Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 MART 1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Türbanlılar
veüstsüzlep
Türk-lslam sentezinin
kalın seslerinden ve
Başbakan Mesut
Yılmaz'ın ülkücü sağ
kolu Agâh Oktay
Güner,
"Kadınlar
plajda nas.l
göğüslerini
açıp
güneşlenebiliyorsa
isteyen de başını
örtebilmeli" diye
buyurmuş. Böylesi bir
düşünce karşısında
insanlar titreyip
kendine gelmeli:
"Dünyanın hangi
ülkesinde kadıntar
plajdaki gibi üstsüz,
bikinili ya da mayo ile
okula gidip ders
veriyorya da hangi
ülkede kız öğrenciler
bikiniyle derse
giriyor? Bırakın
kadınlan ve okullan,
dünyanın hangi
ülkesinde erkekler
devlet dairesinde
mayo ile mesai
yapıyor?" Elmalarla
armutiar birlikte
toplanmaz.. Olmadı,
Agâh Oktay Güner,
olmadı. Üstelik
aklınız fikriniz niye
kadınların göğsüne
takıiıp kalıyor!
Elektronik posta: Deniz.Som@raksnetcom Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Eurogold, Islamcı sermaye
ile iç Içeymiş...
"Cehenneme sryanür satıp
cennette altın arama ruhsatı
pesinde olabilirler!"
rzıncan Valisi Recep Yazıcıoğlu kısa bir sü-
re önce geçirdiği trafik kazasında yaralandı,
koruması öldü. Tam bir yıl önce Erzincanspor
kafilesideAnkaradeplasmanınagiderkenbir
trafik kazası geçirmiş, biryönetici ve iki futbolcu haya-
tını yitirmişti. Kazada ölen futbolculardan Cumhur'un,
yaşamını Giresun'da sürdüren eşi Nalan Alan'ın mek-
tubunu "isyan"larıyla tanınan Recep Yazıcıoğlu'na it-
haf ederekokuyalım:
"Erzincansporlu yöneticiler, sırf ucuz olsun diye o
kötü hava koşullarında takımı uçak yerine otobüse bin-
dirdiler. Yetmiyormuş gibi, uzak bir seyahatten yeni gel-
miş şoförle gittiler. Şoför direksiyon başında uyudu ve
karşı yönden gelen tankere çarparak, genç insanlann
hayatını söndürdü. Kaza raporunda sekizde sekiz suç-
lu bulunan şoför, olayın olduğu gece, neredeyse yöne-
ticilerin yardımıyla kaçtı. Hâlâ yakalanamadı. Erzincan
yakınlarında bir yerde kamyonda çalışıyormuş.
Aradan bir yıl geçti, futbolcu arkadaşlarımız hariç Er-
Erzincan'da
zincansporiu bir yönetici ya da ilgili kapımızı çalıp da
hatınmızı sormadı.
Kazadan sonra yurt çapında 'ölen futbolcuların aile-
leri ile yaralanan ve sakat kalan futbolculara yardım ve
Erzincanspor'un yeniden yapılanması için' kampanya
başlatıldı. Eşimle ölen arkadaşı Vedat'ın ve yaralı fut-
bolcuların kanlarını reklam ederek, milyarlarca lira top-
landılar. Bu paraların beş kuruşunu dahi yetim kalan,
mağdur olan, sakat kalan hiç kimseye layık görmedi-
ler. Babalarının, uğruna can verdiği Erzincanspor'un
yöneticileri yetim dört çocuğa bir lira vermeye kıyama-
dılar.
Bu paraları kimin için topladınız?
Futbolculann sigortasını ucuz olsun diye maçta ve
antrenmanda ölürse diye yaptıran Erzincanspor yöne-
ticileri, kazadan sonra bu sigortaya karşılık iki futbol-
cu ve bir yöneticinin ailelerine Erzincan'da yapımı sü-
ren Göktürk toplu konutlarından birer daire verileceği-
ni söylediler. Televizyonlarda açıkladılar. Üç ay önce ara-
yıp daire için 1.5 milyar lira para istediler, kabul etme-
dim. Ödemede kolaylıkyapabileceklerini söylediler, et-
medim.
Paraları, pulları, maddi olan her şey onlann olsun. Pa-
ra, bizim acımızı zaten dindiremez. Insan acılı olunca
bir şeylerden teselli bekliyor; bir kerecik hatır sormak
bu kadar zor muydu?
Kazadan sonra dava bile açmadık. Ama yanılmışız.
Geç de olsa dava açtım, yetim kaJan çocuğumun hak-
kını onlarda bırakmayacağım. Yanlış anlaşılmasın, mad-
di bir beklentimyok.lnsanlankandırmalarınakızıyorum,
vefasızlığa kızıyorum."
Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu da böyle şeylere kı-
zıyor... Ama onun vilâyetinde ve gözü önünde de böy-
le şeyler oluyor.
Ö M Ü R İ L İ K
Siyaset bundan sonra
erbaKANLI mı olacak
erbaKANSlZ mı?
Ömür E. Kurum
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Yaz-boz tahtası ömrüm...
Yoz-boz tahtası bir toplum içre!
Kapı önünde pazarlama teknikleri
Istanbul'daki "Artı Pazarlama"nın Ka-
nal 6'dan ikramiye çıktığını öne sürerek ik-
ramiyeyi alabilmek için taksitle mal sat-
masının birömeğini de Ankara'da "Ay-Pa"
sergiliyor. Emekli bir öğretmen anlatıyor:
"Temmuz ayında eve iki genç geldi. Ay-
Pa'nın buzdolabı, çamaşır makinesi gibi
büyük eşya çekilişinde kazandığımı söy-
lediler. Hediyeyi alabilmem için 32 milyon
lira vergi ödemem gerekiyormuş. Ancak
vergi ödemek yerine 10 milyon peşin ve-
rip sekiz ay vadeyle 32 milyon liralık ten-
cere seti alabileceğimi anlattılar. Bir an-
laşma yaptılar, imzaladım, gittiler. İki tak-
sit ödedim fakat söytedikleri tarihte kazan-
dığım ikramiyeyi getirmediler. Aldıgım ma-
Iın kalitesiz ve piyasada daha ucuz
olduğunu gördüm. Dolandınldığı-
mı anladım, bir mektup yazarak
paramı geri istedim. Cevap verme-
diler, üç ay kadar sonra icradan bir ka-
ğıt geldi ve 22 milyon liralık senet imza-
lamış ve ödememişim gibi takibata uğra-
dım. Mecburen bu parayı ödedim ve pi-
yasada 13 milyon liraya satılan tencere se-
tini üç kuruş emekli maaşımla 40 milyon
liraya almış oldum. Bizim sokakta üç ki-
şiyi daha dolandırdıklannı öğrendim. Bu
ne iştir, çaresi yok mu?"
Var tabii ki, kaprya getenden alışveriş
yapmayacaksınız, yaptıysadınız savcılı-
ğa başvuracaksınız...
PALAS PANDIRAS Postmodern Türk deyimleri serisi:
"Ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu Fazilet!"
Müfit Bozacı H
ÇED KÖŞESI
OKTAY EKINCI
Dragos'ta 'Uyanık'
apartmanlar
Konuya bir hukuk sorusuyla gi-
relim:
Çevresindeki bahçeli imar dü-
zenine aykın yükselen bir apart-
mana karşı açılan davada, hem o
inşaata dayanak olan imar planı.
hem de yapı ruhsatı iptal edilirse,
aynı plana göre ruhsat almış diğer
inşaatlar bundan nasıl etkilenir?..
Sorunun yanıtını bulabilmek
için imar hukuku uzmanı olmaya
gerek yok. Elbette ki diğer inşa-
atlar da durdurulur ve hatta ruh-
satlan iptal edilir.
Çünkü imar planı eğer hukuka
ve kamu yaranna aykırıysa ve bu
nedenle "geçersiz" kılınmışsa. o
plana göre verilen izinle yükselen
inşaatlar da hukuka aykındır ve ka-
mu yaranna değil, "zararına"
sonuçlar yaratır.
Tıpkı, yıllardır bahçeli evlerle
bezeli Dragos'un kıyı kesiminde
"imar planlan iptal edilmiş ol-
masına rağmen" hızla yükselen
8 katlı apartman inşatlan gibi...
Şimdi bir hukuk sorusu daha
soralım:
İmar planı mahkemece geçer-
siz kılınan ve davaya neden olan
inşaatın da ruhsatı iptal edilen bir
bölgede, aynı konumdaki diğer
komşu inşaatlara "Siz devam
edin" demek yasal mıdır?..
Bunun da yanıtını verebilmek
için derin bir hukuk bilgisi gerek-
ulaşan Dragos'un deniz tarafında-
ki kesimi "Maltepe Belediyesi
sınırları içinde" kalıyor. Bu ke-
simde birdenbire yükselmeye baş-
layan 8 katlı apartmanın durdurul-
ması için semt halkı harekete ge-
çiyor ve Dragos Doğayı Koruma
Derneği yargıya koşuyor. Istan-
bul 3. Idare Mahkemesi, 18 Ka-
sım 1997 tarihli karanyla bu in-
şaata imar olanağı sağlayan pla-
nı ve ruhsatını ipta! ediyor. Bele-
diye ise bu inşaatı mühürleyip
durdururken aynı konumdaki kom-
şu parsellerde ruhsat verdiği diğer
11 apartmanın yapılmasına göz
yumuyor. Böylece. bir yandan yar-
gı karan "fiilen" etkisiz bırakı-
hrken öbür yandan "doğal StT"
hazırlıklan süren bir özgün yer-
leşme dokusunun deniz yönün-
deki kesiminde hukuk dışı bir "be-
ton yığını" yaratılıyor...
Bütün bu gelişmeleri ellerin-
deki mahkeme karanna bakarak
şaşkınlık içinde izleyen Demek
Başkanı Hiilya Göksel dıyor ki:
"Belediye Başkanı bizi dinle-
miyor bile... Kime başvuracağı-
mızı anlayamadık. Herkes. yet-
ki belediyenin divor. ama yargı-
ya uyulmasını sağlayacak biri-
si bulunatnıvor..."
Derneğin Başkan Yardımcısı
Oya Koçan da şunu ekliyor: "Pla-
nın iptal gerekçesi Dragos'un
Bahçeli evlerin yanında yükselen yasadışı apartmanlann üze-
rinde "satılık lüks daireler" ilanları bile var...
miyor? Böylesi bir "kayırma", el-
bette ki yasal olamaz. Plansız ka-
lan inşaat yasa! dayanağını da yı-
tirdiği gibi. yargı karannı bu tür
"işlemez" kılmak da yasalara ay-
kındır. "Size dava açılmadı" di-
yerek yasadışı konumdaki inşaat-
lann bir an önce tamamlanması-
na izin vermek, olsa olsa kurnaz-
ca bir "imar uyanıklığıdır".
Özünde ise açık bir imar suçudur.
Yine tıpkı. Maltepe Belediye
Başkanı Bahtiyar Uyanık'ın Dra-
gos'taki aynı apartman inşaat lan-
na "bir an önce tamamlanma-
ları" için tanıdığı "firsat" gibi.
Dahası, henüz inşaat aşamasın-
dayken bile bazı katlannın kaçak
olarak "iskân edilmelerine" de
göz yumması, belki de teşvik et-
mesi gibi...
Göz göre göre...
Evet. Istanbul'un enderkalmış
sayfiye semtlerinden biri olan
Maltepe-Kartal arasındaki Dra-
gos'ta yaklaşık "3 aydır" herke-
sin gözü önünde ve "açıkça" bir
"kent ve hukuk cinayeti" işle-
niyor.
1940'lardan bu yana tümüyle 2
katlı ve bahçeli bir yapılaşmayı
özenle koruyarak bugünlere dek
doğal güzelliğinin korunması.
Bu nedenle yıllar önce buranın
SİT ilan edilmesi için de baş-
vurduk. tnceleme hâlâ bitmedi
ama inşaatlar bitirildi..."
Yakın yıllara kadar Dragos'a
gitmek isteyenler Cevizli istasyo-
nunda banliyö treninden iner, son-
ra da orada bekleyen süslü "fay-
tonlara" binerlerdi. Şimdi aynı
yollar inşaat kamyonlarının işga-
li altında. Istanbul'un bir güzelli-
ği daha göz göre göre ve mahke-
me kararlan da çiğnenerek "Uya-
nık'* yöntemlerle yağmalanıp yok
ediliyor. Bu kent suçunu durdur-
mak ve suçlulan yargılamakla gö-
re\ 1i ne kadar "sorumlu" varsa.
hemen tümü de akıl almaz bir de-
rin "uyku" içindeler...
Ne zaman mı uyanacaklar?..
Yine Dragos'un doğaya saygı-
lı bahçeli evlerini 1940'lardayap-
tıranlar arasındaki dönemjn Mil-
li Eğitim Bakanı Hasan Âli Yü-
cel gibi uygar ve yurtsever insan-
lar, bu ülkeyi ve kenti yönetmeye
başladıklan zaman... Safr, 1997
yılı aynı zamanda 'Hasan Âli Yü-
cel Yılf da değil miydi?.. Keşke
anma törenlerinden biri de 'Dra-
gos'a saldıran apartmanlann'
önünde yapılsaydı...
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
WVIR.
ıkiHc, CNyı
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK - . . . • -ı ^ — . „•:
behicak@turk.net
ÇlZGİLÎK KÂMtL MASARACl
HARBİ SEMtH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN IMart
DENEME EDEBİYATIN/HÖNCUSO
1SBO 'O£ &J6ÛM, ÜULJÜ FKAMSCZ &ÛÇÜUÛ& VB YAZARI
MONÇONe)t
TABl fÇİN yMNCA GÖRüLEAJ ÖNSĞZÜ &
NUSU KJTAP, "OEHEMBLEH"Di V£ RU TÜIZÛN SASASI
Oiye ANHJMAGtHA NEPEH OLACAKH. İYf «/'# £Ğ/T7U
VE ĞĞKENİM GÖKMÛŞ OLAN MOHTAI6HE, tfTTNCEYİ
BBUCİO£ KGVOf DİLİNDEN ÖNCE ÖĞREAtM/ŞTİ. BĞY-
L£C£, Zı4MAMWfN KLASfK YAPlTtAISMl İNCELEME
OLANA&J 8ULMU?,RÖH£SAN£'IN AVRUPA'DA ES-
7İŞOİSİ YENİ MAi/AN(N OA £TKİ£İY(-£ BİR HÜMA-
MİST OLAKAK YETrÇMİfrf. MONTAIGNE, TEK VE
BÜyÜK YAPm "OEHEMELSg"P£, GENELÜKLE
KENO/Nİ ANLATMtÇTI, ANCAK BU ANLATTMIN AÇ-
Tf&l' SOYUTfTÜM İNSANLARI tCAPSAMA/CFAYDI..
&Öâû çeririsi:SahthaHin £yât>oğiu.
PANO
DENIZ KAVUKÇUOGLU
Marcel Marceau ve
Özgün Boyunlar
Yıllar önce Fransızca-Almanca yayın yapan bir
televizyon kanalında ünlü mim sanatçısı Marcel
Marceau'nun kendisine yöneltilen, "Kişi tiple-
melerinde hiç zorlandığınız oldu mu" sorusunu,
"Evet" diye yanıtladığını duyunca çok şaşırmış,
kulak kesilmiştim. Sanat yaşamına 194O'lı yıllar-
da Jean-Louis Barrault gibi bir "p/r"in yanında
başlamış bu deneyimli oyuncu, "özellikle politi-
kacılardazortanıyorum" demiş ve eklemişti, "ay-
nca hepsi birbirine benziyor! "Geçenlerde, televiz-
yon karşısında, elimde uzaktan kumanda aygıtı
kanallar arasında dolaşırken ekranda birbiri ar-
dında beliriveren çeşitli politikacılarta yüz yüze ge-
lince, Marcel Marceau'nun yukarıdaki sözlerini
anımsadım. Sözsüz oyunun bu büyük ustası,
"hepsi birbirine benziyor" derken hernalde bu "//-
ginç tipler"\n boyları posları, kulakları ya da bu-
runları arasındaki benzerlikleri kastetmemişti. Bu
bağlamda politikacıların düşünceleri arasındaki
benzerlikler de söz konusu olamayacağına göre
Marceau acaba ne söylemek istiyordu? Böylesi-
ne büyük bir sanatçı sahnede "politikacı" tipini
canlandırırken niçin zorlanıyordu?
Bu soruların yanıtını bulabilmek için bir gece sa-
baha kadar uğraştım. Bir "mim gösterisi" hava-
sı yaratabilmek için televizyonun sesini kapatıp,
saatler boyu bir haber kanalından diğerine atla-
yarak deneyimli bir sanat yönetmeni titizliğiyle,
ekranda sayılarını anımsayamayacağım kadar
çok politikacı izledim. Gün ağarırken bulmuştum.
Politikacıların boyunlan sanki aynı tornadan çık-
mış çiçek vazoları gibi birbirine benziyordu. Bu
boyun taklit edilemezdi.
Evet, bu boynu dünyanın en ünlü sanatçısının,
mim'i, "sözcükleri jestlerte değil, duyguları dav-
ranışlarla anlatma sanatı" olarak kavrayan büyük
Marceau'nun, politikacı boynunu, daha doğrusu
duygularını boynuyla dışa vuran politikacıyı can-
landırması gerçekten zor, hatta olanaksızdı.
Ansiklopedilerde, "kara omurgalılannda, göv-
denin, başı omuzlara ve göğüse bağlayan bölü-
mü" olarak tanımlanan bu vücut parçası, politi-
kacı bedenlerinde farklı bir görünüm kazanıyor,
sizin, benim gibi "normal" insanlarda taşıdığı ana-
tomik-fizyolojik işlevlerin dışında yalnızca onlara
özgü işlevler üstleniyordu. Boyun bölgesindeki ye-
di boyun omuru, toplardamarlar, iki yanda uza-
nan atardamarlar ile gırtlak kemiği ve ense kas-
ları inanılmaz bir uyum içinde, politikacıların ka-
faları ile omuzları arasında özel bir "dışavurum or-
ganı" görevi görüyordu.
Siz, aynanın karşısına geçip, istediğiniz kadar
uğraşın, bir yandan boynunuzu uzatıp geriye çe-
kerken aynı anda da hem gıdı çıkarıp hem de en-
se kaslarınızla atardamarlarınızı şişirip, bir de ko-
nuşmaya çalıştığınızda nefessiz kalıyor, ölecek gi-
bi oluyordunuz. Onlar ise tüm bunlan kolayca ya-
pabiliyorlar, üstelik o an taşıdıkları duyguları dı-
şa vürabilecek şekilde boyunldrına bir dansöz
kıvraklığıyla şuh bir görünüm ya da yüz elli yıllık
bir çınar gövdesinin saygınlığını verebiliyorlardı.
Siz ise aynı hareketleri yapmaya uğraşırken ya bir
kuşa ya da bilemediniz bir hindiye benziyordu-
nuz. Yine onlar boyunlarını hafifçe yana yatırıp,
ellerini şakaklarına dayadıklarında "düşünen bir
devletbüyüğü" havası yaratırlarken sizinki, Fran-
sa'nın Akdeniz sahillerinde Afrikalı gezgin satıcı-
larm turistlere "gagaladıklan" Rodin emitasyon-
larını andırıyordu.
Politikacılarortaksezgileriyle, insansı maymun-
lan da içeren "primates"takımı içinde, uzunca ve
gövdeden ayrılmış belirgin bir boyuna sahip tek
memeli olma şansını kendilerine özgü yetenek-
leriyle "optimal" düzeyde değerlendiriyorlardı.
Birbirleriyletokalaşırken vatandaşla konuşurken
ya da kürsüde nutuk söylerken boyunlarını bizim
ellerimizi kollanmızı kullandığımız kadar rahat kul-
lanabiliyorlardı.
Ben bu buluşmadan sonra artık politikacı gö-
rüntülü haberleri, siyasal içerikli açık oturumları,
TBMM'den canlı yayınları televizyonumun ses
düğmesini kapatarak izliyor, onlann boyunlarına
bakarak ne söylediklerini, daha da önemlisi ne dü-
şündüklerini anlayabiliyorum. Eğer çok merak
ediyorsanız söyleyeyim, hakkımızda her zaman
"iyi şeyler" düşünmüyorlar. Içlerinde her zaman
iyi şeyler düşünenleri de var... Var olmasına var
da bugün boynu gelişmemiş politikacının kime ya-
ran dokunuyor ki?
(Faks:0216-418 84 10)
1 2 3
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Kimyasal bi-
leşim bakımın-
dan granitle eş-
değer, çoğun-
lukla siyah 3
renkli, yanardağ
kökenli doğal
cam. 2/ Dans.. 5
Meksika'nın
para birimi. 3/
Antika değerin-
deolan...Güreş-
te bir oyun. 4/
Özellikle hiciv- 9
leriyle tanınmış
XVII. yüzyıl divan şa-
iri... tskambil oyunlar- 1
ında kâğıt atma sırası. 2
5/ Temize çıkarmak. 6/ 3
iki tarla arasındaki sı- A
nır... Namaz çağnsı. II
Bir kimseyi kötüleme,
yerme... Sibirya'da bir
ırmak. 8/ Bodrum açık-
lanndaki Kardak ada-
lannın Yunanca adı... Ir-
landa Cumhuriyeti'nin
resmi adı. 9/ Bir eşya üzerindeki fiili egemenlik.
YUKARIDAN AŞAĞ1YA: 1/';Oyer" anlamındakul-
lanılan sözcük... " — Nesin": Ünlüyazanmız. 2/Kur-
şun borulann ağzını açmakta kullanılan ucu sivri ta-
koz... Kansızlık. 3/ Çöl bölgelerinde yaşayan bir sûrfln-
gen türü... Ince ve uzun metal çubuk. 4/ Geminin sol ya-
nı... "Aşk söyletir en yanık türküleri — buluta girdi-
ği gecelerde" (Cahit Sıtkı Tarancı). 5/ Ses çıkarma ye-
teneği kaybolmadıgı halde istenilen sözü bulup söyle-
yememe hastalığı. 6/ Kalın bükülmüş sicim... Yoksul-
lara yiyecek dağıtan hayır kurumu. 7/Tavladabir sayı...
Atlas Ökyanusu'nun batısında yer alan deniz. 8/ Başka-
sının buyruk ve dileklerini yerine getiren... Oylumlu. 9/
Hıristiyanlann en büyük bayra;/ 1... Şüphe.