29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İAYFA CUMHURİYET 31OCAK1999PAZAR 2 OLAYLAR VE GORUŞLER .* Muammer Aksoy, Elinde Meşale... . Dr. CİHAN DLRA E/tiyes Vniversifesi B ugün 31 Ocak 1999... Prof. Dr. Muammer Ak- soy'un aramızdan aynlı- şının dokuzuncu yılı... 1960'larda "Sijasârda öğrenciyken. ne yazık ki "sevgili öğretmenimiz'*den ders alma >nur ve mutluluğuna erememıştim. An- ;ak, onun her zaman devingen varlığı, :ekâ fışkıran gözleri. sevimli \ e filozof TİZÜ uzaktan hep içimi ısıttı ve aydın- attı; pınl pınl, bugüne değin belleğim- le kaldı. O yıllarda ve daha sonralan. onun ıdını sürekli duydum. Meydanlarda de- nokrasi ve insan haklan, askeri mah- cemelerde hukuk savaşımı verdiğinı >kudum. Gerçekleri araştınp bulma. Airdumuzu aydınlığa ka\uşturma ça- Dasını; ulusumuzun ılk kez -ileri ölçü- le gelişmiş ve kurumlaşmış olarak- in- »an haklanyla temas kurduğu 1961 Ana- yasası'nın mimarlan arasında yeralışı- nı; "Türkiye'nin yeniden demokratik yapüaşma" çabalannda üstlendiği gö- r evleri. özerk radyo \e televizyon, pet- -ol ve madenlenmiz konusunda. laiklik <onusunda verdıği dev boyutlu sava- Simlan hayranlıkla izledim. Muammer Aksoy; kuşkusuz. büyük bu insancı (hümanist) \e yurtsever, sa- \ aşımcı. y iğit bir aydin olarak. Cumhu- riyet dönemi Türk aydınlanmacılannın ılk sıralannda yer aldı. O. ödünsüz bir hukukçu. "\ılmaz bir hukuk işçisPydi. Çalışmalannda yorulma nedır. bilmedi. Oğrenme ve öğretmede "tükenmezbir tutku" sergiledi Araştırma ve "belge- iendirmelutkusu" manılmaz boyutlar- daydı. Değerli aydınlanmacı hocam Bahri Savcı'nın deyişiyle "bilimde de, bilimi yaşama vurmakta da bir olay1 " oldu. Oğrencılerine yalnız hukuk bilim ve mantığını öğretmıvordu; daha da önemlisi onlarda "insan vicdanı" oluş- turabiliyordu. tnsanı her şeyin önüne koyuşu; değerli bilim adamı IMümtaz SoysaTın deyişi ile "Rol aldığı her ala- na. demokrasi savaşımına. anayasa ve Meclis çalışmalanna, adalet kavgalan- na veüniversiteöğretbninedamgasuu vu- ran bir özellik oldu." Davalannda ınat- çı. tek başına kalsa bile "direnmeyi bi- len bir şövalye" idi. Tüm yaşamınca. yalnızca Atatürkçü düşünceyi inanç edindi. Atatürkçülüğün, laik, demok- ratik, sosyal hukuk devletinin, çoğulcu demokrasının eğilmez savunucusu ol- du. Türkiye'nin Atatürk ilkelerinden sap- tinlmakta olduğunu görûnce de. en ön saflara geçerek, savaşım verdi. Laik ve tam bağımsız Türkıye ülküsü (ideali) ile bütünleşti; onlan canı pahasına savun- du. Gerçekten. ona göre laiklik, Türki- ye'nin "anasorunu"dur. Hertoplumsal girişimde en önce gözetilmesi, esirge- nip korunması gereken temel, laiklik ilkesidir. Ölümünden kısa bir süre ön- ce. Aysel Aziz'in "radyovetetevizyonya- yınJan" üzenne vaptığı birgörüşmede de, konuyu laiklik ekseninde değerlen- dirir: "Türkiye'ninanadavasılaiklikrir. Laiklik ükesinin kalkmış okiuğu bir Tür- ki>e. çağda^ u\ garlık düzejine kesinlik- le ulaşamaz. Çünkü şeriatın yansı iba- det ve inançla. öbür yansı devlet düze- niyleilgilidir. Bundan anlaşüır ki laiklik- ten avnldınız mı. çağdışı duruma düş- mekten kurtulamazsınız. Dolayısıyla la- ikük Türkiye'nin.Türk devletinin yaşam sorunudur. Gerek 163. madde konusun- da, gerekse devlet dışında özel radyo \e TY'ler konusunda, üzerinde düşünüle- cek nokta: laiklikten uzaklaşan yayınla- nn denetlenmesi sorunudur. Devlet de- netiminde olan bir radyo ve TV. laiklik ilkesinden aynlamaz. Tersi durumda, parası o)an,-açıkça söyluyoruın- Arabis- Can'dan vardım gören kişi ya da kuru- luşlar da radyo ve TV yayını yapacak- lar.Tiirkiye'de laiklik Ükesinin altinı o>- maya ve onu çökertme>e çalışacaklardır. Laiklik konusu Türkne'nin politik uf- kunda problem olmaktan çıkmadan, ben: asla devlet radyosu ve televizyonu dışında, özel radyo >a da televizyon ku- rulması yanlısı değüim." Türkıye'de pek az avdın, Atatürk'ün tam bağımsızlık ülküsünü, Muammer Aksoy kadarderinden kavTayıp. onun ka- dar ıçten anlatabilmıştir. Bu katkısını, çok değerli bir kitabından özetleyelim (Bkz: M.Aksoy, Atatürk ve Tam Ba- ğunsızhk, Cumhuriyet gazetesi yayını, tst., Eylül 1998, 112 s.): Atatürk'e gö- re, "Tam bağımsızlık demek; siyaset, maliye, iktisat, adalet askerlik, kültür gi- bi her alanda~ tam özgürlük demektir". Tam (gerçek) bağımsızlık. çok yönlü bir kavramdır ve yalnızca siyasal boyut- lu değiidir. Bu, bağımsızlığın "aldaücı otanı'n dır. Çünkü. siyasal bağımsızlık, tek başına. bağımsızlık davasını çöze- mez. Bir bağımsızlık; "tam* ve "ger- çek" sayılabilmesi için, ekonomik, ma- li (finansal), adli. askersel, sosyal ve ekinsel (kültürel) alanlarda da gerçek- leştirilmiş olmalıdır. Eğer bir devlet bu saydığımızalanların tekinde bilebaşka bir devletin etkisi altında ise, bağımsız olduğu söy lenemez. Tam bağımsız bir devlet, her alanda tam serbestliğe sahip- tır. Siyasal, askersel ve ekonomik açı- lardan. öteki devletlerle tam eşitlik ko- numundadır. Onurludur. saygı görür. Tam bağımsızlıktan yoksun bir dev- let, siyasal rejım sonınu dahil, hiçbir sorunu halk yaranna çözüme kavuştu- ramaz. Örneğın. koruyucu/sömürgen dev let( ler); ülkede gerçek bir demokra- sinin uygulanmasını engeller. Çünkü ''Demokratik mekanizmanın gereği gi- bi işlemesine razı olması demek. ekono- mikalanda sağladıgı ay ncalıklı durumun yani sömürünün, sona ermesini göze al- ması demektir". Koruyucu sömürgen (vası) dev let, yardım ettıği devletin eko- nomik bağımsızlığına -ekonomik so- runlannı ülke halkının yaranna olarak çözümlemesine- razı olamaz. Çünkü vasi devlet'in asıl amacı (tüm çabalan- nın ödülü) ekonomik sömürüdür. Çağı- mızda bu sömürü; haraca bağlama ya da askersel işgal yoluyla değil, sömürüle- cek ülke ekonomisinin kilit noktalannı ele geçirme, piyasalannı açık pazar du- rumuna getirme, yabancı sermaye kâr- lan elde etme gibi yollardan gerçekleş- tirilmektedir. Oysa, Atatürk'ün uyardı- ğı gibi, ülke ekonomisinin gelişip yük- selmesi; ancak tam bağımsızlıkla müm- kündür. Sürekli borçlanan bir ülke ise. mali bagımsıdığını yitirir ve sonunda çöker. Osmanlıdevletıbunun acı bir örneğidir. Bu nedenle Atatürk, gelecek kuşaklara. yabancılara asla borç- lanmamayı öğütlemiştir. Dış borçlan- maya ancak zorunluluk halinde üretim amacıyla ve mali bağımsızlığımızı ze- delemeyecek koşullar altında gidilebi- lir. Eğer ekonomik. mali, kültürel. adli, askersel bağımsızlık yıtirilirse, yani "eşit taraf" olma durumundan çıkılırsa, bu davranış, siyasal bağımsızlığın da kay- bolması. "banşçıyol"dan köleliğin ka- bul edilmesi sonucunu verecek, ekono- mik ve toplumsal kalkınma bir düş ola- caktır. Siyasal bağımsızlık gereğince işlemeyecektir. Çünkü sömürgen dev- let; işine gelmeyen hükümetlerin dev- rilmesi ve onlann yerine, uşaklık ede- cek hükümetlerin geçmesi için -"sahte demokrasi", para. baskı, askersel dar- be başta olmak üzere- her çözgeye (ça- reye) başvuracaktır. Özetle, Atatürk'ün dediği gibi, ba- ğımsızlığı herhangi bir alanda yitirmek, onu tümden yitirmek sonucunu doğu- rur. Çünkü, kısmen de olsa. bağımlı du- ruma gelmiş birtoplumun maddesel ve tinsel gelişmesi ipotek altına girer. Za- manla da tam bağımlı devlet durumu- na düşer. Bugünkü Türkiye. ne yazık ki. ken- disini bu yöne götürebilecek bütün be- lirtileri vermektedir. Laiklik temeli de tehdit altında... Ancak bütün olumsuz- luklara karşın, umutsuz değıliz. Çünkü Muammer Hoca, gözlennde insan sev- gisi, yüzünde görev duygusu. elinde Atatürk'ten devraldığı meşale. yine tut- kulu, yine direngen. yolumuzu gürül gürül aydınlatmaya devam ediyor. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Sarıklı Anayasa' "Atatürk'ün devletçiliği karşısında Friedman bıreyciliği; dilin özleşmesi karşısmda dil akade- misi; laiklik ilkesi karşısında 'mecburi' din ders- leri!.. Sonra geleceğimizi ve cumhuhyetimizı ema- net ettiğimiz gençler 'Atatürk ilkeleri doğrultu- sunda yetişecekler' ve gelişecekler! Doğrusu gençlerin işi güç! 12 Eylül öncesi zaman zaman gençleri 'tenvir' etmeye çalışan kavuklular gör- dük. Şimdi beyinlerin din bilgileri ile aydınlatıla- cağına inanan sarıklı başlar var. Fakat sarığın ünı- versite 'mamulatı' olması düşündürücü değil mi?" 1982'de anayasa taslağı tartışılırken Dündar Akünal 'Cumhunyef'teböylebitirmişyazısını... 'Sa- nklı Anayasa' başhğını koymuş. Evren Paşa'la- nn ortaya çıkardığı taslak için o karanlık, o baskı- cı günlerdeyazılmışbiryazı bu: "Atatürkyaşasay- dı din derslerinin okullarda tarih, coğrafya, fizik, kimya gibi okutulması, hatta ilkokullarda intiyari okutulması dahi akıldan hayalden geçebilir miy- di?" Dündar Akünal'ın bu ilginç yazısını dosyalarda saklamışım... lyi kı o günlerde 'ilgililer'in dikkati- ni çekmemiş! Yoksa o da birtakım yasaklamala- ra aykırı görülerek adalet önüne çağrılmaz mıy- dı? Nice hukuk adamı 82 Anayasa Taslağı'nı gö- rüp neler getinp neler götürdüğünü bildıkleri hal- de fazlaca ses çıkarmamışlardı. Böylece hem ye- ni anayasa hem de Evren Paşa'nın cumhurrjaş- kanlığı yüzde 9O'ı bulan bir oyla gerçekleştirilmiş- ti. Bir, EczacılarOdası'nın yönetim kurulu üyeleri, 'böyle bir taslağa kabul oyu verilemez' diye bil- diri yayımladıklan için üçer ay hapse mahkûm ol- muşlardı. Ama nice sivil toplum örgütleri eczacı- ların yurtseverliğini, yürekliliğini gösterememişti. Dündar Akünal ünlü bir hukuk adamı, bir avu- kat, özellikle deniz hukukunda bir uzman... Ne yazık ki uzunca bir süredir hasta... Kendisine hız- lı bir iyileşme dilemek isterım. 'Sanklı Anayasa' belgesel değerde bir yazıdır. O karanlık dönemde çoğumuzun sessizce katla- nır, ya da hafif seslerle karşı çıkmaya kalkışırken eczacılar açık açık düşüncelerıni dergilerinde be- lirtmişler, yönetimdeki başkan ve altı üye üç ayltk hapis cezasını Bayrampaşa'daçekmişlerdi. Dün- dar Akünal böyle birdurumdan nasıi kurtuldu, bil- miyorum. Dündar Akünal'ın yazısından bir iki parçayı da- ha okurlarıma sunmak isterim: "Atatürk ilkeleri- nın başlangıç noktasında Atatürk'ün en duyarlı ol- duğu 'laiklik' gelir. Atatürk, Türk toplumunu çağ- daşlaştıracak devrimlerin devlete de millete de laiklik bilinci yerleşmeden başarılamayacağını çok iyi biliyordu" diye yazıyor, ardından şunu ek- lıyordu: "Yüzyıllarca ümmetyaşamı sürdürmüş, dinsel dogmalann yönlendirdiği bir toplum, fetvalann iz- ni ile yönetilen bir devlet her şeyden önce aklı ege- men kılmadıkça, ne devrim yapabilirdi ne de top- lumdışılıktan kurtanlabilirdi. Onun ıçindirki Cum- huriyetle birlikte teokratik kökenli devlet de, din- sel kökenli toplum yapısı da tarihe karıştı. Teok- rasiye adam yetiştiren medrese, yerini laik oku- la bıraktı." Evet. öyleydi gerçekten! Ama iki binli yılların eşiğınde 'teokratik' yapılı bir devletin kurulması- nı savunanlar var, 'laiklik'\ zararlı görenlervar, ke- sintisiz sekiz yıllık eğitimi askerlerin baskısıyla be- nimseyip, uygulama sözü veren, sonra da yine üç- kâğıtçı tutumlanna dönenler var. Hele yenı seçım- lere giderken din sömürüsü bir kat daha hız ka- zanmış görünürken! Değerli dostum Dündar Akünal'a sağhklardiler- ken yazısından son bir alıntı yapmak istiyorum: "Şu gerçektir ki, gençlerin kaynağından daha zengın bilgiler edinmelehne devletin karşı çıka- cağı onlan sınıriı bilgilehe bağlayacağı yeryüzün- de tek ders din devletidir." 18 Nisan Seçimleri Demokratik Olamaz Prof. Dr. CELAL ERTUĞ H içbir yasal düzenleme ye gerek görmeden, 18 Nisan'da yerel ve genel seçimlere gi- dilmesi karannı kapalı ka- pılar ardında liderlerin aldı- ğı bir gerçektir. Bu karan. atanmış parlamenterlerin. büyük bir çoğunlukla Mec- lis'te onayladıklan da yine bir gerçektir. Ve şimdi 12 Eylül yasa ve anayasasıyla bir 'erken seçim'e gitmek- teyiz... Türk msanının kafasında. topiumumuzun gündeminde şu sorular kaynaşmaktadır: •Birparti yetkilisi, karar- sızlann yüzde 48'e tırmandı- ğını söylemektedır. Bu doğ- ru ise nedeni araştınlmış ya da araşhnlmakta mıdır? • Demokratikleşme özen- tisinden ileri gidemeyen par- tilenmızın hangısı "seçme- seçilme hakkı'na. "k; demok- rasi'ye. 'halkiradesinin Mce- Bs'e yansunası'na. 'kamuoyu- nun eğilimkri'nc saygılıdır? • Liderlik sultası olmayan, Meclis'teki temsılcileri halk iradesıyle gelmiş bir partı me\ cut mudur? • Demokrasinın vazgeçil- mez öğelen diye bilinen par- tılenn, popülizm. demaggji. bencıllik. çıkarcılık. entrika- cılık ekseninde kurulmadığı söylenebilır mi? • Partıienmfzae. 'İBenise- çeceği ben tayin ederiın" ör- gütleşme zıncıri gızlenebilir tni? • Siyasal partilerdeki ya- pılanmanın. tabandan başla- yan 'bireysel inisiyatif'ten. 'demokrasi kültûrü'nden, 'demokrasi bir yaşam biçi- Kurucu Genel Bajkanırnız, ödünsüz ATATÜRKÇÜ Prof. Dr. MUAMMER AKSOYV alçak bir saldın sonucu aramızdan aynlışının 9. yılında saygıyla anıyor, Türk Devrimi'nı. ATATÜRK tLKELERlni koruma ve Büyük ATATL'RK'e yürekten bağlıhk kararlılığımızı tüm varlıgımızla yineliyoruz. ATATLRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞ1 GENEL MERKEZİ G.M.K. Bulvarı No: 102/7-8 Maltepe-AMC4H4 Tel: 0312 232 02 09 - 232 03 97/98 Faks- 0 312 232 46 49 midir" kavratnlanndan yok- sun olduklan bir gerçek de- ğil midır? • Siyasal mekanizmanın. ademı merkeziyetçilikten uzak. merkeziyetçi. hukuk devletı görüntüsünde otonter, uzaktan kumandalı bir yapı- Ianmaya sahip olduğu gızle- nebilir mi? • Türkiye'deki siyasal ya- pılanmada. bir yanda mer- kez sağ ve merkez solun Bi- zans yöntemleriyle birbırini yediği, aynca din sömürüsü- nü sürdürdüğünü saklamak olası mıdır? • Öteki uçta da "siyasal İs- lamcıların" oluşturduğu kampta, dısiplinli. kadmı üni- formalı (türbancı) erkeği yi- ne özel görüntülü. hücre sis- temiyle çalışan kamplaşma 'yoktur' denilebilir mi? • Erken seçımlerle bu ku- tuplaşjnalann bir 'uzlaşma'ya dönüşmesi beklenebilir mi? Görünen odur kı, bir taraf- ta 'Brûtüs'ler, öte yanda ta- kıyyeciler fırsat peşındedir- ler; acaba bu bir 'paranoya' mı?.. • Merkez sağın yüzeysel bir 'ateş kes' stratejisi altın- da, Yüce Divan. al gülüm ver gülüm hesabı yatmakta değil mıdir? Orta sol da ezeli kan davasından vazgeçme belir- tisı vermemekte midir? Bu da bir yanılgı mı acaba?.. Seçim ne getirecektir? Türkiye'deki siyasal yapı- lanma demokrasinın doğası- na ters düşen. özürlü bir sis- temdır. Daha öncekı yazıla- nmda da belırttiğim gibi lı- derler partisi, partiler parla- mentosu ve iktidar olamayan hükümetleriyle bu sistem tü- kenmiştir... Erken seçimle bu 'sisteıır ayaktatutulamaz... Ancak h- derler saltanatı sürdürebilir, ama nereye kadar?.. Bundan öncekı denemeler hep darbelerle kapanan say- falar olmuştu. Türk Silahlı Kuvvetlerı demokratikleş- medeki yerine oturmuştur. Ama demokratikleşme süre- cinı tıkayacak kargaşalara. ıtişıp kakışmalara, sivil top- lum örgütlenyle birlikte bu ül- kenın kamuoyunun bir parça- sı olarak elbette düşüncesini açıklayacaktır. Türkiye'nin beklenti- leri nedir? Seçım. sağlıklı demokra- sılerde bir 'umar'dır; bir so- luk alma, kan değiştirmedir. Ama bugünkü Türkiye ko- şullannda seçim ne getirebi- lir? Türkiye insanının, Türki- ye toplumunun beklentisi, er- ken seçimin vereceği palya- tif, geçici kadro değişikliği değiidir. Türkiye bugüne ka- dar çok şey yitirdiğinin bilin- ci içinde, 'yeniden yapdan- ma'. 'siyasal değişim'. A'dan Z'ye kadar reformu istemek- tedir... Türkiye'nin içindebu- lunduğu istikrarsızlık, çö- zümsüzlük, ttkanıldık ve eko- nomik canlanma bir 'refiınn' sorunudur. Bu reformu, bu yıpranmış sistem içinde ya- şama geçirmek mümkün de- ğiidir. Çünkü bu sistem, çı- kar ekseninın üzerine kurul- muştur. Bu düzenin getirdı- ği çetecilik. mafyacıiık artık kokuşmuştur. Şimdi Sayın Başbakan ve onu destekleyen orta sağ bir kurucu meclis gibi çalışarak gereken reform yasalannı çı- karma çalışmalannı üstlen- melıdirler. Ve tabii 18 Ni- san'da yalnız yerel seçimler yapılır: genel seçim. 'demok- ratikleşme' yasalannın biti- mındensonrayabırakılır. Bu süre iki ay mı, beş ay mı ola- cak, onu Meclis'in yeniden yapılanma çalışmalan belir- leyecektır. Bundan sonra baş- ta sayın lider olmak üzere tüm parlamenterler halkfn önüne. tüm parti üyelerinin oylamalânyla yapılacak bir önseçime girerler, halkın ka- ranna razı olurlar. Bu karar kuşkusuz başta liderler ol- mak üzere tüm üyelen de- ğerlendirme sınavı gibi ola- caktır. Liderler mutlaka onurlan- dınlacaklardır. En büyük onur da. yıpranmış sistemin yeri- ne gerçek demokrasınin gel- mesi olacaktır. Bu harekete sıvıl toplum örgütleri büyük destek ola- caktır. Bu 'yeniden yapüanma* yasamsal bir gereksinmedir. Sayın Ecevityeterli bir siya- si olarak başanlı olacaktır. Sivil toplum örgütleri 55. hükümetı nasıl ıktidara getir- dilerse, bu değişim hareketi- nın de takıpçisi olacaklardır. Bu tercih desteklenmezse yüzde 48 olan kararsızlann seçimleri boykotetmelen en sağlıklı yol olacaktır. Laiklik % 100 siyasi bir kavramdır [Devamı İdea PoliHka'daJ |||Qf| p o l l M h a TÜRKİYE GAZETECİLER CEMlYETİ'nden ÖLDÜRÜLÜŞÜNÜN 20. YILINDA ABDİ İPEKÇİ'Yİ ANIYORUZ ÇETİN ALTAN KONUŞUYOR: Abdi İpekçi suikastı ve faili meçhullerin siyasal kökenleri • NÜKHET İPEKÇİ İZET konuşuyor: 20 yılın tanıklığı Gün: 1 Şubat 1999 pazartesi, saat 14.30 Yer: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Buıtıan Felek Salonu, Cağaloğlu. Giriş serbesttir. Kıymetlı hocamız Prof. Dr. A. Lütfü Tat'ın uzun süren rahatsızhğı sırasında yakm ilgisinı eksik etmeyen ve vefatından sonra da anma törenini düzenleyerek ve bu törene katılarak tazıyelenni bildiren, başta: Ankara Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Günal Akbay'a, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Nusret Aras'a, hocamızın hastalığının tedavisi sırasında üstün çaba ve candan ilgilerini esirgemeyen; A.Ü.T.F. Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Orhan Göğüş'ün şahsında tüm Oroloji Kliniğı hoca ve mensuplanna Sevgili L'z. Dr. Tarkan Soygür'e. A.Ü.T.F Kardiyolojı Anabilim Dalı Oğretim Üyesi ve Dahili Tıp Bılımleri Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. İsfendiyar Candan'a, Lıyezon Psıkıyatrisi Cnitesi Sorumlusu Sayın Doç. Dr. Hakan Kumbasar'a, Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof. Dr. Serdar Akyar'a, bızzat gelerek. çiçek ve telgraf göndererek acımızı paylaşan tüm Üniversite. Fakülte ve Dermatolojı camıası mensuplanna sonsuz teşekkürlerimızı sunanz. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatolojı Anabilim Dalı BAKIRKOY 2. SULH HUKUK (TEREKE) HÂKİMLİĞİ'NDEN 99613 Ter. Müteveffa Ramazan Oçgün terekesı mahkeme- mize ihbar edilmiş ve mahkememizce terekeye el konulmuş olmakla; Müte- veffa Ramazan Üçgun te- rekesıne tasfiye memuru olarak tstanbul Barosu avukatlarından A\: Taner Kayan tasfiye memuru olarak 11.12İ998 tarıhlı kararla (ara karan ile) tas- fiye memuru olarak tayın edilmiş olup. Terekeye Av. Taner Kayan'ın tasfiye memuru olarak tayin edil- miş olduğu hususu teblığ yerine kaim olmak üzere tereke alacaklılan. borçlu- lan. ısrıhkak hakkı sahıple- n ve tereke hakkmda bılgı- sı olanlara ılan olunur. 4.1.1999 Basın- 2740 Merkez denen yutturmaca [kamrlar idea Polifika'da] |f|PR p o l i M h a Tatile çıkmadan kalbinizi kontrol ettirin. TÜRKKALPVAKFI 19MayısCd.No:8 Şışlt/ISTANBUL Tel.(0 212)212 0707 (pbx) 10 Hat faks: (0212)212 68 35 PENCERE Nezih Neyzi Cumhuriyet çınanndan bir yaprak dahatoprağa düş- tü. Nezih Neyzi. Gülümseyen insan, istanbul efendisi, erdemlı bil- ge... 199O'lı yıllarda yaşanan zoriu süreçte Cumhuriyet'e sessiz sedasız omuz veren Nezih Neyzi, ömrünün son döneminde gazetesinin başansını gördü; hem tutu- lan yolun dünya ölçeginde doğruluğunu; hem ulus yaşamında "Aydınlanma Devnmi°rıin kaçınılmazlığı- nı vurgulayan olaylan yaşayarak 21 'incı yüzyılın eşi- ğinde gözlenni bu dünyaya kapadı. O bir Cumhuriyetçi idi. • Çocukluğu Kızıltoprak'ta varsıl bir aile ortamında geçmişti. Nasıl?.. Anlatıyor "Kızıltoprak'takı köşkte çalışan bahçıvan ve ahçı- larta konuşur, Anadolu insanının son Osmanlı dö- neminde çektiği çileleri dınlerdim. Açlık ve hasta- lıklaryanında devamlı harpler. Ahçı Idris, Kanal se- fennde Ingilizlere 'yesir' düşmüştü. Bahçıvan Süley- man, Çanakkale'de süngü harplerine katılmıştı. Hay- rettin Hayreden'/n Sankamış ta gözlen soğuktan don- muştu. Şoför Kenan Usta, Ruslara esir düşmüş ve Sibirya'dan yürüyerek Türkiye'yekaçmtştı. Babamın akrabası Ethem Ağabey de Sibirya'dan nasıl kaç- tığını anlatırdı. Ethem Bey, Gülcemal vapuru çark- çıbaşısı olarak Amerika 'ya gidışıni de anlatırdı. Da- ha sonra kayınpedenm Korgeneral Kemal Do- ğan 'dan Musul cephesinde Ingilızlerle çarpışmala- nnı, Arapların arkadan vurmalannı dınlemıştim. Ka- ymvalidem de (Kemal Doğan'ın) Irak cephesinde giydiği ve sırtından kurşun geçen ceketıni göster- mişti. Kemal Paşa, Atatürk ile 19 Mayıs 'ta Samsun'a çıkanlar arasında. Istıklal Harbi'nde Çukurova'da Fransız ve Ermenilerie savaşmış ve Sakarya 'da top- çu kumandanlığı yapmış. Yunanlılara soba borula- nnı nasıl top gibi göstenp asıl toplan başka yerde mevzılendirdıklerinianlatırdı. Bakû ışgalınde bulun- muş, bütün hayatı Osmanlı dönemınin son harple- riyle geçmiş." Nezih Neyzi şeceresi çok dallı bir ailenın varsıl or- tamında doğup büyüyen, yabancı okullarda okuyup dış ülkelerde oğrenimini pekiştıren ayrıcahklı bir ki- şi; ama halkçı ve devletçi... Öğretim üyesi.. Işadamı.. Yazar.. • Kimi insan gösterişi sevmeyen bir duruluğun sa- deliğindedir, Nezih Neyzi hiçbir sorun karşısında gü- rültu patırtı etmez, gülümsemesini bozmazdı; gön- lündeki derinliğin iskandilini ailesinin geçmişine sal- landırmıştı; yaşanmış olanlan zamanın unutkanlığın- dan kurtarıp geleceğe taşımak için krtaplar yayımla- dı. Geçmişe sevginin tutuculukla hiçbir iüşkisı ola- mayacağını kanıtlamak ister gibi geleceğe dönük durdu bütün yaşamında... Nezih Neyzi "KızıltoprakAnılan" adli kitabında an- latır; eski kâğrtlar arasında annesinin bir defterini bul- muştur. 1914 Haziranı'nın 13'üncü günü Leyta Ha- nım günlüğüne şu satırları yazmış: "Akşam oluyor ve Kızıltoprak'ta tepe kattaki oda- nın balkonunda duruyorum. Guneş şahane batıyor. O kadar partak kiinsan~encaki>irkaç saniyebaka- biliyor. Gök masmavi, hiç bulut yok ve daha hiçbir yıldız gözükmüyor." " . *j j?\ Küçükken birisibanegökteki her yıldmifm insa- nı vurguladığını söylemişti; yalan da olsa, hoşuma git- mişti. Nezih Neyzi'yi cuma günü son yolculuğuna uğur- ladık. Hava durgun ve kapalıydı. Gök kubbe, tence- re kapağı gibi yukardan bastırmıştı. Gökte tek yıldız görünmüyordu. Bulutlu bir öğle vakti güneş bile giz- lenmişken gökte neden yıldız gözüksün ki... r Cumhurlyrt ^ kitap kulübü DJıIlfn YL\U\Z TAKSİM SERGİ SALONU'NDA 31 Ocak Saat:15.00-17.00 "Burası Yemen'dir" Hakkı Çopuroğlu'nun canlı müziği eşliğinde Müzikli Dia Gösterişi Saat:17.00-19,00 "Denize Dönmek istiyorum" Müzik Dinletisi, Kaset ve Kitap Imza İstiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yani) Taksim Tel: 252 38 81/82 Ehliyetimı kaybettim hûkümsüzdür. CÜNEYT HALİL KARA Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinızden alınır Tel: 554 08 04 Avcılar Deniz Köşk'te KİRALIK 3+1 kombi kat kaloriferlı. ebeveyne banyolu, yeni.. 125.000.000 TL. Tel: 341 60 70 Cep: 0542 434 10 92
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear