18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10ŞUBAT1998SALI 12 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Beyazcamdald clostlarnııız sahnede Onlarbeyazcamdakı dost- lantnız. Güldürü dizilennde oynayan. En ünlüleri, söyle- şi izlencelerinin bas konuğu. Bir bölümü aynı zamanda reklam yıldızı. Biz onlan sergiledikleri tiplerolarak ta- nınz. Çoğumuzun gerçek adlarvndan, sanatçı kişı kö- kenlerinden haberi yoktur. Gerçek isimleriyle andığı- mız bir Demet Akbağ'dır, bir de Yıtanaz Erdoğan. Oysa onlar aynı zamanda tiyatrocudur. Yaşlanna göre az ya da çok deneyimli, bin- kimlerini çeşitli topluluklar- da canlı seyircı karşısında sı- nav vererek edinmiş tiyatro- cular. Bir bölümü "okulhT, bir bölümü yeteneklerini de- neyimleriyle bilemiş tiyatro insanlan. Onlar Beşiktaş Kültür Merkezi oyunculan. Beyazcam yoluyla evlerimi- ze konuk olurken. bir yan- dan da sahne tozu yutarak, tere ve coşkuya bulanarak ti- yatro yapıyorlar. Onlar *Otogargara"yı oynuyorlar: Bir kabare oyunu ya da "uzun yol müzikali''.. Disipünli bir toplu oyunculuk Kaç yıldır sergilenmekte olan, sanatçılannın beyaz- camdakı ünü nedeniyle se- yircisini garantilemiş, kaba- re türünde olduğu için de do- ğaçlamaya izin veren, "açık biçim''bir oyunun, geçen za- man ıçinde ıyice gevşediği ve "şımanklasma" tuzağma düştüğü kaygısı vardı içim- de. Yanılmışım. Topluluk bir ay boyunca uçsuz bucaksız salonu doldurmakta olan Ankara seyircisini kanıksa- mak şöyle dursun, sanki oyunun ilk gecesine çıkıyor- muşçasına heyecanlı. Disip- linli bir toplu oyunculuk ser- gileyerek. seyircının nabzını avuçlannda tuttukJan. klışe- leşmış güldürü numaralan- na başvurmadan. beyazcam- da popüler olmuş tiplemele- rin hiçbirine abanmadan ko- BKM Oyunçulan beyazcam yoluyla evlerimize konuk olurken aynı zamanda sahne tozu yutarak, tere ve coşkuya bulanarak tiyatro yapryorlar. tanlmış, yüksek tempolu bir gösteri sunuyoriar. Yılmaz Erdoğan'ın kotar- dığı sağlam sahne metni. Turgay Kantürk'ün başanlı sahne düzeni. Altın Portakal ödüllü Serdar Kalafatoğ- hı'nun yetkin müzigi, Ali Ye- nel'ın çarpıcı çevre tasanmı, düzeyli bireysel ve toplu oyunculuk... Tumedekı salo- nun seyır olanaklan, ses dü- zenı, ötekı teknık koşullar el- verse, kusursuz bir "üstün- yapun" dan söz edilebılecek neredeyse. Sahneden yansı- yan tırizlık ve özen belırgin, ama teknık koşullar özlene- nin gerisınde. (Umanm, oyunun özgün uzamı olan Beşıktaş Kültür Merke- zi'nde olanaklar daha genış- tir.) Ancak, teknık sorunlar. togargara', Haldun Taner'in toplumumuza armağan ettiği biçimiyle gelenekleşen kabare türü -ortak bir izlek (tema) çevresinde buluşan, ama birbirinden bütünüyle bağımsız kısa tablolardan oluşturulmuş, her tür gülmece kullanımını içeren, müzikli, şarkılı, danslı gösteri- bağlamında model bir çalışma. oyunun canlı orkestra eşli- ğinde sunulan bir gösteri ola- rak ulaşabileceği yetkinliği düşlememe engel değil. Mü- ziğin ve şarkılann yorum dü- zeyini. "OtogarganTkaseti- nı evinizde dinlediğinizde. somut olarak kavnyorsunuz zaten. Demet Akbağ'ın üs- tün yorum yeteneğini de... "Ötogargara", Haldun Taner'in toplumumuza ar- mağan ettiği biçimiyle gele- nekleşen kabare türü -ortak bir izlek (tema) çevresinde buluşan, ama birbirinden bü- tünüyle bağımsız kısa tablo- lardan oluşturulmuş, her tür gülmece kullanımını içeren. müzikli. şarkılı, danslı göste- n- bağlamında model bir ça- lışma. Oyun, Türkiye'nin yüre- ğinin attığını söyleyebilece- ğimiz, yaşamsal ve ölümcül bir uzamda, lstanbul Otoga- n'nda başlayıp, çeşitli in- san/insanlıkmanzaralan ser- giliyor. Kimi kısacık, kimi uzunca, kimi abartılı, kimi gerçekçi, kimi fantastik bir dolu tablo boyunca sanatçı- lar onlarca kez kılık değişti- rip, Nesfihan Yargna'nm ta- sarladığı giysilere bürünerek yüze yakın farklı kimlikle çı- kıyorlar seyirci karşısına. Kahkahaylaburukluk arasın- da gidip gelen bir Türkiye serüveninde seyirciyi de peş- lerinden sürüklüyorlar. Oyuna genellikle otogar- da geçen, yolculara ve otoga- n mesken tutanlara ilişkin "gargara" ve/ya da "boğaz- da düğümlenen" sahneler egemen. Ali Yenel'in otogar tasanmının yan-düşsel gece ortamında. yer yer, Istan- bul'a gelip de geri döneme- yenlerin, gen dönmek zo- rundaolanlann, Istanbul'dan yola çıkıp da yolda kalanla- nn, yan yolda araçtan indi- rilenlenn. kazaya uğrayanla- nn, dahası kazada ölenlerin öteki dünyadakı konumlan- na da tanık oluyorsunuz. Ülkemizin gelmış geçmiş en zeki tiyatro 'beyazcam ya- zarlanndan olan Yılmaz Er- dogan'ın, Muzafler Abay- han'labirlıkte yazdığı ve Le- vent Kırca Tıyatrosu'nca sahnelenen, İsmet KiinUy ödüllü "Gere^ Düşünüİ- dü"den bu yana, daha özgün birçizgide ılerlediğı görülü- yor. Kafasmı, bilgisını, yete- neğini ve en büyük zenginli- ğimız olan "Türkce"yı böy- lesine "munr", böylesine Pamukbank Fotoğraf GalerisiAra Güler klasiklerini sergiliyor Kafa, göz ve yürek: Ara Güler Kültür Servisi - Geçen ay Teşvikiye'de açılan Pamukbank Fotoğraf Galerisi'nin ikinci sergisi. 70. yılını kutlayan ve Türkiye'de yaratıcı fotoğrafçılığm en önemli temsilcısi olan Ara Güler' in 1950-1960 yıllan arasında çektiğı klasik yapıtlanndan oluşuyor. Bugün açılacak olan 'ARA, Ara Güler KlasikJeri' başlıklı sergi. 28 Mart'a dek izlenebilecek. Türkiye'de yaratıcı fotoğrafçılığm en önemli temsilcilerinden olan Ara Güler'in asıl amacı bir oyun yazan ya da rejısör olmaktı. Bu yüzden de ilk gençlik yıllannda fılm stüdyolannda sinemacılığm her dalında çalıştı ve tiyatro kurslanna devam etti. lstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi'ne devam ettiği sırada 1950 yılında Yeni Istanbu! gazetesinde gazetecilik yaşamına başlayan Ara Güler, askerliğini yaptıktan sonra Hayat dergisinde fotoğraf bölümü şefi olarak çalışmayabaşladı. 1956yıhndan itibaren Time-Life, Paris-Match ve Der Stern dergilerinin Yakındoğu muhabirliğiru üstlenen Ara Güler, aynı yıllarda fotoğraf sanatının ünlü isimlerinden Henri Cartier Bresson ile tanışarak Paris Magnum Ajansı'na katıldı.1961 yılında yayımlanan Photography Annual tarafından dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından bin olarak tanımlanan Ara Güler, aynı yıl Amerikan Dergi Fotoğrafçılan Derneği (ASMP)"nin tek Türk üyesi oldu. Ertesi yıl ise Almanya'da çok az fotoğrafçıya verilen 'Master of Leka' unvanını kazandı. Fotoğraflan dünya çapındaki birçok dergide yayımlanan ve adına özel sayılar düzenlenen Ara Güler. dünyanın çeşitli yerlerinde özel olarak hazırlanan YouHg Turkey, Hagia- Sophia. Picasso-Metamorphose et Unhe, Mimar Sinan gibi birçok kitabı fotoğrafladı. Güler'in yapıtlan, New York Modern Sanatlar Müzesi'nden Köln Fotokina Fuan'na, Paris Ulusal Kitaplık'tan Nebraska Üniversitesi Sheldon Art Gallery ve Tokyo Tskuba Dünya Fuan'na dek birçok yerde düzenlenen karma ve kışisel sergilerde yer aldı. Bertrand Russel'dan \Vinston Churchiu'e Sarvador DaB'den Picasso ve AMred Hitchcock'a kadar çektiği ünlü kışılenn fotoğraflan büyük ilgi gördü. dünyanın çeşitli yerlerinde sergilendi ve yayımlandı. Fotoğraf: Sadece bir tanıklık Fotoğraflannın büyük bir bölümü Paris'te Ulusal Kitaplık'ta, ABD'de Rochester Georg Eastman Müzesi'nde ve Nebraska Üniversitesi Sheldon Koleksıyonu'nda yer alan Ara Güler'in Almanya Köln Ludwig Müzesi. Das Imaginaire Photo Museum'da fotoğraflan süreklı olarak sergilenıyor. Ara Güler'in Türkçe ve çeşitli dillerde toplam 23 kitabı bulunuyor. Bu yıl fotoğraf yaşamında 70. yılını dolduran Ara Güler'e göre 'bir fbto muhabirinin işlevi yalmzca olaylann gidişini izlemek değii, devrinin yaşamını, sananm, gelenek ve görenekkrbıi görsel malzeme olarak ileriki çağlara aktarmak". Bu \iizden de Ara Güler'e göre fotoğraf sanat değil sadece bir tanıklık. Güler'in fotoğraflannda fotoğrafı çeken öznenin değil, çekilen nesnenin önemli olduğu görülüyor. Kent, yaşam ve ınsan görüntüleri olarak özetlenebilecek bu nesnelerden bir siluet, bir gölge gibi yansıyan ise Ara Güler'in kendisı Dünyanın neresinde olursa olsun çağının önemli olaylanna fotoğraf makinesi ile tanıklık eden Ara Güler, aynı zamanda gerçek bir tstanbul âşığı. Istanbul'u yavaş yavaş kimliğini yitirmeye başlayan bir 'Defi Sarayh'ya benzeten Ara Güler, fotoğrafını çektiği her nesneye kafayla, gözle ve yürekli yaklaşıyor. Öyle kı çektiği her fotoğrafin arkasında her zaman yaşanmış bir öykü, aynı zamanda hem geçmiş hem de bugün ve gelecek var. Bu fotoğraflar, Ara Güler'in deyimiyle "bir foto muhabirinin bir kentte dolaşırken ka>dettiği görüntüler". "aylan" bir dehayla kulla- nan bir başka tiyatro ustası- na, Ferhan Şensoy'a benze- tir gibi oluyoruz onu. Oysa benzemiyorlar. Maço/ma- ganda/ lümpen kültürünün gırgınna derinden "vakıf o^ masına" karşm, Şensoy'un söylemine Batılı duyarlılığı egemen. Dahadüşsel, tersin- lemesi (ironisi) daha dolaylı çağnşımlarla kotanlmış; zi- hinselliğin, duygusallığın önüne geçtiği, yazarla seyir- ci arasına -kurulan iletişimin yoğunluğuna karşın- cam- dan incecik bir duvar ören bir söylem... Yılmaz Erdoğan'ın söyle- mi ise doğrudan doğruya ya- şamdan kopup gelen, olağan ve sıradan olanı bilinen bi- çimde kucaklarmış görünen, ama sergilenen klişe olgula- n, jestleri ya da u söz"ü bek- lenmedik biçimde "şaşırn- a " kılabilen, tersınlemeyı (ironiyi) "hüzün"le buluştu- ran, kafayla yüreği aynı an- da allak bullak eden. moda deyimle, adamakıllı "deti- kanh" bir duyarlılığın ürü- nü. Erdoğan'ın söyleminde "şa^rtıcıhk'", yüksek dozda verilen "dflsd şok" yanında, ahşılagelmiş bir olayın, alı- şılagelmiş dışı tepkıleri dile getirmesıyle (Otobüs Kaza- sında Ölenler tablosu), kli- şeleşrnış bir ilişki biçiminin, klişe ötesı bir konumu yan- sıtmasıyla (Sürgüne Gıden Öğretmen tablosu), klişeleş- miş bir söylemin bir başka klişeleşmiş söylemin yerini almasıyla (Oğlunu Askere Yollayan Anne tablosu) ger- çekleşir. "Otogargara"nın, kabare tiyatrosu ve müzikal gelene- ğımizi buluşturan, Cumhu- riyet dönemi boyunca, gerek operet anlayışı içinde. gerek- se kabare tiyatrosu bağla- mında, yazar, oyuncu, mü- zikçı yüzlerce sanatçının yıl- larca emek verdiği oluşum içinde vanlmış sevindirici bir aşama noktası olduğunu düşünüyorum. En çok da bir dolu genç sanatçının, geç- mişteki yıldızlan aratmaya- cak düzeyde yetışmiş olma- lanna seviniyorum. Oyunun prima-donnası Demet Ak- bağ'ı en son Ortaoyuncula- n 'nın "Vbrgun Matâdor"un- da alkışlamıştım. Adı ^tak- Btçi komik kH"a çıkmış, oy- sa her tür dramda usta işi yo- rumlar uretebilecek bir oyuncu, usta bir şarkı yo- rumcusu, sahne için yaratıl- mış, sahne albenisi sınırsız bir sanatçı. Demet Akbağ'ın "Otogargara"da sunduğu- nun çok ötesinde bir dram yeteneği sergileyebileceğine inanıyorum. Tıpkı Yılmaz Erdoğan'ın "Otogargara"yı aşan oyunlar yazabıleceğine inandığım gibi... Seyirci duyarlıhğı Sinan Bengier'ın, Ankara Halk Tiyatrosu'ndayken TurgutOzakman'm "Fehim Paşa KonağT oyununda ka- badayı eskisi Rasim Baba'yı nasıl etkileyici bir yorumla sunduğunu anımsar mısınız? Ya Zerrin Sümer'in Ali Poy- razoğlu Tıyatrosu'nun *HDr- kestra" oyununda sergiledı- ğı çarpıcı Nazi subayı yoru- munu? Genç sanatçı CMgun Şimşek hızh bir yükselişte. Aynca müthiş bir türkücü. BicanGü nalan ise "Cumhur Abi"sı olmasa da güldürü tı- yatromuzun has adamlan arasına girecek. Yılmaz Er- doğan'daki "jeytan tüyü"nü anmaya gereİc bile yok. "Otogargara"yı var eden oyuncular arasmda "sevim- BBk"ten yana sıkıntısı olana rastlanmıyor zaten. Seyircinin de saygıyade- ğer bir duyarlılık sergiledi- ğini söylemeliyim. Ne sah- neye çıkan beyazcam yıldız- lannm her söylediğine şıma- nkça kahkaha atmalar, ne yerli yersiz alkışlama ne de oyun bitince ayaklara firla- yıp abartılı bir takdir göste- risine yönelme... Bilmezmi- yim, oyunun "Bir Demet Ti- yatro'' ya da "Yaseminna- me*den izler taşımamasına. ayaklanna kadar gelmişken, "Mükremin"in "Mükre- minlik" taslamamasma, "CumhurAbi'^ıin gündem- de olmamasma üzülenler yok değildi. Ama doğrusu kimse üzüntüsünü belli et- medi. Beyazcamdaki dostla- nyla bırlikte, bu kez bildik- lerinden farklı biryolculuğa çıktılar. YAZI ODASI SELİM ÎLERt Anı-Roman, Am-Öykü, Benzerleri... Yakup Kadri Karaosmanoğlu Gençlik ve Edebi- yat Hatıralan 'nda Abdülhak Şinasi Hisar için koca- man bir ayraç açar. Yalnız bu ayracı açabilmek için Abdülhak Şinasi'nin aramızdan aynlışını beklemiş; o yaşarken onunla ilintili düşüncelerini, duygulannı yaz- mak istememiştir: "Zira, ondaki içliliği ve alınganlığı ne çağdaşlanm- da, ne de benden evvelkilehn hiçbirinde görmemi- şimdir." Yakup Kadri, Fahim Bey ve Biz'\, Çamlıca'daki Eniştemiz'\, Ali Nizarni Bey'in Alafrangalığı ve Şeyh- liği'n çok severek okuduğunu betirtir. Bu romanla- nyla, Abdülhak Şinasi'nin, "bir bakır parçasını bir al- tın sikkeye çevinvek" çabasını, eski sirrtyacılara ya- raşır biçimde gerçekleştirdiği kanısındadır. Ovgülerinden sonra bir an durur Yaban romana- sı. Özetin özetiyle, aslında, diye devam eder, Fahim Bey ye Biz'deki Fahim Bey'i, ya da, Ali Nizami Bey'de- ki Ali Nizami'yi tanımtştım, demeye getirir. "Ben onlann her ikisini de tanımış, her ikisiyte de ahbaplık etmiştim." Fahim Bey, "vaktınden önce emekliye aynlmış bir memur" olan Fatin Bey'den başkası değildir. Kom- şu toplantılannda zaman zaman karşılaşılmiş Fatin Bey pek az konuşurmuş ve sözü hep kansına tnra- kırmış. Ali Nizami Bey'se, Sütlüce Bektaşi dergâhında rast- lanılmış, "zavallı" bir adam olan llhami Bey'miş. Yakup Kadri şöyle devam ediyor: "Abdülhak Şinasi, Fahim Bey'in altında Fatin Bey'i ve Ali Nizami Bey'in arkastnda llhami Bey'i keşfedi- şimden pek memnun kalmamıştı sanınm. Çünkü, hersoylu romancı gibi o da tiplehnin kendiyarattık- lan olmasını isterdi elbet." Buradaki "elbet" deyişine hep derin kırgınlık duy- dum. Gerçi Yakup Kadri, roman kişisinin, öykü, oyun kişisinin "mutlaka hayattan" çıkagelecegini bir iki sa- tr sonra kabul ediyor, ama yine de... Sonralan düşüncelerim daha kanşt. Abdülhak Şi- nasi'nin kendi roman kişilerinin keşfedilmesinden mi memnun kalmadığını, yoksa, Yakup Kadri'nin bir 'ro- man'6a gerçek kişiler arayışına mı sinirlendiğini dü- şünüp durdum. Üstelik, galiba ikincisi... Abdülhak Şinasi, Sermet Sami Uysal'ta söyleşi- sinde açıklıyon "(...) bunlar hayattmda görmüş olduğum adamlar- dır. Bunlanhikâyeşeklindeanlatırken, isimlerini, hat- îa hayatlannın bazı kısımlannı, hatta yaşadıklan rm- halleleri istediğim şekilde değiştirmişimdir. Ben hi- kâyeyazdım, tarihi hatıra yazmadım. Ikisinin arasın- da büyük fark vardır." Abdülhak Şinasi'nin 'yapıntı', 'kurmaca' eserleri- ne roman adını vermekten özellikle kaçındığını bili- yoruz. Alıntıdan saptandığı gibi "hikâye" diyor; bildi- gimiz hikâyeye belki, büyük olasılıkla başka bir an- İam yükJeyerek... Döneminde pek anlaşılmamış bu tutum, o günden günümüze daha bir anlaşılırtık edindi. Proust'u bilen Abdülhak Şinasi romanda yeni bir çağın başladığının da bilincindeydi besbelli. Proust'u ilk kez dilimize kazandıran Yakup Kadri de, son ro- manı Hep O Şarkı 'öa bir eski lstanbul hanımefendi- sinln anı defterini kotarmaya çalışıyordu. Kısacası roman "gerçeW*'ten yola çıkıp, 'kurma- ca'ya yönelmişken; artık gerçekliği kurmacayla kay- naştırmanın; ya da; kurmacayi, gerçekliği andınra dö- nüştürmenin yollannı aramaktaydı. Edebiyatımızda böylesi bir yeni serüveni ilk alımlayan "etbet" Abdül- hak Şinasi'ydi. O lezzet, Abdülhak Şinasi'nin ardılı Ziya Osman Saba'da, Sait Faik'te, Oktay Akbal'da sürüp gıde- cekti. Zrya Osman Saba'nın özellikle Değışen Istan- bu/'daki hikâyelerini hatırlatmak istiyorum. Sait Fa- ik'ten de 'Panco' hikâyeleri... Şimdi artk gönül rahatlığtyia 'anı-roman', 'anı-öy- kü' diyebiliyoruz. Adam öykü dergisinin ocak-şubat sayısında Oktay Akbal'ın nefis bir anı-öyküsü yayım- landı: "Büyükbabam ve Ben". Gerçeklikteki büyük- babasıyla gerçeklikteki 'ben Ini mi öykülüyor Akbal? Hiç sanmam. Kurmacasına bir gerçeklik havası ar- mağan ediyor bence. Anılar bile öykü için kurmaca olup çıkıyor; Abdülhak Şinasi'nin dediği gibi, "tarihi hatıra" degil okuduğumuz, dört dörtlük bir öykü. Şunu ekleyecegim: Niye 'anı-deneme' olmasın! Nermi Uygur'un bazı denemeleri, örnekse, "Ev", "Çingene Palamudu", "Deprem" yetkin anı-dene- meler değil mi? Takvimde İz Bırakan: "Niye mahallenin öteki çocukian gibi cami avlusun- da top ardında koşmuyordum, niye kapı önlerinde bilye oynamıyordum, niye aşağı mahallelerdeki taş kavgalanna katılmıyordum? Varsa yoksa dergilerdi, kitaplardı, filmlerdı dostlanm, arkadaşlanm..." Ok- tay Akbal, "Büyükbabam ve Ben". Carl Vfilson öMü • LOS ANGELES (AA) - Beach Boys grubunda yer alan üç kardeşten biri olan Carl Wilson, akciğer kanserinden öldü. Grubun halkla ilişkiler yetkilisi Alyson Dutch, 51 yaşmdaki Wilson'ın önceki akşam Califorina eyaletinin Los Angeles kentinde öldüğünü söyledi. Carl'ın kardeşi Dennis Wilson da 1983'te bir denız kazasında hayatmı kaybetmişti. Grup elemanlanndan Brian Wilson, Mike Love ve Al Jardine hayatta. 196O'lı yıllarda kurulan Beach Boys'un bilinen şarkılan arasında Surfin USA, Good Vibration, Calıfornia Girls, Fun, Fun, Fun, Help Me Rhonda ve God Onyl Knows yer alıyor. Yazar HaHdor Laxness ÖMü I Kültür Servisi - Izlandalı yazar Halldor Laxness 95 yaşında yaşama veda etti. Laxness'in, Izlanda'nm başkenti Reykjavik"in kuzeybatısında bulunan Leikjalundur'daki bir huzurevinde öldügü bildirildi. Laxness, alt sınıfin zor koşullar altındakı yaşamlannı konu eden romanlan ve mitolojiyi sosyal sorunlarla işlediği tarihi romanlanyla tanınıyor. Ûnlü yazann deneme oyun, kısa hikâyeler ve seyahat kitaplannın da yer aldığı 60'tan fazla yapıtı bulunuyor. Fakir bir balıkçı ile kızının hikâyesinin anlatıldığı 'Salka Valka', küçük çitçilerin kaderlerinin işlendiği 'Independent People' ve Izlandalı bir şairin anlatıldığı 'The Light Of The World', 2. Dünya Sa\^şı sonrası ülkesiyle ABD arasındaki ilişkileri taşlama diliyle eleştirdiğı 'Atom Üssü" Laxness'in başan kazanan yapıtlan arasında yer alıyor. 23 Nisan 1902 yılında doğan yazar, 17 yaşında iken yazmaya başladı ve aynı yıl ülkesını terk etti. 1930 yılına dek gen dönmedi. Bu yıllar arasında Almanya, Fransa ve Amerika'da yaşadı. 1927-1929 yıllan arasında Amerika'da yaşayan yazar, bu dönem içinde sosyalist düşüncevi benimsedi, ancak sol eğilimli basınla ilişkileri yüzünden ABD'den sınırdışı edilme tehhkesi belirince ülkesıne geri döndü. Birkaç yıl sonra ise Sovyetler Birliği'ne gitti. Asıl adı Halldor Gudjonsson olan yazar, 1943 yılında Stalin Odülü'nü, 1955 yılında Nobel Edebiyat Odülü'nü, 1969 yılında da Sonning Odülü'nü kazandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear