29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık, yeni sezon çalışmalannı değerlendirdi ^Yeriflîk sorunıımıızu aşamıyoruz' GÜLERÇETİIS Kenan Işık, Şehir Tiyatro- lan'nda antik, ldasik ve mo- dern yapıtlan kapsayan bir repertuvarla bugünkü uygar- lık seviyesine katkıdabulun- muş bütün yazarlara ulaş- mak ıstiyor. Yerli oyunlarda ise daha çok ustalara ve ro- man uyarlamalanna yer ve- nlecek bu yıl. Işık, yerlilik, buralıhk sorununu aşarak geleneğe dayanan sağlam bır Türk tiyatrosunun oluşumu yönünde çaba harcadığuıı belırtiyor. -Buyılkirepertuvan belir- lerken ne gibi ölçütleri göz önüne aldımz? KENAN IŞIK-Geçenyıl iş başına geldiğimizde üç yıl- lık dönemi göz önüne alarak bir program belirlemiştık. Birincil amacımız antık, kla- sık ve modern yapıtlan kap- sayan bir repertuvar oluştur- maktı. Dahaönceki yıllardan kalan oyunlara öncelikle bir Sophokles ve Shakespeare ekledik. Bu yıl yolumuza Brecht'ın -Kafkas Tebeşır Dairesi" \e Beckett'ın "Go- dot'yu Beklerken" adlı ya- pıtlanyla devam etmek isti- yoruz. Bir de Fassbinder'in "Korku Ruhu Kemirir" ad- lı yapıtı var repertuvanmız- da. Böylelikle antik çağdan başlayarak en modem yazar- lara kadar bugünkü uygarlık sevıyesıne katkıdabulunmuş yazarlara uzanmış olacağız. Eskiden Türk tıyatrolannda Beckett ya da Sophokles'in oyunlannın tutmayacağı dü- şünülürdü. Biz artık çok zor metinlen bırarada oynamak- tan çekınmiyoruz. Tiyatro- nun günümüzde çok kendine özgü bir yapısı var. tnsanlık ilk çağlardan beri hayatakar- şı korkulannı yenebilmek ıçin bir arada bulunmak isti- yor. Bu isteği de en iyı tıyat- ro karşılıyor. Tıyatroyu tele- vizyonlarda her gün binler- cesini gördüğümüz komik metinlerden kurtarmak gere- kiyor. - Geçen yıl yerli yazarlara öncelik verilrnesi yönünde bir ilkeniz vanh. Buyıl da bu doğrultuda girişimleriniz otacak nu? IŞIK - Yerli yazarlara ön- celik vermek benım keşfetti- ğım bir şey değil. Dürryarun her köşesinde yüzde seksen ağırlıklı yerli oyunlar oyna- nır. Türkiye'de bugüne kadar yerli metinlerin azlığı ya da -ben hiç katılmasam da- ni- teliksizliğinden yakınılırdı. Bu nedenle çoğunlukla ya- bancı metinlere ağırlık veril- di. Bunlann çoğu da bizim kûltürümüzle buluşan metin- ler olmadı ne yazık ki. Geçen yıl tiyatro yazarlığına yeni başlayan yerli sanatçılann yapıtlanna öncelik verdik. Bu yıl ustalara ağırlık venyo- ruz. Hüseyin Rahmi Gürpı- nar' ın yapıtlanyla başladığı- mız uyarlamalan sürdürece- ğız. Ahmet Hamdi Tanpı- nar'ın 'Huzur' romanı, Ne- cati Cumah'nın 'Derya Gü- lü', Oğuz Atay'ın 'Oyunlar- la Yaşa\Tinlar'. Refik Erdu- ran'ın 'Halay', Tank Buğ- ra'nın 'tbiş'in Rüyası', Or- han Asena'mn 'Atçah' adlı yapıtlannı sahneleyeceğiz. -ŞehirTiyatrolanödenek- li bir kültür kunıluşu olarak Türk tiyatrosuna neier kat- mak istiyor? IŞIK - Bizim bir yerlilik, kendi olrna sorunumuz var. Ben Shakespeare'i sahneye koyarken de bir yerlilikten söz ediyorum. Ban bugün, ti- yatrosunu geleneğe dayandı- nyor. Bunu Batılılar yapuğı zaman olağanüstü oluyor da. bız yapmaya kalkınca ne- denseyakışıksızkaçıyor. Bir lbış geleneğini bugün sahne- de var etmeye kalkarsaruz ne tür tepkiler alacağınızı pek kestiremiyorum doğrusu. Sanatta bir 'burahhk' olma- lı. Sanatçıyı ve seyirciyi bu- ralı düşündüğümüzde buluş- mada da bir buralılık olmalı. Bu buranın adını Batı ya da Doğu diye de tanımlamıyo- rum. Kültürel, ekonomik sü- recı: .-. -îmamlamış, bir ölçüde refah toplumu olmuş Batı'ya laf edecek gerekçe- miz yok. Ancak ben Batılı gibi olma düşüncesine karşı- yım. Gibi olmak değil, sahi- ci olmak önemli. Batılılann yaptıklan sahici. Bu neden- le de hayranım zaten onlara. Ama biz o hayran olduğu- muz şeyi alıp burada taklit ettiğimiz zaman onunadı sa- nat mı acaba? Her kültürün kendine göre bir estetiği var- dır. Buradakı çalışmalanmız ve araştırmalanmızla bizim oyuncumuzun kendine özgü sahne tavnnı ortaya çıkarma- ya çalışıyonız. Türk tiyatro- sunun geleneği adına en ras- yonel tavnmız bu. Bugüne kadar hep el yordamıyla bir şeyleryapıldı. Yapılan şeyler bizleri buralara getirdi. An- cakbu noktanın çok da iyi ve uygun bir yer olmadığinı düşünüyorum. - Geçen yıl Başar Sabun- cu'nun sahnerc koyduğu 'Bir Ata Kralhğuiı', bilinen Sha- kespeare yorumlanndan ol- dukçadeğişikti. Beckett yada Brechtyorumlanndada ben- zer bir yaklaşun içinde mi olacaksınız IŞIK - Beckett'ın Go- dot'yu Beklerken'i oldukça evrensel bir tema üzerine ku- rulu. Bu evrenseli yerele ta- Perdeler 1 Eldmy de açıbyor Başar Sabuncu'nun yönettiği Bir Ata Krallıgım'. Geçen yılın başanlı prodüksıyonlannın yanı sıra bu yıl dokuz oyun daha buluşacak ızleyiciyle. Dünya tiyatro tarihınde önemli yere sahip yazarlan Türk sahnelerine taşı- mayı amaç edinen ŞehirTiyatrolan bu doğ- rultuda öncelikle Samuel Beckett'ın 'Go- dot'yu Beklerken' başlıklı oyununa yer ve- riyor. Oyunun yönetmeni Orhan Alkaya Fass- binder'in 'Korku Ruhu Kemirir' başlıklı filminden tiyatroya uyarlanan 'Diğerlerintn Adı tbiş' adlı yapıtı ise SerraYılmaz sahne- lıyor. Birbaşka yabancı yapıt ise Ergun Işıl- dar'ın yöneteceği, Pavel Nilin'ın 'Ilk Evti- lik' adlı oyunu. Şehir Tıyatrolan'nda sahne- lenecek son yabancı yapıt ise bir uyarlama. Josseph KesseuiBg'in 'Aısenik' ve 'Eski Dantel' adlı yapıtından Reşiha Vafi ve Vbs- fi RızaZobu'nun tiyatroya uyarladığı 'Ahu- dudu' adlı oyunu Çetin tpekkaya sahneye koyuyor. Oyunda başrolü bu yıl Şehir Tiyat- rolan'nda son yılına giren Suna Pekuysal üstlenecek. Şehir Tiyatrolan'nda sannelenecek yer- li oyunlar kapsamında bu yıl daha çok us- talann yapıtlanna yer veriliyor. Tank Buğ- ra'nın 'tbiş'in Rüyası' adlı yapıtını Hakan Ahmer sahneye koyarken Engta Uludağ, İb- DÜrrefıkAhmet Nuri Sekizbıd'nin 'Münev- verin HasrMhaü' adlı yapıtını, Erol Keskin de Refik Erduran'ın 'Halay' adlı yapıtını yönetecek. Kenan Işık da Ahmet Hamdi Tanpmar'ın 'Huzur' adlı romanını oyun- laştırarak ızlejici)le buluşturacak. Orhan Asena'nm 'Atçah Kri Mehmet' adlı yapıtı- nı da Ali Taygun sahneleyecek. şımak önemli bence. Bec- kett"in en çok beğendiği yo- rum bir hapisanede sahne- lenmişti. Çünküoradabir sa- mımiyet vardı. Beklemek bugün çok önemli bir kav- ram. Bekleyen Vladimir ve Estragon bıze ne kadar çok benzerse o kadarbaşanh olur oyun. Bugüne kadar Batı'da hep palyaço gibi canlandınl- dılar. Buna karşın bizde bir tbiş geleneği var, o geleneğe göre sahnelenebilir. Godot burada kendi Vladimir ve Estragon'unu yerli anlamda bulursa seyirciyle buluşur. -Peki v«reli evrensele taş»- ma konusundaki yaklaşımı- nızne? IŞIK-Çağdaş dünya kül- türünün bir parçası olacak- sak farklı birrenk katmalıyız bu kültüre. Doğu-Batı ayn- muıa karşıyım. Önemli olan sadece sahici olmak. Batı'da sahici olan şey burada sahi- ci olamaz; çünkü taklit. Bu- rada sahnelenen Hamlet'in Batı'dakıyle eşdeğer olması hiçbir anlam taşımaz. Önem- li olan özgün olması. Bu du- yarlılıkta olan bizlenn bu do- kularla birbaşka dokuda şey- leri aktarmamız mümkün değil. Ama tema evrenselse Shakespeare ise, Brecht ise hiçbir sorun yok. Onu alır. nasıl algılıyorsanız öyle sah- nelersiniz. Her toplumun kendine özgü bir anlayışı, kültürel bır oluşumu var. Sa- natm kaynağı da bu zaten. Dünya kültürü bir deniz gi- bidir. Bizim de bu denıze ka- tılmamız o denizi zengınleş- tirir. Biz o suya başka bir mi- neral katanz. - Bflet fryatian beürlendi mi? IŞIK - Normal oyunlar ıçın 400 bin müzikaller ıçin 500 bın olarak belirledik. Öğrencilere de yüzde elli in- dırimimiz var. - Şehir Tiyatrolan. Deviet Hyatrosu'nda olduğu gibi sponsoriuk Uişkilerine giri- yor mu? Bu konudaki yoru- muznedir? IŞK- Sanat lekesiz ve saf bir şey olmalı. Ne olursa ol- sun herhangi bir şirkete gü- venip onun afışinı katmak ıs- temem oyunlara. İzmir Operası'ndan acıklı bir öykü ONDERKUTAHYALI tZMİR-Belleğimegü- venerek 1965'in ya da 66'nın ilginç bir olayını aktarmak istiyorum. Flo- ransa'da büyük bir su bas- kmı olmuştu; yaşam dur- muş. anıtlar ve müzeler za- rar görmüştü. Birkaç gün sonra sel çekildi; Floransa, ağır bir akışla eskı yaşamı- na döndürüldü. Alınan ılk önletn. okullarla operanın etkinliğe geçirilmesiydi. Eğıtımde zaman yitirmeye gelmezdi. Opera ise kenti ayağa kaldırmak için dur- madan çalışacak olan hal- ka güç verecektı. Şimdı de yetkililerin ağ- zından kesin bır tarih veri- yorum:15Mayısl997.Bu tarihten başlayan olaylar, doğal afetler bakımından erinç dolu bir yaz geçiren Izmir'de sevgili operamı- zın çalışmalannı birkaç ay boyunca aksatacak, süre belkı daha da uzayacaktır. Operanın müdürü ve sa- nat sorumlusu Sayın Aytül Büyüksaraç'la konuşuyo- ruz. Sorunlar 15 yıl önce- sine gitmektedir. Sinema olarak tasarlanmış olan El- hamra her yönden yeter- sizdır; ama bir şeyler yapıl- ması da olanaksızdır: çün- kü bina Milli Kütüpha- ne'nin malıdır. Devlet ope- rası bu binaya kira öder. Milli Kütüphane Vakfi ise paraca sıkıntıdadır. Çıkar yol, derme çatma dekor atölyelerinın bulunduğu arsaya bır ış merkezi yap- tırmaktır. Yeni binanın ilk iki katında operaya da ge- niş bir mekân aynlacaktır. Eskı Vali Sayın Kuüu Ak- taş'ın girişimiyle iki ku- rum işbırliği yapar ve 15 Mayıs'ta arsa vakfa teslim edilir. Yıkıma başlanır; ancak teknik nedenlerle, fuaye ve bale stüdyosu olarak kulla- nılan bölümün de yıkılma- sı gerekmiştir. İlk iki katın kuru ınşaatı bitince fuaye yenıden yapılacaktır. Yük- lenıcı fırma, eylül sonuna dek bu aşamaya gelinece- ğini söyler. Ne var ki ya- pım yavaş ilerlemektedır. Opera yönetımi. Izmir'ın yeni Valisi Sayın Erol Ça- kır'dan yardım ister. Sayın Çakır, olayla yakından il- gilenir. Düşünülen ilk ön- lem. özel idareye bağlı tü- tün deposundan kurumun yararlandınlmasıdır. Bina- nın ikınci katına iki tane bale stüdyosu yapılır. İZD- SO ise güzel bir dayanışma örneğı olarak orkestra ça- lışmalan ıçin kendi prova salonunu verir; ancak asıl sorun, göstenlere yer bula- bilmektır. Sabancı Kültür Merkezı'nın yetkılıleriyle görüşülür, ancak buradaki yıllık program, panellerle ve kongrelerle doldunıl- muştur. Ekım içın sadece i- ki gün aynlabilır.Dinleti etkinlikleri için de salon bulunmasmaçalışılır. Bor- noN-a, Karşıyaka ve Kültür Park gibi yerlerdeki salon- lar küçüktür, DEÜ Tıp Fa- kültesi'nde güzel bir salon vardır; ama orkestra eşlik- li dinletilere uygun değil- dir. Böyle olunca. ne yapı- lacaksa yine Sabancı Kül- tür Merkezi'nde gerçek- leştirilecektir. İzmir Valisi Sayın Erol Çakır. opera temsıllerinin Elhamra'da ne zaman baş- layabıleceğini bir toplantı- da yüklenıci fırma yetkili- sine sorar. Firma kasım ayından söz etmektedir; a- ma İZDOB yöneticileri aralık sonuna bile razıdır. Her şeye karşın etkinlik- ler sürecektir. 11 Ekim'de, Sabancı Kültür Merke- zi'nde Selma Ada'nın "MaviNokta" başlıklı ora- toryosunun dünya seslen- dirmesi yapılacaktır.Gör- düğünüz gibi otuz yıl ön- cesının Floransa'sına kı- yasla epey yol almışız. tZ- DOB'nin en büyük şans- sızlığı, böyle bir yapı deği- şikliği gerçekleştirenlerin. operayı lzmir'in anıtı gibi gören. sanat sevgisiyle do- lu ve özverili kişiler olma- yışıdır. 6 Altın Koza\la yarış başlıyor Kühür Servia - Adana Büyükşe- hir Belediyesi tarafindan düzenle- nen 11. Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali 8 Ekim'de başlıyor. 12 Ek- im'e dek sürecek olan festivalin ba- sın kokteyli pazartesi akşamı Cey- lan-Intercontinental Oteli'nde ger- çekleştirildi. Kokteyle Adana Bü- yükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Adana Valisi Oğuz Kaan KöksaL tstanbul Valisi Kuthı Ak- taş, işadamı Sakıp Sabancı ve sanat dünyasından birçok isim katıldı. tlk kez 1969 yılında Adana Be- lediyesi, Adana Sinema Kulübü ve Türk Film Arşıvi'nin ortak çalışma- lanyla bir fılm şenliği olarak düzen- lenen ve 1973 'te ekonomik kriz ne- deniyle son verilen etkinlik, 1992 yılmda Adana Büyükşehir Beledi- yesi tarafindan "Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali'' olarak yeniden canlandınldı. 1980'lerde bir dur- gunluk dönemi geçirmeye başlayan Türk sinemasına destek olmak, si- nemaya yeni yetenekler kazandır- mak, Altın Koza'run en büyük he- defı oldu. Bu nedenlerle de festival kapsamına "Kısa Metrajh Oğrenci Fflmleri" ve "Füm Öyküsü* başlık- lı yanşmalar da eklendi. 19 film yanşacak Bu yıl birinci gelen esere 2.5 mil- yar olmak üzere toplam 9 miryar 25 milyon TL tutannda para ödülü da- ğıtılacak olan festivBİin "Uzun Met- rajh Film" bölümünde yanşacak olan yapunlar şunlar: Akrebin Yo^ culuğu (Ömer Kavur), Ali (Cemal Şan), Bir Erkegin Anatomisi (Yavuz Özkan). Çökertme(Tunca Yönder), Deniz BekhŞordu (Sunar Kural Ay- tuna). DünyaKadınlaGüzekiir(Yıl- maz Dtıru), Ekmek (Faik Ahmet • 11 .Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali 8 Ekim'de başlıyor. Adana Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği festivalde toplam 9 milyar 25 milyon TL tutannda para ödülü dağıtılacak olan uzun metrajh film bölümünde bu yıl 19 film yanşacak. Aynca Kısa Metrajh Öğrenci. Filmleri ile Film Öyküsü başlıklı yanşmalar da gerçekleştirilecek. Akmcı), Hamam (Ferzan Özpetek), HoDywood Kaçaklan (Muammer Özer), tnsan Kurdu (Fatih Arslan), İntihann El Kitabı (Erbil Altanay). Kasaba (Nuri Bilge Ceylan), Kö- (Görüntü Yönetmeni TRT). Kenan Ormanlar (FİYAP), Engin Ay- ça'dan (FtLMYÖN) oluşuyor. Oğrenci filmleri pekler Adası (Halit Refığ). Kuşat- ma Artında Aşk (Ersin Pertan), Ma- sumryet (Zeki Demirkubuz), Mek- tup (Ali Özgentürk), Nihavend Mu- dze (Atıf Yılmaz), Solgun Bir San Gül (Canan Evcimen tçöz), Yanhş Saksırun Çiceği (Fide Motan). Bu yıl Adana'da yanşan "Kısa Metrajh Öğrenci FUmteri" ise üç başlık altındatoplanmışlar. Konulu fılmler: Penctum (Yasemin Can), tki DOenci Bir Müzisyen (Ceyhun Canikligil), Nisan Yağrnurtan (Ben- gü Hun), Sev^B Rjgby (Cenk Yen- "Uzun Metrajh FHm" yarışması jürisi, Nejat Gökçe (Kültür Bakan- hğı), Aytaç Annan (ÇASOD), Ek- rem Bora (SODER), Metin Ü- han(MÜYAP), Egemen Baykal giloğlu). Angel-ÖlümMefcğilCenk Yengıloğlu), Yaşh Kent (Ayşe Gök- çen, Özgür Boğazlıyanlıoğlu), tçi- mizdeki Biz(tbrahim Türk), Öhnek Var DönmekYok (Müj gan Beyazkı- lınç), Misafir(Rengin Arvay), Düs- müş Mdek (Murat Küçük), Tîraj (Serdar Pehlivanoğlu), Lnutmadım (Aydm Bulut), Gûn Doğomu (Er- han Danışman). Belgesel Filmler Çöp Kondu Mahalksi (Ömer Ok), Srvü İtaatsizUk(Özgür Güngör), Za- man İçinde Söğüt, Söğüte Zaman (Görkem Kiriş), TeveOüt 1340 (Di- dem Yılmaz), Devrim Eskişehir (Fulten Ersun, Funda Erzurum, Görkem Kiriş, Didem Yılmaz), Vh- rin(Rahime Topal), Aftmın S'si(Is- mail Sancak, M. Hakan Demiralay), Hüzündür Aksam Bebeğin (llgın Pınar. Sonay Özen), Köstebek (A. Emrah Bakkaloğlu), Şeyterin Kade- ri (Orhan Erkal, A. Taner Baltacı). Güneşin Görmediğini Gören Usta (Özlem Öğüt), Üçleme; Zaman- Mekân-tnsan (Reyhan Tutumlu), Cama Hayat Veren EOer (E. Olgun Deniz, Damla Toprak). Deneysel fılmler: Mobius (Ebru Hacıoğlu), Yıkılan Eski Binalar (Emre Aypar). Bu yıl Ayhan Işık ve Sadri Ahşık ödüllerinin de verileceği kısa met- rajh öğrenci filmleri