22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 MAYIS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Başbakan Erbakan tüm kamu kuruluşlanna gazete, dergi ve kitap satın aluımasını yasakladı Basma ambargo geneigIstanbul Haber Servisi-Başbakan Nec- mettiıı Erbakan'ın ülkedeki tüm kamu . kurum ve kuruluşlanna "gazete, dergi ve kitapsatın aunmasını yasaklayan" genel- gesi \alilikler ve kaymakamlıklar tara- findan ilgili kurumlara teblig edilmeye başlandı. İstanbul'daki belediyelere ve diğer kuruluşlara da önceki günden bu • yana ulaşmaya başlayan 20.3.1997 gün ve 52274 (1997' 13) sayılı "tasarrur ge- nelgesine göre. merkezi ve yerel yönetim kademelenndeki tüm kurum ve kuruluş- lar, artık gazete, dergi ve kitap satın ala- mayacaklan gibi ellerindeki tüm radyo, televizyon ve video cıhazlannı da "he- men" satarak, gelirini Hazine'ye aktara- caklar. Başbakanlığın tasarruf adı altında "sansûr ujgulaması" şeklinde eleştirilen ve mart (1997) ayinda düzenlenmesine rağmen kamuayu tepkisi nedeniyle dağı- tırnı "yavaştan ahnan" 1997.' 13 no'lu ge- nelgesi. bugünlerde ilgili kamu kurum- • îstanbul'daki belediyelere ve diğer kuruluşlara önceki günden bu yana ulaşmaya başlayan "tasarruf" genelgesine göre merkezi ve yerel yönetim kademelenndeki tüm kurum ve kuruluşlar, artık gazete, dergi ve kitap satın alamayacaklan gibi ellerindeki tüm radyo, televizyon ve video cihazlannı da "hemen" satarak gelirini Hazine'ye aktaracaklar. lanna iletilıyor. Genel ve katma bütçeli idareler ile diğer bütün kamu kurum ve kuruluşlanndaki harcamalann değişik kalemlerinde "aşın israflann" olduğu- nun saptandığı belirtilen genelgede, tem- sil, tören, ağırlama ve reklam harcama- lannda bazı sımrlamalar getirilirken, yi- ne "israfi önlemek" için gazete ve dergi alımlannın da yasaklanması konusunda şu hüküm yer alıyor: "Bu kununlar üe bağh kuruluşlarda basuı bürolannın dı- şında gazete, dergi ve hiçbir basdı yayın satın alınmayacaktır_" Bakanlıklar, valilikler, beledıyeler, üniversiteler gibi kurumlann yanı sıra, "geregJ için" koşuluyla Mflli Güvenük Kurulu SekreterKği'ne de iletilen Başba- kan Prof. Dr. Necmettin Erbakan imzalı genelgenin, radyo ve televizyon kullanı- rruyla ilgili maddesinde de şöyle denili- yor: "Bakan,mûsteşar,müsteşaryardım- ctsı. vali ve genel müdfir nıakamlan hari- cindeki çahşma mahallerinin hiçbirinde televizyon ve video cihazı bulundurulma- yacaktır. Yukanda belirtilen makamlar dışuıda, kurum veya kuruluşun elinde bu- lunan bütün televizyon ve video cihazla- ruıın süratle saüşlan yapdarak, getirleri Hazine'ye irat kaydediİecek ve sonucu Başbakânhğa bildirilecektir_" Başbakanlığın bu genelgesinin elleri- ne birkaç gün önce geçtiğini, ancak yü- rürlükteki yasalar ışığında "süratle uy- gulanmasuun" olanaksız olduğunu be- lirten Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay, asıl amacın sadece bir "sansür" de- ğil, gazete. dergi ve kitap satışlannda önemli biroranı oluşturan kamu kaynak- lı satınalmaiann da durdurularak medya ve kültür üzerinde "ekonomik ambargo uygulamak" olduğunu belirtti. Akatlar Kültür Merkezi'ndeki 3. Sanatçılar Ku- rultayı'nm açılış konuşmalannda söz ala- rak genelge hakkında bilgi veren Ayfer Atay, radyo, televizyon ve videolann sa- tışını istemenin ötesinde aynca, "bulun- durulmasınT da yasaklayan bu genelge- nin tasarruf amacını taşımadığınin da açık olduğunu vurguladı. Yürürlükteki yasalara göre, kamu kurum ve kuruluş- lan ellerindeki radyo, televizyon ve vide- olan ancak "Devlet Ihale Hukukuna" gö- re ve bu mevzuatm öngördüğü kurallara bağlı komisyonlar oluşturarak satabilir- ler. Türkiye'de ikinci el radyo, televizyon ve video piyasası bulunmadığı için bu satışlann bir anlamda "çok ucuza eklen çtkarmak" anlamına geleceğini belırten uzrhanlar, tasarruf adına istenen bu uy- gulamanın ciddi bir ekonomik girdisinin de olmayacağını, hatta satış için yapıla- cak ilan, komite, kırtasiye vb. giderler yüzünden de ilgili kuruluşun "zaranna" bile neden olacağını belirtiyorlar. Benzer şekilde devlet kuruluşlan ve yerel yönetimlerce satın alınan gazete ve dergiler için yapılan harcamanm da örne- ğin kimi devlet görevlilerinin son hac se- yahatlerindeki giderlerinden bile daha az olduğu. Erbakan'ın bu genelgesinin ay- nı nedenle tasarruf değil, "medyayıceza- landırmak" ve "memurlann gazete, rad- yo, televizyon izlemelerine kısıtlama getir- mek" amacını taşıdığı vurgulanıyor... Baharın müjdecisi hıdrellez kutiandı Çalgılannda hep aynı oynak ezgfler, es- mer renkli kadınlannda aynı sıcak tebes- sümler. Bu defa hepsi bir arada, aynı me- kânda buluştular. Onlarcası bir arada çal- dılar. eğlendiler ve duyduklan her seste oynadılar. Romanlar. geleneksel bahar bayramlan "hıdrellez*'i Kâğıthane'debir zamanlann zev k-ü sefa diyan olan Sada- bad'da kutladılar. Kâğıthane Belediye- si"nin düzeıüediği şenlikte bir tarafta ku- zular pişerken diğer tarafta kadınlar gö- bek atiyor, başka bir tarafta ise "Güllü ab- lalannı örnek alan" geoç kıdartelevizyon kameralanna şarkı söylüyor. Derken Ro- maıüann Çeribaşı 76 yaşındaki Çoban Dayı lakaph İbrahim Çubukçu gelryor or- taya. Kâğıthane Belediye Başkanı Arif Calban ile birlikte oynayan Çoban Dayı, oytından sonra çeribaşınm "sorumluluk- lan"nı anlabyor. HıdreUezde, ne çalgıcı- lann mûzik sesleri ne de Romanlann ne- şeleri bitmek tükenmek bilmiyor. Ro- manlar. bu topraklann kültür mozaiğinin asla reddedemeyeceği parçası, hayata bambaşka pencerelerden baknlar ve yaşama karşı takındıklan umarsız tavır- lanyla belki de bu yarışı sadece onlar kazaodılar. (UĞUR GÜNY4JZ) îsviçre ile ekonomik ve kültürel dostlukLEYLA TAVŞANOCLU tsviçre ekonomik, hukuksal ve kültü- rel açıdan Türkiye'de ciddi bir atağa kalk- tı. Üç yıl boyunca ilkbahar ve sonbahar- da olmak üzere, her yıl ıki kez Türkiye'de Îsviçre haftalan düzenlenecek. Bu hafta- lann ilkı yann Istanbul'da başlıyor. Bu hafta kapsamında ikı gün sürecek bir hu- kuk kolokyumu, Uluslararası Îsviçre Ti- caret Odalan Birliği Kongresi, Îsviçre Sa- • atlen Sergisi ve "Commediadeu"Arte" ti- yatro gösterisi düzenlenecek. Esas ola- rak Îsviçre ve Türk Medenı kanunlannm kıyaslamalı olarak ele alınacağı hukuk kolokyumunda, aynca sınai haklann ko- runması kartel hukuku, bankacılık yasa- lan, Türk hukuk devrimi, demokratik ve laik hukuk düzeni, yargı bağımsızlığı, yüksek mahkemeler, medya ve hukuk ko- ' nulan da işlenecek. Hukuk kolokyumu- nun açılışını Anayasa Mahkemesi Başka- nı Yekta Güngör Özden, kapanışını ise Cumhurbaşkanı SüleyınanDeınirelyapa- cak. "İsviçre™ İsviçre '97" sloganıyla ta- "nıtılan Isvıçre haftasıyla ilgili olarak, bu EdgarPoffet projenin miman Îsviçre asıllı Dr. Edgar Poffet ve Ankara'daki Îsviçre Büyükelçi- si AndreFaivet'ylekonuştuk. 1959 yılın- dan beri Türkiye'de yaşayan, bugünlerde de Îsviçre projesini hayata geçirmek için gecelı gündüzlü çalışan Dr. PofFet ve Bü- yükelçi Faivet'yle konuşmamız sorulu yanıtlı şöyle gelişti: - "tsviçre_ tsviçre '97" projesinin fik- ri nasıl doğdu? POFFET - "Türldye'de Îsviçre Tîcaret Odası Demeğj" ülkemizde dört yıldır fa- al. Amacımız Türkiye'yle isviçTe arasın- daki tıcan, hukuksal ve kültürel ilişkile- ri gelişrjrmek. lsviçre'de son yıllarda Tur- kiye'nin imajı pek iyi değil. Öte yandan Türkiye'de de fsviçre'nin imajı kötüleş- • Üç yıl boyunca ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere, her yıl iki kez Türkiye'de îsviçre haftalan düzenlenecek. Bu haftalann ilki yann îstanbul'da başlıyor. Bu hafta kapsamında iki gün sürecek bir hukuk kolokyumu, Uluslararası Îsviçre Ticaret Odalan Birliği Kongresi, Îsviçre Saatleri Sergisi ve "Commedia dell' Arte" tiyatro gösterisi düzenlenecek. meye başladı. Bu gerçeğı görünce der- nek olarak. "Karşuıkh olarak bozulan bu imajı düzehmeye çahşaum" dedik. Der- ken, bu Îsviçre haftası fikrini üç yıla yay- maya karar verdik. Böylece, bu üç yıl içinde her yıl ilkbaharda bir hafta, sonba- harda da bir hafta süreli olmak üzere et- kinlikler yapmak için bir proje hazırladık. -"ls\içre_. Îsviçre '97" sloganı nasıl or- tayaçıkn? POFFET - Bunu, bizimle birlikte çalı- şan halkla ilişkiler kuruluşu buldu. Gele- cek yıl "Isviçre— Îsviçre '98", sonraki yıl "lsviçre™ Isviçre '99" olacak. llketkınlikler 9 mayısta'(yann) başlı- yor. Öncelikle bir kongre yapılacak. Bu, Uluslararası Îsviçre Ticaret Odalan Bir- AndreFaivet liğı Kongresi olacak. Bütün dünyadan Îs- viçre Ticaret Odalan temsilcileri İstan- bul'daki bu kongreye gelecek. Geçen yıl böyle bir kongre Dublin'de yapılmıştı. Et- kinlikler kapsamındaki bir başka olay modern saat sergisi. Pek çok lsvıçre saat markası bu sergıde yer alacak. - Bunlar hangikri? POFFET - Patek Phillipe, Omega, Ze- nıth, Audemars Piguet, Corum, Caran d'Ache, Bulova gibi markalar geliyor. Bu, şık, kibar bir butik sergisi olacak. A- ma esas olarak üçüncü etkinliğimiz çok anlamlı ve önemli. Türk Medeni Kanu- nu, Îsviçre Medeni Kanunu'ndan ahn- mıştır. Bu bağlamda 9 ve 10 mayıs gün- leri bir hukuk kolokyumu düzenliyoruz. - Gelecek etkinlikler içinde neler var? FAIVET - Para bulabilirsek bir antik saat sergisi düzenlemeyi planlıyoruz. Bu sergide Isviçre'nin Osmanlı tmparator- luğu için yaptığı saatler sergılenecek. Dönelim mayıs ayı etkinliklerimize... Hukuk kolokyumunun hemen ardından "Commedia delTArte" gösterisi yapıla- cak. Bu, kökü 16. yüzyıla dayanan, do- ğaçlamalı maskeli güldürü tiyatrosu adı da verilen bir tiyatro türü. Halka hitap etme, serbest konular işle- me ve ileri bir tiyatro tekniğine sahip ol- ma özelliği taşıyor. - Bu gösteri nerede olacak? FAIVET - Harbıye'dekı Askeri Müze salonunda... Ben hukuk kolokyumu üze- rine bazı şeyler söylemek istiyorum. Is- viçreli ve Türk hukukçular, uluslararası forumlarda yıllardır karşılaşıyor ve görüş alışverişinde bulunuyorlardı. Ancak, böylesine ortak bir kolokyuma katılma- mışlardı. Bunun Türkiye'de demokratik- leşme süreci ve hukuk düzenine katkıla- n olacagı düşüncesiyle düzenlenmesi fık- ri çok çekici geldi. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Yeni KavramlarSiyasal yaşamın böylesine seviyesizleştiği bir baş- ka dönem anımsamıyorum. Inanılmaz pişkinlikteki bir siyasetçi kadrosu, ülkeyi koşar adım demokrasi dışı yollara doğru itiyorlar. "Kanundan kaçma"y\ bir ma- rifet sanan ve bu yolu sürekli bir biçimde kullanan ki- mi siyasetçileri gördüğüm zaman, inanın midem bu- lanıyor. Bu insanlara sevecen bir biçimde yaklaşma ve hoşgörülü olma konusundaki çabalanmı sürdür- mem gitgide zorlaşıyor. Işte bu nedenlerle bugün Türkiye'nin güncel sorun- lannın bir ötçüde dışına çtkarak, yeni bir kavram üze- rinde durmak istiyorum: "Sübsidıarite." Sübsidiarite kavramı, yeni bir kavram olmasına kar- şın, yakın gelecekte çok tartışılan bir kavram olmaya aday. Daha önce Beril Dedeoğlu'nun doktora tezin- de rastiadığım bu kavramla yeniden tanışmam; be- nim Atatürkçülük anlayışımı bıraz yumuşak bulduğu için, sadece bu konuda anlaşamadığımız, fakat çok sevgi ve saygı duyduğum Prof. Halil Nadaroğlu Ho- cam'ın, bu sütunda çıkan bir yazım dolayısıyla benı araması vesilesiyle oldu. Yerel yönetimlerin çok ciddi sorunlar oluşturabile- ceği konusundaki endişelenmi dile getırdiğım o yazı sonrasında beni arayan hocam, sübsidıarite konu- sundaki görüşlerimi sordu. Bu konu hakkında yeter- li bilgim olmadığını ifade edince, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği için kendı başkanlığında bir komısyo- nun yaptığı bir araştırmayı göndermek lutfunda bu- lundu. "Mahallı idarelenn Yeniden Yapılandınlması" başlığını taşıyan ve bir "yerelyönetim reformu" nite- liğindeki bu rapor, gerçekten büyük bir emek ürunu ve benim açımdan çok öğretici oldu. Şimdı sizlere ak- taracağım bilgileri de bu rapordan edindım. Prof. Ruşen Keleş'in "Yehnden Yönetim ve Siya- set"adlı çalışmasında, "yerellik" ya da "hizmette hal- ka yakınlık" olarak tercüme etti'ği sübsidiarite (subsı- diarity) kavrarm, "ikincil olma" ya da "tali dunımda bu- lunma", ya da "yedekte olma" anlamlarının yanı sıra "destek verme", "yardım etme" vb. gibi anlamlan da içeren bir kavram olduğu için, Ingilizce ve Fransızca yazılışlarının Türicçe okunuşunu" kullanmayı yeğle- mişler. Umut ediyorum ki kısa bir zaman içinde, bu kavramı Türkçe'de en iyi bir biçimde ifade edecek sözcüğü türetiriz. Kavramın nrtelığinın net olarak belirtilmemesine kar- şın, ilk kez Maastricht'te imzalanan "Avrupa Bihiği Antlaşması"rnn 3. maddesinin "b" bendinde kullanıl- dığını görüyoruz: "Topluluk bu antlaşma ile belirlenen yetkiler ve kendisine verilen amaçlar çerçevesinde hareket edecektir. Topluluk, kendi mutlak (münhasır) yetki alanına gır- meyen alanlarda, sübsidıarite prensibine uygun ola- rak, ancak öneri/en ey/emın amaç/an üye devletler ta- rafındanyeterince sağlanamadığı ve dolayısıyla, öne- rilen eylemın derecesi veya etkileri sebebiyle Toplu- luk tarafından daha iyi sağlanabileceği durumlarda harekete geçecektir. Topluluğun herhangi bir eylemi, bu antlaşmanın amaçlannın sağlanması için gerekliolan düzeyin öte- sine geçemeyecektir." Aslında sübsidiarite ilkesinin ilk kez (adı verilmek- sizin), Türkiye'nin 21.11.1988'de katıldığı, 15 Ekim 1985 tarihli "Avrupa Yerel Yönetımler Özerklik Şar- -ö"nın 4. maddesinde yer aldığını görüyoruz: "Kamu- sal sorumluluklann uygulanması, genel olarak ve ter- dhen, vatandaşlara en yakın makamlara bırakılmalı- dır. Bir sorumluluğun, (yanı bir faaliyetin, ışin) başka birmakama (yahut kuruluş veya kademeye bırakılma- sında), işın vüs'ati, cinsi, etkinliği ve ekonomının ge- rekteri göz önünde tutulmalıdır?" Maastricht'te zikredilmesine karşın, sübsidıarite kavramının karmaşıklığı, Avrupa Konseyi'ni bu konu- da bir şeyler yapmaya sevk etmiştir. Ve bu koşullar altnda "Avrvpa Konseyi Yerel ve Bölgesel Makam- lar Komitesi" sübsidiarite kavramına netlik kazandır- mak için bir komite kurmuştur. Doğrusu istenirse, bu komitsnin çahşmalan da kavramı netleştirme konusunda yetersiz kalmıştır. Ra- porun sonuç bölümünde şu ifade yer almaktadır: "Yerel özerkliğin mümkün olduğunca geniş tutul- masını doğrulayan çeşitli sebepler vardır. Şöyle kı; - Sınıriar açılmaktadır. - Modem toplumlar karmaşık ilişkiler içindedir. - Merkezi devletin müdahaleciliği artık sınıriıdır. - Vatandaşlar kendilenyle ilgili alınacak karariara iştirak etme özlemi içindedir." Odalar Bıriiğı'nin raporunda, bu komitenin raporu özetlendikten sonra, bu konuda belli başlı hukukçu- lann değeriendirmelerine de yer verilmekte ve aşağı- daki "sonuç'a ulaşılmaktadır: "Yukandaki açıklamalar da gösteriyor ki; sübsidi- arite ilkesinin hemen uygulanması, gelişmiş ülkeler- de bile kolay değildir. Türkiye gibi üniteryapıdaki bir devlette ise bu türbirsiyasi tercih için günümüzde- ki ortam; siyasal, toplumsal ve iktisadi iklim, elverişli gözükmemektedir. Ahcak yapılacakyeni düzenleme- ierde, böyle bir ılkenin (variıgı henüz belirsiz de olsa) göz önünde tutulmasında yarar vardır." Rapor için, Sayın Nadaroğlu'na teşekkür ediyorum. ESKİ MALÎ ŞUBE MÜDÜRÜ HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ Güngör: Refah Partisi rejimle kavga ediyor >BARIŞDOSTER ;! Eski Istanbul Emniyet Mü- idürlüğü Mali Şube Müdürü f.Salih Güngör, Türkiye'nin J durumunu hiç iyi görmediği- -ni belirterek "Refah Partisi ' rejimle kavgalı. Siyasette yal- . nızca kadrolaşma peşinde. < Erbakan, hacca 25. kez gide- ' rek şimdiye kadar hacca hiç . ghmeyenlerin hakkını da ye- ! di, bu yüzden onlarla helal- ' leşmesi gerekir. Bu konuda ' öncetik hacca hiç gitmeyenle- ' reverilmelLSiyaseteşittirya- . lan, yalan eşittir siyaset ol- : muş" dedi. ! Güngör, Susurluk olayının ! kapatılmaya başlandığını, ; birkaç günah keçisi buluna- ; rak her şeyin onlann üzerine I yıkıldığını söyledi. ; 24 Aralık 1995 genel se- ; çimlerinde ANAP'tan Çan- •km milletvekili adayı olan, kaybettikten sonra bir süre özel bir TV kanahnda prog- ram yapan ve günlük bir ga- zetede yazan Güngör, şimdi Alfa Güvenlik Araşünna fir- masında fikri ve sınai mülki- yet haklannın korunmasına çalışıyor. Siyasete girdiğine, siyase- tin gerçek yüzünü gördüğü için pişman olmadığını, va- tandaşın 'hesap sorması, oy- laruun takipçisi olması' ge- rektiğini vurgulayan Salih Güngör şunlan söyledi: "Kimsenin beğenmediği, yalnızca bunalım getiren bu sistemi sürdürmek anlamsız. MiuetvekiDeri bağımsızdeğiL Liderler sultası var ve liderler kendi secicilerini seciyor. Yal- nızca lidere bağlılık aranıyor. Partij'e veUdere ne kadar hiz- met eder, neleri görmezden gelir anlayışryla devlette kad- rolaşıuyor. Gençler, kafast ça- hşanlar, önce ülkesini düşü- nenler siyasete kazandırü- mazsa bu böyle gider." Türkiye bütçesinin iki ka- tı olan kayıt dışı ekonominin bürokrat ve politikacılan sa- tın aldığını, parası olanın ku- ralı koyduğunu anlatan Gün- gör şöyle devam etti: "Borsamız spekülatif ka- zançta dünyanın büyük bor- salaruu geçtL Dürüstlük ga- ripseniyor,enayiUkolarak gö- rülüyor. Donkişot olmak la- zım. Hırsızlar, namussuzlar çok örgütlü; dürüst ülkesini seven insaniar ise örgütsüz. YanL örgütlü azınlık. örgüt- süz çoğunluğu yönetiyor." Salih Güngör, Susurluk olayının kapatılmaya başlan- dığını,'birkaç günah keçisi bulunarak her şeyin onlann üzerineyılaldığuu' ifade etti. Ülkesini çok sevdiği için siyasete yeniden dönebilece- ğini kaydeden Güngör, "Ön- ce ülkesini düşünen, ulusal çı- karlan bireysel çıkaıiann önünde tutan, Misak-ı milli sınuianna bağh, insan hakla- nna saygıh ve dürüst bir par- tide yer alınm. Böyle bir par- ti gerekli ve gerçekleşeceğine inanıyonım" dedi. CHP'li kadınlar el emeklerim sergiliyor CHP Fatih İlçe Kadın Kurulu tarafından hazuianan el emeği ürünler, ilçe merkezinde düzen- lenen kermeste sabşa sunulmaya başlandı. CHP Fatih Kadın Kurulu Başkanı Cevriye Selma Baysal, Fatih ilçesinde bu tür kermesleri geleneksel hale geürmek istediklerini belirterek, "Bi- zim amacımız, kaduılanmızm ne kadar üretken olabileceğini göstermek" dedi. Fatih'te yakala- nndaki Atatürk veCHP rozetlerinden dola\ı sözlü saldınlara maruz kaldıklannı önesüren Ba>- sal, "Fatih yalnız MGK'de ele alınan insaniann değil, bizim de Fatih'imiz, bu yüzden yaşadığn mız yere sahip çıkacağız" diye konuştu. (Fotoğraf: İPEK YEZDANÎ) Yetkililer harekete gecti Jandarma zoruyla kızamık aşısı SAMSUN (Cumhuriyet) - Kızamık salgıru sonucu 7 çocuğun yaşamını yitirdiği Samsun'un Vezirköprü ilçesinin Tahtaköprü köyünde. aşıdan kaçınlan çocuk- lara, jandarma kuvvetlerim'n gözetiminde aşı yaptınl- dı. Salgını haber vermediği gerekçesiyle Tahtaköprü Köyü Muhtan Ahmet Pekşen hakkında da soruşturma başlatıldı. Gerici çevrelerin "kısırlık yapıyor" şeklindeki pro- pagandalannın etkili olduğu Vezirköprü ilçesinin Tah- taköprü köyünde sağlık ekipleri 24 saat hizmet veri- yor. Bir ay içinde 7 çocuğun ölümü üzerine köyde ai- leleri tarafından aşıdan kaçınlan 150 çocuğa jandar- ma gözetiminde kızamık aşısı uygulandı. Kızamık aşı- sı için çocuklannı köy meydanına getirmeleri isteni- len vatandaşlar, "Çocuklanmızı cahilliğiınize kurban ettik. Fakirlik ve cahillik çocuklanmızuı ölümüne ne- den oldu. Pişmanız. Keşke. bu olaylan yaşamasaydık" diyerek üzüntülerini dile getirdiler. Vezirköprü Kaymakamı Tayyar Şaşmaz, köyde bu- lunan 400 çocuğun sağlık kontrolünden geçirildiğini ve bu çocuklardan 106'sında kızamık vakasına rastla- nıldığını belirterek şunlan söyledi: "Olay, tamarnen kontrol altuıa ahnmışür. Son 3 gün içinde 100 milyon liralık ilaç yardmunda bulunduk. Köyde sağhk çahşmalannın yanı sıra eğitime vönelik çahşmalara da başlayacağız. tlçeye olan uzakİığı göz önüne alınarak köyün yolu yaptınlacak. Diğer köyler- de de çalışnıalara başlayacağız." Kaymakam Şaşmaz, salgını haber vermediği gerek- çesiyle muhtar Ahmet Pekşen hakkında soruşturma başlatıldığını belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear