23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLEİÎ 11 ARALIK1998CUMA Lütfi Hoca'nın Ardından Prof. Dr. TAYFUN AKGUNER / ÜHukuk Fak. ldare Hukuku llimleri Ar. ve Uyg. Merkezi Müdürii L ütfi Duran Hoca'yı da yitirdik. Son gördüğümde Amerikan Hastanesi'nde yatıyordu. Oda- sınagudiğimizde, o herzaman- ki inceliğiyle acılar içinde ol- duğunu sandığım bir durum- da, hafifçe doğrulmaya çalışarak bizi karşı- lamaya çalıştı. Elini öpmek istedik. Diren- di, öptürmek ıstemedi. Hukukçu bir aileden geliyordu. Babası Mehmet Rajpb ve büyûk babalan da, 19. yüzyılın ilkyansında, Istanbul'dan Antakya'ya maliye ve adliye memurian olarak gelip yer- leşmiş kimselerdi. Hoca, 1939 yılında Galatasaray Lise- si'ndenmezunolmuş., 1944 yılında Istanbul Ünıversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra ldare Hukuku Kürsüsü'nde asistanlı- ğa atanmıştı. Ikinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi üzerine, FransızhükümetininTürköğ- rencilerine verdiği burstan yararlanarak Fran- sa'ya doktora yapmaya gitmişri. Fransa'da To- ulouse Üniversitesi"nde hazırlamışolduğu "La recentereformedu Conseil d'Etat en Tunju- ve ie(Türkiye DevietŞûrasuda Ahîren Vapılan Islahat)" konulu doktora tezı ıle "Deviet Hu- kuk Doktoru'' unvanını kazanmıştı. Toulo- use Üniversitesi Hukuk Fakültesi, bu teze, da- ha sonra ödül de vermişti. Doktora çalışması bittikten sonra Istanbul'a dönen Hoca, doçentlik çalışmalanna başla- mıştı. O dönemde doçentlik sınavlan zor ge- çerdi. Adaylar, sekiz ay gibi bir sınav süreci geçirirlerdi. Bu süreçte, doçentliktezijüri ta- rafindan incelenip değerlendirildikten son- ra aday savunmaya çağnlırdı ve başanlı bu- lunursa deneme dersine sokulurdu. Prof. Du- ran, "Uyuşmazhk Mahkemesinin Görev; Yet- KveUsuneri" konuludoçentlik tezi ile 1950 yılında hukuk doçenti olmustu. O dönemde, profesörlük kadrosu almak da bir sorundu. Bu nedenle, Hoca'nın on yıl eylemli olarak doçentlik kadrosunda beklemesi gerekiyor- du. Bu durumdan hiç gocunmamıştı. 1951 -1961 yıllan arasında ldare Hukuku Kürsüsü Başkanı. Ord. Prof. Dr. Sıddık Sa- mi Onar'ın yönetiminde, Prof. Ragıp San- ca, Doç. Dr. Vakur Versan, Doç. Dr. Lütfi Duran ve Doç. Dr. İsmetGiritü'nın işbirli- ği iie, Istanbul Hukuk Fakültesi'nde çok ya- raıiı ve verimli seminerleryapılıyordu. Lüt- fi Hoca'nın, öbür hocalarla birlikte bu çalış- malarda paylaşıma sunduğu engin hukuk bilgisinden çok sayıda öğrenci yararlanıyor- du. Eğirim-öğretim çahşmalan bu çerçeve- de yapılırken, bilimsel araştırmalar ve ince- lemeler de 1950 yılında kurulan İdare Hu- kuku veİdare fümleri Enstitüsü çatısı altın- da yürütülmekte idi. Gerek merkezi idarenin gerek yerel (maballi) idarelerin, belirii ko- nular ve sorunlar üzerinde istedikleri hukuk- sal düşünceler, büyük bir titizlikle hazırla- nıyor ve üniversitenin uygulamaya katkıla- n sağlanıyordu. Lütfi Hoca'nın. uygulamaya katkisı kısa bir süre üniversitede yanm gün çalışması ile de olmuştu. Hoca'nın bu dönemi Istanbul Be- lediyesi Hukuk DanışmanlığYndageçmişti. Belediyenin önemlı davalannı başan ile iz- lemişti. 1951 yılı başında Istanbul Barosu'na kaydolmuştu ve ölümüne kadarda Baro üye- liğini korumuştu. 27 Mayıs 1960 harekâtından sonra, Mil- HBirlikKomitesi'nce kurulan IstanbulAna- yasa Koınisvonu'nda üyelik yapmıştı Lüt- fi Duran. Anayasa öntasansı'nuı hazırlan- masmakatkılardabulunmuştu. 1961 yılın- da ldare Hukuku profesörlüğune atanrruş- tı ve aralıksız 27 yıl bu görevini sürdürdü. Bu görev süresi içinde üniversitede kürsü başkanlığı, fakülte yönetim kurulu ve üni- versite senatosu üyelikJerinde bulundu. Ho- ca, uluslararası alanda da tanınırdı. Merke- zi Brüksel'de bulunan Milletlerarası İdari BUimlcr Enstitüsü'nün ve Paris'te kurulu Henri Capitant Fransız Hukuk Kürtürü Derneği'nin kongrelerine, yuvarlak masa toplantılanna ve konferanslanna etkin ola- rak kanlırdı. 1978-1979 yıllan arasında*piT>- fesseur assode" olarak Paris II (Pentheon- Assas) Üniversitesi'nde dersler ve konfe- ranslar vermişü. Aynca, DışişJeri Bakanlı- ğı tarafından Avrupa Konseyi'nin önce In- san Haklan Uzmanlar Komitesi'nde daha sonra da İdare Hukuku Uzmanlar Komite- si'nde Türkiye delegesi olarak 16 yıl görev yapmıştı. Avrupa Konseyi toplantılannda, tartışılan konulann Türk hukukunda ve mevzuatında ne gibi değişikliklere ve ye- niliklere yol açabileceğine ilişkin aynntılı yazanaklar (raporlar) hazırlardı. Lütfi Hoca çağdaş bir Türk aydını ve hu- kukçusuydu. Hukuk devleti ilkesinin yılmaz bir savunucusu ve savaşımcısıydı. Cumhu- riyet sonrası Türk ldare Hukuku'nun kuram- sal mimaıianndan biriydi. Çalışkan ve titiz birbilün adamıydı. Bu nedenle, çalıştığı ko- nulara ve kişilere zaman zaman eleştireîyak- laşırdı. Kuramla uygulamayı çok güzel bir- leştirirdi. Türk yönetimine giren yeni ku- rumlann, kuramsal temellerini ilk kez o gün- deme geurirdi. Türk tdare Hukuku'nun be- lirgin bir düzen içinde bütünleşmesini savu- nurdu. Birçok yayını arasında bulunan Türk ldare Mevzuatı (1954) deıiemesi, bu dogrul- tuda bir örnek olarak gösterilebilir. Günceli hep elinde tutardı. Mesleksel dergilere dü- zenli olarak yazı (makale), kronik ve notlar yollardı. Düşüncelerini geniş kitlelere ulaş- tırabilmek için gazete yazılan da hazırlardı. 1950 yılından bu yana Vatan, Dünya, Milli- yet ve Cumhuriyet gazetelerinde birçok ya- zısı ve incelemesi yayımlanmıştı. Lütfi Ho- ca'nın en belirgin özelliği ise yaşamı boyun- ca ızlediği yolun hep tutarlı oluşudur. Hoca'nın, ölümünde üniversite merkez binasında tören istemediğini biliyorum. Öl- düğü gün haftanın sonçalışma günüydü. Ni- çin üniversitede tören istesindi ki... ARADABİR R E M Z I D E M İ R Suşehri Cumhuriyet Savcısı Haber Verme Hakkı Sınıpsız Değildir Demokratik toplumlarda basının görevi, genel ya- raıiar açısından toplumu ilgilendiren konularda hal- kı, gerçekleri yansrtmak suretiyle ve nesnel bir bi- çimde aydınlatmak, çeşitli sorunlarla ilgili eleştiri, yo- rum ve uyanlaria bireyleri düşünceye yöneltmek, bilinçlendirmek ve yöneticiler üzerinde toplumun denetimine aracı olmaktır. Anayasamızın 28. maddesinde basın özgürlüğü güvenceye bağlanarak basının kamu görevi niteli- ğindeki işlevini hiçbir baskı ve karşı koymaya uğra- madan ve çekinmeden yerine getireceği kabul edil- miştir. Anayasal temele dayanan bu özgürlükten yararianma hakkı, anayasanın 20, Türk Yurttaşlar Ya- sası'nın 24 ve Borçlar Yasası'nın 49. maddesinin ge- tirdiği düzenlemelerle sınırlanmıştır. Anayasamızın 20. maddesine göre adli soruştur- ma ve kovuşturmanın gerektirdiği aynklar (istisna- lar) dışında herkes özel ve aile yaşamına saygı gös- terilmesini isteme yetkisine sahiptir. Türk Yurttaşlar Yasası'nın 24. maddesine göre kişilik haklarına sal- dırıda bulunana karşı zarar gören kişi, mahkeme- den bu saldınnın önlenmesini isteyebileceği gibi il- gili mahkemeye nesnel (maddi) ve tinsel (manevi) ödence davasını da birlikte açabifecektir. Bilimsel verinin ve saptamanın yerini dedikodu- nun aldığı bir ortamda yaşayan toplumlarda bu ev- rensel ve anayasal kurala aykırı yayınlann yapıldığı- na medyada sıkça rastlanmaktadır. Yazılı ve görsel yayın organlannda özel yaşama ilişkin olaylann açık- Öğretmen Yetiştirme Düzenimiz r» r * crr-rr^rsj inTtt r*>i?ı i v •• •• - nellıkle ve genel bır eğılım olarak, çekıngen (urkek UOÇ. Ur. a t / A j l l N K l Z A L V t . L J J v Cumhuriyet Üniversitesi Oğretim Uyesi, Sıvas ve korkak), öykünmeci, yaşamdan kopuk, evrensel " ^ " • ^ gitim etkinhgi vetistirici' ööretıci (ög- tlr - T u r k ' y e aydınlanması ve modemliğin öncüsü M kültürden uzak, ezberci ve skolastik düşün(ce) sis- 1 rermen)vönlendiricilieındeöĞren(ıto- Kemal ve arkadaşlanna Cumhuriyet'in ilk dönem- teminesahipöğretmenleryetiştirilmekamaçlanmış- U 1 vi ahstırma ve vetistirme işidır Bura lerinde uygulamaya soktuklan "Oğretim Birtigi''ya- tır.Günümüzdeiseeğitimsistemimizadetanasılda- i i da asal olan öğretmenlerin öğrencile- sasl v e pozitivizmin şekillendırdiği eğitim sistemi- ha körü, beceriksız, ilgisiz-bilgısiz/ birikimsiz, ürkek, 1 j re genel olarak ulusal-evrensel değer- miz, 1933 Üniversite Reformu ıle "modernlikeği- yaşamla banşık olamayan öğretmen yetıştırebıliriz . i ^ L ^ ^ f lerf (kültürel özerklik, özgüllük fark- Bmli"birgörünümkazanmıştır. Buanlayış 1940'lar- çabası içerisindedir, en azından pratik öyle. Kanımız- lıhk ve onlara saygı hoşgörü ötekini düşünme ulu- ^ "köyûnayduılanmaa''nı temel alan/sağlayan Köy ca sorunun özünde toplumdaki sıyasal odaklanım sunuv«toplumunubenimseme özgüriük,smıfsaleşit- Enstırülen ıle doğruya ulaşmıştır. Sözgelımı Köy merkezlennın eğitımi kendi çıkarlannı sürdürmesı lik insancılhk anti-etnikçilik/irkçılıkveayruncılık Enstitüleri, öğretmenler vasıtasıyla, köylü sınıfinın noktasında başlıca "ideoloji üretme ajgrtı" olarak iletişim ve düş'ünceyi ifade etme özgürlüğü sanatın ™ 1 ' l ™ tos v e Sağnazlıktan kurtuluşunu, bilinçlenme- görmesi gelmektedir. Böylece uygulanan ekonomi yüceliği vb ) doğa ve topluma ait bilgilen (doğa- s ' n '- aydınlanmasını, modernleşimini en genel anla- politikten bağımsız olamayan eğitim sistemimiz, yö- nın ve toplumlann oluşumu, tarihsel gelişimi/evrili- m V ]a ozgurleşımım sağlayan ve/ya da o yolda onem- netıcv'başat ıdeolojıye boyun eğmeyi ya da burjuva şi onlan anlamak ve anlamlandırabilme vb) kav- •' b ı r kanal/aygıtı. Eğitımın toplumu değiştıncı yö- ıdeolojısınm (pratığının) başatlığını temel alan öğ- rarması ya da öğrenciyi onlan öğrenmeye yönlendır- n ü n ü n e n s o m w göstergesı, atılımı idi Köy Enstıtü- retmenler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Çünkü ilgi- mesi, özel olarak da, uzmanlık alanlan bağlamında l e r i - A n c a k ' 9 4 O'lann sonuna gelındığınde Türkiye sız-bılgısız, sorgulayamayan, eleştiremeyen, sıyasal ögrenci kitlesi/icategorisini "bügi-vüklü varak"larbi- aydınlanmasının önemü katalizörü olan Köy Ensri- erke tam bağımlı öğretmen yetiştirmek demek -as- çimine getirmesidir. Bunun için de öğretmenin biri- t " ' e n v e c"^*^' öğretmenlerden feodalitenin kalıtı lında öğretmenin binlerce öğrenciye etkide buluna- kimli, yaratıcı, araştıncı, yenilikçi, bilgi yayıcı, eleş- °' an "eşrafkesimi" (toprak ağalan, aşiretreisleri, de- cağını göz önünde bulundurursak- aynı niteliklerle tirel (ve özellikle "diyalektik'') düşünebilen, e'vTen- rebeyler ve tüccarlar...) ve onlara bağlantılı/karşılık- örtüşen/benzer bir insan kitlesi yetiştirmek demek- sel kültüre dair olaru içselleştirmiş, öğrenci kitle- '• '''*'" "popûlizm'" sevdalı sözde demokrat sıyasal tir. Budatüm toplumlarda olduğu gibi toplumumuz- si/Tcategorisini anlayabilen ve onlan'sürekli araştır- e r k rahatsızlık duymuş ve aydınlanmanın mesalesi daki değişmeyen siyasal erk(ler)in hedeflediğLarzu- maya iten bır yönlendirici... ve özü itibariyle iyi bir söndürülmeye çalışılmıştır. Bununla da yetınmeyen ladığı bir şeydir. Bilindiği üzere, bilinçsiz, düşüne- "metodoJojist" olması zorunludur. Taslağını ve ge- siyasal odaklanım ve düzenekler (mekanizmalar) la- meyen, sorgulayamayan, hak ve özgürlükler savası- ne! çerçevesini çizdiğimiz bu yetiştirici/öğrefmen ti- lk - ^İ^' bilimsel eğitim sıstemını bozucu ışlevler- rnı veremeyen kıtlelen yonermek ve yönlendırmek pi tüm toplumlarda özellikle de toplumumuzda ol- İeyüklülslamiokullardmam-Hatıpokullan ve Yük- çok kolay bır iştir, her siyasal erkin istediği: Sessiz ması gerekendir. Toplumbilimcilerin ilgı odağı her * * l s l a m Enstırülen)açmış, dınsel ıçenklı eğitımın y ,ğınlardır. ne kadar "olması gerek" ise de onlar asıl olarak "var yenıden canlandınlmasını sağlamış (ömeğın 1951 yı- Sonuç olarak diyebiliriz ki, eğitim sistemi ve bu olan" ile uğraşırlar. Bu noktada biz de eğitim siste- l m d a 7 l l d e Imam-Hatıp okullan açılmış ve ızleyen düzenekte yer alan öğretmen kategorisi bir toplum mimiz içerisınde öğretmenlerin nıteliği, neliğı ve na- yıH ard a bu okullara öğretmen yetiştirmek üzere baş- için son derece önemlidir, anlamlıdır ve işlevseldir. sıl yetiştirildiklerine dair birkaç saptamada buluna- a I s t a n b u l o l m a k u z e r e Konya. Kaysen, Izmır ve Er- Öğretmenlerimizi, toplumun kültürel ve genel yaşam- cağız zurum... ıllenne Yüksek lslam Enstırülen açılmıştır), lannı ileri bir düzeye taşıyacak ve öğrencileri oıte- Cumhunyet'ten beri düzenli, belirgin ve net bireği- böylelikle şenat-yönelımlı ogretmen yetiştirmeyi he- likli bir biçimde yetiştirecek, öz olarak, bilgili, eleş- tim sistemi anlayışı Türkiye toplumuna yerleştirile- deflemiştir. tirici, sorgulayıcı, tartışan, üretken, özgüvenli, ür- memiş, özellikle de birbirleriyle çelişen okul sistem- Cumhuriyet'in kuruluşundan 1950'lere gelinceye kek olmayan, kişilıkli ve aydın kimlikli olarak yetiş- leri veuzlaşamazniteliktekifarklıparadigmalartop- değin, genel olarak, bilimsel yöntemi savunan, öz- tirmeliyiz. Bunun için öncelikle yapılması gereken lumumuzda hep varolagelmiştir. Bu noktada eğitim gür, esnek ve eleştirel düşünebilen, laik/bu dünyaya şey, hem öğretmeni yetiştiren insanlann hem de öğ- sistemimizin tarihsel ardyöresine (Cumhuriyefin ilk dönük, insancıl ve evrensel değerlere yönelik ögret- retmenlerin konumunu "klasik devkt memuru" tar- yıllanna) kısa bir yolculuk yapmak işlevsel olacak- menler yetiştirilirken, 1950'lerden günümüze, ge- zındaki "bağunh" durumundan kurtarmaktır. lanması için bilimsel ve yargısal kararlann ışığın- daşu ögelerin (unsurlann) birlikte bulunması gerekir a) Ortada bilinmesinde ka- mu yaran olan bir "haber" olması, b) Haberin gerçek olması, c) Haberin anla- şılması ve değeriendiril- mesi bakımından özel ya- şama ilişkin bilginin açık- lanmasının yarariı olması, ç) Gereksiz küçültücü ve aşağılayıcı açıklamalardan kaçınılması. Yüksek Yargıtay 2. Ce- za Dairesi'nin 3 Mart 1998 gün ve 1998/2335-2271 sayılı karannda, defilede elbise sunan mankenlerin soyunma odasında elbi- se değiştirdikleri sırada, onlann nzalan dışında özel ya da kamusal yarar bu- lunmadığı halde görüntü- leri gizlice kamerayla sap- tayıp televizyonda yayım- layarak sergilemek biçi- minde toplumun ortak edep düşüncesine aykın davranan "haber verme hakkı" sınınnı aşan sanık- lann TCK 482/4. madde- de yer alan televizyon yo- lu ile hakaret suçunu işle- dikleri kabul edilerek ha- ber verme hakkının smır- lan vurgulanmıştır. Türk ulusu adına yargı erkini kullanan yargıçlar somut olayın özgül koşul- lannı değerlendirereksav- savunma-yargı'öan olu- şan üçlü sacayağına da- yanan hükümlerinde, çağ- daş ve evrensel demokra- silerde var olan bireyin ken- di dışında oluşan bilgilen edinme hakkı ile özel ya- şamın dokunulmazlığı il- kesini araştırarak sonuca varmaktadırlar. Romiru Koltuk Toktmı I Good Tımts Herkesin gözil onda "Bellona " Çizgisiyle, kalitesiyle herkesin tercihl Bellona Koltuk Takımları, şimdi kaçırılmayacak kampanya avantajlarıyla sizi bekliyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 Peşin fiyatına I+4 taksit II aya varan vadeler Özel indirim Eve teslim 0800 361 89S6 -•e 2 1940 sc BOYTAŞ No. 14 38070 Koyseri PENCERE İnsan Haklan Zenginlerin Lüksü mü?.. 10 Aralık (dün) 7nsan Haklan Günü' idi; ama, çoğu gazetemiz yanlış başlık attı: "İnsan Haklan 50 yaşında!.." Olurmuhiç!.. 'Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Bildirgesi' 50 yaşına bastı; gerçekte 7nsan Haklan Bildi- risi' Aydınlanma Devrimi'nin ürünüdür; 200 yıl önce yayımlanmıştır. • İnsan nasıl insan oldu?.. Cennet'ten kovulup da dünyaya zorunlu iniş mi yaptı?.. Öyleyse Adem ile Havva'nın insan haklarından niçin haberi yoktu?.. Okuma yaz- ma biliyorlar mıydı?.. Hangi dilde konuşuyor- lardı?.. Yoksa insan başlangıçta maymunsu bir yaratık mıydı?.. Insansı biryaratığa dönüşme- si için kaçyılgeçti?.. Maymunumsu ya da insanımsı yaratığın fo- silleri Afrika'da bulundu. 28 milyon yıl Önceye dayanıyor bu fosiller; 'İnsan Haklan Bildirisi' ise şunun şurasında 200 yıllık... • İnsan haklan neyle yaşıt?.. Fabrikayla... Tarım toplumunda insan yok, kul var; insan haklan yok, kölelik var... İnsan haklan, Avrupa'da sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkıyor; palazlanan burjuva sını- fı iktidan eline geçirmek için egemen sınıfın ide- olojisini yıkmak zorundadır; kilisenin şeriatı, gü- cünü yitiriyor. Siyasal yaşamda ya da devlet düzeninde ar- tık Tann'nın yeri yok... Insanın önemi var... Insanın var olabilmesi için, insan haklarının devlet hukukuna dönüşmesi birinci koşul!.. Hem dinci devletten yana olmak, hem insan hak- larını savunur görünmek yalancılığın ta kendi- si... • Peki, bugün yeryüzünde insan haklan hangi ülkelerde geçerlidir?.. Sanayileşmiş ülkelerde!.. lslam dünyası, insan haklanna dayalı demok- rasiden yoksun yaşıyorsa, Müslümanlık yüzün- den değildir bu, fabrikasızlık nedeniyledin bu durumdan sorumlu olan da yalnız Muham- met'in ümmeti midir?.. Nice lslam ülkesi, Ba- tı'nın boyunduruğu altında soluk alamadan ya- şamıyor mu?.. Ortadoğu'da pek çok örnek var, ama, en çar- pıcı olanı Suudi Arabistan'dır. Batı, Amerika marifetiyle, Suudi Arabistan'daki dinci rejimi destekleyip ayaktatutmasa, Ortadoğu'daki şe- riatçı düzenler çoktan yıkılır, insan haklan çöl- lerde uç verebilirdi; ama petrol çıkarlan nede- niyle Batı, Ortadoğu'daki insanlık dışı düzen^ ieri sonuna dek destekleyip ortaçağ karanhg>*> nı besliyor. • Batı'nın sömürü düzeni sultasında yaşayan insanlıkta insan haklan zenginlerin lüksüne dö- nüşüyor. Sanayileşmeyen toplum insan haklanna ka- vuşamaz; neoliberalizm yoksul toplumlann kal- kınmasını ve insan haklarına kavuşmasını en- gelleyen bir küresel düzen içeriğini taşımakta- dır. 'Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Bildirge- s/'nin eksikyanı budur. İnsan haklarının anayur- du Batı, küresel çapta insan haklarını engelle- yen birdüzenin egemeni kimliğine bürünmüş- tür. Yoksul ülkeleri sömürüp ezen bir ekonomik düzende insanlık insan haklanna nasıl ulaşabilir?.. + AJL Cumhuriyef k i t a p 1 a r ı Hikmet Çetinkaya TÜRKIYE ŞEYTAN ÜÇGENI 246 sayfa, 1. tamu< Laik demoicratik cumhuriyete saldıran gözü dönmüş şeriatçı çetelerin korkulu rüyâsı, güçlü bir yazann olgun gözlemleri... Maskeleri düşüren, tezgâhlanan ovojnlan bozan bir gazetecinin soluk aldırmadan sürdürdüğü kutsal uğraşının dojoırucu ürünJeri... Birsolukta okumava sevenler için. BÜTÜN KİTAPÇILARDA Cuınhurtyrt' Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 kitapkulubû (34334)Cağaloğlu-istanbu! Tel: (212)514 01 96 Onuralp'in üçüncü ve son romaru i iç Pmg Expresi" çıktı. îsteme adresi: A.T.S. Tepebaşı Dr. Refık Saydam Cad. 53 A Beyoğlu-ISTANBUL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear