23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 TEMMUZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Zagreb Çağdaş Sanat Müzesi 'nde bir sergi: Haritacılar fedıüınemiş yeni dünyalar için haritalarAVSAFAIRCH1LD Henüz görülmemiş bir şeyi. anlamak zordur; dış hatlannı çizmek, içini doldurmak. yanındaki. çevresindeki komşulanyla oluşturduğu kaçınılmaz sınırlan hayal etmek... Sözde özgür gökyüzünde. sakin. "basit" bir uçak yolculuğu bile. üstünden geçtiğiniz ülkelerle kurulan yüzlerce telsiz bağlantısını düşününce. o kadar basit değildir. Bütün ülkeler zaptedilmiştir. Yeryüzünün her yerine gidilmiş, her yeri sahiplenilmiştir Sadece göçebelerin üikesi, vatansız insanlann üikesi el değmeden kalmıştır. O ülkenin haritalan hâlâ yeniden yapılmakta, yeniden keşfedilmektedir. Sanatçılar sınırlan geçtiğinde ve yapıtlan ülkesiz göçebelerin kabile kültürü gibi bir karşı kültür bağı oluşturduğunda. belkı de yenı dünya düzenınin planlannı. yeni binyılın dünyayı paylaşma ve harita çizme biçimlerini hayal etmeye başlayabiliriz. Zagreb Çağdaş Sanat Müzesi küratörü Zelimir Koscevic, 68 göçebe haritacı sanatçıyı bir çadır altında, Zagreb"de birleştiriyor. Dünyanın dört bir yanından kara, denız ya da hava yoluyla gelen yapıtlar. dünyada haritacilıkla ilgili sanat yapıtlannı temsil ediyorlar. Zelimir Koscevic bazı önemli yapıtlann sergide yer alamadığını belirtiyor. Gözlerimizi, daha önce hiç görmediğimiz bir yerde açıyoruz. Füsun Onur'un 'Let's meet at the Orient' adlı yapıti. hava yoluyla 'göksel' bir balon olarak gelemese bile, burada, Zagreb'in oksijeni ve enerjısiyle yeniden hayata dönmüş. Dünya haritasının zarif çizgilerini yeryüzünden yok ederek tekrar göğe yükseliyor. Bö>lece tuhaf birkıyamet 'masalına. bir kayboluşa şiirsel bir gönderme yapıyor. Bulutlardan aşağıya bakjnca. dünyayı görmenin otuz farklı biçimini fark ediyoruz. zagreb Çağdaş Sanat Müzesi küratörü Zelimir Koscevic, 68 göçebe haritacı/sanatçıyı bir çadır altında, Zagreb'de birleştiriyor. Dünyanın dört bir yanından kara, deniz ya da hava yoluyla gelen yapıtlar, dünyada haritacılıkla ilgili sanat yapıtlannı temsil ediyorlar. Sergi 27 temmuza kadar açık kalacak. IngoGünther'ın karanlık bir odada baş hizasında asılı. içlerinden aydınlatılmış otuz küresi: dünyayı nasıl kullandığımız hakkında otuz canlı bakış açısını yansıtan aynalarla dolu bir uzamda yolculuk etmek gibi. Derken y ine zaman v e uzamda geriye doğru bir yolculuğa çıkıyoruz \e Nina Katchadourian'ın yeni bir düzen içinde bir araya getirilmiş harita- kolajlanyla karşılaşıyoruz. Dünyanın, insan aklının alamayacağı yaşıyla karşılaşır gibiyiz: Cam bir yüzey üzennden kayan cı\a gibı geçen. mikroskop altında gözlenen bir şeyin sessiz-sakin değişmesi gibi geçen tüm zamanlarla... Derken sessizlikten Marko Peljhan'ın enstalasyonuna. cızırtıh bir radyoda çatlayan pilotun sesine geçiyoruz. Sonra radyo bir daha cızırdıyor ve gece karası mekânda beliren uçuş koridoru slaytlan görüyoruz. Karanlıkta. uyanık durumdayız. Pilotun sesi, o an şehrin üzennden geçen uçaktan bize ulaşıyor. Peljhan'ın enstalasyonu bir korku duygusu uyandırıyor: anladığımızı sandığımız bir şey karşısında birden duyıılan korku. Görür. düşünür ve bilgi ediniriz, sonra o bılgileri unururuz; bize çizelgcler. grafikler. haritalar ve diğer göstergelerle her gün belletilen sözde gerçeklerin ardında ne olduğunu çok seyrek olarak fark ederiz. Shirley Chubb resimlerinde, bu ruhsuz bilgileri dünya hakkında istatistiki görünüşler veren harita fotokopileri şeklinde kullanıyor. bu haritaları parlak renkli altın tabaklarla, dünyanın kendi sıcak renkleriyle iç içe geçiriyor. Tuvallerini bölerek. bahçeler resmediyor. dünyanın eşitsizliğine ve dengesizliğine dikkat çekıyor. Luca Vitonc. bozulan dengeyi yenidcn kuruyor. Bembeyazbir mekânda. dünya müziğinin tam ortasında durmamızı ve dünvanın dört köşesinden gelen folk şarkılannın kanşımından oluşan mükemmel bir kakofoniyi dinlememizi sağlıyor. Vitone. hiçbir görsel önyargı ya da gönderme olmadan. bizi dünyanın seslerini dinlemeye çağıran bir orkestra şefi sanki. Gözlerimizi kapıyoruz. yine açıyoruz. Ellerimizle kulaklanmızı kapıyoruz, gözlerimizi yine açıyoruz. Bir bakıyoruz ki önümüzde aynı yol uzanıyor. O yolu izliyoruz. haritalardan ya da başka rehberlerden yardım alıyoruz ve genellikle umduğumuz yerlere vanyoruz. Bazen. referans noktalannı dağılıverdığinde. birçok başlangıç ve bitiş noktasından yola çıktığımızda, dünya etrafındaki rotamızın çok daha soyut bir harita oluşturduğunu görebiliriz. Hatta haritanın kimi bölümleri bir araya gelmeyebilir. ama ortaya çıkan bütünü daha ınsani bir bakış açısıyla görebiliriz. Ben de bu sergideki "Map Memories/Harita Hatıralan' adını verdiğim işimde. tenleri üzerinde damarlar ya da kemikler gibi haritalar beliren v ücut fotograflanndan yüz tanesini dikerek bir araya getirdim \e yeni, soyut bir harita oluşturdum. Bu haritayı beklentilerimiz doğrultusunda 'göremeyiz'. onun yerine bütüne bakmamız. el ve göz gibi bize rehberlik edecek referans noktalan bulmamız gerekir. Daha 'hafir bir doğrultuda. bir göçebe sanatçı aşçı ve iki asistanı. dünya meyvelerini keşif yolculuğuna çıkmışlar. aradıklannı bulmuşlar ve dünya haritası biçiminde dev bir meyveli pasta yapmışlar. 'Haritacılar' sergisinin resmi açılışı bittikten sonra. hep birlikte rasgele bir seçım yaptık ve pastanın İtalya kısmını afiyetle yedik. Tabii. bu dnrumda başka herhangi bir ülke de olsa fark etmezdi... Sergi. Zagreb'de 27 temmuza kadar açık kalacak ve daha sonra sırasıyla Varşova. Budapeşte ve Maribor'a taşınacak. Cazm geleneği, gelenekten kaçmaktır • Caz festivalinin sürekli konuklanndan Joshua Redman, kendr beşlisiyle konuk—- oldu bu kez festivale. Müzik türleri arasında aynm yapmayan sanatçı, bütün türlerin içinde nota, uyum, melodi ve ritim olduğunu belirtiyor. Bu nedenle de bütün türlerin yansımalan bir araya geliyor onun cazında. GÜL ERÇETİN Istanbul Caz Festivali geçen hafta genç, ancak yaşına karşın oldukça usta bir sanatçı olan Jos- hua Redman'ı konuk etti. Bu kez 'Roshua Redman Beşüsi' ile Açıkhava sahnesinde izleyıciy- le buluşan sanatçı, daha önceki yıllarda da pek çok kez usta caz- cılarla katılmıştı festivale. Har- vard'ın Sosyal Bilimler Bölü- münden mezun olan ve Yale Hu- kuk Fakültesi'ne kabul edilen Redman, hukuk eğitiminın ön- cesinde bir yıl dinlenmek ama- cıyla Nevv York'a gidiyor. Ço- cukluktan gelen merakı nede- niyle bir anda müzik dünyasının içinde buluyor kendisini ve za- manla yepyeni kapılar açılıyor önünde. Hukuk eğitimini bir ya- na bırakarak profesyonel müzik yaşamınabaşladığı günleri şöy- le anlatıyor sanatçı: "Müzik dünyasını tanıdıkça, ünlii müzisyenlerle tanıştıkça da- ha çok bulaşıyordum müziğe ve artık müzikten kopamavacak, onsuz yaşayamayacak bir konu- ma gelmiştim. En sonunda baş- ka bir iş yapamav acağımı anla- dım." Nevv York'ta gerek profesyo- nel müzisyenlere eşlik ederek gerek de kendi başına gerçek- leştirdiği etkinliklerle kısa za- manda caz dünyasına kendisini kabul ettirdi sanatçı. Bugün ar- tık caz dünyasının önemli ve aranan isimlerinden biri olarak görülen Redman. caz ustalany- la birlikte çalma alışkanlığını sürdürüyor. Hâlâ acemi sayılınm Kendi adını taşıyan bir gru- bun konserine çıkmakla bir us- tanın arkasında onun müziğini zenginleştirmek arasında hiçbir fark görmüyor sanatçı. Bu konu- da mütevazı davrandığı konu- surıdaki yorumlara da katılmı- yor. "Ben hâlâ acemi sayıhnm ve öğrenecek çok şeyim var" dı- yorveustalarla birlikte çalışma- nın avantajlannı şöyle dile geti- riyor: "Bir ustayla çalışırken kendi- nizi gerçekten müziğe \erirseniz onlann ustalığindan, bilgeliğin- den. ruhundan. bilgisinden ve tecrübesinden çok şe> öğrenirsi- niz." Bugüne kadar hiç yorulmak bilmeden çalışan Joshua Red- man son günlerde çalışmanın dı- şında da bir yaşam olduğunun farkına varmış. Hâlâ çalışmak- tan ve müzikten bmiik zev k alan sanatçı her şeye karşın hayatta tek yönlü yaşaman^n sakıncala- nnadeğıniyor. "Bizim dışımızda da bir dünya var ve onun da bi- lincindeolmamızgerekiyor. Mü- zik dışındaki dünyayla ügilenmi- yorsak vaşamla tam anlamıyla bütünlesebildiğimiz söylene- mez." Müzik türleri arasında aynm yapmıyor Redman: "Bütün tür- İerde notalar. uyum, melodi ve ritim vardır. Türler arasında sonradan yaratılmış katı kural- ların ötesine gecebÛirseniz kal- binizde müzik türleri arasında- ki ortaklık benzeıiiği duymaya başlarsınız. 11 " Bu nedenle bütün müziklerin yansıması bir araya geliyor Redman'ın cazında. Bu- nun çok da bilinçli bir süreç ol- madığını belirtiyor sanatçı. "İki ölçü rock, üç öiçü pop katayun türiinden reçetelerle çahşmıyo- rum. Müziği hissediyonım veya- zıyorum." Joshua Redman Istanbul Caz Festivali'nin sürekli konuklann- dan. Bugüne kadar pek çok sa- natçıyla birlikte ziyaret etti fes- tivali ve hiçbir teklifi geri çevir- medi. tstanbul Caz Festivalf ne duy- duğu ilginin en önemli nedeni de zengin ve nitelıkli programı. "İstanbul Müzik Festivali'ne her katılışımda çok önemli müzis- yenlerle çalma ya da çok başan- lı müzisvenleri dinleme firsatını buldum. Her şeyden önce izleyi- cinin sıcaklığı ve samimiyeti çe- kiyor beni İstanbul'a" diyor sa- natçı. Pek çok besteye imza atarak grubuyla çalışırken bu yapıtlan seslendiren sanatçı. kendi bes- telerini çalmanın kendısine öz- gü bir tarz oluşturma ve kendi sesıni bulma konusunda olduk- ça önemli olduğunu belirtiyor. Bu nedenle de özellikle toplu- luklann kendi bestelerini seslen- dirmeleri gerektiğine ınanıyor. Cazın geleceğinden oldukça umutlu genç sanatçı. Caz kapsa- mında gerçekleşen deneysel ça- lışmalann bu müziği her geçen gün daha da zenginleştirdiğine inanıyor. Genç cazcılar umut veriyor Özellikle de ustalann izinden ilerleyen. ancak kendileri de ya- vaş yavaş kendi çizgilenni oluş- turmaya başlayan sanatçıların cazın geleceği için oldukça olumlu gelişmeler olduğunu be- lirtiyor. "Genç cazcılar, cazın en büyük geleneğinin "gelenekten kaçmak1 olduğunu bildiklerisü- rece caz hiçbir zaman sınır tanı- mavacak" divor sanatçı. Joshua Redman'ın kendi geleceği ile il- gili planlan ise müzikle uğraş- mak. güzel yapıtlar ortaya koy- mak. festivallere katılmak ve bu dünya üzerinde geçirdiği her dakikadan tat almak. PARIS NOTLARI COŞKUNTUNÇTAN Gardel, Szymanowski, Mıüa...1984'te. Alain Comeau'nun yönetiminde çevrilen ve çok ilgi çeken "Fort Saganne" (Sagan Kalesi) filmi, Louis Gardel'in aynı adlı yapıtından esinlenmişti. Gardel'in. Seuil Yayınevi'nce basılan "L'aurore des bien-aimes" (Sevilenlerin Tanı) başlıklı son romanını, kitapçılann vitrinlerine konuluşundan hayli önce okuyabilmek olanağını buldum. Derin bir coşku ve büyük bir özenle kaleme aldığını kendisinin belirttiği bu uzun öyküdeki olaylann başlıca üç kişisi Kanuni Sultan Süleyman, Sadrazam İbrahim Paşa ve Hürrem Sultan. Osmanlı lmparatorluğu'nun en görkemli döneminin çoktandır bilinen tarihsel olgulannı düş gücüyle daha da renklendirmeyi ustaca başarmış yazar. Yapıtı için temel belge olarak yalnız iki kaynak kullanmış: AndreClot'nun yazdığı Kanuni'nin yaşamöyküsü, bir de Robert Mantran'm yönetiminde birkaç uzmanca oluşturulan "Osmanh İmparatortuğu Tarihi". Türkçeye çevirileri çoktandır yayımlanmış olan iki değerli inceleme. Gardel'in kısa romanı da Türkiye'de ilgi çekebilecek nitelikte. On yıl önce. ancak yüksek kaliteli kayıtları içeren ve diğer şirketlerinkilerinden çok daha ucuza satılan CD'lerle, klasik müziği en dar gelirlilerin bile edinip evlerinde dinleyebilmelerini sağlamak amacıyla kurulan NAXOS'un. düşünü fazlasıyla gerçekleştirdiğini kimse yadsıyamaz artık. Hem plaklan çok satılıyor hem de aralarında ödüllendirilenlerin sayısı giderek artıyor. Yeni yayımladığı ve dinlediğim kayıtlardan birkaçmı sayayım: Grieg'in Anderson, Heine, Goethe ve vurttaşı İbsen'in dizeleri için bestelediği 28 nefis ezgıyi. o da Norveçli olan olağanüstü soprano Bodil Arnesen söylüyor... Finlandiyalı bestecı Sibelius'un. ülkesinin en tanınmış söylencelerinden **KuUenB"dan esinlenerek yarattığı 5 bölümlük senfonik şiir (3. ve 5. bölümlere. K.ullervo'yu ve kızkardeşini canlandıran bariton Esa Ruutunen \e soprano Johanna Rusanen berrak sesleriyle katılıyorlar...) "German Operatic Choruses"de. VVagner, Mozart, U'eber, Beethoven vb. ustalann ünlü operalanndan seçilmiş en tanınmış 14 korolu bölüm yan yana... Polon>alı çağdaş besteci Szymanowski'nin 1 ve 2 numaralı keman konçertoları. birde noktürn ve tarantellası tek bir CD'de bir arada... NAXOS, ayrıca. 2 ya da 3 CD'lik kutular içinde, kimi operaların tümünü sunuyor. En son yayımladığı, Debussy'nin "Pelieas ve MHisande"i. Bu kayıt da. geçen yaz çıkan ve çok övgülü yankılar uyandıran Donizettinin "futku İksiri" denli başarılı.Türkıve'deki opera tutkunlan olasılıkla anımsarlar: 1991 "in ocak ayında. Ankara Devlet Operası'nda. 28 yaşındaki genç ve güzel, üstelik billur sesli bir konuk sanatçı. Verdi'nin "La Tra\iata"sının başrolü Violetta'da büyük başan kazanmıştı. Dört ay sonra. aynı sanatçı. Pekin Kırgız'ın müdürü olduğu lzmir Devlet Operası'nda, yine Verdi'nin "Rigoletto"sunda, en önemli kadın rolü Gilda'da coşkuyla alkışlanmıştı. Olağanüstü yeteneklı Ima Mula. o dönemde anayurdu Arnavutluk'un başkentinde. Tirana Operası'nın kadrosundaydı ve Türkiye'deki bu temsilleri için ilk kez yurtdışına çıkmıştı. Şimdi. müzisyen olan eşiyle 5 yıldan beri Paris'e yerleşmiş olan Inva'nın ünü giderek uluslararası olmakta. Fransa'nın başkentine. altı aylık bir bursla. şan alanındaki yeteneklenni geliştirmek için ilk kez ayak bastığında. bu değerli sanatçıvı burada tanıyan yoktu. Bir yandan konsenatuvarın derslerine giderken. bir yandan da Norveç'te ve İspanya'da düzenlenen büyük yarışmalara katıldı. Ikincisinde en büyük ödülü kazanınca. Italya'dan Güney Kore'ye kadar. değişik ülkelerde sesınin unutulamaz güzelliğıyle müzikseverleri büyülemek olanağını buldu. Bursunun süresi tükenince. sırf Fransa'da daha kalabilmek için Paris Operası'nın korosuna girdi. Ama tabii ki. tekrar sahnede başroller canlandırmak isteği sürekli kemiriyordu onu. Koro üyesiyken sesi operanın baş sorumlulannın dikkatini öylesine çekti ki. o dönemde sahnelenen "Carmen"de Micaela rolünü verdiler ona. Çok geçmeden "Placido Domingo YanşmasPnın ilkine katıldı, birçok elemelerden başanv la geçtikten sonra, öteki 700 adayın hemen hepsini aşıp 4 ödülden birini kazandı. Bu. sanat alanındaki geleceğine yepyeni ve parlak bir yön verdi. Sony şirketince yayımlanan bir CD'ye onun da sesi girdi. aynca dev tenor Placido Domingo'nun eşliğinde Avrupa'mn birçok ülkesinde konserler verdı. Korodan aynlmasının sırası gelmişti artık. çünkü Fransa'nın her tarafmdan ve başka ülkelerden çekici teklifler alıyordu peş peşe. Fransa'da ve Almanya'da, çeşitlı kentlerin operalarında ünlü yapıtlann başrollerini canlandırdı. Birçok ülkede verdiği konserler de sayılamayacak denli çok. Halen imzalamış olduğu sözleşmeler önümüzdeki iki yılını dolduruyor bile. Bu arada VVashington ve Los Angeles'ta Mozart'ın "Figaro'nun Düğünü", bir de Puccini'nin "La Boheme" ve "La Rondine"inde başrollerde sahneye çıkacak. "Türkiye'ye o gidişim çok uğurlu gddi bana'" diyor hep. Kim bilir, belki de. orada tekrar sahneye çıkmak. yeniden hayranlıkla alkışlanmak vardır yazgısında... BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Trenin Şiire Dönüşturdüğü Acılar Herhalde "gurbet", "ayrılık", "sevkıyat", "sefer- beıiik", "kavuşma" gibi edebiyat adamlarının dün- yasında derin izler bırakan duyarlıkları simgeledi- ğinden olacak değişen koşullar söküp atamıyor trenin kafamızdaki yerini. Anılarımızdazamanın eskitemediği resimler var. Askere gidiyoruz. Askerden dönüyoruz. Uzak Anadolu'dan istanbul'a. Ankara'ya ilk ge- lişi trenle kimimizin. Kimimizi 'candarma' gözetiminde getirmişler bir kompartımana. Kimimiz balayına çıkmışız. Dünyalar bizim. Kimimiz sırtında yorgan, elinde tahta çanta Hay- darpaşa Garı'nda bulmuş kendini. Yabancı, kork- muş gözlerle bakıyor istanbul'a: Bu dünya kimin? Kişi olarak yaşam serüvenimizin, yazgımızın, ül- ke olarak tarihimizin nice unutulmaz kesiti saklı trenlerde. Tarihin ilk bölümü Bağdat demiryolları, ikincisi savaş. Osmanlı'nın son döneminde dilediği yöne ray döşeyen de, savaşı çıkaran da emperyalizm. Devletlinin emperyalizm bağımlısı, dönüş bileti kesmeden, Galiçya'lara, Sina çöllerine bu raylann üzerinde götürdü insanlarımızı. "İstasyonda bir kadın durmuş gelen geçene: - Benim Ahmed'i gördünüz mü? diyor. Hangi Ahmed'i? Yüz bin Ahmed'den hangisi? Yırtık basmasının altından kolunu çıkararak, tre- nin gideceği yolun, istanbul yolunun aksini gös- teriyor. - Bu tarafagitmişti." Zaman unuttursa, Falih Rıfkı gibi yazarlarunut- turmaz bu sahneleri. Trajik olan ustasının elinde şi- ire de dönüşür. "Tren düdükleri öter Mehmetçiğin üstünden Medeeeet.. Medet.. Yok bu raylarda merhamet Mehmetçik, Mehmet, Mehmetçik Mehmet.." Elbette ki, ilk kez. Nâzım Hikmet'in okuduğu- muz dizeleriyle girmedi tren şıirimize. Ama bu di- zelerle, insanlanmızın gögüslerini sıkıştıran kırgm- lık birikimi toplumsal nitelik kazandı. • • • Tren, arkadaşımız Haluk Durukal m geçen haf- ta Cumhuriyet - Ekonomi dergisındeki yazısında belirttiği gibi. git gıde çekiliyor yaşamımızdan. Kimi hatlarda seferler azaltılmış. Kimileri ıssız. Birçok kasabanın, beldenin istasyonlan kısılmış lambalar gibi mahzun. Yenilenmeme sonucu varılanbirtükenişsüreci- ne göz göre göre itilmiş demiryollarımız. Bir yanda Avrupa ülkelerindeki "demırağ" gör- kemi, çağdaşlığı, toplumsallığı. öte yanda "Oe- miryolculuğu komünistliktir" diyebilen devletli ka- fası, "Patron ülkeler bizim için ne öngörüyorlarsa doğrudur" kafası. Bu hız kesimine, kan yitimine ihmal, bütçe ye- tersizliği, yoksul halk yararına bilet politikası mı getirdi yıllar yılı ekonomik bağımsızlığın simgesi saydığımız demiryollanmızı... Çağdaş gelişmelerin uzağında bırakılmak mı? Benim yanıtım bellidir: Dün, Osmanlı döneminde Küçükasya'ya ray dö- şemekteydi emperyal güçlerin çıkarı. Bugün, raylann işlemez duruma getirilmesinde. Değişikliğin dilimizin ucuna getirdiği sözcükle- ri, yazık ki, yaşam doğruluyor. Bu aşamada Cahit Srtkı'nın dizelerini okuyarak şairce duyumsatmadan payımıza düşeni almaya bakalım: "Nereye böyle gece vakti Güzel tren, garip tren? Düdüğün pek acı geldi, Hatıra neler getiren." Akaryakıt bağımlılığı, sömürge ekonomisi. Çanakkale'de sinema günleri • Kültür Senisi - Çanakkale Çağdaş N 'aşamı Destekleme Demeği. 'Yazlık Sınemalanm' adı altında sinema günleri düzenledı. Tanhı Yalı Hanı'nda salı günleri düzenlenecek etkınlikte. dünva sinemasının klasikleri gösterime girecek. Demek yönetıcileri, yazlık sinemalann ortadan kalktığına işaret ederek sinemaseverlere bu hazzı yeniden yaşatabılmeyı ve kültürel katkı sağlamayı hedeflediklerini belırtti. Saat 21 30'da sine\ izvon aracılığıyla gösterime girecek olan filmler, 11-18 ağustos tarihlen arasında düzenlenecek olan Truva Festivali'nde de gösterilecek Tüpkiye Körler Federasyonu öykü yarışması sonuçlandı • Kültür Senisi - Türkıve Körler Federasyonu'nun birincisinı düzenlediği 'Odüllü Yazı Orünleri Yanşmasf sonuçlandı. Bu \ıl öykü dalında düzenlenen yanşmaya katılan 18 öyküyü. Türkiye Yazarlar Sendıkası 2. Başkanı-öykücü Feyza Hepçilingirler. Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreterı araştırmacı yazar Emin Karaca. yazar-şaır Cezmi Ersöz ve avukat- yazar. insan hakları savunucusu Eşber Vağmurderelı'den oluşan jüri değerlendirdi. Buna göre birmcılik ödülünü, Vlehmet Maden. "Karanlığımın Gül Kokusu": ikincilik ödülünü Şemsettin Murat, "Ela K.leopatra": üçüncnlük ödülünü ise Hidayet Sayın. 'Kardeşlerimin Gözleri' adlı öykülerıyle kazandı. Aynı zamanda üç mansiyonun verildıği yanşmada birincilik ödülünü Erhan Akkaya "Tanrılann Yanhşlan'. ikincilik ödülünü Mehmet Keçeci "Tanışıyor muyuz", üçüncülük ödülünü Pelin Erdoğan 'Duymayanlar Bilirdi Sessiz Sesi' adlı öyküleriyle kazandı. Picasso'nun 'Guernica'sı iki kentin arasını açtı • STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Pablo Picasso'nun en ünlü yapıtı "Guemica" Madnd ile Baskların başkenti Bilbao'nun arasını açtı. Bask eyaletınde bulunan Vizcayadaki Guemica y Luna Köyü (Baskçası Gernika), 26 Nisan I937'de 3 saat süreyle Italyan ve Almanlardan oluşan Condor Birliği'ne bağlı 43 uçak tarafından bombalanmıştı. Picasso'nun yapıtında, bu saldın sırasında sivil halkın çektiği acı sergilenmekte. Lnlü ressam, İspanya'nın Franco faşizminden kurtulmasına dek yapıtının tspanya'da sergilenmemesini vasiyet ermışti. Bu nedenle tablosu 1980'li yıllann başına dek Nevv York'taki Modern Art Müzesi'nde bulunuyordu. Daha sonra Madrid'e getirilen yapıt, halen buradakı Reina-Sofia Müzesi'nde sergilenmekte. Bir süre önce Basklar. yapıtın artık kendi memleketine dönmesi gerektiğini belirterek "Guernica"nın Bilbao'daki bir müzeye gönderilmesini ıstediler. Madrid'deki müze ise, dev boyutlu bu yapıtın zaten 30 kez yerinden oynatıldığını, bir kez daha bu işi yapmanın. kültür taihi bakımmdan büyük bir risk oluşturacağını ileri sürerek bu çağnya olumsuz yanıt verdı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear