23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1998SAL 14 KULTUR SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Usta îşi bir yapım: Mutlu SonAnkara Devlet Tiyatrosu'nun ilk tur oyunlan arasında yer alan 'Mutlu Son', yönetmen ve çevirmen Yücel Erten'in imzasını taşıyor. 'Mutlu Son'. yapıtlan- nı Dorothy Lane takma adıyla sunan Eli- sabeth Hauptmann'ın tnetnine Bertolt Brecht'in yazdıgı şarkı sözleri ve Kurt We- ill'in müziğiyle oluşan bir ortak çalışma ürünü. Gûl Emre'nin çevTe ve giysi tasa- nmıyla sunulan yapımın dans düzeni Sa- lima Sökmen tarafından kotanlmış. Çiğ- dem Erken'üı yönetiminde. canlı müzik- le sunuluyor. îçeriği ve biçimıyle pek 'tipik' denile- meyecek bir Brecht tıyatrosu örneği var karşımızda. "Mutlu Son" ne Brecht'in tek perdelik "öğretici ovun"larına (lehrs- tück), ne de "Sezuan'uı lyi insanı", "Ga- Ble","CesaretAna", *Kafkas Tebeşjr Da- iresi" gibi Brechtçe "diyalektik" tiyatro başyapıtlanna benziyor. 1929'da sahne- ye çıkanlan yapıt, bıryanıyla 1928'de gündeme gelen ünlü "Üç KuruşlukOpe- ra" miizikalinden. öte yanıyla aynı yıllar- da yazılan "Mezbahalann Johanna'a" pyunundan yansımalar ıçeriyor. Brecht'in iki "Mahaggom" operası arasına yer- leştirilmiş, kimi kaynaklaragöre Brecht'in -şarkı sözü yazarlığı dışında- üstlenme- diği, kimi kaynakJarda ıse Brecht'in oyun- lan arasında yer almayan bir çalışma. Elisabeth Hauptmann'la, birçok oyunu- • nun metnini oluşrururken yakın îşbirliği yaptığı bilinen Brecht'in kırkı aşkın sah- ne yapıtınm sunduğu çeşitlilik göz önü- ne alınırsa, "Mutlu Son"un böylesine "a>Ti" tutulmuş olması olsa olsa bir "cen- tümenlik göstergesi* sayılabilir. İlk kez Brecht'in sahneledıği ve Brecht tiyatro- sunun o dönemdeki vazgeçilmez ekibini oluşturan besteci Kurt Weill ve çevre ta- sanmcısı Caspar Neher'in birinci elden katkıda bulunduğu "Mutlu Son" yine de pek çok özelliğiyle Brechtçe bir "seyir- Kk" anlayışının ürünü. "Mutlu Son" her şeyden önce 1920 'le- rin Hollyvvood sınemasının bir parodisi olarak oluşturulmuş. Orta smıf ahlak an- layışı içinde vazgeçilmez bir yeri olan ve melodram türünün tüm varlığını dayan- dırdığı "erdemin ödüUendirilmesi" ileti- sini gırgıra alan bir oyun. Elisabeth Hauptmann'ın diyaloglan, Hollyvvood müzikallerinin, iki şarkı ara- sındaki boşluğu dolduran kof öyküsünü ve komik/romantik duyarhğını yansıtacak bir biçemde yanlmış. Once çatışmayla baş- layan **aşköyküsü"nü ve olaylann iki sa- at içinde "muthı soıTa ulaşacak olan gev- şekçe gelışimıni dıle getiren diyaloglar bunlar. Sanki söz gelimi Doris Day ve Ja- mes Cagney için yazılmış bir Hollywood senaryosu var karşımızda. Ancak Holly- vvood senaryolannın. kof öyküye drama- tik ve psıkolojik derinlık katması ve se- yircıyi duygusal bir özdeşleşmeye sürük- lemesi amaçlanan "cJddisahneler"i atlan- dığı içın, öykü tüm ınanılmazhğının çı- nlçıplaklığı içinde gözlerönüne serilive- riyor. Parodi böyle biçımleniyor. 1920'ler Şikagosu'ndayız. Vahşi kapi- talizmin henüz dişlerinı göstermediği, ama kendisi de bir şırket gibi çalışmaya başlayan cumhuriyetçi iktidarın iş çevre- Jerini kollama politikasına yoğunluk ka- zandırdığı, alkollü içkilerin yapımmın ve satımının yasaklanmasıyla kaçakçılık ve örgütlü suç olgusunun uç boyutlara ulaş- tığı, çeşitlı boylarda gangster çetelerinin ortalığı kasıp kavurduğu bir toplumsai dönemın Şikagosu... (Aynı zamanda "caz rtlgınhgı^nm nefis rüzgânnda salınan -Kurt Weill'ın besteleri ıçin biçilmiş kaftan- Amerika'nın tam göbeğindeyiz.) Hauptmann'ın metnı ve Brecht'in şar- kı sözleri, ABD tarihinin özgül aynntıla- rına pek de takılmadan, bankalar düzeyin- de yapılan büyük soygunla küçük gangs- terlerin yaptığı banka soygunlan arasın- da birkoşutluk gözetiyor ve küçük gangs- terleri ıronik bir yaklaşımla bağışlıyor. Kader, erdemden nasibini almamış, acımasız bir küçük çaplı gangsterle, Ame- rikan toplumunun, "insanlan 'doğru yol'a döndürme" yolunda *bayırsever"leri ha- rekete geçiren ünlü kurumu Salvation Army'de (Kutsal Ordu) teğmen olarak görev yapan, kimsesiz, ama erdemli ve ki- şilikli bir genç kızı bulusturuyor. Hem de "iyfliğin'' tüm "kötülükler"e üstün geldi- ği Noel arifesinde... Cstelik bir banka soygununun düzenlendifi sırada... Gerisini seyreyleyin. Altı şarkı arasın- da yer alan gevşekolaylardizisi içinde "er- don", çepeçevre sardığı kötülüğe gecit ver- meyecek, olaylan "damdan düşme'' dö- nüşümlerle tersine çeviren bir dolu "hoş rastiantT sonucunda, seyirciye "Sakuı bu olan bitene inanmayuı" dercesine, kimsenin incinmediğı, işlerin bütünüyle yoluna girdıği, Noel huzuruyla taçlanan bir "mutiu son"a ulaşılacaktır. Hauptmann'ın metninin temel kıvrak- lığı gangster çetesiyle Kutsal Ordu ara- sındaki çehşkıden çok, komik benzerlık- leri vurgulamasıyla ortaya çıkar. Kutsal Ordu'nun "iyilik" görüntüsünün gensin- deki "acımasızlık", gangsterlerin "acı- masız" görüntüsü altındaki "pişmankk" ve "yufka yüreklilik" olgulanyla komik biçimde karşılaştınlır. Dahası her ıki ku- rum da insanoğlunun "yûkselme" tutku- sal Ordu subayı genç kızm deneyiminden yolaçıktığı söylenebilir. Bağlı olduğu ku- rumun üstlendiği "iyilik'' eyleminin, ka- pıtalist babasının "kötülük" eylemini maskeleme ışlevıni yerine getirmekten öteye gıdemedığinin bilincine vararak düş kınklığı yaşayan Binbaşı Barbara gi- bi, aynı ordunun subayı olan Mezbahala- nn Johanna'sı da vahşetin "iyiJik"le ye- nilemeyeceğını anlar. Brecht, daha son- ra yazacagı dört basyapıtmda, orta sınıf ahlak anlayışının temel çıkış noktası olan "erdem" (en başta da "lyiHk") anlayışı- nı, tıpkı Bemard Shaw gibi ironik bir yak- laşımla sorgulayacaktır. Brecht, "Mutiu Son"da biraz "eğlen- cetik" bir düzlemde irdelenen "erdem" oigusunu, daha sonra, olgunluk dönemi- nin diyalektik tiyatrosunun temel ironi ma" noktasına ulaştırmıyorbizi kuşku- suz. Ama Hauptmann-Brecht-Weill iş- birliğinin ürünü yine de hoş ve boş Holly- wood masallannı "kaH"yarak, gerçek dünyada "şans" yoluyla "kazan"amaya- cağımızı dıle getiriyor. Bir başka deyiş- le, oyunda sergilenenin tam tersini söy- lüyor. Yücel Erten, "Mutiu Son"u öncelikle toplumumuzda kara para aklama eylemi- nin, banka-mafya ilişkilerinin su yüzüne çıkmasıyla oluşan güncelliğini göz önü- ne alarak, sonra da teatral çekiciligine kapılarak seçmiş ve sahneye çıkarmış. Sonuç olarak da seyirciye 1998-99 tiyat- ro döneminin en önemli devlet tiyatrola- n yapımlanndan bırini armağan etmiş. Sahneye yerleştirilmiş canlı orkestra- nın oyunun vazgeçilmez bir parçası ola- tçeriği ve biçinıiyle pek 'ripik' denilemeyecek bir Brecht tiyatrosu örneği var karşımızda. "Mutlu Son" ne Brecht'in tek perdelik "öğretici oyun"lanna ne de "Sezuan'ın lyi insanı", "Galile", "Cesaret Ana", "Kafkas Tebeşir Dairesi" gibi Brechtçe "diyalektik" tiyatro başyapıtlanna benziyor.Yapıt, bir yanıyla ünlü "Üç Kuruşluk Opera" müzikalinden, öte yanıyla "Mezbahalann Johanna'sı" oyunundan yansımalar içeriyor. Yücel Erten, "Mutlu Son"u öncelikle toplumumuzda kara para akJama eyleminin, banka-mafya ilişkilerinin su yüzüne çıkmasıyla oluşan güncelliğini göz önüne alarak, sonra da teatral çekiciligine kapılarak seçmiş ve sahneye çıkarmış. sunun rutsağıdır. Ünlü Ingiliz yazar George Bemard Shaw, yüzyılın başmda yazdığı dramatik biçemdeki oyunlann pek çoğunda. top- lumsai ve ekonomik adaletsizh'ğin egemen olduğu birtoplumda, insanın teme! erdem- lerinden biri sayılan "iyffik" olgusunun bir küçük burjuva "aldanı^" olmaktan öte- ye gıdemeyeceğini, böyle bir toplumda "karuı doyurma güdüsü"nün "erdemli ofananın" önüne çıkacağını \Tirgu)amış- tı. Shaw'un Marksist dünya görüşü doğ- rultusundabiçimlendirdiği ironı vepara- doks yüklü oyunlannın etki alanına -bel- ki de Hauptmann yoluyla- gıren Brecht'in. "Mutiu Son" \e "Mezbahalann Johan- na'sı" oyunlannda, Shavv'un "Binbaşı Barbara" başlıklı ünlü oyunundaki Kut- ve paradoks dizgesine oturtarak, yoz top- lumda "erdem'"in "za>ıflık" anlamına geldiğıni dile getirmiş, ekonomik adale- tin olmadığı toplumlarda "önce ekmek, sonra ahlak" düşüncesinin yadsınmaz bir geçerliliği olduğunu göstermiştir. Yüzyı- lın başında Shaw'un "gerçekçi" anlatım içinde, ortasında da Brecht'in diyalektik tiyatro anlayışıyla dile getirdiği, çoğun- luğu öfkelendiren bu "aykmdüşünce*le- rin. ikibinli yıllara, toplumsai ve ekono- mik adalet adına hiçbir şeyi değiştireme- den, dünyaca eskilerin deyişiyle "cûmbûr cemaat" taşındığımız şu sıralarda, "ger- çeğin ta kendisi" olarak ortaya çıktığını anlamamakta direnen çok az kişi kalmış olmalı... "Mutiu Son". Brecht'in olgunluk dö- nemı yapıtlannda varacağımız "sorgula- rak işlev taşıması. başlı başına bir tat su- nuyor. Kurt Weill'in bestesıni canlı mü- zık yoluyla sahneye taşıma gücü artık yalnızca devlet tiyatrolannın ödeneğiyle sağlanabiliyor. Bu nedenle "Mutiu Son"u izleme fırsatını kaçırmamak gerekli. Dahası, Erten "şaka" yanı ağır basan oyunu sahnelerken sahne olayına, sürek- li olarak Brecht tiyatrosuyla şakalaşarak bir dolu görsel-işitsel zenginlik kazandı- nyor. 0>Tinun "oyunsu"luğunu katmer- lendiriyor. Sahnelemede. metinde var olanlar yanında. inanılmaz hoşlukta ay- nntılargözetmiş. Oyunun açılış şarkısın- da, koreografik düzen içinde bir gangs- terle, bir genç kız çarpışıyor söz gelimi. Kızın dua kitabı, gangsterin tabancası ye- re düşüyor. tkisi de eğiliyorlar. Kız ta- bancayı, oğlan dua kitabını yere eğilip alırken bakışıyorlar. Sonra "baktşa bakı- şa" ellerindeki nesneleri birbirlerine uza- tıyorlar. Tıpkı reklamlardaki gibi.. daha biz ne olduğumuzu anlamadan ateş ba- cayı sarmıştır... Gül Emre'nin kolayca kayar, yan say- dam temel fon perdesi önünde yarattığı üç ayn kapalı mekânda, gerek oyuncula- nn yerleştirilişi, gerek her bir oyuncuya sağlanan hareket özellikleri bağlamında baştan sona görsel estetiği gözeten bir çalışma gerçekleştiriyor Erten. Oyun, di- yaloglan, toplu ya da ikili sahneleri, dans- lan ve şarkılanyla bu görsel estetik için- de, hiçbir boşluğa düşmeden, hiçbir en- gele takılmadan, iki buçuk saat boyunca kayıp gidiyor. Erten, usta yönetmen nite- liklerini cömertçe sergiliyor ve Türk ti- yatrosunun bu alandaki "en iyi"leri ara- sında olduğunu, dahası "basa güreştiğn ni" bir kez daha kanıthyor. Yücel Erten, oyuncularla yaptığı çok aynntılı çahşmayı toplu oyunculuk anla- yışıyla bütünleştirerek, Devlet Tiyatro- lan sanatçılannın yeteneklerini, dene- yimlerini ve aldıklan oyunculuk eğitimi- ni mutlu bir bireşimle değerlendirmele- rini sağhyor. Oyuncu seçimi son derece yerinde. Erten, seçtiği oyunculann gizil- gücünü ortaya çıkarmada bir sihirbaz- mışcasınahünerli... Bugüne dek çoğunlukia dramatik yo- ğunluğu olan başrollerde sivrilerek, mes- leğinin olgunluk dönemine ulaşan Çetin Tekindor'u gangster Bill Cracker'de iz- lediğimizde, sanatçmm, alışılagelmiş "tara"ının dışında bir rolde de nasıl vu- rucu bir oyunculuk sergilediğine tanık oluyoruz. Tekındor, yepyenı bir oyuncu kişiliği içinde olmasına karşın, yeteneği- ni -çoğu yorumunda olduğu gibi- yine donikta rutarak, tadına doyum olmaz bir seyirlik sunuyor. Işıl Kasapoğhı'nun sahneledıği "Oni- kinciGece"yle çıkış yapan, Mehmet Ulu- soy'un sahneye çıkardığı "Simyacr ile o>Tinculuğunu pekiştıren Tülay GünaJ Çi- menser, "Mutiu Son"un pnma donnası ola- rak yıldızlığa yükseliyor. Ünlüyönetmen- lerle çalışabilmiş olma şansıru alabildiği- ne deferlendiren Çimenser, uğraşırîa yü- rekten sanlan, öğrenme sürecini bıkma- dan usanmadan sûrdüren, sesini ve bede- nini disiplin içinde tutmayı bilen, yetenek- li, dahası akıllı birsanatçı. *MuthıSoo''un dınamosu olma görevinı soluklubiroyun- culukla sürdürüyor. Bir an teklese oyun düşebilir. Teklemiyor... Tann vergisi ku- lağını ve sesini geliştirmede sürekli ola- rak çalışması gerekli. Orta yaşa ulaşaca- ğı günleri düşünerek. Alpav tzbırak onlarca yılın deneyimi- ni pınl punl bir Brechtçe güldürü oyun- culuğuyla parlatıyor. Müthiş tat veren, kişilikli, alabildiğine sevimli bir yorum sunuyor. ilk yapımda VVeill'in eşi ve Brecht tiyatrosunun ünlü oyuncusu Heiena We- iğd'ın yorumladığı "şePte, tepeden tır- nağa sahnedeki olayın esprisine bürünen Tülay Bursa'nın keyifli yorumunu izli- yoruz. Devlet Tiyatrolan'nın "ebediOdz- leri" Tütay ve Sunay Artuk, yıllar sonra "erkek Udz" gangsterlerde kusursuz bir yoruma ulaşıyorlar. Öteki rolleri ise genç kuşaktan sanatçılar üstlenmişler. Gangs- ter Johny'de İlham Yazar, müthiş kıvrak bir yorumla, oyunculuk deneyiminin sağ- ladığı noktanın ötesine geçiyor. Çete ele- manlanndan Doktor Nakamura'da Ad- nan Erbaş, vurucu şirinlikte bir Japon'a dönüştürüvermiş kendini. Komiser'de Cankut Ünal, Kutsal Ordu üyeleri Albay Schrciner'de Hüseyin Soysalan, Mary'de Zerrin Epikmen, Jane'de Hatice Ahan, Gençler ve Hanibal Jackson'da Oktav Dal,bireysel ve toplu oyunculuklanyla rol- lerine başanlı birer imza atıyorlar. Ya- pım, Suat Karausta, Büient Çiftçi, Nuri Karadeniz,Banu Manioğlu, SongülÖden, Ünal Şener, Murat KangaL Aziz Çağa- tay, Murat Çelik ve Kerem Gökçer'in, görsel ve işitsel düzeyde minik bireysel katkılar yanında toplu oyunculuğa doğ- rudan hizmet eden yorumlanyla başan- ya ulaşıyor. "Mutiu Son", çevre düzeninden giysi- lere, dans düzeninden şarkılara. oyun- culuktan müzik icrasma, her yönden kusur- suza ulaşmayı hedefleyen, olanakların en verimli biçimde değerlendırildiği bir çalış- ma izlemiş olmanın mutluluğunu yaşat- tı bana. "tyi ki tiyatro var* diyebilmenin keyfıni... Francis Bacon'ın çalışma taslaklan ortaya çıktı Kültür Servisi - tngiltere'nin ün- lü ressamı Francis Bacon'a ait 500 çalışma taslağı ve tablo, resmi yol- larla restore edilerek sanatseverler- le buluşfuruluyor. 6 yıl önce yasamını yitiren Bacon. ölümünden kısa bir süre önce önem- li çahşmalanna ait bu taslaklan sa- dık yardımcısı, Barry Joule'a bı- rakmış. Joule'ın kendısine ait özel bir kasada sakladığı bu taslak ko- leksiyonu, Bacon'ın vârislerince gerçek olarak kabul edilse de bir- çok koleksiyoncu ve sanat danış- mam bu çalışmalann orijinalliğini kabul etmiyor. Lqndra'ran Tate gibi birçok önem- li sanat galerisi de taslaklann ger- çekliği konusundaki kuskular yüzün- den bunlan sergileyecek ilk galeri olma fikrini cazip bulmuyor. Bu taslaklann orijinal olma ihtimalini kabu! etmeyen ünlü sanat tarihçisi David SyK«ster, galerilerin çekingen davranmasında çok büyük paya sa- hip. Geçengünlerde Ingiltere'nin ön- de gelen dergilerinden Art Revi- • Bacon'ın ölümünden kısa bir süre önce yardımcısı, Barry Joule'e bıraktığı önemli çahşmalanna ait taslaklar satışa sunulacak. Taslaklar Bacon'ın vârislerince gerçek olarak kabul edilse de birçok koleksiyoncu ve sanat danışmanı çalışmalann orijinalliğini kabul etmiyor. ew'un taslaklann fotoğraflannı ya- yımlaması üzerine eserlerin kulla- nım hakkı tartışması da gündeme geldi. Bacon'ın mirasıyla ilgili ça- lışmalan yürüten avukatlar, bu tas- laklann telif hakklnı almak üzere gi- rişimde bulundular. Tabii öncelik- le çizimlerin orijinallığinin resmi kaynaklarca onaylanması gereki- yor. Bacon'ın yardımcısı Joule, ün- lü ressamın çahşmalanna ait daha birçok taslak çizimlere sahip oldu- ğunu, ancak tüm dünyanın nasıl ça- lıştığını görmesini istemedigi için bunlardan çoğunu Picasso gibi yok ettiğini iddia etti. Aslen Kanadalı olup Londra ve Fransa'da yaşayan Joule, tüm kolek- siyonu. Bacon'ın hayranlannca mü- ze olarak oluş.turulması düşünülen Kensingtonciaki stüdyo dairesine bağışlamak istediğini belirtti. Kesin olmamakla birlikte Ba- con'ın taslaklannın tümüne 2 mil- yon pound vermeye hazır koleksi- yoncular olduğu söyleniyor. Ancak Joule, bu eserlerden kazanç sağla- mak istemediğini kesin olarak be- lirtiyor: "Bu taslaklann günışığma çıkrnalannı istenıemdeki tek ne- den, Bacon'm çalışma tarzırun ve eserlerinin alryapısuun hayranlan taraflndan görülerek daha i>i tanın- masmı veanlaşılınasau sağiamaktL" Bacon'ın tek vârisi olan John Ed- vvards, "Barr> Joule'ınelindeki tas- laklan henüz görmemekle birlikte onlann Francis Bacon'a ait olduk- lannı kabul ed/\orunı ve bu bana oi- dukça mantıklı geliyor. Ancak Jo- ule'ın bu koJeksiyonu bu denli benimseyerek kendisine mal etmejç çaüşmasmı doğru buimuyorum." diyerek taslaklann orijinalh'ğini ka- bul ettiğini belirtti. Art Revievv'un editörü DavidLee de, bu taslaklann ortaya çıkmasmı sanat dünyasmda çok önemli bir keşif olarak değerlendirerek "Bu taslaklann şu an kimeait olduğu bi- zi ilgilendirmivor. ancak bunJann yeterinceuzun bir süredir saklamnk- lanru ve büyük ressamın çahşmala- nyla ilgilcnen herkesi büjükrvecek nitelikte olduklannı düşünüyoruz" dedi. Bu taslaklann oluşturduğu tar- tışma, Bacon'ın tek vârisi olan Ed- vvards ve şu an taslaklan elinde bu- lunduran Joule arasında uzun süre- cek bir davay la sonuçlanacağa ben- ziyor. Bu davada Edwards'ın hakkını, müvekkillerinin arasında Paul McCartney , Billy Joel ve Rosie O'Donneü'ın da bulundugu John Eastman adlı ünlü avukat savunacak. YAZI ODASI SELİM tLERİ Mektup Aldım 'Mektup almak' doğru bir söyleyiş mi? Mektubu kimden alırız? Çocukluğumun, ilk gençliğimin postacıları gö- zümün önünde: Günün belirii saatinde çıkagelir- lerdi. Bizimkiler bize mektup var mı diye merak eder- ler, yazsa, açık pencereden uzanılır, 'Postacı! Bi- ze varmı?' diye sorulurdu. Bize kimden, kimlerden mektup gelirdi? Dayım yurtdışındaysa, ondan, önceleri siyah-beyaz, sori- raları renkli kartpostallar gelirdi. Babama Kıbrıs'tan, kardeşlerinden, akrabala- nndan mektup gelirdi. Böyle mektuplar, haberler beklenirdi. Telgraf daima korku vericiydi. Bütün bunlar ne zaman eksildi, azaldı, bitti? İlk gençliğimde, lise çağımda Fransa'dan mek- tup arkadaşım oldu. Yaşıtım bir kız. Bir iki yıl mek- tuplaştık. Birbirimize hediyeler gönderdik. Sonra azaldı, seyrekleşti; bir gün de hiç yazışmaz olduk. Şimdi nerede, hayatı nasıl, yaşıyor mu? Stefan Zweig, 'mektup yazma sanatı 'ndan söz açar. Bu sanat göçmeye yazgılıdır, Zvveig'e göre. Yazarlann, sanat adamlannın mektupları günler, aylar, yıllar sonra yayımlanır. Böyle mektup kitap- lanm var. Alıp alıp okurum. Filan tarihte Gorki ne yazmış, Çehov ne yazmış, Cahit Srtkı ne yaz- mış... Yenilerde Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın mektup- ları yayımlandı (özgür Yayınlan). llginç, buruk gü- lümseten, Hüseyin Rahmi'nin özel yaşamına açı- lan mektuplar. Çoğunu Heybeliada'daki evinde yazmış; Heybeli'den postalanmış bu mektuplar. Otuzların Heybeliada'sı: Hüseyin Rahmi Bey postaneye iniyor. Bir yaz günü. Krem rengi keten takımlar giymiş. Ne güzel film sarınesi! Bir dönem çok mektup yazdım. Ankara'ya, Iz- mir'e, Bodrum'a. Kartlar gönderdim. Galatasaray Postanesi, Teşvikiye Postanesi, Ka- dıköy Postanesi. Ama semtlerin küçümen postanelerini de bilirim. Boğaziçi vapur isketeleri gibi onlarda da bir şilr giz- lidir. Telgraflarçektim, başsağlığı telgrafları, kutlama telgraflan. Yıllar var ki ne mektup yazıyorum, ne telgraf çe- kiyorum. Bununla birlikte bana yazılmış mektuplardan derin sevinç duyuyorum. Zarfı açmak, mürekkep- le yazılmış satırlan okumak, hepsi bende gençlik günterini uyandınyor. Oğuz Atay'ın eşsiz ve yürek yakıcı hikâyesi: 'Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya': "Ama gene de ona yazmak, hep onun için yaz- mak, ona durmadan anlatmak, nerede olduğumu bildirmek istiyonjm. "Ben burdayım sevgili okuyucum, sen nerede- sin acaba?" Geçenlerde bir mektup aldım. Geçmiş günleri an- latıyordu bu mektup. Bir hanımefendi, Halide Edib'in MorSalkımlı Ev'\ri\ okumuş, kendi çocuk- luğunun mor salkımlı evlerini anlatıyordu. Oylesine yalın yazılmıştı ki, bahçe, havuz, sal- kım, peyzaj; daha ustacası yazılamaz diye düşü- nüyordunuz. Böylece bütün bildiğim bahçeleri, havuzlan, sal- kımlan, yaz akşamlannı, sonbahargünlerini düşün- meye koyuldum. Tek tek saymak, sıraya koymak istedim onlan. Bir söz var mektupta: "Babasız ilk bayramdı". Bütün bir roman bence. Romanlar, öyküler değil, mektuplar yazılsa... Mektuplar postalansa... Yine postaneler, yine pullar, yine tartılar, yine si- cimler, paket kâğıtları, postanenin büyük duvar saati... Takvimde tz Bırakan: "Şairierin kurduklan birer okullan olsa kentlerin I Şainerin düzenledikleri hayat alanlan" Turgay Fi- şekçi, Sevgi Bağ/an, Adam Yayınevi, 1998. '6. Uluslararası Radyo Oyunu Yazarlanı Yarışmasr • Kültür Servisi - BBC Vvbrld Service tarafından düzenlenen 6. Uluslararası Radyo Oyunu Yazarlan Yanşması, British Council'in işbirliği ile gerçekleştirilecek. Son başvuru tarihi 15 Nisan olarak belirlenen yanşmaya katılma koşullan şöyle: Oyun 60 dakikayı geçmemeli, başlıca rollerin sayısı 6'dan fazla olmamalı, oyun daha önceden yayımlanmamış olmalı, yarışma Ingiltere dışında oturan herkese açık. oyunun tamamı ya da tamamına yakını Ingilizce olmalı. Birincilik ödülü kazanan oyun uygun görüldüğü takdirde yayımlanacak. brahim Yıldız Şiir Ödülü • Kültür Servisi - tbrahim Yıldız anısına şiir ödülü düzenleniyor. Seçici kurul Vedat Günyol, Mehmet Başaran, Sami Karaören, Yetkin Aröz, Ahmet Özer ve Tahsin Şentürk'ten oluşuyor. Son katılma tarihi 13 Şubat 1999 olarak belirlenen şiir ödülüne 01.01.1998-31.12.1998 tarihleri arasında çücan şiir kitaplan ya da yayına hazır dosya ile aday olunabilir. Ödüle aday olacak şairierin, açık adresi ve kısa yaşamöyküsü ile birlikte kitaplannı 7 adet ya da 7 kopya yayına hazır dosya olarak Halil Nihat Yıldız PK 10 Karabük adresine göndermeleri gerekiyor. Ödül sonuçlan 15 Mart 1999'da açıklanacak ve ödüller 3 Nisan Karabük'ün Kurtuluşu kutlamalan çerçevesinde sahiplerine verilecek. Bas şarkıları • Kültür Servisi - Büient Ortaçgil, Erkan Oğur (gitar), Gürol Ağırbaş (bas), Cem Aksel (davul), Hakan Beşer (vurmalı çalgılar) yann ve perşembe günü saat 22.30'da Jazz Cafe'de konser verecek. (Rezervasyon için: 245 05 16) Satılan Mal Geri Alınmaz • Kültür Servisi - Düş Oyunculan Topluluğu, Eugen Ruge'un yazdığı ve Leyla Serdaroğlu'nun Türkçeleştirdiği "Satılan Mal Geri Alınmaz" adh oyunu nisan ayma dek her çarşamba saat 20.30'da Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan Sahnesi'nde izleyicilerin beğenisine sunacak. Nefrin Tokyay'ın yönettiği oyunda Elvan Boran, S. Bora Seçİcin rol alıyor. Çağla Köseoğullan'nın kostüm tasanmını gerçekleştirdiği oyunun yönetmen yardımcılıgını Berk Ataman üstleniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear