23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26NİSAN1998PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER İnsan Seven Radyo ÇELİK GÜLERSOY B u tuhaf başlığın ne anlama geldiğini açıklamadan önce, bir alışkanlığımdan söz etmeliyim: Cum- huriyet'te bırkaç kez yazdım ya: Huyum kurusun, klasik Batı müziğine tutkunum, günde bir- kaç saat, sevdiğim eski dünyanın ustalarını dinlemeden edemem. Özellikle. kendimce önemli saydı- ğım bir şeyler yazarken. odayı, ar- ka planda. o tür ses uyumlan dol- durmalıdır. Birçok özlemimizin ya- nından bile geçmeyen devletimiz var olsun. o konuda bir boşluğu dol- duruyor. Ben de istasyon ayannı sü- rekli FM 88.2 sayısında tutuyor ve belli saatlerde mandala basmakla yetiniyorum. Gerçi yönetıcilerin günde birkaç kez caz ve pop heveslilenne de hiz- met merakı tutuyor ama, "O kadar kusur kadı kızmda da olur!" Rad- yo ile ilişkim, böyle. Ama hemen ek- lemeliyim ki, bu müzik zevki de elimden almmış bulunuyor. Onu da anlatayım: Kışın en sert günleri geçer geç- mez, iki yıldır, daha mart sonunda Büyükada'ya "sığmıyorum". Ama radyom. eski radyo değil. Daha doğ- rusu bir "Trans-Ocean" olan. kutu ve makine aynı da içi huysuzlaştı: Günün bir bölümünde, parazit ya- pıyor. "Buna da ne oldu, hey Tan- nm!" diye söylenip durdum. Bak- tırdım. Çare yok. Belli saatlerde. bildiğini okuyor. Geçenlerde yardımcım genç adam, odanın tozunu alıyor, ben iç odada "bermûtad". okuyorum, bi- zim radyo da. çocuk açmış, hafıf ses- le bozuk-mozuk bir şeyler çalıyor. Az sonra bu Aligeldi ve bana "bi- limsel" bir gerçeği haber verdi: "Efendim, bu radyoinsan seveyyo!" Bu şaşırtıcı yargının ne demek ol- duğunu ona sordum: Önünde bir insan durduğu zaman düzgünleşi- yor. yani sesler düzeliyor, önünden çekilince yine bozuluyormuş. Bu ilginç gerçeği bir de kendim dene- mek üzere, bizim u TransOcean'"m başına gittim. İnanılır şey değil. de- diği doğru. Ali, basit işlerin dışın- da önemli bir konuda işe yaramış ol- manın gururu ile. mutfağa indi. Ben- se bir koltuğa çöküp, düşüncelere daldım: Lisedeyken, flzikte (ve matema- tikte) çok kötü bir öğrenciydim. Oradan öğrendiklerimle şu radyo olayını kesinlikle çözemezdım. Ama felsefede iyiydim: Mantık okumuş- tum. Bana göre akıl ve mantık, her şeyin. yani hukukun. hekimliğin. ekonominin... temeli idi ve o alan- da geçerli olan 4 kuraldan biri, "bir- likte değişmeler" idi. Bir şey deği- şirken başka bir şey de ona uyuyor- sa, aralannda neden-sonuç ilişkisi vardemekti. Bizim radyoyu etkile- yen -hem de güçlü- ve ters yani he- sap dışı bir akım olmahydı ki. ya- yını bozsun. Akım, önüne bir engel gelince kesiliyordu. O aşamada, im- dadıma hukuk öğrenimim yetişti: Mecellenin ünlü kurah aklıma gel- di: "Mâni zâil oldukta, memnû av- detediyor"du. Bunlan anlamak iyiydi de, beni rahatlatmadı ki! Tersine, kaygılara düştüm: Radyoyu bozan elektrik akımı, bize ne yapıyordu? Öyle ya, radyo ister çalsın. ister çalmasın, oda de- mek ki. Tann'nın belası ve de gö- ze görünmeyen ışınlarla (ışın mıdır?) her an zaten dolu ki. mandala basar basmaz sesini de duyurur hale ge- liyor. Buyrun bakalım. lstanbuFun. gö- züne giren hava pisliğinden kaçıp - rutubetine ve başta sağlık yardımı- çeşitli yoksunluklanna katlanarak bir adaya sığın, aynı tstanbul"un bu kez hiç görünmeyen belaları, gelip yi- ne seni bulsun. Bu gerçeğin bilincine vannca, ön- ce. Ba\ an Farsakoğlu'ndan duydu- ğum bir özdeyiş aklıma düştü: "Kir- limahalledetemizevkalmaz!" Son- ra, oturduğum yerde. öbür bıldikle- rim. yani daha önce öğrendiklerim. birfilm şeridi gibi akmayabaşladı: Birkaç yıl önce Paris'te hastane- lere başvurularartmış: Yakınmalar, belli odaklardatoplanıyormuş: Baş ağnsı, uykusuzluk. yorgunluk.. Ya- ni sinirsel kökenliler. Paris'te he- kimler bizimkilerin çoğu gibi her- kesi hemencecik "MR" çektirme- ye postalamıyormuş demek ki. otu- rup istatistikler yapmaya başlamış- lar: Hangi yaş gruplarında bu has- talıklar beliriyor? Her vaştan insan çıkmış. Meslek- lere göre incelemişler. Herişkolun- da var. Uzatmayayım. birinin aklı- na "topografik" inceleme gelmiş: Hangi semtlerden geliyor bunlar? Bakmışlar ki. herkes Eyfel Kulesi çe\resinden! Doktorlar kalkmış, o korkunç demirazmanının yönetici- lerine gitmişler: "FM vericüerinin gücünün arttınldığını" öğrenmiş- ler. Fransız doktorlan, gerçekten, öz- verilerinden dolayı kutlamak gerek. Ama ne pratik sonucu olur bunun? Hiç. Ünlü fıkradaki gibi; "lOvilsı- kıntıçekeceksin'"demiş falcı. Adam sormuş. "Sonra zengin olacak mı- yım?" "Hayır. alışacaksın!" Bunlan akhmdan geçirirken, göz- lerim karşıda Kmalı Ada'ya takıl- dı: Aman Tannm. ada adalıktan çık- mış, anten ormanına dönmüş. Yan- sıtıcılar. kim bilir çevreye ne güçlü elektrik akımlan sav uruyor. Bu aşamada, bir-iki yıl önce Cum- huriyet'teki dostlarla buluştuğum bir yemekte. benimle tanışmak için gelen Ermeni Patriği Yekili Sayın Mutafyan'ın bana verdiği bir bilgi, aklıma düştü: Hekimler, doğum ya- pacak hanımlan Kınalı'daoturtmu- yormuş. Yoksa ya düşükler. ya sakat do- ğumlar oluyormuş. Bu biberli bil- gi. beni daha eski tarihh ufuklara uçurdu: Yıllar önce Stern'e abone iken. Almanya'da -asit yağmuru da olmayan- bir bölgede ağaçlann ku- ruduğunu gözlemleyen bir bilgin grubunun, ormanda aylarca kamp kurup ölçümler yaptığını, sonunda suçluyu bulduklarını okumuştum ya: Çevredeki radar dalgalan! Sonra Almanya'dan, kendi yurdu- ma döndü belleğim: Bir radar yağ- murunun tam altına düşen geniş bir araziyi. tam 4 yıl süren, günahsız ama bilincsiz bir sabırla, hisse top- layarak satın alan. sonra koca bir mü- zik salonu içermesi için bir saray yav- rusu yaptırarak içine giren, ama da- ha ilk gece garip kulak çınlamalan ile hülyalan başına yıkılan, sonra dostu Jak Deleon'un uyarıları ve ABD'den \erdıği örneklerle. o mül- künü yok pahasına satıp çıkan adam da. ben değil miydim? 6 yıl önce mı- sır ektiği yerlere 40 villa yapıldığı- nı gören talihsiz kimdi? Ornekleri ve yaşanmış deneyleri bir yana biraktım. Teknolojinin gü- cü ve kitlelerin de bilinçsizce kon- fora düşkünlükleri karşısmda, yapa- cak hıçbir şey bulunmadığını bili- yorum. Özellikle, bir kuzey ülkesinde 25 yıl elektronik mühendisi olarak çalışmış bir Türk uzmanı da dinle- dikten ve cep telefonlannın yol aç- tığı belaların kamuoyuna yansıma- sının hangi yöntemle önlendiğini, öğrendikten sonra... Tek şaştığım. insanlann hâlâ na- sıl. her şeyden habersiz ya da her be- lirtiye karşı duyarsız olarak, günlük mutluluklarla yuvarlanıp gidebildi- ği. Bunu hiç anlamıyorum. Bilme- nin yaran olmayabilir, ama bilgi ve bilinç, insan olmanın iki gereğidir. Bu yazıyı. edebiyat tarihimizden bir sayfa ile bitireyim: Büyük dos- tum Abdülhak Şinasi Hisar'ın Ah- met Haşim üstüne yazdığı kitapta. Haşim'in ağzından, halka ve oku- yuculara yönelik, sitem dolu, ama çok da şairane olan, sorular vardır. Hisar, 1962"de yüksek tavanlı, ge- niş panoramalı Ayazpaşa Apaıtma- m'ndan parasızlık nedeniyle çık- mak zorunda kalmış, Cihangir'de küçük bir daireye geçmişti. Başta perdeler olmak üzere hiçbir eşya, ye- ni eve uymamıştı. Taşıyıcılar her şeyi yığmtı halinde bırakıp gitmiş- ti.' O akşamüstü kendisine koştu- ğumda, onu yıkılmış bir halde bul- muş. bari bir teselli olsun diye Var- lık'ta o gün çıkmış olan yazımı oku- muştum. Yorgun başı kadife koltu- ğa dayalı, gözlerinden iki yana sı- zan yaşlarla, kendi sorulannı. benim ağzımdan dinlemişti: "Şiirlerim, gökyüzünün lâcivert kumaşuıa taküı mücevherler gibi parlıyordu. Onian görmediniz mi? Nasıİ görmeyebildiniz?" Bu gör- kemli sıtemleri, günümüze uyarla- yarak ve herkesi yoldan çevirerek, sormak isterdim: Yer yuvarlağının tepesinden, 200 km'lik buz kütle- leri, kopup kopup iniyor. Dünyayı bir yerlerde seller götürüyor, onun hemen yani başında ise kuraklıktan ormanlar tutuşuyor. lstanbul'a, gelelim. Hangi birini sayayım: 30 günün 20 günü. yoğun bir sis, kirli bir yorgan gibi örtüyor bu şehri. Milyonlarca insanın tepe- sinden. yüksek gerilim hatlan geçi- yor. Masmavi semalan, tertemiz rüz- gârlan, unuttuk. Boğaziçi'nde bile artık hava akımı yok. Kırlar, çiçek- ler, kelebekler... bizi bıraktı, gitti. On- lann yerine, her yanımız elektrik. Herkesin kulağında, cep telefonu. O küçük sopayı beynine tutan safdil, uzayla bağlantı kurduğunu bile bil- miyor. Sağımız solumuz, faks, teleks, internet... akımı ile dolu. Bunlar yetmedi. şimdi de "deniz trafiğini denetleme" amacıyla Boğaz'ın iki yani radarlarla donatılacak. Hepsinın, yani bunca elektrik yü- künün, sağlığınıza etkisini, görmü- yor musunuz? Nasıl görmeyebiliyor- sunuz? YAZIHAN ASLM HLTOIK MAHKEMESt'NDEN 1997 214 Da\acı Hazıne \ekılı tarafından davalı Ismail Türk aleyhıne mahkememıze açılan men-ı müdaha- le kal \e taEmınat davasının yapılan açık yargılama- sı sırasında verılen ara karar gereğince. Tüm arama- lara rağmen adresı meçhul olup bulunamayan tsma- ıl Türk"ün ılanen teblıgat yapılmasına karar venlmış olup duruşma günü olan 12.5 1998 günü saat 09.30"da mahkemeye bizzat gelmesı veya kendisıni bir vekılle tetnsil ettırmesı, gelmediği takdirde yar- gılamaya devam ohınacağı. ışbu davetiye yerine ge- çerlı olmak kaydıyla ılanen teblığı olunur. 17.3.1998 'Basm: 16601 PENCERE Çevre Ulkş Değil, Merkez Ülke... Osmanlı aydını 19'uncu yüzyılda Avrupa'ya ayak basınca feleğini şaşırdı. Ziya Paşa'nın ikilisi: "Diyarı küfrü gezdim, beldeler kâşaneler gör- düm Dolaştım mülkü islamı, bütün viraneler gördüm" 20'nci yüzyılın ortasında Aziz Nesin, Ziya Paşa'ya mizahla katkıda bulundu: "EllerAy'a Bizyaya" • 21 'inci yüzyılın eli kula- ğında, ama, bu tür edebi- yat gazete köşelerinden eksilmiyor. Oysa Batı ile farkımızı görmek için, artık ne şaire gerek var, ne ya- zara!.. lletişim devrimi sağ olsun!.. Televizyonun düğ- mesine bastın mı, ekran şenleniyor; "Diyan Küfr"ün bütün "beldelerini, kâşane- lerini" görüyoruz, "mülkü Islamın viraneleri" de ser- gileniyor. Köşe yazarlan- mız yine de bununla ye- tinmiyoriar; Batı'yı yüceltir- ken Türkiye'yi yerin dibine batırmaktan tuhaf bir zevk alıyoruz. Yüzyılı aşkın bir süreden beri bu edebiyat sürüyor. Entelimiz kendi yurduna yabancılaşmayı, evrensel- lik saymakta... Ne toprağımızın insanı olabiliyor... Ne de Batı'ya aşılanabi- liyor. • Soğuk Savaşta Batı-Do- ğu ikileminin bir ucunda Amerika bulunurdu... Öteki ucunda Rusya. 1991'den sonra, bu iki- lem masal oldu; artık dün- yayı ikiye bölen enlem "Ku- zey-Güney" kavramından geçiyor; Batı'nın geçerli anlamı uygariıkla özdeşle- şiyor. Doğru mu? Batı'yı Avrupa tarihinden kaynaklanmış uygarlık an- lamında kullanmak, kura- lını da birlikte getirir: Batı- lı olmak için ilk koşul "Ay- dınlanma felsefesi"n\n in- sana aşıladığı "eleştirel ak- lı" benimsemektir... Eleştirel akıl nedir?.. Öyle bir şeydir ki Batı'yı eleştirmekten kaçınan ki- şinin Doğulu olduğunu vur- gular; Batı'ya salt hayran- lıkla Batılı olmanın yolları kesiktir. • Soğuk Savaş'ta Ameri- ka' nın kucağına oturan Tür- kiye "Batı'nın ilerikarako- lu" sayılıyordu; Avrupalı olacağımız günü umutla bekliyorduk; Avrupa'nın dı- şında bir hayat düşünemi- yorduk... Ama Avrupa'dan dışlan- dık... Yanm yüzyıldır Avrupalı olmak rüyasını yaşayan bizler, şimdi ne yapaca- ğız?.. Ne yapacağımızı şaşır- dık!.. • Kim bilir, belki de Avru- pa'nın Türkiye'yi dışlama- sı çok iyi oldu. Artık Doğu-Batı blokları yok... Türkiye Avrupa Biriiği'nin "bencil" ve "benci" dün- yasında itilip kakalanacak bir ülke değil. Şimdi "So- ğuk Savaş "ın koşulları gü- neşin altında kalmış buz- lar gibi eriyor; "kürese//eş- me" Ziya Paşa'nın "Diya- rı Küfr" kavramını siliyor; "Amerika - Avrupa - Pasi- fik" üçlüsünün yanında "Avrasya "yı yok saymak Batı için olanaksız. Çünkü Avrasya, gezegenimizde enerji kaynaklarının coğ- rafyasını oluşturuyor. Türkiye bu coğrafyada "çevre" ülke değil... "Merkez" ülke!.. Türkiye buna hazırlan- malıdır. Honda Cmc 4 Kapı, tum Honda'largt» ıto /// sınırsız kılometre garanftsıne sahıptır Tat: (0322) 441 14 86-87 IfUÜar-BURS* Tet. (0224) 257 13 50 T«(: (0312) 440 70 40 TeJ (0242 ı 340 14 54 Tılınaı-BALIKESİR Tel (0266) 221 58 00 Tel (0258)268 24 98 Ufuk-ESKİfEHİR Tel 10222)217 42 22 CMun-GAZIANTEP Tel (0342) 321 33 70 Akbayrak-IÇEL Tel (0324) 359 61 11 Uutluhan FenerbahçıMSTAHBUL Tel (0216)419 37 40 Z3verbey4STANBUL Tel- (0216) 418 37 44 ÇHtkurtl» UaslakJSTAHBUL Tel (0212)276 44 16 Yaıeks TaksımlSTAMBUL Tel (0212)232 98 66 Paf* Guoeşlı-İSTAHBUL Tel (0212)633 94 10-18 Itamia Kozy»tagı-İ5TA«BUL Tel- (0216) 416 78 02 03 A r ı ş ^ Amınizsde-İSTAHBUI Tel (0216)474 05 00 Kavacık BeykO2-)STAHBUL Tel (0216)425 10 60 Tam Çobançesme-ISTAMBUL Tel (0212)654 66 60 Tcrakki-İZMİR Tet (0232) 343 38 38 S U M I - K A Y S E R I Tef [0352ı 332 36 30 Uzuner.KOCAELİ Tel [0262] 335 37 05 Karot-SAMSUN Tel' (0362) 438 30 00 A ^ b r Anado4uGnjbu>«HoodaMo»<)rCo. LU-Ofi*»»* Fenerbahçe Beşiktaş maçı Kent TV'de. Kent goOOl kaçırmaz! Bilginiz olsun ! Ligin düğümünü çözecek olan Fenerbahçe - Beşiktaş maçının sanal görüntüleri Kent TV'de. Bilgiyi, kanalından alın. ENTTV Bilgi Kanalı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear