Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
11 ARALIK1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Sanat mı?
Anadolu Üniversitesi
Güzel Sanatlar
Fakültesi öğretim
üyesi Prof. Dr. Sıtkı
Erinç, Çınar
Yayınları'ndan çıkan
"Sanatın Boyutları"
kitabında,
günümüzdeki "devlet
sanatçısı" tartışması
ile gündeme gelen
"sorun"a ışık tutuyor:
"Her kültürel ortam
kendi sanatını yaratır;
iyi-kötü, doğru-yanlış,
ulusal-evrensel.
Çağdaş ve çağcıl
bağlamda önce
birey, sonra kişi
olarak toplumunu
oluşturamayan
bir sosyo-kültürel
ortamda sanattan
ve dolayısıyla da iyi bir
sanat eserinden söz
etmek, olanaksız
değilse de son derece
zordur. Bir toplumun
eğitim olanaktarı, ne
denli insanını kişiliğine
yöneltebiliyorsa, sanat
da o denli çağa
uyabilir. Gelişmemiş,
geliştirilememiş bir
sosyo-kültürel
ortamda sanatın
toplumun önünde
olması söz konusu
değildir. Olsa olsa
sanat, toplumla iç
içedir ve deyiş yerinde
ise nabza göre şerbet
olmaktan öte
gidemez. Talebe göre
oluşturulan arz
sonunda da sanat,
çıkmaz bir yol
üzerinde gider, gelir,
döner durur."
Efektronik posta: som@posta.cwnhuiyet.com.tr Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Tûrkiye Vıyana'ya
gitmiyormuş...
"Zaten. daha önce iki
seferin sonucu da bozgun
olmustu!"
rkeoloji ve Arkeologlar Derneği nasıl bir
dernektir? Dernek üyesi arkeologların ço-
cuklarına sünnet düğünü düzenler, bürok-
rat ve siyasiyelere üstün hizmetlerinden
dolayı sık sık plaket verir, dernek üyeleri kültür ve
tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin görevleri sı-
rasında istenen imzaları atarsa memleket yararına
çalışan çok iyi bir dernektir!
Yok eğer, Kültür Bakanlığı eliyle ülkenin doğal ve
kültürel mirasının yağma ve talanına karşı çıkar, es-
ki eser kaçakçıtığının ve müze soygunlarının peşi-
ne düşer, eski eserlerin koleksiyonerlere peşkeş çe-
kilmesine itiraz eder, hukuk dışı uygulamalara kar-
şı sesini yükseltir, bilımsel sempozyumlann politık
malzeme yapılmasını eleştirirse memleket hayrına
çalışmayan kötü bir dernektir!
O zaman ne yapılır?
Derneğin başta yönetim kurulu olmak üzere üye-
lerine hadleri bildirilir!
Arkeologlar
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Genel Başkanı
Prof. Dr. Levent Zoroğlu, Adana Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu üyeliğinden alınır. Genel
Sekreter Özgür Çavga, Kültür ve Tabiat Varlıklan-
nı Koruma Genel Müdürlüğü'ndeki görevine son ve-
rilip Erzurum'a sürülür. Örgütlenme Sekreteri Kubi-
lay Özkul, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Ge-
nel Müdürlüğü Tespit Dairesi Başkanlığı'ndan alınıp
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne arkeolog
kadrosuyla gönderilir. Dernek saymanı Emine Ay-
nur, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü Personel
Dairesi Başkanlığı'ndan alınıp Etnografya Müze-
si'ne arkeolog yapılır. Derneğin Istanbul Şubesi Baş-
kanı Şeniz Atik, ıstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdür-
lüğü'nde çalışırken Adana'ya gönderilir. Dernek üye-
si Asuman Çavuş, Istanbul 2 Numaralı Koruma Ku-
rulu Müdürlüğü'nden Arkeoloji Müzesi'ne çekilir.
Dernek üyesi Ayfer Aker, Anıtlar ve Müzeler Genel
Müdürlüğü Yayınlar Daire Başkanlığı'ndan Anado-
lu Medeniyetleri Müzesi Müdürlüğü'ne arkeolog ola-
rak atanır. Dernek üyesi Ferruh Gerçek, Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü Şube
Müdürlüğü'nden Kültür Merkezleri Şube Müdürlü-
ğü'ne verilir. Dernek üyesi Musa Kurum, Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'ndeki
görevinden Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müze-
si'ne arkeolog olarak gönderilir. Kültür ve Tabiat Var-
lıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'ndeki dernek üye-
leri Nesrin Çelem, Nurettin Çelem emekliliğini is-
temek, llknur Kasap ıstifa etmek zorunda bırakılır.
Not: Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Genel Mü-
dürü mimar Kemal Soyer'den "Zerrin Hanım Da-
vası'nı açmasını bekliyor; bakanı Istemihan Ta-
lay'a sonsuz saygılarımızı sunuyoruz.
SESSİZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Imdaaat! Nefes alamıyorum.
Politikacılan atın bu ülkeden..
Ecevit kurmalı, Demirel kalmalıHükümet kurma çalışmalarını can-
la başla sürdüren DSP lideri Bülent
Ecevit, çok arzu ettiği halde DYP li-
deri Tansu Çiller'i yanına çekeme-
yince kendi deyimi ile "cüretkâr" bir
öneri getirdi, DSP'nin tek başına ku-
racağı azınlık hükümetine dışarıdan
destek istedi.
Bu destek Ecevit'e verilmedi.
Hatta destek, seçime kadar değil,
2000 yılına kadar verilmeli.
Ecevit 2000 yılına kadar başbakan
kalmalı ve aynı yıl Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'in görev süresi
yedi yıl daha uzatıldıktan sonra çok
gerek duyuluyorsa seçime gidilmeli.
2000 ytlının ne göstereceği şimdi-
den bilinmez ama eğer önemli bir ge-
rek yoksa, 2007 yılına kadar Ecevit
başbakanlığa, Demirel de cumhur-
başkanlığına devam etmeli.
Bu arada, zorunlu temel eğitim ilk-
öğretim düzeyinde sekiz yıldan 11 yı-
la çıkartılmalı ve orta öğretim de üç
yıldan 11 yıla çıkartılarak zorunlu ha-
le getirilmeli.
Ayrıca yükseköğretimdeki dört yıl-
lık lisans eğitimi sekiz yıl olmalı ve
böytece yetişen yeni neslin 30 yıllık eği-
tim süresi içinde gerçekten çok iyi
yetişmesi sağlanmalı.
Ki böylece 50 yıldır siyaset yaparak
memleketi bugünlere getiren, son 30-
40 yıldır iktidarda olan liderlerin 2007
yılından sonra da önü açık tutulmuş
olmalı! Türkiye'nin önü tıkanmamalı!
Unutulmamalı ki, genetik mühendis-
liği "hücre yenilenmesi" gibi çok önem-
li buluşlara imza atıyor; bundan yarar-
lanılmalı...
DUZ YAZI
ORHAN BtRGİT
'Cüretkâr Bir Oneri'Bülent Ecevit'in, cumhurbaş-
kanından hükümeti kurma göre-
vi aldığı zaman, gerçekleştirmek
istediği asıl amacın bir 'azınlık
hükümeti' olduğu söylenilebilir.
Bu varsayımı güçlendırecek ana
oğelerin başında, DSP Genel
Başkanı gıbi politik yaşamımız-
nen bir kımsenin, Fazılet Partisi,
ile bir hükümet oluşturmayı içi-
ne sindiremediğini söyleyerek
TBMM'nin en fazla sandalyeye
sahip grubunu, nabız yoklama te-
maslarında bıle sıra dışı btrakma-
sı gelmektedir.
ikinci öğe de Ecevit'in daha
DYP Genel Başkanı'na, kendi
başbakanlığında bir hükümet
içinde birtikte çalışma önerisinı
götürmeden önce, Tansu Çil-
ler'den olumlu yanıt beklemedi-
ğini Mesut Yılmaz'a söylemiş
olmasıdır.
Bir üçüncü ve asıl önemli olan
unsur ise başkanlık yapacağı bir
hükümetin önündeki zaman sa-
atinin kısalığının getirdiği zorun-
lu koşullardır.
Ecevit, önceki gün Tansu Çil-
ler'e cüretkâr bir öneri olarak ni-
telendirerek açıkladığı 'azınlık
hükümeti' formülüne niçin sıcak
baktığını anlatırken şunları söy-
lüyor:
"Ben, eğer çok katılımlı birhü-
kümet kurulacak olursa, önü-
müzdeki 4.5ayda, seçimlere ka-
dar, uyumlu ve hızlı bir çalışma
yapılamayacağını, 3 partili mo-
deli tercih ettiğimizi söyledim."
DYP Genel Başkanı'nın, 18
Nisan sonrası koşullarını gün-
deminin birinci sırasında tuta-
rak Fazilet Partisi'ni dışlayan hiç-
bir oluşuma 'evet' demeyece-
ğini bilen Ecevit, Çiller'den tah-
min ettiği yanıtı alır almaz 'azın-
lık hükümeti' seçeneğini bir koz
olarak görüşme masasının üze-
rine koyarken bunun cüretkâr
bir öneri olduğunu söylüyor. İç
ve dış koşulların ekonomiyi dar
boğaza soktuğu, işçi çıkarmala-
nn çığ gibi büyüdüğü, dış poli-
tikada bilinen zorluklann peş pe-
şe sıralandığı bir ortamda sade-
ce DYP Genel Başkanı'nın de-
ğil, hemen hiç kimsenin bekle-
mediği bu sürpriz, önerinin han-
gi anlama geldığinı Bülent Bey
elbette biliyor. Nitekim, öyle bir
hükümeti büyükzoriukların bek-
lediğini Çiller'e hatırlattıktan son-
ra bütün partilerin oluşturacağı
bir bakanlar kurulundan çok da-
ha fazla, bir azınlık iktidarının
pariamentoyla uyum sağlamak
zorunda olduğunu da söylüyor.
Azınlık hükümetlerinin kader-
len, çoğunluğun iki dudağı ara-
sındadır. Keyfı hareket edemez-
ler. Hem TBMM hem de kamu-
oyu ile uyum içerisinde çalışmak
zorundadırlar.
Bu hiç beklemediği öneri, DYP
Genel Başkanı'nın bütün hesap-
lannı altüst ettiği için Ecevit'e,
"Scdiğerpartilerden gerekli des-
teyğı alın. DYP de oluşturacağı-
nızazınlıkhükümetine moral des-
tBği verir" deniliyor.
Moral destek, başarı dılemek-
le eş anlamlı bir arka sıvama ol-
rnâiı. Daha önce Ecevit'in baş-
baonlığına karşı çıkmayacağı-
m söyleyen DYP Genel Başka-
nı, aslında Recai Kutan'ın böy-
le bir öneriye kırmızı ışık yaka-
cağını da biliyor.
Tam bilinmeyen ise CHP'nin
tutumunun böyle bir somut öne-
ri karşısında ne olacağıdır?
• • •
Kimi köşe yazarları, Ecevit'i
J^gkümet_kurma çalışmaları sıra-
sırjda rîıçinCHP'nın kapısıriı ç'al-
makta geciktiği için eleştirmek-
tedirler.
DSP Genel Başkanı, bence
gerçekleşmeyeceğini bildiği
ANAP+DYP+DSP'Iİ ilk seçene-
ği için elbette öncelikle bu olu-
şumda yer atması düşünülen iki
partinin liderierinin kapısını ça-
lacaktı. Çalarken de Tansu Çil-
ler'den olumlu bir yanıt bekleme-
diğini sadece Yılmaz'a söyle-
meklekalmadı. Kendisınin kolay
kolay pes etmeyeceği haberini
de DYP'lilere aktardı. O arada
kendisi için eski partisinin bu-
günkü yetkililerinden sürekli ola-
rak gelen 'sağıbirieştirmeklegö-
revli taşeron' ya da 'kirlenmiş bir
hükümetin öteki başı' türünden
suçlamaları duymamış, okuma-
mış göründü.
Belli ki kendi zaman saati çal-
madan, Baykal CHP'si ile bir po-
lemiğe girmek istemiyordu. Ve
önceki akşam üstü DYP Genel
Başkanı ile yaptığı altmış beş
dakikalık görüşme sırasında, asıl
kozunu sürdü.
O kozun gerçek muhataplann-
dan birisi dün saat 14. OO'te gö-
rüştüğü ve tam olurunu aldığı
Yılmaz ise ötekinın CHP Genel
Başkanı Deniz Baykal olduğu-
nu saklamaya gerek yoktur. Yı-
ne aklamaya gerek olmayan bir
başka gerçek, Ecevit'in eline ge-
çirdiği ikili kozdur.
Bu kozların başında sosyal
demokrat bir partiye "Dört bu-
çuk aylık birzaman diliminde de
olsa bir demokratik so/ parti, ik-
tidar denemesiyapacak. Gelbu
denemenin önünü kesme" gibi
kamuoyunun yadırgamayacağı
bir önerinin bulunması gelmek-
tedir.
İkinci kozun zaman zaman
CHP çevrelerinden Ecevit'e yö-
nelen bir beklenti ile ilgili oldu-
ğu biliniyor.
Işte Ecevit, şimdi Murat Ka-
rayalçın'ın da söylediği gibi bir-
leşmeleri beklenilmeyen, ama
ortak hareket edebilecekleri ola-
sılıkları da göz ardı edilmeyen
iki parti için bir kapı açıyor.
Hem de seçimlere dört buçuk
ay gibi az bir süre varken.
Cumhuriyet Halk Partisi, ba-
kalım bu olanağı nasıl değerten-
direcek?
Baykal'ın dediği gibi 'işin su-
landığını' Ecevit'in yüzüne söy-
leyerek mi?
Onun Genel Başkan Yardım-
cısı Onur Kumbaracıbaşı'nın
"Sayın Ecevit bize öneriyi getir-
sin. Değehendihriz" demecinin
ışığında mı?
Ya da yine önceki gün Genel
Sekreter Yardımcısı Eşref Er-
dem'in 'taşeron' suçlamalarını
resmi parti görüşü haline ge-
tirerek mi?
Ama CHP'de bu üç olasılığın
dışında farklı seslerin olduğunu
da unutmamak gerekiyor.
HAYVANLAR ISMAÎL GLLGEÇ
Y7
KİM KUlt DUM ULM
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl
MIRMIRLAR VĞLR DVRAK
TARİHTE BüGÜN MÜMTAZARIKAN HAralık
BLERIOT, ISTANBUL GÖKLERİNOEL
13O3 'OA 8USÜM, ÜMt-Ü FGAHS-I2 PİL.OTV UOUlS
BLE&lOr(BLE/erO') , UÇA&YLA /sptAJSVL'DA Bİ
Gös.rhje.i rApMiçrr. 1O KASIM ĞÜNÜ n^svıe-i
EFtCÂG. GA2EJ&Sİ 'M>£ ÇjKAAJ SİR. İL4AJ, SU UÇUŞ
72JA/ SÖZ. £D£IE£/e.,MANŞ DEMİZİ'Mİ fUC fi£Z.
UÇAKIA G£ÇetJ 8L£/Zrcfr 'MUUs KASfM SOMlARltJ-
DA YAP/4CAeiN/ OliyUBMUÇTV- UÇt/f çef/rT-l
H & / / AGAUĞA IZ7ELeUll4İŞ7y. 774-
ü««4A/eofV AI/ALKJM g
LA AOJ&TlJtOŞ'A YÖSset-AAŞTİ.
Şİ ÛGAIZ, LtÇAGlfJ Ş
AAÖSYÖ SCE&/O1-, HAZAYf
AISAYLA ATLA77MIÇ, UÇAGI >S£ fCtKM
olJot, eski Lf£>*rt//a Taıst/ir-f £fkAr- 'dct
a* ilaiA gSra(iiyor.
YOL
ANKARA... ANKA..r
MÜŞERREF HEKİMOĞLtL
Ölümün Uyansı
Güzel insanlartanıdım yıllar boyunca, güzel olay-
lar yaşadım, mutlandım, umutlandım. Kimi ozan,
kimi ressam, kimi çalgıcı, kimi yorumcu, kimi bi-
lim adamı, üniversitede öğretim üyesi, kimi diplo-t
mat, kimi doktor, kimi mimar. Hepsinin ışığı, izi var
belleğimde, yüreğimde. Kimi artık dünyamızdâ
değil, ama ölmezliği var. Yapıtları, kitapları, öğren-
cileri...
Lütfi Duran da onlardan biri. Hocam değil, ama
çok şey öğrendim ondan. Yoğun birlikteliğimiz de
yok, ama 1960'lardan bu yana sürüyor dostluğu-
muz. Yaz aylarında Ören balkonlarında da güzei
anılanmız var. Bahri Savcı ile Lütfi Duran bir ara-
ya gelince kürsüler de kurulur sofralarda. İki hoca
konuşurken şimşekler çakar, birkaç sözcük yer-
1
leşir belleğime. Yanda Ida, karşıda Assos kıyıla-
rında batan güneş de izler bu bilge kişileri. Tarık
ZaferTunaya'nın birsözünü anımsıyorum. Balkon-
da bir akşam, pembe bir gül gibi yaprak yaprak
solan güneşi hüzünle izledi. Şöyle dedi sonra: •
- Sona eren bir güzellik insana acı verjyor.
Ben de karşı çıktım.
- Yeniden doğacak yarın! ;
Lütfi Duran'ın son yolculuğuna uzaktan katılT
dım, ancak şimdi daha rahat uyuyor diye düşün-
düm, sonra da gülümsedim. Çünkü biz uğurladık,
Bahri Savcı karşıladı Lütfi Duran'ı. İki dost kucak-
laştı, belki de ilginç bir söyleşiye daldı, dünyamı-
zabakarak. -- . ' •
:
= • • • •• '
; r
'
Erhan Akyıldız'ı da uzaktan izledim yıllarca,
uzaktan yürüdüm son yolculuğunda. Meslek da-
lımızda ilginç serüvenleryaşanıyor, tansiyona, ge-
rilime direnemiyor kimi gazeteciler. Erken ayrılıyor
aramızdan, şarkılarını söyleyemeden.
Ama ölümün de uyansı var. Geride kalanları gö-
reve çağınyor. O görev üstlenilir, başarılırsa şarkı-
lar yanm kalmaz, erken ölenler de rahat uyur me-
zarında. Sevindirici bir olay, bir süredir bir arayış,
sorgulama başlamış bulunuyor mesleğimizde:
özeleştiriye dönük çabalarla yozlaşmayı önleme-
yi durdurmayı amaçlıyor çalışanlar. öncülüğü Tür-
kiye Gazeteciler Cemiyeti'nde, ama tüm kuruluş-
lann katkısı gerekiyor bu yolda. Adı sanı, köşesi,
uğraşı ne olursa olsun dalımızda çalışan herkes ka-
tılmalı bu çabaya. Görev duygumuz da, meslek bi-
lincimiz de derinleşir o zaman.
Benim kuşağımda iyi ustalar, örnekler var dalı-,
mızda, emeğin yüce değerini, özverinin anlam'mr
kanıtladılar bize. O zaman gazetecilik okullan, fa*-,
külteleri yok, el yordamıyla tırmandık dalımıza'.
Inandığımız değerlerle, sevgiyle, saygıyla yol atdık
1
yokuşumuzda. Güzel yolculuk doğrusu. Acı faflu-'
ralar da var, ama yeniden başlamak, ödemek is-
terim. Yaşam biçimi de o faturalarla oluşuyor %a^
nırım. • -,,-..-• nei,
Sahnesini açmak, halktyla kucaklaşmak için acl
faturalar ödedi, ama uzun soluğuyla 35. yılı kuUar
dı Ankara Sanat Tiyatrosu. Kültür Bakanlığı'run.
desteğiyle onanldı, sahnesi de, salonu dayenileh-.
di, yöneticilerinin de yüzü güldü, Başkentipizde,
çok sahne var, ama AST'ıh başka konurhu, özef-';
liği var. Oyunlan, oyuncuJan, izleyicîleri ile güzel b'ü-,.
tünleşen bir sanat topluluğu. Kültür Bakanı Iste-'
mihan Talay az ve öz bir konuşmayla sesleridC-
gençlik yıllannda devrim tiyatrosuyla bu sahnede
karşılaştıklarını anlattı güzel sözcüklerle.
Dinlerken çiçekler açtı belleğimde, izlediğihri
oyunlardan sahneler gördüm, yitik sevgililere sa*
rıldım hayalimde. Asaf Çiğittepe, Sermet Çağan,
Erkan Yücel, Güner Sümer de geldi sahneye.
Ayakbacak Fabrikası'nı, Şeyh Bedrettin Desta-
nı'nı yeniden seyrettim. Unutamadığım biroyun da:
Durdurun Dünyayı Inecek Var!
Cumhuriyet fılminden sonra aradım, ama ulaşa-
madım Rutkay Aziz'e. Tiyatrosunda karşılaşmak
daha güzel elbet. Tüm oyunlannı ilgiyle, saygıyla
izliyorum, ama en çok tiyatrosunda seviyorum
onu. Birkaç sözcükle ne güzel aktardı mutluluğu-
nu. Başkentliler de güzel selamladı Ankara Sanat
Tiyatrosu oyuncularını, mutlu ve umutlu bir ku-
caklaşma.
Devlet sanatçılığının sayısal tırmanışı hayli şa-
şırtıcı ama şaşmayan bir gerçek var:
Asıl ödülü halkından alıyor sanatçılar.
*••
Leyla Gencer çok geç anımsandı, Ferit Alnar
da ölümünden sonra ödüllendi, ama bırakaiım ül-
kemizi, opera dünyasının Leyla Gencergibi kaçdi?-
vası var? YadaAJnar'ın Kanun Konçertosu gibi kaç
yapıt var müzik dalında? Özdeğerlerimizi tanıya-
mıyoruz yeteri kadar. Tanıtacak eğitimden de yok-
sun genç kuşaklar. Terslikler, şaşırtmacalar bu ne-
denle.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1V
1 2 3 4 5SOLDANSAĞA:
1/ Ulubat Gö-
lü'nûn eski adı.
2/ "Andre —": 2
Ünlü Fransız 3
ressamı... Eski
dildesu.3/Avuç
içi... Filipinler'i
oluşturan adala-
nnenbüyüğû.4/
Çok zehirli bir
yılan.5/"Hayır"
anlamında kul-
lanılan söz... Es- 9
kivebilinmeyen
bir tarihi anlatmakta kul-
lanılandeyimsözü... Rus
imparatorlanna verilen
san. 6/ABD'ninbireya- 3
leti... Birnota.7/Gözle-
rigörmeyen... Birmüzik
parçasını kısa ve çarpicı
görüntülerle sunan fılm.
8/"— Nasıl Kurtulur":
Vasıf Öngören'in tiyatro
oyunu... Telefon sözü. 9/ "
Ârsız. edepsiz, küstah.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Antalya'nrn eski adlarından bin... "Behzat —'":
nmız. II Önceden verilen güvenee parası... Görünüşe gö-
re olacağı sanılan. 3/ Bir tanm aracı... Buyurucu. 41 £&
nota... Futbolda bir oyuncunun rakip kale hattına toptan
daha yakında bulunması. 5/ Sara hastalığına verilen birba^
ka ad... Yabancı. 6/ Insanm kendine karşı duyduğu saygtŞ
"Behiç —": Karikatür sanatçımız. 7/ Kûkürtle demir bn
leşimlerindenbin... Doğu Karadeniz'de yaşayan bir hattt
8/ Tahıl ürünlerinin alımıyla ilgili kuruluşumuzun kısa y#
zılışı... Adaletle iş gören. 9/ Erkeklerde yas, dönürralıIC
JV