Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 9 OCAK 1998 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
SilahlıÇete...
HALIT ÇELERK
C
eza Yasasrnm 168. mad-
desi silahlı çete kurma su-
çunu cezalandınyor. Bu
madde, 12 Mart faşizmi
ve özellıkle 12 Eylül faşiz-
mi dönemlerinde yoğun
uygulama gördü. Daha sonralan biraz
seyrek de oîsa uygulamalar sürdü ve son
olarak da TBMM'de slogan atıp pankart
açan üniversite öğrencilerine uygulandı.
Son zamanlardaki yargılamalar ve oluş-
turulan kararlar, yürürlükteki yasa mad-
deleri ve yasa koyucunun amaçlanyla uy-
gulama arasmda bir uyum bulunup bu-
lunmadığ) sorununu gündeme getırdı. Uy-
gulamalar kamuoyunda, hukuk çevrele-
rinde ve basmda tartışmalara neden oldu.
Ortaya çıkan adaletsız ve kamu vicdanı-
nı tedirgin eden kararlar bu tartışmalann
daha da süreceğıni gösteriyor. Bir sınırlı
yazı çerçevesinde silahlı çete hakkındaki
hukuksal durumu, yasa, kaynak yasa ve
yüksek mahkeme kararlan açısından özet-
lemeye çalışmakta yarar görüyoruz.
Suçun niteliği
168. maddeye göre "Herkim 125,131,
146,147,149ve 156. maddeterdeyazıh cü-
rünık'ri işlemek için silahlı çeteteşkil eder
ve çetede amirliği. kumandayı veya husu-
si bir vazifeyi haiz olursa 15 seneden aşa-
ğı olmamaküzere ağır hapis cezasına ma-
hûmolur. Çetenin sairefradı lOyüdan 15
yda kadar ağır hapis cezasıyla cezalandı-
nlır." Bu maddenin gönderme yaptığı 125
ve öteki maddeler, Ceza Yasası'nın en
ağır cezalannı içermekte ve ölüm. ömür
boyu ağır hapis ve 15-20 yıl ağır hapis ce-
zalannı getirmektedir. 168. maddenin dü-
zenlemesine göre Ceza Yasası'run 125,
131,146,147.149 ve 156. maddelerinde
gösterilen suçlar silahlı çete yöneticı ve
mensuplan ıçin amaç-suçu oluşturmak-
ta (gaye-suç) ve çeteninyöneticisi ve üye-
leri silahlı çeteyi bu amaçlara ulaşmak
maksadıyla oluşturmuş bulunmaktadır-
lar. Başka bir deyişle 168. maddenin ka-
bul amacı; devlet topraklannın tamamı-
nı ya da bir kısmını yabancı bir de\ letin
hâkimiyeti altına koyma (125). askeri olan
veya devletin silahlı kuvvetlerinın hız-
metine tahsis edilmişbulunan gemileri. ha-
va vasıtalannı. nakil vasıtalannı, yollan.
depolan. müesseselen kjsmen veya ta-
mamen tahrip etme (131), anayasa düze-
mni ortadan kaldırma, Büyük Millet Mec-
lisi'ni zor kullanarak iskata (düşürme),
görevini yapmaktan men'e kalkışma (146),
Bakanlar Kurulu'nun görev yapmasını
engelleme (147), halkı, silah, yıkıcı-bo-
ğucu gazlar \e parlayıcı maddeler kulla-
narak isyana ve mukateleye (toplu kınm)
teşviketme (149). cumhur hakkında su-
ikastta bulunma (156) amaçlanndan bi-
risini gerçekleştirmek için kurulan silah-
lı çeteyi ve mensuplanm cezalandırmak-
tır.
Suçun oluşma koşullan: Yasaya, dokt-
rine, Yargıtay. Askeri Yargıtay daire ve
daireler kurulu kararlanna göre bir olay-
da 168. maddenin uygulanabilmesi için
kimi öğelerin (koşullann) gerçekleşmesi
gerekmektedır.
1- Başta. sanık durumunda olan kişi-
lerin, silahlı cemiyeti, yani çeteyi, 168"in
başında sayılan 125. İ31. 146, 147, 149
ve 156. maddelerde yazılı ve yukanda
açıklanan amaç-suçjan ısjemek maksadı\ -
la kurmuş veçete>"e üyeobnuşolmalan ge-
rekir. Bu amaç (kast), silahlı çeteyi oluş-
turma suçunun manevi öğesidir, koşulu-
dur. Böyle bir amaç yoksa suç da oluşma-
yacaknr. Buradaki suç kasdı genel bir kast
değil özel bir kast'tır. Yani maddede sayı-
lan suçlan eylemsel olarak işlemeyi he-
defleyen bir kast'tır. Çeteye üye olarak
katılanlann da bu amacı bilmeleri ve be-
nimsemeleri gerekir.
"Çetenin muayyen bir maksad için ku-
rulması gerektiğjnden bu suç için 'genel
kasd" yeterli değUdir, 'özel kast' da ara-
nacakor. Genel kasd 'silah' için de mev-
cut olmaİKİır. Çeteningayevemaksaduun
kaolanlarca da bitinmesigerekUdüf (1) Bu
nokta uygulama açısından dıkkatle ince-
lenmeli ve gözönünde bulundurulmalı-
dır.
2- Silahlı olmak: Silahlı çetenin çoğu-
nun silahlı ohnalan, katılanlar da dahil si-
lah kullanmasını bilmeleri gerekir. Çün-
kü amaç-suçu işleme aşamasında başan-
lı olabilmelen çetenin çoğunluğunun si-
lahlı olmasına ve silah kullanmasını bil-
mesine bağlıdır. Amaç-suçu işleme ola-
nağı yoksa, silah ve lojistik durum buna
elverişli değilse suç oluşamayacaktır.
"Çetenin silahlı olması şarünm tahak-
kukunda (gerçekleşmesinde) çeteyi teşkil
eden efraddan (bire> lerden) birkaçının si-
lahlıolması kâfi midir.değil midir? mese-
lesi münakaşa edilmiştir. Bizce silahlı ol-
ma kaydı cürrnü teşkil eden esbabtan (ne-
denkrden) olmak itibariyle cürmün te-
hakkuku için herhalde çeteyi teşkil eden
cfradın kâffesi (hepsi) silahlı olmabdır_Ro-
ma kanununda silahlı çete teşkil etmek
için herhalde on veya onbeş kişinin mev-
cudiyetifarzolunuyordu. Kanunumuzbu
ciheti hâkimin takdirine bırakmışür." (2)
"Silahlı çete'dc çoğunluğun silahlı olma-
lan zorunludur" (3).
Yine Askeri Yargıtay Daireler Kurulu
kararlanna göre "Çete, devietin emniye-
tine karşı belli suçlan işlemek için kuru-
lan çokfailli. silahlı (çoğunluğun silahlı ol-
ması asıldır). organize bir teşkilator. Çe-
teye katılanlar, maddede "çetenin sair ef-
radı" olarak gösterilmiştir. Bunlann. çete-
nin gayesini bilerek örgüte girmelerilazun-
dır. Aksitakdinfc maneviunsuryönünden
bir suç oluşamaz" (4).
3- Çete'de askeri organizasyon: Türk
Ceza Yasası'na kaynaklık eden ttalyan
Ceza Yasası'nın hazırlayıcılanndan Etesi-
na bu konuda "Silahlı çetede muntazam
ve askeri revabrt (bağlanb, disiplin) olma-
lıdır. Silahlar mevcuttur. İrrikâp etmekis-
tedikleri cürüm devetin emniyetine karşı-
dın" dıyor. (5)
Ülkemizın yetıştırdiği büyük hukukçu
ve cezacı Prof. Dr. FarukErem'e göre, "Bu
suç sadece birden ziyade kimsenin birleş-
mesişeklinde düşünülemez. Maddede zik-
redilen amirlik. komuta, hususi vazife gi-
bi kavramlara ve nihayet sadece kaulma
haline bakıhrsa cemiyet ve çetenin az ve-
ya çok bir hiyerarşıyi, teşkilatı gerektır-
dıği sonucuna varmak lazundır. Taarruz
ve mukavemete hazır_~ hak gelmiş bir
teşkilat bahis konusudur." (6).
Yine As. Yarg. Daireler Kurulu'nun
yerleşik kararlanna göre "maddede yan-
h cürümleri işlemek maksadiyte çoksayı-
da kişilerin iradelerinin birleşmesi ve sis-
temli, hiyerarşık bir organizasyonun mev-
cudjyeti çetenin en beurgin özcfliğjdir" (7).
Ozetlemek gerekirse, bugüne kadar
açılmış ve açılacak soruşturma ve dava-
larda açıklanan suç öğelerinın, amaç ve
koşullann, amaca ulaştıncılığı belli olan
silah. araç ve gereçlennin, askeri, hiyerar-
şık bir organizasyonun, emir ve kuman-
da düzeninin bulunup bulunmadığının
araştınlması ve sonuca göre kararlar oluş-
turulması adalet açısından ve yasa koyu-
cunun amacma uygun düşecektir.
(1/ Prof. Faruk Erem. Ceza Hukuku, Hu-
susıHükümler. 1968, Cl.sa: 129. TıneAs.
Yarg. I.D.K. 25/6/980 T. 197-232 Es. ve
Kar.
(2) As. Yarg. I.D. 25/6/980 T. 197-232 Es.
ve Kar.
(3) Türkve ttalyan Ceza Kanunlan Açık-
laması. Adlive Vekâleti. 1927 cilt: 2sa: 70.
(4)As. Yarg. DairelerK. Kararlan. 3/12'981
T. 141-140 ve 130-136 S. Kararlar.
(5) Türk Italyan Ceza Kanunlan Açıkla-
ması. Adlıye Vekâleti, 1927,Cilt: 2 sa: 70.
(6) Prof. Faruk Erem. Aynı vapıt, sa: 126.
(7)As. Yarg. I.D. 21/10'98lf, 388-373esas
ve K. savılı.
ARADABİR
Av. FtKRET İLKİZ
Cinayeti 'keşfettik'
"Metin'e Metin Bir Metin : Metin'in kafasında bir
darp var I Polis karakolundan morga kadar I Mos-
mor I Bir darbe var I yüreğimizde, beynimizde I So-
ruyor bir işaret fışeği I Biz ölerek mi yaşamayı I öğ-
reneceğiz hâlâ..." Şair Can Yücel, genç gazetecinin
yaşamını dokuz mısraya sığdırdı...
Gazeteciler; 1996 yılı temmuz ayında 600 gazete-
cinin imzaladığı bir "metirTİ başbakana arz ettiler. Ga-
zetecilerin faili meçhul namlular önüne süaılmelerini,
öldürülmelerini, hapse atılmalannı, canlarının canile-
re teslim edildiğini, böyle bir ortamda görev yaptık-
larını, can ve görev güvenliklerinin olmadığını bu met-
neyazmışlardı. Tarihe "not" düştüler. Gazeteciler, Me-
tin'in öldürüldüğüne dair cinayet "davasının" takip-
çisi olacaklannı anlatmışlardı. Söylediklerini yaptılar
ve yapıyoriar. Sayın başbakan bu metni hatırlıyor mu-
sunuz?
Eyüp Kapalı Spor Salonu'nda yapılan "keşifte" ci-
nayeti gördüm. Vahşet ve ötümün dayaodrriaz detı-
şetine tanık oldum. Başbakan, Adalet ve İÇişleri Ba-
karu; sizin ve bizim kollukguçlerimizin;sırf gazeteci
okluğu için "özel muamele çekerek" insan canı al-
masına, kafasını kırarak "adam ökJürmesine" hiç ta-
nık oldunuz mu? Biz olay yerinde, adım adım yapı-
lan "canlandırma" tatbikatında bu gerçeğe "tanık"
olduk. Kafa kınlan, tekme atılan, cop kullanılan cina-
yet mekânında tebeşirle "kan akan" yeri işaretledik.
Özel muamele çekilen merdiven altını adımladık. Met-
reyle ölçtük. Yere yattık. Banklar arasına tanık yatır-
dık. Tıpkı "cinayetin" işlendiği gün gibi. Tanıklara so-
rular sorduk. Gözleri kapalı mıydı, açık mıydı? Yürü-
yebiliyor muydu? Yüzünde kan var mıydı? Metin'in,
etrafında kaç polis vardı? 7-8 mi yoksa 8-10 kişi mi?
"Cinayeti" gördük. Yargıda gerçeği anyoruz. Kim ma-
sum, kim suçlu ise adaletin terazisini dengede tuta-
lım istiyoruz. Fadime Göktepe'nin yanık, ama di-
rençli ana yüreği yüreğimizde, kardeşlerinin "dehşet
acısı" ellerimizde ve sırtımızda, sadece "hukukun
cübbesi"; gerçeği araştınyoruz. Bizim belimizde"s/-
lah" yok. Etrafımızda silahlı "korumalanmız" yok.
Mahkemede avukat olarak cübbe giyiyoruz. Aklımı-
za "namlulann ucundan çıkacak kurşunlarla" korun-
mak gelrniyor. Çantamızda dosyalarımız, dilekçele-
rimiz ve kanunlanmız var.
Hak verin, ana yüreği kabanp eğer sözünü yargı ça-
tısı altında bile sakınmadan söylüyorsa, evlat acısı-
nın yüreğine düşen kor yakmasıdır. Sesimiz müdahil
avukat olarak birazcık gür çıkıyorsa, yüreği yanık Fa-
dime ananın ve Metin'in kardeşlerinin avukatı oldu-
ğumuzdandır. Afyon Adliyesi'ndeki duruşma salonu-
nun küçüklüğündendir. Bu kadar acıyı dindirecek bü-
yüklükte duruşma salonu olmadığındandır. Hiç kim-
se rahatsız olmasın. Biz davada tarafız, "müdahil
avukatlığı" seçtik. "Nümayiş" veya bir üye yargıcın
deyişiyle "şov" yapmak değildir bizim işimiz.
9/10 Ocak günü, sizin adamlannız Metin'in gözal-
tna alınmadığını, duvardan düştüğü için öldüğünü açık-
lamışlardı... Hatırlıyor musunuz?
Geçen yıl, Başbakan olarak 48 polis memurunun
24 Temmuz'daki duruşmada hazır olması için Içişle-
ri Bakanı'na "talimat" vermiştiniz. "Sanıklan getirin,
duruşmada hazır olacaklar"... Afyon'da hıçbir sanık
duruşmada hazır değildi. Başbakan olarak sizi ve
Içışleri Bakanınızı dinlememişlerdi. Talimatlannıza uy-
madılar. Ama iki "kadın" yargıç; hukuka, yargıya,
adalete küçücük, ama onurlu katkılanyla yargılama
sürecini, dosya içeriğini uygun hale getirirken vicda-
ni kanılannı "karara" dönüştürdü. Yargılama süreci bu
dev adımlarta kısaldı. Siz bu aşamayı hatırlamazsınız.
Ama şu sözlerinizi herhalde unutmadınız. Demiştiniz
ki "Teslim olacaklar, ama linç edilmekten korkuyor-
lar, cezaevinde korunmak istiyorlar..." Sizin, talimat
verdiğiniz tarihte değil, ama kendilerinin saptadığı
gün ve saatte "gıyabi tutuklular" cezaevi'ne gittiler.
Kimse, kimseyi linç etmedi. Tutuklu sanıklar ceza-
evinde, tutuksuz sanıklar ise bellerinde"fabanca" ile
"keşifte" ve cinayet mahallindeydi. Ve yine bir kısım
beli silahlılann "koruma görevi" yaptığını gördük. Ke-
şifte savcıyı gördüm, oradaydı. Yargıçlar vardı. Tanık-
lardan birisi ölümle tehdit edildiği için haykınyordu.
Yargıçlar yazılı dilekçe istedi. Savcı "sesi" duymadı,
sözlü olarak şikâyet ediyoruz dedik... Sonra bir da-
ha savcıyı da göremedik.
Adalet Bakanı "silahla" keşfin yapıldığı cinayet
mahallıne girilemeyeceğini ve olayın soruşturulaca-
ğını açıkladı. Soruşturun görelim. Içişleri Bakanı ko-
nuştu... Sayın başbakan siz konuştunuz. Cumhurbaş-
kanı, "Metin Göktepe'nin ölümü" için Türkiye'nin
"ayıbıdır" demişti. Hatırlıyor musunuz?
Sahi sizler şiir okumayı sever misiniz? Ben şair Can
Yücel'in daha çok şiir yazmasını istiyorum. Şiiri çok
seviyorum. Ama cinayet şiirlerini hiç sevmiyorum.
Bizler, yüreğimizde ve beynimizde mosmor bir dar-
be ile ölerek yaşamayı "cinayet mahallinde" gördük.
Gelin ve dayanabilirseniz siz de "vanşet ve dehşet
verici cinayeti" görün, yaşayın ve ondan sonra ko-
nuşun...
Aksi takdirde susun!..
Cahit Arf ve Lise Öğrencisi
S
anınm 1954
Nisan sonu
idi, bir lise
öğrencisiyim.
Aklıma bir
matematik
sorusu takılmıştı: Bir
köpek, birini kovalıyor.
Ne kadar sürede yakalar?
Köpek, belli bir hızla,
doğruca kaçan kişiye
koşuyor? Sürekli kaçanın
bulunduğu yöne
koşmakta. Kaçan.
başlangıç anında köpeğin
bulunduğu yere dik
doğrultuda, değişmez
hızla koşmakta... Ne
kadar sürede yakalanır?
Çözüm için bilgim yeterli
değil. ^ ^
Yîne'de'Bîr şeyTef" ~
yapmalı... "Olay bir
doğrutizerindeol$a,
u x
" >
kavuşma süreleri Tı=L/
(V1+V2) ve T2=L/(Vı-V2)
olurdu. Dik doğrultuda
kaçtığma göre: Bu iki süre
arasında, bu iki sürenin
ortalaması civarında
olmalıdır" dıye düşünerek
T=(Tı+T:)/2=L
/
Vı(Vıî-
V2
2
) değerini buldum.
Bulduğum kaba çözüm
içıme sinmedi: "Acaba
gerçek çözüm nasıkur"
diye araştırdım. Sonunda
yüce insan Cahit ArTa
ulaşmışım. Arf bana:
"Sen garip bir lise
öğrencisisin. Çözerim ama
anlamazsın. İ ç yıl daha
okuman gerek.- Seninle
uğraşamam.." demedı.
Birkaç soru sordu. Türevi
bile bilmedığimi öğrendi.
Biraz konuştu: "Haftaya
geL Biraz düşüneyim. Sen
de daha iyi anla> abilmen
için biraz ileri konulan
çalış" diyerek benı
uğurladı. Bir hafta
çalıştım; ama bir şey
öğrenemediğimi,
anımsıyorum.
Karatahta başında. uzun
uzun aynntısı ile hesap
yaptı.
Ne yazık ki defterime not
almayı düşünememişim.
Anladığım dilde nefis bir
şarkı söyleyerek resim
yapan bir ressamı izler
gibi süre akıp geçti.
"Bakalım! Senin
T.C.
İLAN
ŞİŞLİ4.ASLİYE
HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
1996/112
Davacı Ahmet Ci-
bo tarafından açılan
gaiplik davasının ya-
pılan dunışması so-
nunda:
İstanbul. Kâğıtha-
ne ilçesi, Sanayi Ma-
hallesi, Cilt No:
010/02, Sayfa No:
43, Kütük Sıra No:
28'de nüfusa kayıtlı
bulunan Ahmet oğlu,
10.07.1975 doğumlu
Ercan Cibo'nun
MK'nin 31. maddesi
gereğince gaipliğinin
tespitine, Yargıtay
yolu açık olmak üze-
re 25.12.1997 tari-
hinde karar verildiği
ilan olunur.
06.01.1998
Basın: 315
bukiuğun çözüm nasıl"
dedi. Arf'ın yüksek
metamatık ile bulduğu ile
benim kabaca bulduğum
aynı çıkmaz mı?
Arf. "Eşimle
buluşacağım... Seni de
bırakajım" dedi. Taksim-
Şan Sıneması ka\ şağına
arabası ile bırakmak
inceliğini gösterdi.
tlk konuşmamızda "Bir
düşün bakalım. bir
elektrik ampulünü, iki
a>Ti yerden yanıyorsa
söndürmek; sönükse
yakmak için nasıl bir
düzenek kurmair diye
sormuştu.
Bir hafta düşündûm.
Çözemedim. İkinci
görüşmemizde; şekil
çizerek gösterdi. Sonra:
"Düşün bakalım; 'Bir
lambayı beş on yerden
sönükse yakmak; yanıksa
söndürmek için bir
düzenek kurabiUr mi\iz"
dıye sordu. Hâlâ
çözemedim. Ama
genlerime mi işledi nedir?
Şimdi iki oğlum,
bilgisayar mühendisliği
doktora çalışması
yapmakta... Bir lise
öğrencisinin hevesini
kırmamak, ona zaman
ayırmak... Özenle
ilgilerrmek... Ancak Arf
gibi bir yüce kişinin
harcıdır. Onu, daha nice
gönül borçlanmla ve son
çabalanmı sunamamanın
sızısı ile özleyeceğim.
MUSTAFA KEMAL
OYMAN
Yük. tnş. Mûh.
PENCERE
Cezaevlerindeki Açlık
Grevlepi... ^
"Cumhuriyet Dinozor" mizah dergisinin son sa-
yısında kapak karikatürü, cezaevlerindeki açlık,
grevlerine aynlmış; olay iki tümceyle açıklanıyor:
"Erzurum Cezaevi'ndeki açlık grevi, 47'nci gü-
nüne girdi... Ne gazetelerde bir satır haber var ne
de Adalet Bakanlığı'ndan bir açıklama... *
Perşembe günü -dün- çıkan Cumhuriyet'in 5'in-
ci sayfasında baş haber:
"Erzurum E ve özel tip cezaevlerinde 370 tutuk-
lunun başlattığı açlık grevi, 49'uncu gününe gir-
di. K
, ^
15 eylemci ölüm sınınnda..." {
Haberin özeti: "Cezaevinde 370 hükümlünün ve
tutuklunun başlattığı 'dönüşümlü açlık grevi', An-,
kara ve Istanbul'dan gelen kurulların yaptıklan gi-\
hşimlere karşın sürüyor. ÖDP, ÇHD ve İHD yetki-
lilerinden oluşan dokuz kişilik kurulun, grevcileradı-,
na savcılık ve cezaevi yönetimiyle yaptıklan görüş-[
meler sonuçsuz kaldı. Cezaevi Savcısı Numaa
Eroğlu, eylemcilerin kendi iradeleriyle hareket et-
mediklerini söyleyerek eylemlerin dışandan yöne-.
tildiğini açıkladı."
Cezaevlerinden mektuplar alıyorum...
Yeni bir şey değil; otuz yıldan beri ceza ve tutu-
kevlerine düşen gençlerden mektuplar alırım.*
1960'lar, 1970'ler, 1980'ler böyle geçti; 1990'lıyıl-;
larda yine ceza ve tutukevlerinde gençler, yine ey-'
lemler, yine açlık grevleri ve yine mektuplar, mek-!
tuplar, mektuplar... |
Ancak bu kez mektuplarda bir değişiklik mi var?..;
Mektup sanki içtenlikle yazılmış değil gibi... Söz-'
cüklerin sıcaklığını soğutan gölgeler seziliyor satır!
aralannda; ama, ne olursa olsun, bir şey değişmez,',
Erzurum'da demir parmaklıklar ardında yaşamını;
tehlikeye atan bir genç varsa, en yakın ilgiyle, en-
sıcak yürekle eylemcinin konumu üzerine eğilip!
derdini anlamaya çalışmak gerekir. r« >}
• » ]
Yetkililer diyortar ki: • ^t
"Açlık grevleri, terörist örgütün dışandan verdi~<
ği buyruklarta düzenlenen dışa dönük eylemlerdirf,
ceza ve tutukevlehndeki koşullar bahane..." \
O zaman açın cezaevlerini, yansız gözlemci ku-
rulları gezsinler, koşullan görsünler, kamuoyuna!
açıklasınlar, gerçekler ortaya dökülsün... {
• Arkası 17. Sayfada '
Özdemir SABANCI
(15 Mayıs 1941-9 Ocak 1996)
Seni, Haluk Görgün'ü
ve Nilgün Hasefe'yi
saygıyla anıyoruz...
Açtığın yoldan yürüyerek
ideallerini gerçekleştirmeye devam ediyoruz.
S A .=.IANCI TOPLULUĞU