25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 AĞUCTOS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 İngiltere'de gerçekleştirilen Ways With Words Festivali'ne 200'ü aşkın yazar katıldı Açıkhavada edebiyat şeritiği PINAR IŞŞAKLI Gilney-3atı Ingiltere'nin Devonböl- gesinde H'üncü yüzyıldan kalma. ye- şillikler ıçuıde taş bir bma. Içerisi tık- lım tıklım dolu. Her yaştan insan var. Sunucu "^ıjsftîth VVords Festivab'ne hosgeMiniz" diyor. Bu bir edebiyat fes- tivali: Wa)s With Words Literature Fes- tivalı. Iki yüzden fazla çağdaş Ingıliz yazan en son yapıtlan üzerine konuş- mak. bu yjpıtlanndan parçalar okumak, dinleyicilerin sorulannı cevaplandır- mak için geliyorlar. Kimler yok ki: Mary Wesk>. Ian McEwan, John Mor- timer, Penelope Leveiy, Blake Morrison, Kate Addie, Sarah Dunan, Andrevv Mo- tion, Rose Tremain, Ben Okri Alan Gar- ner, Jung Chang™ Festival dokuz gün sürûyor. Ourumlarsabah 10.00'dabaş- lıyor, iki ayn salonda çoğu kez paralel otunım düzeninde yapılıyor, gece 23.00'e kadar devam ediyor. Festivale değışik koşullarda katılmak mümkûn. lster Rover Ticket dedikleri, tüm prog- ramlara giriş sağlayan bileti alıyorsu- nuz, ister her otuntm için ayn bilet Ozel girişimli bir festival Festivali Exeter Üniversitesi'nin eski öğretım elemanlanndan Kay Dıuıbar ve eşi Stephen Bristoworganize ediyor. Festival tamamen özel birgirişim. tngi- lizler yazım dünyalanna yatınm yap- mayı bir ayncalık ve bir görev olarak görüyorlar ve karşılığını da alıyorlar. Oturumlann yapıldığı salonlar 250'şer kişı alıyor. Dokuz gün boyunca her iki salon da dolup taşıyor. Independence ve Independence Sunday gazeteleri fes- tivali değişik şekillerde destekliyorlar. Waterstones Kitabevi konuk yazarlann kitaplannı getiriyor. Yazarlar kitaplan- nı imzalıyorlar ve kitaplar satılıyor. Festival bu yıl 11 -20 temmuz tarihle- ri arasında yapıldı. lngilizlerin ûnlü mi- zah yazan John Mortimer ile başladı; kitaplan dilimize de çevrilip yayımlan- mış olan Mary Wesley ile devam etti. Ifcfary Wesley 83 yaşında bir dinamit. fliç formal eğitim görmemiş. Evde da- dılarla eğitilmiş. Fransızca öğrenmiş. Yıllar sonra London School of Econo- mics'te kayıtsız öğrenci olarak okumuş ve bitirmiş. Gençlik yıllan aklının yat- madığı her şeye baş kaldırmakla geçen Wesley, yazım hayatına 70 yaşında, eşi- ni kaybettikten sonra başlamış ve o gûn- den beri yazıyor ve yayımlanıyor. "Ta- mamen kendim için yazanm. Yaratn- ğun karakterlerle iç içe gibi hissederim kendimi. Kitabı yayıma göndermek be- nim için çocuğumu kaybetmek gibi bir şeydir" diyor. Bir keresinde kendisini kilisede karakterlerinden biri için dua ederken bulmuş. "Baştan hiç planla- mam. Karakterlerim beni alır götürür" diyor. En se\diği kitabı sorulduğunda, "6 anda yazmakta oMuğumdur. En sev- diğim kitabım yoktur, en çok scvdiğim karakterlerim vardır'' diyen Mary Wes- l<y, kitaplannda daha çok bir yere ait ol- Kate Mosse bir kitabım imzalıyor (soMa). Ben Okri (ortada). Romantik vaşamöyküsü yazarian Motion ve Holmes. • X ngilizler ne yazıyor? He okuyor? Güneybatı îngiltere'nin Devon bölgesinde düzenlenen Ways With Words edebiyat festivalinde çağdaş tngiliz edebiyatçılan biraraya geliyor. Türkiye'de kitaplan yayımlanan pek çok yazann da katıldığı festivale katılanlardan Lois de Bernieres yeni romanı, Çanakkale Savaşı üzerine. Bernieres, yeni romanında Kurtuluş Savaşı'mıza kadar gelmeyi, becerebilirse Kurtuluş Savaşı'mızı da tarihi roman niteliğinde yazmayı planladığını söylüyor. Max Stafford-Oark (solda). Izteyicüerden biri festrvalin tadını çıkarryorfortada). Morrison ve Clare kitaplannı imzabyor. maduygusundanyoksun.marjinalgenç vebirdepiposuylaFransa'yagelenRic- nun en güzel ömeği. Bu oturumlarda kızlann dünyalannı yansıtmaya çalışı- yor. Mary Wesley son romanı "Part of the Furniture''da (Mobilya Parçalan) Ikinci Dünya Savaşı Londrası'nın anı- lannıromanlaştırmış:Çok daha sakin, Hyde Park'ta büyûkbaş hayvan pazan kurulan, kadıniann ve genç kızlann ça- lışmaya başladığı ve bu nedenie belli birözgürlük kazandıklan, ertesi gün sa- vaşa gidecek gençlerin sokaklannda sa- baha dek eğlendiği bir Londra romanı. Festivalde en çok biyografi yazarla- n var. Sally Cline'nin Rathcliffe HaL, Hermione Lee'nin Vırginia \Vbolf, Tath- teen Jones'un Wordsword ve Coleridge ailelennin kadınlan üzerine yazdığı AndrewMotion'ın, Keat.s. RichardHoJ- mes'un Coleridgeve Shellybiyografile- ri en çok ilgi çeken oturumlar. Biyog- rafi yazarian arasmda bu işi en içten yapanlar Virginia Woolf biyografisi ile beş yıl uğraşan Hermione Lee, Sheily'nin ayak izlerini takip edebilmek için on sekız yaşında Ingiltere'yi ve okulunu terk edip şapkası, sırt çantası hard Holmes; Coleridge'in yaptığı gibi tngiltere'den Napoli'ye küçük bir tek- neyle^yolculuğa çıkan şair Andrew Mo- tion. Uçü de anlattıklan yazarian çok iyi tanımaya çalıştıklannı, çok araştırma yaptıklannı, ama o kişiliğe bürünmeye gayret etmediklerini, böyle bir gayret içine girmenin büyük bir yanlış olaca- ğmı söylüyorlar. Richard Homes, "On seldz yasımda ciimde SheDy'nin güzer- gâhı dolaşırken bir köprüden geçtim. Ancak karşı kıyıya vardıgımda Sbelly'nin gectiği köprünün bu olmadı- ğuiL, o köprünün çoktan yıkılmış oldu- ğunu fark ettmı. Bu müthiş bir düş kı- nkhğı ve ayıu zamanda müthiş bir uya- nış oidu benim için" diyor. Andrevv Mo- tion ıse "Seyrettiğiıniz tekne aynı Cole- ridge'mki gibi idi Ama benim teknemin motoru vardı (gerçi bozuldu) ve biliyor- dum ki dönüş için uçak biiefim cebim- deydi" diyor. Eser bir de otobiyografi ise ilgi iyıce artıyor. Lisa St Aubin de Terran'ın dalgalı macera ve risklerle dolu hayatını anlatan otobıyografisı bu- yer bulmak zor. Biyografi ve otobiyog- rafıye olan merakın nedenini iki şekil- de açıklıvor Ingilizler. Birincisi post- modern akımla birlikte romanda ara- dıklan tadı bulamadıklannı, romana olan güvenlerini bir miktar yitirdikleri- ni söylüyorlar, ikincisi de yazarlann gerçek hayatlannı en az yapıtlan kadar ilginç buluyorlar. Nitelikli kadın yazarlar Festivale katılan 2000 yazan katego- rize etmek güç. Bir yanda çok güçlü ka- dın yazarlann yetişmiş ve yetişmekte olduğunu görüyoruz. Penelope Livery hak ettiği ününü son yapıtı "Beyondthe Blue Mouantain" (Kaf Dağının Ötesi) ile sürdürüyor. Bu kitap, daha çok kısa öyküleri ile tanınan Penelope Lively'nin son romanı. Roman ve öykü arasında- ki farkı açıklamaya çalışırken, "Roman, yontu ustasuun önüne konmuş koca bir taş gibidir. Onu yonrup ştkil vermeniz gerekir. Öykü ise bir mucize gibi gelir. O anda duyduğumuz bir ses, gördüğümüz • Üç ayda bir yayımlanan 'Fol' îjergisinin haziran- temmuz-ağustos sayısı yine zengin görseller ve yazılarla dolu. Adalet Ağaoğlu'nun, 'O Ne, O Kim' başlıklı yazısıyla başlayan dergi bu sayısını beden ve gövde konulanna ayırmış. Fol, bedenimiz üzerinde yolculuğa çıkıyor Kültür Servisi - MO Yayıncılık ta- rafindan üç ayda bir yayımlanan 'Fol' dergisinin haziran-temmuz-ağustos sayısı yine zengin görseller ve yazı- larla dolu. Adalet Ağaoğlu'nun, f) Ne, OKim' başlıklı yazısıyla başla- yan dergi bu sayısını beden ve göv- de konulanna ayırmış. Mikelanj'in Sone'siyle devam eden dergide ayn- ca İlhan Berk'in 'Çıplak Ayak' adlı şiiri >er alıyor. Turgut Işk 'Beyin Üzerine' başlıklı yazısında Matruş- kalarabenzettiği beynimizin katman- lan, ijlevleri ve işleyişiyle ilgili ay- nntılı bilgiler aktanyor. Tahan Yücel ise gerçekçi yazar- lardar. Babac ın 'İnsanlık Güİdürü- sü' adiı yapıtındaki bedenleri incele- yerekbunlan anlamlandınyor. insan- lık GCldûrüsü'nün bir baştan bir ba- şa kişi berimlemeleriyle dolu olduğu- nu beiirten Tahsin Yücel bunu Bal- zac'ır bedensel görünüşten kişiliğe ulaşma çabalanna bağlıyor. Yücel, BaLzac'ın sözcüklerle çizdigi portre- leri ireelerken şemalara da başvuru- yor. Fo1 dergisinin görsellik açısından en ÇOÜ dikkat çeken bölümlerinden biri de Ahmet Elhan'ın portreleri. Portreler bölümünde sayfalar orta- dan ai ve üst olarak ikiye bölünüyor, böyle'ikle okura yanm sayfalan çe- virerek pek çok yeni portre yaratma olanağı sağlanıyor. tnsan Okta> A- nar 'Düşünen Ruh-Danseden Beden' başlıklı yazısında geçmişten günü- müze beden kavramına nasıl yakla- şıldıgını aktanyor okurlanna. Nergis Pamukoğlu Daş. Alman ka- dın yazar Zürn'ün "Hastahklar Evi' başlıklı kitabından yola çıkıyoryazı- sında. Enis Batur ıse "Gövdemiıı (Mi- nör-Majör) dört kan. beş srn etkinli- ği hakkmda' başlıklı yazısında şey- tan tırnağı, ben, sivılce, nasır, ter, gözyaşı, öd meni ve kanı tanımlıyor. Marguerite Vburcenar'ın 'Zaman,O Büyük Yontucu" adlı yazısıyla katıl- dığı dergide Samih Rifet ve Serban Ada, Amadeo Panalver ile söyleşi- yor. Oner Arakon'un 'SonsuzYokru- laniçinAltyazdar'başlıklaşiirleri ise Evgeni Nesterov'un fotoğraflanyla bütünleşiyor bu sayıda. Fol'de bulabileceğiniz bir başka söyleşi de Han Tümertekin'in Patri- dk Le Quement ile gerçekleştirdiği konuşma. Samih Rıfat FridaKahlo'nun Kı- nk Bir Beden için Günce'yi derledi- ği dergide beden ve gövde konulan iki kişinin aynı kelimeden yola çıkan zihin haritalannın aktanldığı bölüm- le zenginleşıyor. Sonuçta Fol yaz sayısında bedeni- miz zihnimiz ve gövdemiz üzerinde heyecanlı bir yolculuğa çıkıyor. YKY'nln yayımladığı derginin 65. sayısı çıktı Sanat Dünyamız 6 Düşler Alemi'nde KOhür Servisi - Yapı Kredi Yaymlan tarafmdan üç ayda bir yayımlanan 'Sanat Dünyamız' dergisinin 65. sayısı çıktı. 'Düşler Atemi'ne aynlan derginin bu ayki sayısında yerli ve yabancı birçok yazann düşler âlemi konusundaki düşüncelerine yer veriliyor. 'ABce Harikalar Diyannda'mn ünlü yazan Lev.is Carroll'un 'Alis'in Sergüzeştteri' başlıklı yazısmda 'Tavşan Deliğinden Aşağı' adlı öyküsü yer alırken, Roger Caillois ise 'Düşlerden Geten Belirstdik' başlıklı yazısıyla katılıyor derginin bu sayısına. J. Allan Hobson 'Bir Düş Deneyi' başlıklı yazısında; düşlerin düşünsel, hareket, kavrayış. duyusal ve bellek özellikleri anlatılıyor. Sigmund Freud'un 'Düşlerin Yorumu' başlıklı yazısmda ise ailesiyle sıkı ilişki içinde olduğu bir hastasına yaptığı ruhsal çözümlemeler anlatılıyor. Gaston Bachelard'ın 'L'çma Düşü'nde klasik ruh çözümleme yöntemleri ele ahnarak simgelerin insan yaşamındaki etkileri anlatılıyor. Sanat Dünyamız'da aynca, kutsal kitapta yer alan ve kutsal düşlerin ele ahndığı bölümlere de yer veriliyor. M. Kayahan Özgül 'Bir Düşlankhğının Düşü' başlıklı yazısında, sadece bireylerin değil milletlerin de düş gördüğüne değinirken, millet, devlet ve cemiyet hayatının meselelerinde de kolektif bilinçaltında benzer tepkilere rastlandığını ve Osmanlı Imparatorluğu'nun siyasal rüyalanna da açıklık getiriyor. Sanat Dünyamız'da aynca, 'Uyku Büyüleri ve Uyku Yorumlan'nın da anlatıldığı bölümlere de yer veriliyor. Dergide aynca, VVilliam Shakespeare'in 'Bir Yaz Gecesi Düşü', Ercümend Behzad Lav'ın 'Açıl Kilidim Açıl' ve Samuel Taylor Coleride'nin 'Kubilay Han', Charles Baudelaire'in 'Paris Rüyası', Sezai Karakoç'un 'Karabasan', Peter Handke'nın 'Tersine Dün>a', Metin Alüok"un 'XX', Heinrich Heine'ın 'Rüya Görüntülerf, Fazıl Hüsnü Da^arca'nın 'Ninnisiz' adlı şiirlerine de yer verilerek düşlerin şiirdeki yeri ardatılmaya çalışılıyor. Enis Batur'un dergide yer alan '31 Mart 88 Düşü' adlı yazısı ise; "Yol kîyısında bir göl kıyısı. Alacakaranhkta otobüsten inmiş olmalryım. Yoiun hemen sağuida bir tatil sitesi başhyor. tlk üç ev suyun üzerine inşa edilmiş, yolla aralannda birer küçük bahçe var" sözleriyle başhyor. Sanat Dünyamız'da bu ay aynca, AJberto Giacometti' 'Düş, Sfenks ve T'nin CHümü' Fernando Pessoa 'Rüya', Sehm Üeri 'Bir Rüya', Nüket Esen Ateş, Su ve Ev', Paul Valery 'Düş', 'Bir Perec Rüyası: Üç Kedi', 'Bir \Vllliam Burroughs Rüyası', Sevin Okyay 'Rüyalar(ve Kâbuslar) Ülkesi". 'Bir Jack Kerouac Rüyası', Jorge Luis Borges 'Pedro Henriquez Urena'nın Düşü', O. Henry 'Düş', H. Belloc 'Yalnızhğın Düşleminin Ormamnda', VTrgilio Pinera 'Uykusuztuk', Graham Greene 'Kendime Ait Bir Dünya', Franz Kafka 'Kesintisiz Düs_ Kınk Kopuk Düş', Andrei Tarkovski '9 Temmuz 1979', Rainer Maria Rilke 'Yedinci Düş', VValter Benjamin 'Düş', \VDliam Faulkner 'Amerikan Rüyası'. Ali Esat Göksel 'Bir Mimarlık Düşü', Dr. Ümran Bulut 'Us'un Lykusu Canavariar Yaraür: Francisco de Goya', Pierre Kast 'Federico Fellini ile Söyleşi' başlıklı yazılar da yer alıyor. birobje,bir imgesize'Beni yaz' denbu mucizeyi >azmadan vapamazsımz" di- yor. Kitaplanndaki dört önemli şeyı; bı- reyle taıih arasındaki ilişki, sizi içine çeken ses, insanlann öyküleri ve birey ile mekân arasındaki bağlantı" olarak açıklıyor. Okuduğu her iki öykü, "The Five Thousand and One ıNight" (Beş Bin Bir Gece) \ e "The Butterfly and the Tın of PJünt" (Kelebek ve Boya Kutu- su) müthiş esprili ve o derece acıklı, an- cak dikkat çekıci öyküler. Diğer kadın yazarlar arasında Berni- ce Rubens ve Mavis Cheek hemen öne çıkıyorlar. Her ikisi de son derece esp- rili, ironi dolu. Rubens son kitabı "Yes- terday in the Back Lane"den (Dün Ar- ka Bahçede), Mavis Cheek de "Getting Back Bhrams" (Bhrams'a Dönüş) ro- manlanndan parçalar okuyarak dınleyi- cileri büyülüyorlar. Festrvalin yıldızı Ben Okri Bir de genç yazarlar var. Ilk roman- lanyla Ingiltere'nin bütün prestijli ödül- lerini toparlamış olan Tim P^ars ve Andrevv Cowen aynı oturumda, en içten şekilde dinleyicilerle bütünleşiyorlar. Ikinci (ve henüz son) romanlanndan parçalar okurken ne denli mütevazı ve başanlılar. Tim Pears'in "In the Land of Plenty" (Bolluk Ülkesinde) ve And- rew Cowan'ın "Common Grounds" (Ortak Noktalar) kitaplan okuyucu için ne denli umut verici ise, yazarian içın o denli ürkütücü. "Ük roman kolavdı. Yazdık ne olacagını bilmeden. Ancak şimdi ikinci romanla büiikte bir sürü sorumluluk van Birincisi kadar iyi ola- cak nu? Yayımcıya vaktinde yetişecek mi?" Genç yazar Lois de Bernieres'nin ye- ni romanı Çanakkale Savaşı üzerine. Dedesi Çanakkale'de üç kezyara ahnış, ama ölmemiş. Üç yıldır bu konuda bıl- gi, araştırma, yazılı ve sözlü tarih top- luyor, Bernieres. Son on beş gününü Çanakkale ve civannda geçirdiğini söy- lüyor. Son yazdığı öyküsünü bana veri- yor. "Okurken gülmeyi unutma" diyor. Zaten kendinizi alamıyorsunuz bu ınce mizaha gülmeden ve üzülmeden. Ger- çek bir yazar duyarlılığı ile o kadar kı- sa zamanda, ekonomik sıkıntılar içinde- ki eğitim görmüş genç ınsanlanmızı an- layabildiğı için kendisıne teşekkür edi- yorum. Bernieres yeni romanında Kur- tuluş Savaşımıza kadar gelmeyi becere- bilirse Kurtuluş Savaşımızı da tarihi ro- man niteliğinde yazmayı planladığını söylüyor. Kendisıne kaynak yollayaca- ğıma söz veriyorum. Genç ve yaşlı, kadın ve erkek, yeni veya tecrübeli tüm yazarlann ortak nok- talan da var. "Yazmak kadar okumak da önemli; özelyaşamımız veya gözlem- lediklerimiz ha\al gücümüzü beslhor; yazdıgmıız konuyiı inceler, öğrenmeye çahşınz; araşürmayapmakyazmak ka- dar önemfi" gibi. Festivalin gerçek yıldızı Ben Okri. Nijerya asıllı yazar İngil- tere'de eğitim görmüş. 1991de "The Famished Road"romanı ile Booker Prise (Booker Ödülü), son- ra da pek çok Avrupa ede- biyat ödülünü alan Okri'yi tüm salon heyecanla bekli- yor. Ufak tefek, şimşek gi- bi bakışlı yazar, ününü al- çakgönüllülüğe dönüştüre- bilmiş ender kişilerden. Romarüannın yam sıra şi- ir ve denemeler de yazan Okri, deneme yazmanın zor olduğunu, ama en iyi beyin cimnastiklerinden biri olduğunu, beynimizin nasıl geçici yorumlara var- dığını ya da hiçbir yoruma varamadığımızı görmenin, kendimizi tanımanın en güzel yollanndan birinin deneme yazmak olduğunu söylüyor. Son kitabı birde- nemelerdemeti: "AVVİ^of BeingFree" (Özgür Olma- nın Yolu). Okri, bu kitabın- dan Nevrton's Child (New- ton'ın Çocuğu) başlıklı bö- lümü okuyor: "— Tek bir gözle. beyni- mizde tek bir fildrle ve yol- cuhığa çıkabileceğimiz tek bir yolla doğmadık. Dün- yaya, hayret verici sayıdaki fenomenleri görmek için baknğnnızda. felsefenin ne- leri içerebileceğini görebi- lir mi\iz? Hepsini sindirip açıklayabilir mi> iz.' Sanmı- yorum. Kâinat daima biz- den daha büyük olacakür" diye başlıyor. "„ Yanm ha- yabnda henüz keşfetmedi- ğimiz mucizeler var. Akb- mıza bile gelmeyen edebi olasdıklar var. Bi/ henüz, önümüzdesonsuzluğa açıl- mış olasıüklar ok\anusu dururken sahilde çakülar- la oynayan Newton'm ço- cuğuyuz" diye bitiriyor. ben Okri, sanıyorum 20'n- ci yüzyıl İngiliz edebiyatı- nı 21'incı yüzyıla taşıya- cak yazarlann başında ge- liyor. Festivalden aynlırken hepimiz beynimizin ve yü- reklerimizin tazelendiğini ve uyanldığını hissediyo- ruz. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Hiroşima'lar da Oldu Kaç savaş var "Ihtiyar Yüzyırm sabıka kaydın- da. Birini bile anımsamak kurulu düzeni besleyen kaynaklan düşündürür insana. Silah tacirlerinin oyununa getirilmiş milyonlarca genç adam soran gözlerle geçer belleğimizın caddelerinden. - Uygartık adına mı ölüme sürdüler bizi?. Teknik utkulann barbarlık aracı olarak kullanıl- dığı bir dünyada, henüz, düşünsel güç eylem gü- cüne ulaşamadığı için ölüme gönderildi, gönde- riliyor insanlar. "Avrupa toplumlan çukuriara doldurulmuş ö/ü- leriyle, sayılan mityonlan bulan gözleri kör edil- miş, kolu bacağı kesilmiş, gazla zehirienmiş in- sanlanyla, şaşkına dönmüş kurbanlanyla, altüst olmuş değerlehyle, çökmüş ekonomileriyle, ça- tırdayan anıtlariyle karşı karşıyaydı.." I. Savaş'tan sonra Andre Malraınc gibi düşün- cesi uyan çığlığına dönüşenler için önemli olan, bu yıkım karşısında sessiz kalmamaktı. Sizin, onların benim susmayı uygar insan bilin- cine aykın saymamız. Kuruiu düzenin ardındaki asıl güç odaklanna karşı.. Güç odaklannın gizlı sözcüleri politikacılara kar- şı. Faşizmın II. Savaş öncesi Habeşistan halkını "zehirii gaz"\ara boğduğu zaman insanlığın işle- diğı sessiz kalma suçu, döl yatağında Hiroşima ve Nagasaki toplu kıyımı acımasızlığını beslemiş- tir. ••• 6 Ağustos 1945'te Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombalarla 210 bin kişinin bir anda yok edilmesi de geçti "Ihtiyar Yüzyırın sabıka kaydı- na. Ama ölüm aracının ardındaki "emir ve komuta zinciri", nerdeyse elli yıldır yeni bulgulann korku- sunu yaşatıyor insanlara. Gözlerimizin içine baka baka. Üstelik barış meleği de kesilerek. Hiroşima'dan sonra Vıetnam, Vietnam'dan sonra tüm dünya.. Hiroşima Belediye Başkanı Takaşi Hiraoka 6 Ağustos anma toplantısında şöyle uyanyor in- sanlığı, emperyal güçlerin tuzagına düşürülmek istenen insanlığı: "ABD bir taraftan nükleer sılah stoklannı azal- tacağına söz veriyor, dığer taraftan inatla nükle- er deneme programını sürdürüyor.." Yaşam doğruluyor Hiroşima'dan yankılanan bu sözleri. Nâzım Hikmet'imizin son yıllarında seslediği dizeler de yaşanıyor her gün: "Işler atom reaktöıieri işler Yapma aylar geçer güneş doğarken. Ve güneş doğarken gül yaprağına Uçak alanında sessiz pilotlar 'H' bombası yükler tepkılilere ^ Ve güneş doğarken, güneş doğarken • •-^ Otomatik silahlaıia biçilir ' • - ••-*- Üniversitelilerle ışçiler." Evet, yasak dinlemiyor nükleer öldürme araç- ları. Ya ötekiler? Ben bu satırları yazarken kaç insanın yaşam damariarını söndüren ötekiler... Demirtaş'ın şirleri Rusçada • Kültür Servisi - Moskova'da yayımlanmakta olan "Kommentarii" dergisinin 1997 tarihli 12. sayısında, Metin Demirtaş'm şiir seçmelerini yayımladt. Şiirler Türkolog Radi Fiş ve Aleksandr Davidov tarafından çevrildi. Demirtaş'm önceki yıllarda da Yunna Morits, Yevgeni Vinokurov gibi tanınmış şairlerce Rusçaya çevrilen şiirleri "tnostrannaya Literatura" dergisinde yayımlanmıştı. İglesias'tan son dünya turnesi • Marbella(AA)- "'Kadife seslı" lakabıyla tanınan Julio Iglesias, 1999 yılında son kez dünya turnesine çıkacağını açıkladı. Iglesias, tatilıni geçirmekte olduğu Marbella'da düzenlediğı basın toplantısında, yerini iki oğlu Julio ve Enrique'e bırakacağım belirtti. Bu karannın müziği tamamen bıraktığı anlamma gelmediğini vurgulayan Iglesias. açıkladığı tarihten sonra sadece büyük organizasyonlara katılacağını ifade etti. Bupgaç, Kuydaş Sanat Galerisi'nde • Kültür Servisi-Bülent Burgaç'ın resim sergisi Kuşadası Kuydaş Sanat Galerisi'nde bugün açılıyor. Burgaç'ın ağırlıklı olarak deniz ve insan ilişkisini gözlemleyerek yaptığı eserlerinin sunulduğu 8. kişisel sergisi, 24 ağustos tarihine kadar devam edecek. Kmldeniz'de fotosafari • Kültür Servisi- Fotoğraf dergisi ve Fotoğrafevi, 3-12 ekim tarihleri arasında Kızıldeniz'e kadar uzanacak olan bir fotosafari düzenliyor. Istanbul'dan başlayıp Suriye ve Ürdün'den geçerek Kızıldeniz'e ve aynı yoldan Istanbul'a dönüş yapacak olan fotosafari, özel gezi otobüsü ile gerçekleştirilecek. Geziye katılanlar dünyanın muhteşem sualtı zenginliğine sahip Kızıldeniz'de görüntü avcılığı yapabilecekler. Bertolucci'ye Onur Leoparı • LOCARNO(AA)-lsviçre'nin Locarno kentinde düzenlenen film festivalinde onur ödülü, bugüne kadar yaptığı unutulmaz çalışmalan nedeniyle ünlü yönetmen Bernardo Bertoluccrye verildi. 'Paris'te Son Tango', '1900', 'Ay' ve 'Son lmparator" gibi fîlmlere imza atan ünJü yönetmen, kendisine verilen Onur Leopan heykelciğini ve 15 bin dolarhk çeki alırken çok mutluydu. Festival gecesınde aynca 'Paris'te Son Tango' filminın bir kopyası da sinemaseverlere izletildi. Bu yıl beşincisi düzenlenen ve geçen günlerde başlayan festivalin büyük ödülü Altın Leopar'ı kazanabilmek için 20 film yanşıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear