Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9OCAK1998CUMA
12
Yasaklardaıı
KULTUR
bol ne var?
YAZI ODASI
SELIM ILERI
l#itonlnM AnooıntİA
MAHMUTT.ONGOREN i
1997'de yasaklardan neler
var? Oooo, 1997'de yasaktan
bol ne var! Ama 199"1
yasak-
lar yılı değıl. Geride kalan tüm
yıllar yasaklarla dolu olduğu
için. 1997'nin onlardan bir far-
kı yok.
Bakm. neden?
1997 yıh. bol Refahlı ya-
saklarla doluydu. Içki yasaktı
orada burada. nerede fırsat bu-
lunursa. Biröncekiyılbaşında
başkentyakınmdaki Sincan'da
hindi alımı. yılbaşı kutiamala-
n, içki satışı da yasaktı. Sincan'ın Lale Fes-
tivali de aynı yolun. daha doğrusu yasa-
ğın yolcusu olmuştu.
Güneydoğu'da hiç kimse MED TV'yi
izlemesin di>e çanak anten yasaktı. Ama
örneğın Batman'da da RP Belediye Baş-
kanı. TGRT. Samanyolu ve Kanal 7 dışın-
daki TV kanallannın izlenmesini yasak-
lamıştı.
Orada burada RP'li belediyeler "gü-
nah" gerekçesiyle içkiyı de yasaklamış-
lardı. Kayseri'de Kocasinan Belediyesi
parkta öpüşen çiftler görülsün ve engel-
lensin diye ağaçlan kesmeye kalktı. Şan-
lıurfa "da ise basına verilmesi öngörülen bül-
tenlerde "faili meçhuJ cinayetİer"den söz
etmekengellendi.SıvasValiliği.Atatürk-
çü Düşünce Derneği'nin Sıvas Kongre-
si'nin 78. yılını Sıvas'ta kutlamalanna
izin vermedi.
RP'li yasaklardan uzaklaşıyoruz diye
düşündünüzse. hemen yanıldığınızı söy-
lemeliyim. RP'li belediyelerin çoğu 1997
yılı içinde sınırlanna girsin girmesin. yol-
lann. parklann filan adlannı değıştırmek-
te bırbirlerivle büyük bir yanşa girdiler.
Bu yasak yarışını kimin kazandığı anla-
şılmadıy sada. en çok kaldınlan adın l'ğur
Mumcu olduğu gözden kaçmadı.
Öğrenci yurtlannda \e benzeri yerler-
de kimi gazetelerin okunması yasaklan-
dı. Okunmaması istenen gazetelerin ba-
şında Cumhuriyet. Radikai. Yeni Yüzyıl,
Siyah Be>az. Emek \e Gündem vardı.
Eh. bu gazetelerin ıçenğını göz önünde tu-
tunca da y asakçtlann ne denli haklı oldu-
ğu aniaşılıyordu! KabloluTVyayınlann-
da da açık saçık filmler gösterdiği ileri sü-
rülen yabancı TV kanalları karartıldı.
Kadın ve loz yerine N'isa
Ermeni \atandaşlanmızdan Sandy. Ba-
kırköy 'de "Sandy Bale Kursu" adıyla kurs
açacak. Ama Milli Eğitim Bakanlığı ol-
mazdiyor. Çünkü "Sandy"adı yabancı bir
ad. Sandy de adını "Baykuş" diye değiş-
tirmış. yasak kalkmış. Şimdi "Acaba mil-
vonlarca vabancı ad kullanan dükkânla-
rın. satış yerierinin ve bürolann adlanna
da yasak gelir mi?" diye düşünmeye hıç
gerek yok. Onlara kimse dokunamaz. ama
Sandy "v i yasaklamak kolaydır.
1997 yılında yasaklar "kadın korku-
su"na çokça takıldı. "Smırtanımaz Fo-
toğrafçüarGrubu"nun hazırladığı sergı iki
çıplak kadın fotoğrafi Kültür Bakanlığı ta-
rafından kaldınlmak istendığı içın açıla-
madı. Pop müziği sanatçısı MerdaÇağ'a
dekoltegivindiği için Yozgat Milli Eğitim
Müdiirü tarafmdan sahneye çıkma yasa-
ğı getinldi. 13 gün Istanbul'da İETT oto-
büs duraklannda yer alan reklam afışle-
ri. Istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafın-
dan "afişlerde kadın göbeği görünmesi
nedeniyle oluşan kamuoyu baskısı" ge-
rekçesiyle kaldınldı. Türkıye Korunma-
ya Muhtaç Çocuklar \'akfı Izmir Şubesı
ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü'nün işbirliği
ile Izmir'in Urla ilçesinde kurulan Barba-
ros Çocuk Köyü'nünaçılışı. "kızveerkek
çocuklann a> nı evdejaşayacaklan" gerek-
çesiv le RP'li Bakan SacitGünbe} tarafın-
dan yasaklandı. Karavollan Genel Mü-
dürlüğü'nün 7 Msan 1997 de düzenledi-
ğı törende Kültür Bakanlığı Gençlik Ko-
rosu'nun İstıklal Marşı'nı okuması ya-
saklandı. Gerekçe mi? Koroda kadın se-
sı var. Meğer RP. Başbakan'ın katıldığı tö-
renlerde kadın sesinin bulunduğu korola-
ra ver \erilmesini istemiyormuş. Saban-
cı Kız Yurdu'nda genç kızlara yönetici-
ler tarafından "günah" olduğu gerekçe-
siyle kot pantolon giyme yasağı getinldi.
Hatta Marmara Üniv ersitesi Atatürk Eği-
tim Fakültesi Türk Dili \e Edebıyatı Bö-
lümü'ndekı kimi öğrencilerin anlattığma
göre Tarih Bölümü'ndeki diğer kimi öğ-
renciler "kadın" ve "kız" sözcüklerini
kullanmayı kendilerıne yasaklamışlar.
"Nisa" diyorlarmış. Çünkü "kadın" \e
"kız" sözcüklerini söyleyince tahrik olu-
yorlarmış. RP iktidaragelince Kültür Ba-
kanı. Kültürspor bayantakımını oyuncu-
lar "şort" givdikleri için kapattı.
Örnekleri arttırmak olanaklı... Ne var
'Düşünceyi saklasak da mı yasaklasak, yoksa yasaklasak da mı saklasak' Yerebatan'da
Yönetimler mizahtan korkuyor
NURDAN
CİHANŞÜMUL
Karikatürcüler Derne-
ği'nin 10 Aralık Dünya In-
san Haklan Günü'nde açtı-
ğı "Düşünce>i saklasak da
mı vasaklasak. yoksa >asak-
lasak da mı saklasak' ısım-
li sergı. cumartesi günü so-
naenyor. Karikatürcüler Der-
neği'nin Yerebatan Samıcı
çıkışındakı merkezınde açı-
ian sergıde. Turhan Selçuk
Mehmet Gölebatmaz. Halil
Eser. MuammerKotbaş. Ca~
nol Kocagöz. Musa Kart. İs-
nıail Gülgeç. Sami Caner.
Kemal Gönen. B. Sadık Al-
bajrak. Yüksel L'ngör. Cem
Kenan Öngü. Yaşar Baba-
lık. Ferit Avcı. Ferruh Do-
ğan. L««nt Arslan. Ender
Özkahraman. Mete Göktürk. Muham-
med Tunçsan. Serdar Canaslan. Turga>
Karadağ. Mehmet Aslan. Cumhur Gaa-
oğlu. Murat ÖzmeneL Murat Sa>ın. Akın
Önder. Alj L'hi KamiJ Eser. İzel Rozen-
tal. Kamil Ya>uz. Ayhan Kirazve Ahmet
LmitAkkocanın yapıtlan yeralıyor. Ser-
gıde aynca cumhuriyet döneminde hak-
kında dava açılmış ve beraat etmiş kan-
katürlere de yer verilmiş. Karikatürleri
sergilenen çizerlerle görüştük.
Ferruh Doğan yargılanan karikatürler-
le ilgili düşüncelerinı şöyle anlattı: "Dü-
şünce özgüriüğünün en önemti ölçükrin-
den biri mizah \<ekarikatüre tahajnmül et-
mektir.Kapalı otoriteler. iktidariar mizah
vekarikatürden hep korkmuşlaniır. Bu bii-
rün dünvada böyle. Türkiye'de de böyleol-
du. Bu sergiyle birttkte Türkiye'deki ikti-
dar değişimierinL karikatürk-rin hangien-
geliere takıldığını görüvoruz. Bir bakıma
Türkiye'nin düşünce tarihi de ortaya çıkı-
yor." .4B Lîhi ise düşüncenin yasaklanma-
sını bir türlü benımsevemedığinı söylü-
yor: "\asakJamav ı benimseyenJer bizim
dışımı/daki insanlar. Hep>önetilenoldum.
düşüncelerimizi kimisi yasakla>ipsakladı.
kimisi saklav ıp yasakladı ve bugünieregel-
dik. Bugünden sonra umanm bi/j vöne-
tenlerindüşüncelerini biz yasaklavacağız."
Turhan Selçuk da bugüne dek düşün-
ce özgürlüğü konusunda bir-
çok şeyın yapıldığını ve ser-
. ginindebusavaşımınbırpar-
çası oldugunu belirtiyor.
Karikatürcüler Dernegi
Yönetim Kurulu üyesi Cem
KenanÖngü de derneğin yıl-
lardır yasaklar konusunda
sürekli çalışmaları olduguna
dikkat çekiyor. "Derneküye-
lerinin çizdiklerinden dolavı
sürekli başlanna birse>lerge-
liyor. Ahmet Erkanlı. geçen
Mİ karikatürierinden dolavı
45 ava vakın ceza \edi ve bu-
nunla ilgili olarak cezae\in-
de yattı. Türkiye"de düşünce
konusunda 1984)'den sonra
çok voğun bir şekilde baskı-
lar var. Dernek olarak du-
yarhlığımızı sergiledik."
Çızdiğı kankatürlerden do-
layı yargılanan ve cezaevıne
giren Ahmet ErkanİL yöne-
timlerin karikatürden korktuğunu dile ge-
tirdi "1993tekarikatürlerimdendolaviofuz
av ceza vt-dinı. Dört buçuk a\ cezaevinde
vatüm.ancakcum hurbaşkanının sağM ra-
poru \e Karikarürcüler Derneği'nin gjri-
şimlerivle cezam kaldınldı. Yönetimler
karikatürden korkuyor. bu da dürüsLadil
olma>an yönetimlerin korkusu ve kuşku-
su.". Kemal Irgenç de Türkıve'de son
dönemde sanatçılara. vazarlara. çizerlere
gelen yasaklamalara dikkat çekiyor: "Dün-
vada hiçbir cezaevinde karikatürcü yok.
bizde olması üzüvor. Biz dünvada sanat-
taki başanmızla dikkat çekmek istivonız.
N'asrettın Hoca. Timur devrinde bu bas-
kılan vaşamamış. ama Timur'un göster-
diği hoşgörü Nasrettin HiKa'nın torunla-
nna gösterilmivor." 1997 de karıkatürlen
en çok yargılanan karikatüristlerden biri
olan Musa Kart, çözümlenmemiş ve dev
boyutlara ulaşmışpek çok sorun olduğu-
nu vurguluyor "İ'lkemizde de vaygın ve
yerieşik bakış açılan yasal cerçevelerie gü-
vence altına alınmış durumda. Bu sorun-
lann çözümünün radikaivaklaşımlara ih-
tivaç duvurduğuna inanıyorsanız ve bu
inancınız doğnılrusunda tepki geiiştirivor-
sanız. vargı tehdidi altında olmanız çok
doğal. Ama yolumuz mahkeme koridor-
larından geçse de vürümeye devam
edeceğiz."
kı I997'yi salt RP yasaklan ile dolu bir
\ ıl olarak görmemek gerekir. 1997"de. ge-
ride kalan yıllar gibi köklcşmiş. kemik-
leşmiş ve beyinlere kazık armış yasaklar-
la geçipgitti.Örneğin 1997'de 1 Mayıs'ın
işçi devinimiyle ilgili yanının kutlanma-
sı da yasaktı. Ya düşünce özgürlüğü ya-
saklan? Onlar da tüm ağırhklan ve gör-
kemleriyle sürdüler. Kitaplar yasaklandı,
yazarlar içeri atıldı. içerdekiler ise "yüz-
yıflık"yalni2İıklannı sürdürdü. EşberVağ-
murdereli bir içeri girdi. düşünce yasağı
nedeniyle; bir çıkanIdı, AvTupa'ya şirin gö-
rünmek için. Ama hiçbir şey değışmedi.
Ne yasaklar cephesinde. ne de Avrupa
cephesinde...
23 Şubat 1997'de Gazete Pazar'da Fa-
ruk Bildirici yazdı:
"Bir rekortmen. 85 kitap basnuş. hemen
hepsi toplatılmış. 41 kitabına 62 dava açıl-
mış.36'sından mahkûm olmuş. 52 gündür
fazladan >atıyor... Çünkü 1 nıilv ar 110 mil-
von liralık para ct'/asını ödemeyi reddedi-
yor.(_) Yasalar. cezaevindeki bir günün be-
delini 10 bin liraolarakbeiir-
^ ~ " ~ ^ lemiş.(_)Para>ıödememek-
te direnirse, 3 yil 8 a> 29 gün
daha yatacak."
Öztürk başkalannın yazdı-
ğı kitapları bastığı içın böy-
le bir özgürlük y asağı ı le kar-
şı karşıya. Bu "başkalar"dan
biri ise sosyolog İsmail Be-
şikçi. Onun karşılaştığı ya-
saklar ise bir başka rekoru
1997'den çok önce oluştur-
muştu. Başkalannın vazdığı
yazılardan ötürü içeri gırroiş
yazıişlen müdürlennden Işık
Yurtçu ise 1997'de cezaev in-
den çıkarıldı. Çıkarıldı. ama
"Benim çıkmaınlaişierdüzt4-
mez" dedi. Düzelmedi de.
Emile Zola'nm J'accuse'u 100 yaşındaKültür Servisi - Unlü
Fransız yazar Emile Zo-
la'nın. Almanlara bilgi sız-
dırdığı gerekçesiyle hak-
sız yere suçlanan Yahudi
asıllı Fransız subayı .\]f-
red Dreyfus'u savunduğu
yapıtı "J"accuse"unva>ım-
lanmasının yüzüncü yılı
nedeniyle Fransa'da 13
Ocak'ta Dev let Başkanı
Jacque Chirac. Başbakan
Lionel Jospin. Adalet Ba-
kanı Elisabeth Guigou ve
Sav unma Bakanı .Atoin Ric-
hard'ın katılacağı görkem-
li bir tören gerçekleştırile-
cek.
Fransız tarihindeki en
utanç venci olaylanndan
biri olarak nitelendirilen
Dreyfus Davası. bugüne
dek yüzü aşkın kitaba ko-
nu oldu. uluslararası alan-
da haksızlığı ifade eden bir
kavrama dönüşrü.
Fransızlar için 1970'li
yıllann ortasına dek tabu
olan v e radyo ve TVIerde
tartışılması yasaklanan
Dreyfus Davasıyla ilgili
olarak iki yıl önce de Fran-
sız ordusuna ait bir dergi-
de Dreyfus 'un "belki de
gerçekten suçlu olduğu"na
dair bir makale yay ımlan-
mıştı.
Alfred Dreyfus. Fran-
sa'nın askeri sırlannı Al-
manya'ya satmakla suç-
lanmıştı. 1894 yılında Sa-
vaş Bakanlığı'nın huzuru-
na çağnlarak şüpheli bir
casus ile elyazısı karşılaş-
tırılmış. ardından yaşamı-
nın sonuna dek sürgünde
yaşamıştı.
Yahudi düşmanı üstleri-
nin oyununa gelen Drey-
fus'un itham edildiği suçu
işleyen kışitıin. sonradan
Ferdinand Esterhaz>r
oldu-
ğu ortaya çıkmıştı. Drej-
fus'u savunan ilk kişi olan
üst düzev orduyetkilisi Ge-
orges Picquart. gerçekleri
açıklamasındankısabirsü-
re sonra görevinden alın-
mıştı.
Fransa'da sonraki yıllar-
da Drey fusçular ile Drey-
fus karşıtları arasında çok
sayıda kavga çıktı.
13 Ocak 1898 yılında
L'Aurore adlı gazetede
Dreyfus'u savunan ünlü
makalesini kaleme alan Zo-
la. orduyu küçük düşürdü-
ğü gerekçesiyle mahkeme-
ye çıkanlmış ve suçlu bu-
lununca temyiz mahkeme-
sinin karannı beklemeden
İngiltere'ye kaçmıştı.
Zola. Dreyfiıs Davası'nın
yenideh gözden geçirilece-
ğini duyunca Fransa'ya ge-
ri dönmüş ve Dreyfus'a
1906 yılında Fransız dev-
letinin yaptığı 'resmi
özür'ün açıklanmasından
dört yıl önce yaşamını yitir-
mişti.
Banş Konferansı
1997'de düşünce özgürlü-
ğü yasaklan başta Yaşar Ke-
malolmak üzere vine "düşü-
nenler-yaratanJar" üzerinde
kilitlendı. İlle de Yaşar Ke-
mal... Yaşar Kemal. geçen
yıl yazın dünyasının en öv-
güve değer ödüllerınden bi-
ri olan. Alman Nobel'i diye
adlandınlan. Alman Yayıncı-
larBirliğı'ninverdiği "Banş
Ödülü"nü 49. Frankfurt Kı-
tap Fuan'nda aldı. Ama "ba-
nş" Türkiye'de yasaklıydı.
Önce insan Hakîan Derne-
ği'nin 8-9 Mayıs 1997 gün-
lerinde Ankara'da düzenle-
mek ıstedığı "Banş Konfe-
ransı" valilikçe şu gerekçev -
le vasaklandı: "Banş Kon-
feransı. dev letin ülkesi ve mil-
letiv le bölünmez bütünlüğü-
nü zedeleyecektir.""
Arkasından. I Eylül 199^
Banş Günü için Dıv arbakır'a
gıtmeyi planlayan "MusaAn-
ter Barış Treni Heyeti'nın
kentlere gırmesi şıddet kul-
lanılarak yasaklandı.
Sinema ve tiyatro vasak-
lan mı° Faik Ahmet Akın-
a'nın "Ekmek" adlı filmınin
gösterimi Denetleme Kuru-
lu'nca önce yasaklandı. son-
ra bu vasak kalktı. Yasakiar
rekorunu ise Haluk Işık'ın
yazdığı ve Rüştü AsyaL'nın
sahneye koyduğu "Memle-
ket Hikâyeleri" adlı tiyatro
oyunu kırdı ve 47 yerde ya-
saklandı.
Daha ne yasak istiyorsu-
nuz? Ama var. daha çok çok
vasak var 1997'de. Yasak var
da. yer yok hepsini sergile-
meye.Son olarak iyimser gi-
bi görünen anımsatma: Müs-
tehcen olduğu sav ıyla yontu-
cu Mehmet .\kso> 'un Altın-
park'taki "Periler Ülkesin-
de" adlı yontusunu parçala-
yarak kaldıran ve yapıtı "Ah-
laksızlığın adını sanat kov-
muşlar. tüküreyimöylesana-
üniçine«."bıçımındeki söz-
leriyle kamuoyunda aşağıla-
yan ve yasaklav an Ankara
Büy ükşehir Belediye Başka-
nı İ. M. Gökçek. aleyhinde
açılan davayı yıtirdi ve An-
kara 6. Asliye Hukuk Mah-
kemesi. yapıtın eski haline
getirilerek verine konması-
na ve sanatçıya manev i taz-
minat ödenmesine karar v er-
di. Acaba yontu yerine konur
mu? Yoksa 1998 yasaklan
arasındaki yerini yine mi alır?
Beklevin.
Bir kitabı, bir eseri baştan sona düzenle okuyan- g
lar arasında değilim. Oldum bittim birkaç kitabı bir I
aradaokurum. \
Oldum bittim sözü yanlış. llkgençliğimde, hete J
'roman' okuyorsam. dalıp giderdim esere, gözüm
başka şey görmezdi. Bizden Reşat Nuri'yi. Yakup
Kadri'yi, yabancılardan -yabancı mı demeli şimdi ;
onlara!- Dostoyevski'yi. Tolstoy u, Zola'nm kimi
romanlarını öyle günlerce aralıksız okuduğumu •
geçmişin mutluluklarından sayarım. 1
Şimdi yalnız polisye romanları soluk soluğa oku- ,
yorum. Eskiden öyle mıydi? Aşk romanlarını. ka- .
rasevda romanlarını da soluk almaksızın okurdum. '
Kerime Nadir'den Posta Güvercini, Esat Mah- ı
mut'tan Çölde Bir istanbul Kızı, Muazzez Tah- .'
sin'den Küçükhanımefendi, biraz daha geçmişe
döneyim, Güzide Sabri'den Yabangülü... Ne bü- '
yük coşkunluklardı!
Şimdilerde birkaç sayfa şu kitaptan, birkaç say- -
fa da ötekinden, berikinden. Günü okuma saatle-
rine bölüyorum. Sabahları bir saat. bir buçuk sa- '
at 'araştırma' kitapları; öğledensonra. akşamüze- '
ri ille bir 'roman' yine -Romansız yaşayamam!-; ge-
celeyin de polisyeler.
Ya şiir, öykü? Onlar günün her saatine açık ol- '
malıdır. Deneme de... '
Bu sıralar Gülper Refiğ'in kaleme getirdiği/lfa- •
türk ve Adnan Saygun I Özsoy Operası inceleme- '
siyle Muzaffer Buyrukçu'nun Bulanık Resimleröy- '
kü kitabını yan yana okuyorum. Bir üçüncü kita-
bım da M. Kayahan Özgül'ün hazırladığı Müftü-
oğlu Ahmed Hikmet'ın Mektup, Şiir ve Günlükle-
ri.
Özsoy Operası. Boyut'un müzik kitapları arasın-
da yayımlanmış. Sevgili dostum Gülper iddialar-
dan enikonu uzak bir tutumla yaklaşıyor irdeledi-
ği sanat olayına. Kişisel bir tanıklık, anı lezzeti ve-
ren bir anlatım.
Böylece müzik adamı Adnan Saygun'u yaşamı
ortasında, Gülper'in izlenimleriyleduyumsamafır-
satı buluyoruz. Yalnız bu kadar değil: bir yandan
da Atatürk döneminin müzik tartışmalarına baş-
ka bir perspektiften yaklaşıldığı sezinleniliyor.
Kaynakları bir uçtan bir uca taramış olan Gülper
Refiğ, günün birinde belki bu konuda da bir ince-
leme yazacaktır.
Bulanık Resimler. Buyrukçu'nun adeta kayıp ki-
tabıydı. 1962 Türk Dil Kurumu Ödülü'nü kazanmış
bu öyküler kitabınt bu kez ve yıllar sonra Sel Ya-
yıncılık okura sundu.
Dikkat ettim: Aradan geçen onca yılda -Tam otuz
beş yıl!- Buyrukçu'nun dile getirdıği, yaşattığı öy-
kü kişileri toplumumuzdan çıkıp gitmemişler. Pek
çok şey değişti görünüyor ama, okudukça kavrı-
yorsunuz, düşüncelerde, duygularda, ıçsel baskı-
larda hemen hemen hiçbir şey değişmemiş. Yara
içten içe işleyip durmuş.
Gelelim MEB. yayını üçüncü kitaba; her şeyden
önce şunu söylemek ıstiyorum: M. Kayahan Qz>-''
gül son dönemin gizlı. ama en önemli araştırma-
cılarından. Yazılarını ilgiyle okuyorum; hazırladığı
kitaplara gönül borcu duyuyorum.
Böylesı unutkan ortamda kimin aklına gelir. Ah-
med Hikmet'in 'evrak-ı metrûkesi'ni dıdik didik et-
mek ve elımdeki kitabı kotarmak.. Hem ne paha-
sına...
Ama öyle değil ışte. Bu kitapta yer alan Avrupa
gezisi güncesi büyük hazla okunuyor. Batı kültü-
rü karşısında insanımızın izlenimleri: çok ılgi uyan-
dırabilecek bir belge. Ahmed Hikmet nelere dik-
kat etmiş, nelerden etkilenmış, neler hoşuna git-
miş, bir bakıyorsunuz. imparatorluğun son dönem
aydınının ruh ve fikir dünyası karşınızda.
Başka kitaplarım da var:
Kaynak Yayınları arasında çıkmış Su Kurusu'nu
(Anadolu Bilmeceleri) açıp açıp okuyorum. Osman
Şahin. yıllar boyu biriktirdiklerini. şu folklorık hazı-
neyi Su Kurusu'nda derlemış. Yedı yüze yakın bil-
mece. Bilin bakalım: "Sudaaynalışapırtı"... Yanıt-
lamam! Yanıtlamam!
Sonra bir kitap daha: Metis Yayınlan'ndan Bilge
Karasu Aramızda. Füsun Akatlı'yla Müge Gürsoy
Sökmen'in birlıkte hazırladıkları içli anma kitabı.
Müge Gürsoy Sökmen'in 'sunuş' yazısını ıçım bur-
kularak okudum:
"Yayıncı, ömrü boyunca paylaşabileceği metın-
ler arar; bunların mümkün olduğunca çok kişı ta-
rafından görülmesini ister. Ancak seçici davran-
dıkça, tercihlerınde kullandığı ölçütleri çoğalttık-
ça alanını, konuyla I yapıtla ilgilenecek okuharın
sayısını daralttığını bilir."
Bu ınce, duyarlı sözleri 'gerçekten' paylaşabile-
cek kaç yayıncı var ülkemızde?!
Takvimde Iz Bırakan:
"Çünkü düşünceler yerlerinde duran şeyler de-
ğildir, durmadan tartaklanan, durmadan eleştırilen,
durmadan geliştirilen birtakım garip varlıklardır."
Bilge Karasu (Mustafa Arslantuna'yla söyleşisin-
den), Bilge Karasu Aramızda, 1997.
K
K
U
A
L
M
T
İ
U
L
R
M
«
A
>
S
ç
A
İ
R
Z
A
IK
CI