25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SOE'LÜL 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 İNSANLAR, SOKAKLAR VE ŞEYLER ENtS BATUR YvesBonn^by f nm cuiuıiUkesinde soıını"Dsnek Quai St Mkhel'de kahyor- sunm. çok Uginç bir rastiantı" dıyor: "l^U-50 arası tam alü yıl orada otur- dumlen: 1 numarada." Atılıyorum he- men. "Nasıl olur, bir otel var 1 numa- rad»r Geniş bir gülümseme yayılıyor yûzLre. sanki nefesini tutup iyice de- rinlen dalıyor, açık mavi gözleri bir noktala sabitleşerek: "£¥61, bir otel odasuda geçirdim ata yıhnu, üstelikson ikiytfmda ilkeşimk büiikte kakük o oda- da, br yığın da kitap vardı her yerde, bazendosdanmız gelirdi, nasıl sığardık o ufaak mekâna bUemiyonnn." Araya girivorum: "Tuhaf bir kesit zaten Qu- ai StMichel: Bizim evin üst katında Matısie'in atölyesi varmış, az ötede Max Ernst ıtölye tutmuş sonra, ileride de Ge- orges Sand yaşamış bir süre." Ekliyor: "Nicdas Guillen de orada yaşadu ço- c'uklan o evi hâlâ tutuyoıiar yanılrru- yorsan." Bu konuşmalar. 63, Rue Lepic'de. Montmartre'da, Yves Bonnefoy'nın 'esplıanmoire' diye vaftiz ettiği Ş-azı dairea'nde geçiyor: Hemen karşıdaki apartnan dairesini gösteriyorpencere- den: Orada oturuyor. burada çalışıyor. "Notre Dame Oteli'nden avnlınca bir hata \aptim. beş yıl Paris'in bir banb- yösünde yaşadım. yanlış bir kararmış. Sonra da bu sokağa gelip yerleştik, tam 42 yü oMu." LeventYılmaz'la. 15.30 sulannda so- kağa ulaşıyor. daracık bir asansöre güç bela sığıp üçüncü kata çıkıyor, zile ba- sıyoruz. Az sonra kapı açılıyor, güneş- li bir yüz. beklediğimden daha küçük bir gövde. gri kadife bir pantolon, gri bir kazak. bordo ayakkabılar, buyur edi- yor bizi: "Hoşgeldiniz" diyor elimi sı- karken: "Çok memnun oldum." Iki tarafi kitaplarla kaplı bir koridor- da ilerliyor, dört duvan ve ortası kitap- lar. resimlerle kaplı bir odanın yanın- dan geçiyor. aynı durumdaki bir başka odadaki divanın üzerine paltolanmızı bı- rakıyor, hemen hemen aynı dolulukta bir üçüncü odaya. çalışma hücresine giriyoruz: Uzun tahta bir masa, belli ki hayli esfe'^tıka basa dolu üzeri, dosyalar ye cîsyaiîkîar, yazı araç gereçleri, kapağı • Şiir çevirisi konusunda hâlâ temel bir kararsızhğı olduğu göze çarpıyor, biraz şaşırtıcı bu. Aslında çok başanlı çevirilerle karşılaşmış (örneğin Esteban'ı da, Jaccottet'yi de beğeniyor), ama bir kural oluşmadığı görüşünde. Mallarme'nin Poe çevirilerinin çeviri olmadığı kanısma varmış, Baudelaire'inkileri üstün tutuyor kesinkes. Yanımdaki küçük sehpanın üzerinde, Baudelaire'in Nadar tarafından çekilmiş portrelerinden biri duruyor. açık bir laptop. hemen çalan ve kısa bir konuşmanın ardından fişini çektiği bir telefon; dört biryan raflarla kuşatılmış, her köşeden kitaplar. dergiler, kalın dos- yahklar fişkınyor; birkaç küçük tablo- ya ancak yer kalmış; iki iskemle ve bir koltuk, ısrarla kolruğu bana bırakıyor - odayı şubat ayından umulmayacak bir ışık aydınlatıyor. dedim ya bugün hava güneşli. Önce Levent'le, Türkiye'de yayımla- nacak 'Mitoloji Sözlüğü' hakkında bir konuşma geçiyor aralannda, söyleş- mek için bir köprü kurmak gerek. Ya- vaş yavaş çeviri konusuna giriyoruz. Şiirlerimin Fransızcadaki akıbeti soru- nuna dayanıyoruz. şair çevırmen de ola- bilir mi (olmalı mı?), çevirmen şair ol- malı mı (kendi de şiiryazmaiı mı?), şa- irle çevirmen işbirligi yapabilir mi? Komik bir örnek veriyor burada: Şi- irlenni lngilizceye çeviren bir bayan, 'ncT karşılığı 'kifise'dense 'gemi'yi yeğ- lediğinde uyaracak olmuş. kadın bir mektup yazarak terslemiş onu: "Sizşi- irinizi unurmuşsunuz." Gülüşüyoruz. "Oysa daha 60'ıma yeni basmıştım o sı- ralar, bunamış sa> ılmazdım." Ona. 'Ağ- layan Kadınlar Lahdi'nin Fransızcaya çeviri taslağını görünce içimden o met- ni esas alan hayli özgün bir versiyon yaz- ma iblisinin hızla geçtiğini söylüyo- rum, "Çok iyi ardıyorum" diyor: "Bir seferinde benim başıma da gelmişti." Şiir çevirisi konusunda hâlâ temel bir kararsızlıgı olduğu göze çarpıyor, bi- raz şaşırtıcı bu. Aslında çok başanlı çevirilerle kar- şılaşmış (ömeğin Esteban'ı da, Jaccot- tet'yi de beğeniyor), ama brr kural oluş- triadığı gorüşühde. Mttllarm'mift Poe çevirilerinin çeviri olmadığı kanısına varmış, Baudelaire'inkileri üstün tutu- yor kesinkes. Yanımdaki küçük sehpanın üzerinde, Baudelaire'in Nadar tarafından çekil- miş portrelerinden biri duruyor. "Şiirçevirisine biröJcüde inanmakzo- rundayım" diyorum: "Holan'ıda,Hu- idobro'yu da Fransızcadan okudum." Bakıyor: "Ben de öyle" diyor Oradan şiir okuru sayısına geçiyo- ruz. Gerçek şiir okurunun sayısı üç ila beş bin arasında dolaşıyor ona göre. "Dans Le Leurredu SeuiT üçer bınden iki kez basılmış, ikincı baskı henüz tü- kenmiş. Buna karşılık, Gallimard-Po- sie'nin cep basımında "Şiirler''in sati- şı 35 bini geçmiş. "O başka" diyor: "Okul programlan sayesinde, bir de ucuz olduğu için gerçekleşiyor bu ra- kamlar". Oluyor ya. Cemal Süreya'nın okul kitaplan dizesi geçiyor aklımdan. hüzünleniyorum. Yumuşak, keyifli bir sohbet üslubu var. Anekdotlarla besliyor aralan. Breton kelebek avlar, koleksıyon yaparmış. Gi- acometti çıkışıyormuş ona "Ne vandal adamsuı, çrviliyorsun bu hayvanlan, on- lan çarmıha geriyorsun." Bir ara Bec- kett'e gelıyorsöz, biranısını aktanyor. Kimi unuttum. biri Beckett'e "Senhiç peri gördün mü?" diye sormuş, gayet ciddi. dönüp "Bir kere" demiş: "Trinity College'deyken, odamın penceresi dara- cık bir geçide bakardı. bir sabah bir pe- rinin geçtiğini gördüm oradan." Sonra viskisini içmeyi sürdürmüş, susmuş. Kitap okumaya yetişememekten şi- kâyetçi."Insan, ana kitaplar için bile ye- terince vakte sahip değü." 75'inde, hâ- lâ susuz. Bir kinarda üst üste birkaç ki- Yves Bonnefoy; kitap okumaya yetişememekten şikâyetçi. 75'inde hâlâ susuz. tap duruyor, sırtlannı görüyorum, şaşı- nyorum: Bilge Karasu/'La Nuit' "Densizüğimi bağışlayın" diyorum: "Bu kitabı okudunuz rau?" Gözlükle- rini takıp bakıyor. "Hayır" diye yanıt- lıyor: "Çevirmeni Alain Mascarou ge- tirdi geçen gün, L'Ephmere dergisi üze- rine birtez haariadığı için göriişüyoruz da." Kısaca Bılge'yi anlatıyorum ona. 'Uzun Sürmüş'ten, Ravenna'dan söz ediyorum ona. alıp kitabı masasına ko- yuyor: '•Okuyacağım." İçimden Bil- ge'ye göz ktrpıyonnn. ; . Konudan konuya sıçrayarak ilerler- ken bakıyoruz ki iki buçuk saat geçmiş. Işgal süresini daha fazla uzatmamak gerek. "Size bir kitabımı imzalamama izin verir misiniz?" Utana sıkıla. "Ben de bütün kitaplannız var" diyorum: "Ama birini imzalamanızı gönülden is- terim, bendeki nüshayı bir dosfuma ve- ririm." Rcitsen Reve'legelıyoriçeriden, ses- sizce bozuluyorum: Bende zaten yok bu kitabı! Ellerine bakıyorum, mavi da- marlanna, kitabı ve kalemi tutan par- maklanna: S k Aynhyoruz. <( Uluslararası Selanik Film Festivali 38 ya$ında 'Tabutta Rövaşata' yarışacak • Uluslararası yanşmada Derviş Zaim'in "Tabutta Rövaşata"sı ülkemizi temsil edecek. Balkanlar'a Bakış bölümünde Ömer Kavur'un üç filmi gösterilecek. Claude Chabrol'e 25 filmi ile özel bir onurlandırma yapılacak. ASU SELÇUK Bu yıl 38 yaşınabasan Ulus- lararası Selanik Film Festivali 21-30 Kasım tarihleri arasında gerçek leştirilecek. Festival, her zaman ilgiyle karşılanan Ulus- lararası Yanşma. Ulusal Yanş- ma, Yeni Ufuklar. Balkanlar'a Bakış veTopluGösteri bölüm- lerinden oluşuyor>ine. Ulusla- rarası Yanşma bölümünde yer alan ilk ve ikinci fîlmlere Al- tın Iskender (50.000 ABD Do- lan)ve Gümüşlskender(30.000 ABD Dolan) olarak veriliyor ödüller. Ülkemizi, Derviş Zaim'in • Eabutta Rövaşata' filmi tem- sil edecek. Uluslararası yanşma- da Zoran Solomun'un 'Hred Companions'u |Almanya), Ne- il Labute'ün 'In The Company of Men'i (Kanada). Tom Twyker'ın 'Winter Sleepers'ı (Almanya), Harry Sinclair'in 'Topless Women Talk About ThdrLife'ı (Yeni Zelanda), Au- li Mantila'nın 'Neitoperho'su (Finlandiya), Shane Me- adow^'un 'Twentyfour Seven'ı (Ingiltere). KnutEric Jensen'in •Burnt by Frost'u (Norveç) yer alacak. Balkanlar'a Bakış bölümü bu yıl üç yönetmene ağırlık ve- riyor Omer Kavur. Eduard Zac- hariev ve Zlvojin Pavtovic. Ka- vur'un 3 filmi, Anayurt OtelL, Gizfi Yüz ve Akrebin Yolculu- ğu gösterilecek. Ulkemizde de fılmleri göste- rilen ünlü Fransız yönetmen Claude Chabrol'e 25 filmi ile özel bir onurlandırmada bulu- nulacak. 'Saldı Hayat' adlı fil- mi henüz vizyondan çıkan Por- tekiz sinemasınm usta yönet- meni 89 yaşmdaki Manuel de OHveira'nın toplu gösterisi de yapılacak. 1960 yılında ilk kez 'Yunan Sinema Haftas' olarak başlayan festival 1970'lere dek büyük bir seyirci ilgisi ile karşılanı- yor. Yönetici Michel Demopo- ulos o günleri şöyle açıklıyor: "O ydlarda tonlarcafilmçeki- lirdi ve yüzlerce sinema salonu vardı. Ozamanlariçinde en par- lakdönemini yaşadı sinemaşen- Bği. 1992'de uluslararası konu- ma dönüşen festi>al geçen yıl 300 yabancı konuğu ağuiadı." En büyük üniversite kentle- rinden biri olan Selanik'te ya- şayan genç üniversite öğrenci- leri, festivalin uluslararası oldu- ğu ilk 3 yılında Macar, Tayvan veya Iran fılmlerini izlemek ye- rine Yunan ve Hollyvvood ya- pımlannı tercih ediyorlardı. Fa- kat bu seçimler ve alışkanlıklar bugün kınlmış durumda. Sela- nikliler artık Yunan ve Holly- vvood filmlerini birkenara itmiş, ilgi ile dünya sinemasınm diğer örneklerini izlemek. tanımak yanşındalar. Bu yılki en büyük değişiklik ise festivalin kalıcı binasma. 'Olympion' sinema komplek- sine taşınıyor olması. Aristote- lous Alanı'ndaki deniz kena- nnda yer alan bu yeni kompleks. festivalin tüm etkinliklerini yo- ğunlukla sunabilecek yeterlili- ğe sahip bir yapıda. 'Gençlerin zamanı yok' ASUMAN KAFAOĞLU BÜKE "Istanbul çok sık geldiğim ve çok sevdiğim bir şehir. ama ilk bir konser için geliyorum, bu benim Türkdinleyicisiy le ilk karşılaşmam" diye söz baş- layan Charles Dutiot ile orkestralar, kültür ve kla- sik müziğın geleceği üzerine, çok gürültülü \ e ka- labalık otel lobisinde konuştuk. 61 yaşmdaki ün- lü şef, konser öncesi biraz gergin olduğunu söylemesine 'ağmen çok sakin ve neşeli görünüyor- du. tsviçre doğumlu Charles Duto- it, Frasa'nın en önemli orkestra- lanndan Fransa Ulusal Orkestra- sı'nın 1991 yılından beri müzik direktörü. AKM'de 27 Eylül ge- cesi orkestrayı yönettiği konser- de Istanbullu dinleyicilerle tanış- tı. Piyanist Michel Dalberto'nun Schumann'ın La minör konçer- tosunu seslendirdiği konserde. Debussy nin "Petite Sufte" ve Ber- lioz'un "Fantastik Senfoni rl sinin ardından bis parçası olarak da Glinka'nın "Ruslan ve Ludmil- la" operası uvertürünü dinledik. Dutoit, şeflik kariyerine Avru- pa'da başlamış. 1977 yılında Montreal Orkestrası'na müzik direktörü olmuş, NHK Tokyo Or- kestrasfnda da aynı görevi sür- dürüyor. Avrupa, Kuzey Ameri- ka ve Japonya'da farklı gelenek- lerden gelen orkestralarla çalış- mayı ilginç buluyor. " Farklı ekonomikvepolitikyö- netimlere sahip orkestralaroldu- ğu için orkestra üyelerinin tepki- leri farklı oluyor. Ömeğin Ame- rika'da piyasada ayakta durabil- mek ya da en basitinden işinizi yapabilmeniz için güçlü, hatta sert olmak gerekiyor; yoksa sanat- çüar çabuk kayboluyor. Japon- ya'da ise kültür, u/Jaşmacı tavır üzerine kurulu olduğu için birlik- te çahşmak kolay laşıyor. Sadece kültüıierindeki uyuşumdan duy- duklan gurur bile orkestrayı ko- lay idare edilebilir kılıyor. Avru- pa'da iseaksine.orkestraların de- mokratik yapıları çelişikgörüşle- ri banndırabiliyor, bu da çoğu za- man kişiler arasında zıtlaşmala- ra yol açıyor. Bu durumda orkest- ralan yönetmek zor ama heye- can verici oluyor." Charles Dutoit'nın bu sezon Japonya'da vereceği konserler arasında Ravel'ın 60. ölüm yıldönümü ile Messi- aen'nın 90. doğum yıldönümü konserleri var. Ken- disi Japonya'da Fransız bestecileri denildiğinde akla ilk gelen isim. Tüm dünya da onu yüzyıl ba- şında bestelenen Fransız \ e Rus eserlere getirdi- ği yorum ile tanıyor. Asya yolculuklan sırasında tanıdığı Doğu mü- ziğini çekici bulmasına rağmen bu temalan kla- sik müzik içinde duymak ona hoş gelmıyor. "Ar- tık besteciler geleneksel müzikten, yüzvılın başın- da olduğu gibi etkilenmiyorlar. Eserlerinde farklı dokular. renkler ve şiir aktanlryor, fakat yöresel ez- giler kullanmıyoriar. MüziktekietniközeUikleror- taya çıkanhnıyor, folklorik tımlar yerine bestecinin kişilik özeüikleri ön plana çıkıyor. Böylece kiasik müzik, uluslararası kimliği- ni koruyor. Bunun yanı sıra, orkestralara yeni enstrüman- lar, yüzy ıllardır bazı y öreler- de kuDanılan müzik aletlerigi- riyor." Bu sezon yöneteceği çağ- daş eserler arasında Akira Ntshimura'nın, 1996'dabes- teledıği bir orkestra suiti yer alıyor. Kariyerinin başından beri çağdaş eserlerin çalınma- sı ve tanıtılmasına büyük emek veriyor. Bu da bizi bir başka konu- ya getirdi: Kiasik müziğin geleceği. Gittikçe yaşlanan konser dinleyicisi, büyük plak şirketlerinin kiasik müzik büt- çelerini kısmalan. gençlerin kiasik müziğe ilgi duymama- sı. kapatılan orkestralar, dev- redilen ya da gün geçtikçe boşalan konser salonlan... "Evet, bu tüm dfinyada günü- müzün en önemli sorunu. El- bette büyük kurumlar yüz- \ ıllardır süregelen yönetim biçimlerini zamanla değiştir- mek zorunda kalacaklar. Gençlerin bizim gibi müzik dinlemelerini bekleyemeyiz. Onlar çok hızlı bir diinyada yaşıyoriar, daha az zamanla- n var. Konsere gelip kalıplaş- mış uvertür-konçerto-senfo- ni dinleyeeeklerini düşünmek onlan heyecanlandırmıyor. Bizim eğmmimizdeki katı ku- rallar yıkıldı, bunun da sırf olumlu değiL biraz da olum- suz yanlan olabileceğini görü- yoruz şimdi, bu da çok nor- maL Arük 'kültür" denilen şe- yin büyük çoğunluğu bir to- mar bilgi. Gençler ve çocuk- lar bütün bu bilgilerle doldu- ruhnuşlar, ama ne yazık ki bu bilgileri özümseyecekzaman- lan yok." Charles Dutoit ise kendine zaman ayırmayı seven biri. Yemek yapmak, seyahat etmek onun için bir ge- reksinim. Konser aralannda zaman buldukça ede- biyat doktorası hazırlayan kjzının önerdiği kitap- lan okuyor. Meraklı kişiliği sayesinde çevresinde olup bitenlerle ilgileniyor ve dediğine göre hiç ca- nı sıkılmıyor. belki sıkılmanın anlamını bile bil- meyenlerden. PORTRE/CHARLES DUTOİT 1936 yılında Lozan'da doğdu. Keman, viyola, *vurma sazlar, beste ve şellık eğitimini Cenevre ve Lozan konservaruvarlannda tamamladı. 1976 yılından beri Montreal Senfoni Orkestrası'nın müzik direktörlüğünü yapan Dutoit. orkestrayı kısa zamanda dünyanın en iyilerinden biri dururnuna getirerek büyük övgü topladı. Dutoit. aynı zamanda Fransa Ulusal Orkestrası'nın ve NHK Tokyo Senfoni Orkestrasrnm müzik direktörü. 1980 yılında Decca ile uzun vadeli sözleşme imzalayan Dutoit, Montreal SO ile birlikte 60 kayıt yapmış ve 37 uluslararası Ödül kazanmıştır. 1983'te Covent Garden'da başlayan opera şefliği, New York Metropolitan Operası ve geçen yıllarda Berlin. Deutsche Oper ile sürmektedir. Piyasaya en çok çıkan diskleri Şostakoviç'in Beşinci ve Dokuzuncu Senfonileri, Berliozun "Faust'un Laneti" adlı eseri ve Carl OrfF'un "Canntaa Burana^sıdır. San Sebastian Ödiilü Chabpol'ün • Kültür Servisi - tspanya'da düzenlenen45. San Sebastian Film Festivali'nin iki büyük ödülünü usta Fransız yönetmen Ciaude Chabrol kazandı. Başrollerini Mıchael Serrault ve Isabelle Huppert'in üstlendiği 'Rien Na Va Plus' isimli son filmiyle Chabrol. en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerinin sahıbi oldu. Çinli yönetmen Zhang Yimou başkanlığındaki festival jünsı. en iyi kadın oyuncu ödülünü Amerikalı yönetmen Alan Rudolph'un "Afterglovv' adlı filmindeki rolüyle Julie Christie'ye verirken en iyi erkek oyuncu ödülünü ise Arjantinli yönetmen Adolfo Aristaraın'in "Martin H' filmindeki rolüyle Federico Luppi'ye verdi. Ingiliz yönetmen Willıam Nicholson'ın 'Firelight' ve Irlandalı yönetmen Paddy Breathnach'ın 'I vvent dovvn' isimli filmleri ise jüri özel ödüllerinin sahipleri oldular. KB Kulesi'nde biri mi var? • Kültür Servisi-5. Uluslararası Istanbul Bienali kapsamında Finlandiyali sanatçı Maarla Wirkkala'nın gerçekleştireceği bir ışık enstalasyonu ile Kız Kulesi 1 Ekim Çarşamba gecesi ışıklandınlacak. 1995 yılında düzenlenen Istanbul Bienali'nde Yerebatan Sanııcrnı zıyaret edenler, suyun yüzeyıne yerleştirilmiş bir sandalye. iki çift esİci ayakkabı ve onlan aydınlatan bir spot ışığından oluşan biryapıtla karşılaştıklannda. sanatın günlük yaşamm bir parçası olan sıradan nesneleri beklenmedik bir şekilde şiirsel bir dılin aracı haline dönüştürebilme gücüne tanık olmuşlardı. Maaria VV'irkkala . 5. Uluslararası Istanbul Bienali"ne katılarak bu kez Kız Kulesi'nde gerçekleştireceği çalışmasıyla kentin büyülü şiirini ışıkla yorumlayacak. Dünyanın çeşitli kentlerinde açık alanlara yaptığı küçük müdahalelerle büyük etkiler yaratan sanatçının Kız Kulesi'nde gerçekleştireceği ışık enstalasyonu tüm şehir tarafından izlenebilecek. Çalışma 1 Ekim-9 Kasım tarihleri arasında her gece saat 19.00-05-00 arası izlenebilecek. Assos etkmliklerî Darphane'de • Kültür Servisi -26-28 Evlül tanhlen arasında düzenlenen Assos Festivali'ne katılan gruplardan ikisi etkinliklerini. tarihi Darphane binalanna taşıyor. Ingiltere'den gelen Tiyarro Emmets'in yönetmeni Jonathan Stone'un çalışmalan performans, dans, beden tiyarrosu ve müzik öğelerini bir araya getiriyor. 'Emmets'. ingiltere'nin turizm beldesi olan Cornvvall'da 'kannca' anlamına geliyor ve turistler için kullanılıyor. Yann saat 18.00'de Istanbullu izleyicilerle buluşacak olan Emmetsler seyahat ettiklerinde kim olduklannı unuttunnak isterler ve dünya göriişleri, tanhleri, kökenleri konusunda hiç ipucu vermezler. 2 Ekim'de saat 20.30"da izleyiciyle buluşacak olan Avustralyalı topluluk Chapel of Change ise kişiliklerin derinlıklerini araştırarak, kişinin yaşamında var olan gizlerinin zamansız yankılannı harekete geçirmeyi amaçlıyor. Vıdale, Thilda ve Yaşar Kemal çevirisiyle Türkçede • Kültür Servisi - Adam Yayınlan, ünlü Fransız yazar Albert Vidale'nin en tanımış yapıtı 'Ayışığı Kuyumculan'nı Thilda ve Yaşar Kemal "in ortak çevirisiyle okurlara sunuyor. Kitabı dünyanın önde gelen yönetmenlerinden Roger Vadim de sinemaya aktarmıştı. Yoksul bir Fransız köyünün kaba gerçeklerinden. bir cinayet çerçevesinde gelişen olaylardan yola çıkarak çarpıcı bir şiirselliğin yakalandığı romanda ırgatlar. sepetçiler. gezgin satıcılar, 'ayışığı ku>Timculan' aracılığıyla Fransa'nın taşra yaşamı bütün insan boyutlanyla gözler önüne seriliyor. Nezih Danyal Berlin'de • Kültür Servisi - Karikatürist Nezıh Danyal'ın. Anadolu'nun kültürel simgeleriyle güncel ve evrensel simgeleri buluşturduğu 'Globanatolization' adlı sergisi Berlin Türk Kültür Merkezi sergi salonunda açıldı. 35 kankatürden oluşan sergi, 21 Ekim tarihine kadar izlenebilecek. Danyal, 2 Ekim günü de 'Türk Kankatür Sanatf konulu bir söyleşi gerçekleştirecek. 'Globanatolization' sergisi 5 Kasım'da Rotterdam'da Garanti Bankası sergi salonunda, 4 Aralık'ta da Paris'te Anadolu Kültür Merkezi'nde ziyarete açılacak. ÎTİİ mezunlanndan Brahms'a saygı • Kültür Servisi-İTÜ Mezunlan Derneği. 1997-98 sezonu sosyal ve kültürel etkinlikleri kapsamında 2 Ekim perşembe günü saat 18.00'de İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla 109 nolu salonda bir konser düzenleyecek. Konserde tstanbul Quartet (yaylı sazlar dörtlüsü), 100. ölüm yıldönümü nedeniyle Brahms'ın 2 No'lu kuarteti ile Şostokoviç'in 8 nolu kuartetini yorumlayacak. Kemal Özer'in şiirleri Danimanka'da yayımlandı • Kültür Servisi - Kemal Özer'in şiirlerinden yapılan bir derleme, Murat Alpar ve Erik Stinus'un çevirileriyle Danimarka'da yayımlandı. Çoğunluğu Özer'in 'Sınırlamıyor Beni Sevda' ve 'Araya Giren Görüntüler' adlı eserlerinden seçilmiş 38 şıirden oluşan 'Bakmakla Görmek Arasında' isimli kitap, Üçüncü Dünya ülkelerinden çeviriler yayımlayan Hjulet Yayınevi'nin Sıcak Kitaplar dizisinden çıktı. Danimarka basınından olumlu eleştiriler alan Özer için, 'insanın içini ısıtan Türk'; şiirleri için 'daha geniş bir dünyaya yeni bir bakış' gibi değerlenirmeler yapıldı. 'Sanatta Buluşma1 Nelli Sanat EvTnde • Kültür Servisi - Resim ve Heykel Müzeleri tarafından ilki Istanbul'da gerçekleştirilen 'Sanatta Buluşma I, Uluslararası Sanat Etkinliği Sergisi', gösterilen yoğun ilgi nedeniyle, 30 Eylül-8 Kasım 1997 tarihleri arasında Nelli Sanat Evi'nde tekrarlanıyor. Etkinlik süresince, 15 yabancı ve 15 Türk sanatçı temmuz ayı içerisinde 15 gün boyunca birlikte çalışıp eserler üretmişlerdi. Genelleşmesi hedeflenen etkinlikte ortaya çıkan eserlerin, yakın bir gelecekte kurulacak olan 'Çağdaş Sanat Müzesi'ne aktanlması amaçlanıyor. l.MKLLEM BETRAGTt: OG SE
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear