23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 NİSAN 1998 PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 m m G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafı 1. Sayfada ce verdik hükümeti düşürmeyiz, bu iki. Seçim tarihiyle ilgili önerilerimize 'evet' demeseler bile hükümetin başta vergi, irticayla mücadele ve enflasyon konularındaki yaptınmla- nnı destekliyonız, bu üç." "Açma kutuyu, söyletme kötü- yü"diyebir laf vardır. Bu söze uygun olarak CHP'iiler; ANAP liderine "her şeye rağmen ne denli ılımlı davrandıklannı" Yıl- maz hakkında da soruşturma ko- misyonu kurulmasına olumlu oy vermeleri eleştirildiği zaman anla- tıyorlar. Art arda sıraladıkları o ka- dar "suçlama var ki", her birinın "Yılmaz'ı Yüce Divan'a göndere- cek nitelikte" olduğunu söylüyor- lar. Ne ki, CHP'nin sıraladığı öğeler, ANAP liderinin birbirini tutmayan açıklamalan bir araya getirildiğin- de Türk siyasetinde son zaman- larda görülen hastalığın nedenle- ri, önü bir türlü alınamayan istik- rarsızlıktan kaynaklanan çatışma- ların içyüzü bütün çıplaklığıyla or- taya çıkıyor. Madalyonun öteki yüzüne bakıl- dığında Mesut Yılmaz'ın siyasal tezatlan saklanması olanaksız öl- çütlere varıyor. Örneğin, Başbakan Yılmaz. se- çim tarihi çok önceden açıklanır- sa bürokrasi ve hükümetin çalışa- maz hale geleceğinde, özellikle ekonominin vurgun yiyeceğinde direniyordu. Daha on, en çok on beş gün ön- ce; "Her şey olumlu çizgide sey- rederken seçim tarihini yaklaşık bir yıl önceden saptayıp açıkla- manın zarar getireceğini" ırdele- yen cümleleri Yılmaz'dan dınliyor- duk. 23 Nisan'dan bu yana sapta- malann tam tersıni yine Mesut Yıl- maz savunuyor. Hangi Mesut Yılmaz doğruyu söylüyor acaba? Yılmaz'ın sözlerindeki gün ve ayı bir yana bırakınız, Baykal'ın önerdiği seçim takvimini neredey- se saati saatıne kabullendiği göz- leniyor. Tepkılergenişleyince; başta se- çim hükümeti diye anılan altı-ye- di aylık bir icra heyetinin oluşma- sında tarih kaydırmalanna girışi- yor. Belki de bu yoldan küçük par- tileri uyutmaya çalışıyor. CHP'iiler, hayretler ıçınde. Yıl- maz'ın kendilerinden önce "mart ayından önce seçim olmayacağı- nı" ilan eylediğini. ikıli görüşmede CHP bu öneriye sıcak yaklaşınca ses çıkarmayıp kabul ettiğıni an- latıyorlar. Hesapsızlık kitapsızlık Evet, son yıllarda çoğu kez kar- şılaştığımız manzara yineleniyor. Üstelik ülkenin geleceğiyle çok yakından ilgili konularda degişık açıklamalar kamuoyunu şaşkına çeyiriyor. Öyle ki, gün gelecek lider açık- lamalarından ya hiç birıne ınan- mayacağız ya da hangisinin doğ- ru olduğunu saptamaya yönelik sonuç vermeyecek çabalarla za- man ve enerji yitireceğiz. Taze örnek önümüzde: Baykal, 1 Ekim'de seçim hükümetininku- rulacağını açıklıyor. Bir gün sonra: Yılmaz. 1 Ekim'de TBMM çalışmaya başla- yınca seçim hükümeti üzerinde görüşmeler başlayacağını ve "makûl birzamanda" seçim hükü- metinin kurulacağını bildiriyor. Kamuoyu hangi söyleme inana- cağını kestiremiyor. Hesaplar allak bullak oluyor. CHP'lilere göre; ekonomı zaten "eksi bakiye vererek" gidiyor. De- dikleri şu: Seçim tarihinin ilanı esa- sen var olmayan "olumlu işaretle- ri" etkilemez! Ya seçim sonrası? Yürürlükteki yasalarla "siyasal ıstikran" sağla- yamayacak bir TBMM oluşursa... CHP'lilere göre, "Halkımız siya- sal istikrarı vereceği oylarla sağ- layana dek" seçim, seçim, se- çim... "Sürekli seçim!" Herhalde Yılmaz da CHP'iiler gıbi düşünüyor olmalı ki, siyasal istikrar gereğine ve gerçeğine dü- ne kadar tek sözcükle ilişmiyor. Cumhurbaşkanı ise, parlamen- tonun bir hükümet çıkaramadığı durumda, yinelenecek seçımlerin bir çare, bir umut olmaktan uzak- laşacağına "rejimin geleceğine dayanacağma" ınanıyor. Çanka- ya'nın formülü ise DYP ıle FP'nin aç kurtlargibi beklediği "seçimler- de partiler arası ittifakın" sağlan- ması... Siyasal tartışmaların. kargaşa- nın büyüyüp gelişmemesi ıçın tek çare, -galiba- liderlerin uzfaştıkla- rı noktaları yazılı bir metinle kamu- oyuna duyurmalarından geçiyor. Tabii, kamuoyundaki kargaşa- ları önleyecek böyle bir metın ha- zırlanmasında uyuşabilirlerse... Tabii, kıvırgan siyasetten vazge- çebilirlerse... PKK'den irtica desteği • Baştarafı 1. Sayfada yarbakır Milletvekılı Sebgatullah Se>daoğlu. FP Bıtlıs Millenekilı Abdülhaluk Mutlu. Şe>h Saifın torunu. eski DYP Mılletvekili Abdülmelik Fırat. bireskı bakan ve eskj bazı mılletvekıllennın Abdul- lah Öcalan'la ilişkilerinden de söz ettiaı kaydedil- di. Hürnşet ve Sabah gazetelerinin dünkü sayılann- da yer alan haberlere göre de. Sakık örgütteki iç he- saplaşmaları anlatırken Öcalan'ın Kürt mücadele- sinde kendisi dışında herhangi bir ismin yükselme- sine izin vermeyeceğini. LeylaZana ve Hatip Dic- le'nin yargılanarak cezaevine konulmasına çok se- vindiğini belirterek PKK'yi desteklediğı yolunda- ki iddialara karşın HADEP'in kapatılmamasının Öcalan tarafından "partide devletin parmağı'" ol- duğu kuşkusuyla karşılandığını kaydettı. Sakık, In- san Haklan Derneği (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal'ın sık sık Öcalan'la telefon görüşmesı yap- tığını, ikisi arasında kurye trafiği yaşandığını öne sürerek "İHD'ye HADEP'ten daha çok güvenirdi" dedi. Sakık. Öcalan"ın lHD'yi'*tabanca'' olarak ni- teleyerek örgütün Avrupa'da dernek aracılığıyla ya- yılabildiğini söyledi. Sakık. FP Van Millenekili Fethullah Erbaş'ın Öcalan'a "Biz milleti değil ümmeti esas alırız. İslanı dünyasındasınırolmaz" mesajını ilettiğini öncsür- dü." Türkiye'deparayla PKK lehine >azı yazan \e ko- nuşan kışilerin bulunduğunu iddia eden Sakık. *ka- dın delisi. korkak, diktatör, çirkin karaklerli" ola- rak nitelediği Abdullah Öcalan hakkında özetle şu bilgilen \erdi. Irticayla işbirliği: Abdullah Öcalan bızden. irti- cai faalıvetlere kanşanlann örgüt aleyhine açikla- ma yapmadıklannı. bunun karşılığı olarak bu kesi- me yönelik olarak ev/lemvapmamamızı ıstedi. HA- DEP'in çok oy almasının PKK'yi zayıflatacağını belirterek irtıcaı oylann desteklenmesını emrettı Öcalan'ın emirlerinden biri de Türkiye'de Cezayır örneği çatışmalann çikması durumunda tslamcıla- nn desteklenmesidır. Öcalan. irticai kesimle anlaş- manın örgütü ülke geneline yayabıleceğını. PKK'nin \e tran'ın Türkiye'de irticanın güçlenme- si için çalışması gerektiğini söylerdi. Kiirtlere bakışı: Ben PKK'nin ortaya çıkış ne- denlerinı ve varlığını destekliyorum, ancak Öca- lan'ın liderlik anlayışını doğru bulmuyorum PKK'liyımama Apocudeğilim. Kürthalkını sürek- li küçük gören. Kürt halkından neredeyse nefret e- den bınnin. bir Kürt partisinin. örgütünün liderli- ğinde bulunmasını kabul edemiyorum. Dıktatörlük devri sona erdi. Askeri alanda gerilemeye başla> ın- ca Öcaîan'ın gerçek yüzünü görmeyebaşladık. Sın- si. örgütte liderliğini devam ettirebilmek ıçın kad- royu bırbınne düşürmek anlayışı beni \e bırçoğu- muzu ondan uzaklaştırdı. DİYARBAKIR E TtPt CEZAEVİ'NE GÖNDERİLDtLER Sakık kardesler tutuklandı DÎYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - PKK'nın önde gelen isimlerinden "Parmaksız Zeki" kod adlı Şemdin Sakık ile karde- şi "Hasan" kod adlı Arif Sakık. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde(DGM) 12saat süren sorgulamalannın ardından dün sabah DGM Nöbetçı Hâ- kimliği'ncetutuklanarak Diyar- bakır E Tipi Cezae\i'ne konul- dular. Önceki gece saat 22.30 sırala- rında olağanüstü güvenlık ön- lemlerı altında Diyarbakır DGM'ye getinlen Şemdin ve Arif Sakık, Diyarbakır DGM Başsavcısı NihatÇakarbaşkan- hğındakı 4 savcı tarafından 12 saat süre ile sorgulandı. Böbrek rahatsızlığı geçiren Şemdin Sa- kık'ın. sorgulama sırasında za- man zaman verilen aralarda. kendisine ayrılan özel bir odada dinlendirildiği ve be;> kez de çav molası verildiği öğrenildi. Şem- din Sakık'ın sorgu sırasında Marlboro sıgarası ile 3 çay, bir nescafe ile bir de oralet ıçtiği be- lırtıldi. Sakık kardeşler. sorgulannın ardından tutuklanmalan istemi ile DGM Nöbetçi Hâkimliği'ne sevkedildıler. iki PKK1İ. DGM hâkimr Savaş Çeükel tarafından sorgulandı ktan sonra, saat 11.30'da. TCK'nin 125. madde- sinde yer alan. "Devlet hâkimi- yeti albndaki topraklardan bir kısmını dev let idaresinden ayınp >erine Marksist-Leninist temele davalı bağımsız bir Kürt devleti kurma amacı güden silahlı çete- ye üve olmak ve bu çetenin amac- lan doğrultusunda silahlı e> lem- lerde bulunmak" iddiasıyla tu- tuklanarak Divarbakır E Tipı Cezaevi'ne göndenldiler. Sakık kardeşlenn cezaevine nakıllerı sırasında >oğun güvenlik ön- lemleri alındı. Şemdin ve Arif Sakık. 5 askeri araçlagetirildik- leri Divarbakır E Tipi Ceza- evi'nde kendilenne ayrılan özel bir koğuşa konuldular. Bu arada. görüntü almak için cezaevi yakınındaki bir bınanın üzerine çıkan ATV muhabiri Veysi İpek ile Kanal 21 televiz- yonunun iki muhabiri. kısa bir süre için gözaltına alındı. Gaze- teciler daha sonra serbest bıra- kıldı. DGM Başsavcısı NihatÇakar ise dün saat 10.20'de DGM'den aynlırken. alınan ifadelenn içe- riği konusunda biigi vermekten kaçındı. Sakık kardeşlenn tutuklanma- sı ile ilgili Olağanüstü Hal Böl- ge Valılığinden de şu açıklama yapıldı: "Gii venlik güçlerimizce yaka- lanarak Divarbakır'a getirilen Şemdin Sakık ve Arif Sakık hak- kında yasal süreleri icerisindc ge- rekli soruşhırmalar v apılmış. gö- zaltı sürtlerinin bitimini müte- akip 24 Nisan 1998 tarihinde Di- jarbakır DG YI'\e se\k edilmiş- ler ve yapılan vargılamanın so- nucunda 25 Nisan 1998 tarihin- de tutuklanarak cezaevine ko- nulmuşlardır."^ ,rt,, , ^, G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada Ankara Müzık Festıvalı'nin açılış konseriydı. Başkentte büyük konserleri kucaklayacak bir sa- lonun olmaması ayrı bir ayıp a- ma.. geçelım. konumuz bu değıl. Açılış konseri Esenboğa Hava- alanı yolunda Akyurt mevkiinde- ki Türk Metal Sendıkası Salo- nu'ndaydı. Binlerce kişi bahar yağmuru- çamuru demeden konsere koş- tu. Salon doldu, bir o kadar in- san dışarıda kaldı. Herkes, çağ- daş yaşamdan ödün vermeye- ceğini, Türkiye'nin laik olduğu- nu.. laik kalacağını orada kendı- sıni göstererek kanıtlamak isti- yordu. Salona gelenler bu dü- şüncelerinde tabii ki çok sami- miydi. Seslendırılecek eser de Beet- hoven'ın Dokuzuncu Senfoni- si'ydi. Ama, orkestra o gün Be- ethoven'ı değil de. "Süt içtım di- lımyandı"y\ çalsa salon yine ka- labalık olacaktı. Zira. toplumun büyük kesiminın REFAH- YOL'dan dilı yanmıştı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de salonu görünce coşmuş ve bağırmıştı: "Işte çağdaş Türkiye..." Aradan bir yıl geçti. REFAH- YOL gitti. yeni hükümet geldi. 19 Nisan'da bu kez on beşincısi gerçekleştirılen Ankara Müzik Festivali'nin aynı yerde açılış konseri vardı. Katılım geçen yıl- la karşılaştınlamayacak oranda düşüktü. Sanat eleştirisi ne hak- kımız ne haddımiz ama. iki katı- lım arasında neden bu kadar bü- yük fark vardı? Farklı yanıtlar olabilir, benim yanıtım şu: Tepkisel bir yaşam biçimimiz var. Önem verdiğimiz birdeğerzo- ra mı düştü? Hemen ona sahip çıkıyoruz. O an için o konuda ne gerekiyorsa yapma kararlılığı gösteriyoruz. Tehlike geçince bı- rakıyoruz. Demokrasiyı sık sık rayına de- ğil de karaya oturtmamızın ne- denlerınden biri de bu. Demok- rasıye tepkisel sahıp çıkıyoruz. Partı lıderlerı. kendileri için olum- suz bir gelışme olunca avazı çık- tığı kadar bağırıyor: "Demokrasiıüıi... Nerdesiiin ?" - Hayrola ne oldu? "Seni yok edıyorlar..." - Yapma yaaa... '. " • "Evet evet, seni yok ediyor- lar..." - Peki sen niye bu kadar telaş- tasın? "Kes sesini be, beni kurtar dı- yoruzişte..." Sanat konusundaki ilginç ha- berlerden biri de polisler üzerı- neydi. Siz, polise toz kondur- mam deyip kimi olumsuzlukları örterek hem polise hem topluma kötülük edeceksiniz... Sız polı- sin sadece iyi tim olmasını sağ- layıp iyi eğitim vermeyeceksi- niz... Toplumsal olaylann üzerine körükle gideceksiniz... Sonra da polise, Mozart dinletip sakin ol diyeceksiniz... Bu ortamda polis Mozart'ın "mo"-sunu atıp, "za/t"ıyla ilgi- lenmez mi? Filmden bu kadar Sanatı tepkimizı gösterme bi- çimi değil de, yaşam biçimi ola- rak algılayabıldiğimiz gün, pek çok şey değişecek. O zaman ya- şama sanatı diye bir şey olduğu- nu daha iyi anlayacağız. iğneyi kendimize batırmak ge- rekirse, pek çok olanak olması- na karşın sanata yeterince za- man ayıranlardan değilim. Ama seyrek de olsa, biraz içine girin- ce insan her şeye, ama her şe- ye bir başka pencereden bakı- yor. Geçen günlerde bir fırsat bu- lup, haydi sinemaya dedim, "Benden Bu Kadar"a gittim. Oyuncusundan senaryosuna film hakkında yazılanların bazıla- rını okumuştum. Ama izlemek başka. Sinemadan çıkıp Kuğulu Park'tan geçerken kendi kendi- me mırıldandım: "Filmden bu kadar..." Recep Bilginer'in yazdığı, "Savaştan Banşa Aşktan Kav- gaya, Mustafa Kemal"de insan farklı şeyler hissedıyor. Her şey- den önce. "İnsan Mustafa Ke- mal"\ görünce bir yere koymak- ta zorlanıyorsunuz. Uzun süredir gözlerim dolma- mıştı. Oyunun birkaç yerinde gö- züm dolunca, bir an kenara çe- kilip kendimı izledim. Takıldım: "Ne oluyo lan Balbay, hadı ağ- la da bizi biraz bay..." Sanat uzun satır kısa. Sanata yaşamsal değil, tepki- sel baktığımız sürece, korkarım demokrasimiz de bitkisel ola- cak... RUGSTOEE F BRLlNCH'la alıştcriş gönboyu keyfc dönûşûyor HANO MAOE Sorunsuz Halı Cenneti rfe»i/Cy azar Ampa'm* e» bifik t/ kalısıRenklerini mmnhu Bu el dokuma halıda görmüş olauğunuz motifler gerçek hayattan almmıştır. vgumledık, oıi/ı/erceDünüBugüne, elhhsmkitim 3KHahRugstore 3k Halı nııı teseilli markasıdır. Yeşilova mevkii E-5 üstü 34640 Florva tSTANBLL Tel: 0212-541 22 22 (Pbx) Faks: 0212-540 77 37 l-Maıl: 3khali8tnrk.npl »»» 3khali. c
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear