Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
21 TEMMUZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
'Tarımda
özelleştipme
dursun'
• ANKARA(AA) - Türkiye
Ziraatçılar Derneği Genel
Başkanı tbrahim Yetkin.
sağlık, eğitım ve tanm
alanlannda
gerçekleştirilecek
özelleştirmelerden toplumun
olumsuz yönde
etkileneceğıni belirterek, bu
alanlardakl özelleştirmelerin
durdurulmasıru istedi.
tbrahim Yetkin. düzenlediği
basın toplantısında, tanm
sektöründe sorunlann son
yıllarda. birike birike devasa
boyutlara ulaşfığını
kaydederek. buna neden
olarak yapısal
düzenlemelerin zamanında
yapılmamasıyla
özelleştirme polıtikasını
gösterdi.
TÜRMOB Van'da
toplanacak
• ANKARA (AA) - Türkiye
Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli
Müşavirleri Odalan Birliği
(TÜRMOB) Başkanlar
Kurulu Van'da toplanacak.
TÜRMOB'dan yapılan
açıklamada. 25 Temmuz
Cuma günü Van'da
gerçekleştirilecek ve 73 oda
başkanının katılacağı
toplantıda, Türkiye'de
yaşanan siyasal ve
ekonomik gelişmeler
degerlendirilecek. Türkiye
genelinde 45 bin üyesi
bulunan TÜRMOB'un
Başkanlar Kurulu
toplantısında, Vergi Usul
Kanunu'na göre. serbest
muhasebeci, serbest
muhasebeci malı müşavirler
tarafından beyanname
imzalanmasına ilişkin
düzenieme ele alınacak.
Halka açılacak
ilk özel okui
• İZMİR (AA) - Egıtim
alanında. Türkiye'de ilk kez
Izmir'deki bir özel okul
iMKB'de işlem görecek.
Esen Özel Eğitim Öğretim
Yatınmlan A.Ş. bünyesinde
9 yıldan beri faaliyet
gösteren Izmir Çakabey
Lisesi. böylece eğitim
sektöründe halka açılan ilk
şırket olacak. Şirket
Yönetim Kurulu Başkanı
Salih Esen. özel okullann
halka açılması yönünde
dünyada pek çok örnek
bulunduğunu belirterek,
diğer özel okullann da
kendilerinı ızleyeceklerine
inandığını söyledi. Esen,
Esen Şirketler Grubu'na
dahil olan Esen Profil, Esen
Petrokimya ve Esen Plastik
şirketlerinı de daha sonraki
yıllarda halka açmayı
düşündüklerini anlattı.
Başvurulann büyük bölümünün, yüzde 10 faiz için yapıldığı ileri sürülüyor
Ziraat'e bedelsiz darbesi• Bedelsiz ithalatın, Ziraat Bankası'nın
yüzde 10 cazip faizi nedeniyle ilgi gördüğü
belirtilirken 35 bin hesap açılmasına karşın
en fazla 8 bin otomobil gelmesinin
bekJendiğine dikkat çekildi.
FİLtZGÜMÜŞ
REFAHYOLhükümeti-
nin. bütçe kaynaklanndan
biri olarak gösterdiği ve
başlangıcta otomobil sek-
töründe büyük gürültü ko-
paran "bedelsiz otomobil
ithalan" otomobil sektörü-
nü değil, Ziraat Bankasrnı
vurdu.
Bankaya. bedelsiz itha-
lat için yaklaşık 35 bin
başvuru yapılmasına kar-
şın. otomobilciler, yıl so-
nuna kadar en fazla 8 bin
otomobil gelmesini bekli-
yorlar. Baş\urulann bü-
yük bölümünün, tarihinde
ilk kez bedelsiz ithalat için
yüzde 10 faiz vermek du-
rumunda kalan Ziraat
Bankası'ndan yararlan-
mak amacıyla açıldığı be-
lirtiliyor.
Otomobil iç piyasasm-
da. "94 krizinden sonra,
ikinci büyük darbe olarak
değerlendirilen \e uzun
süren belirsizlikten sonra,
işten çıkarmalara bıle ne-
den olan bedelsiz ithalatta.
otomobilcilerin korktukla-
n başlanna gelmedi. Güm-
rükler Genel Müdürlü-
ğü'nden alınan bilgiye gö-
re. ithalatın başladığı ha-
ziran ayında 936. temmuz
ayında da 914 otomobil ol-
mak üzere toplam 1850
otomobil Türkiye'ye geti-
rildi. Ziraat Bankası veri-
lerine göre ise bedelsiz it-
halat için 12 aylık vade>r
le
bankanın özel ithalat dö-
viz hesabına 31 bin 131 ki-
şi başvurmuş ve bu kişiler
toplam 1 milyar 772 mil-
yon 524 bin mark yatır-
mışlardı. Daha sonra mart-
nisan döneminde uzatılan
sürede ise 4 bin 609 kişi
başvurmuş ve 273 milyon
772 bin mark yatmlmıştı.
tthal Otomobiİleri Tür-
kiye Mümessilleri Derne-
ği Başkanı İlhan Çeü'nka-
ya, bedelsiz ithalatla getı-
rilen ayncalığın. normal it-
halatçılann ıthal ettiğı
araçlara da uygulanması
istemlerinin yerine getiril-
diğini belirterek şöyle de-
dı: "Bu durumda fazla bir
talep olmadı. Zaten insan-
lar Ziraat Bankası'nın ve-
rcceği yüzde 10 faize cazip
bakarak bu işi yaptüar.
Ağustos ayında pi\asa>a
"98 model otomobüler de
sürülecek. Bizim tahmini-
mizceyıl sonuna kadar bu-
radan alh-yedi bin, en faz-
la 8 bin otomobil getirilebt-
lir." Çetinkaya. bedelsiz
ithalata, yeni hükümetin
yeniden kapı açmayacağı-
nı da belirtti.
Mevduatta ilk sırada
Kârlılığı
düşüyor
ANKARA (AA) - Vakıfbank Planlama ve
Iktisadı AraştırmalarGrup Müdürlüğü tarafın-
dan hazırlanan -20 Bankanın 1995-1996 Mali
Tablolannın Değerlendirilmesi*1
başlıklı rapo-
ra göre, geçen yıl bu 20 banka arasında özkay-
nak. toplam aktıfler. mevduat ve kredi sırala-
masında birinci olan Ziraat Bankası, kârlılık-
ta 18'incı sırada yer aldı. 20 bankanın kâr-za-
rar durumlan incelendiğinde. geçen yılın en
kârlı bankasınm 38 trilyon 36 milyar lira ile İş
Bankası olduğu. bunu 37 trilyon 756 milyar li-
ra ile Akbank, 22 trilyon 724 milyar lira ile Ya-
pı Kredi'nin izlediği belirlendi. Ziraat Banka-
sı'nın kâr rakamı ise 1 trilyon 25 milyar lirada
kaldı. Vakıfbank ise 13 trilyon 204 milyar H-
ralık kân ile beşinci sırada yer aldı.
Ziraat Bankası geçen yıl 52 trilyon 595 mil-
yar liralık özkaynak toplamıyia ilk sırada yer
alırken, bunu 48 trilyon 682 milyar lira ile Ak-
bank. 48 trilyon 628 milyar lira ile de tş Ban-
kası izledi.
Geçen yıl Ziraat Bankasf nın toplam aktif-
leri 8 katrilyon 959 trilyon 111 milyar lira.
Halkbank"m 1 katrilyon 628 tnlyon 358 mil-
yar lira, İş Bankası'nın da 704 trilyon 663 mil-
yar lira olarak gerçekleşti. Bankalann mevdu-
at sıralamasına bakıldığında da ilk üçe giren
bankalardan Ziraat Bankası'nın 1 katrilyon 355
milyar 600 milyar liralık, Halkbank'ın 560
trilyon 936 milyar liralık, İş Bankası'nın da
474 trilyon 905 milyar lira mevduata sahip ol-
duklan belirlendi. 20 banka arasından kredi
dağılımında ilk üç sırada yer alan bankalardan
Ziraat Bankası'nın toplam kredileri 3 katrilyon
860 trilyon 68 milyar lira oldu.
TGSD'nin Başbakan Mesut Yılmaz'a sunacağı raporda
Hazır giyimcilerden Yılmaz'
Çin rekabeti geniş yer aldı
a 6
Çin uyarısı'
Ekonomi Servisi - ANA-
SOL-D hükümetinin kurul-
masiyla beraber "anti-enflas-
yonistpolitikalar" izlemesini
isteven Turan Sangüllc baş-
kanhgındaki Türkişe Giyim
Sanayicileri Derneği (T-
GSD) Yönetim Kurulu'nun.
Başbakan Mesut Yılmaz ve
Devlet Bakanı Güneş Ta-
ner'e sunacaklan raporda.
Türk tekstıl ve hazır giyim
ihracatını tehdit eden Çın'in
rekabeti konusunda uyanlar
yer aldı.
TGSD'nin Başbakan Yıl-
maz'a sunacağı "Hazır Gi-
yim Sanayii Yanyıl Durum
Değerlendirmesi" raporunda
Çin'in tekstil \e hazır giyim
sanayii analiz edilirken, Av-
rupa'nın bir numaralı teda-
rikçisi olan Çin'in 1996 yı-
lındaki pazar payının yüzde
11.7'den yüzde 14.7"e çıkar-
ken. Türkiye'nin yüzde 11.4
payının aynı kaldıgına dikkat
çekildi.
Raporda. Türkiye'den Av-
rupa Birjıği'ne yapılan ihra-
catın miktarda yüzde 16.2.
değerde ise vüzde 7.6 oranm-
da arttığı belirtilerek "Çin'in
miktar bazındaki artışı yüz-
de 7.6 iken değer bazındaki
artışı yüzde 19Ü olmuştur. Bu
durum, Türkiye'dedeğer ba-
anda endişe verici bir düşü-
şü göstermektedir" denildi.
Türkıve'nin. 0.25 dolara
düşen Çin"deki işgücü saat
ücretleriyle yarışmasmın
mümkün olmadığı belirtilen
TGSD raporunda şu açıkla-
malar yer aldı: "Aynca işgü-
cü maliyetlerinin azalması
pazar kazanmayı bire bir et-
kilemediği gibi istihdamı da
arttırmıyor. Katma degeri
yüksek ürüne kayarak hem
işcilik maliyetlerinin oranını
düşürmek hem de fivatlan
yukan çekmek mümkün gö-
rünüyor. Makine ve teçhiza-
tın gün geçtikçe daha da pa-
halılaşması karşısında alına-
cak önlemlerin biri yerli ma-
kine üretimi, diğeri ise Ar-Ge
çabşmalan ile sektörün bi-
linçlendirilmesidir."
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGJN YILDIZOĞLU LONDRA
Gelişmekte olan piyasalaryine 'sıcak
paranın' gazabına uğradılar. 1992-93'te
Avrupa ve 1994-95'te Meksıka para
krizlerinden sonra bu 5 sene ıçınde 3.
büyük sarsıntı. Tayvan'da su yüzüne çı-
kan mali kriz, sadece ihracata dayalı
ekonomik büyüme modelinin zaaflannı
değil, aynı zamanda dünya ekonomisı-
nin yaşamakta olduğu aşın üretim knzı-
ni ve hegemonya mücadelesini de tü-
mü ile gözler önüne serdi.
Temmuzun ikisinde Tayland'ı yüzde
18 devalüasyona zorlayan spekülasyon
dalgası, 11-14 temmuz arası Filipinler,
Malezya, Endonezya gibi bölge ülke-
lerini de vurduktan sonra 16'sında Bre-
zilya ve Polonya'yı etkisi altına aldı.
Singapur ve Tayvan'a geri döndü ve
ayın 18'ınde Yunanistan'a sıçradı.
Hong-Kong, Bear Steams, Asia ban-
kasından John B. Steel'ın ifadeleriyle
"şimdi kimse korunaklı değildi." (6u-
siness Week 28/07/97)
Asya mucizesinin sonu mu?
Dikkat edıldiğinde 'Asya mucizesi'nm
aslında 1985'te Plaza Anlaşması'ndan
sonra dolann yen karşısında zayıflama-
sıyla çakışan bir gelişme olduğu görü-
lür. 'Asya Kaplanlan' dolara bağlı ve
kısmen sabit bir kur sistemi uyguladılar.
Böylece dolann zayıflamasmdan fayda-
lanan 'Kaplanlar' aynı zamanda dolara
karşı korunmaya çalışan Japon şirket-
leri için çok cazip yatınm alanlanydı. Bu
konjonttür, The Economist'in yorumu-
na göre 'Asya Kaplanlan'nda görülen
istikrarlı ekonomik büyümenin ve tek-
nolojik sıçramanm da temelinı oluştu-
cuyordu (19/07/97). Anlaşılan, Asya mu-
cizesi, ucuz ve disiplinli işgücü bir ke-
nara bırakılırsa, esas olarak dünya eko-
nomısinde oluşan özel koşulların bir
ürünüydü. Başarılı vetaklit edilebilecek
birsermaye birikim modelinin ürünü de-
ğil!
Asya mucizesinin yeni bir sermaye
birikim modeli oluşturmamış olduğunu
düşündüren başka gelişmeler de var.
Geçen yıllarda, olumlu uluslararası ko-
şullarda oluşan ıhracat gelirierinin, bu
ülkelenn ulusal ekonomilerinde bir de-
rinleşme ve güçlenme yaratmadığı an-
laşılıyor. Gelen kaynaklar daha çok gay-
rimenkul spekülasyonunayönelmiş. Bu,
bir taraftan bankalan batık borçlarta za-
yıflatırken dığertaraftan tüm ihracat pat-
lamasına rağmen, cari açığın büyüme-
Bir Mali Kriz Daha...
sini, dış borçlann artmasını engelleye-
memiş. Nitekim geçen aylarda, dolar
yeniden güçlenince, bu ülkelerde ıhra-
cat yavaşladı ve bu denklem dağılma-
ya, Asya Kaplanlan'nın da zayıflıklan
da su yüzüne çıkmaya başladı. Dolara
bağlı kısmi sabit döviz kuru sistemi de
spekülatörlere hedef oldu.
Bu devalüasyonların, ihracat avanta-
jı sağlayarak, Asya mucizesini devam
ettireceğini savunmak da mümkün de-
ğil. Çünkü devalüasyonun, ıç piyasada
enflasyonu arttırması ve zaten gergin
olan siyasal ortamı daha da gerginleş-
tirmesı bekleniyor. Aynca borçlanma fa-
ızlerinin yükselmesi, ithal girdilerin ma-
liyetlennin artması iç piyasaya üretim
düzeyine inınce IMF'nin ve ABD Hazi-
ne Bakanlığf nın telaşlanmaya başladı-
ğı bildiriliyor. IMF ve Hazıne Bakanlığı
görevlılen "krizin kapsamlı bir ekono-
mik durgunluğa yol açmasa bile,
ABD için çok önemli birer ihracat pa-
zarı olan bu ülkelerde, ekonomik bü-
yümeyi ciddi ölçüde yavaşlatabile-
ceğini" düşünüyorlar. (VVashington
Post, 19/07/97).
Kore, Japonya ve de Çin
Asya Kaplanlan'nda ortaya çıkmaya
başlayan bu dövız-borç krizinden ve
ekonomik yavaşlamadan en çok etkile-
necek olan ikı ülke Japonya ve Güney
Kore.
diden 5.25 milyon dolar zarar ettiler
(Korsan Herald 19/07/97).
ING Barings'ten James Philip Piro-
rilla'ya göre Japon bankalannın bölge
ülkelerine yönelik pozisyonları 150 mil-
yar dolan aşıyor. Japon Dış Ticaret Ör-
gütü'ne göre de 1997 ilk yarı yıl rtibany-
la Japonya'nın bölgedeki doğrudan ya-
tınmlan 5.8 milyar dolann üzerınde. (Bu-
siness Week)
Bölge ülkeleri Japonya için iki neden-
le çok önemli. Birinci neden ekonomik.
Japonya son yıllarda dolara karşı ko-
runmak için yatırımlarının önemli bir kıs-
mını bu bölgelere kaydırmış ve dolann
tekrar değerlenmesiyle de bu avantajı-
nı kaybetmeye başlamıştı. Şimdi bu söz
Asya Kaplanlan'nda ortaya çıkan krizden en çok Japonya ve Güney Kore'nin etkilenmesi bekleniyor.
yapan şirketleri zorlayacak ve 'Nisan
Khzi'nm ardında Türkiye'de ve 1995 yı-
lında. krizden sonra Meksika'da görül-
düğü gibi, işsizlikte büyük bir sıçrama
yaratabilecek. Schroders Securities
Asya Ltd.'nin araştırma bölümü bölge
müdürü Geoffrey Baker'e göre bu kriz
"öyle kısa zamanda geçecek gibi de-
ğil" (Business Week). Ustelik bu kriz
ABD, Japonya ve Kore gibi ekonomi-
ler üzerinde çok olumsuz etkiler de ya-
ratacak. Bölge ülkelerinin dövizleri bir
biri ardına devalüasyona zorlanarak do-
lar karşısında son 3 ıla 8 yılın en düşük
Kore Dış Ticaret. Sanayi ve Enerjı Ba-
kanlığı'nın raporuna göre yılın ikinci ya-
nsında Kore'nin ıhracatında ciddi bırge-
rileme bekleniyor. Kore'nin krize konu
olan dört Güney Asya ülkesıne toplam
ihracatı, yılda yaklaşık 12 milyar dolar ve
bu tüm ihracatının yüzde 9.2'sı. 31 ma-
yıs itibarıyla Kore şırketlerının bölgede-
ki doğrudan yatırımları 365 milyon do-
lar civannda. Rapora göre özellikle ya-
tınm yaptıklan üikelerin iç kaynaklannı
kullanan şirketler büyük sıkıntı çekecek.
Bölgedeki döviz dalgalanmalarından
dolayı, Korelı mali kuruluşlar daha şım-
konusu ülkelerdekı devalüasyonlar Ja-
ponya'nın uluslararası rekabet gücünü
daha da arrtıracak. Ancak bu avantajı
kullanabılmesı için bölge ülkelenndeki
ücretlenn düşük düzeymı koruması ve
sıyası istıkrann bozulmaması gerekiyor.
Aksi takdirde Japonya yatıcımlarını
Çin'e kaydırabılir. Çin ise bilindiği gibi
bölgede yukselmekte olan bir güç ve
Japonya'nın telkinlerine diğer ülkeler
kadar açık değil. Nıhayet Asya Kaplan-
lan, Japonya ıçın önemli bir ihracat pa-
zarı.
İkinci neden ise sıyasi. Tokyo'daki Ya-
maiçi Araştırma Enstitüsü'nden Yoko
Kou'ya göre bu kriz Japonya'nın bölge-
de liderliğini göstermesi için çok önem-
li bir fırsat: "Döviz rezervleri ve ulusla-
rarası mali kuruluşlar üzerindeki etkile-
h göz önüne alındığında, Japonya'nın
gerekenyardımı sağlayabilecek tek As-
ya ülkesi olduğu görülür." Japonya ilk
defa böyle bir bölgesel sorumlulukla
karşı karşıya. Nikko Araştırma Mer-
kezi'nden Monoru Tanaka da "Şimdi
Japonya 'nın ABD ve Avrupa 'dan önce
müdahale ederek ABD'nin Meksıka kri-
zinde gösterdiğine benzer bir inisiyatif
göstermesi gerektiğinı" söylüyor. (Le
Monde 15/07/97). Böyle birgirişım ise
ıster istemez Japonya'nın bölgesel et-
kisını, ABD ve Çin karşısında arttıracak
ve liderlık rekabetıni kızıştıracak.
Çin'e gelınce, bölgede patlak veren
döviz krizinin arkasında, Çin'in son yıl-
lardaki gelişmesinin büyük payı var. W.
I. Carr'da Asya ekonomisti Michael
Taylor, "İnsanlar Çin'de olup bitenlere
uyanmaya başladılar" (...) "Çin'in ihra-
catı artarken diğer bölge ülkelerinin ih-
racatının gerilemesi hiç de tesadüf de-
ğil." (Wall Street Journal 16/07/97) di-
yor. 1996 yılında Çin'in toplam ihracatı
150 milyar dolardı. Bu Malezya, Tay-
land, Filipinler ve Endonezya'nın yap-
tıklan ihracatın toplamından daha bü-
yük. "Son yıllarda Güney Asya ülkele-
rinde zaten bırkapasite fazlası oluşmuş-
tu. Sadece Japonya 1980'lerde Fran-
sa'nın toplam kapasitesine eşit bir ye-
ni kapasite oluşturmuştu. Dolar düş-
meye başlayınca Japonya, bu sefer de
hemen hemen aynı büyüklükte bir ka-
pasiteyı gıdip Asya ülkelerinde kurdu."
Çin'in hızla büyüyen üretim kapasitesi
ise sorunu iyice ağırlaştırdı. Küresel eko-
nomide yaşanmakta olan ve spekülatif
sermayenin bu kadar büyümesine yol
açan aşırı üretim/kapasrte krizi, William
Grieder'in (Küresel Kaprtalizmin Çıl-
gın Mantığı -1997) çok zengin örnek-
lerie gösterdiği ve 1929'a benzeterek
ısrarla uyardığı gibi iyice tehlikeli bir ha-
le gelmeye başladı. Önümüzdeki dö-
nemde gerek bölgesel gerekse küresel
ekonomik büyümenin yavaşlaması,
uluslararası tıcan rekabetin ve sürtüş-
melerın artması vabu bağiamda borsa-
ların da basınç altına gırmesi olasılığı
yüksek. Manzara Grieder'i haklı çıkara-
cak bir şekılde 1929a benzemeye de-
vam ediyor.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Özgürlük Kültürü ve
Ekonomik Gelişme
Son yıllarda dünyadaki gelişmeler yeni bir çağ-
dan söz edilmesine yol açıyor. Yeni çağın adı "bil-
giye dayal: toplum" ya da aynı anlama gelmek
üzere "bilgi toplumu"dur.
Bilgi toplumu, mal ve hizmet üretiminin. giderek
artan oranda bilgiye dayalı olmasıdır.
Bilgiye dayalı üretim için öncelikle "doğru bilgi
üretimi" gerekir. Yalan dolanın, aldatmaca ve kan-
dırmacanın, devlet yönetiminde egemen olduğu
bir ortamda doğru bilgi üretimi ve de buradan bil-
gi toplumuna geçiş, söz konusu olamaz.
Doğru bilgi vermek kadar onu "istemek" de
önemlidir. Demokrasi, yönetilenlerin yönetenler-
den doğru bilgi istemeleriyle "başlar." Seçimleyö-
netime gelenlerin birincil görevi yönettiklerine
"doğru bilgi" vermekse, bunun öbüryüzü de doğ-
rudur, "yönetilenlerin ilk işi" de gerçeğe dayalı
"bilgilenme istemi" olmalıdır.
• • •
Geçen günlerde, New York Times başta olmak
üzere dünyanın önde gelen basın yayın organları,
Türkiye'nin hapistekı gazetecilerin sayısı bakımın-
dan dünyada başı çektiğini vurguladılar. O kadar
ki dünyada toplam 180 gazetecinin hapis yattığı,
bunlann 80'inin Türkiye'de olduğu açıklandı. Yer-
li ve yabancı basın örgütleri, bir "basın affı cağrı-
sında" bulunuyor, hapisteki gazetecilerin serbest
bırakılması istenıyor.
Yeni hükümetin "özgürlükyanlısı" olacağı bek-
lentisinin belirtileri olarak, bunlar olumlu gelişme-
lerdir. REFAHYOL'un böyle bir basına özgürlük gi-
rişimine yanaşmayacağı biliniyordu.
Ancak bu sırada iki önemli olgu yaşandı.
Önce ilginçtir, Türkiye'de şu günlerde hükümlü
ve tutuklu gazeteci sayısı, kesin olarak bilinmiyor.
Basın Konseyi'ne göre bu sayı 158'dir. Adalet Ba-
kanlığı sayıyı 84 olarak açıklıyor; New York Ti-
mes'in başyazısına göre ise bu sayı 78'dir. Nere-
sinden bakarsanız bakınız, hapisteki gazeteci sa-
yısına ilişkin bu çelişik ve belirsiz durum, büyük bir
"toplumsal ayıptır"; bu toplumda özgürlük kültü-
rünün yerleşmediğinin çok açık bir kanıtıdır.
Özgürlük kültürü yerleşmiş olsaydı, önce bu sa-
yıyı kamuoyunun tam olarak bilmesi gerekirdi. Ha-
pisteki gazetecilerinin doğru sayısını bilmeyen top-
lum olur mu?
ikinci olarak, burada sorun, tek başına kimi ba-
sın mensuplarının affı değildir; kuşkusuz düşünce
suçluları, "biran önce serbest bırakılmalı", Türki-
ye bu "uluslararası ayıptan kurtulmalıdır"; ancak
"asıl" yapılması gereken, "düşünce ile eylemi"
ayırmayı başarmak ve düşünceyi suç olmaktan çı-
karmaktır. Düşünceyi suç olmaktan çıkarmayı ba-
şaramayan bir ülke, öbür alanlardaki gelişmişlik
düzeyi ne olursa olsun, "geri kalmış" sayılır. Hü-
kümetin birincil işi düşünceyi suç olmaktan çıkar-
mak olmalıdır. Bu ayınma ve düşünce suçunun or-
tadan kaldınlmasına yönelik gırişimlere Meclis için-
de ve dışında karşı çıkabilecek "demokrasi düş-
manlannın" kamuoyunca bilinmesi için de bu ko-
nu aynca önemlidir.
• • •
Türkiye'nin "insan haklan sicilinin" gerçekten
çok bozuk olduğu biliniyor; gözaltında kayıpların
sayısını tam olarak biliyor muyuz? Ya işkence gö-
renler?
Hapisteki gazetecilerinin sayısını tam olarak bil-
meyen bir toplumsal yapı, yıllık buğdağ üretimi ya
da çıkarılan demir cevheriyle de "ilgilenmez."
Giderek toplum, benzin fiyatlarının her ay dola-
nn lira karşılığına bağlı olarak arttırılmaktayken,
neden bir anda, ayrıca yüzde 32 oranında arttırıl-
dığını da "sormaz, sorgulamaz." Serbest piyasa
yanlılannın bu acımasız vergisinin neden faiz ve
rant kazançlanndan değil de kendi cebinden çık-
tığının hesabını soramaz. Aslında enflasyon ve iş-
sizlik konusundaki duyarsızlık ile hapisteki gaze-
teci sayısı ya da gözaltında "kayıplar" karşısında-
ki kayıtsızlık birbirine bağlıdır.
Türkiye'nin "bilgi toplumu" yönünde bir dönü-
şüm yapması, ekonomik gelişmesini bilgi ekseni-
ne otuıiması isteniyorsa. öncelikle yapılması ge-
reken, "hapisteki gazetecilerin kesin sayısını bil-
mek" ve bunu kamuoyuna açıklama sorum-
Juluğunu taşımaktır.
Fiyatların 66 yıllık seyri
Enflasyon
ürkütüyor
) - Anka-
ra Ticaret Borsası (ATB),
gıda ve ihtivaç maddeleri-
nin fiyatlarında 66 yıl ön-
cesi ile bir karşılaştırma
yaparak ilginç sonuçlar çı-
kardı. Söz konusu araştır-
maya göre, bugün bir yu-
murta almak için ödenen
parayla. 66 y\\ önce 391 bin
304 adet yumurta. bir adet
sımit için verilen parayla
da 66 yıl önce birinci sınıf
bir lokantada et. sebze ye-
mekleri, salata ve tatlıdan
oluşan menüden 16 bin
666 kez yemek yenebili-
yordu.
Ankara Ticaret Borsa-
sı'nm aylık yayın organı,
"Borsa>iz>'on" dergisinde
yayımlanan fiyatlann 66
yıllık seyrinde. fiyatlar 66
yılda 66 kat artış gösterir-
ken tekel maddelerinin fi-
yatlanndaki artış daha da
ilgi çekici. Buna göre, bu-
gün Altınbaş Rakısı'nın bir
şişesi için ödenen bedelle,
1931 yılında Izmıt'te kuru-
lu bulunan Hasan-Fehmi-
İsmail Hakkı Efendi Rakı
Fabrikasının bir yıllık üre-
timinin tamamını satın al-
dıktan sonra elinizde bir
miktar para da kalabilirdı.
Aynı şekılde bugün bir şi-
şe Kulüp Rakısı için öde-
nen parayla 1931 yılında
aynı ayarda, o günkü adıy-
la Istanbul Rakısı'ndan
500 bin şişe, 1 şişe Altın-
baş Rakısı için ödenen pa-
rayla da 1931 vılında o
günkü adıyla "Hususi Fe\-
kalade RakTdan 380 bin
952 şişe almak mümkün-
dü. 1930'lu yıllarda gazete
fıyatlan da 2 ile 4 kuruş
arasında değişiyordu.
Bugünkü 1 adet promos-
yonsuz gazete bedeliyle 66
yıl önce en pahalı gazete-
den (4 kuruşluk) 1 milyon
almak mümkündü. 1931
yılında 13 kuruştan satılan
bir kılogram kuru fasulye-
ninfıyatı 1997'de 145 bin
lira. 1931 "de 24 kuruştan
satılan bir kilogram makar-
nanınfıyatı 1997'de 90 bin
lira. 1931 'de 8 kuruştan sa-
tılan bir ekmeğin fiyatı ise
1997'de 25 bin lira oldu.
Yine aynı verilere göre, bu-
gün bir ekmeğe ödenen pa-
ra ile 1931 yılında 250 bin
ekmek. bir yumurta için
ödenen para ile 391 bin
304 adet yumurta. 1997'de
birer kılogram bulgur. fa-
sulye, nohut. mercimek,
koyun eti \e sığır eti için
ödenen bedelle de aynı
mallardan 1931 "de sırasıy-
Ia500. 1150. 1600, 1500,
1900, 2500 ton almabılir-
di.