14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12EKİM1999SALI 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr PORTAL DÎKMEN GÜRÜN Yine DevletÖnümde bır gazete sayfası: "DT Genel Müdüriüğü'ne Lemi Bilgin ge- tirildi." Tarih. 13.8.1998. Lemi Bilgiıı. geçen y\\ sezonun açılmasına iki ay ka- la görevden alınan Bozkurt Kuruç'un yerine atanmıştı. Bir yıl sonra, sezo- nun açılmasına bir ay kala, hem de Almanya turnesinde olduğu bir sıra- da, hazırlıklaryapıldıve Lemi Bilgin turneden döner dönmez Kültür Baka- nı tarafından açtğa alındı. Herhalde kısa bır süre sonra da görevden alına- cak. Bilgin. geçen yıl göreve başlama- dan önce kadrolar degışmişti. Açığa alındı: kadrolar yine değişti. Sürekli kaynayan bir kazan... Bizler, benzeri çarpıklıklara daha önceleri de şahit olduk. Bu "atama-atma" serüvenin- de önemli olan. isimler ve kişilerden önce zihnıyetler. Geriye dönüp bakı- yorum. ne kadar çok genel müdür de- ğişmiş! Ne kadar çok sorunlar yaşanmış. Neden. göreve gelen bir genel müdür ne kadar süreyle görevde kalacağını bi- lemez ve böylelikle de kendini iç çe- kişmelerin ötesinde tutamaz? Sanat neden böylesine kaygan iç zemin üze- rinde yapıimaya çalışılır? Bir yandan iç çekişmelerle hesaplaşılırken öte yanda sanatsal üretimden nasıl bir ve- rim beklenir? Nasıl bir yaratıcılık ve dinamızm düşlenir? Devlet Tiyatrolan'nda bugün bir kez daha su yüzüne çıkan yönetsel problemler yıllardır yaşanmakta olan kargaşanın uzantılan. Giderek şişkin- leşen bu kurumun altyapı sorunlan çözümlenmeden. "yeniden yapılan- ma" cıddı bir biçimde masaya yatınl- madan, yeni Devlet Tiyatrolan Yasa- sı'nın yaşama geçirilmesi için önce- likle bu kurumun çahşanlan tarafin- dan somut ve kesin adımlar atılma- dan. bu anlamda gerekli baskı meka- nızmaları oluştıırulmadan gerçek an- lamda bir değişımin yaşanması zor. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Devlet Tıyatrolan'nın bugün 12 il- de 30 sahnesi var. Hantallaşmış yapı- sıyla zor nefes alır durumda olduğu, Devlet Tiyatrolan'nda bugün bir kez daha su yüzüne çıkan yönetsel problemler yıllardır yaşanmakta olan kargaşanın uzantılan. Giderek şişkinleşen bu kurumun altyapı sorunlan çözümlenmeden, "yeniden yapılanma" ciddi bir biçimde masaya yatınlmadan, yeni Devlet Tiyatrolan Yasası'nın yaşama geçirilmesi için öncelikle bu kurumun çahşanlan tarafindan somut ve kesin adımlar atılmadan, bu anlamda gerekli baskı mekanizmalan oluşturulmadan gerçek anlamda bir değişimin yaşanması zor. Lafla peynir gemisi yürümüyor. hepimizin bildiği bir gerçek. Bu yayıl- maya yerinden yönetim anlayışıyla iş- lerlik kazandınlmadıkça, sorumluluk- lar dağıtılmadıkça yönetsel sorunlann tırmanışa geçmesi kaçınılmaz. Kurum 1949 yılında bir sahne ve bir kent için hazırlanan yasanın sınır- lan içinde sıkışıp kalmış durumda. Yönetim çarkının merkeziyetçi anla- yış içinde işlerliğini yitirdiği ortada. Repertuvar düzenlemesinden oyuncu atamalanna kadar her şey tek merkez- den idare edilmekte. Kimi sanatçılaryıllarca sahneye çık- madan otururken oyunculuk yetenek- lerini televizyon dizılerinde ve dublaj- larda değerlendirmekteler, kimileri bölgelere isteksiz gittikleri için genel- de enerjilerini tstanbul, Ankara gibi bü- yük kentlere geri dönmek uğruna har- camaktalar. Her iki durumda da sa- natsal yaratıcıhktan, dinamizmden söz etmek pek kolay olmasa gerek. MutasinErtuğrul'un 1967'deBölge Tiyatrolan Yasa Tasansı'yla ilgili ola- rak söyledikleri, bu kurumun yapısal sorunlannı çok net bir biçimde özet- liyor: "_ (tiyatrolan) çiftezindrle pran- galamak, çahşmayı ve gelişme>i köstek- lemektedir. Zaten kendi Milli Eğitim BakanlığVna bağlı oian bir devlet tiyat- rosuna bütün yurttaki tiyatrolann tii- münü birden bağlamak. eşine dünya yüzünde rastianmayacak bir manûk- sıztıkolur-T O günden bugüne maale- sef değişen bir şey yok. Yıllardır bu temel "manüksızlık'Ma yaşanıyor. Işin ilginç yanı, bizde olduğu gibi tek elden yönetilen böylesine bir ya- pı örneğini dünyanın hiçbir ülkesinde görmek mümkün değil. Bir başka il- ginçlik de 1990 yılından bu yana bu hususta ciddi araştırmalar yapılması, Ingiltere, Almanya, Fransa, Bulgaris- tan gibi ülkelerden insanlann çağnl- ması ve oradaki sistemlerin işleyişi hakkında bilgiler toplanması, kurultay- lar düzenlenmesı. Kurultaylarda alınan "yeniden vapılanma" kararlannın bü- yük bir iyi niyetle açıklanması. So- nuç? Sancılı sürecin devamı. Artık sa- natçı duyarlılığının somut sonuçlara ulaşmak için harekete geçmesi gerek- li. Devlet Tiyatrolan'nda yaşanmakta olan huzursuzluğun önemli nedenle- rinden biri de, yukanda değindiğim gibi. siyasal erkin bu sanat kurumunu elinin altında hissetmek istemesi, iç iş- lerine kanşma hakkını kendinde gör- mesi. Saflaşmalara zemin hazırlama- sı. Devlet Tiyatrolan, ne yazık ki dün Milli Eğitim Bakanlığı'nın olduğu gi- bi, bugün de Kültür Bakanlığı'nın eli- nin erişeceği bir konumda durmakta- dır. Dilimizden bir türlü düşürmediği- miz "millenium r 'a girerken Devlet Ti- yatrolan'nın özerk bir yapıya kavuş- ması, merkeziyetçi sistemden kopma- sı. kendini yönetsel ve sanatsal an- lamda yenilemesi gereklidir. Türk yayıncüar Frankfurt'ta KültürSenisi- Dünyanın önem- li kültürel etkinliklerinden biri ola- rak kabu! edilen Uhslararası Frank- fiırt Kitap Fuan'nın 51 'mcısi bu yıl 13-18 Ekim tarihlen arasında ger- çekleşecek. 180 bin metrekarelik bir alana yayılan fuar alanı 360 bin ki- tabaev sahipliği yapacak. Her tür- lü kıtabın yer alacağı fuar Ausstel- lungs und Messe GrabH (Aum) ta- rafından organize ediliyor. 51. Frankfurt Kitap Fuan'nın bu yılki konuk ülkesi olarak Macaristan be- lirlendi. Macar edebiyatının seç- kin örneklerinin yer alacağı fuar- da, yabancı dillere kitaplan çevri- len Macar yazarlar da konuk ola- rak katılacak. Gelecek yıl düzen- lenecek fuann misafır ülkesi ola- rak ise Polonya seçildi. Frankfurt Kitap Fuan'na Türki- ye Yaymcılar Birliği 80 yayınevi ve 2 bin 500 kitapla katılacak. Bu yıl Kültür Bakanlığı ve Başbakanîık Tanıtma Fonu'nundesteği ile ilk de- fa, Türkiye Yayıncılar Birliği'nce düzenlenen, 200 metrekarelik bir alanda özel olarak tasarlanan Tür- kiye standında, 80 yaymevinm son iki yılda yayımladığı ve Türk ya- zarlanndan oluşan 2 bin 500 çeşit kitap yer alacak. Stand alanı için- de Tüîk yazar ve sanatçılann tanı- tıldığı video gösterisi yapılacak, çocuk kitaplan illüstrasyon ömek- lerini içeren bir de sergi açılacak. TYB fuarda dağıtılmak üzere iki katalog hazuiadı. Ingilizce ve Türk- çeolarak yayımlanan B Türldje\a- ymcılar Kataloğu"nda Türkiye'nin önde gelen 130 yayınevitanıtılıyor. Ingilizce yayımlanan "The Cata- logueofTurkish Authors" ise Türk yazarlannın yapıtlannın yabancı dillerde yayımlanmasım sağlama- yı amaçhyor. Fuar alanı içinde ve kentinçeşit- li yerlerinde kitap tanıtımı. imza günü. panel gibi etkinlikîer düzen- lenecek. Buna karşın Türkiye Ya- yıncılar Birliği, Osmanlı Impara- torluğu'ndan Türkiye Cumhuriye- ti'ne kültürel değişim, Türkiye'de çocuk edebiyatının gelişimi, Ara Güler Fotoğraf Sergisi ve söyleşi- si ile Türk yazarlannın tamtıldığı toplantı gibi etkinliklerini fiıar yö- netimine bildirdiği halde yaşanan deprem felaketi ve bütçede yapılan kısıntılar nedeniyle iptal etti. Alman Yayıncılar Birliği'nce 51 yıldır verilen ve 1997 yılmda Ya- şar Kemal'in aldığı "Banş Odü- İü'*nü ise bu yıl Alman tarihi uz- manlanndan Amerikalı tarihçi Frite Stern alacak. Yaklaşık 100 ülke- den 8 bınden fazla yaymevinin ka- tılacağı fuarda bu yıl 400 bine ya- kın yapıtın sergilenıiîesi bekleniyor. Fuan, 15 Ekim 1999 Cuma günü Kültür Bakanı İstemihan Talay da ziyaret edecek. Klasik müzik konserlerinin ağırlıklı olduğu festivalin 'hamisi' Mahler'di Geçen yüzyda veda festivali GÜNERYÜREKLtK BERLtN-Hemen tamamı ün- lü Filarmoni binasındaki görkem- li klasik müzik konserleriyle ge- çen, ancak tiyatro, sergi gibi yan etkinliklerle de zenginleştirilen Berlin Festival Haftalan'nı yıllar- dır izlerim. Sıcak yaz aylannın kültür açlığından sonra, sanki ilk güz yağmurlanyla birlikte gelen yeni bir uyanışın habercisi gibi- dir bu festival haftalan. Berlinli sanatsever için yeni yıl bu festi- val haftalanyla başlar. Onu caz günleri izler. Ardından yeni yılın ilk karlanyla birlikte kent tekrar canlanır. Bu kez tüm dünyadan binlerce 7'nci sanat meraklısını buluşturan bir merkez olur. So- kaklar, caddeler, restoranlar, ka- feler sabahlann ilk ışıklanna dek dolar tasar. Arnk hep o konuşulmaktadır. Şubat ayının ilk haftalanyla bir- likte Uluslararası Berlin Film Fes- tivali başlamıştır. 10 gün sürey- le kent sinemayla kalkar, sine- mayla yatar. Bunun yorgunluğu geçmek üzereyken şimdi de bir başka sanat dalını irdeleyen haf- talar de\Teye girer Berlin Tiyat- ro Şenlıği. Hep tiyatrojoı konu- şursunuz. Bu da geçti mi, yaz ay- lan yaklaşmıştır artık. Dinlen- meyi hak etmişsinizdir. Kitabını- zı alıp bir denız kenanna gidebi- lirsiniz. Ama izlencede kitabını- zın son sayfalannı çevirirken ey- lül ayı ile başlayacak Berlin Fes- tival Haftalan'nı düşünmeye baş- lamaktan da alamazsınız kendi- nizi. Işte Berlin'de geçen bir yı- lın dökümü. Aradaki "sıra dışı" büyük sergileri, füarlan sayma- dık. Saydıklarımız, "Berliner Festspiele" tarafindan düzenle- nen beş büyük etkinlikti. Kültür- sanat metropolü Berlin'in yüz akı beş büyük etkinlik. Berlin Festival Haftalan bu et- kinliklerden en önemli olanla- nndan biri. 48 yıldır düzenlenen bu etkinlik, bu 49'uncu yılında, bütün diğerlerine taş çıkaracak üstünlükte derin bir anlam yük- lüydü. Çünkü 49'luk festival, bu kez "geçen yüzyıla veda" festiva- li olarak düzenlenmiştı. Her yıl bir ana konuya aynlan ve prog- ramı ona göre yapılan festival, bu kez birkaç ay sonra geride bı- rakacağımız 20'nci yüzyılın bir tür "muhasebesini" ve yorumu- nu yapan bir ıçeriğe büründürül- müştü. Onun için bu yılki festi- val, "geçen bir vüzydın festivali" niteliğindeydi. Bir defteri kapa- mak gibiydi. Bitişte sanki 3'ün- cü binyıla merhaba der gibiydi. Ulrich Eckhardt başkanhğın- daki festival komitesi geçen yüz- yılı, savaşlan, acılan. ölüm kor- kulan. kaygılan. kederi-hüznü ve tüm bunlann etkilediği kültür- sanat akımlanyla değerlendir- miş, Almanya'daki izdüşümü gös- termeye çalışmıştı. Bu bakımdan bu yılki festival son derece heye- can verici ve ilginçti. Ağırlığı müzik olmak üzere yine sergi ve tiyatro üçgeninde dü- zenlenen festivalin bu yılkiu ha- misi" Avusturyalı besteci Gus- tavMahleridi. 20'nci yüzyıla ve- da festivaline "hami" olarak Mah- len'in seçilişinin ise çok yerinde bir gerekçesi vardı. Çünkü Mah- ler, belli başlı iki açıdan 20'nci yüzyıla damgasını vurmuş bir besteciydi. Birincisi, acı, hüzün. korlcu, endişe, keder yüklü ka- ramsarlıkla bestelediği müziği, ölümünden (1911) sonra gele- cek savaşlarm ve yaşanacak ölüm korkulannın habercisi gibiydi. Yaptığı müzik bütün bir yüzyılı anlatır gibiydi. tkincisi, 20'nci yüzyıl bestecilerini derinden et- kilemişti. Örneğin, Viyana oku- lu bestecilerinden Schoenberg, Webern, Berg ile Şostakoviç ve hatta Ligeti onun müziğinden esinlenerek eser vermişlerdi. Ya- ni Mahler, 20'nci yüzyılın "ba- baa" idi. Ancak onun anlaşılma- sı, değerinin bilinebilmesi için bir yüzyıllık acının yaşanması, 21. yüzyılın eşiğine gelinmesi gerekiyordu. Sanki Mahler de bunu biliyordu ve şöyle diyordu: "Benim zamanım getecek." Bir ay süren festival süresince, her akşam Filarmoni'de gerçek- • 49'luk festival, bu kez "geçen yüzyıla veda" festivali olarak düzenlenmişti. Bu kez birkaç ay sonra geride bırakacağımız 20'nci yüzyılın bir tür "muhasebesini" ve yorumunu yapan bir içeriğe büründürülmüştü. Onun için "geçen bir yüzyılın festivali" niteliğindeydi. leştirilen konserlerle, Claudio Abbado. Kurt Masur. Bernard Haitink, Giuseppe Sinopoli, Si- mon Rattie. Jeffirej- Tate. Marek Janovvski, Christian Thielemann gibi dünya çapında orkestra yö- neticileri. Berlin Filarmoni, Vi- yana Filarmoni, Alman Senfoni. Chamber Orchestra of Europe gibi orkestralarla Mahler'in "Bü- tün Eserleri"ni, yarım kalmış 10'uncusu dahil bütün senfoni- lenni, marşlannı, valslerini, halk şarkılannı yorumladılar. Almama'da bir yüzyıl sanat 49. Berlin Festival Haftala- n'nın bir diğer doruk noktasını ise üç ayn mekânda düzenlenen, üç ayn sanat sergisi oluşturuyor. Üç sergi de 20'nci yüzyıla dam- gasını vuran bir tür "sanatpano- ramas" gibi. Zamanın ruhunu yansıtan bir panorama. Bu üç ser- gi de 20'nci yüzyılda yaşanan toplumsal olaylann güzel sanat- lardaki yansıması karakterinde. Neue Nationalgalerie'dea Akd ve Madde", Altes Museum'da "Sa- nat ve Şiddet" ve Hamburger Bahnhorda da "Kobj ve Montaj" tanımlamasıyla açılan ve Joseph Beuj's, Pkasso. Oskar Schlem- mer, VIax Beckmann. \\assily Kandinskv.Yves Klein. Tonv Cra- ag,AndyVVarhoL Nolde.Corinth. Hodler, Brancusi. Franz Mare, GeorgeGrosz, Hannah Höch, Ge- org Baselitz gibi 20 sanatçının 600 yapıtı sergileniyor. Her üç sergide de bir yüzyılın Alman sanatına yansıması ve bu- nun ürünleri, üç ayn konu birli- ği altında yansınlmaya çalışılıyor ve bu arada Doğu Alman sanat- çılanna da yer verilerek Batı'yla çelişkiler gösterilmeye çalışılı- yor. Bu arada Alman sanatçıla- nnı derinden etkileyen Picasso, Kandinsky, Ctaagal gibi sanatçı- lann eserlerine de yer veriliyor ve "usta-çırak" karşılaştırmasına olanak sağlanıyor. Bütün bu sa- natçılar eserleriyle tanıtılırken 20'nci yüzyılın Batı'nın dışavu- rumculuk, popart, Dogu'nun sos- yal gerçekçilik gibi belli başlı akımlan da toplu halde tanıtıl- mış oluyor. 20'nci yüzyıla deh- şet ve ibret verici bir biçimde damgasını vuran Nazi döneminin "sanat" anlayışı da bu sergide eksik bırakılmamış. Yüzyıhn bir panoraması demek olan bu üç sergi de ocak ayı başma dek açık kalacak. Berlin Festival Haftalan'na ge- çen yıl "GelecekKuşaklar" baş- lığıyla Ingiltere, Irlanda ve ABD'den genç tiyatro gruplan çağnlmıştı. 20'nci yüzyılın bir dökumünü çıkarmak isteyen bu yılki festivale ise geçen asnn en önemli olaylanndan biri olan Do- ğu Bloku'nun yıkılışı dikkate alı- narak sosyalist sistem sonrası ku- şağın genç tiyatrosu çağnldı. Yüzyılın bitimini takvün yap- raklarına göre 2000'de değil, 1989'daki duvarlann yıkılışında gören festival yöneticisi Ulrich Eckhard, bu tarihi olayı Doğu Avrupa ülkelerinden genç tiyat- rolan davet ederek yeni kuşağın çalışmalannı göstermek istedik- lerini söylüyor. Böylece dönü- şümden sonraki kaosu aşıp ken- dine tiyatroda yeni bir yol bulma- ya çalışan Bulgaristan'dan, Lit- vanya'dan, Makedonya'dan, Po- lonya'dan ve Macaristan'dan 30 yaşlannda beş yönetmen davet edildi Berlin'e. Bu beş yönetmen sahneledikleri tiyatro oyunlann- da. Doğu'da yeni yeni adımla- maya başlayan beş ayn akımı ve tiyatro anlayışını temsil ediyor- lar. YAZI ODASI SELİM İLERİ Ayhan Bozfırat Cemil Kavukçu Adam öykü dergisinin Sherlock Holmes özel bölümlü Eylül-Ekim sayısını okurken sevgili arka- daşjm Nedim GürseJ'in "Bir Açıklaması"sty\a ni- ce zamanlar öncesine dalıp gittim. Sn Orhan Koçak'la Nedim Gürsel dolaylı tartı- şıyoriar. Tartışma değil üzerinde durmak istedi- ğim. Olayın odağı: Ayhan Bozfırat. Ayhan Bozfı- rat'tı beni eski yıllara alıp götüren. Bir de Nedim'in bir sözü: "Şunun şurasında kaç kişikaldıkedebiyatla uğraşan?" Evet, kaç kişi? Ne oldu edebiyata? Edebiyatseverlernereye 'sığındı- larl' Edebiyatın henüz ilgi uyandırdığı dönemterde tanıdım Ayhan Bozfırat'ı. O sıralar Teşvikiye'de oturuyordu; ben de Teşvikiye'de oturuyordum. Bozfırat, Hukuk Fakültesi'ndeki görevinden, yan- lış hatırlamıyorsam, yeni aynlmıştı. Çok güzel bir kadındı. Ve Sait Faik'e hayrandı. Diyebilirim ki, Sait Fa- ik'i biraz da Ayhan Bozfırat'ın okumalarından son- ra başucu yazarlanm arasına kattım. Şimdi yerinde yeller esen Teşvikiye Sağlık Yur- du'nun karşısında bir apartman. En üst kat. Bazı geceler orada, bir iki kadeh bir şey içildikten son- ra, Ayhan Bozfırat, Sait Faik'ten birkaç sayfa okur... Yalnız Sait Faik değil elbette, başka yazarlar, başka hikâyeciler de. Hukukçuluğunun yanı sıra, edebiyat donanımlı bu genç kadın günün birinde hikâyeler yazmaya başladı. Ben yolun çok başın- daydım. Bozfırat'sa gecikerek başladığını düşünü- yordu. Zaten hep alçakgönüllü, çekingen, ancak birkaç dakika neşeli, çoğu kez hülyalı, içe kapa- nıktı. 1971'de Istasyon yayımlandı. Bu eser Bozfı- rat'ın kendi olanaklarıyla yayımlanmıştır. Geniş okur kalabahğına belki ulaşamadı Istasyon, ama edebiyat çevrelerinde dikkat çekti. Hemen ertesi yıl, Fınldâk. Behçet Necatigil, hiç tanışmadığı Ayhan Boz- fırat'ın değerii bir hikâyeci olduğunu söylemişti ba- na. "Sa/fFa;/c7ço^sever"dediğimde. hocamızşa- şırmış, "Ben onda Alman yazarlannın kunt eksp- resyonizmini görüyonım" demişti, "uzak, örtükbir şiiri var." Gerçekten, Sait Faik'in en küçük etkisi duyum- sanmaz Bozfırat'ın öykülerinde. Necatigil şöyle yorumlamış: "Gündelik hayat kesitlerinden, şiirli bir dille, ar- ka planlan çağnşımlara açık hikâyeler çıkardı." Arada Dörtyol Ağzındaki Ev (1976) romanı, ço- cuklar için yazılmış yetkin bir üçleme roman ve 1980'de son hikâye kitabı: Sokak Lambalan. Er- tesi yıl ölüm. Yılın son günüydü, ölüm haberini Ah- met Oktay'dan almıştım. Hülyalara dalıp gidişi gözümün önüne gelmiş; kendimi tutamayıp hıç- kıra hıçkıra ağlamıştım. On sekiz yıl geçmiş. Bir ay kadar önce, Oğlak . ^ayınlantJüyökbirkadirtJtHrlikle "Bütûnüikâyele- ri"n\ bastı. Kapaktaki fotoğrafında, ellilerin bütün bir edasıyla, hayat dolu, gülümsüyor yazar; içiniz burkuluyor... Adam Öykü'nün yine bu sayısında Semih Gü- müş, Cemil Kavukçu'yla söyleşiyor. Sayfalarda, 1968'den iki fotoğraf, biri Inegöl Fındıklı köyünde çekilmiş, ötekisi Inegöl-Erdek "bisiklettumndan". Ne var bu fotoğraflarda? Genç insanlar gülümsü- yorlar, mutluluk olmalı. Ama bilmiyorum neden, o fotoğraflar da derin acı verdi bana, tıpkı Cemil Ka- vukçu'nun öyküleri gibi. Cemil Kavukçu, öykü yazarlığı serüvenini anla- tıyor. Bu serüvende tanınma payını Fethi Naci ye ayırmış. Cemil Kavukçu'yu ben de Fethi Naci'nin okurlan uyarıcı yazılarından tanıdım. Farklı bir hi- kâyeci. Kişisel sesi olan, kişisel hikâye dünyası olan bir yazar. Ve Cemil Kavukçu da, ilk kitabının giderlerinı kendi karşılamış, tıpkı Bozfırat gibi, tıpkı benim gi- bi. Edebiyat nasıl birtutkuysa, nasıl bir cinnetse, ya- kanıza yapıştı mı, vannızı yoğunuzu ona ödüyor- sunuz. Cemil Kavukçu diyor ki: "Serserice geçen, ro- mantik bir dönemdi. Kenarda kalmış yaşamalara o yıllarda yakınlaştım. Kendimi de öyle bir yaşa- ma hazıhıyordum." Kenarda kalmış yaşamalar, şimdi Cemil Kavuk- çu imzalı öykülerde... Takvimde İz Bırakan: "Bütün anneler miyorgundur?.. Bütün babalar mı yorgundur?.. Yoksa tek yorgun anne, tekyor- gun baba benimkiler miydi?.." Ayhan Bozfırat, "Eyüp Otobüsü", Bütün Hikâyeleri, Oğlak Yayın- cıhk, 1999. Şeytamn Avukatfnın yazarı Morris West öldü • CANBERRA (AA) -Yazdığı romanlarla dünyada en çok satanlar listesine giren Avustralyalı yazar Morris West, Sydney'deki evinde öldü. The Devil's Advocate (Şeytanın Avukatı), Children of the Sun (Güneşin Çocuklan) ve The Shoes of the Fisherman (Balıkçının Ayakkabılan) gibi romanlanyla uluslararası üne kavuşan West, 83 yaşındaydı. West'in oğlu Chris O'Hanlon, babasımn son kitabı üzerinde çalışırken bir cümlenin ortasında son nefesini verdiğini söyledi. Morris West uzun süredir kalbinden rahatsızdı. West için bu hafta içinde eşi ve 6 çocuğunun katılacağı özel bir cenaze töreni düzenlenecek. 1916'da Avustralya'njn Melboume kentinde doğan West Melbourne Üniversitesi'ni bitirdi. Yazann The Ambassador (Büyükelçi), The Sahnender (Kertenkele). Harlequin (Şaklaban), The Clovvs of God (Tannnın Soytanlan) ve The World is Made of Glass (Fanus) adlı yapıtlan Türkçeye çevrilmişti. "; Tarkan'a Altın Plak ödülü ^ • MÜNtH (AA)- Pop müziği sanatçısı Tarkan'a 'Şımank' albümünün Almanya'da 250 bin adet satması nedeniyle, Universal Record Deutchland müzik şirketi tarafindan Altın Plak Ödülü verildi. Münih'te düzenlenen ödül töreninden sonra konuşan Tarkan. bugüne kadar hiçbir Türk sanatçısının Türkçe sözlü müzikle bu kadar satış yapmadığını söyledi. Tarkan, "Artık Almanlar da, Avrupalılar da Türkçe müzik dinliyor. Bundan sonra hedefim Ingilizce olarak bir kaset hazırlamak ve başanmı lngilızce müzikle de göstermek olacak" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear