kanlı cinayet nasıl işler,
AJIah'tan korkmaz mı?
"Biz bu anayasayı tanımıyoruz. Bu
yüzden bu anayasanın mahkemelehne
gelmeyiz" derlermiş? Kolluk güçleri de
bu yüzden onlan duruşmaya getiremi-
yormuş! Bu kişiler TC yurttaşı değil mi?
Değillerse, bu ülkede işleri ne? Gitsin-
ler Afganistan'a, Suudiler ülkesine! Hem
..r TC uyruğu olacaklar, hem de anayasa-
", yı tanımayacaklar!..
Adamın biri de 10 Kasım'da Anıtka-
bir önünde "Mesih Menderes" diye ba-
ğırdı! Sonra anlaşıldı, "meczup"muş,
yani akıldan yoksun biri!.. Atatürk düş-
manlanna her suç işleyişlennde hemen
bu teşhis konur, meczupluk!.. Demirel
de öyle diyor? "Adam meczupmuş. 60
milyonda bir meczup çıkar."
-" Bir milletvekili de tutturmuş: Bu para
" (1.5 milyar) yetmez diye!.. Özel araba,
"' özel şoför verilmerıymiş, rozetleri baş-
kalannınkiyle kanştınlıyormuş, lojmanlar-
da bakkal dükkânı yokmuş, bahçele-
rinde başıboş köpekler dolaşJyormuş, te-
lefon faks gideriyle baş edemiyorlar-
mış!.. Bütün bunlan gerçekieştirmek için
2.5 trilyon gerekli! Deprem felaketinin
yaşandığı şu günlerde milletvekillerinin
önemli dertleri işte bunlar!..
Bir de Jet Fadıl çıkt! Trilyonlar harcı-
yor, TV'leri, gazete sayfalannı kapatryor.
Otomobil fabrikası kuracakmış. Alman-
ya'dan topladığı paralarla... Soruyorlar,
nerde o paralar? Yanrt yok! Bir de sıkıl-
madan gülüyor sorulara!.. Son yıllarda
ne önemli kişiler yetiştirdik, hiç yoktan
trilyoner olanlar mı istersin, banka ku-
rup batıranlar mı, EvcH'ler mi, Fadıl'lar
mı, Çağlar'lar mı, daha kimler kimler...
Cumhuriyet'in girişinde koca bir def-
ter var. Okurianmız gelip bu deftere Kış-
lalı ile ilgili duygularını, düşüncelerini
yazıyorlar. Sonra bunlar gazetemizde
yayımlanıyor...
fçimden, bu kişilere, hepsine değilse
de bir kısmına, şu soruyu sormak geli-
yor: Her gün Cumhuriyet'i alıp okuyor
musunuz? Aynı soruyu, cenazelerin ar-
dında yürüyen on binlerce insana da
sormamalı mı? O zaman neden 'Cum-
huriyefm satşı yüz binin üstüne çık-
maz? Yoksa bu 'o/cur'larflerçek anlam-
da Atatürk Cumhuriyefi'ni içtenlikle,
yürekJilikJe savunan 'Cumhuriyef'm okur-
lan değiller mi?
Artık bu tür sorunlar da, sorular da
geçersiz, önemsiz!.. Bir 7.4 derken bir
7.2 birkaç gün önceye kadar çok önem-
li, yaşamsal bilinen olaylan sılip süpür-
dü... Şimdi hepimiz bilinç ışığında uyan-
malıyız. "Dûnle gitti her şey." Şimdi yeni
şeyler düşünmeli, yeni işler yapmalıyız.
Binlerce, on binlerce insanımızın acılannı
dindirmek, yaralannı sarmak, huzur ve
güven içinde bir Türkiye yaratmak...
• •
Oncelikle Siyaset Hakkı...
Tekin SEIİM Birleşik Sağlık-lş Genel Başkam
• • lkemizde, kamu sendikala- ma hakkı tanınırsa, bürokrasinin poli-
U
nrun kurulup gelişmeye baş-
lamasıyla birlikte. 9O'lı yıl-
larda kamuoyunda en çok
tartışılan konulardan biri de
memur haklandır. Memurlann ekono-
mik haklannın yani sıra, demokratik
haklanyla ilgili tartışmalar kamuoyu
gündeminde yer almıştır. Kamu çalışan-
lannın demokratik hak mücadelesi ön-
celikle. sendika kurarak örgütlenme,
toplusözleşme ve grev taleplerini kap-
samaktadır. Ne yazık ki en azından bun-
lar kadar önemli olan. kamu çalışanla-
nnın yönetime katılma ve siyaset yap-
ma hakkı yeterince gündeme getirile-
memiş ve tartışılamamıştır.
Ne yazık ki ülkemiz, trafik kazalan,
enflasyon, gelir dağılımındaki denge-
sizlik konulannda olduğu gibi bu ko-
nuda da dünya standartlannın dışında-
dır. Türkiye'de kamu çalışanlannın si-
yasal partilere üye olması ve siyaset
yapması yasaktır. Bu yasak, dünyada,
demokrasinin hiç olmadığı ya da güdük
kaldığı ülkelerde vardır. Avnıpaya, Tür-
kiye'den başka kamu çalışanlanna si-
yaset yapma hakkını yasaklayan bir ül-
ke daha yoktur.
- Gelişmiş demokratik ülkeler mi ha-
ta yapıyor. yoksa biz mi?
- Bu yasak ülkemize, demokrasimi-
ze, ülkemizdeki siyasal yaşama neler ka-
zandınyor?
- Bu yasağın gerekçeleri, nedenleri
ve ürettiği sonuçlar nelerdir?
- Kamu çalışanlan siyaset yapma
haklannı kazanır ve kullanırsa ne olur?
Yasağı savunanlann tek gerekçesi:
Kamu çalışanlanna. siyasal partilere
üye olma ve yönetimlerinde görev al-
tize olacağı ve kamu kuruluşlannda
partizanlığın önünûn alınamayacağı-
dır. Bu görüşü savunanlara göre kamu
çahşani. üyesi olduğu partiden gelen ta-
limatlara karşı direnemez, görevini par-
tiye hizmet uğruna suiistimal eder. Dev-
letin tarafsızlığı zedelenir.
Gerçek ise, mantiklı gibi görünen bu
savın tam tersidir. Zira, bir siyasal par-
ti içinde yer alan ve örgütlenen kamu
çalışanı hem kendi parti yönetimine
karşı hem de iktidardaki partilere kar-
şı daha güçlü olacak, dolayısıyla daha
bağımsız davTanabilecektir. Kamu ça-
lışanlannın siyasal kimlikleri açık ol-
duğu için, devlet yönetimlerinde yapı-
lan partizanlıklar daha çok su yüzüne
çıkacak, kanıtlanabilecek ve dolayısıy-
la partizanlık engellenecektir.
Kamu çalışanlanna siyaset yasağının
konduğu tek Avrupa ülkesi olan Tür-
kiye, yine tüm Avrupa'da partizanlığın
ölçüsüzce yaşandığı tek ülkedir. Bu,
kimsenin inJcâr edemeyeceği bir gerçek-
trr. lkttdara gelen ya da iktidardan pay
alan siyasal partiler, en üst düzeydeki
bÜTokrattan en alt kadernedeki memu-
ra kadar. devlet bürokrasisini hallaç pa-
muğu gibi atmaktadır. Ülkemizde ka-
mu çalışanı, siyasal ıktidar karşısında
zayıftır. Çünkü, kamu çalışanlannı si-
yasal ıktidara karşı koruyacak sendikal
örgütlenme yeteri kadar güçlü değil-
dir. Bu yüzden, bürokrasi dolayısıyla
devlet, siyasilerin oyuncağı olmakta,
keyfi ve partizanca yönetimler rahatlık-
la sürdürülmektedir.
Hertoplumda kamu çalışanlan, eği-
tim. kültür ve siyasal bilinç düzeyi ola-
rak toplum ortalamasının üstündedir.
Kamu çalışanlannın siyasi partılerde
örgütlenmesi. partı içi demokrasiyi güç-
lendireceğinden partılerin de kalitesi-
ni yükseltecektir. Bu. ülke demokrasi-
si açisından ciddi bir kazanımdır. Ör-
güt içi demokrasiyi ıyi yaşayan parti-
lerin, ülke demokrasisinin yaşamasına
da katkılan aynı oranda büyük olacak,
siyasal partiler ve parlamento saygın-
lık kazanacaktır.
Ülkemizde siyasal partilerin hemen
hepsinde, parti içi demokrasinin işleme-
digi ve lider sultasının yaşandığı da bi-
linen bir gerçektir. Parti meclisleri ve
genel yönetim kurullan adeta biçimsel
organlardır. Eğitimli ve bilinçli kadro-
lar oluşturabılecek kamu çalışanlan-
nın, siyasi partiler içinde yeralamama-
sı, söz konusu partilerin örgütlerinin
ve delege yapılanmalanmn çok zayıf ve
edilgen oluşmasına yol açmaktadır. Ko-
layhkla düşünülebilır ki. mevcut siya-
si partilerin büyük kısmı, bizlerin siya-
set yapma hakkı karşısında duyarsızlık-
lan, parti yönetiminde etkin olan biravuç
siyasinin kışısel kaygılanndan kaynak-
lanmaktadır. Kamu çalışanlanna uy-
gulanan siyaset yasağu ssndika, der-
nek ve meslek kuruluşlannda da yan-
lış ya da çarpık yapjlanma vegelişme-
lere nederi olmaktadır. Açık siyaset ya-
pamayan kamu çalışanlan, siyasal dü-
şüncelerini ifade etme, siyasal tavır ve
eylemlerini ortaya koymada bu kurum-
lan kullanmaktadır. Bu tip kuruluşla-
ra, doğalanyla uyuşmayan işlevleryük-
lenmesi, onlan kendi fonksiyonlanndan
uzaklaştınnakta, gelişmelerini engel-
lemektedir. Kamu çalışanlannın siya-
set yapma hakkını kazanması. ülkemiz-
de demokrasinin gelişmesinde ve
kurumsallaşmasında umulandan daha
büyük rol oynayacaktır.
I
aspıratö
hediyeli...
Ariston çamaşır
bulaşık makinelı
SU ISltlCI)
hediyeli...
uygun
taksitlert
um urtınıe
hemeı
teslim
£^0800
2114042
21140 43
1850 VctkB Sadcı • TSE
»•tartiUk aclnsjM lahlj
TBıttm (*p«ıoa 2 » yrikll
»•rvl» va konusysda
muum tço Mrvb etama»
ARİSTONS i z i s t e y i n
1 _
_3+ZB
^ \#
MGannti
! Aia<a(}ifliı Arlsraı
ı*V<iM«.aı>*.- TL1H
tfc klf M f M * IU
S yriai nataMlnME.
DtUylt btlgl )«•«
OatETSİZ DAAIŞMA
SEIVl5t'Bİ *«y«
•• y«kıa AAISTM
TETKİU SEIVİSİ'Bİ
PENCERE
Ne Olacak Bu
Memleketin HaB?..
Ünlü fıkrayı bilmeyen yok:
Iki Türk meyhanede rakı içiyorlarmış, ikinci ka-
dehten sonra biri ötekine sormuş:
- Ne olacak bu memleketin hali?..
•
Sonra?..
Iki Alman Köln'de bir Türk'ün meyhanesinde
rakı içmeye başlamışlar...
Ikinci kadehten sonra biri ötekine sormuş:
- Ne olacak bu Türkiye'nin hali?..
•
Devamı var:
Bill Clinton Türkıye'ye gelmiş, Ulusal Güvenlik
Danışmanı Sandy Berger"le bir meyhaneye gir-
mişler, ikinci rakı kadehini yuvarladıktan sonra
ABD Cumhurbaşkanı efkârlanıp sormuş:
- Sandy, ne olacak bu memleketin hali?..
•
Köşebaşında başörtülü bir hanımla yaşlı bir
efendi konuşuyorlar...
Hanım:
- Deprem olacaknvş..
Efendi:
- Allah'ın dediği olur.. . •
- Istanbul yıkılacakmış..
- Yıkıhr..
- Biz yine memlekete dönüyoruz, artık buralar-
da kalınmaz..
•
Istanbul hop oturup hop kalkıyor, kimi evde sa-
bahlara dek nöbet tutuluyor.
Şaka değil, kimse evine güvenemiyor, oturdu-
ğu yapıya herkes kuşkuyla bakıyor:
- Yıkıhr mı?. .
Birrüyamı?.. . A
"Kâbus" mu?..
Otoyollar eğilip bükülüyor, apartımanlar çökü-
yor, betonlar hamuriaşıyor, yatak odalan birbirinin
içine geçiyor, polttikada aynk düşen tavanla taban
binalarda birteşiyor, kentlerde insanlar sabaha dek
uyuyamıyor...
Depremden önce ve sonra köpekler uluyor, ge-
cenin karanlığında beklenti sürüyor...
Kulaklar kirişte...
Ne olacak bu memleketin hali?..
•
Bir memteket düşünün ki karayollan pazannda
otomobil, kamyon, otobüs, mazot, benzin sat-
mak hırsıyla gözü dönmüş olanlann güdümünde
tüm ulusal demiryollannı yıkıma uğrattıktan son-
ra trafik canavarına kurban vermeyi yaşam biçi-
mi gibi benimsemiş...
Bir memleket düşünün ki yasadışı yapılaşma,
kentleşmenin pazarlamasına dönüşmüş...
Bir memleket düşünün ki en büyük kentini yağ-
malamakla övünmüş...
Peki, ne olacak bu memleketin hali?..
•
Karikatür... ..*..«_ j, ^*s tt v. «.
Yıkılmıf, ufalanmış, göçmüş, çökmüş yapılann
enkazı ortasında sağlam kalmış bir meyhane...
Meyhanenin masasına çökmüş iki kafadar..'
Ikinci kadehte biri ötekine soruyor:
- Ne olacak bu memleketin hali?..
duLclnea
>17/18Kasım 1999 > sttt: 22:30
w, vurmfltı
tfa(, bongo, vunndı
Biet SyaOan-
Tam 5 000 000 TL (ysrt ıçka daM)
3 500 000 TL (müdı beddı)
2 500 000 TL (ıçta daM da$ri)
> > MMIer m « Mhnlan on gbı tmx sauşa surulacaMır
Oıicna <*m*» um \BOn kadar Baş* Sanaçlan IBmm
•daabar Gftsten gOnfcnnda MMnı aocdan sonra a t e
mekanmda satısa sunulur
Yemakrazwvasyomanndabieaann konsar onoes ttmm
IKMIIUAI ojmtar
4 u l c l n « a y a p i m
U . ; s l k Sok 20 B t r o j ı u . I s t a n b u !
l.l: 245 10 39 / 48 / 71 lal-laı 249 55 70
ÇEKÜL KÜLTÜR GEZİLERİ
SAFR4NBOLU
^ -
27-28 KASIM 1999
ÇEKÜL Vakfı
Ekrem TurSoL No: 8 Beyoğlu
TeL: 0.212 249 64 64
ADANA1. İŞ MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1998/1108 Karar No: 1999/662
Davacı SSK Gen. Müd.lüğü vek. Av. Sıtare Loğoğ-
lu tarafından davalılar Espa Adi Kom. şırketı ıle Suti
AŞ Gen. Müd.lüğü aleyhine açılan R. tazmınat dava-
sında davalılardan Suti AŞ Gen. Müd.lüğü adına tebli-
gat ılanen yapıldığından ve aşağıdakı karar da bu dava-
lının yokluğunda venldığinden işbu ilanın yayın tari-
hinden itibaren 15 gün sonra adı geçen davalıya tebli-
gatın yapıldığına ilişkin tebligat ılanen tebliğ olunur.
Karar metni: Davanın kabulü ile, taleple bağlı kalı-
narak 300.000.000 TL.nin gelinn onay tanhi olan
23.10.1998 tarihinden itibaren yasal yüzde 50 faızi ile
birlikte davalılardan müştereken ve müteselsılen tahsi-
li ile davacıya venlmesine, 10.800.000 TL karar harcı-
nın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilme,
47.650.000 TL yargılama gıderinin davalılardan müş-
tereken ve müteselsilen tahsiline. 28.000.000 TL ücre-
ti vekâletin davalılardan müştereken ve müteselsilen
tahsili ile davacıya venlmesine, Yargıtay yolu açık ol-
mak üzere davacı vekili ıle davalı Espa Adı Kom. şir-
keti vekilınin yüzlerine karşı dığer davalının yokluğun-
da verilen karar açıkça okunup anlatıldı. Basın: 55576