25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 1998 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Çeteler ve Kuvayı Milliye... Prof. Dr.SÜLEYMAN ÇELİK Samsım Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ögr. C'yesi S usurluk kazasından sonra man, şanhsıfatlannıkazandırmişlardır. devletiçinesızmışçeteleş- Aynca işgalci güçlerle birlikte, ihanet me olay ının ortaya çıkma- içindeki istanbui hükümeti ve padişahın S! üzerine. çete mensupla- kışkirtmalan sonucu yurdun heryanın- n ve yandaş,lan JCuvayı Mil- da ortaya çıkan iç isyanlann bastınlma- liyecılerle aralannda ilişki sında önemli rol oynamışlardır. devlet içine sızmış çeteleş- me olayının ortaya çıkma- sı üzerine. çete mensupla- n ve yandaş,lan JCuvayı Mil- liyecılerle aralannda ilişki kurmava çalışmışlardır. Gerçekten Kuvayı Milliyecüer baş- langıçta çeteler kurmuşlardır. Kuvayı Milliyecılerin ilk dırenişlerde başanlı olmalan üzerine, halkımızın ulusal duy- gulan ve heyecanı uvanmış; bu duygu- lann daglarda da yankı yapması sonu- cu eşkıyalık yapan bazı adi çetelerde Mil- li Mücadele"ye katılmışlardır, ki bunla- nn ıçinde Birincı Dünva Savaşı'nda si- lahı ile birlikte askerden kaçanlar, ka- tilier ve cezaevi kaçkınlan da bulun- maktadır. Çeteler başlangıçta önemli başanlar sağlamışlar; Batı'da Yunanlıları biryıl- dan daha uzun bır süre, aşağı yukan Milne Hattı'nın gerisindetutmayı başar- mışlar; Güriey'de daha büyük başanlar eldeetmişler; Antep'i, Maraş'ı.Urfa'yı kurtarmışlar ve kentlerine gazi, kahra- Bu çeteler arasında Yöriik Aü Efe gi- bi hiç bozulmadan, yozlaşmadan büyük bir vatan sevgisi ile sonuna kadar Mıl- li Mücadele'ye hizmet edenler olmak- la birlikte, birçoğu zamanla yozlaşma- ya. hata soysuzlaşmaya; mücadeleye ya- rar yerine zarar vermeye başlamışlar- dır. Kazandıklan bir-iki başandan son- ra çete reisleri yörelerinde krallıklannı ilan etmişler ve astığı astık, kestiği kes- tik bir yönetim kurmuşlar, halkı haraca bağlamışlardır. Örneğin. Demirci Meh- met Efe, Eğndır'e geldığınde şanına uy- gun şekılde karşılanmadığını görünce; "Ülen, bizinı geldiğimizi herhalde duy- mamçlar, asıverin 5-10 kişi>i, duvsun- lar" emrini vermiş ve zeybekleri karşı- lanna çıkan ilk insanı hernen ipe çek- mişlerdir. Çerkez Ethem çetesi, Yozgat ısyanını bastırdıktan sonra geri döner- ken köylerı soymuş ve topladıklannı getirip Ankara pazannda satmıştır. Bu arada Ankara toparlanmaya. içte ve dışta varlığını kabul ettırmeye baş- lamıştır. Artık devlet otoritesinin kurul- ması gerekiyordu. Bunun ilk koşulu çe- telenn ortadan kaldınlmasıydı. Çünkü çete, devletın doğasına aykındır. Dev- let demek meşru otonte demektır. Meş- ru otorite ancak düzenli kolluk güçleri, düzenli ordu ile sağlanır. Çetelerle sağ- lamaya çalışırsanız, zamanla her çete reisi kendisinı devlet yerine koymaya başlar. Aynca çeteler şimdiye kadar gö- revlerini yapmış olmakla birlikte sava- şın çete muharebeleriyle kazanılması olanaksızdı. Karşımızdakilerdüzenli bır orduydu ve ona ancak, düzenli bır or- duyla karşt konulabılırdi. İlk direnişlerden sonra geri çekilen ya da oldukları yerlerde kalan Yunanlı- lar yeni kuvvetler getirerek büyük bir yı- ğınak yapmışlardı ve yeniden genel bir saldınya geçmek üzereydiler. Bunun ıçin düzenli ordu bir an önce kurulma- lıydı. Nitekim Yunanlılann yaptıklan bir-ıki saldın karşısında, Çerkez Ethem çetesi dahıl, çeteler bir varlık göstere- memişlerdir. Bu çatışmalaraaskerlerde katılmışlardı veaskerlerle çeteler arasın- da bır eşgüdüm (koordınasyon) sagla- manın olanaksızlığı görülmüştü. Arzu edilen, çetelerin düzenli ordu- nun içinealınmalanydı Çogunlugualın- dı da. Fakat. Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe gibilerinın derebeylik'eri- nı bırakıp düzenli ordunun hiyerarşjk otoritesi altına girmeleri kolay değıldi. Nitekim girmediler. O zaman, sonuç "candan can koparmak da olsa" yapı- lacak iş. kuvvete başvurmaktı ve gere- ği yapıldı. Devlet otoritesi saglandı. O zamankı Büyük Millet Meclısi (BMM) ve hükümeti bu işi birkaç gün ıçinde bitırdı, ki hem düşmanla savaş içın- deydıler (Çerkez Ethem çetesi temiz- lendıkten bir gün sonra Yunanlılar sal- dınyı bütün cepheye yaydılar); hem de o çeteler dev lete kafa tutacak kadargüç- lüydüler. Orneğin, Demirci Efe "Şubi- zim Ankara'ya söz anlatamıyom yahu. Acep bir van\ı esem mi?" dıyebıliyor; Çerkez Ethem. "BMM Başkanı'nı Mec- lis'inönündeasacağıııı*'açıkçasöyleye- bilıyordu. Meclis'te vekomutanlarara- sında dabirçoktaraftan vardı. Bunlar dü- zenli orduya karşı çıkıyor, "Savaşı çete- lere bırakalım" diyorlardı. Günümüze geldigimizde; Susurluk'un üzerinden 2 yıldan uzun bır zaman geç- ti. Ortada bır soruşturma raporundan başkabırşeyyok. Bu arada Susurluk'un devamı olan yeni çetelerle de tanıştık. O zamanki Meclıs ve hükümet üye- leri tahta sıralarda oturuyor, yatılı okul koguşlannda, ot yataklarda yatıyorlar- dı. Şimdikıler dünyanın en lüks mecli- sınde çalışıyor, bir buçuk milyarlık it- hal koltuklarda oturuyorlar. Demek kj sorunlan koltuklar çözmüvor, insanlar çözüyor. Zaten tahta sıralarda oturanla- nn veot yataklarda yatanlann neleryap- tıklannı, nelerle ugraştıklannı bılsey- dık; yani tanhımızı bılseydık, tarih bi- lincinesahipolsaydık. ne çeteler kurar- dık, ne çete gibi resmi silahlı güçler, ne de koruculuk kurumu oluştururduk. Çünkü tüm bunlann devlefin meşru oto- ritesini zayıflatacaklannı ve kutsallaş- tırmayaçalıştığımızdevletıiçtenkemir- meye başlayacaklannı öngörebilirdik. Bu arada akıllannı Kemalizmle boz- muş ve Susurluk'u da Kemalizme ya- mamaya çalışan malum çok bilmişlere de Allah'tan biraz akıl ve tarih bilinci dilemektenbaşkaelimizdenbırşeygel- miyor. ARADA BİR VEDAT GÜNYOL Uygarlığın Bamteli Geçen gün Italya'daki bir genç dosta mektup yollamak üzere, Cevizli'den (ki burası bir köy) kal- kıp Maltepe PTT'sine gittim. Günlerden cumarte- si olduğu için, yalnız bir gişe mektup kabul edi- yordu. Oldukça yüklü zarfı uzattım. Iki bayan gö- revli zarfı tarttı, fiyatını söyledı. Ben de teşekkür ederim dedim içtenlikle. Ama önde duran, uygar kılıklı bayan, suratıma bile bakmadan, teşekkürü- mü duymazlıktan gelerek başını çevirdi, yanıt ver- medi. Burkuldum. Uygar dünyada hiçbirteşekkür yanıtsız kalamazdı. Bayan görevli niye teşekkürüme yanıt verme- mişti, ak saçlanmı hesaba katarak, teşekkürüme güler yüzle yanıt vermesi o kadar güç müydü? Insandan insana, bir saygı, bir sıcak ilgi, en azın- dan bir merhaba aldı-verdisi olmazsa, bir toplum- da, bir arada yaşamanın ne anlamı kalır ki? Işte ben, bu yanıtsız kalan teşekkür olayında buluyo- rum uygarlığın bamtelini. Bu, insandan insana yansıyan, hoşgörü ile besli bir karşılıklı insanca ile- tişim, bence uygarlığın vazgeçilmez bir öğesi, hat- ta hatta özüdür. Düşünüyorum da, postadakı görevli bayan, tür- banlı olmadığına göre, en azından kadın-erkek üişkilerinde,(özelJiWe resmi ilişkilerinde) bağnaz ola- mazdı. Kadın eli sıkmayan belediye başkanlarının bulunduğu bir ülkede yaşadığımızı unutmayarak düşünelim bir. Başını örterek namuslu olacağını sanan, öbiir dünyada (var mı ki) cennetin kapılarında direnme- den şaraplı, hurili, gılmanlı bir yaşam çizgisinde mutluluğa ereceğine ınandırılmış genç kızlarımı- za, kim ve ne zaman bilim ve akıl doğrultusunda yol göstericilik edecektir. Uygarlığı Atatürk üstlenmış ve halkına arma- ğan etmışti. Uygarlık Osmanlı döneminde yok muydu? Vardı, hem de en içtenlikli şairlerın dize- lerinde yerli yerini bulmuştu. Uygarlığın formülünü nezaket kavramında dile getiren şairin şu dizesinde yatıyor bence uygarlı- ğın bamteli: "Haddeden geçmiş nezaket, yalü-bâl olmuş sana" Uygarlığın nezakette filizlenip yeşerdiğini, yeşe- rebileceğini bundan daha güzel hangi dize dile ge- tireb/lir ki? Evet, uygarlık, nezaket düzeyine ulaşmış ol- makla başlar ve onunla sürüp gider. Uygarlık, her şeyden önce bir nezaket sorunu- dur. Işte bamteli de budur. Sözlüklerde nezaketin karşılığını ararken şu sözcüklerle karşılaştım: In- celik, soyluluk, centilmenlik, kibarlık, tatlılık, hoş- görü vb. Bugün ülkemizde bu nitelikler kımde var? Köy- de olsun, kentte olsun, geleneklerle beslı, Türk in- sanının mayasında saklı nezaket tohumlannı ko- rumuş insanlarda. Eğitimde Yolumuza Işık Tutan Bir Yapıt MEHMET BAŞARAJN B üyük egitimcı Ismail Hakkı Ton- guç'a göre Gumhuriyet dönemı egı- timı Kurtuluş Savaşı 'nın eğitim ke- sıminde sürdürümü olmalıdır. Mi- sak-ı Milli ile sınırlan çizilen top- ragın yurtlaşması, o topraklar üze- rinde yaşayanlann gerçek kurtuluşa ulaşmalan. eğitim yoluyla olanaklıdır. Böyle bir egıtım. bilı- min verilerine yaslanarak kendi koşullanmıza gö- re bıçimlenecek, gelışecektin "Cumhuriyetin ortaya attığı yeni değerlere ve iş- lere göre bir Ûköğretim örgiitü kurmak zorunlu- luğu vardır. Bu yapılmazsa, en giiçlü ilkeler bile bü- yük halk kitielerinc mal edilnıeden kalmava mah- kûm olacakb. Yeni gereksinimleri,\ eni örgüt ve bu örgüte konacak >eni insan tipkri ilt beslenıek zo- runluluğunu gerçekleştirmemiz ve karşılaşılacak engelleri yenmemiz" gerektır. Tonguç, Mustafa Kemal gıbı Rumeli"nden ge- len, O'nun dünya ağalanna karşı yürüttüğü sava- şı en iyı anlayan, kendini bu savaşı sürdürmeye ada- yan bir kişidir. Dünya egitimine katkı sayılacak yep- yeni bireğitim atılımı yaratacak bilgi ve deneyim donanımı vardır. Topragını ekime hazırlayan ay- dın bir köylü kadar da iş ve eylem adamıdır. On- lü deyışle: u Topraktan öğrenip kitapsız bitendir". Ve bır "halden anlavandır" o._ Saffet Ankan'ın'Ilköğretin| r Çenel Alûdürlö- gü'ne getirildıgi gürıden beri, tüm msanjmızı ya- şayan, yaşatan eğitim hakkma kavu^turrnâ konu- sunda beyin yormaktadır. Önce "Kö>de Eğitiın'" (1938)ardmdan Canlandınlacak Köv yapıtını ya- yımlar( 1939). Girişeceği işte, Kurtuluş Savaşf nın sürdürümü niteliğinde bireğitim savaşımını ger- çekleştırmede. ışıldagı bilimdir. Eğitimcimızkarşılaşacagı zorluklan çok iyi bil- mektedir: "_bü\1ik sıkıntılar çekilecek. Belirtiler görülmeve başladj bile. Ağızlan köpürerek bu işin karşısına çıkacak olanlar, yan okumuş sözde a>- dınlar. rahatlannın bozulacağından korkan yöne- tkiier, çıkariannın zarara uğrayacağından ürken ağalar. kodamanlardır bunlar. Tüm bunJan va- kınmadan sindirme ustalığı gösterme zorunlulu- ğu da sırtımıza v'üklenecek-. Her şe> var bunun so-. nunda..." (Bır egitim devrimcısi: Ismail Hakkı Tonguç (Yaşamı, öğretisi, eylemi) Engin Tonguç, s. 401 Henüz. 1939 Birincı Maarif Şûrası toplanma- mıştır. 1938 ara seçimleri ardından Ali Fuat Ce- besoj'bakan olmuş (1939), FethiOkvar, Adlıye Ba- kanlığı'na getırilmiştır. Beş ay sonra da Rauf Or- bay,milletvekili olacaktır. Ismet fnönü, Kurtuluş Savaşı'na katılmış eskı muhaliflerle bır banşma, uzlaşma ortamı yaratmaya çalışmaktadır. Egıtmen kurslan açılmıştı; dört köy öğretmen okulu. yeni atılımın başlangıcıydı. Ama Tonguç, Canlandınlacak Köv kıtabıyla şu gerçegı vurgu- luyordu: Köyü plansız, bilınçsız, mihaniki çaba- larla kalkındırmaya çalışmak, boşuna çabadır. "Köv ü kalkındırmaya değiL kendi ögeleriyle icin- den canlandırmaya çahşmak ve büinçiendjrmek" gereklı. "Ona göreçağdaşlaşma, uvgaıiaşmayal- nız kalkınma kavramı ile belirlcnen maddesel ge- lişme ile sağlanamazdı. Önce bilinçlendirilmiş ye- ni tip insanı yararmak gerekiyordu. Kövün içinden canlandınlması bu dcmekri. Bu insan, kalkınma- yı sağlamak için ağırlığını koyacak ve onu gerçek- ^kştirecekti. Bilinçji yeni insanm bir güç oiarakör- / giUenJnesL t#plu|nsaL>e $jK asfl ağrlıjjfmkovjıa- *;"^ı fletophımsal e^ftsi^ikkr. s^fnörumiadan kakfa- nlabüirdi. O zaman kalkınma basanlabilirdi. Bir * başkâ deyişle': bu. halkın kendi kendini yönetme- si,gerçek Cumhuriyet yönetimini. halkın erkinin ve istencinin egemenliğini kurmak demekti." (En- gin Tonguç). Tonguç, Kerschensteiner'ı de Rus egititnci Blons- ki'yi de çok iyi biliyordu. Onlar kendi toplumla- nnın gelişim aşamasına uygun düşen bir "işeğiti- mi" ilkesi ardındaydılar. Ama, Türk toplumu ya- n feodal bir toplumdu. Rönesans, reform. aydın- lanma. sanayi devrimleri semtine ugramamıştı. "Canlanma", bızım ıçın can alıcı bir eğitim teri- mıydi. Eski üretim yaşamının degişmesi. o üretimin ya- rattıgı koşullanmışlıklardan kurtulmak, düşünsel, ekınsel, duygusal yaşamın bir bütün olarak geliş- tırilmesi. Yazgıcılıktan, donmuşluktan. ölgünlük- ten kurtulup özbenligıne kavuşup canlanmak... "Celeceğin anahtan eğitimdir" dıyen Bertrand Russeil da ideal insana temel olabilecek özellik- len saptarken şunlan sıralıyordu: Canlılık, yiğjt- lik, duyarhk, aklı geliştirme- Evet, Tonguç"un. sagcısmın da solcusunun da eleştırdigi Tonguç'un amacı, egitim yoluyla kö- yü, Türk toplumunu canlandırmakü. Bu düşüncenın ürünüdur Köy Enstıtüleri. Bu yüz- den. bir okuma yazma seferberligı değil, halk ya- ratıcılıgını devindiren bır ekın ve eğitim karizma- sı başlatılmıştır ülkede. Bugünlerde Köy Enstıtülen ve Çagdaş Egitim Vakfı üçüncü basısını yaptı Eğitim Vbluyla Can- landınlacak Köy'ün. Geçmiş dönemlere ve günü- müze, hatta geleceğimize ışık tutan bir temel ya- pıt bu. Eili yıl sonra kitabı yeniden okurken Ton- guç daha birbüyüyorgözümüzde... Elli yıldan bu yana, Çumhuriyet'e ve Kurtuluş Savaşf nın sür- dürümü nıteliğindeki eğitim atılımına yapılan iha- netler, Atatürk yolundan sapma daha bir somut- laşıyor. Sekiz yıllık egitime geçmek yetmez. bunun bir ana felsefeye dayandınlması gerekir. Türkiye'yi can^ındncnbir eğıWn dizgesioı,gerçekleştirebi- lıyor muyuiîWîilınçli bir planıfnız, izlencemiz, Kurtıİfvı? Savaşı özünde bir inarıcımız var mı bu-" nün ıçih? Dünyadayaşanan gelrşmeler, Tonguç'un "Eğm'm yoluyla canlandınlacak toplum" görüşü- nü dogruladı. Kendısıne acılar çektırdığimiz bü- yük eğıtımci, Kurtuluş Savaşı'nın önd.eri Musta- fa Kemal'in yanında, bu savaşı eğitim kesiminde sürdüren eğitimci olarak tarihte yerini aldı. Oku- yun. Engin Tonguç'un hazırladığı. "Bir Eğitim Devrimcisi: İsmail Hakkı Tonguç (.vaşanu, öğreti- si, eylemi) adlı yapıtı ve Eğitim Yoluyla Canlandı- nlacak Köy"ü siz de katılacaksınız bu kanıya. Ölümünün 38. yılında Tonguç'a saygılar- SSK Hastanelerinin Özelleştirilmesi B ir taşınmazın (gayrimenkulun) kamulaştınlması için onun özel mülkıyette. özelleştirilebilmesı ıçin de kamu mülkiyetinde bulunması yönetsel (idari) ışlemin olmazsa olmaz koşuludur. Ticaret hukukunu çok iyi bildiğini sandığımız, ekonomi dalında Prof. Dr. unvanlı Tansu ÇUIer. kooperatıflenn kamu kuruluşu olmayıp bırer tican kuruluş olduğunu bilmedigınden TARlŞ'ı özelleştirmeye kalkışmıştı. Şimdi de SSK hastanelerinin özel mülkıyette olmadıklannı bilmelenne karşın kamu mülkiyetinde de olmadıklannı düşünemeyen hükümet üyeleri, bu hastanelen özelleştırecek kanun hükmünü saglık sigortası kanun taslağı kapsamma almış bulunuyorlar. SSK hastanelerinin intifa (menfaat-yararlanma) haklan onlann yatınm bedellerini ücretlerinden kesilen primlerle karşılayan ve kamunun yalnızca bir kesimini oluşturan işçilerle ışçi emekhlerine aittir. Özelleştırme işlemi tamamlandıgında SSK Genel Müdürlüğü, hükümet baskısı ile işçi ve ışçi emeklileri adına intifa hakkını kullanmaz ve bu hastanelenn çıplak mülkiyet haklannı devralacak özel kuruluşların hastaneleri işletmelerinı engellemezse. ışçiler ve ışçi emeklileri kendileri açacaklan davalarla hastanelenn özel kuruluşlar tarafından işletılmesini engellerler. Engelleme için birtek işçinin ya da işçi emeklisinin dava açması yeterlidir. İşçi ve ışçi emeklilen bir saglık kooperatifinde örgütlenerek intifa haklannı bu kooperatif aracılıgı ile de kullanabilirler. SSK hastanelerine sahıp olmak ıçın agzını şapırdatanlar dikkatli olsunlar, her kuşun eti yenmez. Sanılmasın kı SSK hastaneleri özel sektörün eline geçınce saglık hizmeti verme işlevlerini sürdürebilecekler. Özelleştirilen Söke Çimento Fabrikası üretim yapmıvor. lmara açılmak için sıra bekleniyor ki rant saglanabılsın. Işçiler ve işçi emeklileri hastanesiz de ölebilirler. Özel sektör tarafından rant sağlanması değil de işletilmesi öngörülen kamu yatınmlannın mülkiyet haklannın devn amaç olmamalıdır. Bu yatırımları gerçekten işletmek ve ülkeye yararlı olmak isteyenler, yatınm amaçlanna uygun işletmek koşulu ile ve (50) yıllık süre ile onlan kiralayarak da işletme amaçlanna ulaşabilirler. Eğer gerçek amaçlan rant sağlamak degil ise. Ceneiz Alatlı Y. Muh. Mimar PENCERE Zonguldak Yerelinden Evrensele. Zonguldak çoğu kişinin gözünde kara kömür ocaklanyla insan yutan bircanavar!.. Edebiyatımı- zın şiirine, öyküsüne de böyle girmiş; Mehmet Seyda 'Yanartaş' adlı romanının başına şu dörtlü- ğü koymuş: "Açılmış yerin altına *• Sayısız kara kanlı kapak Bu kapaklar üstüne kurulmuş Zonguldak" Karadeniz'in bu güzel kenti, maden kömürü ya- taklan yüzünden insanlık tariniyle birebir değişimi yaşamış; 19'uncu yüzyılın ilk çeyregınde Ingilızler, 20'nci yüzyılın ilk çeyregınde Fransızlar Zonguldak yöresine ilgi duyuyorlar; 1920'de Ingiliz Istanbul'u, Fransız Zonguldak'ı işgal ediyor. Nedeni belli... 1820 dünyasında kullanılan toplam enerjide odu- nun payı yüzde 90'ı oluşturuyor; 1880'de kömürün payı yüzde 40'a yükseliyor, 1910'da yüzde 80'i aşı- yor. Emperyalizm Zonguldak'tan nasıl uzak du- rur?.. Yörenin yeraltındaki fosil yakıtları dünya ça- pında birhazine... Osmanlı imparatorluğu'nda Zonguldak'ın geliş- mesi "yansömürge" koşullanna uygun; Cumhuri- yet döneminde gerçek kimliğine kavuşan Zongul- dak, Türkiye'yi ısıtan, gelişmekte olan sanayi kesi- mine demirini çeliğini sağlayan il oluyor. • Çağımız dünyasını anlamak için enerjinin tarih ve coğrafyasını bellemek gerek... Güneş bütün enerjilerin kökeni!.. Güneş olmasa, insan tükenir. Uygarlık enerji demektir. Kol gücünü rahatça kullanmak için toplum köleliği oluşturdu; rüzgânn ve suyun gizil güçlerıni kullandı; sonra fo- sil yakıtları buldu; maden kömürü, ardından petrol ve doğalgaz!.. Sonunda nükleer enerji... ABD'nin süpergücüyleyeryüzünedayattığı 'Ye- ni Dünya Düzeni' gezegenimizdeki enerji coğraf- yasına göre biçimlenryor. Orta Asya ile Ortadoğu, petrol ve doğalgaz kaynaklarıyla belirleyıcidir. Es- ki 'Ipek Vb/u'nun geçtiği yöreler, yeni Haçlı Sefer- len'nin enerji güzengâhı!.. Sömürgecilik yeni kılığıy- la bu coğrafyanın jandarması!.. Kömür gözden düşünce Zonguldak da gözden düştü. Turgut Özal ne demişti: "Kömür ocaklan- nı kapatıp işçilere parasını versem bu iş bana da- ha ucuza gelır." Hazretin böyle buluşları vardı. Çı- k/ta muzu ithal edip muz üreticilerinin canına oku- mamış mıydı!.. "Demiryolu komünistlerin işidir" diyen kimdi?.. Kırk yıldan bu yana Türkiye'de akıl almaz işler ya- pıldı. Yük ve yolcu taşımacılığını yüzde 95 karayo- İuna bağlayıp demiryollannı yok eden biz değil mi- yiz!.. Avrupa'da ve Âmerika'da yük ve yolcu ulaşı- mı, karayollanyla demiryollan arasında yan yarıya paylaşılmış; bizde demiryollan harabe, karayollan mezbaha!.. Maden kömürü ve demir-çelik işinde de benze- ri bir cinayet işleniyor; ölüm fermanı, katilin değil, Zonguldaklının boynuna asılıyor. * .. •-- •' : L Türkiye yannları belirsiz enerji dünyasında Âna- dolu'nun madenlerinı korumak, üretimini sürdürmek, yeni teknolojiyi izlemek zorundadır. Yannı bugünden düşünmenin saymakla bitmez yararlan var. Petrol kaynaklannın ömrü ne kadar?.. Doğalgazın yazgısı ne olacak?.. Nükleer santralla- nn çevreye etkileri hesaplanabilir mi?.. Enerji üre- timinde yakıt ısıyı yükseltirken, bilim adamlan 'so- ğuk füzyon'u bulurlarsa ne olacak?.. GAP barajlannda toplanan su, hidrolik enerjiyle Diyarbakır'ın yazgısını değiştirmeye hazırlanırken, Zonguldak'taki kömürü gözden çıkanp bölgenin üs- tüne çarpı işareti mi koyacağız?.. Zonguldak yanna güvenle bakamıyor... Türkiye bakabiliyor mu?.. Ikisi birbirine bağlıdır. CfTLL \tıul mv\afede Tatil ve Seminer organizasyonlannız için en yaktn eviniz Karadenize sıfir konumda Kapalı ve Açık YBzme Havuzu; Manzaraya hakim Sauna, Jakuzi ve Fitness Center; Bilardo, Masa Tenisi ve Oyun salonlan. Toplantı Salonlan; Tüm odalarda TV, Minibar, Saç kurutma.. Her hafia sonu Restaurant ve Tafbar'da Canh müzik.. Cuma-Pazar2 gece 1 H a f t a 7 gece 20.0OO.0O0 56.00O.0OO 4lpl)\ Ka\:l(1374ı611 37 <«t AYŞE VE ANNESİNİN PEK ÇOK ORTAK YANLARI VAR. OSTEOPOROZ VE KlRIKLARIN ONLARDAN BlRİ OLMAStNA İZİN ViRMEYİN CSIBMIS H E R •;\H HAYATININ KALAN 1ANINDA OSTEOPOROZ KIRIK OLU5MA 40 OLDUCSU TAHMIN ' KAOlNrtl HAYAT1 «ELLIKLE MENOPOZDAN SONRA, İLERİ YAŞLARDA GORULEN BOr İ5ALMASI VE KAMBURLAŞMANIN YAŞLILIĞIN DOĞAL BİR ŞUREÇİ OI-DUĞUNU İÜ5ÜNDÜNÜZ BtJ YANLIS BIR GÖRÜSTÜR OSTEOPOROZUN DOĞAl kSLANMA SUFJECININ SONUCU OLMADIGINI ARTlK İARK £D1N. EĞER MENOPOZA GIRMİŞSENİZ, OSTEOPOROZA BAGLI OMURGA. Fl RILECl Vt KALCA KIRIKUVRINDAN OTURU YATAGA eAGLANABIUR UfMAM HİSRİHI •fİTTİR. OSTEOPOROZ LAKAT KALABILIR, HATTA ÖL E B İ L I RS I N I Z K O N S E Y İ ? < t H A Z İ R A N O U N V A C İ N İ L K A D I M I A T I N . O O K T O R U N U Z U U Ş Ü N U N ,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear