29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9OCAK1998CUMA 12 Yasaklardaıı KULTUR bol ne var? YAZI ODASI SELIM ILERI l#itonlnM AnooıntİA MAHMUTT.ONGOREN i 1997'de yasaklardan neler var? Oooo, 1997'de yasaktan bol ne var! Ama 199"1 yasak- lar yılı değıl. Geride kalan tüm yıllar yasaklarla dolu olduğu için. 1997'nin onlardan bir far- kı yok. Bakm. neden? 1997 yıh. bol Refahlı ya- saklarla doluydu. Içki yasaktı orada burada. nerede fırsat bu- lunursa. Biröncekiyılbaşında başkentyakınmdaki Sincan'da hindi alımı. yılbaşı kutiamala- n, içki satışı da yasaktı. Sincan'ın Lale Fes- tivali de aynı yolun. daha doğrusu yasa- ğın yolcusu olmuştu. Güneydoğu'da hiç kimse MED TV'yi izlemesin di>e çanak anten yasaktı. Ama örneğın Batman'da da RP Belediye Baş- kanı. TGRT. Samanyolu ve Kanal 7 dışın- daki TV kanallannın izlenmesini yasak- lamıştı. Orada burada RP'li belediyeler "gü- nah" gerekçesiyle içkiyı de yasaklamış- lardı. Kayseri'de Kocasinan Belediyesi parkta öpüşen çiftler görülsün ve engel- lensin diye ağaçlan kesmeye kalktı. Şan- lıurfa "da ise basına verilmesi öngörülen bül- tenlerde "faili meçhuJ cinayetİer"den söz etmekengellendi.SıvasValiliği.Atatürk- çü Düşünce Derneği'nin Sıvas Kongre- si'nin 78. yılını Sıvas'ta kutlamalanna izin vermedi. RP'li yasaklardan uzaklaşıyoruz diye düşündünüzse. hemen yanıldığınızı söy- lemeliyim. RP'li belediyelerin çoğu 1997 yılı içinde sınırlanna girsin girmesin. yol- lann. parklann filan adlannı değıştırmek- te bırbirlerivle büyük bir yanşa girdiler. Bu yasak yarışını kimin kazandığı anla- şılmadıy sada. en çok kaldınlan adın l'ğur Mumcu olduğu gözden kaçmadı. Öğrenci yurtlannda \e benzeri yerler- de kimi gazetelerin okunması yasaklan- dı. Okunmaması istenen gazetelerin ba- şında Cumhuriyet. Radikai. Yeni Yüzyıl, Siyah Be>az. Emek \e Gündem vardı. Eh. bu gazetelerin ıçenğını göz önünde tu- tunca da y asakçtlann ne denli haklı oldu- ğu aniaşılıyordu! KabloluTVyayınlann- da da açık saçık filmler gösterdiği ileri sü- rülen yabancı TV kanalları karartıldı. Kadın ve loz yerine N'isa Ermeni \atandaşlanmızdan Sandy. Ba- kırköy 'de "Sandy Bale Kursu" adıyla kurs açacak. Ama Milli Eğitim Bakanlığı ol- mazdiyor. Çünkü "Sandy"adı yabancı bir ad. Sandy de adını "Baykuş" diye değiş- tirmış. yasak kalkmış. Şimdi "Acaba mil- vonlarca vabancı ad kullanan dükkânla- rın. satış yerierinin ve bürolann adlanna da yasak gelir mi?" diye düşünmeye hıç gerek yok. Onlara kimse dokunamaz. ama Sandy "v i yasaklamak kolaydır. 1997 yılında yasaklar "kadın korku- su"na çokça takıldı. "Smırtanımaz Fo- toğrafçüarGrubu"nun hazırladığı sergı iki çıplak kadın fotoğrafi Kültür Bakanlığı ta- rafından kaldınlmak istendığı içın açıla- madı. Pop müziği sanatçısı MerdaÇağ'a dekoltegivindiği için Yozgat Milli Eğitim Müdiirü tarafmdan sahneye çıkma yasa- ğı getinldi. 13 gün Istanbul'da İETT oto- büs duraklannda yer alan reklam afışle- ri. Istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafın- dan "afişlerde kadın göbeği görünmesi nedeniyle oluşan kamuoyu baskısı" ge- rekçesiyle kaldınldı. Türkıye Korunma- ya Muhtaç Çocuklar \'akfı Izmir Şubesı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü'nün işbirliği ile Izmir'in Urla ilçesinde kurulan Barba- ros Çocuk Köyü'nünaçılışı. "kızveerkek çocuklann a> nı evdejaşayacaklan" gerek- çesiv le RP'li Bakan SacitGünbe} tarafın- dan yasaklandı. Karavollan Genel Mü- dürlüğü'nün 7 Msan 1997 de düzenledi- ğı törende Kültür Bakanlığı Gençlik Ko- rosu'nun İstıklal Marşı'nı okuması ya- saklandı. Gerekçe mi? Koroda kadın se- sı var. Meğer RP. Başbakan'ın katıldığı tö- renlerde kadın sesinin bulunduğu korola- ra ver \erilmesini istemiyormuş. Saban- cı Kız Yurdu'nda genç kızlara yönetici- ler tarafından "günah" olduğu gerekçe- siyle kot pantolon giyme yasağı getinldi. Hatta Marmara Üniv ersitesi Atatürk Eği- tim Fakültesi Türk Dili \e Edebıyatı Bö- lümü'ndekı kimi öğrencilerin anlattığma göre Tarih Bölümü'ndeki diğer kimi öğ- renciler "kadın" ve "kız" sözcüklerini kullanmayı kendilerıne yasaklamışlar. "Nisa" diyorlarmış. Çünkü "kadın" \e "kız" sözcüklerini söyleyince tahrik olu- yorlarmış. RP iktidaragelince Kültür Ba- kanı. Kültürspor bayantakımını oyuncu- lar "şort" givdikleri için kapattı. Örnekleri arttırmak olanaklı... Ne var 'Düşünceyi saklasak da mı yasaklasak, yoksa yasaklasak da mı saklasak' Yerebatan'da Yönetimler mizahtan korkuyor NURDAN CİHANŞÜMUL Karikatürcüler Derne- ği'nin 10 Aralık Dünya In- san Haklan Günü'nde açtı- ğı "Düşünce>i saklasak da mı vasaklasak. yoksa >asak- lasak da mı saklasak' ısım- li sergı. cumartesi günü so- naenyor. Karikatürcüler Der- neği'nin Yerebatan Samıcı çıkışındakı merkezınde açı- ian sergıde. Turhan Selçuk Mehmet Gölebatmaz. Halil Eser. MuammerKotbaş. Ca~ nol Kocagöz. Musa Kart. İs- nıail Gülgeç. Sami Caner. Kemal Gönen. B. Sadık Al- bajrak. Yüksel L'ngör. Cem Kenan Öngü. Yaşar Baba- lık. Ferit Avcı. Ferruh Do- ğan. L««nt Arslan. Ender Özkahraman. Mete Göktürk. Muham- med Tunçsan. Serdar Canaslan. Turga> Karadağ. Mehmet Aslan. Cumhur Gaa- oğlu. Murat ÖzmeneL Murat Sa>ın. Akın Önder. Alj L'hi KamiJ Eser. İzel Rozen- tal. Kamil Ya>uz. Ayhan Kirazve Ahmet LmitAkkocanın yapıtlan yeralıyor. Ser- gıde aynca cumhuriyet döneminde hak- kında dava açılmış ve beraat etmiş kan- katürlere de yer verilmiş. Karikatürleri sergilenen çizerlerle görüştük. Ferruh Doğan yargılanan karikatürler- le ilgili düşüncelerinı şöyle anlattı: "Dü- şünce özgüriüğünün en önemti ölçükrin- den biri mizah \<ekarikatüre tahajnmül et- mektir.Kapalı otoriteler. iktidariar mizah vekarikatürden hep korkmuşlaniır. Bu bii- rün dünvada böyle. Türkiye'de de böyleol- du. Bu sergiyle birttkte Türkiye'deki ikti- dar değişimierinL karikatürk-rin hangien- geliere takıldığını görüvoruz. Bir bakıma Türkiye'nin düşünce tarihi de ortaya çıkı- yor." .4B Lîhi ise düşüncenin yasaklanma- sını bir türlü benımsevemedığinı söylü- yor: "\asakJamav ı benimseyenJer bizim dışımı/daki insanlar. Hep>önetilenoldum. düşüncelerimizi kimisi yasakla>ipsakladı. kimisi saklav ıp yasakladı ve bugünieregel- dik. Bugünden sonra umanm bi/j vöne- tenlerindüşüncelerini biz yasaklavacağız." Turhan Selçuk da bugüne dek düşün- ce özgürlüğü konusunda bir- çok şeyın yapıldığını ve ser- . ginindebusavaşımınbırpar- çası oldugunu belirtiyor. Karikatürcüler Dernegi Yönetim Kurulu üyesi Cem KenanÖngü de derneğin yıl- lardır yasaklar konusunda sürekli çalışmaları olduguna dikkat çekiyor. "Derneküye- lerinin çizdiklerinden dolavı sürekli başlanna birse>lerge- liyor. Ahmet Erkanlı. geçen Mİ karikatürierinden dolavı 45 ava vakın ceza \edi ve bu- nunla ilgili olarak cezae\in- de yattı. Türkiye"de düşünce konusunda 1984)'den sonra çok voğun bir şekilde baskı- lar var. Dernek olarak du- yarhlığımızı sergiledik." Çızdiğı kankatürlerden do- layı yargılanan ve cezaevıne giren Ahmet ErkanİL yöne- timlerin karikatürden korktuğunu dile ge- tirdi "1993tekarikatürlerimdendolaviofuz av ceza vt-dinı. Dört buçuk a\ cezaevinde vatüm.ancakcum hurbaşkanının sağM ra- poru \e Karikarürcüler Derneği'nin gjri- şimlerivle cezam kaldınldı. Yönetimler karikatürden korkuyor. bu da dürüsLadil olma>an yönetimlerin korkusu ve kuşku- su.". Kemal Irgenç de Türkıve'de son dönemde sanatçılara. vazarlara. çizerlere gelen yasaklamalara dikkat çekiyor: "Dün- vada hiçbir cezaevinde karikatürcü yok. bizde olması üzüvor. Biz dünvada sanat- taki başanmızla dikkat çekmek istivonız. N'asrettın Hoca. Timur devrinde bu bas- kılan vaşamamış. ama Timur'un göster- diği hoşgörü Nasrettin HiKa'nın torunla- nna gösterilmivor." 1997 de karıkatürlen en çok yargılanan karikatüristlerden biri olan Musa Kart, çözümlenmemiş ve dev boyutlara ulaşmışpek çok sorun olduğu- nu vurguluyor "İ'lkemizde de vaygın ve yerieşik bakış açılan yasal cerçevelerie gü- vence altına alınmış durumda. Bu sorun- lann çözümünün radikaivaklaşımlara ih- tivaç duvurduğuna inanıyorsanız ve bu inancınız doğnılrusunda tepki geiiştirivor- sanız. vargı tehdidi altında olmanız çok doğal. Ama yolumuz mahkeme koridor- larından geçse de vürümeye devam edeceğiz." kı I997'yi salt RP yasaklan ile dolu bir \ ıl olarak görmemek gerekir. 1997"de. ge- ride kalan yıllar gibi köklcşmiş. kemik- leşmiş ve beyinlere kazık armış yasaklar- la geçipgitti.Örneğin 1997'de 1 Mayıs'ın işçi devinimiyle ilgili yanının kutlanma- sı da yasaktı. Ya düşünce özgürlüğü ya- saklan? Onlar da tüm ağırhklan ve gör- kemleriyle sürdüler. Kitaplar yasaklandı, yazarlar içeri atıldı. içerdekiler ise "yüz- yıflık"yalni2İıklannı sürdürdü. EşberVağ- murdereli bir içeri girdi. düşünce yasağı nedeniyle; bir çıkanIdı, AvTupa'ya şirin gö- rünmek için. Ama hiçbir şey değışmedi. Ne yasaklar cephesinde. ne de Avrupa cephesinde... 23 Şubat 1997'de Gazete Pazar'da Fa- ruk Bildirici yazdı: "Bir rekortmen. 85 kitap basnuş. hemen hepsi toplatılmış. 41 kitabına 62 dava açıl- mış.36'sından mahkûm olmuş. 52 gündür fazladan >atıyor... Çünkü 1 nıilv ar 110 mil- von liralık para ct'/asını ödemeyi reddedi- yor.(_) Yasalar. cezaevindeki bir günün be- delini 10 bin liraolarakbeiir- ^ ~ " ~ ^ lemiş.(_)Para>ıödememek- te direnirse, 3 yil 8 a> 29 gün daha yatacak." Öztürk başkalannın yazdı- ğı kitapları bastığı içın böy- le bir özgürlük y asağı ı le kar- şı karşıya. Bu "başkalar"dan biri ise sosyolog İsmail Be- şikçi. Onun karşılaştığı ya- saklar ise bir başka rekoru 1997'den çok önce oluştur- muştu. Başkalannın vazdığı yazılardan ötürü içeri gırroiş yazıişlen müdürlennden Işık Yurtçu ise 1997'de cezaev in- den çıkarıldı. Çıkarıldı. ama "Benim çıkmaınlaişierdüzt4- mez" dedi. Düzelmedi de. Emile Zola'nm J'accuse'u 100 yaşındaKültür Servisi - Unlü Fransız yazar Emile Zo- la'nın. Almanlara bilgi sız- dırdığı gerekçesiyle hak- sız yere suçlanan Yahudi asıllı Fransız subayı .\]f- red Dreyfus'u savunduğu yapıtı "J"accuse"unva>ım- lanmasının yüzüncü yılı nedeniyle Fransa'da 13 Ocak'ta Dev let Başkanı Jacque Chirac. Başbakan Lionel Jospin. Adalet Ba- kanı Elisabeth Guigou ve Sav unma Bakanı .Atoin Ric- hard'ın katılacağı görkem- li bir tören gerçekleştırile- cek. Fransız tarihindeki en utanç venci olaylanndan biri olarak nitelendirilen Dreyfus Davası. bugüne dek yüzü aşkın kitaba ko- nu oldu. uluslararası alan- da haksızlığı ifade eden bir kavrama dönüşrü. Fransızlar için 1970'li yıllann ortasına dek tabu olan v e radyo ve TVIerde tartışılması yasaklanan Dreyfus Davasıyla ilgili olarak iki yıl önce de Fran- sız ordusuna ait bir dergi- de Dreyfus 'un "belki de gerçekten suçlu olduğu"na dair bir makale yay ımlan- mıştı. Alfred Dreyfus. Fran- sa'nın askeri sırlannı Al- manya'ya satmakla suç- lanmıştı. 1894 yılında Sa- vaş Bakanlığı'nın huzuru- na çağnlarak şüpheli bir casus ile elyazısı karşılaş- tırılmış. ardından yaşamı- nın sonuna dek sürgünde yaşamıştı. Yahudi düşmanı üstleri- nin oyununa gelen Drey- fus'un itham edildiği suçu işleyen kışitıin. sonradan Ferdinand Esterhaz>r oldu- ğu ortaya çıkmıştı. Drej- fus'u savunan ilk kişi olan üst düzev orduyetkilisi Ge- orges Picquart. gerçekleri açıklamasındankısabirsü- re sonra görevinden alın- mıştı. Fransa'da sonraki yıllar- da Drey fusçular ile Drey- fus karşıtları arasında çok sayıda kavga çıktı. 13 Ocak 1898 yılında L'Aurore adlı gazetede Dreyfus'u savunan ünlü makalesini kaleme alan Zo- la. orduyu küçük düşürdü- ğü gerekçesiyle mahkeme- ye çıkanlmış ve suçlu bu- lununca temyiz mahkeme- sinin karannı beklemeden İngiltere'ye kaçmıştı. Zola. Dreyfiıs Davası'nın yenideh gözden geçirilece- ğini duyunca Fransa'ya ge- ri dönmüş ve Dreyfus'a 1906 yılında Fransız dev- letinin yaptığı 'resmi özür'ün açıklanmasından dört yıl önce yaşamını yitir- mişti. Banş Konferansı 1997'de düşünce özgürlü- ğü yasaklan başta Yaşar Ke- malolmak üzere vine "düşü- nenler-yaratanJar" üzerinde kilitlendı. İlle de Yaşar Ke- mal... Yaşar Kemal. geçen yıl yazın dünyasının en öv- güve değer ödüllerınden bi- ri olan. Alman Nobel'i diye adlandınlan. Alman Yayıncı- larBirliğı'ninverdiği "Banş Ödülü"nü 49. Frankfurt Kı- tap Fuan'nda aldı. Ama "ba- nş" Türkiye'de yasaklıydı. Önce insan Hakîan Derne- ği'nin 8-9 Mayıs 1997 gün- lerinde Ankara'da düzenle- mek ıstedığı "Banş Konfe- ransı" valilikçe şu gerekçev - le vasaklandı: "Banş Kon- feransı. dev letin ülkesi ve mil- letiv le bölünmez bütünlüğü- nü zedeleyecektir."" Arkasından. I Eylül 199^ Banş Günü için Dıv arbakır'a gıtmeyi planlayan "MusaAn- ter Barış Treni Heyeti'nın kentlere gırmesi şıddet kul- lanılarak yasaklandı. Sinema ve tiyatro vasak- lan mı° Faik Ahmet Akın- a'nın "Ekmek" adlı filmınin gösterimi Denetleme Kuru- lu'nca önce yasaklandı. son- ra bu vasak kalktı. Yasakiar rekorunu ise Haluk Işık'ın yazdığı ve Rüştü AsyaL'nın sahneye koyduğu "Memle- ket Hikâyeleri" adlı tiyatro oyunu kırdı ve 47 yerde ya- saklandı. Daha ne yasak istiyorsu- nuz? Ama var. daha çok çok vasak var 1997'de. Yasak var da. yer yok hepsini sergile- meye.Son olarak iyimser gi- bi görünen anımsatma: Müs- tehcen olduğu sav ıyla yontu- cu Mehmet .\kso> 'un Altın- park'taki "Periler Ülkesin- de" adlı yontusunu parçala- yarak kaldıran ve yapıtı "Ah- laksızlığın adını sanat kov- muşlar. tüküreyimöylesana- üniçine«."bıçımındeki söz- leriyle kamuoyunda aşağıla- yan ve yasaklav an Ankara Büy ükşehir Belediye Başka- nı İ. M. Gökçek. aleyhinde açılan davayı yıtirdi ve An- kara 6. Asliye Hukuk Mah- kemesi. yapıtın eski haline getirilerek verine konması- na ve sanatçıya manev i taz- minat ödenmesine karar v er- di. Acaba yontu yerine konur mu? Yoksa 1998 yasaklan arasındaki yerini yine mi alır? Beklevin. Bir kitabı, bir eseri baştan sona düzenle okuyan- g lar arasında değilim. Oldum bittim birkaç kitabı bir I aradaokurum. \ Oldum bittim sözü yanlış. llkgençliğimde, hete J 'roman' okuyorsam. dalıp giderdim esere, gözüm başka şey görmezdi. Bizden Reşat Nuri'yi. Yakup Kadri'yi, yabancılardan -yabancı mı demeli şimdi ; onlara!- Dostoyevski'yi. Tolstoy u, Zola'nm kimi romanlarını öyle günlerce aralıksız okuduğumu • geçmişin mutluluklarından sayarım. 1 Şimdi yalnız polisye romanları soluk soluğa oku- , yorum. Eskiden öyle mıydi? Aşk romanlarını. ka- . rasevda romanlarını da soluk almaksızın okurdum. ' Kerime Nadir'den Posta Güvercini, Esat Mah- ı mut'tan Çölde Bir istanbul Kızı, Muazzez Tah- .' sin'den Küçükhanımefendi, biraz daha geçmişe döneyim, Güzide Sabri'den Yabangülü... Ne bü- ' yük coşkunluklardı! Şimdilerde birkaç sayfa şu kitaptan, birkaç say- - fa da ötekinden, berikinden. Günü okuma saatle- rine bölüyorum. Sabahları bir saat. bir buçuk sa- ' at 'araştırma' kitapları; öğledensonra. akşamüze- ' ri ille bir 'roman' yine -Romansız yaşayamam!-; ge- celeyin de polisyeler. Ya şiir, öykü? Onlar günün her saatine açık ol- ' malıdır. Deneme de... ' Bu sıralar Gülper Refiğ'in kaleme getirdiği/lfa- • türk ve Adnan Saygun I Özsoy Operası inceleme- ' siyle Muzaffer Buyrukçu'nun Bulanık Resimleröy- ' kü kitabını yan yana okuyorum. Bir üçüncü kita- bım da M. Kayahan Özgül'ün hazırladığı Müftü- oğlu Ahmed Hikmet'ın Mektup, Şiir ve Günlükle- ri. Özsoy Operası. Boyut'un müzik kitapları arasın- da yayımlanmış. Sevgili dostum Gülper iddialar- dan enikonu uzak bir tutumla yaklaşıyor irdeledi- ği sanat olayına. Kişisel bir tanıklık, anı lezzeti ve- ren bir anlatım. Böylece müzik adamı Adnan Saygun'u yaşamı ortasında, Gülper'in izlenimleriyleduyumsamafır- satı buluyoruz. Yalnız bu kadar değil: bir yandan da Atatürk döneminin müzik tartışmalarına baş- ka bir perspektiften yaklaşıldığı sezinleniliyor. Kaynakları bir uçtan bir uca taramış olan Gülper Refiğ, günün birinde belki bu konuda da bir ince- leme yazacaktır. Bulanık Resimler. Buyrukçu'nun adeta kayıp ki- tabıydı. 1962 Türk Dil Kurumu Ödülü'nü kazanmış bu öyküler kitabınt bu kez ve yıllar sonra Sel Ya- yıncılık okura sundu. Dikkat ettim: Aradan geçen onca yılda -Tam otuz beş yıl!- Buyrukçu'nun dile getirdıği, yaşattığı öy- kü kişileri toplumumuzdan çıkıp gitmemişler. Pek çok şey değişti görünüyor ama, okudukça kavrı- yorsunuz, düşüncelerde, duygularda, ıçsel baskı- larda hemen hemen hiçbir şey değişmemiş. Yara içten içe işleyip durmuş. Gelelim MEB. yayını üçüncü kitaba; her şeyden önce şunu söylemek ıstiyorum: M. Kayahan Qz>-'' gül son dönemin gizlı. ama en önemli araştırma- cılarından. Yazılarını ilgiyle okuyorum; hazırladığı kitaplara gönül borcu duyuyorum. Böylesı unutkan ortamda kimin aklına gelir. Ah- med Hikmet'in 'evrak-ı metrûkesi'ni dıdik didik et- mek ve elımdeki kitabı kotarmak.. Hem ne paha- sına... Ama öyle değil ışte. Bu kitapta yer alan Avrupa gezisi güncesi büyük hazla okunuyor. Batı kültü- rü karşısında insanımızın izlenimleri: çok ılgi uyan- dırabilecek bir belge. Ahmed Hikmet nelere dik- kat etmiş, nelerden etkilenmış, neler hoşuna git- miş, bir bakıyorsunuz. imparatorluğun son dönem aydınının ruh ve fikir dünyası karşınızda. Başka kitaplarım da var: Kaynak Yayınları arasında çıkmış Su Kurusu'nu (Anadolu Bilmeceleri) açıp açıp okuyorum. Osman Şahin. yıllar boyu biriktirdiklerini. şu folklorık hazı- neyi Su Kurusu'nda derlemış. Yedı yüze yakın bil- mece. Bilin bakalım: "Sudaaynalışapırtı"... Yanıt- lamam! Yanıtlamam! Sonra bir kitap daha: Metis Yayınlan'ndan Bilge Karasu Aramızda. Füsun Akatlı'yla Müge Gürsoy Sökmen'in birlıkte hazırladıkları içli anma kitabı. Müge Gürsoy Sökmen'in 'sunuş' yazısını ıçım bur- kularak okudum: "Yayıncı, ömrü boyunca paylaşabileceği metın- ler arar; bunların mümkün olduğunca çok kişı ta- rafından görülmesini ister. Ancak seçici davran- dıkça, tercihlerınde kullandığı ölçütleri çoğalttık- ça alanını, konuyla I yapıtla ilgilenecek okuharın sayısını daralttığını bilir." Bu ınce, duyarlı sözleri 'gerçekten' paylaşabile- cek kaç yayıncı var ülkemızde?! Takvimde Iz Bırakan: "Çünkü düşünceler yerlerinde duran şeyler de- ğildir, durmadan tartaklanan, durmadan eleştırilen, durmadan geliştirilen birtakım garip varlıklardır." Bilge Karasu (Mustafa Arslantuna'yla söyleşisin- den), Bilge Karasu Aramızda, 1997. K K U A L M T İ U L R M « A > S ç A İ R Z A IK CI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear