22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan F.rinç • Genel Yayın ICoordınatörü: Hikmet Çetinkaya 9 Yazuşlen Müdürlen: İbrahim Yüdız - Dinç Tayanç # Sorumlu Müdür: Fikret tlkiz 9 Haber Merkezı Müdürii Hakan Kara •Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu • tsühbarat: CengU Yıldınm 0 Kültür: Handan Şenköken • Spor: Abdülkadir YücHnıan 9 Ekonomr Seda Oğuz • Makaleler Sami Karaören • Düzeltme- AbduBah Yazıa#Folograf Erdoğan Köseoğhı #Bılgı-Belge: Edibe Buğra • Yurt Haboien. Mehmet Faraç YayınKuıulu ÖhanSdçak(Başkan). Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinkaya,Şfikran Soner, Ergun BalcL Dinç Tayanç, İbrahiın Yüdız, Orhan Bursalı. Mustafa Balbav, Hakan Kara. Ankara Temsilcisı. Mustafa Balbav Atatüric Bulvan No-125, Kat:4, Bakanlıklar-AnkaraTel-4195020 (7 hat). Faks: 4195027 • tzmır Temsılcısi: Serdar Kınk, H. Zıya Bh 1352S.2'3Tel 4411220. Faks. 4419117* Adana Temsılası:ÇetinYiğenoğlu, inönüCd 119S.No.l Kat:l, Tel:363 12 11, Faks: 363 12 15 Muessese Müdürü- Cstün Akmen 9 Koordmatör Ahmet Komlsan 9 Muhasebe: Bülent Yener9.tdare Hüseyin Gürer • tsletme Önder Çeük 9 Bılgi-tşlem. Nail İnal 9 BılgısayarSıstem: Mürihet Çiler MEDYA C: • Yönetım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Gülbin Erduran 0 Koordınatör Reha Işıtman • Genel Mudur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-513 8460-61,Faks 5138463 Ya)imla>an \e Basan: Yeru Gun Haber Ajansı, Basuı ve Yavmcüık A.Ş Ttfrkocağı Cad 3941 Cağaloglu 343.U lst PK 246 lstanbul f el (0,212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 20AĞUSTOS1997 Imsak: 4.35 Güneş:6.12 Öğle: 13.15 tkindi: 17.00 Akşam: 20.04 Yatsı: 21.33 Kongre ye zîyaretçi bünosu • İstanbul Haber Servisi - Dünyadaki kongre ve fuarlann oluşturduğu büyük pazarlardan gerekli payı alabilme amaçlı kurulan İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu'nun tanıtımı, İstanbul Kalyon Oteli'nde yapıldı. Türkıye'de turi2min önemini vurgulayan Turizm Bakanlığı Müsteşan ve TUGEV Başkanı Fermani Uygun, "Artık ülkemizde sadece yaz turizmi değil. gerçekleştirilen planlı kongrelerle kış turizmi de gerçekkştırilecektir" dedi. öğrenciye fırsat • İstanbul Haber Servisi - Milli Eğıtim Bakanlığı, 1996-97 öğretim yılında ilköğretimde ve ilköğretimi dışardan bitirme sınavlannda başansız olan öğrencilerin durumlannın öğretmenler kurulunda yeniden görüşülmesini kararlaştırarak, başansız öğrencilere sınıf geçme şansı tanıdı. Genelgeye göre, ilköğretimı dışandan bitirme sınavlannda başansız olanlann durumunun da şube öğretmenler kurulunda ayn ayn ele alınarak, sınavdaki tutum, davranış ve notlanna göre karar verilecek. Vali Aktaş TGC'yi ziyaret etti • İstanbul Haber Servisi - İstanbul Valısı Kutlu Aktaş. "'halk günü" toplantılan düzenleyerek yurttaşlann şikâyetlerini dinleyecek. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret ederek, cemiyet başkanı Nail Güreli ve yönetim kurulu üyeleriyle görüşen Aktaş "Basın mensuplannın rahat bir ortamda görevlerini yapmalan önemli. Bu konuda tedbir almak bizim sorumluluğumuz dahilindedir" dedi. 4 eylül tarihinden itibaren "halk günü" uygulaması başlatacaklannı anlatan Aktaş, bu toplantılarda yurttaşlann sorunlanna çözüm bulunacağını belirttı. Rllerin ppotesto eylemi • YENİDELHİ(AA)- Hindistan'ın Tripura eyaletinde önceki gün 40 fıl sokaklara dökülerek, işten çıkanlmalan karannı protesto etti. PTI haber ajansı, fillerin, Yüksek Mahkeme'nin yaklaşık 100 filin işten çıkanlması karanna tepkilerini hortumlannda taşıdıklan pankartlarla gösterdiklerini bildirdi. Fillerin gösterisinin, sahiplen tarafından örgütlendiği belirtildi. Yüksek Mahkeme'nin söz konusu emrinin, kereste tacirlerinin giderek tükenmekte olan ormanlarda rastgele ağaç kesmelerini önleme karannın bir parçası olduğu kaydedildi. Okullarda kayıtlar • İstanbul Haber Servisi - Anadolu ve fen liseleri ile süper liselerde kayıtlann, 24 ağustos akşamına kadar hafta sonlan da yapılacağı açıklandı. İlkokul 5. sınıftan 1996-97 öğretim yılında mezun olan öğrenciler, zorunlu egitimlerini tamamlamış sayılarak, istemeleri durumunda ilköğretim okullannın 6. sınıfına devam edebilecekler. Bu yıl Anadolu liselerinde okuma hakkı kazananlar, kayıtlannı kazandıklan okula yaptıracak, 1996-97 öğretim yılında bu okullann hazırlık sınıflannda başanlı olanlar da aynı okulun bırinci sınıfına devam edecek. Berin Nadi - Nadir Nadi beraberliğinin ve yaşadıklan güzelliklerin ekseninde 'Atatürkçülük' var w Sonuııhıhık omı gazeteci yaph' ŞÜKRAN SONER Berin Nadi'yı ne zaman Yeniköy'deki evlerinde. bildık köşesinde ziyaret etsem. gözümün önüne önemli iki çelişen kare gelir: Nadir Nadi yaşarken yüzüne ya da ölümünden sonra fotoğraflara bakıp ba- kıp, güzel arularadaldığında yüzünü kap- layan gülümseme, sevinç. Ya da tam ter- si acı ve kaygıyı yansıtan bakışlar. tki zıt duygudan birinin >f üzüne egemen olma- dığı. donuk bir anı var mıdır? Nadir Nadı'nin, 12 Mart sürecinde ga- zeteden aynlmak zorunda kaldığı gün- lerde onu bıraz neşelendirmek için gös- terdiği çabada, öldüğü gün yüzünü son sey- redişlerinde, yakın dostlan ıle ünlü kah- kahasını atarken keyfini paylaşımında, rejimine aykın bir şeyler yediğinde, ölü- münden sonra fotoğraflannı okşarken. gazetenın iflas, kapanma noktasma gel- diği günlerde, "Atatürk'ün, Yunus Na- di nin, Nadir'in gazetesini koruyama- dım_'" dıye hastalanacak kadar üzüldüğü, gazetenin yeniden toparlanmasını sağla- yan vakıf girişimini gerçekleştirdikten sonraki keyifli, onurlu günlerinde..deği- şenbirbirine zıtkareleri buluşturan ise hep çok yoğun bir sevgi ve şefkat yansıması. "Ne kadar büyük bir sevgi, aşk bu. Sır- nnızı, ilk aşk günfcrinizi biraz anlaür mı- sımz?" diye takıldığımda, Viyana anıla- nna uzandığımızda hiç de romantik olma- yan. hele de ne kadar saklamaya cırpınır- sa çırpmsın. kelimenın tam anlamı ile "sanatçı ve romantik" Nadir Nadi kimli- ğine hiç yakıştıramadığım, benzer söz- cükleri duyanm... Viyana'da ilk buluşmalarda, konuşma- lannın gündeminin agırlıkla Atatürkçülük olmasına benı inandıramadığını düşenen Benn Nadi, "İnanmıyorsun, kimsc inan- maz ama biz güzelinı Viyana'nm roman- tik ortamında, hep Atatürk'ten. Atatürk- çülük'ten konuşurduk. Bunun nasıl bir tutku. bizj >aklaşüran bir sevgi okluğunu sizin kuşaklar anlayamaz. Dünyaya yüz- jillar içinde ancakbir keregelebilecek bir güzel insanın yaptıklanna, yapmak iste- diklerine. bizim kuşaklara aşıladığı büyük bir memleket sevgisine. duyulan bağlılık ve coşku, aşk—T dıyerek devam eder. Berin Nadi doğrudan anlatmaz ancak satır aralanndan, Nadir Nadi'nın Viya- na'dan İstanbul'a dönüşünde Berin Nadi aşkınm da payı olduğu anlaşılır. Sonra- sında ise tepeden tırnağa bir sanatçıyı ga- zeteci yapan sorumluluklar vardır. Berin Nadi'nin geçmişle bugün ara- sında gelgitlerle dolu yaşamında acılarla mutluluklar kadar güzelliklerle çirkınlik- lerin çelişkısi de öne çıkar. Sultanahmet'in üç kültürevinden birinde, aydınlar, sanat- çılarla dopdolu bir çocukluk. Yaşadığı üç ev in de çağın kültür-sanat merkezleri olu- şu. "O kadar güzel, aydın. sanatçı insan- • Berin Nadi, Nadir Nadi'yi en çok Atatürk, Kemalizm üzerine çirkin tartışmalann üzebileceğine işaret ediyor, sanatçı Nadir Nadi'yi gazeteci olmaya zorlayan nedeni de bu inanç ve sorumluluk olarak açıklıyor. lar arasmda yaşadun kL bugün tanık ol- duklanmın bana bir tür ceza, bedel oldu- ğunu düşünüyonım" dıyor. Yunus Nadı'nin. Narime Nadi'nin bü- yük özveri vedesteği ile yoksunluklar, zor- luklarla geçmiş ama inanç ve büyük bir kavganın içinde geçmiş yaşamından din- lediği anlan aktanyor.. "Bir Yunus Na- di'nin Atatürk'ün çevresindeki bütün inanmış kadrolann. o zamanki milletve- kükrinin. siy-asetçilerin yapüklarma. inanç \t özverilerine, dürüstlüklerine, yurt sev- gikrine bakın. bir de bugünkülere. Mec- lis'teki tartışmalan. gündemini, sh'asile- rin kalitelerini izliyorum. Elünde değil, televizyonu da kapatamıyorum. Nadir'in yaşamadığına. bunlara tanık olmadığına seviniyorum. İyi ki Nadir, bu siyasileri Çil- ler'L Erbakan'ı yaptıklannı yaşamıyor. kahrolurdu_" diye söylenıyor. Berin Nadi'ye göre Nazime Nadi'nin dayanıklı, dirençli, yoktan var eden kışi- liğı, 4 çocuğu ile her sıkıntıya büyük bir beceri ile katlanışı, Yunus Nadi'yi güçlü kılan başlıca nedenlerden. Yunus Nadi'yi bir yandan çok dirençli bir Atatürkçü, ay- nı zamanda bir fikn seyrederken ağlaya- bilecek kadar duyarlı bir ınsan olarak anımsıyor. Nadir Nadi ise başkalannın yanında hep ciddi görünmek için gösterdiği onca çabaya rağmen her şeyi ile gerçek bir sa- natçı ve duygu ınsanı. Sorunlannı çözmüş bir ülkede, sorumlu bir konumda olmasa gerçekten büyük bir sanatçı olurmuş. Ama ülke koşullan.aile konumu, sorumluluk- lar onu siyasetin içinde bir gazeteci, yö- netici ve gazete sahibi kılmış. Berin Nadi'nin gözlemlerine göre Na- dir Nadi'yi en çok yaralayan olaylar. ül- kedeki olumsuz sıyasi ve sosyal gelişme- ler. Atatürkçülük karşıtı, gericı, şeriatçı gelişmelere, 12 Mart, 12 Eylül'lerdeki olup bitenlere ne kadar çok üzüldüğünü unutamıyor. Hani bir fotoğraf vardır. 12 Mart döneminde Nadir gazeteden, yöne- tıminden aynlmak zorunda kalır. Kapıda Agop Arad uğurlamaktadır. "Yüzündeki üzünrüyü hiç unutamıyorum. O günler- de o kadar kötü idi Id Kendine bir zarar vermesinden ödüm kopuyordu. Biraz ne- şelenir umudu ile. kemanını çalışma ma- sasmm üzerine, kitaplannıodasma\avdun. Mozart'ı o günlerde yazdL" Berin Nadi yabancılar içinde biraz içi- ne kapanık, az konuşan, mahcup Nadir Na- di'nin çok sevdiği yakın dostlan arasm- da çok neşeli, konuşkan biri oluverdiği- ni anımsatıyor. Bu nedenle galiba biraz evin dışmda geçen, ünlü haftalık, en sev- güi dostlar sofralannı kıskanmış. İDıan Sd- çuk ile takılmalannda biraz büyük bir sevgiyi paylaşamama ya da paylaşmanın katkısı var mıdır? Şakası bir yana Benn Nadi, Nadir Na- di ne zaman bir şeylere sıkılsa, çok sev- diğini ve onu açacağını bildiği yakın dost- lannı davet eder, yemekler düzenlerdi. Kültür etkinlikleri dışmda hiç sosyetik yaşamlan otmadı. Nadir Nadi ile yaşam bilinen gazete patronlan ile yaşamdan çok farklı, çok zorlu, bir o kadar da sade. ama kendi içinde renkli ve zengın, çok özel, çok güzeldi. JBerin Nadi anılaıia günümüz arasmda gidip geürken sanatçılaıia, a> dınlarla dolup taşmış üç kültür evindeki yaşamı ile, bugün topluma egemen olan yoksunluk arasındaki uçuruma haydiamyor. Meclis'teki tartışmalann gündemine, düzeysiz- liğine bakıp bakıp, "İyi ki Nadir bu günleri görmedi. Çok aa çekerdi" di>e söyleniyor. (Fotoğraf: UGUR GÜNYUZ) Özlenen RuhEgemenlik ulusundur. diyoruz. Bu söz "Hâktmiyet milletin- dir" biçimiyle ilk kez birinci Büjiik Millet Meclisi Başkanlık kürsüsünün arkasma asıldığı sırada egemenlik henüz ulusun de- ğildi. Düşman, yurdumuzun bağnna hançerini saplamıştı. Ül- kemizin önemli bölgeleri yedi düvel tarafından işgale uğramış- tı. Saraya bağlı çevrelerden "Padişahnn çokyaşa" sesleri yan- sıyordu. Bu seslere tempo tutanlar, egemenliği kişiliğinde top- ladığını vahmettikleri padişahın da yabancı güçler elinde bir kuk- la haline düşürüldüğünü halktan saklama çabası içinde idiler. "HâkünKetmiHetuKİir" yazısını Millet Meclisi Başkanlık kür- sünün arkasına astıran Mustafa Kemal, olmuş-bitmiş bir ger- çeği dile getirmediğinı elbette biliyor, bir özlemin gerçekleş- mesi uğruna savaşıyordu. Egemenlik ulusun olmalı idi, egemenlik ulusun olacaktı. Nasıl başanlacaktı bu iş? İlkin düşmanı yenecek, yurt topraklannı yabancı çizmesi al- tında ezılmekten kurtaracaktık. Sonra egemenliğe sahip çıkan sanayi ve onu ayakta tutmaya yarayan kuruluşlan baştan aşağı yıkacaktık. Daha sonra ulus egemenliğinin vazgeçilmez şartı olan çağdaş uygarlık düzeyine doğru yola çıkacaktık. Topsuz, topraksız, dikensiz çalısız, rahat bir yol değildi bu yol. Yüzyıllar boyu ihmal edilmiş, yan sömürge halinde inim inim inletilmiş halkı eğitmek, onun köstekleyen sosyal ve eko- nomik zincirlerini koparmak, ona kendi öz gücünün tadını tat- tırabilmek için gerekli atılımlara girişmek gerekiyordu. Beş yılda, on yılda, on beş, yılda tamlanır iş değildi bu. Tür- kiye'nin geri kalmışlıktan kurtulması, çağımız koşullanna ayak uydurabılmesi. ancak devTimci ilkeleri benimseyen halka dö- nük iktıdarlarla adım adım gerçekleşebilirdi. Ne yazık ki, Atatürk'ün ölümü üzerine, hele çok partili ya- şam geçeli beri biz devrım yolundan saptık. Bir ara duraladık ve arkasından gerisin geriye gittikçe artan bir hızla yuvarlan- maya başladık. Atatürk'ün önderliği altında devrinin sol eğilimlileri arasm- da sayılan ülkemiz bugün sağa doğru koşuşan partilerin bir ya- nş alanı haline gelmiştir. DP, CHP'nin sağında yer almıştı. Mil- let Partisi DP'nin, Adalet Partisi Millet Partisi'nin de sağına kay- dı. Şimdi ise yeni kurulan Millî Nizam Partisi Genel Başkanı Sayın Erbakan, Adalet Partisi'nin sola kaydıgını iddia etmek- te ve boş kaldığını varsaydığı sağ kanadı işletmek amacıyla or- taya atıldığını söylemektedir. Partilerimizin genel durumuna şöyle bir baktığımız zaman bunlan sağ ayaklan üzennde seksek oynayan çocuklara ben- zetmemezlik edemeyiz. Kimı politikacılanmız hesabına belki pek yararlı olan bu oyunun yurt çıkarlan açısından hiç de iç açıcı ohnadığını gör- meye imkân var mıdır? Ve bu oyun hep "Egemenlik ulusundur" parolası üzerine döndürülmek istenmektedır. 1920 yılında Mustafa Kemal'in kutsal bir ülkü olarak dört elle sanldığı o temiz düşünce bugün tjcaret firmalannın rek- lam sloganı gibi anlamını yitirmiş, halka yürekten bağlı, halkı yükselticı değil, halktan uzak, halkı kandıncı bir niteliğe bürü- nür olmuştur. Buna 1946 ruhu diyenler belki haklıdırlar. Ama neden saklayalım, biz 1920 ruhunun özlemini çekiyoruz. Nadir Nadi 28Ocakl970 ^KİŞtLtK HAKLART TARTIŞMA GÜNDEMİNDEN İNMİYOR 9 9 4 Ozel yaşam' arbk yok Çeviri Servisi - Tekno- lojik gelişmeler özel ya- şantımız üzerindeki per- deyi aralamakla kalmı- yor, bazı durumlarda tü- müyle kaldınyor. Merke- zi hükümetlerin nüfus sa- yımı, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri gibi ge- niş kitleleri kapsayan ka- yıt işlemlerinde merkezi bilgisayarlardan yararlan- ması kişiye özel bilgiler üzerindeki gizlilik ilke- sini tehdit ediyor. Time dergisi son sayısında mah- remiyet konusuna geniş yer verdi. Derginin ka- pak konusu yaptığı habe- re göre yakın bir gelecek- te dünyada fişlenmedik insan kalmayacak. Yaşadığımız dönemi "şizofrenik" olarak nite- lendiren sosyoloji profe- sörü Sherry Turkk. özel yaşamını saklı tutmak is- teyen dünya insanının kirnlik bunahmına sürük- lendiğini ilen sürüyor. Turkle, "Kişilik haklan- nın neredebaşlayıp nere- de bittiği konusunda her- kesin kafası kanşık. Özel yaşam üzerindeki mük- tesep haklanmızı her ge- e-posta çen gün biraz daha yitiriyonız" diyor. Merkezi bilgisayara kayıtlı özel bil- gilerin kötü niyetli kişüenn eline geç- mesi olasılığına karşı henüz güveni- lirbir önlemin alınmadığına dikkat çe- ken bilgisayar yazılım uzmanlan, bu- gün yaşanan küçük çaplı hırsızlık olaylannın geleceğe ilişkin kaygıla- nnı ciddi biçimde arttırdığını belirti- yor. Bilgi hırsızhğı özellikle sağlık sek- : tan (a prizma.net. tr töründe göriilüyor. tki yıl önce ABD'de Maryland'de kanserli hastalann bilgi- sayardaki sağlık dosyalanna erişen bir bankacınm, müşterilerinin kredi ta- leplerini bu bilgilerin ışığında değer- lendirmesi, bankacılık tarüıine kara le- ke olarak geçmişti. Ne yazık ki sigorta şirketleri de bu firsatı değerlendirmekte gecikmedi: müşterilerinin DNA haritalanna giz- lice erişip. kanserriski taşıyanlan ge- ri çevirmeye başladılar. "Tek- noloji ahlakideğerleri gecer- siz küıyor" diyerek bu hır- sızhğı kmayan ABD hükü- met sözcüleri, bu tür bilgi hırsızlığını engellemek için yasal düzenlemeler üzerinde çalışmalarbaşlattılar. Clinton yönetimi, en kısa sürede, ki- şisel bilgilerin kullanılması- na kesin sınırlamalar getire- ceğini bildirdi. Onlemler Yasal önlemlerin yanı sı- ra kişilerin daha dikkatli ha- reket ederek özel yaşamlan- nı koruyabilecekleri belirti- lıyor. Telefon numarasının rehbere işlenmemesi için ta- limat vermek, alışverişlerde kredi kartı yerine nakit kul- lanmak. kamu araştırması yapan şirketlere isim ve te- lefon vermemek, postayla alışveriş yapmamak. sigorta numarasmı olur olmaz yer- lerde kullanmamak, bu tür önlemlerin başında geliyor. "Wired" adlı bilgisayar dergisinin yazıişleri müdü- rü KevinKdly'ye göre asıl so- run, kişiye özel bilgilerin ko- runmasındaki aksakhklar- dan değil kışiler arasındaki ilişkilerin dengesizliğinden kaynaklanıyor. "Eskiden küçük yer- leşîmbirimlerindemahremiyietdKebir şey yoktu; herkes herkesin özel yaşa- mını bilirdi. Ve bu kimseyi rahatsız et- mezdL Kısacaiişkflenk bir simetri var- dı" diye konuşan Kelly, "Şimdi bu si- metri bozuldu. Benim hakkımda ki- min bilgi topladığuıı arük bilmiyo- rum. Mahremhet arük sünetrik de- ğfl" diyerek bilgi hırsızlığınm den- geleri bozduğunu söylüyor. Yangın cezasına pişmanlık indirimi ANKARA (UBA) - Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yangına sebep olanlann, yangını söndürmek için yoğun çaba harcaması durumunda cezalannda yanya kadar indirim yapılabileceği bildirildi. Bozkır Aslive Ceza Mahkemesi'nin bu konudaki sanık aleyhine verdiği kararla ilgili temyiz başvurusunu değerlendiren Yargıtay, "Yangını söndürmek için ciddi gayret sarfettigi anlaşüan sanık hakkmda TCK'nin 413. maddesinin uygulanması gerektiginin düşünülmemesi, kanuna aykın ve sanıgın temyiz hirazlan bu itibaria yerinde görülmüş olduğuna" karanna vardı ve sanığın cezasında indirim yapılması önerisiyle dosyayı yeniden Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN "Kimi, Kimden Kime, Edeyim Şekvâ?" Aydında, -ister istemez politikacıda- 'Soğuk Sa- vaş' zihniyeti, kovboy filmlerindeki 'iyı adam/kö- tü adam' karşıtlığına dayandınlmıştı: İyi adam, elbet- te James Bond007'ydi; tabii, herülkeden onayar- dım edenlerie biriikte! Kötü adam derseniz, Dr. No, adamlanyla beraber, her defasında yenilgiye mah- kûm! 'Soğuk Savaş' -ki, 'Baf/'açısından, nihai tahlilde 'NATO'yaindirgenebilir-; üsteJik, aynen kovboy film- lerindeki gibi, 'müttefik' saydıklanna da 'ikili oyna- mayı' öngörüyordu; sözde onu 'kötülere' (Sovyet- ler'e ve Doğu Bloku'na) karşı koruyor; oysa ufak ufak, 'komünizmle mücadeleyi', 'müttefikini' za- manla 'içerden' kontrol altna almak için kulla- nıyordu.. Bu, komünizm 'öcüşünün' dev ölçüde abartılmasını gerektirmiştir. Öyle yaptılar. NATO seruveninin, Türkiye gibi kanat ülkelerin- de, dış politikayı ve ulusal savunma idrakini, 'ekse- ninden' çıkardığı tartışılabilir mi? Yıllar sonra, serin- kanlılıkla düşünüldüğü zaman, ne mertebe 'abartıl- dığı' açıkçagörünen, bir komünizm paranoyası ya- ratılmıştı; tabii, onu engellemek için de, 'gizli' ve 'karşı' bir kuvveti (Yirmi yıl kadar önce, bir akşam üstü, bunu Uğur'la (Mumcu) tartıştığımızı nasıl unu- turum: Tunalıhilmi Caddesi'ne sulu bir karyağıyor- du; her tarafa tükürülmüş gibi, yapış yapış bir his; sokak ışıklan yanmış, biz hâlâ konuşuyoruz) Uğur'un o zamanki 'fesp/f/eri'ni; bugün, o politikalardan en azAP kadar sorumlu tutulması gereken CHP'nin mil- letvekili, (eski bakan) Fikri Sağlar, çatır çatır doğ- ruluyor: "...işin bu dayanağı, 1950'li yıllarda NATO'nun 'Bizim ortak düşmanımız komünizm, içinizdeki işbirlikçileri yakalamak üzere oluşumlara (te- şekküllere) girişin' politikasınm ardından kuru- lan MilBSeferberiikTetkik Kurulu, daha sonra Özel Harp Dairesi ve Kontr/Gerilla'dadır..." "... bu otuşumlar (teşekküller) zaman içinde 'Ko- münizmle Mücadele demekleri'ni, Ülkü Ocakla- n'nı, 'komando kampları'nı getirmişler, oradan milrtanlar çıkmış ve bu militan güç, siyasilerin on- lan kullanmasıyla birlikte, kontrol edilemeyen bir güç odağı haline gelmişî.." (Yeni Yüzyıl, 14 Temmuz 1997). O zaman soru şu: iyi de, bu 'teşekküllerin' insan malzemesi nereden sağlanıyordu? Bu gelişmeye paralel başka bir gelişmeden sağlandığını, bugün çok daha iyi anlıyoryuz. Ibret verlcl bazı rakamlart.. Faik Bulut birtakım rakamlar derlemiş, ibret ve- rici! Fıkri Sağlar'ın dediklerini, doğruluyor: ikti- dariar NATO telkinlerine kulak verdikleri yıllardan başlayarak, 'din öğretimini' -din hizmetlileri yetiştir- mek amacından saptırıp- 'müşterek düşman ko- münizmle mücadele edecek' militanlar yetiştirme amacına yönettmiş!. "... Imam/Hatip'ler (İHL) önce 1949 p da Anka- ra ve İstanbul'da kurs olarak 2 adet açıldı; daha sonra bu sayı 8'e çıkanldı; ilk açılışları kendile- rini 'hayırsever işadamı ve mütefekkir' olarak tanıtan 'llim Yayma Cemiyeti' oldu..." "... 1951/1952 yılında sadece 88 öğrenci bu li- selerde okurken, 1995/96 yılında bu sayı 515 bi- neyükseldi: 318 bin 775'i ortaokul, 192 bin 727'si lise olmak üzere 511 bin 502 öğrenci bu liseler- den mezun oldu; kız öğrenci sayısı 120 bini aş- tı. İHL mezunlanna, üniversite yolu, 1973/74 ders yılı içinde açıldı..." "... 1996 yılı için 36'sı 'çok programlı', 2'si 'sü- per1 , 107'si Anadolu ve 461'i düz olmak üzere, toplam İHL sayısı 809'a çıkt..." "İHL'lerinde okuyanlann yüzde 12'sinin aile ekonomik durumu ortanın biraz üstünde, yüz- de 3'ünün gayet iyi, yüzde 84.9'unun ailesi ise ya ortahalli ya da fakir -muhtemel sosyalist seç- men potansıyelinin nereye yönlendirildiği açıkça gö- rünüyor." (Gazete/Pazar, 10 Ağustos 1997). Yarım yüzyıllık bu 'macera' boyunca, ülkemizde iktidar kimlerin elindeydi? NATO telkiniyle İHL ge- liştirme sürecini, CHP başlatmış, DP/AP, daha son- ra ANAP sürdürmüştün mezunlanna üniversite yo- lunu derseniz, CHP/MSP açmıştır, dahası, hızlı 'Ata- türkçü' 12 Mart ve 12 Eylül yönetimleri, din öğreti- mini yoğunlaştırmış; bilindiği gibi, 12 Eylül 'ara re- jimi' ilkokullarda din öğretimi mecburiyetini anaya- sa hükmüne dönüştüımüştür. Bundan ne mi çıkar? Hele şu i;e bir bakın... Bakınız ne: 1/ 'Laik cumhuriyeti' tehlikeye sok- tuğunda ısrar edilen 'Şeriatçı iktidar'ın po- tansiyelini yaratanlar; 'bizzat' bu potansiyelden şikâyetçi olanlardır. 2/ Şimdi ülkeyi, 'Şeriatçı ik- tidar' tehlikesinden kurtaranlar, kimler? Iktida- n döneminde, İHL'den bin kadarını açtırmış olan Demirel, İHL mezunlanna üniversite yolunu aç- mış olan CHP, 'dört akımı' bağnnda topladığını iddia eden 12 Eylül 'yaratığı' ANAP ve ardıllan değil mi? Bu 'takımın' kurtancılığı ne kadar inan- dıncıdır? 3/ Hal böyleyken, kendi kendilerini 'dol- duruşa getirip', bu büyük kurtancılığı göklere çıkaran 'solcu' ve 'ilerici' aydınlanmız, acaba oyuna mı gelmektedir? Şimdi neden diyeceksiniz, şundan: o ne büyük 'Şe- riat' tehlikesiymiş ki, üç Genelkurmay Brifingi ve Holding Media'sının, aleyhinde yaptığı üç aylık 'sis- temli' ve 'kombine' kampanya, istafayı basıp gitme- sine yetti de, arttı bile! Türkıye'de 'ilerici' aydın, neden hâlâ 'üstyapı' (kültür) ilericisidir; neden bir türtü 'a/tyap/'daki (eko- nomik) diyalektiği görmez? http:// www. prizma.net. tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear