23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15ŞUBAT1998PAZAR 12 KULTUR Genco Erkal, Brecht 'in olaylarayaJdaşımında çok ince bir alay ve taşlama olduğunu vurguluyor Iıısaııa düşünme keyfini vermek...ÖZLEMGÜLŞEN Dostlar Tiyatrosu, Bertolt Brecht'in 100. doğum yıldönümünde Muammer Karaca Tiyatrosu'nda hercuma ve cumar- tesi 'Yosma' adlı oyunu sahneliyor. îlkkez 1958 yılında Robert Koleji'nde 'Cesaret Ana'da dekortasanmcısı ve anlatıcı rolüy- le Brecht'le tanışan tiyatromuzun büyük ustası Genco Erkal Brecht'in şiir, oyun ve şarkılanndan yorumladığı oyunda bu kez küçük bir kızın ağzından şu sözleri dinletiyor bizlere: " 'Köpekbalıklan' in- sanolıirlarsa yine de' küçük bahklan' yer- ler mi? Küçük bahklar biıük olmazsa de- nizaltmda yeni bir 'kültür' dünyası kuru- hır ve 'köpekbalıklannın boğazından na- sıl geçileceği' anlaûlır." Ya da bir tahtere- valli düşünün. Aşağıda oturanlar çoğal- dıkça yukandakilerin daha da yükseğe çıknklan... Genco Erkal bugüne dek, 'Kafkas Te- beşir Dairesi', 'Ben Bertolt Brecht', Artu- ro Ui'nin Önİenemeyen Yükselişi'. 'Gali- teo Galilei', 'Ba> Punfila ik LşağıMarü' gi- bi pek çok Brecht yapıtına, gerek perde önünde gerekse perde arkasında imza at- ü. Peki ne düşünüyor Erkal Brecht hak- kında? NâzımHikmet ve Brecht "Bertiner Ensemrjie'de oyun izleyene dek Brecht'i çokciddi, çank kaşb bir yazar olarak aJgıladım hep. Ancak Berliner En- semble'nin, ışık sönüp oyun başladığı an- dan hibaren se\ircinin kahkahalaria gül- düğü birti\atro olduğunu görünce çok şa- îirdım. O anda 'Demek ki biz yanlış bir şey yapıyoruz' dedim. Brecht'in tüm olay- lara yaklaşımuıda çok ince bir 'alay' ve 'taşlama' var. Çok zeki bir yazar. Onun gülmecesi insanı 'göbekten' güldüren bir gülmece değil; daha 'zihinsel', 'kafayı iş- leten' bir gülmece. Sahnede Brecht bir şe- yi söylerken aslında o şeyin tam tersini söy- lüyor ya da başka bir şeyi düşündürüyor olabtthor. Böylece ortadaki çelişldyi anla- hyor. fştc seyirci bu çeliskivi keşfettigi an- dan itibaren gülmeye başuyor. Örneğin 'Yosma'da 'köpekbalıklannı' anlaorken içinde yaşadığımız toplumu anlatryor. Sa- nınm Brecht'in vapmak istediği buYlnsa- na düşünme keyfi vermek'. Geçenkrde okuduğum bir tümceçok hoşıuna gitti:Ça- tısının altında gülünmemesı gereken bir tiyatro, gûlünç bir tiyatrodur." Dostlar Tiyatrosu'nun tek kışılik oyun- lara başvurmasının en önemli nedeni ni- telikli oyunculann, ödenekli tiyatrolar ya da dizi çekimleri dolayısıyla vaktinin ol- maması. Özel tiyatrolara artık oyuncu bul- makta çok zorjandıklannı dile getiriyor, "Berliner Ensemble 'de oyun izleyene dek Brecht'i çok ciddi, çatık kaşlı bir yazar olarak algüadım hep. Ancak Berliner Ensemble'nin, ışık sönüp oyun başladığı andan itibaren seyircinin kahkahalaria güldüğü birtiyatroolduğunu görünce çok şaşırdınu O anda 'demek ki biz yanlış bir şey yapıyoruz' dedim. Brecht'in tüm olaylara yaklaşımında çok ince bir 'alay' ve 'taşlama' var. Çok zeki biryazar. Örneğin 'Yosma'da 'köpekbalıklannı' anlatırken içinde yaşadığımız toplumu anlatıyor. Sanırım Brecht'in yapmak istediği bu: 'İnsana düşünme keyfı vermek". Erkal. "Çünkü tek başına tiyatro arük in- sanın gecimini sağla>umryor." Öncelıklı olan iki yazarı var Erkal'ın: Bın Nâzım Hikmet diğeri de Bertolt Brecht. Bir türlü peşini bırakmadığı ya da onun peşını bırakmayan yazarlar. 'Yazsay- dım, böyle yazmak isterdim' dıye düşün- düğü yazarlar. Nâzım Hikmet'ten de Brecht'ten de yapmak istedigi çok şey var daha. Maddi sıkıntılann olumlu bir yönü, sa- natçının yaratıcılığını kamçılaması olabi- lirmi? Bazen maddi sıkıntılar bazen de po- litik baskılar 'kamcüar' yarancıhğı. Ancak bu 'tivatrocular yararjcıolmakiçin mutla- ka sefalet çekmeiidir' demek de değil. Er- kal'a göre artık ülkemizde yeni olanaklar belirmeye başladı. Büyük bankalann bir- takım prodüksiyonlan desteklemelen gi- bi. Sanatçılann yaratım süreci kısıtlanma- dığı, bu kuruluşlar kendı düşünceleri doğ- rultusunda bir 'sansür getırmedikleri sü- rece çok faydalı bir gelişme. "Belki bu ge- Uşimin kötü örnekleri de görülecek. An- cak birtakun şeylerdeneyedeneye buhınu- vor." Ya özel tiyatrolar. yetennce özgür bir or- tamda mı çalışıyorlar?"Ben bugüne dek inandığım yoMa ödün vermeden bağımsı/ olarak çahşmalanmı sürdürdüğümü dü- şünüyonım. Engellendiğim de oldu. An- cak biz kendimiz bir şe>ler yazmadığımız sürece yazara bagımlıyı/. Onun sözlerini voruınlunakıiunımundav'iz. Bir insanın bir şeyi yorumlaması demek; onu kendi yarancılığının süzgecinden geçirerek yeni- den yaratması demektir. İnsanın kcndist- ne sansür uyguladığı dönemler de oiabilir. tşte, aslında işin en doğnısu bu, ama ben şu gün için bunu bu kadar acık sö> lersem belki bir süre hiç tiyatro > apanıa> acak du- ruma gelirim. Onu bugün sö\k\ip de hiç tiyatro yapamavacak dunıma gelmekten- se: bunun bu kadannı sövleyim de tiyatro dc\am etsin di>e düşündüğüm günkr ol- muşrur. Çünkü ben 3 tane askeri darbe ya- şamış bir sanatçıyım. Her zaman ber iste- diğimizi sö> leyemedik. Ama her zaman da düşündüklerimizi söylemenin bir yoiunu bulduk." Tjyatroyu merkezden uzaklaştıtsrak - 9 e~ " * çok merkezli hale getirmenin gerekliliği- ne değıniyor Erkal. Özellikle Almanya ve Fransa'da başanyla uygulanan bu devlet politikasının salt devlete ya da belediye- lere bırakılmadığını, sanatı destekJeyebi- lecek tüm özel ya da resmi kuruluşlann bu görevi bırlikte üstlendiklerini anlatıyor. Ti- yatrolann dönüşümlüolarak çalışmasının, Sıvas'taki tiyatronun kalkıp Erzurum'a, Adana'ya gitmesinin, Adana'dakinın baş- ka bir yere gitmesinin bir çözüm biçimı olabileceğini düşünüyor."Küçük kentler- de bir oyunu uzun süreB irfeyecek seyirci çoğunluğu olmadığı için bu sistem böyle yürütülmeli. Bir de amatör tiyatrolar des- teklenmelL .\matörtiyatrolar sadece tiyat- ro kurmakla kalmıyor: ileride kundacak olan bir tiyarroya izleyici de yetiştiriy or. Bu yüzden amatör tiyatroların örgütlenmesi de çok önemli'" Oyunlar izliyoruz. Gülüyoruz. hüzünle- nıyonız. Ancak gülüşümüz de hüznümüz kadar sessiz. Bu sessizlik ne zaman bir çığlığa dönüşecek0 Mehmet Ulusoy'la 'Kral Lear' Gelecekten umutlu Erkal. Son zaman- larda 'alışılmadık' tepkilerin verilmeye başladıgını dile getiriyor. "Sürekü Aydın- lık İçin Bir Dakika Karanlık c\lemL 'Su- surluk olayı'na, REFAHYOL hükümetine karşı gösterilen tepkiler olsun; toplumu- mu/da az da olsa bir şeylerin kıpırdadığı- nı, değişmeye başladıgını gösteriyor. BeUd hâlâ istenilen boyutta değil bu tepkikr; a- ma küçük kıpırtilar bile insana üerisi için umutveriyor." Onun gelecekteki projeleri arasında 'ay- nlmaz ikiB' olarak anıldıklan Mehmet Ulusoy'la iki kişilik bir 'Kral Lear' sergi- lemek var. Oyunun ilk aşaması. 'dekorta- sanmı' Ulusoy'un girişimiyle Fransa'da çoktan hazırlanmış bile. Bıraraya geldik- çe de bu konuda 'tatn tauYsöyleşiyorlar- mış. Avignon Festivali'nin yöneticisi de projenin ne zaman tamamlanacağını soru- yormuş. Erkal, bu konuyu geliştırmeyi önümüzdeki yaz aylanna bıraktıklannı, henüz somut bir atılım olmadığını belirtı- yor. Kendi dilinde sanatını seyircisiyle paylaşmaktan daha büyük bir zevk yok o- nun için. Zaten Fransa'da da olaylar görül- düğü kadar 'toz pembe' değil. fşsizlik so- runu başlı başına bir dert. Ülkemizde Genco Erkal'ın bir tiyatro okulu kurması söz konusu olsa ne gibi ge- lişmeler olurdu? Kurulsaydı yeteneklı oyunculann yetışeceği kesın. Ancak Erkal, yılın yansından fazlasını Istanbul dışında geçiren bir sanatçı olarak henüz eğıtmen- lik yapmaya hazır değil. Belki kısa süreli work-shop'lar. Uzun süreli çalışmalar ise daha uzun jollar sonra.v „ <*< 48. ULUSLARARASIBERLÎN FÎLM FESTÎVALÎ Yönetmenlerin tercihiBerlin de BUGUN GÜNERYÜREKLİK BERLÎN-lrlandah yönet- men Jim Sheridan'in "The Boıer" adlı filmiyle açılışı yapılan Berlin Film Festiva- li (Berlinale), daha ilk günü, Paris'ten gelen bir haberle çalkalandı. Yanşma (Wett- bewerb) bölümüne üç film- le birden katılan Hollywo- od'un mega stan Robert De Niro, Paris'teki fılm çekim- leri sırasında, ısmi bir tele- kızlar olayına kanştığı için polis tarafından tutuklanmış, bölümünde gösterilecek "Wagthe Dog" adlı fılmınin gala gecesinde hazır bulun- mak üzere en geç 20 Şubat günü Berlin'de olacak. De Niro Berlinale'nin yanşma bölümünde aynca Quentin Tarantinonun "Jackie Brown" ve Alfonso Cu- aron'un "Great Expectati- ons" adlı filmleriyle de se- yircı karşısına çıkacak. Berlinale aslında "son an" değişikliklere alışık bir fes- tival. Dünya film endüstrisi- nin "Ne yapacağını bflmez si- Berlin'e gelmesi tehlikeye girmişti. Fiyatlan 2 bin ile 20 bin marİc arasında deği- şen telekızlardan, biri 17 ya- şında. üçü ile ilişki kurduğu öne sürülen Robert De Niro, taruk olarak dinlenmek is- tendiği için gözaltına alın- mış, 9 saat sonra serbest bı- rakılmıştı. "Şimdrjedekhiç- birkadınlaparakarşılığı iliş- ki kunnadım'' diyen 54 ya- şındakı De Niro'nun, Fran- sız polisini mahkemeye ve- receği ve önümüzdeki hafta içinde de Berlin'e mutlaka geleceği açıklandı.Yeni bir skandal çıkmazsa De Niro, Barry Levinson'un yanşma Festival, Paris'ten gelen Robert De Niro ile ilgfli haberle çalkalandı. Son an defişikJikkrine karşın, oldukça kah'teli bir program ortaya çıkrj.'Boksör'de Daniel Day Lev>is'in olağanüstü oyunculuğu göze çarpü. nirli bir atmosfer içinde'' ol- duğunu belırten Berlina- le'nin Genel Yönetmeni Moritz de Hadeln, özellikle bu yıl. film şirketlerinden son ana kadar kesin cevap alamadıklanm ve programı oluşturmakta çok güçlük çektiklerini bildirmişti. Ni- tekim, önceden yanşmaya katılacağı açıklanan CBnt Eastwood'un "Midnight in the Garden" adlı filmini, Warner Brothers film şirke- ti sonradan geri çekti ve o- nun yerine Neil Jordan'ın "The ButcherBoy"unu gön- deTdi. Aynı şekilde, Martin Scorsese'in "KundıuTu da yanşmaya katılması son an- da iptal edilen fılmler arasın- da. Kapanış filmi olarak program broşüründe ismi geçen Peter Howitt'in "SB- ding Dours"u da son anda gen çevrilenlerden biri oldu ve onun yenne Francis Ford Coppola'nın "The Rainma- ker" adlı filmı alelacele ge- tirildi. Avrupa sinemasının ağır bastığı bu yılki festival- de bazı yönetmenlerin Can- nes yerine Berlin'i tercih et- tikleri, iddialı yapıtlarla Ber- linale'ye katıldıklan görülü- yor. Tarantino'nun "Jackie Brown"tnı, GuzVanSant'ın "Good wiD Hunting"inı \e Joel Coen'in "The Big Le- bov*ski''sini bu iddialı yapıt- lar arasında sayabiliriz. Jim Sheridan. Robert Altman, Coppola, Barry Levinson, Alain Resnais gıbi ustalan da 'sayacak olursak bu yıl Ber- linale'nin yanşma bölümü- nün kalitesi hakkında bir fi- kir vermiş oluruz. Örneğin, festivalin daha ilk günü, Jim Sheridan'in "The Boxer"i büyük beğeni topladı ve gerek politik ıçe- nği, gerekse Daniel Day Le- wis'ın olağanüstü oyunculu- fu nedenıyle bu fılmin en az bir ödül sahibi olabileceği yolunda tahminlere yol açtı. Sheridan Terry George ile birlikte yazdığı öyküde dört yıl önce çektikleri 'Babam Için'de de olduğu gibi I- RA'yı sorguluyor ve terörün insanlara çekrirdiği acıyı an- latıyor. "The Boker" son Irlanda filmini çektiğini söyleyen Sheridan ile Day-Lewis iki- lisinin üçüncü filmi. Mara- ton, ikinci gün bir Rus filmi ile yeni bir ivme kazandı. 35 yaşındaki yönetmen ve se- naryo yazan Valerij Todo- rovskij'in "Strana Gluc- hich'' (Sessizlik Clkesi) adlı filmi çok beğenildi ve daki- kalarca ayakta alkışlandı. Todorovskij 115 dakikalık bu lezbiyen ilişkiyi ele alan yeni fılminde sağır Jaga (Di- na Korzun) ile Rita (Çulpan Chamatova) arasındaki sev- giyi anlauyor. KÖŞEBENT ENtS BATUR İbrahim Yılmaz Onu, 1980'li yıllann hemen başında, Ankara'da ta- nıdım. Hacettepe Üniversitesi'nin Türk Dili ve Edebi- yatı bölümünde öğrenciydi. Sıkıntılı, kıpır kıpır bir genç adam. Aydın'lıydı, dar geiirli bir ailenin büyük oğtuy- du, başkente küçük sayılamayacak düşlerle çıkarma yapmıştı. Oyıllarda, henüz 'av, av/ayan/nrtr'felsefesiçökme- mişti genç insanlann üzerine. Kızılay kıraathanelerin- de saatlerce otuaılup konuşulurdu: Edebiyat, felse- fe, bilim, sanat, kuram arası tokuşurdu kafalar. İbra- him, yumuşak renkli sert hatlı o genç adam, kendine özgü kısık sesiyle yanı başımızdaydı hep. Fakürtenin ortamında boğulayazmak üzereydi, siyasal tercihleri nedeniyle tehlikedeydi, ama aklı gönlü şiirde, Türk- çede, doyamadığı kitaplardaydı. Bu dönemde, Ankara, edebiyat dünyasında önü çekecek bir dinamizme sahipti: Türfoye Yazılan, O/u- şum, Yazı, Türk Dili FDE, Tan gibi dergilerin etrafında ateşe birer pervane, dönülürdü durmadan. Nuri Pak- dil'rn Edebıyat'ı bir başka ışıktı. İbrahim Yılmaz, 1983 ilkyazındaSözcü/c/erdergisini çıkardığında, kendisiy- le birlikte bir parantezin kapanacağını öngörebilir miy- di? Bir tür imeceyle kotardrydı Sözcükter'\, anımsryo- rum. Sağdan soldan tuz ve un ile katkıda bulunanlar olmuştu derginin çarkına, ama o, ten ve ruh, kendini, her şeyinı kazana atmıştı. Arada fena sıkışır, bir sayı daha çıkaramayacağı endişesine kapılır, Istanbul'a telaş içinde ünlemler ıletirdi. Bir seferinde, unutur mu- yum, ondan gelen zarfın içinden tek bir şey çıkmıştı: ıbrahim'in kafatası röntgeni. Saklıyorum o çığlığt. Bir kafa filminin bunca şeyi ifade edebileceği akla gel- mezdi. Dergiyle birlikte İbrahim Yılmaz da sırra kadem bas- mıştı. Bir iki yıl ses alamadım ondan. Sonra kış geldi çattı. Kar yığıldı kapıya. Geceyarısıydı, Paşalima- nı'ndaki evin kapısı çaldı. Içine bütün dünyasını sığ- dırdığı küçük bir bavulla çıkageldi. Çay sürdük oca- ğa. Sabaha dek konuştuk, açıldı. Sözcükler'] kapatıp askere gıtmiştı İbrahim. Köyü- ne dönmüş, Dostoyevski'nin sayfalan arasına gö- mülmüş, bir cinnetin eşiğine gelip yola düşmüştü. Kalması mümkün değildi. Gideceği yer yoktu. Bugün Simurg 'un kapısından girenler, yayımladığı kitaplardan birini satın alanlar, o adamın arkasındaki hikâyeyi bilmiyoriarsa, kimbilir neler kuruyorlardır. Ge- niş bir okur çevresi için aradıklan her kitap konusun- da öncelikle başvurmayı düşündükleri "Ibo", bu şeh- rin kapısına vardığında bir tek şeye malikti: Içindeki ateşe. Öyle serseri bir ateş ki, her şeyden önce ken- di kendini yakmasına yol açabilirdi. 1987'de, aynı çatı altnda, Gergedan 'da birlikte ça- lıştk Ibrahım'le. Kendini o denlı büyük bir titizlik, ya- tınm ve tutkuyla işe veriyordu ki, ötekı çalışanlann ona ayak uydurması olanaksızdı. Gerilimler yaşadı. Gelgitlerin içinde çırpındı. Her vakit yaptığı gibi, uzun bir mektup yazarak çekilmeyi yeğledi. Bir veda mek- tubu. Çok konuşmayı sevmez Ibo, sanki içindeki sö- ze yetişememekten ürkmüştür. Gene de, mektubu- nun ardından aradı ve geldi. Bünyesini ölçmüştü. Ko- lektrf çalışma ona göre değildi, kendi işini açacaktı. Hayatta en büyük değeri kitaplara biçmişti, yangın- da ilk kurtanlacak şey ca/ıı değil de kitaplanydı. Şa- • haflık yapacaktı. Burîdan tam on yıl ön- ceydi, Beyoglu'nda çok küçük, alçakgönüllü bir dükkân açıldı: Simurg. Bu- gün, ülkenin önde gelen sahaflanndan biridir. 1993'te yayıncılığa başla- dı. Bıribirinden degerli ki- taplarta raflanmıza yerieş- ti. Kansı, kardeşteri, kedite- ri, her gün sayısız konuğun uğradığı dükkânıyla İbra- him Yılmaz şimdi bir başka dönemece hazırlanıyor ol- malı: Sözcükler'in sayfala- nnda bıraktığı yerden şiiri- ne devam edecektir. Konuk: ZEKERİYA TEMİZEL Maliye Bakanı Zekeriya Tetnizel'in Vergi Yasa Tasansı, Hükümetin Enflasyon Hedefleri, 1998yılında ücretlilerin durumu konulanndaki açıklamaları... KURTULALTUGsoruyor... ZEKERİYA TEMİZEL cevaphyor... ELEKTRONİK POSTA (E-Mail) : politikanin.nabzi@trt.gov.tr WEB SAYFASI : http//www.trt.gov.tr Brecht sergisi • Kültür Servisi-Bertolt Brecht'in yüzüncü doğum yılını kutlamak amacıyla Dostlar Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Yosma' adlı oyunun yanı sıra Muammer Karaca Tiyatrosu'nun fuayesinde Brecht'in yaşamı ve tiyatro çalışmalanyla ilgili bir sergi açıldı. Genco Erkal'ın, Bertolt Brecht'in şiir, şarkı, öykü ve oyunlanndan uyarladığı "Yosma' adlı tek kişilik oyunda Zeliha Berksoy oynuyor. Kurt Weill ve Hans Eissler'in bestelerini Server Acım'in düzenlediği oyunda sahne tasanmı Ayçın Tar'a, kostüm tasanmı ise Sevim Çavdar'a ait. Oyun her cuma ve cumartesi Muammer Karaca Tiyatrosu'nda izlenebilir BUGUN • KADIKÖY BELEDtYESt CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 14.00'te Emre Kongar'ın Yeni Dünya Düzeni ve Kemafizm konulu söyleşisi izlenebilir. Eleştiri Kültür Merkezi ve Levent Lions Kulübü işbirliği ile gerçekleşecek olan söyleşiden önce İFSAK özel bir dia gösterisi düzenleyecek. • İDtL KÜLTÜR MERKEZİ nde Zeki Demirkubuz, Derya Aiabora, Haluk BUginer ve Güven Kıraç'ın katılacağı Masumiyet fılmini konu alan söyleşi yer alıyor. (261 32 19)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear