Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25AĞUST0S1998S/
12 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
. RicharcPdan Maskeli LeydFye
Al Pacino da sinemada III.Richard'ı oynamıştı.
Faruk Bildirici'nin, baskı rekoruna giden
"Maskeli Leydi" adlı yapıtını elime aldığımda.
yaz tatiline keyifîi bir başlangıç olabilecek bir
"oyalanma" peşinde olduğumu açık yürekli-
likle söylemeliyim. Ancak, ilk yirmi sayfayı
devirdikten sonra, basında daha önce pek çok
yazann dile getirdiği gibi, kitabı sonuna dek oku-
madan elimden bırakamayacağımı anladım.
Bildirici, yazınsal süslemelere ve yazarca yo-
rumlara yanaşmaksızm, konuşma diline çok
yakın bir sereserpelik içinde. Tansu Çiller'in ya-
nm yüzyılı aşan yaşama serüvenini, belgelere
ve tanıklıklara dayanarak sergiliyor.
Kitap kronolojik biryaklaşımla, iki temel iz-
leğinpeşinetakıyorokuru: "lktidar"nasıl olu-
nur? Nasıl "zengfa" oJunur? Siyasal erk ve pa-
ra. "Mutlak güç"e ulaşmanın vazgeçilmez iki
anahtan...
Bildirici, bu iki izleği hınzırca buluşturan bir
kurguyla. 1940'lardan 2000'lere ulaşan bir "yük-
seliş" öyküsü anlatıyor. "Siyasal erk" meraklı-
lannın da. "zengin olma" sevdalılannın da bü-
yük dersler çıkarabilecegi bir öykü bu.
Daha da önemlisi, öykünün bütününden, Mas-
keli Leydi kişiliğinde simgelenen müthiş bir
"tipoloji" çıkıyor ortaya. "Amaca ulaşma yolun-
da her araç geçerlidir" düşüncesinin gerçek bir
yaşam deneyimi içinde nasıl somutlaş,tığını gö-
rüyoruz.
"Prens"başlıklı ünlü yapıtında. "siyasalerk "e
ulaşmak için uygulanması gerekli acımasız tak-
tikleri sergileyen Rönesans düşünürü Makya-
vel, amacına ulaşmak için her aracı geçerli say-
mış bir önderin, "siyasal erk"i elde ettikten son-
ra, halkına esenlik getiren, başanlı bir yöneti-
ci olmasını öngörüyordu. "Siyasal erk"e ulaş-
mış tüm kişilerin eyîemlerinde Makyavelist tak-
tiklerin yer aldığını tarih göstermiştir.
"Hırs"ın "amaç"ı aştığı noktada ise Makya-
velist teknikler sökmez olur. Artık söz, Röne-
sans hümanizmasının temsilcisi, insan doğası-
nın keskin gözlemcisi, büyük Shakespeare'in-
dir. Makyavel'in sunduğu "siyasal önder" tipi-
ni pek çok yapıtında işleyen ozan, ünlü "III. Ric-
hard''oyununda, Makyavelist taktikleri gerçek
insan boyutlannda çizdiği Richard karakterin-
de tek tek sınamıştır.
Faruk Bildirici'nin, belgelerden ve tanıklık-
lardan yakaladığı minik parçalan usta bir "bul-
yap" oyuncusu hüneriyle yerleştirerek çizdiği
Maskeii Leydiportresi, Makyavel'in "hüküm-
dar" tipolojisini aşarak, Shakespeare'in Ric-
hard'ıyla yakın akraba birkadın karakter oluş-
• Faruk Bildirici'nin,
belgelerden ve
tanıklardan yakaladığı
minik parçalan usta bir
'bulyap' oyuncusu
hüneriyle yerleştirerek
çizdiği Maskeli Leydi
portresi, Makyavel'in
'hükümdar' tipolojisini
aşarak, Shakespeare'in
Richard'ıyla yakın akraba
bir kadın karakter
oluşturmaktadır. lan Mc Kellen III. Richanfı canlandırmışü
turmaktadır.
Biri "taht" ile arasında bir sürü "kral adayı"
bulunan "çirkin"prens. Öteki, "donık" ileara-
sındaki toplumsal-ekonomik-politik bir dolu
engeli aşmak zorunda olan "giizel" kız.
Her ikisinin de doğasında başka insanlara
karşı -ender görülür- bir "duyarsızlık" söz ko-
nusu. Richard, kardeşlerini. yeğenlerini, dost-
lannı bir bir yok ederken en küçük bir rahatsız-
lık duymuyor. "Tansu" küçükken mızıkçılığıy-
la tanınıyor: iiç tekerli bisikletine. birlikte bü-
yüdüğü sevgili kuzenini bile bindirmiyor. Üni-
versite hocalığı ve politikacılık döneminde. ra-
kipleri kadar. ona deştek olanlan da kolayca
harcayabiliyor. Bilecik'e politikacı olarak git-
tiginde, yıllar önce ilkokuldan sınıf arkadaşı
olan karşılayıcılannı umursamıyor bile.
Peki nasıl yükseliyorlar? Çünkü ikisi de "mas-
keli". Ikisi de insanlar karşısında olduklanndan
farklı bir kimlik sergilemede başanlı. Richard
kuzu postuna bürünmüş bir kurt. Ince zekâsını
hünerlidıliylebuluşturup, "en şeytan olduğu an-
larda bile" bir "aziz" görüntüsü verebiliyor.
"Tansu"nun ise pratik zekâsı var. Dil hüneri ol-
masa da "tatlı gülüş"ü \e sevecen dokunuşla-
nyla doktora öğrenciliğinden bu yana her zor-
luğu aşabiliyor. İkisinin de ~karizma"sına di-
yecek yok...
Kısacası, ikisi de yaman birer "oyuncu". Ric-
hard oyunculuktaki ustalığını sev ırciye kendi-
si açıklıyor. "Tansu"nun kolej yıllannda birdo-
luoyundabaşanlı rolleroynadığını ise Bildiri-
ci'den öğreniyoruz. Politiİcaya atrldıktan sonra
aldığı oyunculuk-taktik derslerini de.
Her ikisi de "amaç"a ulaşma yolunda aynn-
Tilmlerdeki Nazi karakterler' konulu sergi tartışmalara yol açtı
Holfywood'tinNadfitntezileriKültür Servisi - Ingiltere'de narak. ortayakonanyapıtın ne- lkinci Dünya Savaşı'nın bit-
Photographer's Gallery'nin
Hollyvvood filmlerindeki Nazi
karaİcterleri konulu fotoğraf ser-
gisi sanat ve düşünce dünyasın-
da yenı tartışmalara yol açtı. Ga-
zeteler bu serginin haberlennde
galeriyi Nazi ideolojisini yü-
celtmek ve Yahudi düşmanlığı
yapmakla suçlayınca, galeri yö-
rıeticılerı kamuoyuna bir açık-
lama yapmak zorunda kaldılar.
Sergıde Nevv York'ta yaşayan
Polonya asıllı sanatçı Piotr Ük-
lanski'nın filmlerden elde etti-
ği. 100 kadar Nazi kostümlü ak-
tör fotoğrafı ver alıyor.
Galeriden yapılan açıklama-
daşusözlere yerveriliyor: "Sa-
\ın med>a mensuplan ve galc-
rimizin değerii ziyaretçiJeri. aç-
tığımızNazıler' başlıklısergiv-
le ilgıli bir haber \a da yorumla
karşılaşmış olabilirsiniz. Bu ser-
gi) i açarken hiçbir şekilde Nazi
rejimini övmek ya da Nazi yan-
daşlığı yapmak gibi bir amacı-
mızınolmadığnıı belirtmek iste-
riz."
Yahudilerin çoğunlukta oldu-
ğu bir kesim. galerinin girişi-
mme çok büyük tepkiler göste-
rip protesto gösterileri düzen-
lerken bir başka grup da sanat
kuruiuşlarımn sonuçlannı hiç
düşünmeden düşüncesizce gi-
risimlerde bulunmaianndan \ a-
kırmor.
Londra'nın tam merkezinde
kentın en seçkin fotoğraf gale-
risınin faşist eğilimli bir sergi dü-
zeılemeye kaJkışacagınt ya da
bcyle bir sergi için izin alabile-
ceğinı düşünmek oldukça gü-
lüaç aslmda. Galerinin kötü ni-
yali olmadığı da açıkça ortada
aâfak modem sanatlar alanın-
damarjinalliğin sınırlan zorla-
reye varacağı hiç düşünülme-
den işleryapılması sanatçılan bi-
le çileden çıkartmaya başladı.
Sanatçılar bu türde ciddi ve
hassas konulara bulaştığında
başlannı mutlaka derde soku-
yorlar. Her olaydan kendisine
sansasyonel bir malzeme çıkart-
maya çalışan medya da halkın
tepkisini arttırmak ve olaylan
inanılmaz boyutlara ulaştırmak
için elinden geleni yapıyor.
Uklanski'nin sergideki ama-
cı ne faşist ideolojiye yönelik
klanski'nin
Hollywood
filmlerindeki aktörleri
sergilemedeki amacı ne
faşist ideolojiye yönelik
eğilimlerini ortaya
koymak ne de
Yahudileri kızdırmak.
Sanatçı sadece
Hollyvvood'un Nazi
fantezilerini ortaya
koymak istiyor.
eğilimlerini ortaya koymak ne de
Yahudileri kızdırmak. Sanatçı
sadece Hollyvvood'un Nazi fan-
tezilerini ortaya koymak istiyor
aslında. Sergide açıkça Holrywo-
od'un Nazileri sergilerken yarat-
tığı davTanış biçimlerini, klişe-
leri. kolaycı tanımlamalan açı-
ğa çıkanlıyor. Sergiyi görme-
den bile ekranlardan izlediği-
miz kadanyla tek gözlük kulla-
nan. yüzünde itici bir yara bu-
lunan pek çok Nazi karakteri
yaratıldığını biliyoruz.
mesiyle birlikte Hollyvvood öy-
külerinin en popüler kötü adam-
lan oldu Naziler. Tipleri ve dav-
ranış biçimleri de yıne Hollyvvo-
od tarafından yaratıldı ve be-
nimsetildi. Sektörün klışeleri
benimseneli o kadar uzun za-
man oldu ki bugün bizlerbirbir-
leriyle hiç ilgisi olmayan aktör-
lerin lkinci Dünya Savaşı film-
lerinde hep bir kalıptan çıkmış-
çasına benzeşmelerini sorgula-
mıyoruz. Sergi işte özünde 20.
yüzyılın bu kapsamlı şeytan tip-
lemesinin yaratılış sürecini işli-
yor. Ingiltere'deki tartışmalann
bu kadar büyütülmesinin bir ne-
deni de Uklanski'nin Polonya
asıllı olması. Yahudilerle Polon-
yalılararasındaki gerginlik fkin-
ci Dünya Savaşı'ndan bu yana
sürüyor.
Ingiltere'deki Yahudiler Po-
lonya asıllı bir sanatçının bu ser-
gide kötü bir niyet taşımadığına
inanmıyorlar bir türlü. Pek çok
Polonyalı, Nazilerin Yahudi soy-
kınmmın büyük kısmını Polon-
ya topraklannda gerçekleştir-
miş olmasının utancını taşıyor-
larhâlâ ancak Yahudileri geçmişi
düzeltmek için ellerinden bir
şey gelmeyeceği konusunda ik-
na edemiyorlar. Nazilerle Polon-
yalılararasındaki gerilim bilinen
bir gerçek. Gerçek olmayan şey
Uklanski'nin önyargılan doğru
çıkartacak şekilde Nazi sem-
patizanı oldufu.
Clint Eastvvood'dan Roger
Moore'a, Oliver Reed'den David
Niven'e, Ömer Şerif'ten Jerry
Levvis'e kadar pek çok aktörün
fotoğraflarının yer aldığı sergi
12 Eylül'e dek Hollyvvood'un
bize dayattığı Nazi tiplemelerini
sorgulatacak.
'Sikkelerin Işığında Eskiçağ Tarihi'Kültür Servisi - Homer Kitabevi. sikke-
ler ile sikkelenn basıldığı dönemler arasın-
daki ilişkiyi inceleyen "Sikkelerin Işığında
Eskiçağ Tarihr adlı kitapla okuyuculann kar-
şısına çıkıyor. Christopher Hovvgego'nun
yazdığı kitabı OğuzTekiıı Türkçeleştirmiş.
"Sikkelerin Işığında Eskiçağ Tarihi"bu ko-
nuda yayımlanan iik Türkçe kitap olma
özelliğini taşıyor. Kitabınyazan Hovvgego,
Oxford'daki Ashmolean Museum'da Roma
sikkeleri sorumlusu ve aynı zamanda Ox-
ford Üniversitesi'nde Roma nümizmatiği
öğretim üyesi. Kitabın çevirisini üstlenen
Doç. Dr. Oğuz Tekin ise Istanbul Üniversi-
tesi Eskiçağ Tarihi Anabilim Dalı öğretim
üyesi.
Sikke (nümizmatik) ile tarihin birbiriyle
ne denli bağlantılı olduğunun vıırgulandı-
l^hristopher Howgego
sikke ile tarihin birbiriyle ne
denli bağlantılı olduğunu
vurguladığı kitabında sikkenin
nitelik, biçim ve üslubu
üzerinde duruyor.
ğı kitapta yazar, sayısız örnek yoluyla sik-
kenin nitelik, biçim ve üslubunun başlıca ta-
rihsel konularla nasıl ilişkisi olabileceğini
gösteriyor. Sikkenin icadından (fÖ 600) Di-
ocletianus'un iktidanna dek olan süreyi kap-
sayan kitapta. devlet maliyesi ve iktisat ta-
rihinden imparatorluk egemenliği ve siya-
sal propagandaya kadar uzanan bir dizi ko-
nu ele alınıyor. Kitabın ilk bölümü. tarihin
önemli bir kolu olan paraya aynlmış vedo-
ğal olarak sikkeler de tarihin ana kay-
naklanndan birini oluşturuyor. tkinci bö-
lümde ise sikkelerin tarihsel bir kaynak ola-
rak nasıl kuHanılmalan gerektiği İconusun-
da temel oluşturan sikke üretiminin bazı
yönleri ele alınıyor.
Diğer bölümlerde ise emperyalizm açı-
sından imparatorluklar ve yöresel sikkeier
arasındaki ilişki ile devlet ideolojisinin si-
yasal ikonografisine ilişkin mesajlar ve ima-
lar araştınlmış. Kitabın son iki bölümü de
geniş bir şekilde ekonomiye aynlmış. Bu bö-
lümlerde. sikke dolaşımı. ticaret, Roma Im-
paratorluğu'nun ekonomi ve para basma
politikasındaki değişim ile enflasyon, kriz
ve sikke değerine yapılan müdahaleler in-
celeniyor.
tılı planlar yapıyorlar ve planlannı koşullar ol-
gunla^tıkça adım adım uyguluyorlar. Planlan ger-
çekleştirme yolunda kullanılan stratejiler ara-
sında ")alan"ın da yeri var. Richard yalan ve
iftira yoluyla tüm insan ilişkilerini istediği bi-
çimde yönlendirebiliyor.
Maskeli Leydi'nin yalan söyleme alışkanlı-
ğının çocukluk yıllannda oluştuğunu da Faruk
Bildirici bildiriyor. Müştemilatında yazlık ki-
racı olarak oturduklan köşkün sahibi oldukla-
nnı söyleyen, babasının yanında çalıştığı kişi-
nin Mercedes'ini kendilerininmiş gibi göste-
ren. güze! bir kolejli genç kızın gözünün neden
böylesine "yukarılarda" olduğunu anlamak
için Shakespeare gibi usta bir psikoloğa gerek
var. Faruk Bildirici ise nesnel yaklaşımını yo-
rum yapmaksızın sürdürüyor.
İki karakter arasındaki vurucu bir benzerlik
de. dindarlıkla hiçbir ilgileri olmamasına kar-
şın. "amaç"a ulaşma yolunda, gerektiğinde bir-
denbire inançlı birer Hıristiyan ya da Müslüman
kişiligine bürünebilmeleri. Ancak. ağzı iyi laf
yapan Richard'ın bu rolde çok daha başanlı ol-
dugu görülüyor.
"Makyavelist erdemler" olarak tanımlanabi-
lecek bu tür özelliklerin en önemlisi ise "baş-
kalannı kullanmak". Her iki karakter de bu
alanda "deha" sahibi. Richard oyun boyunca bir
dolu kurbanını, yetkili, etkili kişileraracılığıy-
la öteki dünyaya yolluyor. Kendisini hiçbir ris-
ke atmaksızın... "Tansu" ise gerek üniversite öğ-
retim üyesi olarak iş dünyasına açılırken. gerek-
se politikacılık döneminde, onlarca bilgili kişi-
yi gece gündüz çalıştırarak "prim" yapıyor.
Başkalannı kendi amaçlannız için kullanma-
nın çeşitli psikolojik tak-
" " • ~ ~ ^ ~
-
^ ~ ~ tikleri var. Ya onlan aynı il-
keleri paylaştığınız konu-
sunda inandıracaksınız, ya
onlara çıkar sağlayacaksı-
nız. ya da otoritenizle üst-
lerinde baskı oluşturacak-
sınız. En saf olanlan da "ka-
nzmatik'" davTanışlannızla
• rkendi safmıza çekecekst-
niz.
Richard, Jngiltere krallı-
ğının en yetkili kişilerin-
den tutun da kiralık katil-
lere dek böyle bir strateji
uygulayarak "taç" giyiyor
sonunda. "Şans tekerle-
ğj"nde yükselerek doruğa
yerleşiyor.
Richard'ın bu noktaya
ulaşmasında kuşkusuz hır-
sının, karizmasının ve kul-
landığı taktiklerin payı var.
Ancak, ona şu ya da bu ne-
denle destek olan safdiller
ya da kendi zaaflanndan
yararlanmasına izin veren
çıkarcılarolmasa, Richard
kral olduğunu düşlerinde
bile göremeyecek. Sarayda
kopan fırtınalan uzaktan
endişeyle izleyen halk ise
işlerin kötüye gittiğini ne-
den sonra fark ediyor. (Do-
ğal ki o zaman "demokra-
si" olmadığı için halkın da
elinden bir şey gelmiyor.)
Bildirici 'nin öyküsünde
ise, tıpkı Richard'a destek
olanlar gibi, Tansu'nun
"kullandıldarrndan bir bö-
lümü yavaş yavaş uyanı-
yorlar. Süleyman Demi-
rel'in, kendisini kolejden
arkadaşı olan Tansu konu-
sunda zamanında uyaran.
Hüsamettin Cindoruk'un
eşi Dilek Hanım'la ilgili
olarak. "Dilek bizden iyi
politikaciy mış" dediğini de
"Maskeli Leydi"den öğre-
niyoruz. (Yaşadığımız "de-
mokrasi''döneminde, olan
biteni TV ve basından gü-
nü gününe izleyen "oy sa-
hibi" halkımızın elinden
bir şey geiip gelmeyeceği-
ni Faruk Bildirici de bilmi-
yor ki bir şey söylemiyor.)
Richard'ın "düşiiş
r>
ü
"kral" olduktan sonra baş-
lıyor. Richard ulaştığı yeri
koruyabilme kaygısıyla
despotlaşıyor. Zekâsının
panltısı gidiyor. Kendisi-
ne en çok hizmet etmiş
olanlan bile karşısına alı-
yor. Sonun başlangıcına ge-
linmiştir.
Shakespeare. "yükseliş"i
uzun süren Richard'ın se-
rüvenini hızlı bir "düşüş"le
noktalayarak "şiirsel ada-
let"i yerine getirir. "Ama-
ca ulaşma yolunda her ara-
cın geçerli olamayacağını"
göstererek. "Hırs"ın
"amaç"ı aştığı nokta, bi-
reyin toplumdan bütünüy-
le soyutlanarak, kendi çıl-
gınlığının anaforuna kapıl-
dığı noktadır...
Faruk Bildirici "Maske-
li Leydi"de. karakterini bu
noktaya getirmiyorsa da,
epeyce yaklaştınyor...
YAZI ODASI
SELİM İLERt
Ağustos Bitiyor
Hesiodos'un Işler ve Günler'inde (Sabahatt
Eyuboğlu-Azra Eıtıat çevirısi) geçer:
"Ağıryaz günlerinde ağustos böceği I Konup b
ağaca türküye başladı mı"...
Dizeler sonra bir de şu dizeler:
"Yaz ortasındakigün dönümünden sonra IEllıge
ce ellı gün sürer insanların I Denize açıldıklan mev
sim. I O mevsimde gemilerin paralanmaz I Denı
tayfalarını elinden almaz."
Gemileri paralamayan, tayfaları boğmayan mev
sim, demek hepi topu elli gün sürüyor. Ağustos or
taladı mı denizler azgın.
Çocukluğumda hep o söz: Ağustosun yansı yaz
sa, yansı da kıştır.
Füruzan'ın sessiz acılarla örülü hikâyesiydi, "Is-
kele Parklan"nda yaz bitiyordu.
Nasıl unutulur "Kirli Ağustos"?! Edip Canseveı
yakıcı yaz güneşinde ürperişler hisseder.
Mehmed Rauf Eylûl diyor, Yahya Kemal ancak
eylül sonunda "Yazlaryavaşça bitmese, günlerkı-
salmasa..." diyor ama; daha ağustosta yaz varken
uzaklaşır gibidir.
Ağustos: Bana en çok dokunan ay!
Şimdi yine bitiyor.
Şişli'nin köşeli bir sokağından geçerken nasılsa
ayakta kalmış üç ağaç, bir de iki katlı ev. Her gün
önlerinden geçiyorum. Akasyada ilk san yaprak ge-
çen gündeydi. Kestanenin sivri kabuklu kestanele-
ri birer ikişer ortaya çıktı. Ve dün çınarın yaprakla-
n... ilk kuru yapraklan rüzgârda! Çınaryapraklan Zi-
ya Osman Saba kadar tevekkül sahibiydi.
Ağustosun bir romanı olduğunu düşünürüm. Yıl-
lardan beri böyle düşünürüm, bunu düşünürüm de
'Roman'ın ne olduğunu, nasıl olduğunu, neler an-
lattığını bir türlü çözemem.
Belki de tiyatro oyunudur ağustos. Adı 'Ağustos'
olan bir tiyatro oyunu yazmak isterim.
Adı 'Ağustos' olan bir roman yazmak istemiştim.
Birzamanlar. Yıllarca çabaJadım. Günü gününe not-
lar aldım, ağustosun çizelgesini çıkartmaya çalıştım.
Her yılın kendi ağustosu.
İşte bu yılın ağustosu da bitiyor.
Yaz geçti geçecek.
Oysa önümüzde koca bir yaz var sanısıyla alda-
nıp kaldık.
Hesiodos hepi topu elli gün diyor.
Her yılın kendi ağustosunda yaz bir kez daha bi-
ter. Gerçi eylülde, ekimde, bazan kasımda güneşli
günler vardır, Kanlıca'nın ihtiyarianna "geçen son-
bahahan" hatırlatan. Yine de ağustos bildiğini okur:
Isırgan güneşi, kavuran sıcağı; bastıran yazsonu. Sa-
baha karşı serinlik çıkmıştır, balkon kapısını örtersi-
niz.
Yaz geride kalır. Öyle usulca geride kalır ki, kolay
ayırt edemezsiniz.
Fakat belki de yaz durur. Durgun bir yazsonu
ağustostur. Durgunluğu giderek korkutur. Sanki fır-
tına patlayacak, sağanak boşanacaktır.
Ağustosta günler çoğu kez sağanaksız geçmiş:
notlanm öyle söylüyor. Bende yine de yağmurduy-
gusu. Şimdi yağacak, şimdi gök gürleyecek...
Güöö^a& imt&Şlftt öl bîtettetftŞ
yeceğini ağustosta düşünmeye koyulurum. Güney
güneşleri özlerim. Hep ağustosta.
Ağustos bir bakıma kaçıp gitmek duygusudur.
Bırakıp gitmek. Kış gelmeden bir aylakgezer olur-
san olursun...
Ağustosta kurduğumuz hayâller daha ağustos
sona ermeden sönmüş yıldızlann yansılandır. Ağus-
tos, evet, Mehmed Rauf istediği kadar "eylûl" de-
sin, her şeyin bittiği ay.
Ama ağustos beklenir. Her yaz ağustos gelse di-
ye beklenilir.
Ağustos bir şeyler fısıldayacaktır. Bu kez fısılda-
yacaktır. Yazsonunun gizini bu ağustos öğrenece-
ğim...
Ağustos susar. Suskunluklar, suskular ayı.
Ağustos yazsonundan söz açmaz. Yaz diner.
Bir akşamüzeri denize inen sokakta ve deniz ef-
lâtuna çalar camgöbeklerinde. Bir akşamüzeri kö-
şebaşındaki rüzgâr. Daima akşamüzeri gökyüzün-
deki öbek öbek bulutlar. Yaklaşan mevsime işaret
veriyoriar. Hepsi yaklaşan mevsimin sözcüsü.
Yaz geri çekiliyor.
Takvimde İz Bırakan:
"Oteli önünden şarkılar ve kahkahalargeçti." Ser-
ver Bedi, Selma ve Gölgesi, Semih Lûrfi Kitabevi,
1937.
Kıbns'ta Otello Operası
• LEFKOŞA (AA) - Almanya'nın Nürnberg
Collgeim Norcium koro ve Orkestrası KKTC'deki
Salamis Antik Tiyatrosu'nda Giuseppe Verdi'nin ünlü
"Otello' operasını sahneleyecek. Gerçek ve tarihi
mekânda ilk kez sunulacaîc olan "Otello' operası, 28
Ağustos akşamı gerçekleştirilecek.
liyatrokare'de Şen A/lakas'Ş
M Kültür Servisi - Amerikan Tiyatrosu'nun en uzun
süreli oynanan oyunu sıfatıyla Guiness Rekorlar
Kitabı'na geçen ve Boston'da 18 Chicago'da 16 yıldır
sahnelenen komedi oyunu Şen Makas'ın Türkiye
haklannı Tiyatrokare satın aldı. Oyunda Çiçek
Dilligil Öztoprak, Şoray Uzun ve Şafak Sezer ro!
alıyor.
Yaz Şenliği sürüyor
• Kültür Servisi - Beyoğlu Sinemasfnın beğenilen
filmlerin toplu gösterimlerini gerçekleştirdiği Yaz
Şenliği sürüyor. Şenlik kapsamında bugün
"Rezervuar Köpekleri". yann 'Farinelli'. perşembe
günü 'Anadan Doğma', cuma 'Kayıp Çocuklar
Kenti'. cumartesi 'Baraka'. pazar "Postacı'. pazartesi
günü ise 'Dalgalan Aşmak' filmleri gösterilecek.
Tom McCabe yenî filminde iddialı
• Kültür Servisi - Tom McCabe'nin yönettiği; Sir
John Gielgud, Robert Hardy ve Stephan Fry'nin rol
aldığı The Tichborne Claimant adlı filmin prömiyeri
önümüzdeki aylarda düzenlenecek olan Edinburgh
Film Festivali'nde gerçekleştirilecek. Film, daha
sonra tüm dünyada gösterime girecek. Film, Viktorya
dönemi tngilteresi'nin en zengin aristokratlanndan
biri olan ve 1866 yılında yaptığı deniz yolculuğu
sırasında kaybolan Sir Charles Doughty
Tichborne'nun yaşamını konu ahyor. Yönetmen
McCabe. filminin çekimlerini tamamlayabilmek için
önceki aylarda Sanat Konseyi'ne başvurmuş, ancak
olumsuz yanıt almışti. Sanat Konseyi 1 milyon pound
ödemeyi reddedince. filmin çekilebilmesi için gerekli
olan 3 milyon poundu ise yönermen kendi cebinden
koymuş. McCabe. filmini ızleyenlerin hemen
hepsinin filmi çok beğeneceği konusunda iddiali.
Hatta filmi izledikten sonra da filmi
beğenmediklermi söyleyenlere de paralannı geri
ödemeye hazır.