yanşması jüri- sinde Binnur Kıbçkaya (gör. yön.), Deniz Derman (öğr. gör. Ist. Bilgi Üniv), Muzafîer Hiçdurmaz (Sl- NESEN), Sevin Okj'ay (sinema ya- zarı)YERALIYOR. Film öykükri "FBm Öyküsü" bölümünde yan- şacak olan eserlerin isimleri ise şöy- le: Bitmeyen Film, Günaydın Gök- yûzü, O Benim Kocam Ben de O'nun Kansıyım, Yürekledim Üç Kurşunu da Alnından, Paparazzi, Hoşgeldm, Kalamar Geceleri, Tan- go, Hayatm GizemliFırünalan, Yol- culuk Makamında Bir Aynntııun Öyküsü, Sizin Masalınız, Bir Gün Mutlaka, \ataru Zöhre Kadın Do- ğurdu, He>elan,Nasıl Bakanm, Ro- bert de Niro'yu Aramak, Taylann Çığhğı. SKrisinekler, Matbaacının Cenneö, Yaşam Ağacı, Ara Paslar, Işığın Dagılımu Botero,Sıçan Kuşlar, Mera Bejliğinin Prensi, Kuyruğuy- la Bir YüdE Geçti L zaydan, Ayışı- ğında Ölüm, Agjt ve Vakar, Der Ka- ptsı Melek Hanım, Yeşfl, Gezim ve Gizerru Perili Köşk, Uyuşuk Köpek, KiKkya Efsanesi, Senaristin Fihni, Çığuk (Arkaik Gülümseme), Gü- ne>1i Çocuk. Bu bölümde görev yapacak olan jüri, Çetin Yiğenoğhı (Cumhuriyet Gazetesi Adana Temsilcisi), Dağıs- tan Kıhçaarslan (Adana Vali Yard.), Yard. Doç. Dr. Erman Artun(Ç. Ü. Fen- Edb. Fk. Türk Dili ve Edebi- yah Bl.), Ahmet Soner(SıNE-SEN) ve SafaÖnal(FİLMYÖN)'dan olu- şuyor. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Ege Adaları Sekizinci cumhurbaşkanımızın zaman zaman yinelediği bir savı vardı. Inönü'nün Ikinci Dünya Savaşı sonundaki politikasını eleştirir, "O zaman ben yönetimde olsaydım, güneydoğu Ege'deki On İki Ada'yı alırdım" derdi. Söylemesi kolay. Tarihte çok yerler almışız, o al- dığımız yerler sonra ne olmuş, ne yapmışız orala- ra, bunları konuşmak daha zor. Geçmiş olaylar üstüne olasılık hesaplan yap- mak yerine bugüne bakmak daha gerçekçi bir yaklaşım. Alamadıklanmıza değil, aldıklanmıza ba- kalım. Ege'de iki önemli adamız var: Bozcaada ve Gök- çeada (Imroz). II. Mehmed (Fatih) döneminden bu yana, yani beş yüz yıldan fazla bir zamandır ne- redeyse kesintisiz elimizde kalmış. Adaların başat özelliği, öteki Ege adalan gibi tu- rizm gizilgüçlerinin yüksekliği. İki ada da doğal, gü- zel kıyılara sahip. Ne beklersiniz, orada turizmi ge- liştirecek yatınmlar değil mi? Oysa Gökçeada'yı uzun yıllar yan açık cezaevi olarak kullanmışız. Bu- gün her iki adada da konaklanacak nitelikli bir o- tel bulamazsınız. Bozcaada küçüklüğü ve ilgisizlik nedeniyle bir ölçüde korunmuş. SİT alanı olması da yapı tacir- lerinin ilgisi dışında kalmasına neden olmuş. Ün- lüçavuşüzümlerinin, "/a/nfra"denilenşaraplıksi- yah üzümlerin yetiştiği bağları yerli yerinde. Yer yer varlığını sürdüren kızılçam kümeleri de adayı süslüyor. Hâlâ balıkçılık ve bağcılığın başlıca ge- çim kaynağı olduğu kendi halinde biradacık. Boz- caada. Oysa özellikle antik Troya kentine yakınlı- ğı, onu turizm açısından daha da çekici kılıyor. Gökçeada daha farklı. Bir ucundan öteki ucuna uzaklık otuz kilometre. Yani büyükçe bir toprak parçası. Topraklan çeşitli tanm uğraşlan için elve- rişli. Ancak bu verimden yarartanacak insan orta- da yok. Ada nüfusu yaklaşık yedi bin kişi. Bu sa- yı içinde önemli bir bölümü de çocuklan Yunanis- tan'a göç etmiş yaşh Rumlar oluşturuyor. Oysa aynı büyüklükteki benzer adalardan olan Kos'ta (Istanköy) yerleşik nüfus yirmi bin. Geçmişte Gökçeada'nın önemli bir tanm alanı olduğu söyleniyor. Adada elde edilen ürün ve can- lı hayvan varlığı o denli yüksekmiş ki fazlası Ana- dolu'ya gönderilirmiş. Zeytinliklerin, bağlann ço- ğunluğundan bu bereket gözle görülebiliyor. Adanın ortasına yapılan ve su gereksiniminin çok üstünde bir hacme sahip olduğunu düşündü- ğüm Gökçeada Barajı'nın yapılış nedenini tam an- layamadım. Üstelik baraj gölünün altında kalan topraklar da en verimli tanm alanları arasında. Bir de üniversıte kampusunu andırır biçimde ko- ca koca kamu yapılan var Gökçeada'da. Çeşitli bakanlıkların personeli için yaptırttığı dinlenme kamplarıymış. Kimi bitmiş, kimi yarım, kullanılıyor mu, kullanılmıyor mu belirsiz çirkin yapılar. Bu adalarımızın ulaşımları da sorunlu. Günde bir ya da iki feribot seferiyle anakaraya bağlanı- yorlar. Kış aylanndaki güçlü rüzgârlar kimi zaman onlann yapılmasını da engelliyor. Gökçeada, Bi- rinci Dünya Savaşı sırasında kısa bir süre Ingiliz- lerin eline geçince burada bir havaalanı yapmış- lar. Bu alan, özel uçaklarca kullanılabiliyor. Bizim iki adamızın durumlan böyle. BirdeOn İki Ada'nın durumuna bakalım. 1950'lerde turizmin gelişmeye başlamasıyla bu adalarda birinci sektör turizm olmuş. Özellikle Ro- dos ve Kos, Avrupa'nın en beğenilen tatil yörele- rinden. Her yıl yüzbinlerce gezgini ağırlayabilecek sayıda otellerı var. Hiçbir çevre sorunu yok. Liman sulannda bile denize girilebiliyor. Her iki adada da uluslararası uçuşlara elverişli büyük havaalanlan var. Rodos Havaalanı, Yunanistan'ın Atina'dan sonra ikinci iş- lek limanı. Kos'a ise her gün yetmiş kadar uçak iniyor. Adalar arasında feribot seferterinin yanı sıra hız- lı deniz otobüsleri de vızır vızır işliyor. Adaların tarihsel dokuları bozulmamış. Latin, Osmanlı, Italyan ve Yunan yapıtlan bir arada. Türk- çe konuşan insanların dilleri şaşılacak derecede saf. Rodos'ta geçen yıl Avrupa Yazariar Evi açıldı. Di- leyen yazarlara burada çalışma ya da dinlenme olanağı sağlanıyor. Kos'ta yaşayan ve antik çağın ünlü sağlık merkezini kuran Hipokrat adına kuru- lan uluslararası vakıf da tıp araştırmalan ve kong- reler için olanaklar sağlıyor. Bizim ada deneylerimiz arasında bir de Kıbns var. Özgün bir kültürel kimliği olan bu adayı da Ka- radenizli, Doğu Anadolulu göçmenlerle kısa süre- de başka illerimize benzettik. Sonunda sorun dönüp dolaşıp şuraya geliyor: Elde etmek kadar elindekini değeriendirebilme be- cerisi gösterebilmek önemli. Konuşmayı sürdürürsek, söz, her yıl erozyonla bir Kıbrıs adası büyükiüğünde toprak yrtirdiğimize kadar gelecek. K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K KAMİL MASARACI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear