Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1998 PERŞEMBE
12 KULTUR
•• ••
Osman Şahin 'Mahşer' adlı kitabıyla 1998 Yunus Nadi Oykü Odülü'nün sahibi oldu
Ana rahminde r gecesı
FECİRALPTEKİN
Osman Şahin, Anadolu'da ye-
nşmış. Köy Enstitü*iü bir yaan in-
sanı... Türkiye Yazarlar Sendika-
sı. Türk Pen Yazarlar Derneği. Dil
Derneğı, Edebiyatçılar Dernegi
• üyesi. Bugüne dek 9 öykü, 2 ro-
man, 2 senaryo \e 1 araştırma-in-
celeme-röportaj kitabı yayımlan-
dı. TRT-1970 Öykü Büyiik Ödü-
lü, 1980 Nevzat L stün Öykü Ödü-
lü, 1992 Ömer Seyfettin Öykü
Ödülü. 1993 Sait Faik Abasıyanık
Hikâye Armağanı'nın _ ^ _ ^ _
sahıbı. Yazdıgı 21 öykü
fılme alındı. Bu filmler
yurtiçi veyurtdışı film
festivallerinde 25'ten
fazla ödül aldı. Geçen
yıl 9. Ankara Uluslara-
rası Film Festivali'nde
Türk sınemasına olan
katkılarından dolayı
Aziz Nesin Emek Ödü-
lü'nü kazandı.
Şahin. yapıtlarında
arka plana kırsal kesi-
mı yerleştirdı her za-
man, ana izleği ise insandı. tnsan
ve insana ilişkin her şey, korku,
ölüm, şiddet, aşk, tutku ve cinsel-
lik... Şahin, Mahşeradlı kitabıy-
la 1998 Yunus Nadi Öykü Ödü-
lü'nün sahibi oldu.
Mahşer'de on öykü yer alıyor.
tlk öykü GöJgemin Golgesi'nde
tükenmiş bir yaşamın kaynağına
yapilan yolculuğu, ikinci öykü
Dişler'de düşle gerçeğin harman-
landığı bir aşk öyküsünü anlatıyor
Şahin. Üçüncü öykü Mahşer ise,
birbirine bağlı sekiz öyküden olu-
şuyor.
Gölgemın Gölgesi'ni "Kendi-
mi buldıığum öykü" diye nitelen-
diriyor Şahin. "Bu öyküde kay-
bolup gitmiş. bellek \<e görenekJe-
rini yitirmiş eski göçebe yaşamla-
n verme>e calıştım. Bunu yapar-
kendurmadan\enitenen,yeniden
doğan bir yaşamı,yani doğayıyük-
sek sesle anlatmaya, yapraklaruı
içinden gelen köklerin gizemini
haber vermeye çabaladım. Dağ-
lar sonsuza değin kendilerini ye-
nilerler, toprağın umudu olan ba-
har ve çiçekier ölenin yanında in-
sana yaşamın üstünlüğünü göste-
ririer. Bu nedenle Gölgemin Göl-
gesi, her sözcüğünde kendimi için-
de du vumsadığım, doğav a ezgiler
yağdırdığun, doğayi adeta insan-
laştırdığım biröyküdür. Bunuya-
parken kavbolmuş gitmiş eski gö-
çebe yasamımı, yani dünle bugün
^ _ _ _ ^ arasında kopan ipi
onarmava çalıştım.
Doğnı sözcükler kul-
lanmak için çabala-
dım. Böyieceyaşamm
hakkını vermeri de-
nedim. Zaten yazann
işlevide yaşamın hak-
kını vurgulamak de-
ğü midir?"
Mahşer'de ise, ko-
casının ölü bedeniy-
le birlikte birdağ ma-
ğarasına sığınan Hu-
I
"~**^^~ maKadın'ınüçeşkı-
yaya karşı verdiği bir gecelik ya-
şam mücadelesi anlatılıyor. Huma
Kadın'ın, insanlıktan çıkmış bu
üç adama üstün geliş ö> küsü çer-
çevesinde yine korku ve ölüm te-
malannı irdeliyor Şahin.
"Korku, kisüik demirine kanla
verilen çeiik suyun adıdır" dıyor.
T ü m canblann evrensel duygu-
sudur, can taşunanın cezasıdır."
Bezci Çetesi nin üç eşkıyası, ken-
di inlerinde ilk kez bir yabancıya,
durrnadan konuşan ve ölümden
söz eden birkadına rastlıyorlar. Üs-
telik bu kadının yanında ölü mü
canlı mı, neolduğu bellı olmayan
bir de adam var. Kadın, sözün gü-
cünü kullanarak, birköçek olan ko-
casıyla gittiği köy düğünlennde öğ-
rendiğı masallan sıralayıp sabaha
dek oyalıyor eşkıyalan. Tüm güç-
lerini, sahip olduklan öldürme ye-
tisinden alan bu üç adam için en
.faşamın
hakkını
vermeyi
denedim.
Zaten yazann
işlevi de
yaşamın
hakkını
vurgulamak
değil midir?
büyük korku oluyor ölüm. Dığer
yandan ölüm korkusu Huma Ka-
dın'da bir güce dönüşüyor.
"Anadohı insanı için ökförmek,
tetiğiçekip pat diye vurmak değil-
dir. Anadolu'da güçlû bir ölüm ve
ötöürme mitosu hâkimdir" diyor
Şahin. "Başka şeyler >ardır öİü-
mün ötesinde. Oldürmenin, kan
akıtmanın bir febefesi vardır. Bir
insan doğduğu zaman ölüm de on-
la birlikte doğar. Yürürken bir
ayağı ölüm, diğer ayağı yaşamdır.
Zatenyaşam, insanoğlunun,ölüm
korkusu karşısında tat almaya ça-
Itşlığı şe>dir. Ölümden korktuğu
için ölümü yüceltir insan. Bu öy-
küde de kadın, üç eşkıyaya karşı
kullanır bu korkuyu. En çoköJdü-
ren, ölüme en yakın olandır çün-
kü." Eşkıyalar, Huma Kadın'ın
anlattıklannda ölüm, öç ve korku
dolu geçmışlerını buluyorlar. Ge-
ce. öykünün tüm karakterlen ıçın
mahşere dönüşüyor.
Bu mahşer gecesinin geçtiği
mağaranın ımgesel bir anlamı da
var öyküde. Mağara anaerkil dö-
nemde ana rahmıni simgeliyor.
Aynca ilk insanın evi, ilk insan için
kutsal bir yer. Eskiler, Toroslar'da
Ana Tannça'ya mağaralarda tapı-
nıyorlar.
Şahin, öykülerinin arka planı-
na kırsal kesim manzaralannı yer-
leştiriyor her zaman. "Yazar en
h/i bikiiği yeri anlanr" dıyor, "Ben
de Anadolu insanının içinden ge-
liyorum. Ö> küierimin _ ^ ^ _ ^
odağında insan var ve
kırsal kesimde insanın
en saf halini bulabiliyo-
rum. Yerellikten hare-
ketederekvapıtlanmı
evrensel bir temele
oturtmaya çalışıyo-
nım."
Içlennde evrensel
özlertaşıyan çekirdek
öykülerden yola çıka-
rak oluşturuyor Şahin
yapıtlannı. "Algılan-
ma seslenen bir çekir- ™~'"^^~
değin içine girip bü> ütcbilirim onu.
Birçekirdeğh ıllarca kafamda ta-
şıdığım ojur. Onu besler, renklen-
diririm. Once sanatçı arkadaşla-
ra anlatır, sonra defalarca vaza-
nm. Sözcüklerle gjydiririm onu."
Bir yazın türü olarak öyküyü
de^erlendırmesıni ıstediğımizde
"Oy kü, 100 metre koşmakür" ya-
nıtmı veriyor Şahin, "Ya da sah-
nede sok) yapmaknr öykü. Dik-
kat ister, en küçük hatay ı gösterir.
Elinikolunu nasılsallayacagını bi-
le düşünmeüdir yazar. Roman ise
bir orkestradır. Ya\ blar, nefestiler
\e vurmalılardan uluşur. Ba/J bö-
lümlerde tempo düşebilir. Oysa
öykö, başuıdan sonuna dek özen
ister."
Şahin, yazında Ceyhun Atıf
Kansu, Ahmed Arif, Sabahattin
Ali, Cahit Külebi ve Yaşar Ke-
mal'e, resimde Nedim Günsür ve
insanının
içinden
geliyomm.
Oykülerimin
odağında insan
var ve kırsal
kesimde insanın
en saf halini
bulabiliyorum.
Nurityem'e. sinemada ise Lütfü
Akad ve Yılmaz Güney'e yakın
hıssediyor kendını.
Söyleşımizin sonlanna doğru
sözödüllere ve Mahşer'in Şahin'e
getirdiği Yunus Nadi Öykü Ödü-
lü'ne geliyor. "Ödül, yazann ya-
pıtınaonaty vçrilmesidir'' diyor Şa-
hin. Bugüne dek birçok ödül al-
mış, ancak Yunus Nadi Ödülü'nün
apayn bir anlamı ve yeri var onun
için: "Cumhuri>etgazetesL Ana-
dolu aydınlanmasının öncülerin-
dendir. Atatürk'ün >akuı arkada-
„ . — ^ _ şıYunus Nadi'ningaze-
tesidir. Kuvayi Milliye
gazetesidir. Bugün de
Türkiye'deki şeriatçı-
lann \v sahte cumhu-
metçilerin korkulu rü-
yasıdır. Cumhuriyet
okumak bir onurdur,
bir kişiliktir. Ben 46yd-
dır Cumhuriyet oku-
yonım. Benim için hiç
kapanmavan, hiç bitr-
remediğim bir okul
Cumhuriyet. Yaşa-
~ ~ ^ ^ mımda sadece 17 gün
uzak kaldım ondan. 12 Eytül son-
rasmda bir\azmxlan ötürü ŞüeCe-
zaevine sevk edilmiştim. Nedım
Yüzbaşı vardı orada, Cumhuri-
yet okuduğum için bana nrça çek-
tL O 17 gün >aşamımda önemli
bir boşluktur."
Söyleşımizı, Şahın'in yıne Cum-
huriyet gazetesıne ilişkin bir anı-
sıyla noktalıyoruz: "Yülardır ll-
han Selçuk'un 'Pencere' kösesi
yazriannı kesip saklanm. 12 Mart
öncesi dönemde bunlann bir kıs-
mını köyüme götürüp, a>duı bir ki-
şi olan kah>eci arkadaşıma ver-
mişrim. Oradaki insanlann da bu
yazılan okumasını istivordum. O
da kah venin kapısını içli dışlı >ak-
laşık 60-70 tane llhan Selçuk ya-
zısryla kapladı. Sonra 12 Mart gel-
dL Kapıyı söküp Adana Sıkıyöne-
tim Komulanhğı'na götürdüler,
kapı orada varçılandı."
Piyanist özgttr Aydın
cumartesl günü AKMde
'Ödül
kazanmak
önemli'NURDAN CÎHANŞÜMUL
26. Uluslararası
Müzik Festıvali
Genç SolistJer Dizi-
si' çerçevesınde pi-
yanist Ozgür Aydın
cumartesi günü Ata-
türk Kültür Merkezi
Konser Salonu'nda
saat 17.30'da bir re-
sital verecek. Sanat-
çı. resitalinde Franz Schubert Franz Listz,
Ale\ander Scriabin ve Sergei Rachmani-
nof un yapıtlannı yorumlayacak.
Piyanist Özgür Aydın, geçen yıl Münih
46. Uluslararası ARD Müzik Yanşması'nda
ikincilik ödülünü kazandı; bu yanşmada ay-
nca Wilhelm-Weichsler Müzik Ödülû ile
The Cıty Osnabriick \ e Nıppon Müzik Ödü-
lü'ne layık görüldü.
11 yaşındapıyanoya başlayan Aydın. An-
kara De\ let Konservatuvan'ndan mezun ol-
duktan sonra British Council'den burs alarak
Peter Kattin'le Londra Kraliyet Müzik Ko-
leji'nde çahştı ve TatianaNikolaeva'run mas-
terkurslannakatıldı. Dörtyıldanbuyanada
Alman DAD bursuyla Hannover Musik-
hocschule'de Prof. Karl-Heinz Kammer-
bng'in solistlik sırufında çahşmalanna devam
ediyor.
Özgür Aydın müzik dünyasında iyi bir yer
edinmek için yanşmalara girerek ödül kazan-
manın önemli olduğunu, aksi takdirde kim-
senin konser olanağı sağlamadığmı söylüyor.
En son geçen yı! kazandığı ödülün ardmdan
Almanya'da ve Avrupa'nm bazı kentlerinde
ve Tokyo'da konser vermiş. Özgür Aydın bu
ödülieri kazanmadan önce hiçbir ilginin ol-
madı|ını belırtıyor: "7senediryurtdışında-
yım. L ç sene önce tstanbul Senfoni ve tzmir
Senfoni'vlc çahnakiçin başvunnuştum. ama
yanıt bile vermemişlerdL Eylülden sonra ba-
sında çıkınca ilgi arrü. Ondan önce ilgi yok-
tu. Önce İngilizkrin parasıyla okudum. Hâ-
lâAlmanlardanbursah>orum.Japonlardan
bir sürü para geldi. O zamandan beri Türld-
ye'den hiç kimse desteklemedi. Böyle olması
üzücü. Yurtdışında güçlükle okuyan bir sü-
rü genç müzisyen ^r."
Özgür Aydın, 1994 Dublin, 1995 We-
imarve. 1996 Sydney yanşmalannda finale
kaldı. Sanatçı aynca 1995 yılında Göttin-
gen'de Uluslararası Bremen Yanşması'nda
'Özel Ödül' ve Uluslararası Bremen Yanş-
masında Mozart Ödülü'nü aldı.
Özgür <\vdın. Türkiye'de klasik müziğe
olan ilginin Avrupa'dakine oranla az olduğu-
nudüşünüyor: "Kalitesizmüziklerahntşba-
şuıı gtdivor. Pop müzikte inanılmaz bir pat-
lama \ar. Televtzyunu açfığıru/da mutlaka
pop müzik dinüyorsunuz."
Özgür Aydın. aralık ayında da Tokyo tur-
nesine çıkacak.
Esen Işık, ikinci hsa metrajlıfılminde çocukgözünden kayıplargerçeğiniyansıtıyor
'Sinema,panelden dahaetküV
GÜL ERÇETt.N
Gözaltında kaybedılen kişilerin ya-
kınlan her cumartesi aynı saatte Gala-
tasaray Lisesi'nin önünde toplanarak acı-
nın, hüznün, isyanın fotoğrafını çiziyor-
lar hep birlikte. Bir gece ansızm biri-
leri(?) tarafından evlerinden alınıp so-
ru işaretlenyle dolu bir yere götürülen.
bir daha da izlerine rastlanmayan ka-
yıplan için... Cumartesi Anneleri diyo-
ruz onlara. ama yakmlannı kaybeden
babalar, ablalar, ağabeyler, eşler, sev-
gililer de var aralarında. 'Kayıplan
unutmayacagız' 'Kayıplar bulunsun"
diye isyan ediyorlar. 'Neler oluyor bu
insanlara?" 'Neden kayboluyorlar?'
'Nasıl kaybedüıyorlar' diye sormuyor-
larartık. Bu sorulann yanıtlan isyan et-
tiriyor, bir araya getiriyoronlan. Ya ka-
yıplannı arayamayacak, hatta ne olup
bittigini anlayamayacak kadar minik
olanlar... Babalan, annelen, ablaları,
ağabeyleri kaybedilen çocuklann, bu an-
lamsız gerçekle nasıl başa çıktıklannı
düşündünüz mü hiç?
Kısa metrajla farkh bir dil
Yönetmen Esen Işık, ikinci kısa met-
rajlı filminde kayıplann öyküsüne ço-
cuk bakış açısıyla yaklaşıyor, babası
gözaltında kaybolan bir çocuğa kayıp
kavramını irdeletiyor. 'Babamı Hırsız-
larÇaldı' filmin adı. Füsun Demirel ve
Nurettin Şen'in anneyle babayı can-
landırdığı filmde dört de çocuk rol alı-
>or. Öykünün asıl kahramaru 6.5 yaşın-
daki ABcan Amm'uncanlandırdığı Me-
riç. Babası 'ortada' yok Meriç'in. Bir
gün kardeşlenyle bahçede oynadıkla-
n sırada güpegündüz alıp götürmüşler
babasını. Bizîer bile yaşananlara bir
anlam veremezken Meriç nasıl yanıt
bulsun sorulanna! Büyük dünyasının
gerçeklerinı kavTayamaymca çocuk na-
ifliğiyle fantezilerine sığınıyor. Bu dün-
yada babalar güçlü kuv\'etli olduklan
için hırsızlan dövmüş babası sonra da
kaçıp evin bodrumuna saklanmış. Fan-
tezilerinden sıynlıp büyüklerinden bir
yanıt istediğinde ise tek bir yanıt ala-
biliyor annesinden: 'Babanı Hırsızlar
Çakli™'
Geçen yıl Isviçre'de sinema bölü-
münden mezun olan Esen Işık'ın ya-
nm saat uzunluğundaki filmi şimdiki
zaman. fantezi dünyası ve geriye dönüş-
lerden oluşuyor. Esen Işık. kayıplara
yeni bir bakış açısı getiriyor yapıtıyla.
Film tanıdığımız, gazetelerde, televiz-
yonda görmeye alıştığımız kayıp öykü-
leriyle babanın götürülme anı ve Cu-
martesi Anneleri gerçeği bölümlerin-
de örtüşüyor yalnızca.
Genç yönetmen filmin siyasi neden-
lerle alabilecegi tepkilere hazırlıklı.
Öte yandan kanayan bir yarayı çocuğun
gözüyle anlarmanın kayıp yakınlanna
çok saf ya da naif bir anlatım görüne-
bileceğinden çekıniyor. 'Gerçekö>1fü-
lerini anlatügım kayıp yakınlan yüz-
• 'Babamı Hırsızlar Çaldı'adlı
fılminde. babası gözaltında kaybolan bir
çocuğa kayıp kavramını irdeletiyor Esen
Işık. 'Ölmeye Yatmak' adlı filmiyle
tsviçre'de yabancılar yasasmın
değiştirilmesini sağlayan Esen Işık,
sinemayla kamuoyu yaratmanın daha
kolay olduğunu düşünüyor. Oyuncular
Füsun Demirel ve Nurettin Şen de sessiz
bir çığhk olarak nitelendiriyorlar filmi.
leştikleri gerçek nedeniyle politikleşmiş
insanlar. O anlamda beklentileri fark-
b olacak. Acılannın doğrudan anlarıl-
masınu istiyoriar, bir davanışma rvekli-
vorlar. Konu kayıplar olunca, ele alına-
bilecek pek çok o\ kü v-ar aslında. Aıle-
lerin. kayıplann hatta pohslerin psiko-
k)jisf bile bir film (dabih'r. Ancak ben ola-
yın bu boyutlannın zaten bilindiğini
>"ar sayiyorum. Hepimizin bildiği ger-
çekleri anlatmanın da acnB hakstzhk ota-
cağını düşünmorum. Kullandığım di-
le gelince çocuklann gerçekten bö>le
yaşadığına inandığım için bu anlahmı
yegledim."
'Babamı Hırsızlar Çaidı'nın ilk ga-
lası Türkiye'de gerçekleşecek. Locar-
noFilm Festivali'neyetıştirilmesibek-
lenen film, Isviçre'degösterilecek. Fil-
min kısa metrajlı çekılmesi öncelikle
ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor.
Ancak yönetmen kısa metrajın da ko-
nuyu doğrudan anlatma açısmdan fark-
lt birdil olanağı sağladığını düşünüyor.
Jsviçreli biryapımcının verdiği paray-
la başlanan film için Kültür Bakanlı-
ğı. belediyeler ve vakıflardan destek
sağlanmış.
Füsun Demirel ve Nurettin Şen ses-
siz bir çığlık olarak nitelendiriyorlar
filmi: "Bir kirliliğin ve vahşetin içinde
yaşıyoruz. Bu ortamda söyleyecek sözü
olan birkaç insan var çevremizdc. Bu
bağlamda da Esen'le çahşmanuz hoş
bir buhışma oldu."
Yine aile içi şiddet, cinsel taciz
Esen Işjk'ın bir önceki kısa metraj-
lı filmi 'Olmeye Yatmak', sanatın ya-
şama nasıl müdahale ettiğınin başanlı
bir örneğı. Isvıçre Ulusal Genç Sine-
macılar Festivali'nde ödül kazanan Film,
parlamentoda izlendikten sonra yaban-
cılar kanununda değışikliğe neden ol-
du. 'Ölmeye Yatmak' aile içinde şiddet
kavramını irdeliyor. Isviçre'de yaban-
cı kadınlann yüzde sekseni oturma hak-
lannı evlendiklen erkekler üzerinden alı-
yorlardı. Kadınlann Isviçreli bırerkek-
le beş yıl evli kalmadıklan takdirde ül-
kelennegeri gönderilmelenni zorunlu
kılan kanun, aile içi şiddet ve fiıhuşa yol
açıyordu. Işık, ilk filminde de bu ka-
nundan yola çıkarak gerçekten yaşan-
mış bir öyküyü taşımıştı sinemaya. Ya-
semin Alkaya ve MahirGünşıray'ın rol
aldığı, Yasemın Alkaya'vabırödül ka-
zandıran film büyük yankı getırdi. Re-
ferandum döneminde parlamentoda
gösterilen film sayesınde yabancılar
yasası değiştirildı.
Esen Işık sinemanın ışlevlerini değer-
lendirirken şunlan söylüyor: "Sanat
hep bir şey söylemek için yapılır ashn-
da. Sinemayta daha çokinsana ulaşıyor-
sunuz, bu nedenlekamuouyu varatmak
daha kolay. Bir panelden daha etkili."
Toplumsal. sıyasal politik öykülen
günlük hayatın çok dışına çıkmadan
anlatmayı yeğliyor Işık. Isviçre'de çek-
meyi planladığı bir sonrakı projesinde
aile içi şiddet ve cinsel taciz konulan-
nı irdeleyecek.'Babamı Hırsızlar Çai-
dı'nın Türkiye Büyük Millet Mecli-
si'nde izlenmesini beklemeyecek kadar
tanıyoruz ülkemizin gerçeklerinı aslın-
da. ama yüreğimizin bir yerinde hiç
sönmeyen umut 'keşke'diyor yine de...
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BtRKtYE
Şu Bandrol Sorunu!
Ahmet Cemal ikı hafta üst üste köşesinde, ga-
yet açık bir biçimde yazdı: Bandrolün tehlikelerini,
sansür anlamına geldiğini ve sivilleşmenin ne de-
mek olduğunu.
Ben de bir ay kadar önce bu köşede, Küttür Ba-
kanlığı'nca bandrolle ilgıli yönetmeliğin sansüre yol
açacağını "uygun" bir dılle anlatmaya çalışmıştım.
Ne var kı o günden bu yana işler kızıştı. Üç "önem-
li" yazar kuruluşu bu konuda Kültür Bakanı'nı des-
teklediklerini açıkladı. (Bümem, yetkili organlanna,
üyelerine böylesi yaşamsal bir konuda kararalırken,
danışmışlar mıydı?!)
Kültür Bakanı, hiçbir yazar örgütünün üyesi ol-
mayan birkaç yazar ile görüştü.
Kimi yayıncı da bandrolü destekledi. Son günler-
de kulislerde Kültür Bakanı'nın bandrolün, mes/ek
birliklerince verilmesi için uğraşacağı konuşuldu!
Zaten bu uygulamanın 1 Temmuz'da başlaması
da oldukça güçmüş. Çünkü herhangi ciddi bir ha-
zırlık yokmuş.
Öte yandan çoğu yazar örgütlerinin üyesi olan yü-
ze yakın şaır. yazar ve çevinmen; dernek "yönetim-
lerinin" tam tersıne, bandrol uygulamasını sansür
olarak niteleyerek tepkilerini gösterdi.
İMÇ de bandrol konusunda çok dertli. Bandro-
lün pahalılığından ye gereksinimi karşılayamadı-
ğından şikâyetçı MÜYAP Başkanı Şahin Özer "Bu-
gün bizim düştüğümüz duruma yarın kitap dünya-
sı düşecek. Kendilerinigötürüp kuyuya atıyoriar. Böy-
le bir uygulamayı seçerlerken çok düşünsünler"
demış (Yenı Yüzyıl, 21 Haziran).
Işin bir de başka bir yanı var Bandrolün sokak-
taki korsanı kolay kolay engelleyemeyeceğini bili-
yoruz. Sokaktakı korsanı önlemek için devletın, ön-
celikle hırsızı yakalaması gerekiyor. Devlet soygun-
culan yakalayamıyor ve yakalamak için hiçbir şey
yapmıyor, kıtaba bandrol yapıştıracaksınız diyor.
Yazarların, kitaplarını -12 Eylül anayasasında da
yer alan- serbestçe yayımlama hakkını elinden al-
maya kalkıyor!
Kimi yayıncı ile birlikte birkaç yazar da bu duru-
mu kabul ediyor. Ama onlann kabul etme savı ise,
daha çok yayıncının "kaçak basım" yapmasını de-
netlemekle ılgili!
Yani ortaya çıkan bu yazarlar, kendı yayıncıları-
na bir anlamda "kaçak basım" yapıyorsunuz, "hır-
sızlık" yapıyorsunuz "imasında" bulunuyor.
Işte durum burada çatallaşıyor.
Yayıncılıkta, özellikle de küttür yayıncılığında öy-
le büyük paralar yoktur. Birçok yayıncı; evini, arsa-
sını, babasından anasından kalanı satıp kültüre kü-
çük de olsa bir katkı yapmanın. yayın yapmanın key-
fıni yaşar. Doğru dürüst para kazanamadığı gibi ge-
nellikle de batar.
Onlann böylesıne bir ülkede yayıncılık yapmala-
n, övgüyle karşılanacak bir durumdur.
"Hırsızlık" yapan, "çalan" yayıncı yok mudur?
Yazan sömüren yayıncı yok mudur? Tabii ki vardır.
Kıtabını aynı anda birkaç yayınevine veren yazar ol-
duğu gibi.
Uç yıldır bu köşede perşembeleri yazıyorum. Be-
kirYıldız'ınörneginıkaçkereyazdım, bendeanım-
samıyorum. Şöyle dıyordu: "Türkiye'deyayıncı ile
yazar, aynı iple zirveye tırmanan iki dağcı gibidir."
Evet, bu anlamda yayıncıları savunuyorum. Çün-
kü Türkiye'de yayıncılaria yazartann sorunlan, emek
ile sermaye çelişkisınde odaklanmaz. (Böyle olsay-
dı iş kolaylaşırdı.)
Tam tersine, ekonomik ve politik baskılar karşı-
sında, birlikte "mücadele etme" gerekliliğı doğar.
Bandrolle korsan çözülmez. Korsan, hırsızın pe-
şine düşmekle önlenir. Korsan, kayıt dışı ekonomiy-
le savaşmakla önlenir. Yayıncıyı da -maliyenın dı-
şında- yazann hakkını koruması gereken kuruluş-
lar denetler/denetlemelidır.
Yukarıda da değindığim gibi bakanla görüşen
birkaç yazar, bir anlamda yayıncılan "hırsızlıkla"
suçluyor. Bu yayıncılar kimler? Açıklasınlar biz de
bilelim.
Bu yazarların yayıncıları niye, onlann bu tavırla-
nna tepkı göstermiyorlar? Onu da anlamıyorum!
TYS'nın, Yayıncılar Birliği ile çeşitli konularda
"centilmenlik" anlaşması yapması ve bunu uygu-
latması gerekir. Acaba yazar haklarını savunduğu-
nu ileri süren TYS, bu konuda ne kadar başanlı ol-
muştur!
Sorun, yazarların yayıncılan suçlamasıyla bitmi-
yor. Aynca sorun kişisel de değıl!
Osmanlı'da bandrol benzeri bir mührün olduğu
söyleniyor. Osmanlı'da hilafet de vardı. Osmanlı, mat-
baayı üç yüz yıl geciktirdi. Osmanlı Ibrahim Müte-
ferrika'nın anasından emdiği sütü bumundan ge-
tirdi!
Kimileri de kitabın "/fc/fsa/"lığından, öneminden
dem vurur. Kitabın, öteki ürünlerden "niteliksel"
olarak ayrıldığının altını özenle çızer.
O zaman bırakın da kitaba bandrol yapıştır-
mayalım!
Lüküs Hayat Açıkhava'da
B kültür Senisi - 2. Lluslararası Boğaziçı Festivali
kapsamında yann saat 21.30'da ŞehirTiyatrolan'nca
14 yıldır kapalı gişe olarak sahnelenen Cemal Reşit
Rey ve Ekrem Reşit Rey kardeşlerin Lüküs Hayat
operetı sahnelenecek. Haldun Dormen'in yönettigi
operetin müzıklen Esın Engin'e ait. 1933 yılında
yazılan Lüküs Hayat opereti, sahnelendiği günden bu
vana büyük ilgi göriiyor
Adam Yayınları'ndan Arnold
VVesker Üçlemesi
I Kültür Servisi - Adam Yayınlan. Jngiliz tiyatrosunun
önde gelen adlanndan Arnold VVesker'in üç önemli
oyununu 'Wesker Üçlemesi" adı altında okuyuculara
sunuyor. "Mutfak". 'Dört Mevsim" ve 'Tacir' gibi
yazarın üç değışık dönemınin başanlı örneklerini
ıçeren 'Seçilmış Ov'unlar 1', Adam Yayınlan'ndan
çıkmıştı 'VVesker Üçlemesi Seçılmiş Oyunlar 2'de ise
Wesker'i üne ka\uşturan 'Şehriyeli Tavuk Çorbası',
'Kökler' ve 'Kudüs'ten Söz Edivorum' adlı ov'unlar yer
alıyor. Wesker. bu üçiemede İngıltere'deki ışçı sinıfı
yaşantısını çarpıcı bir şekilde yansıtıyor.
'Ayın ve Yıldızların Şiir
Üzerindeki Etkisi'
• Kültür Senisi - Suna> Akın ve Akgün Akova
cumartesi günü saat 14 00'te Evrensel Kültür
Merkezi'nde 'Ayın ve Yıldızlann Şiir Üzerindeki
Etkisi' başlıklı bir söyleşi gerçekleştirecek. Içlerinde
gökyüzünün, gök cisımlerinin, uzayın ve evrenin yer
aldığı edebi metınlerle bilimsel örneklerin bir arada
ele alınacağı etkinlik bıHminde Sunay Akın ve
Akgün Akova kitaplannı imzalayacak.