29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 1998 ÇARŞAMBA 12 KÜLTÜR Yönetmen Emir Kusturica çingeneleri konu alan yeni filmi 'Ak Kedi Kara Kedi'ye başlıyor Kusturica'rün yeralü yolculıığuGÖNÜL DÖNMEZ - C O Ü N Yeraltı (Underground) filmini Sırp yanlısı bulan eleştirmenlerin ve Boşnak- lann öfkesine uğrayan Emir Kusturica, Cannes Festivali"nde kazandığı ikinci Altın Palmiye'nin ardından. sinema dün- yasından elini etegini çekeceğine söz vermişti. Yetenekli yönetmen şimdiler- de ise yepyeni bir filme soyunuyor. Ak Kedi, Kara Kedi de yeraltı dünyasını gö- rüntüleyen bir film. Yalnız kahramanlar yeraltına politik nedenlerden çok kara- borsa için iniyorbu gerilim güldürüsün- de. Daha önceki yapıtlanna benzer yanı ise Çingeneler evTeninı yansıtması. Yerahı filmi üzerine tartışmalar en çok Fransa'da alev almıştı iki yıl önce. Ülke- nin en ağırbaşlı gazetesi Le Monde'da çıkan yazılara Kusturica da kendı açısm- dan cevaplar vermiş, ama pek inandın- cı olamamıştı. Filmin 60 milyon dolar bütçesinin önemli bir bölümünün Milo- seviç yanlısı yayın organı Sırp televizyo- nu RTS 'den geldiğı ortaya çıkınca popü- laritesine darbe inmiş, Cannes'da 'barok bir baş yaprt' dıye göklere çıkaranlar bi- le 'Kitsch Sırp propagandası' diye burun kıvırmaya. başİamışlardı. Film, Cannes Festıvah'nde gösterildiğınde jenerikte RTS belirtilmemiş, Yugoslav yapımcı diye geçmjştk Oysa ilk gecenin onur ko- nuklanjrasında RTS yöneticisi ve Sırp Kültür Bakanânın da bulunması gözden kaçmamıştı. filmin gösterim hakkı da Sırp televizyonunundu. Sonuçta bütçe- ye katkis'ı olan*Eurimages gibi bir Avru- pa topluluğu kurumu, ambargo konmuş bir ülkenin sinemasına destek olmuştu. 'Yeraltı'na tepkiler 'Politik doğnıluk'tan şaşmayan Ame- rikalılann uzak bakması bir yana, Kus- turica'nın yakınlan, kentteşi Saraybos- na'lılar. meyhane dostları yoğun tepkı gösteriyorlardı. 'Bize nasıl yapar bunu' diye. Yakın çocukluk arkadaşı bir gaze- teci. "Bir ara Stalin'den yanaydı, sonra hnema dünyasından elini ayağını çekeceğini söyleyen Emir Kusturica'ya göre yeni filmi 'Ak Kedi, Kara Kedi', 'Çingeneler Zamanı'ndan farklı bir film. Ölülerin dirilip su altı balesi yaptığı, yeni gelinlerin kanat takıp uçtuğu, dolu dizgin, dört nala Yeraltı'na göre daha akıllı uslu bir film. anarşisrti. şimdi de Hırvanar'a kızıp Mi- loseviç'çi oldu" diyordu. Kusturica için ise tüm bu olaylar filmlennin senaryo- lanndan farksızdı. "İlk iki filmim, Dolly Bell'i Anımsı- yor musunuz? ve Babam İş Gezısın- de' den sonra Saraybosna'dan başka yer- de film yapmam arûk demiştim" diyor Kusturica. "Herkesive her şeyi yakından tanıdığım bir yerdi orası. Şimdi en büyük düşmanlan oldum. Değişen onlar. Ben değttim. Tek isteğim Yugosla\ halkını sa- vaş tebükesine karşı uyarmakn. Oysa ap- talca bir şeydi bu. Çünkü lcayımimar ol- muştu savaş." Saraybosna'dakı evinı yağma edenler Sırplardeğildi dediğine göre, kentteşle- riydi. Geriye bir tek bağlantı kalmıştı artık o gençlik günlerinden. Kentin kenarma- hallelerinde büyüyen Kustunca'yı gı- zem dolu yaşamlan ve en çok da buyü- leyici müzıkleri ile etkıleyen. anstokrat bakışlı. 'egzotik' Çingeneler. Hıç değil- se onlar dışlamadı yönetmenı. oysa Ak Kedi, Kara Kedi, Çingeneler Zama- nı'ndan farklı bir film Kusturica'ya gö- re. Ölülenn dirilip su altı balesi yaptığı. yeni gelinlerin kanat takıp uçtuğu. dolu dizgin, dört nala Yeraltı'na göre daha akıllı uslu bir film. Ama yaşlanmış ;kı Çingene babasının bir karaborsa işi yü- zünden bırbirine girdigi senaryoya iyice bır göz atarsanız ortadan yok olan bir tren, ceket cebine girecek kadar ufacık bir kadın. fılmın adındaki kara kedinin öbürdünyadan geri getirdiği kahraman- lar gibi gerçekçılikten uzak örneklerbu- lacaksınız kolayhkla. Ve birisi kokain çekerken. öbürünün çatı katında dondu- rulan cesede buz taşıdığı, bir diğerinin eriyen buzların tavandan damlayışını iz- ledıği ve aynı anda bir başkasının el bombası ile hokkabazlık yaparken düşü- rüp her şeyi havaya uçurduğu sahneler çarpacaktır gözünüze. Kusturica bütün bunlara her ne kadar 'denetimli delilik' dese de! Yeraltı fılminin. Altın Palmiye'nin ar- dından yarattığı tartışmalar yetmez gibi besteci Goran Bregoviç ile de arası açıl- dı Kusturica'nın. ÇingenelerZamanı ile Arizona RüyasTnın müziğine imzasını atan Bregoviç Underground CD'sini de kendine mal etmişti. Oysa, Kusturica'ya göre Bregoviç'in tek yaptığı daha önce- den kendisi ve yazar Duşan Kovaçeviç ta- rafindan seçilen geleneksel müziği yeni- den düzenlemekti. Kusturica ile arası açılan yalnız Saray- bosnalılar ya da Goran Bregoviç değil. Yapım dizayneri Miljen Kreka Klako\iç ve görüntü yönetmeni Vîlko Filaç da açıklanmayan nedenlerden artık uzak duruyor yönetmenden. 'Bir daha tövbe." Birzamanlardünyanın en iyi görüntü yönetmeni dediği Filaç'ın yerine, Fran- sız sinematograf Thierry Arbogast'ı al- mış Kusturica Ak Kedi,' Kara Kedi'ye. Bilindiği gibi Arbogast, Luc Besson'un son filmi BeşinciGüç'teki başanlı çalış- ması nedeniyle Cannes Festivali'nde teknik başan ödülü almıştı. Yeraltı'nın klostrofobik atmosferinin yarattıgı karabasanı önlemek için gün ışıklan dolu bir açık hava filmi tasarla- mıştı Kusturica bu kez. Oysa evdeki he- sap çarşıya uymadı. 1996 yazında baş- iayan çekim tam bir ay dinmek bilmeyen yağmur nedeniyle 1997 yazına ertelen- di. Oysa bu yaz da ıstediği gibi geçme- di yönetmenin. "Herfilmimin tamorta- sına geldiğimde, 'Birdaha tövbe!' derim kendi kendime" diyor yorgun Kusturica. "Yönetmenler, benim gibi Kırklan sür- meye başladığında, vüzde 95'i -belki Stanley Kubrıck dışında- işin kolayına kaçıp abuk sabuk filmlere soyunuyor. Ba- na göre değil bu.* 1 Emekli olmak bir yana senaryo üstü- ne senaryo yağıyor kapısına dediğine göre. Örnegin Manjuez'den, Malra- uı'dan uyarlamalar ve en ilginci, DJVI. Thomas'ın BevazOtel'. The Sunday Times gazetesi Ingiltere'deen çokpara kazanan aktör ve aktristleri açıkladı Gençkuşaksinema oyuncukmnm atağı • tngiliz oyuncular geçen yılın en çok hasılat getiren ilk 20^ filminin 12'sinde başrol aldılar. Liste, tngiliz film ";?• endüstrisinin gelişmekte olduğunun ve Hollywood'un artık Ingiliz oyunculan talep ettiğinin en büyük kanıtı. Kültür Servisi - The Sunday Times gazetesi bir araştırma yaptırarak tn- giltere'nin en çok para kazanan aktör ve aktristlerini belirledi. Ortaya çıkan sonuçlara göre genç kuşak oyuncular eski oyunculann yerini alma yönün- de hızla yükselıyorlar. Bu arada cep- lerini doldurmayı da ihmal etmiyor- lar elbette. Listenin başmda Mr Be- an: En Büyük Felaket Filmı'nden ta- nıdığımız Rovvan Atkinson var. Sa- natçı geçen yıl toplam 11.25 milyon sterlin kazandı. Geçen yıl 1 ile 2 milyon sterlin ara- sında para kazanan oyunculardan Ti- tanik'in güzel yıldızı Kate VVTnsJet, Anadan Doğma'da rol alan Robert Cariyle ve En İyi Arkadaşım Evleni- yor'dan tanıdığımız Rupert Everett de ilk 10'da yeralan ısımler. Bu genç sanatçılann önümüzdekı yıl Atkin- son dan sonra sırayla listenin üst sıra- lannı kaplayan Lord Attenborough, Sir Alec Guinness ve Sir Anthonv Hopldnsgibı isimlerin yerini alabile- ceğî belirtiliyor. Jngılız oyuncular geçen yılın en çok hasılat getiren ilk 20 filminin 12'sinde başrol aldılar. Liste. lngılız film endüstrisinin gelişmekte oldu- gunun ve Hollyvvood'un amk Ingiliz oyunculan talep ettiğinin en büyük kanıtı. 'Mr. Bean'in başansı 43 yaşındaki Rowan Atkinson ge- çen yıl kazandığı toplam 11.25 mil- yon sterlınlik gelınn büyük kısmını Mr. Bean adlı telev ızyon dizisinin çok tutulmasmın ardından çekılen \ r e baş- rolü ile yapımcılığını üstlendiğı 'Mr. Bean Bir Felaket Filmi' adlı yapıttan elde etti. Mel Smith'in yönetriği ve dünya çapında 94 ülkede birden gös- terilen Mr. Bean'de Atkinson'unağa- beyı Rodne>'den yola çıktığı söyleni- yor. Atkinson ise bu dizinin ardından 90'lann CharHeChapline'i olarak ad- landınlmanın keyfıni yaşıyor. ', Lord^tjçnborou^t da Alkinson gibi öyunculuğu ve yapimcılığı birlik- te yürüten sanatçılardan. Ünlü oyun- cu geçen yıl 381 milyon sterlin gelir getiren Kayıp Dünya ve 9.6 milyon sterlin getiren Savaş ve Banş gibi filmlerde rol aldı. Listenin üçüncü sı- rasmda yer alan Sir Alec Guinness ise geçen yıl elde ettiği 4.5 milyon sterlinlik gelinn tamamına yakınını Yıldız Savaşlan serisinin yeni versi- yonlanyla kazandı. 120 milyon sterline mal olan Tita- nic'in güzel yıldızı Kate VV'inslet ise 1.8 milyon sterlin kazanmasının yanı sıra henüz 22 yaşında Altın Küre ve Oscar'a aday gösterilmenin keyfini yaşıyor. Ingiliz film endüstrisini bu yıl en çok şaşırtan film. beklenmedik bir şekilde şimdiden 104 milyon do- lar gelir getiren Anadan Doğma oldu. Filmm oyunculanndan 36 yaşındaki Carlyle da listenin sekizincı sırasın- da yer alıyor. Ote yandan Ingilizlerin en zengin iki aktörü Sean Connery ve Michael Caiene lıstede yer almıyorlar. Geçen yıl hiç film çekmeyen Connery, 50 milvon sterlinlik servetıni önümüz- dekı günlerde gösterime girecek olan The Advengers ile çogaltacak. Caie- ne ise bugünlerde restoran zincirlen gibi pek çok ışletmeyle destekliyor 25 milyon sterlinlik servetini. Ingiliz oyunculann gelirleri elbet- te HoII>wood"un film başınaenaz 12 milyon sterlin kazanan Tom Cnıise, Brad Pht, Kevin Costner Sylvester Stallone gibi oyunculannm geliriyle karşıla^tınlamaz Ancak Ingiliz film Kate NVinslet (solda) ve Rotvan Atkinson endüstrisinde son bir iki yildırgözlenen ha- reketliliğin de göz ar- dı edilmemesi gerekir. lngiltereli film yapım- cılan da bu hareketlilik- ten duyduklan güvenle Mr. Bean ve Anadan Doğma gibi filmlerle elde ettikleri başanyı sürdürme- yi amaçlıyorlar. DEFNE GÖLGESt TURGAY FİŞEKÇİ * Canlı Sevgisi * Yeni dünya düzeniyle ne denli ilişkilendirılebifir, bilemiyorum ama, '9O'lı yılların yazın ürünlerinde insani olandan giderek uzaklaşıldığı, onun yerini deyazarın "pariak" zekâsının sergilendiği yapıtla- nn aldığı izlenimindeyim. Yaşar Kemal'in son romanı Fırat Suyu.. insap ve canlı sevgisini yücelten yönleriyle de ilgi çeki* yor. n Roman kahramanlanndan Vasili Atoynatanoğ', lu, "Mübadele" nedeniyle boşaltılan Ada'da gizrj lenerek tek başına kalmıştır. Artık amacı yalnızca Ada'ya ilk gelecek kişiyi öldürmektir. Poyraz Mu-; sa, Ada'ya gelince günler boyu onu izler, ancak( eli, bir türlü tetiği çekmeye varmaz. Sonunda bir, gün Poyraz Musa, denizde fırtınaya yakalanır. Va- sili onun boğulup öleceğini anlayınca güçlü mo-^ toruyla gidip kurtanr ve dost olurlar. ( Roman kahramanları, bireysel tarihleriyle de tra- jik olanla insani olanı kişiliklerinde birleştirirler: Söz- gelimi kasabanın nüfus memuru Üzeyir Han, Kaf- kaslar'da bir Çeçen aşiretinin başıyken tarihsel dalgalanmalar onu bir Ege kasabasına dek sürük-' lemiştir. Hanlığı yalnızca evinde, karısınca tanın-' maktadır. Roman boyunca insanını yitirmiş olarak betim- lenen Ada, boş odalar, eşyalar, kilerler, ocaklar, ci- hannümalar, bahçeler, öylesine anlatılır ki, okurda o evlerin insanlarına karşı ilgi ve sevgi uyanır. insan dışındaki canlıların anlatımı da romanda neredeyse kişilere eşdeğerdir. Adada kalmış tek kedi, neredeyse ruh durumlanna dek, bir roman kişisi gibi anlatılır. Istanbul köpeklerinin toplanıp Sivriada'da vah- şice ölüme terk edilişlerinin anlatıldığı bölümde tek bir köpeğin yüzerek Burgazadası'na çıkıp kur- tuluşu romanın unutulmaz bölümlerinden. Balıklar, kelebekler, keçiler de yine romanda g&- niş yer bulan canlılar. "Çanakkale'de denize her top güllesi düştü- ğünde suyun üstü silme, ak karınları yukarda ba- lık ölüleriyle doluyormuş. Söylediklerine göre Ça: nakkale Boğazı 'nda hiç balık kalmamış. Deniz ku- rumuş." (s. 290) Kimin aklına gelir, Çanakkale savaşlan sırasın- da onca insan ölürken, bombalarta denizdeki ba- lıklann da öldüğü? Işte romancının geliyor. Insanlarla birlikte tüm canlılannve doğanın da romanını yazıyor çünkü. x "Işte şu kanatlannın altı som kırmızı kara kele- bek nerdeydi bugüne kadar... Bu kanadı mora ça^ lan kara kelebeğin biri, biryaban gülünün üstüne konmuş, kanadını da bitiştirmiş öylece duruyor, kadife kırmızısı." (s. 105). Doğa, Ada'da yapılan yemeklere dek giriyor. "Nohutlu, hamurişibeşparmakçorbası", "narekz şili patlıcan dolması" vb. Romanda bir doğa parçasının insanlannı yitir- mesiyle girdiği değişım süreci de gözleniyor. Üç- leme hin öbür iki romanı da tamamlandtğında in- i san-doğa-ekoloji (çevrebilim) ilişkileri üstüne gör-i kemli bir bütünün ortaya çıkacağı da şimdjdeiB* beJIİ oluyor. . r "Bu Ada 'da bir çocuk olsa, şu aşağıdaki koyak- ta çocuklar kuşlara zalimcesine tuzak kursalatjka-, dınlarkızlarmantartoplamaya çıksalar, biryaşlı ki- şi eğilip kalka güllerini budasa, bir başkası tekne- sini kalafatlasa, öteki kayığını boyasa, ozamanin* sanlarla birlikte kuş sesleri de öteki sesler de dol- dururdu dünyayı. Şimdi narlar, büyük al çiçekle- riniaçsalar, fora etseler, adayı bir yandan ötekiya- na dolansalardı, kara mor, lacivert, küçük küçük. ak benekli yılanlar narlann altına çekilip gelseler-, di. Insansız hiçbir şeyin tadı yok." (s. 96) Televizyon öncesi tarihimızden habersiz yeni ku- şaklar için roman, bulunmaz zenginlikte insan ve| doğa gereciyle dolu. Romandaki her kışinin tari- hi, aynı zamanda üzerinde yaşadığımız topraklan daha yakından tanımak, üzerlerine düşünmek için de bir fırsat. ' BUGÜN • ISTANBUL DEVLET OPERA VT BALESI saat 20.00'de Kuğu Gölü'nü sahneliyor. • ATATÜRK KTTAPLIĞrnda saat 14.00'te Ali Murat Aras'ın düzenlediği, Necef Ugurlu'nun katıldığı Devlet-Sanat tlişkisinde Tiyatronun j Kurumsallaşması adlı söyleşi izlenebilir. (249 09 45) • NÂZIM KÜLTÜRE\1'nde saat I9.00'da Jim . Sheridan'ın Babam İçin adlı filmi izlenebilir. Teslime Nesrin edebiyata geri döndü GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Teslime Nesrin yazı maki- nesinin başına döndü. Ülkesinden uzak yaşa- dığı 3 yıl süresince yazamama krampı yaşamış olan Bangladeşli yazar, hakkında süren mah- kemenin bıtmesi halinde derhal memleketine döneceğini söyledi. Teslime Nesrin, kadın hak ve özgürlüklerini hem bir aydın olarak hem de birdoktor olarak savunduğu ıçın Bangladeş'te- ki köktendincilerin hedef tahtası haline gel- mişti. I994'te Isveç Pen Clup, onu Tucbolsky Ödülü'yle ödüllendinnce. bır lsveç gazetesi- nın yardımıyla Stockholm'e geldi. Bir süre sonra bazı davranışlanndan ötürü eieştirilince Berlin'e gitti. Burada Berlin Belediyesi tara- fından verilen bursla l .5 yıl yaşadı. Daha son- ra Fransa'ya gıden Teslime Nesnn, bazı ay- dınlarca "YanyamaTeresa Ana'mnateistkop- yası, yan yanya da Salman Rüşdü'nün kadın kopyası" olmakla suçlandı. Aynı zamanda. Fransız Yayınevi Stock'un Nesrin'in 4 romanını yayımlaması ve editörü- nün yazardan yeni yapıt istemesi onu yürek- lendirdi. 1996 yılında Stockholm'e geri dön- dü ve yaklaşık l yıl sonra da hem özyaşam öy- küsünü yazmaya başladı hem de Dakka'daki bır gazeteyle köşe yazılan konusunda anlaştı. Teslime Nesrin şu açıklamada bulundu: "Bangladeş'ten aynlmadan önce, aralıksız sör, öykü ve makale yazryordum. Yazılarun 3- 4 gazetede yayunlanıyordu. Fransa'daki Stock Yayınevi'nin editörü bana yeniden vazma cesa- retini kazandırdı. Kitaplannıdan 4'ünü de va- yımladı. Şu anda daha çok çocukluk yıUannu anlatan kahn bir kitabi bitirmek üzereyim." Teslime Nesrin, kitabım Hindıstan ve Bang- ladeş'te yayımlatmayacak. Hindistan'da dini politika haline getirmiş olan yobazlar, onu gör- dükleri yerde öldürmekte kararlılar. Hindistan Teslime Nesrin filkesine dönmeyi istiyor. hükümeti de kadın yazara. ülkede güvenliğıni garantileyemeyeceğıni bildirdi. Bangladeş'te ise başta anne ve babası olmak üzere, kitapta adı geçen yakınlannın güç duruma düşebile- ceği görüşünde. Nedenini şöyle açıklıyor' "Her şeyi açık açık vazdıgun için, örneğin Bangladeş'teki büyük ailelerde>aşb erkekleria, genç-kadın akrabalann ırzına geçme>e çahş- malaruıın olağan olduğunu belirttiğûn için >a- kınlanm güçduruma düşebilirkr. Avnı zaman- da, 1970'teki iç savaştan sonra Bangladeş Pa- kistan'dan kopunca sokaktaki alelade \atan- daşların neleryapabildiğjni gerçeği gizlemeden aktardırn. .Neden ateist olduğumu ve bu kara- n vermeden önceki süreci açık açık yazdım.*" Teslime Nesrin, çocukken her gün Kuran okumaya zorlanrruş; tek kelime .Arapça bilme- diği halde. "Pir'e"yakınınca aldığı yanıt. "An- lamasan da olur,Ailah için önemliolan niyet et- mendir"yanıtını almış. Kutsa) kitabi ancak 13 yaşındayken Bengalce çevinsınden okuyabil- miş. Teslime Nesrin. 1996'dakurulan Awami- re hükümeti sayesinde ülkesindeki köktendin- cilerin denetim altında tutulabıldiğini söylüyor. Ne var ki. hakkında "kâfirlik suçlamasr>la" açıian dava sürdüğü ıçın ûikesıne gidemiyor. Hükümetın bu davayı düşurmesı halinde der- hal ülkesine gideceğinı. ancak bu konuda hü- kümet yetkılilerinden kesin bır yanıt alamadı- ğını belirtiyor. Teslime Nesrin. lsveç gazetesi Dagens Nyheter'e yaptığı açıklamada, suçlan- dığı gibi "Kuran'ı yeniden vazmaktan" asla söz etmemiş olduğunu. bunun yalan olduğu- nu, defalarca söz konusu söyleşiyi yayımla- yan gazeteye bildirdiği halde yayımlatamadı- ğını da belirtiyor (Aynı şeyi daha önce Cum- huriyet'e de söylemişti): "Benim demek istediğün, bütün kutsal Id- tapiann, çağdaş yaşamla UgBi ohnadığı N« za- mana uymadıgıdır." tsveç Akademisi'ne eleştiri Teslime Nesrin, Nobeî Edebiyat Ödülü'nü veren tsveç Akademisi'nin Uzakdoğu'daki ya- zarlan yetennce tanımadıklannı. "kullandık- lan dürbünün net görüntü göstcrmediğini" be- lırterek 1913'ten ömek veriyor. Oyılın Nobe- li. Hintli yazar Tagore'ye \-enlmisti. -O zamanki Nobel komitesinin başkanı Ha- rald Hjarne, Tagore'nin genel olarak dinsel şi- üier >-azdığuu. din öğrenimi için bir okul açn- ğını soylcdi. Bundan daha >anlış birşe> olamaz. Tagore aşkı, yaşamı >e ölümü >azdı. Hem Hin- distan'ın hem de Bangladeş'in ulusal marşla- nnın metni onun kaleminden çıkan dizelerden oluşru. Tagore, dinin tümüyle üzerindeydi." Teslime Nesrin. Uzakdogu dillerindeki ya- zarlarla ilgili göriîş belirrmesi ıstendiği takdir- de lsveç Akademisi'yle işbirliğı yapabileceği- nı de dile getiriyor. S e r g l 7 Ş u b a t ' a k a d a r a ç ı k k a l a c a k I K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ Gulay Yaşayanlar ın resimleri üzerine K A M İ L M A S A R A C I MÜMTAZSAĞLAM lzmirli ressam Gülay Yaşa- yanlar, Mazhar Zorlu Sanat Galerisi'nde üçüncü kişisel sergisini düzenliyor. 15 Ocak - 7 Şubat 1998 tarihleri arasm- da açık kalacak olan sergide 199O'lı yıllarda yaşadığı deği- şim sürecinin yansımalannı izleyiciye sunan sanatçı; son yapıtlannda dışavuruma daya- lı figüryorumlanylapekişmiş birikimini soyutlama bilinç ve düşüncesiyle ifade eden net bir tavnn peşinde olduğunu da gösteriyor. Aynca. resmi tümüyle duy- gusal etkenlerin belirlediği an- lık ve raslantısal unsurlara da- yalı bır plastik kurguya göre değil, kendi iç bütünlüğünü sorgulayan bireksende biçim- lemeye yöneliyor. Bu tercih. her zaman yeni, deneysel tad- lan içeren \e gelişmeye açık bir yapısal niteliği de ortaya çıkanyor. Gülay Yaşayanlar'ın resim- lerinde figür, doğa! göriintü- süyle değil. soyut düzlemde varhğmı duyumsatan bir ger- çeklığe sahiptir. Deyim yerin- deyse bır gizli özne konumun- da. resmin nesnel yapılanışına yön verir. Bu yüzden resme ki- şilik kazandıran bir dizi otan- tik biçimsel ven, (merdiven, yaprak, vd.) yeni plastik dilin elinde içeriği görselleştiren, tutku ve hazlann nesneleri ol- maktadır bir bakıma. Temsil yeteneği oranında kendi özgül anlamını ihlal eden birtakım dizgesel nesneler. Gülay Yaşa- yanlar'ın soyuta ulaşanevrede ısrarla kullandığı unsurlara dönüşür böylece. Bu nedenle, bıçıme ilişkin bir ön-düzenle- meden sonra, söz konusu im- ge sımge bağiamında türetil- miş, düşünsel açılımlara ze- mın hazırlayan ikincil birtasa- nm evresi önem kazanmakta- dır. Sonuçta ortaya çıkan gör- sellik. sanatçının yorumlama yetisi oranında düşünsel j'a- pı'lann kaynaştığı yüzeyi so- mutlaştınr önümüzde. Gülay Yaşayanlar'ın resim- leri; ifade olasılıklan oranında çeşitlenen. kendini sorgula- dıkça gelişen, sezgi ve duyar- lığa dayalı katkılann senteziy- le biçimlenmiş bıryaklaşım o- larak önem ve ayncalık kazan- maktadır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear