25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10OCAK -999PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Türk tıbbı kendini yenflemeH Bir grup hekim sağlık alanındaki aksakhklar ve eğitimin kalitesinin yükseltilmesi için Türk Tıbbı Reformu Çalışma Grubu oluşturdu SAADETUSLU Bir grup profesör, Türk tıbbının oiması gerekenden çok geri- de olduğunu vurgula- yarak gereken düzenle- melerin acilen yapılma- sını istediler. Neredeyse tüm yetkilerin Sağlık Bakanlığfnda toplandı- gını belirten profesörler. "Demodevepothik bir yapna sahip olan bu kurumu- -. .. ' muz, birçok yet- kisini Türk Ta- bipier Birliği'ne devretmesiveta- , -•, mamen yatinm- laıia ilgilenmesi tstanbd Cniversitesi Enfeksiyon HastalıklanAnabüimDaüBaş- kanı Prof. Semra Çalangu. T Yed 't f1 ^ . Tıp Fakultesı Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Amığ, Ankara Ünivera- tesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Oğretim C'yesi Prof. Dr. Senih Baskan, Istanbul Tıp Fakültesi Göz Ana- bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. ErcanÖngör. lstanbul Tıp Fakâltesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Da- lı Başkanı Prof. Dr. Semra Çalangu, lstanbul Tıp Fa- kültesi Genel Cerrahi Öğretim Uyesi Prof. Dr. Ya- vuz Bozfakıoğlu, tstanbul Tıp Fakültesi Algolajı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdar Erdine. İs- tanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Orhan Anoğul ve yönetim danışmanı Fenıdun Kandemir. Türki- ye'deki tıp çalışmalan ve eğitiminde ciddi aksakhk- lar olduğunu düşüncesinden yola çıkarak bir çalış- ma başlattılar. Durumun düzeltilmesi ıçin bugüne kadar 7 toplantı yapan ve bir rapor hazırlayan Türk Tıbbı Reformu Çalışma Grubu. Türk tıbbının ciddi bir reform içine girmesi gerektiğini vurguladılar. Clkemizde tıp ve sağhk sektörüne ait konulann hiç- bir zaman geniş bir bakış açısı ile ele alınmadığına dikkat çeken grup raporunda şunlara dikkat çekti: "Bu konuda paıiamentonun gereken önemi verme- si sağlanamamış. ve gereken hukuki düzenlemeter ve sorumJuluk dağıhmı yapıimamıştır. Bu da sektörün önemli bir vuyon eksikliğini ortaya koymaktadır. Bu- radaki diğer bir faktör, insan sağlığı ve hayabnı di- rekt ilgilendiren böyle bir konunun siyaset üstü hak getirilmemiş ve kişisel bcklentilerin üzerine çıkanla- manıış olmasıdır. Bu nedenle, YÖK'ün kendi üzeri- ne düşen sorumluluklannı elden ycldiğincc yerine getimıeye çalışması da bir türlü veterli otmamakta- dır." Köklü reformlar yapılmaması yüzünden üniver- sıte kanunlannın da yetersiz kaldığına dikkat çeki- len raporda, öncelikli problemler ve çözürn önerile- ri şöyle sıralandı: Bakanlık yetkHeri sımrlanmalı Yetkilerin neredeyse bütünü, Sağlık Bakanhğı'nın elinde bulunmaktadır. Demode ve politik bir yapı- ya sahip olan bu kurumumuz, birçok yetkisini TTB'ye devTetmesi ve tamamen altyapı ve yatınm- larla ilgilenmesi gerekmektedır. TTB'nin yetkıleri ise son derece sınırlı bulunmaktadır. Oysa ki bu ku- rumun sorumluluklannın genişletilmesi. ancak bu- nun için de kurumun gerçekten sorumluluk almaya istekli ve siyaset üstü bir bakış açısına sahıp olma- sı gerekmektedır. TTB. Sağlık Bakanlığı'na bağlı sağlık tesislerinın denetim ve kontrolü, serbest ta- babet ve muayenehanelerin denetim ve kontrolü. TUS'un yönetilmesi, ihtisas derneklerinin denetim ve kontrolü, mezuniyet sonrası eğitim ve ilgili de- netim standartlannın ve kriterlerinin oluşturulması, aynca bu standartlannın sürekli geliştirilmesi gibi sorumluluklar taşıması gereklidir. Cniversite stan- dartlan yeniden düzenlenmeli. Tıp fakültelerinin açılma yetkisi, denetim ve kontrolü YÖK'te toplan- malıdır. Eğftim yeniden düzenlenme» Tıp fakültelerindeki eğitim konusu çalışmalann ilk bâsamağını oluşturmalıdır. "Nasd bir hekim ye- tiştirilnıelidir"' konusu çok önemlidır. Bunun ıçın de gereken çalışma standart \e kriterlerinin tıp fakül- teleri içinde oluşturulması gerekır. Öğretim üyele- rinin kendilerini tamamen eğitim, araştırma ve ge- liştirmeye adamalan sağlanmaltdır. Aynca, tıp fakül- tesi öğrencilerinin smavlan 5. sınıfta bitmektedir. Son sınıf öğrencileri konsantrasyonlannı hastalara değil TUS'a ayırmaktadırlar. Tıp eğitiminin amacı- nın ıvi beürlenmesi. uygun programlann yapılması ve bu programlann doğru yürüdügünün denetlenme- si gerekir. a) Hangi profile sahip öğrencilerin tıp fakültele- rine girmesi gerektiği önceden belırlerunelidir, b) Bu kişi tıp mesleğini gerçekten sevmelidir. Ay- nca bu mesleği aşırı maddi kazanç sağlayacak bir meslek olarak görmemelidir. c) Yetenekleri ve değerieri açısından uygun olma- lıdır. Cniversite seçimleri öncesinde aday öğrenci- lere bu konuda hizmet vermek üzere. tıp fakültele- nnde oluşturulacak bürolarda gereken yönlendirme yapılabılir. Aynca bu adaylar. fıziksel ve psikolojik açıdan da bu mesleği > apmaya yeterli olmalıdır. Bu- nun için aynca bir sağlık muayenesinden gecirilme- lıdir. d) Bu öğrencileryabancı dil öğrenme yeteneğine de sahip olmalıdır. Tıp fakültelerinde, bir yıl lngi- lizce hazırlık smıfı olmalı ve hazırlık sınıfı öncesin- de yabancı dil barajıru geçenler tıp eğitiminin birin- ci smıfma başlamalı, e) Tıp eğitiminin dili mesleğin yapısı nedeniyle Türkçe olmalıdır. EflJtmen kalitesi düşük f) Tıp fakültelerinin öğrenci ve öğretim üyesi sa- yısı mevcut koşullar ve ülke ihtiyaçlanna göre ye- niden planlanmalıdır. Her iki taraf açısından nitelik konusunda asla ta\ iz verilmemelidir. Mevcut fakül- telerin stantandartlan hızla > ükseltilmeli \ e ortak bir stardart oluşturulmalıdır. Şu anda öğrenci sayısı çok yüksek. öğretim üyesi sayısı ve kalitesi ise çok dü- şüktür. g) Tıp fakültelerinin giriş puanı sürekli düşmek- tedir. Tıp fakülteleri. verdikleri eğitimin başansının göstergesi olarak uzmanlık smavını kazanan öğren- cilerin sayısını kriter olarak almaktadırlar. Oysa ki birinci basamak hekimlik ve aile hekimlıği özendi- rilmelidir. Bu konuda TTB söz sahibi olmalıdır. ğ) Tıp fakültelerindeki müfredatların yeniden dü- zenlenmesi, aynı tip ve standart programlann uygu- lanması gereklidir. Bunun için ülke genelinde ortak bir görüş ve kararlılık yaratılarak bütün tıp fakülte- k) Fakültelerde yapılan sınav sorulannın hazırlan- ması konusunda bir objektiflik ve standart mevcut değildir. Sorulann sorulma şekli veya yanıtlamalar- da hatalar yapılmaktadır. Zaman zaman yazılı yeri- ne sözlü sınav tercih edilebılmektedir. Oğrencilere sorulacak sorulann önce anabilim dalı akademik kurulunda daha sonra anabilim dallan büyük kuru- lunda tartışılması ve sorulmaya değer bulunanlann bir soru bankası sistemine dahili gerekmektedir. 1) Doçentlik, uzmanlık ve öğrencilik sınavlann- da, düzeyleri arasında büyük farklılıklar olmasına karşın hep aynı sorular sorulmaktadır. Oysa ki he- def gruba ve düzeyine göre selektif olunmalıdtr. Bu konuda da öğretim üyelerinin kendilerini özeleştiri- ye tabi tutmalan gereklidir. m) Birtıp eğitmeninin konumu son derece önem- lıdir. Eğitmenlerin eğitimi de bu açıdan çok hayati- dir. Eğitmen kalitesinin yükseltilmesi hem eğitimin iyileştirilmesi hem de iyi bir hekim yetiştirmek için gereklidir. Bu nedenle kredilendinlme sistemi içine eğitmenlerin de alınması gereklidir. Öğretim üyele- ri çoğunlukla kongrelere katıldıklannda kredilendi- rilmeierinde bir işe yaramayacağı düşüncesiyle kongreye katılma belgesi almaya dahi ihtiyaç duy- mamaktadırlar. Sınava gelmîyorlar n) Eğitmenlerin eğitimi kapsamında sınav lann yapılması. derslere girilmesi konulannda da bir eşit- lik bulunmamaktadır. Aynca bu konulann yasal ola- rak değerlendirilebileceğı bazı kuralların işletilme- mesi de söz konusudur. Dersine girmeyen, sınav so- rusu hazırlamayan, sınava dahi gelmeyen öğretim üyeleri vardır. Aynca dersin asla değiştirilmemesi. lstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Orhan AnoğuL İÜ. Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Prof. Ya- vuz Bozfakıoğlu Pharma Yönetim Daıuşmanı Fenıdun Kon- demir. lerinde aynı şekilde uygulanmalıdır. b) Mezuniyet öncesi dönemde müfredat program- lan aşın uzmanlık bilgilerinden ziyade ülkemizin öncelikli temel sağlık sorunlanna ve koruyucu he- kimliğe yönelik olarak oluşturulmalıdır. Mevcut du- rumda aşın bilgilerle mezun olan öğrenci, sağlık ocaklanna gittiğinde ne yapacağını bilememekte, tomografi. ultrasonografiden başlayarak birtakım yöntemleri kullanmaya eğilimli olmakta, bulundu- ğu bölgenin halkı ile yabancılaşmakta ve en kısa za- manda TUS'u kazanıp bölgesinden aynlarak ihtisa- sa başlamayı hedeflemektedir. Dolayısıyla halkın da pratisyen hekime güveni sarsılmaktadır. Bu neden- le eğitilen kişilerin öncelikle iyi ve yararlı bir pra- tisyen hekim olarak yetiştirilmeleri gerekmektedir, ı) TUS'un da bu müfredata göre ayarlanması ve değerlendırilmesi gereklidir. Bu sınavlann standart- lannın oluşturulması ve yürütülmesi yetkisi TTB'ye veriimelidir. Ancak TTB 'nin bu sorumluluğu objek- tif kriterlerle yapabilir oiması gereklidir. TUS'u ka- zanan hekimler sınavlarda kazanacakları başanya orantılı olarak eğitimlennin bazı bölümlerini tek- rarlamak, pratisyen olarak hekimliğini sürdürmek veya ihtisas yapmaya gerçekten hak kazanmak gibi seleksiyona tabi tutulmalıdır. thtisas yapmaya hak kazananlann da aynca bir mülakata alınması. bun- lann önceden belirlenmiş objekrif kriterlere göre ya- pılması gereklidir. Aynca. öğrencilik dönemindeki disiplin dosyası da dikkate alınmalı ve başvuru dos- yasına eklenmelidir. i) Kjyafet konusunda da hekimJiğe yaraşır bir gi- yim tarzı benimsetilmelidir. Hastanın karşısına çı- kan hekim. görüntüsüyle güven uyandırmalıdır. j) Fakültelerdekı eğiticilerde bir standart ve eşit- lik bulunmamaktadır. Aynı kurum içinde dahi eğit- men lerde düzey farkı vardır. Ankara l niversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi öğretim üyesi Prof. Semih Başkan. öğretim üyesinin o derse herhangi bir nedenle katı- lamaması halinde başka bir öğretim üyesinırt o der- si aynı yapı ve verimlilikle sürdünnesi gereklidir. Bunun denetlenmesinde akademik kurul sorumlu olmalı. disiplin ve prensiplerinden asla ödün veril- memelidir. o) Öğretim üyelerinden yararlı ders anlatamayan- lar görevden alınmalıdır. Bu konuda öğrenci değer- lendirilmeleri en iyi kriterlerden biridir. Öğrencile- rin öğretim üyelerini değerlendirmelerinden çekinıl- memeli, tam tersine teşvik edilmelidir. Bu konu stan- dardize edilerek formlann kullanıldığı bir sistem içinde eğitmenlerin değerlendinlmeleri sağlanmalı- dır. Öğrenci bir şeyler alırsa bunu mutlaka önyargı- sız değerlendirecektir, ö) Tıp fakülteierinin mezuniyet öncesi ve sonra- sı eğitim komisyonlan vardır. Bu eğitim komisyon- lan derslerin verimliliği konusunda öğrencilerin de görüşlerini alarak kendi dekanlıklanna bununla il- gili önerileri sunabilir. Bu öneriler bütün öğretim üyelerinin katıldığı bugünkü yasalara göre genel akademik kurullarda tartışmaya açılabilir. Burada oluşturulacak ortak görüş kapsamında ortaya çıkan sonuçlar uygulanabilir, p) Eğitmenlerin eğitiminde kongreye katılan he- kimlerin fakülteye dönüşlerinde edinilen bilgilerle ilgili mutlaka yazılı özetleyici bir rapor vermesi. bu raporun anabilim dalı içinde dağıtılması ve tartışıl- ması gerekmektedır. Bu konu üniversite yönetimi- nin sorumluluğundadır, r) Mezuni>et sonrası ve sürekli tıp eğitiminde dü- zenlenen kongre, seminer ve sempozyumlarda dev- let hastanesi hekimlerinin de bu toplantılara katıla- bilmesi konusunda 5 iş gününü geçmemek ve yıllık izinden sayılmamak kaydıyla bir haklan söz konu- sudur. Bu hekimlenn sürekli tıp eğitimi konusunda bilgilendirilmelen ve onlara katılıp kredi almalan teş- vik edilmelidir. Bukredilerinile- rideki özlük hak- larına ve akade- mik vükselmelenne de yansıtılması ge- reklidir, s) Tıp fakül- tesi eğiti- minin politika veya betızer unsur- lann ta- Yeditepe Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Altuğ. mamen üzerinde tutulması gereklidir. Üniversite içinde herkes kendisi ispat edecek şekilde çalışmak zorundadır. ş) Öğrencilerin eğitimi sırasında büyük hastane- lerden de yararlanılmalı, iyi ve planla rotasyon prog- ramlan hazırlanmahdır. Bü>-ük hastanelerin üniver- site öğrencilenne rotasyon hizmeti vermesi gerek- lidir. Bu hem öğrencilenn bakış açılannı genişlete- rek daha kaliteli yetişmesine olanak tanıyacak hem de bu hastanelerin verdiğı hizmetin kallitesini yük- seltecektir, t) İhtisas mezuniyet sınavlan ülkemizde halen çok eski yöntemlerle yapılmaktadır. Bu smavlar yeniden düzenlenmeli, tek bir konsey tarafından ve tek bir merkezde yapılması sağlanmalıdır. Bunun için üni- versite. TTB. Sağhk Bakanlığı ve SSK'nin yetkili hekimlerinin katıldığı bir ortak konsey oluşturul- malıdır. - Üniversite standartları yeniden düzenlenmeli. Tıp fakültelennin açılmalı yetkisi. denetim ve kont- rolü YÖK'te toplanmalıdır. Şu anda fakülte açma yetkisi TBMM'de bulunmaktadır. Tababet Uzman- lık Yönetmeligi'ne göre bir servis açılabilmesi için minimum 30 maksimum 80 yatağın bulunması ge- rekmektedir. Aynca bir cerrahi serv isinde bir asis- tana 6 vatak. dahili branşlarda da 8 yatağın uygula- mada bulunması gerekir. Oysaki Pamukkale Üniver- sitesi Tıp Fakültesi'nde yatak kapasitesi 32'dir. Ya- ni bir hastanenin yatak sayısı, servise eşdeğer. Bu açıdan bakıldığında mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitiminde birçok fakültemiz sınıfta kalırdurumda- dw. Serbest hekimlik ve moayenehane standanlan- nın gelrştirilfnesf. mezuniyet sortrası eğitimin için- de yer alan diğer önemli bir konudur. Denetleme ve kontrollennin TTB tarafından yürütülmesi. he- kimlerin ancak gereken gelişim ve standartlan ko- ruması halinde faaliyetlerine olanak tanımalıdır. Benzer standartsızlıklar dergilerde de söz konusu- dur. Her fakültenin, eğitim hastanesınin. özel hasta- nelerin. endüstrınin. demeklerin. tabip odalannın ayn ayn dergilerı mevcuttur. Yazılann kişisel ilişki- lerle yayımlanmaması için üniversitelerde komis- vonlar kurulmalıdır. Tam gün çalışma. yanm gün ça- lışma konusu da çok önemli bir problem olarak kar- şımızda durmaktadır. Ünıversitelerin birçok klini- ğinde veya büyük hastanelerin kliniklerinde saat 15.00'ten sonra uzman hekim veya öğretim üyesi bulmak çok zordur. Üniversite ve büyük hastaneler- de tam gün çalışılma zorunluluğu getirılmelidir. Hastane yönetimi ve işletmeciliği tamamen farklı bir konudur. Üniversitelerin işletme bölümlerinde oku- yan ve bu konuya istekli öğrencilerin yetiştirilmesi gereklidir. Böylece hastane yönetimleri gerçek pro- fesyonellere devTedılmeli, ancak idan kontrolleri yi- ne TTB tarafından yönetilmelidir. - Hasta ve hekim haklan konusunda da gereken hukuki dezenlemeleryapılmalıdır. Hekim tayinleri- nin. hâkim tayinlerine benzer şekilde çalışmasını sağlavacak bir sistem getirilmeli ve hekimler gü- vence altına alınmalıdır. Aile hekımliği. pratisyen hekimler v e sağlık ocaklan kapsamında ele alınma- lıdır. Sağlık ocağı açma ve yatınm konulan bakan- lık kapsamında kalmalıdır. Sağlık sevk zincıri oluş- turulmalıdır. Nezle olan kişinin üniversiteye gelme- si önlenmelidir. Rapor ve sağlık kurullan hekimlerin iyi niyetli olarak farkında olmadan etik olmayan bir yaklaşım içine girmesine neden olmaktadır. Sağlıklı insanla- nn sağlık raporu alarak mazeret göstermeleri siste- mın bozukluğunun bir sonucu olarak karşımıza çık- maktadır. Bu yeniden tanımlanması ve düzenlen- mesi gereken bir konudur. Bu ve benzer birçok fak- tör. tıp mesleğinin ilerlemesine engel olmakta, has- talara verilen hizmet ve tedavi kalitesini düşürmek- te. güven ve kaynak israfı yaratmakta hekimleri ve- ya diğer meslektaşlannı etik dışı davTanışlara teşvik etmekte. tedavide gerekli olan ilaç ve malzeme te- darikçilerin olaylan suiistimal etmelenne zemin ha- zırlamaktadır. DEĞİŞEN DUNYADAN HÜSEYİN BAŞ 'Attac' ya da yeni kapşıtçılap Aralarında Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKO- DER), CUMOK, BirieşikMetal IşSendikası, Eğitim- Sen'in bazı şubeleri ve Özelleştirme Karşıtı Plat- form'un da bulunduğu bir MAI karşıtı Çalışma Gru- bu'nun varlığı, adına sol denilen partiler dahil tüm siyasal formasyonlann bir yolunu bulup iktidara kapılanmanın ötesinde gözlerinin hiçbir şeyi gör- mediği bir ülkede, kuşkusuz, sevindirici bir geliş- medir. Sosyal demokrat ve merkez partilerin ge- zegene dayatılan Yeni Dünya Düzeni önünde saf tuttuklan bir ortamda, halkı, bu düzenin tehltkele^- riyle ilgili uyarma görevini, birkaç yıldan bu yanâ salt "hükümetlerdışı sivil toplum" örgütleri (ONĞ) ve çokuluslu büyük finans devlerinin karmaşık sö- mürü mekanizmalannın ipliğini pazara çıkarmaya yeminli, son derecede yetkin ve dürüst birtür "eko- nomik kontrekspertiz" uzmanları üstlenmişlerdir. Keynesçi ve Marksist ekonomi uzmanları, üniver- site öğretim üyeleri, çeşitli disiplinlerdeki araştır- macılardan oluşan bu gruplar, ilk kez Fransa'da 1995 kışında patlak veren büyük grev hareketi sı- rasında "Ekonomistlerin Tek Düşünceye Karşı Çağnsı" adıyla ortaya çıkmıştır. Onu aynı türde başka oluşumlar izlemekte gecikmemiştir. Cum- huriyet okuyucularının yakından tanıdıkları ciddi Le Monde Diplomatique'in başyazan Ignacio Ra- monet'in girişimiyle kurulan ve günümüz ekono- mik krizlerindeki rolü bilinen günde 1500 milyar dolara ulaşan sermaye hareketlerinin vergilendiril- mesini ilk kez yirmi yıl önce ortaya atan ve halen bunun kavgasını veren 1981 ekonomi Nobel'li Ja- mesTobin'inadınıtaşıyan "Tobin Yurttaşlara Yar- dım Vergisi Hareketi" Action pour la taxation des transactions financieres pour L'aide aux Citoyen (Attac), aynı zamanda "Çok Taraflı Yatınm Anlaş- ması'na (MAI) karşı, çeşitli sendika, sivil toplum ör- gütü ve çevrecilerin de yer aldıklan oluşumun ko- ordinasyonunu da başanyla yöneterek OECD bün- yesinde sessiz ve derinden yürütülen bir numara- lı halk düşmanı MAI girişiminin tekerine çomak so- kulmasında da etkin olmuştur. Gerçekten de At- tac, çoğul sol koalisyonun başbakanı üonel Jos- pin'in, geçen 14 kasımda ülkesini MAI görüşme- lerinden çekmesinde ve bu ürkünç "komplonun", en azından şimdilik, engellenmesinde önemli rol oynamıştır. Ancak sivil toplum örgütlerinin MAI ko- nusunda işleri bitmiş değil. Finans devleri daha kolay kotanlacağı düşünce- siyle MAI'yi Dünya Ticaret Örgütü bünyesine taşı- mışiardır. Savaşımı şimdi bu alanda sürdürmeye hazırlanan Attac'ın gücü ise her geçen gün daha artmaktadır. Katılımlar her gün 40 ila 60 üye düze- yindedir. Üst düzey görevtileri, işsizler, öğrenciler, ekonomistler, gazeteciler ve çok sayıda hekim de Attac'ın üyeleri arasındadır. Medyadan da destek gören bu sivil toplum örgütüne maddi yardımda bulunanlar da eksik değildir. Nitekim bir ulusa] araştırma merkezi uzmanı, "pazar diktatörlüğûıii karşı savaş için", Attac'a, 180 milyar TL bağışla- mıştır. Benzer sivil toplum hareketleri Belçika, Hol- landa, Isviçre, Birleşik Devletler ve Kanada'da da mevcut bulunmaktadır. Yine Fransa'da toplum dı- şına itilmiş insanların sorunlarını sahiplenen "Eşit- sizliklere KarşıAlarmAğı"(RAI), Işsizliğe Karşı Ey- lem Birfiği" (AC), "Mesken Hakkı"(DAL) da bunlar arasındadır. Sivil toplum kuruluşulannın "çevrenin ve atmosfer"\n korunmasıyla ilgili uluslararası zir- velerde ciddi birer baskı grubu olarak ağırlıklarını duyurduklan, bu konuda olumlu adımların atılma- sında önemli rol oynadıklan kimsenin saklısı değil- dir. Şu sıralar Fransa'da CGT gibi büyük sendikat örgütler, bağlı sendikalannı Attac'la işbirliğine yö- neltmenin hazırlığındadır. Sozü edilen sivil toplum kuruluşları, AMI ve benzer komplolaria ilgili girişim- leri kamuoyuna duyurmada güvenilir kaynaklar- dan yaralanmakta ve edinilen bilgi ve belgeleri çe- şitli broşürler, incelemeler ve internet yoluyla ka- muoyuna aktarmaktadırlar. Attac ve benzeri sivil toplum örgütlerinin vahşi kapitalizmin küresel komplolannın ipliğini pazara çıkarmada ne denli etkin olduklannı anlamak için 1998 Eylülü'nde Cenevre'de bir araya gelen 450 çokuluslu şirketin para baronlarının, Christian De Brie'nin Le Monde Diplomatique'in Aralık 98 sa- yısında yayımladığı "MAI nasılparçaparça edildi" adlı harika yazısının başında yer alan paragrafa göz atmak yeteriidir: "Aktivist gruplann ortaya çık- ması kamu düzenini, yasal kurumlan ve demokra- tik sürecizayıflatmaktadır. (...) Sivil toplumun ge- niş kesimlerinin çıkarlannı temsil ettiklerini ilan e-i den bu hükümetler dışı aktivist örgütlehn yasallı-i ğını saptamak için kural getirilmeiidir." "Istedikleri yerde, istedikleri zaman, istedikleri-, ni üretmek, gereksinmelerini istedikleri gibi sağ- lamak ve sosyal, vergisel ya da çevresel alanda mümkün olan en azyüke manız kalarak istedikle- ri gibi satmak." Para baronlannın dünyaya dayat- mak istedikleri yasa bu. IMF'nin yolunu gözleyen eli kolu bağlı "hükümetlerin", iktidardalaşındahal- kın çıkarlarını koruma görevlerini unutan partilerin' yokluğunda, seslerini yükselterek talanlanna kar-} şı çıkanları suçlamalan, dahası. zapturapt altına almmalarını istemeleri bu yüzden. Ama pabuç bu kez sanıldığı kadar ucuz değil! Yılmaz, hükümete dayatma olamayacağım söyledi 'Seçimsiz istikrar olmaz' tLHAN L YGUN SAKARYA - Başbakan Mesut Yümaz. hükümetin kurulması için uzlaşma diye yo- la çıkıldığını. dayatmanın olmayacağmı ka\ - dederek "Bu hükümet. 3 ajtk bir hökûmet olacak" dedi. Yılmaz dün EGS Holding tarafından Ka- rasu ile Kaynarca arasındaki 100 dönüm ara- zi üzerinde gerçekleştinlecek "İpek Vbhı Va- disi Serbest Bölge Projesi''nin tanıtımı için Sakarya Üniversitesi Kampusu'nda düzen- lenen törene katıldı. Iftar yemeğini de bura- da yiyen Başbakan Yılmaz. gazetecilerin çe- şitli konulardaki sorulannı yanıtladı. Yılmaz. DSP Genel Başkanı Bülent Ece- vit başkanlığında kurulacak 56. hükümet için, '•dayatma olup olmadığı" sorusunu. "Hükümet için uzlaşma diye yola çıktık. Da- yatma olmaz. Bu hükümet 3 aylık bir hükü- met olacak" diye yanıtladı. Yılmaz, kurula- cak hükümetin ağırlıkh olarak hangi kanun- lan Meclis'ten geçireceğinin sorulması üze- rine "Fazla unıudum yok. Bankalar \asasi biam için çok önemli. Fakat, Bankalar Ka- nunu'nda uzlaşma sağlanamadı. Görüşme- ler de> am edivor. Bizinı için en önemli kanun bu" dedi "Seçimden sonra parlamentoda aynı tabtoçıkarsa neolacak" sorusunu "O za- man bir seçim daha >ap«lır'" diye vanıtlavan Yılmaz.u tstikran seçmen sağlar. Bunun yo- lu da seçimdir. Seçimsiz istikrar olmaz" şek- linde konuştu. DYP'nin. Milli Eğitim Baka- nı'nındeğiştinlmesini istemesinin bir dayat- ma olup olmadığı şeklindeki soruyu da Yıl- maz. "Biz Savın Çiller'ln açıklamasmı tek- viz>ondan Sajın Ecevit ile izledik. Çiller te- k'viz>onda açıklama t aparken Ecevit bana4 defa "bunlan hiç konuşmamıştık' dedi" şek- linde vanıtladı. Meral, çözüm için hükümetin kurulmasını beklediklerini söyledi 4 Çıkanlan işçiler geri alınsın' Bolu muhabirimiz Öner'i kaybettik fstanbul Haber Servisi - Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral. kuru- lacak olan hükümetten, "kriz baha- nesiyle" işten atılan işçilerin yeniden işe alınmasını isteyeceklerini belirte- rek aksi takdirde işçilerin önüne dü- şerek ölünceye kadar yürüyeceğini söyledi. Bayram Meral dün ITGIWF (Uluslararası Deri Giyim ve Tekstil Çalışanlan Federasyonu) Genel Sek- reteri Neil Kearney ile birlikte. Tuz- la Organize Deri Sanayi Bölgesi'nde işverenler tarafından, "kriz bahane- sı" ile işten çıkanlan ve nay lon çadır- larda işe dönmeyi bekleyen işçileri ziyaret etti. Bugüne kadar Türkiye Deri-lş Sendikası üyesi 1500 işçinin işine son verildi. 21 fabrikadan çıka- nlan yaklaşık 500 işçi ise fabrikalar önünde naylonlarla kapladıklan ku- lübelerde yeniden işe alınmayı bek- liyor. Meral direnişteki işçilere yap- tığı konuşmada. hükümetle yaptık- lan anlaşmada, kriz bahanesiyle işçi çıkaran şirketlere. atılan işçiler geri alınıncaya kadar kredi verilmemesi- ni sağladıklannı söyledi. Bu tür şir- ketlerin özel bankalardan da kredi kullanmasının önüne geçilmesini is- tediklerini anlatan Bayram Meral. u Hükümet kurulur kurulmaz ilk işi- miz sizin işedönmenizigörüşmek ola- caktır. Eğer bir sonuç alamazsak o zaman burava gelip önünü/de ölün- ceye kadar v üriiyeceğim. Yeter ki siz birlikteliğinizi sürdürün" dedi. Kriz bahanesiyle Türkiye genelin- de 85 bin işçinin işten çıkanldığını ve bu işçilerin geri alınması için çalış- tıklannı anlatan Meral daha sonra şunlan söyledi; "Hükümetin kuruJ- masını destekJediğimiz soyleniyor. Hükümet olmalı ki. bu sorunlan bi- rileriylegöriişelim. İvi kötü bir hükü- met olmalı. Şu anda Türkiye'nin ko- numu belli. Devamlı yönetkilerle ve işverenlerlegöruşüyonız. Bacalar rüt- meli ki, sbJer çahşabilesiniz.'* Kurulan hükümetlerin hepsinin aynı olduğu şeklinde laf atılması üze- rine Meral, "O zaman beni gönde- rin. Bir işçinin başbakan olduğu gö- rühnüş ıııüdür" dedi. Neil Kearney de yaptığı kısa ko- nuşmada, direnişteki işçilere temsil ettikleri çeşitli ülkelerdeki sekiz bu- çuk milyon işçinin selamını getirdi- ğini ve mücadelelerinı destekledikle- rini söyledi. Yurt Habeıieri Servisi - Gazetemizin 20 yılı aş- kındır Bolu muhabiriiği- ni yürüten Doğan Öner (65) dün astım rahatsızlı- ğı nedeniyle yattığı Bolu SSK Hastanesi'nde kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi. 1933 yıhnda Bolu'da dünyaya gelen Doğan Öner. uzun süre Devlet Su İşleri Bolu 11 Müdür- lüğü'nde işçi olarak ça- lıştı. Kamu görevi sıra- sında yaklaşık 25 yıl ön- ce Cumhuriyet'in Bolu muhabirüğini üstlenen Doğan Öner. DSl'den 15 yıl önce emekli olmuştu. Öner, gazetemiz muha- birliğinin yanı sıra Bolu Sesimiz. Bolu Haber ve Bolu Gündem gazetele- rinde de köşe yazılan ya- zıyordu. Son 10 yıldır kronik astım hastalığın- dan rahatsız olan Öner, geçen hafta rahatsızhğı nedeniyle Bolu SSK Has- tanesi'ne kaldınlarak te- davi altına alındı. Doğan Öner. nefes almadaki güçlükler nedeniyle ön- ceki gün oksijen tüpüne bağlanmıştı. Dün sabah kalbinin durması üzerine bitkisel yaşamagiren Ön- er, dün 21.20 sıralannda yaşamını yitirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear