Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 1998 ÇARŞAMBA
12 KÜLTÜR
Yönetmen Emir Kusturica çingeneleri konu alan yeni filmi 'Ak Kedi Kara Kedi'ye başlıyor
Kusturica'rün yeralü yolculıığuGÖNÜL DÖNMEZ - C O Ü N
Yeraltı (Underground) filmini Sırp
yanlısı bulan eleştirmenlerin ve Boşnak-
lann öfkesine uğrayan Emir Kusturica,
Cannes Festivali"nde kazandığı ikinci
Altın Palmiye'nin ardından. sinema dün-
yasından elini etegini çekeceğine söz
vermişti. Yetenekli yönetmen şimdiler-
de ise yepyeni bir filme soyunuyor. Ak
Kedi, Kara Kedi de yeraltı dünyasını gö-
rüntüleyen bir film. Yalnız kahramanlar
yeraltına politik nedenlerden çok kara-
borsa için iniyorbu gerilim güldürüsün-
de. Daha önceki yapıtlanna benzer yanı
ise Çingeneler evTeninı yansıtması.
Yerahı filmi üzerine tartışmalar en çok
Fransa'da alev almıştı iki yıl önce. Ülke-
nin en ağırbaşlı gazetesi Le Monde'da
çıkan yazılara Kusturica da kendı açısm-
dan cevaplar vermiş, ama pek inandın-
cı olamamıştı. Filmin 60 milyon dolar
bütçesinin önemli bir bölümünün Milo-
seviç yanlısı yayın organı Sırp televizyo-
nu RTS 'den geldiğı ortaya çıkınca popü-
laritesine darbe inmiş, Cannes'da 'barok
bir baş yaprt' dıye göklere çıkaranlar bi-
le 'Kitsch Sırp propagandası' diye burun
kıvırmaya. başİamışlardı. Film, Cannes
Festıvah'nde gösterildiğınde jenerikte
RTS belirtilmemiş, Yugoslav yapımcı
diye geçmjştk Oysa ilk gecenin onur ko-
nuklanjrasında RTS yöneticisi ve Sırp
Kültür Bakanânın da bulunması gözden
kaçmamıştı. filmin gösterim hakkı da
Sırp televizyonunundu. Sonuçta bütçe-
ye katkis'ı olan*Eurimages gibi bir Avru-
pa topluluğu kurumu, ambargo konmuş
bir ülkenin sinemasına destek olmuştu.
'Yeraltı'na tepkiler
'Politik doğnıluk'tan şaşmayan Ame-
rikalılann uzak bakması bir yana, Kus-
turica'nın yakınlan, kentteşi Saraybos-
na'lılar. meyhane dostları yoğun tepkı
gösteriyorlardı. 'Bize nasıl yapar bunu'
diye. Yakın çocukluk arkadaşı bir gaze-
teci. "Bir ara Stalin'den yanaydı, sonra
hnema
dünyasından
elini ayağını
çekeceğini
söyleyen Emir
Kusturica'ya göre
yeni filmi 'Ak
Kedi, Kara Kedi',
'Çingeneler
Zamanı'ndan
farklı bir film.
Ölülerin dirilip su
altı balesi yaptığı,
yeni gelinlerin
kanat takıp
uçtuğu, dolu
dizgin, dört nala
Yeraltı'na göre
daha akıllı uslu
bir film.
anarşisrti. şimdi de Hırvanar'a kızıp Mi-
loseviç'çi oldu" diyordu. Kusturica için
ise tüm bu olaylar filmlennin senaryo-
lanndan farksızdı.
"İlk iki filmim, Dolly Bell'i Anımsı-
yor musunuz? ve Babam İş Gezısın-
de' den sonra Saraybosna'dan başka yer-
de film yapmam arûk demiştim" diyor
Kusturica. "Herkesive her şeyi yakından
tanıdığım bir yerdi orası. Şimdi en büyük
düşmanlan oldum. Değişen onlar. Ben
değttim. Tek isteğim Yugosla\ halkını sa-
vaş tebükesine karşı uyarmakn. Oysa ap-
talca bir şeydi bu. Çünkü lcayımimar ol-
muştu savaş."
Saraybosna'dakı evinı yağma edenler
Sırplardeğildi dediğine göre, kentteşle-
riydi.
Geriye bir tek bağlantı kalmıştı artık
o gençlik günlerinden. Kentin kenarma-
hallelerinde büyüyen Kustunca'yı gı-
zem dolu yaşamlan ve en çok da buyü-
leyici müzıkleri ile etkıleyen. anstokrat
bakışlı. 'egzotik' Çingeneler. Hıç değil-
se onlar dışlamadı yönetmenı. oysa Ak
Kedi, Kara Kedi, Çingeneler Zama-
nı'ndan farklı bir film Kusturica'ya gö-
re. Ölülenn dirilip su altı balesi yaptığı.
yeni gelinlerin kanat takıp uçtuğu. dolu
dizgin, dört nala Yeraltı'na göre daha
akıllı uslu bir film. Ama yaşlanmış ;kı
Çingene babasının bir karaborsa işi yü-
zünden bırbirine girdigi senaryoya iyice
bır göz atarsanız ortadan yok olan bir
tren, ceket cebine girecek kadar ufacık
bir kadın. fılmın adındaki kara kedinin
öbürdünyadan geri getirdiği kahraman-
lar gibi gerçekçılikten uzak örneklerbu-
lacaksınız kolayhkla. Ve birisi kokain
çekerken. öbürünün çatı katında dondu-
rulan cesede buz taşıdığı, bir diğerinin
eriyen buzların tavandan damlayışını iz-
ledıği ve aynı anda bir başkasının el
bombası ile hokkabazlık yaparken düşü-
rüp her şeyi havaya uçurduğu sahneler
çarpacaktır gözünüze. Kusturica bütün
bunlara her ne kadar 'denetimli delilik'
dese de!
Yeraltı fılminin. Altın Palmiye'nin ar-
dından yarattığı tartışmalar yetmez gibi
besteci Goran Bregoviç ile de arası açıl-
dı Kusturica'nın. ÇingenelerZamanı ile
Arizona RüyasTnın müziğine imzasını
atan Bregoviç Underground CD'sini de
kendine mal etmişti. Oysa, Kusturica'ya
göre Bregoviç'in tek yaptığı daha önce-
den kendisi ve yazar Duşan Kovaçeviç ta-
rafindan seçilen geleneksel müziği yeni-
den düzenlemekti.
Kusturica ile arası açılan yalnız Saray-
bosnalılar ya da Goran Bregoviç değil.
Yapım dizayneri Miljen Kreka Klako\iç
ve görüntü yönetmeni Vîlko Filaç da
açıklanmayan nedenlerden artık uzak
duruyor yönetmenden.
'Bir daha tövbe."
Birzamanlardünyanın en iyi görüntü
yönetmeni dediği Filaç'ın yerine, Fran-
sız sinematograf Thierry Arbogast'ı al-
mış Kusturica Ak Kedi,' Kara Kedi'ye.
Bilindiği gibi Arbogast, Luc Besson'un
son filmi BeşinciGüç'teki başanlı çalış-
ması nedeniyle Cannes Festivali'nde
teknik başan ödülü almıştı.
Yeraltı'nın klostrofobik atmosferinin
yarattıgı karabasanı önlemek için gün
ışıklan dolu bir açık hava filmi tasarla-
mıştı Kusturica bu kez. Oysa evdeki he-
sap çarşıya uymadı. 1996 yazında baş-
iayan çekim tam bir ay dinmek bilmeyen
yağmur nedeniyle 1997 yazına ertelen-
di. Oysa bu yaz da ıstediği gibi geçme-
di yönetmenin. "Herfilmimin tamorta-
sına geldiğimde, 'Birdaha tövbe!' derim
kendi kendime" diyor yorgun Kusturica.
"Yönetmenler, benim gibi Kırklan sür-
meye başladığında, vüzde 95'i -belki
Stanley Kubrıck dışında- işin kolayına
kaçıp abuk sabuk filmlere soyunuyor. Ba-
na göre değil bu.*
1
Emekli olmak bir yana senaryo üstü-
ne senaryo yağıyor kapısına dediğine
göre. Örnegin Manjuez'den, Malra-
uı'dan uyarlamalar ve en ilginci, DJVI.
Thomas'ın BevazOtel'.
The Sunday Times gazetesi Ingiltere'deen çokpara kazanan aktör ve aktristleri açıkladı
Gençkuşaksinema oyuncukmnm atağı
• tngiliz oyuncular geçen yılın en çok hasılat getiren ilk 20^
filminin 12'sinde başrol aldılar. Liste, tngiliz film ";?•
endüstrisinin gelişmekte olduğunun ve Hollywood'un artık
Ingiliz oyunculan talep ettiğinin en büyük kanıtı.
Kültür Servisi - The Sunday Times
gazetesi bir araştırma yaptırarak tn-
giltere'nin en çok para kazanan aktör
ve aktristlerini belirledi. Ortaya çıkan
sonuçlara göre genç kuşak oyuncular
eski oyunculann yerini alma yönün-
de hızla yükselıyorlar. Bu arada cep-
lerini doldurmayı da ihmal etmiyor-
lar elbette. Listenin başmda Mr Be-
an: En Büyük Felaket Filmı'nden ta-
nıdığımız Rovvan Atkinson var. Sa-
natçı geçen yıl toplam 11.25 milyon
sterlin kazandı.
Geçen yıl 1 ile 2 milyon sterlin ara-
sında para kazanan oyunculardan Ti-
tanik'in güzel yıldızı Kate VVTnsJet,
Anadan Doğma'da rol alan Robert
Cariyle ve En İyi Arkadaşım Evleni-
yor'dan tanıdığımız Rupert Everett
de ilk 10'da yeralan ısımler. Bu genç
sanatçılann önümüzdekı yıl Atkin-
son dan sonra sırayla listenin üst sıra-
lannı kaplayan Lord Attenborough,
Sir Alec Guinness ve Sir Anthonv
Hopldnsgibı isimlerin yerini alabile-
ceğî belirtiliyor.
Jngılız oyuncular geçen yılın en
çok hasılat getiren ilk 20 filminin
12'sinde başrol aldılar. Liste. lngılız
film endüstrisinin gelişmekte oldu-
gunun ve Hollyvvood'un amk Ingiliz
oyunculan talep ettiğinin en büyük
kanıtı.
'Mr. Bean'in başansı
43 yaşındaki Rowan Atkinson ge-
çen yıl kazandığı toplam 11.25 mil-
yon sterlınlik gelınn büyük kısmını
Mr. Bean adlı telev ızyon dizisinin çok
tutulmasmın ardından çekılen \
r
e baş-
rolü ile yapımcılığını üstlendiğı 'Mr.
Bean Bir Felaket Filmi' adlı yapıttan
elde etti. Mel Smith'in yönetriği ve
dünya çapında 94 ülkede birden gös-
terilen Mr. Bean'de Atkinson'unağa-
beyı Rodne>'den yola çıktığı söyleni-
yor. Atkinson ise bu dizinin ardından
90'lann CharHeChapline'i olarak ad-
landınlmanın keyfıni yaşıyor.
', Lord^tjçnborou^t da Alkinson
gibi öyunculuğu ve yapimcılığı birlik-
te yürüten sanatçılardan. Ünlü oyun-
cu geçen yıl 381 milyon sterlin gelir
getiren Kayıp Dünya ve 9.6 milyon
sterlin getiren Savaş ve Banş gibi
filmlerde rol aldı. Listenin üçüncü sı-
rasmda yer alan Sir Alec Guinness
ise geçen yıl elde ettiği 4.5 milyon
sterlinlik gelinn tamamına yakınını
Yıldız Savaşlan serisinin yeni versi-
yonlanyla kazandı.
120 milyon sterline mal olan Tita-
nic'in güzel yıldızı Kate VV'inslet ise
1.8 milyon sterlin kazanmasının yanı
sıra henüz 22 yaşında Altın Küre ve
Oscar'a aday gösterilmenin keyfini
yaşıyor. Ingiliz film endüstrisini bu
yıl en çok şaşırtan film. beklenmedik
bir şekilde şimdiden 104 milyon do-
lar gelir getiren Anadan Doğma oldu.
Filmm oyunculanndan 36 yaşındaki
Carlyle da listenin sekizincı sırasın-
da yer alıyor.
Ote yandan Ingilizlerin en zengin
iki aktörü Sean Connery ve Michael
Caiene lıstede yer almıyorlar. Geçen
yıl hiç film çekmeyen Connery, 50
milvon sterlinlik servetıni önümüz-
dekı günlerde gösterime girecek olan
The Advengers ile çogaltacak. Caie-
ne ise bugünlerde restoran zincirlen
gibi pek çok ışletmeyle destekliyor
25 milyon sterlinlik servetini.
Ingiliz oyunculann gelirleri elbet-
te HoII>wood"un film başınaenaz 12
milyon sterlin kazanan Tom Cnıise,
Brad Pht, Kevin Costner Sylvester
Stallone gibi oyunculannm geliriyle
karşıla^tınlamaz Ancak Ingiliz film
Kate NVinslet
(solda) ve
Rotvan
Atkinson
endüstrisinde son bir
iki yildırgözlenen ha-
reketliliğin de göz ar-
dı edilmemesi gerekir.
lngiltereli film yapım-
cılan da bu hareketlilik-
ten duyduklan güvenle
Mr. Bean ve Anadan
Doğma gibi filmlerle elde
ettikleri başanyı sürdürme-
yi amaçlıyorlar.
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ *
Canlı Sevgisi *
Yeni dünya düzeniyle ne denli ilişkilendirılebifir,
bilemiyorum ama, '9O'lı yılların yazın ürünlerinde
insani olandan giderek uzaklaşıldığı, onun yerini
deyazarın "pariak" zekâsının sergilendiği yapıtla-
nn aldığı izlenimindeyim.
Yaşar Kemal'in son romanı Fırat Suyu.. insap
ve canlı sevgisini yücelten yönleriyle de ilgi çeki*
yor. n
Roman kahramanlanndan Vasili Atoynatanoğ',
lu, "Mübadele" nedeniyle boşaltılan Ada'da gizrj
lenerek tek başına kalmıştır. Artık amacı yalnızca
Ada'ya ilk gelecek kişiyi öldürmektir. Poyraz Mu-;
sa, Ada'ya gelince günler boyu onu izler, ancak(
eli, bir türlü tetiği çekmeye varmaz. Sonunda bir,
gün Poyraz Musa, denizde fırtınaya yakalanır. Va-
sili onun boğulup öleceğini anlayınca güçlü mo-^
toruyla gidip kurtanr ve dost olurlar. (
Roman kahramanları, bireysel tarihleriyle de tra-
jik olanla insani olanı kişiliklerinde birleştirirler: Söz-
gelimi kasabanın nüfus memuru Üzeyir Han, Kaf-
kaslar'da bir Çeçen aşiretinin başıyken tarihsel
dalgalanmalar onu bir Ege kasabasına dek sürük-'
lemiştir. Hanlığı yalnızca evinde, karısınca tanın-'
maktadır.
Roman boyunca insanını yitirmiş olarak betim-
lenen Ada, boş odalar, eşyalar, kilerler, ocaklar, ci-
hannümalar, bahçeler, öylesine anlatılır ki, okurda
o evlerin insanlarına karşı ilgi ve sevgi uyanır.
insan dışındaki canlıların anlatımı da romanda
neredeyse kişilere eşdeğerdir. Adada kalmış tek
kedi, neredeyse ruh durumlanna dek, bir roman
kişisi gibi anlatılır.
Istanbul köpeklerinin toplanıp Sivriada'da vah-
şice ölüme terk edilişlerinin anlatıldığı bölümde
tek bir köpeğin yüzerek Burgazadası'na çıkıp kur-
tuluşu romanın unutulmaz bölümlerinden.
Balıklar, kelebekler, keçiler de yine romanda g&-
niş yer bulan canlılar.
"Çanakkale'de denize her top güllesi düştü-
ğünde suyun üstü silme, ak karınları yukarda ba-
lık ölüleriyle doluyormuş. Söylediklerine göre Ça:
nakkale Boğazı 'nda hiç balık kalmamış. Deniz ku-
rumuş." (s. 290)
Kimin aklına gelir, Çanakkale savaşlan sırasın-
da onca insan ölürken, bombalarta denizdeki ba-
lıklann da öldüğü?
Işte romancının geliyor. Insanlarla birlikte tüm
canlılannve doğanın da romanını yazıyor çünkü.
x
"Işte şu kanatlannın altı som kırmızı kara kele-
bek nerdeydi bugüne kadar... Bu kanadı mora ça^
lan kara kelebeğin biri, biryaban gülünün üstüne
konmuş, kanadını da bitiştirmiş öylece duruyor,
kadife kırmızısı." (s. 105).
Doğa, Ada'da yapılan yemeklere dek giriyor.
"Nohutlu, hamurişibeşparmakçorbası", "narekz
şili patlıcan dolması" vb.
Romanda bir doğa parçasının insanlannı yitir-
mesiyle girdiği değişım süreci de gözleniyor. Üç-
leme hin öbür iki romanı da tamamlandtğında in- i
san-doğa-ekoloji (çevrebilim) ilişkileri üstüne gör-i
kemli bir bütünün ortaya çıkacağı da şimdjdeiB*
beJIİ oluyor. . r
"Bu Ada 'da bir çocuk olsa, şu aşağıdaki koyak-
ta çocuklar kuşlara zalimcesine tuzak kursalatjka-,
dınlarkızlarmantartoplamaya çıksalar, biryaşlı ki-
şi eğilip kalka güllerini budasa, bir başkası tekne-
sini kalafatlasa, öteki kayığını boyasa, ozamanin*
sanlarla birlikte kuş sesleri de öteki sesler de dol-
dururdu dünyayı. Şimdi narlar, büyük al çiçekle-
riniaçsalar, fora etseler, adayı bir yandan ötekiya-
na dolansalardı, kara mor, lacivert, küçük küçük.
ak benekli yılanlar narlann altına çekilip gelseler-,
di. Insansız hiçbir şeyin tadı yok." (s. 96)
Televizyon öncesi tarihimızden habersiz yeni ku-
şaklar için roman, bulunmaz zenginlikte insan ve|
doğa gereciyle dolu. Romandaki her kışinin tari-
hi, aynı zamanda üzerinde yaşadığımız topraklan
daha yakından tanımak, üzerlerine düşünmek için
de bir fırsat. '
BUGÜN
• ISTANBUL DEVLET OPERA VT BALESI saat
20.00'de Kuğu Gölü'nü sahneliyor.
• ATATÜRK KTTAPLIĞrnda saat 14.00'te Ali
Murat Aras'ın düzenlediği, Necef Ugurlu'nun
katıldığı Devlet-Sanat tlişkisinde Tiyatronun j
Kurumsallaşması adlı söyleşi izlenebilir.
(249 09 45)
• NÂZIM KÜLTÜRE\1'nde saat I9.00'da Jim .
Sheridan'ın Babam İçin adlı filmi izlenebilir.
Teslime Nesrin edebiyata geri döndü
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Teslime Nesrin yazı maki-
nesinin başına döndü. Ülkesinden uzak yaşa-
dığı 3 yıl süresince yazamama krampı yaşamış
olan Bangladeşli yazar, hakkında süren mah-
kemenin bıtmesi halinde derhal memleketine
döneceğini söyledi. Teslime Nesrin, kadın hak
ve özgürlüklerini hem bir aydın olarak hem de
birdoktor olarak savunduğu ıçın Bangladeş'te-
ki köktendincilerin hedef tahtası haline gel-
mişti. I994'te Isveç Pen Clup, onu Tucbolsky
Ödülü'yle ödüllendinnce. bır lsveç gazetesi-
nın yardımıyla Stockholm'e geldi. Bir süre
sonra bazı davranışlanndan ötürü eieştirilince
Berlin'e gitti. Burada Berlin Belediyesi tara-
fından verilen bursla l .5 yıl yaşadı. Daha son-
ra Fransa'ya gıden Teslime Nesnn, bazı ay-
dınlarca "YanyamaTeresa Ana'mnateistkop-
yası, yan yanya da Salman Rüşdü'nün kadın
kopyası" olmakla suçlandı.
Aynı zamanda. Fransız Yayınevi Stock'un
Nesrin'in 4 romanını yayımlaması ve editörü-
nün yazardan yeni yapıt istemesi onu yürek-
lendirdi. 1996 yılında Stockholm'e geri dön-
dü ve yaklaşık l yıl sonra da hem özyaşam öy-
küsünü yazmaya başladı hem de Dakka'daki
bır gazeteyle köşe yazılan konusunda anlaştı.
Teslime Nesrin şu açıklamada bulundu:
"Bangladeş'ten aynlmadan önce, aralıksız
sör, öykü ve makale yazryordum. Yazılarun 3-
4 gazetede yayunlanıyordu. Fransa'daki Stock
Yayınevi'nin editörü bana yeniden vazma cesa-
retini kazandırdı. Kitaplannıdan 4'ünü de va-
yımladı. Şu anda daha çok çocukluk yıUannu
anlatan kahn bir kitabi bitirmek üzereyim."
Teslime Nesrin, kitabım Hindıstan ve Bang-
ladeş'te yayımlatmayacak. Hindistan'da dini
politika haline getirmiş olan yobazlar, onu gör-
dükleri yerde öldürmekte kararlılar. Hindistan
Teslime Nesrin filkesine dönmeyi istiyor.
hükümeti de kadın yazara. ülkede güvenliğıni
garantileyemeyeceğıni bildirdi. Bangladeş'te
ise başta anne ve babası olmak üzere, kitapta
adı geçen yakınlannın güç duruma düşebile-
ceği görüşünde. Nedenini şöyle açıklıyor'
"Her şeyi açık açık vazdıgun için, örneğin
Bangladeş'teki büyük ailelerde>aşb erkekleria,
genç-kadın akrabalann ırzına geçme>e çahş-
malaruıın olağan olduğunu belirttiğûn için >a-
kınlanm güçduruma düşebilirkr. Avnı zaman-
da, 1970'teki iç savaştan sonra Bangladeş Pa-
kistan'dan kopunca sokaktaki alelade \atan-
daşların neleryapabildiğjni gerçeği gizlemeden
aktardırn. .Neden ateist olduğumu ve bu kara-
n vermeden önceki süreci açık açık yazdım.*"
Teslime Nesrin, çocukken her gün Kuran
okumaya zorlanrruş; tek kelime .Arapça bilme-
diği halde. "Pir'e"yakınınca aldığı yanıt. "An-
lamasan da olur,Ailah için önemliolan niyet et-
mendir"yanıtını almış. Kutsa) kitabi ancak 13
yaşındayken Bengalce çevinsınden okuyabil-
miş. Teslime Nesrin. 1996'dakurulan Awami-
re hükümeti sayesinde ülkesindeki köktendin-
cilerin denetim altında tutulabıldiğini söylüyor.
Ne var ki. hakkında "kâfirlik suçlamasr>la"
açıian dava sürdüğü ıçın ûikesıne gidemiyor.
Hükümetın bu davayı düşurmesı halinde der-
hal ülkesine gideceğinı. ancak bu konuda hü-
kümet yetkılilerinden kesin bır yanıt alamadı-
ğını belirtiyor. Teslime Nesrin. lsveç gazetesi
Dagens Nyheter'e yaptığı açıklamada, suçlan-
dığı gibi "Kuran'ı yeniden vazmaktan" asla
söz etmemiş olduğunu. bunun yalan olduğu-
nu, defalarca söz konusu söyleşiyi yayımla-
yan gazeteye bildirdiği halde yayımlatamadı-
ğını da belirtiyor (Aynı şeyi daha önce Cum-
huriyet'e de söylemişti):
"Benim demek istediğün, bütün kutsal Id-
tapiann, çağdaş yaşamla UgBi ohnadığı N« za-
mana uymadıgıdır."
tsveç Akademisi'ne eleştiri
Teslime Nesrin, Nobeî Edebiyat Ödülü'nü
veren tsveç Akademisi'nin Uzakdoğu'daki ya-
zarlan yetennce tanımadıklannı. "kullandık-
lan dürbünün net görüntü göstcrmediğini" be-
lırterek 1913'ten ömek veriyor. Oyılın Nobe-
li. Hintli yazar Tagore'ye \-enlmisti.
-O zamanki Nobel komitesinin başkanı Ha-
rald Hjarne, Tagore'nin genel olarak dinsel şi-
üier >-azdığuu. din öğrenimi için bir okul açn-
ğını soylcdi. Bundan daha >anlış birşe> olamaz.
Tagore aşkı, yaşamı >e ölümü >azdı. Hem Hin-
distan'ın hem de Bangladeş'in ulusal marşla-
nnın metni onun kaleminden çıkan dizelerden
oluşru. Tagore, dinin tümüyle üzerindeydi."
Teslime Nesrin. Uzakdogu dillerindeki ya-
zarlarla ilgili göriîş belirrmesi ıstendiği takdir-
de lsveç Akademisi'yle işbirliğı yapabileceği-
nı de dile getiriyor.
S e r g l 7 Ş u b a t ' a k a d a r a ç ı k k a l a c a k I K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ
Gulay Yaşayanlar ın
resimleri üzerine
K A M İ L M A S A R A C I
MÜMTAZSAĞLAM
lzmirli ressam Gülay Yaşa-
yanlar, Mazhar Zorlu Sanat
Galerisi'nde üçüncü kişisel
sergisini düzenliyor. 15 Ocak
- 7 Şubat 1998 tarihleri arasm-
da açık kalacak olan sergide
199O'lı yıllarda yaşadığı deği-
şim sürecinin yansımalannı
izleyiciye sunan sanatçı; son
yapıtlannda dışavuruma daya-
lı figüryorumlanylapekişmiş
birikimini soyutlama bilinç ve
düşüncesiyle ifade eden net bir
tavnn peşinde olduğunu da
gösteriyor.
Aynca. resmi tümüyle duy-
gusal etkenlerin belirlediği an-
lık ve raslantısal unsurlara da-
yalı bır plastik kurguya göre
değil, kendi iç bütünlüğünü
sorgulayan bireksende biçim-
lemeye yöneliyor. Bu tercih.
her zaman yeni, deneysel tad-
lan içeren \e gelişmeye açık
bir yapısal niteliği de ortaya
çıkanyor.
Gülay Yaşayanlar'ın resim-
lerinde figür, doğa! göriintü-
süyle değil. soyut düzlemde
varhğmı duyumsatan bir ger-
çeklığe sahiptir. Deyim yerin-
deyse bır gizli özne konumun-
da. resmin nesnel yapılanışına
yön verir. Bu yüzden resme ki-
şilik kazandıran bir dizi otan-
tik biçimsel ven, (merdiven,
yaprak, vd.) yeni plastik dilin
elinde içeriği görselleştiren,
tutku ve hazlann nesneleri ol-
maktadır bir bakıma. Temsil
yeteneği oranında kendi özgül
anlamını ihlal eden birtakım
dizgesel nesneler. Gülay Yaşa-
yanlar'ın soyuta ulaşanevrede
ısrarla kullandığı unsurlara
dönüşür böylece. Bu nedenle,
bıçıme ilişkin bir ön-düzenle-
meden sonra, söz konusu im-
ge sımge bağiamında türetil-
miş, düşünsel açılımlara ze-
mın hazırlayan ikincil birtasa-
nm evresi önem kazanmakta-
dır.
Sonuçta ortaya çıkan gör-
sellik. sanatçının yorumlama
yetisi oranında düşünsel j'a-
pı'lann kaynaştığı yüzeyi so-
mutlaştınr önümüzde.
Gülay Yaşayanlar'ın resim-
leri; ifade olasılıklan oranında
çeşitlenen. kendini sorgula-
dıkça gelişen, sezgi ve duyar-
lığa dayalı katkılann senteziy-
le biçimlenmiş bıryaklaşım o-
larak önem ve ayncalık kazan-
maktadır.