23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA*FA CUMHURİYET 6 MAY1S 1997 SALI OLAYLAR VE GORÜŞLER 5+3 mü, 8 mi, 9 mu? Kinsenin, ama hiç kimsenin, vatandaşın aklını kanştırmaya, tojlumun geleceğini karartmaya; din okullanna gidenleri inaıçlı ve ahlak sahibi, öbürlerini inançsız ve ahlaksız olarak görtermeye; din elden gidiyor korkusunu yaymaya; ben senden daia inançlıyım, daha Müslümanım demeye; inançlan güncel ve »iyasal çıkarlar için kullanmaya; inançlan koalisyon pa^rlığına dönüştürmeye ve eğitsel konulan yolsuzluklar gibi olcubittiye getirmeye hakkı yoktur. Pıof. Dr. RIFAT OKÇABOL E ğitimde 5^-3 saptırma- sından, Susurluk çık- mazından, yargısız in- fazlardan ya da bıleme- diğimiz bir nedenle yü- reğimız daralıyor, başı- mu ağnyor, midemiz bulanıyorsa ne yapınz? Üfûrükçüye (!) sığınınz, ko- cakırı ilacına başvururuz ya da bir he- kirre gideriz. Cfıirükçü. hangi dine bağlıysa üfü- rûği o ınançtan kaynaklanır. Hınsti- yan üfurükçü Musevi dinine göre üfürmez. Üfürükçülük, hemen her dinde yasaklanmış olsa da üfüre üfü- re kazanılmış bır alışkanlıktır, bilim- sel bir yanı yoktur. Kocakan ilacına başvurduysak, ilaç. yaşanılan yörenin yerel özellik- lerini taşır. Çöldeki bir kocakannın ıh- lamur iç. ceviz yaprağını kaynat ağn- yan yerine sar, nane limon kaynatıp iç diyecek olanaklan ve görgüsü olma- dığmdan. olsa olsa "Falanca yılanın kurutulmuş derisini ka> natıp iç", "Fi- lanca kaktüsün yaprağını u>gun yeri- ne baör" biçıminde önenlen olacak- tır. Kocakan ilaçlan bır birikim so- nunda elde edilmiş bilgileri içerse de bu bilgiler bilimsellik süzgecınden geçmediği ıçin evrensel değildir. Oysa, bir hekıme gidersek, bu he- kim tıp eğitimi gördüğünden. Türki- ye'de de olsa ABD'de de olsa, Papua Yeni Gine'de de olsa üç aşağı beş yu- kan aynı yöntemlerle derdimizi ınce- ler ve bulgulara göre iyileştirme yol- lan dener. Hınstıyan hekımle Budist hekimin, Müslüman hekimle dınsız hekimin, ya da Zerdüşt'le berduş he- kimin yaklaşımlannda (hekjmin de- neyimi, ek bilgilenmesi ve tedavıde kullanabileceği kimi kültürel değerler dışında) belirgin bir aynm yoktur. Eğitimin bır boyutu, hekimlikte ol- duğu gibi, her yerde geçerli olan. ev- rensel bilgı ve becenlerin kazanılma- sıyla ilgılidir. Ilkçağda günlük yaşam- la iç içe olan öğretim, göksel dinlerin etkinlik kazanmasından sonra salt dinsel öğrctime dönüşmüştür. Din ki- taplannın ezberlenmesi eğitim olarak algılanmıştır. Batı toplumlan bu öğre- timden 12-13. yy'larda uzaklaşmaya başlamış, Osmanlı'da ise bu değişim ancak 18. yy'ın son yıllannda askeri okullarda, 19. yy'm ikinci yansında da sivil okullarda başlamıştır. Artık hiçbir toplumda eğföınin temel nheli- ği toplumun inanç sistemine göre de- ğildir. Toplumlar genellikle değişik inanç gruplanndaki insanlardan olu- şur. Toplumlarda hangi dinde olursa olsun dinibütün insanlar olduğu gibi dini inançlan olmayan ya da göksel dinler dışında inançlar taşıyanlar da bulunabüir. Eğitim herkesi ilgüendir- diğinden eğitimin bir inanca bağlı ol- ması söz konusu değildir. Çünkü eği- tim değişmez, dokunulmaz ve tarnşıl- maz bilgilere ve değeıiere dayah değil- dir. Eğitimde öğretılen/öğrenilen bıl- gıler, tûm dünyada geçerli olup kabul gören, ancak tartışılabilen, eleştinle- bilen, denenip uygulanabilen, yenisi ve daha doğrusu bulunduğunda deği- şebilen bilgiler'dir. Hemen hemen her on yılda, geçmişte üretilen tûm bilgi- lerin birkaç katı bilgi üretildigi görül- mektedir. Eğitim, bu bilgilerin öğre- nilmesi/öğretilmesiyle ilgihdır. kişı- lerin bu bilgileri okul dışında ve okul bittikten sonra da yaşam boyunca öğ- renme becerisi kazanmasma yönelik- tir. Eğitim toplumda yaşayanlann inançlannı, dinlennı öğrenmelerini engellemez. Herkesin istediği dini öğ- renmesi bir haktır. Her ülkede insan- lara istediklerini öğrenme hakkı tanı- nır ve bunun yollan da sağlanır. Eğitimin ikinci bir boyutu toplum- sal amaçlar'la ilgilıdir. Her ülke top- lumsal birttk ve beraberliğini sürdür- me doğrultusunda eğitim verir. Eğı- tım sistemınde aynlıkçılık savunul- maz. Laik devlette şeriatçı eğitim ve- rilmez. Kapitalist ülkeler sosvalist öğ- retiye,sosyalist ülkeler de kapitalist öğ- retive öncetikvermez. Ancak. demok- ratik ülkeler vatandaşlannın başka, değerieri öğrenmesini de engellemeye çalışmaz. Birey, toplumsal amaçlar doğrultu- sunda yetıştirilır; ona din. ahlak ve ge- lenek gibi toplumsal değerler de ak- tanhr. Toplumsal değerler. çağdaş toplumlarda beyin yıkama ve kogul- landırma yoluyla değil, toplurhûn es- tetik ve duygu zenginliği içinde ya- şamla tûm değerlerin doğal etkileşimi sürecinde kazanılır/kazandınlır. Eğit- sel programlar hazırlanırken toplu- mun inançlan, gelenek ve görenekle- ri gibi pek çok etken göz önüne alınır. Bu etkenlerden hiçbiri tek başma be- lirleyıci nıtehkte olmaz. Toplumlar sürekli olarakdeğişip ge- lişmektedir. Değişmeyenve gelişmeyen toplumlar tarih sahnesinden silinir. Eğitimin bir görevi, değjşimi olunılu yönde ve en azzararla sürdünneyeyö- neliktir. Kımi zaman gelışen yeni dü- şünceler, gelenek ve göreneklerle uyuşmasa da öğretilir. Örneğin, geç- mişte aile içinde tek otorite olan ba- ba, bugünün anlayışında eski otorite- sini yitirme durumundadır. Günümüz toplumlannda kadın-erkek hatta ço- cuk eşitlığı söz konusudur. Çağdaş eğitim demek. bir bakıma günü yaka- layan. gelenek ve görenekleri bugürie ve geleceğe dönüştürebilecek eğitim demektir. Eğitimin bir başka boyutu "birey"le ilgilidir. Her bırey doğuştan kendine özgü kişısel özellıklerle doğar. Başka olanaklar sunulmadığında, kırsal yö- rede doğan bir çocuk ya çoban olur ya ırgat; mafya içindekı birey mafyacı, balıkçı çocuğu balıkçı olur. Çocuğu marangoza gönderirseniz berber ol- maz.. marangoz olur. Çocuğa maran- gozluğu. berberlığı, terzıliği tanıma olanağı verirseniz çocuk kendi isteği ve yeteneğine uygun bir seçim yapa- bilır. Eğitimin bireyle ilgili işlevi. her bireye yeteneklenni ortaya çıkarma ve geliştırme olanağı vermesidir. BM (Birleşmış Milletler) örgütü- nün bir yan kunıluşu olan UNES- CO'nun öncülüğünde 1950'li yıllarda temel eğitim kavramı gelişmeye baş- lamıştır. Önce yetışkinlenn. analann, babalann, ûretıcilerin sorumlu, etkm ve yetkın birer vatandaş olarak toplum yaşamma katılabilmeleri ıçın gereksi- nim duyulan temel eğıtim, kısa bir sü- rede çocuklar içın de gerekli görül- meye başlanmıştır Bireyin 18 yasına kadar çocuk sayıldığı, çocuklann ve yetişkinlerin öğrenme haklanna saygı duyan ve bunu gerçekleştirmeye çah- şan toplumlaria; birevin psikoktjikge- lişimini, kendini taıumayı, kendi öz«4- liklerinegöredoğru seçim yapmayı yü- lar süren bireğitim sonunda becerebil- digini anlayan toplumlar en az sekiz yıHık temel eğitime hı/Ja ve yıllar önce geçmişlerdir. Çocuk, ancak bu sürede kendi diline, aklına ve davranıslanna sahip olabilmektedir. Eğitim sürecı sorgulamaya, tartışmaya ve araştırma- ya dayanmayan toplumlarda 8 yıllık süre bile yeterh olrnamaktadır. Lıse son sınıfa gelmiş, ÖSS-ÖYS aşama- sında olan öğrenciler içinde hâlâ ne yapacağını bilmeyenlerin varlıği, ez- bere dayah bir süreçte 10-11 yılın bi- le kendini tanımaya yetmediğınin gös- tergesidır. Eğitimin temel özelliği cinsiyet, ınanç ve etnik kökene bakmaksızın herkese eşit olanaklar sunmasıdır. Zo- runlu eğitim. devletin vatandaşlanna karşı bır yüklenimde (taahhütte) bu- lunması, bir bakıma "Siziere şu kadar süreyle eşit, esTensel ve herkesin kul- lanabileceği bilgilervereceğun" deme- sidır. Temel eğitim süresinin uzaması ve kesıntısız olmasının, ınsanlann inanç- lanna yönelik bır yanı \e bır amacı yoktur. Eğitim insanlann inançlann- dan bağımsız, her inanca eşit derece- de saygılı bir olgudur. Türkiye'de ya- şanan sıkıntı, Idmilerinin, çeşitli ne- denleıie eğitimi inançlanna endeksle- meye kalkmalanndan. ya da inançlar- la o>na>arak öğrenim düzeyi düşük kirJeleri etkileme çabasından doğmak- tadır. Bir inanca dayalı eğitim başka ınançtakilen dışlar. Bir "eğitiınci" bu- nu savunamaz. Din öğretımi ise deği- şik bir olaydır. Kişıye yönelik. kışisel bir olgudur. Kışı, bugûn şu ınançta, yann başka bir inançtaolabılir Bu ne- denle ergin kişi istediği dini istediği za- man ve istediği derinlikte öğrenebilir. Okullara zorunlu din dersi ko\ mak o inançta olmayanlara bir dayatmadır. Laik bir devlet bunu vapmaz. Yapa- caksa her inanca uygun zorunlu ders- ler açar. Seçmeli din bilgisi dersi tabii ki olabüir. Din bilgisi dersi başka, Ku- ran dersi başkadır. Din bilgisi dersin- de dinler, inançlar, tarikatlar hakkın- da bilgi verflir. Bu bilgilertarbşıhr, eleş- tirilir, birbhieriyle karşılaştı nlabilir ve bu ders "eğitimin" bir parçası olabi- lir. Kuran ise tartışılama) an. eleştirile- meyen, olduğu gibi kabul edilen bir din kitabıdır. Din eğitimi olmaz, din öğre- tilir. Belli olgunluğa gelmiş Idmseier bu Öğretime katıldıklannda Kuran'ı bugiinkü yaşam koşullan içinde anla- yıp yorumlas abilme yetisine ulaşırlar. Yeterlı olgunluğa enşmemış kımse- lerle yapılan din öğretimi o kışilen, papağanlaştınr, öğretıcınin bır kopya- sına dönûştürür; onlara kendilerine öğretilenlen yineleme (tekrarlama) becerisi dışında bir şey kazandırmaz. Eğitimin amacı öğretmenin kopyasını üretmek değil, onlarda öğretmeni aşa- cak bilgi ve düşünce sistemini geliştir- mektir. Yûzyıllardır dindar olarak bilinen toplumlann büyük çoğunluğu. okul- larda herhangi bir dini öğretime katıl- madan aile ve yaşam içinde dinsel bil- gileri almışlardır (Osmanlı'da okula gidenlerin yüzdesinı düşünün), ve al- maktadır. Bu bilgiler insanlan dindar yapacak düzeyde olup din adamı ola- caklar için yetersızdir. Toplumlar var okhıkça din olgusu ve din adamı ge- reksinimi de var olacaktır. tnsanlar 8 yıl değil 10, 11 yıl süren eğitim son- rasında da ımamlık mesleğıni seçe- cektir. Okullarda din adamı yetiştiri- lebilir, ancak bu okul, temeleğitimden sonra ve bunun dışında olur. Din ada- mı yetiştiren devlet > a da cemaat okul- lan, "din adamı" yetiştirir, devlet dü- zenine karşı düşüncede insanlar yetiş- tiremez; insanlan inançlanna göreay> ncı değil, bütün inançlan kucaklaya- bilen sevecen ve hoşgörülü insanlarye- tiştirir. Kimsenin ama hiç kimsenin. vatan- daşın aklını kanştırmaya, toplumun geleceğini karartmaya; din okullanna gıdenlen ınançlı ve ahlak sahibi. öbür- lerini inançsız ve ahlaksız olarak gös- termeye; din elden gidiyor korkusunu yaymaya; ben senden daha inançlıyım daha Müslümanım demeye; inançlan güncel ve sıyasal çıkarlar için kullan- maya; inançlan koalisyon pazarlığına dönüştürmeye ve eğitsel konulan yol- suzluklar gibi oldubıttıye getirmeye hakkı yoktur. 8 yıllık eğitim konusu bugünkü Cumhurbaşkanf nın partısinin çoğun- lukta olduğu Meclis'te 1972'lerde ka- bul görmüşrür. O Meclis'in hüküme- ti meslek ortaokullannın kapatılması karannı almıştır. Bu karann inançlar- la ilgili hiçbir yanı yoktur. 1974 yılın- da toplanan 9. Milli Eğitim Şûrası ezi- ci bir çoğunlukla 8 yıllık eğitimi be- nımserken Ecevit-Erbakankoalisyo- nu iş başındadır. Bu kararlarda, bu be- nımsemede 5+3 anlamı yoktur. Bu- güne kadar 8 yıllık eğitim uygulanma- mışsa, bu. kimilerinin talihsız bir bi- çimde savTinmaya çalıştığı gibi ekono- mık nedenlerle ilgili değildir. Yargısız ınfaz katıllenne milyarlar harcayan, hayali ihracatatrilyonlarbırakan, yol- suzluklar nedenıyle trilyonlar kaybe- den, ölü yatınmlara trilyonlan teşvik primı olarak veren, iki katrilyona va- ran kayıt dışı ekonomiyi vergılendir- meyen, ışadamlanndan yeterlı vergi toplamayan bır devlet ıçin 8 yıllık eği- time geçişin ekonomik faturası önem- lı değildir. Aynca, ekonomik kalkınmanın eği- time yapılan yatınmla doğru orantılı olduğu, eğitim düzeyi arttıkça gelir düzeyinin de çoğaldığı ve ekonomik kalkınmanın hızlandığı bilinen bir gerçektir. Yeni araştırmalar da toplu- mun büyük çoğunlukla kesintısiz 8 yıllık eğitimden yana olduğunu gös- termektedir. Aileler, çocuğunun, 5 yıl yenne 8 ya da daha uzun süre eğitim görmesi du- rumunda daha bilgili ana, baba ve va- tandaş olacağının bılincindedir; orta- lama öğrenim süresinin 3.5 yıl yerine 8.5 ya da 9.5 yıl olması durumunda nasıl bir toplum olacağımızın ayn- mındadır, Herkese daha çok ve eşit olanaklar sunduğu için demokfatiktır. 180 ülkenin gerisinde kalmamızı gi- dereceği ve insanımıza yeni ufuklar açacağı için de çağdaş bir uygulama- dır. PENCERE Karine!..Flash TV geçen haftanın sonunda basıldı... Baskının iki ayağı var... İstanbul'da Tepebaşı'nda konuşlanan Flash.- TV'yu silahlı bır çete bastı; ortalığı kurşun yağmu-* runatuttu; çalışanları tartakladı; yayın aygıtlannı kı-' np döktü; ellerinı kollannı sallaya sallaya kayıpla-' rakanştı. •' Baskının ikinci ayağı Bursa'da gerçekleşti; bu" kez hedef Flash TV' nin merkeziydi. TV'yı basan polisler resmi bir belge gösterme-^ den Flash'ın kapısına kilit vurmak istediler; yayını< engellediler. Eşzamanlı iki eylem, iki baskını yapan iki ayağın bir başa bağlandığının karinesidir. ; • "Karine" Osmanlıca bir sözcüktür; hukuk kav- ramıdır; ikiye ayrılır: ^ Yasal karine.. "; Fiili karine.. Flash TV'nin "Çillerailesi"neyönelik yayınındanH sonra istanbul'da silahlı çete, Bursa'da polisçe eş-" zamanlı olarak basılması, hukukta "fiıli karine" sa-.' 'yilır. Hem mafya hem devlet örgütünün içinde iki aya-' ğı birden kullanabilen baş, kimin başı?.. • Işçi Partisı (İP) Genel Merkezi, "Susuriuk Rapo-' nv"na karşı bır "Alternatif Rapor" yayımladı. Rapordan bir alıntı: "Susuriuk Komisyonu çoğunluğu, Çiller ailesi-! nin sorumluluğunu örtmeye çalıştı. Oysa ÇillerVn. 1 işin başında olduğunu beliriemek son derece: önemlıdir. Çiller'ın Emnıyet Genel Müdürü ve son-"" ra Adalet ve Içişleri Bakanı Mehmet Ağar olayın 1 , içinde... Çiller'in MİTiçindeki adamlan Mehmet, Eymür ve Tolga Atik olayın içinde... Çiller'in baş-. müşavıri Kamil Oral olayın içinde... Çiller'in Özell Tim Komutanı Ibrahim Şahin olayın içinde... Çil- J _ ler'in Güneydoğu'dakı ayağı DYP'lı Korucubaşı \ aşiret reısi Sedat Bucak olayın içinde... Tevfik; Ağansoy vunjlurken yanında Çiller'in korumalan , var... Çiller'in malvariığı patlamasının yeraltı gelir-; leri olduğunu bizzat TBMM Faili Meçhul Cinayet-' ler Komisyonu Başkanı, eski DYP Milletvekili Sa- _, dık Avundukluoğlu söylüyor..." (Işçi Partisi'nin' Alternatif Susurluk Raporu, Sayfa 3). Işçi Partisi'nin yayını Aydınlık dergisinin, bu ko- nuda medyadan en aşağı bir yıl ilerde olduğu söy- '• lemek, bir doğruyu dıle getirmek olacaktır; İP Ge-' nel Başkanı Doğu Perinçek "Çiller Özel Örgütü' diye bır de kitap yayımladı. • Tansu Çiller'e yönelik değeriendirmeler nedir: "Uçuk bir kadın mı?.. Yalancı mı?.. Okul müsa-.< meresinde rol yapan yapay bir oyuncu mu?.. Ne ', yaptığını, nesöylediğinibilmezbirbayanmı?.." _ Bütün bunlar doğru olmakla biriikte, olayın ar-, kasında, daha derınde, azımsanmayacak bir gü-, cün ağırlığı ortaya çıkıyor. Özer Çiller'in bu işteki rolüyle devletin içine yu- valanmış bir örgütün variığı!.. Tansu Çiller Hanım, bu gücün öne sürdüğü -ya , da deyım yerındeyse- kullandığı bir kişi olarak r tanıtlanacak?.. , . Kuşku, karineye dönüştü. , •••»",'•' JohnnieW ctionTime £ i JohnnieWalker I ActionTime I Tam 30 Kişi iskoçya Yolunda! Johnnie Walker ' Action Tıme '97ye katılma \ şansım ekje etmek için aşağıdaKi | kuponu doldurarak 25.6.1997 | larihine kadar normal veya • taahhütlü postayla . PK 6 Çelıktepe 80650 istanbul adresine göndermeniz yeterli. ' Tarafımızca yapıiacak ön I elemenın hemen ardından. I Johnnie Wa!ker Action Time ite | ilgili bilgi ve katılım formlan i adresinize postalanacaktır. '. 3-7 Eylül 1997 tarıhleri arasında ' İsKoçya'daki bu yarışa katılacak ' 30 kişi istanbul Pasha Beach'de i düzenlenecek özel bir eleme Ea jepartısiy1e belirlenecektir. •ma' •, anavatenı İskoçya'nın o harika<ip|^ında bambaşka bir heyecan * yaratıyor sizin için: Johnnie VValker Action Time! ^ ü muhteşem yarışta beş gün boyunca tam 30 katılımcıya macera dolu bir dünyanın kapıları aralanıyor. Sarp kayaların arasındaki daracık yollarda pedal çevınrken, kanoyla nehrın berrak * sularında özgürlüğün bir başka boyutuna yol alacak, dört tekerlekli motosikletınızl^~< *« asla engel tanımayacaksınız. Özel yetiştırilmiş iskoç taylanyla yarışacağınız eta^ - heyecanı daha da artıracak -^ ** • . j£ * 9 iSj?^ Hiçbir şeyi ertelemeden ve kendinizi asla kısıtlamadan hayatın tadını çıkârmaya, hazır mısınız? h% actior time Doğum Tanhı : / / Adresı : Semt'Şehır : PostaKoöu 3-7 Eylül 1997 tanhlen arasında yurtdışına seyahat yapmaya hertıangı | i r engeltntz var m ı 9 Evet I Z Hayır ZH ingılızce bttıyor musunuz'' Evet Z^ Hayır • I '8 yaşındap küçıiger bu ofganoasyona kaiıtamaz I BRITISHAlRVVAYS Dünyanın gozde havayolu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear