25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MAY1S 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLEGRO EVİN tLYASOĞLU Kıştan yaza Ankara FestivaHAnkara bu yıl on dördüncü festivalini iki kez yaşadı. Daha doğrusu ilk kez iki- ye bölünmüş bir festival yaşandı ülke- mizde. Zorunlu bayram tatili nedeniyle 15 günlük ara verilen etkinlikler uzun bir zaman dilimine yayılarak 30 martta baş- layıp 15 nisanda sona erdi. Ikinci tur, 30 nisanda başlayıp 15 mayısta sona erdi. Ara vermekle yoğunluğun dağılabileceğini düşünmüştüm. Oysa yöneticiler bu yılki festivalin şimdiye kadar yapılanlann kat kat üstünde ilgi topladığını belirttiler. Özellüde açılış konserinde 9. Senfoni ile büyük ses getiren festivalin Ankara or- kestra ve korolannı birleştirmesi, sanat- sal olduğu kadar toplumsal bir görevi de yerine getirmişti. Basında hâlâ konuşu- lan 9. Senfoni'nin kardeşliğe çağnsı, yal- nız aydın kesime değil, tutucu kesime de konu oldu. Beethoven'e mektup yazıp yakınanlar bile televizyona çıktı. Açılış konseri Sevda Cenap And Müzik Vakfi adına, Ankara Festivali adına ve Bilkent Senfoni, Ankara Operası, Cumhurbaş- kanlıği Senfoni, Kültür Bakanlığı koro- su, TRT korosu gibi kurumlanmızın bir- leşebilmesi adına kıvanç vericiydi. Ay- nca mûzik kalitesı olarak da çak üstün bir yorumdu. Bu festivalde en ilgi toplayan olayla- nn başında Belçika Kraliyet Büyük Ar- moni Orkestrası geliyor. Genç piyanisti- miz Muhiddiıı Dürrüoğtu Demiriz'in Jon- gen adlı bir Belçıkalı bestecının yapıtmı çaldığı bu programı şef Norbert Nozy yönetmiş. tsrail'in Tnuatron DansTiyat- rosu ise yıllarca unutulmayacak izler bı- rakmış Ankaralılann belleklerinde. Genç piyanist Emre Şen sevimli kişiliği ve us- ta piyanistliği ile en parlak resitallerden birini sunmuş. Aynca İdil Biret'in onca plağını kayda aldığı şef Antoni Wit yö- netimindeki Polonya Ulusal Radyo Sen- foni Orkestrası ile çalması, GiUanOnsy'ın City of London Sinfonia eşliğindeki kon- serleri zevkle izlenmiş. Ankara Festivali 'nin açılış konserinde Jansug Kakhidzeyönetimindeki birleşik Tülsin Onay bu kez Schumann konçerto ile çıktı karşımıza. Aynı anda birçok konçertoyu birden çalabilen, pek çok sahneye çıkma olanağı bulan, dinleyicisiyle kaynaşıveren bir piyanistimiz. Cumartesi sabahki konserde de sıcacık yaklaşımı tuşlara yansıdı. Ve bir kez daha sanatçının, çalgısına özeni kadar davranışlanyla da bir bütün olduğunu kanıtladı. Lnkara Müzik Festivali'nin son etkinliği, Rönesans'ın yaşama sevincini, dünyasal aşkını, sevgiyi dile getiren şan ve klavsenin yer aldığı Barok resitaliydi. Soprano Sophie Boulin, aynı zamanda tiyatro ve dans ile uğraşan bir Fransız sanatçı. Rönesans- Barok çağlannda mimik ve jestlerin çok önemli olduğunu, bu hareketlerle sahnenin zenginleştiğini kanıtlıyor. orkestra ve korolan dinledikten sonra ay- nı zamanda tarihi bir olaya tanık olma- nm sevincini yaşamıştım. Bu kez son konserlerden ikisine katılma firsatını bul- dum. Birincisi Türkmenistan'dan gelen bir topluluğun. "Orkestra Saz"m konseri idi. Şef Mommadov'un ıfadesine göre top- luluk, ilk kez ülkesının suurlan dışında bir konser vermekte ve sanat yaşamında ilk kez bir festivale katılmaktaydı. tlginç yönü de yine Aşkabad'da verdikleri ola- ğan konserlerinin tarzını Ankara Festiva- li'ne getirmelenydi. tlk bölümünde cid- di bir yapıt, ikinci bölümünde ise popü- ler klasik müzik dağarcığının en alımlı bö- lümleri yer alıyordu. Anlaşılan halkı çok- sesliliğe ve klasik dağarcığa alışnrmak için ülkelerinde böylesi bir uygulama yap- maktalar. Aslında burada festivalin bir başka işlevi daha ortaya çıkmış oluyor: Türki cumhuriyetlerdeki yetenekli sanat- çılara şans tanımak ve onlann gelenek- sel bir festivalde yer almalannı sağla- mak. Böylece bir daha sefere "Orkestra Saz" da müsamere havasındaki parçalar yerine bir festivale yaraşır programla ge- lecektir. Topluluğun baş kemancısı son de- rece başanlıydı. Ve bizim için bu konse- rin en ilginç yönü Necfl Kizmı Akses'in 2. Senfonisi'ni seslendirmesiydi. Yıllar Karanlık yiyenler, karanlık yedirenler AHMETSAY ANKARA- Söylentilere bakmı- yorum; dayanağımız 'söykntF ola- maz; soruyu dogrudan doğnıya Kültür Bakanı'na yöneltiyorum: Bakanlığınıza bağlı bir kurumolan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or- kestrasrnın gelenekselleşmışbu- lunan 'Atatürk'ün aıusma7 ve 'tnö- nü'nünanısuıa' verdiği konserle- rin bu yıl yapılmayışında etkiniz oldu mu? Kültür Bakanı bu soruyu "Ha- yır" diye yanıtlarsa akıl ve rnan- uk yolu tıkandı demektir. Orkest- ra müdüriyeti böyle bir değerbil- mezliği durup dururken icat ede- mez. Çünkü başta CSO, bütün mü- zikçilerimiz, varlığını Atatürk'e borçludur. Atatürk olmasaydı on- lar olmayacaktı. Inönü'nün geliş- tirici çabalan olmasaydı, onlar ol- mayacaktı. Geçici bir müdüriyet, Kültür Bakanı'na 'şirin gözük- mek' için geleneği inkâr mı ede- cek? Eşyanın tabiatına aykındır bu: Hiçbir canlı, kendisini 'var' edeni *yok' sayamaz. Hayvanlar bi- le... Birileriboyuna karanlık yiyor ve karanlık yediriyor... Müziğe de sımaştı bunlar. Yûreğin sağnsından Şimdı aydınlığa dönelim ve yağ- murdan sonra panldayan iki yeni bahar yaprağını anlatayım size: Geçen hafta Gürei Aykal yöneti- mindeki CSO'nun üstün yetenek- li iki genç solistimize eşlik etmek için hazırlandığı ükprova'ya git- tim. On sekiz yaşmdaki kemancı- mız Deniz Ozasker,yommladığı Si- betius keman konçertosuyla bize unutulmaz bir 'uzun şiir' amdıt Deniz'i konservatuvarda birkaç yıldan beri izlemeye çalışıyorum. On altı yaşmdayken Pikayzen'in master sınıfina kabul edildi. Pro- vada dinlediğim Deniz Özasker, keman edebiyatının zorlu yapıtla- nndan bu konçertoyu, inanılmaz bir özgüvenle yorumluyor, yapı- tın derinindeki 'Brizra'ı yüreğinin sağnsından getiriyordu. Bu müzik, önce ağır çekimdeki bir film gibi dalga dalga üstüme geldi, sonra kıvnlarak hız kazandı ve gelece- ğeaktı. Oemens August Kiel'in korno konçertosunu 'benim' diyen kor- nocular bile pek çalamaz. Bu ya- pıt, yanşma finallerinin demirba- şıdır. On altı yaşındaki kornocu- muz Sertan Sancar, bu işi peynir ekmek yer gibi yaptı. Sertan'ın hocası olan uluslararası değerde- ki kornocumuz Mahir Çakar'a başannın gizini sordum. şöyle açıkladı: "Sertan, zortuk taıunu- yor; zorbir işe giristiğini bilmesin, daha iyi; nasıl olsa üstesinden ge- Hyor-" Önemsediğim festivalin adı 'TürldyeKorolarŞeııIiği'dir. Mü- zikal örgütlenmenin kitlesel boyut- taki odağı... Ankara'da gerçekleş- tirilen bu şenliğe geçen yıl yurdun dört bucağmdan gelen on sekiz koro katılmıştı. Bu yıl kırk koro katılıyor. Açılışı bu akşam CSO sa- lonunda yapılacak şenlikte yer alan şarkıcılan saydım. tam bin beş yüz yrtmış sekiz geneimız! Koro hareketinin yurt ötçeğînde yaygınlaşması. aydınlığın yönü- nü belirleyen önemli bir seçenek- tir. Sözüm, müzik etkinlikleri için kaynak yaratan 'sponsortara: Çok- sesli müziğe sağlanacak destek. yerinde kullanıldığı ölçüde değer kazanır. Alın size dipten gelen dev bir dalga! Bu sesi duyuyor musu- nuz? Gençlığin tam bir amatör ruhla örgütlenerek yükselttiğı bu sese kulak verin lütfen. Bu ses, Türkiye'nin aydınlık sesi... Firengiz Alizade Son yıllarda Bakû Konservatu- van'nın gelişkin düzeyini temsil eden Azeri müzikçiler, yurdumuz- daki müzik kurumlannda görev almaya baş1adı: Konservaturar- larda. üniversitelerin müzik bö- lümlerinde, opera ve bale kurum- lannda. korolarda ve oda müziği topluluklannda Azerilerin katkı- sını gözlemliyoruz. Bu değerli müzikçiler arasında, Mersin Dev- let Opera ve Balesi'nde koro şefi olarak görev yapan Firengiz Ali- zade'nin ayncalıklı biryeri oldu- ğunu düşünüyorum. Alizade, aynı zamanda yapıtla- nyla Batı ülkelerinde sanatını ka- bul ettirmiş bir besteci. Onun ya- rancı özelliğini Türkiye için bir ka- zanım olarak değerlendiriyoruz. Mersin'de müzik tutkusunu yaşa- tan kuruluşlar, büyük kentlerimiz- de her zaman göremediğimiz bir değer bilirlikte 25-28 mayıs ara- sında 'Firengiz Alizade Günleri' düzenliyor. Bu nitelikli müzik ak- şamlanna yurtdışından katılan ün- lü topluluk ve sanatçılar arasında; Bern Oda Orkestrası, viyolonsel- ci Tatyana Baranova ve İvan Mo- nigetti. soprano Bengi kpir bulu- nuyor. Etkinliklerde yorumlanacak yapıtlann önemli bir bölümünü Geçen hafta -• Gürer Aykal yönetimindeki CSO'nun üstün yetenekli iki solistimize eşUk etmek için hanrlandığı 'ilk prova'ya gittinı. On sekiz , yaşındaki kemancımız Deniz Ozasker, yommladığı Sibefius keman konçertosnyta bize unutulmaz bir 'uzunşiir' sundu. Frengiz Alizade'nin yaranlan oluş- turuyor. Kıvançla karşıladığımız bir ge- lişme daha: Ahmet Muhip-Müni- re Dıranas Vakfi, Ankara'ya bir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi ar- mağan ediyor. Pazar günü gerçek- leştirilen temel atma töreninde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Süleyman DemireL Ahmet Mu- hip Dıranas'ın cumhuriyet döne- mi şairleri arasında seçkin bir ye- ri olduğunu vurguladı. Vakıf baş- kanı Münire Dıranas'ı özverili ça- lışmalan dolayısıyla kutluyorum. önce bir büyükelçimiz yoluyla notalan- nı elde ettikleri senfoni, onlar için moder- nizmi tanımaya firsat yaratmış, yeni mü- ziğe, çağdaş anlayışa kapılan açmış. Böy- lece pek çok konserlerinde Akses'in 2. sen- fonisini seslendirmişler. Tek soluktaki güvenli yorumlan da bunun kanıtıydı. Ozellikle üçüncü bölümde bir viyolonsel konçertosuna dönüşen senfoninin den- gesi iyi korunmuş, tüm tempo ve dina- miklerine özen gösterilmişti. Ankara Müzik Festivali kapsamında izleyebildiğim son etkinlik de Barok Re- sitali başlığını taşıyordu. Rönesans'ın ya- şama sevincini, dünyasal aşkını, sevgiyi dile getiren şan ve klavsenin yer aldığı bir resitaldi. Soprano Sophie BouJin aynı za- manda tiyatro ve dans ile uğraşan bir Fransız sanatçı. Rönesans-Barok çağla- nnda mimik ve jestlerin çok önemli ol- duğunu, şarkı ve şiirin yanı sıra bu hare- ketlerle sahnenin zenginleştiğini kanıtlı- yor. Sanatçı. müzik tarihinde onun ilgi- sini çeken iki çağ olduğunu söylüyor: Bi- rincisi 17. yüzyıl, ikincisi de yirminci yüzyıl. Bu arada Fransız chanson'lan da söylemekle ünlü olan Boulin'ingenişbir dağarcığı var. Kendisine eşlik eden Freddy Ekbdberger de çalgısının ustası. Sınırlı ses kapasitesi olan bir klavsenden elin- den geldiğince, zamanına uygun sesler çı- kartb. D'Anglebertve Lambertgibi azta- nınmış erken Barok bestecilerini sunarak bir döngü yarattılar. Aslında o çağ ki Al- tın Çağ olarak anılır, ne kadar zengindir! Ispanya'dan, Italya'dan, tngiltere'den da- ha nice örnek verilebilirdi aynı gerilim- de. Önümüzdeki yıllarda bu ikiliyi yine dinlemeyi arzu ederiz. Belki daha zengin bir programla! İDSO'da Gfilsin Onay Istanbul'da Devlet Senfoni Orkestrasrm bu hafta Ionescu Galati yönetti. Toplulu- ğu çok iyi tanıyan, kapasitesini ve sınır- lannı bilen, artık bizden olmuş bir şef. ozellikle Haydn'a benzeyen, Friederich VVitt'in Jena Senfonisi'nde klasik çağın _ ^ ^ ^ ^ özelliklerinı ve zarafetini ge- rektiği gibi yansıttı topluluk. Ne yazık ki Çaykovski'nin Italyan Kapnçyosu'nu din- leyemedim. Gübin Onay bu kez Schu- mann konçerto ile çıktı kar- şımıza. Aynı anda birçok konçertoyu birden çalabilen, pek çok sahneye çıkma ola- nağı bulan, dinleyicisiyle kaynaşıveren bir piyanisti- serde de sıcacık yaklaşımı tuşlara yansıdı. Ve bir kez daha sanatçının çalgısına özeni kadar davranışlanyla da bir bütün olduğunu ka- nıtladı. Schumann'ın pıyano konçertosunda biraz daha firtına esebilir miydi acaba? Her sanatçının kendıne gö- re bir romantizm anlayışı ol- duğuna göre bunu bilemem. Oysa bis olarak çaldığı Cbo- pin Polonez iyice fırtınalı bir romantizm sergiliyordu. Ve ikinci biste sevgili hocası Saygun'un Aksak Tartılar Üstüne 12 Prelüd'den on ikinciyi çalması çok denn anlamlar taşıyordu. Konserlerimizde giderek dinleyici sayısının azalması ve yaş ortalamasının yüksek oluşu, orkestra yönetimlen- ni mutlaka düşündürüyor- dur. Daha çok ve genç din- leyici çekebilmenin sırlan nerede yatıyor acaba? Gürer Aykal ve Bilkent Örkestralan tstanbul'da Öğrenci orkestrasının 'stcak' veyalnız konseri ÖNDER KÜTAHYAU tZMİR- DEÜ Devlet Konservatuvan Sa- bancı Kültür Sarayı'nm sahnesinde bir or- kestra var; sıcak mayıs akşamında. havalan- dırması çalışmayan salonda ter döküyor ve P. 1. Çayktıv^ki'nın "Romeo ve Jüliet Fante- zi UvHtiirü''nü seslendiriyor. Orkestra iyi mü- zik yapıyor. Gürlükler doyurucu, tınılar he- yecan veici. Capulet'lerle Montague'lerara- sındakı kapışmanın kılıç şakırtılan bile özen- le yansıtılıyor. Topluluk, Karayev'in "Yıkb- nmh Yoüar" balesinden bir bölümle N. Ko- dalh'nın "GüzeDeme'> sinin ilk iki bölümün- de, Çaykovski'ye kısayla çok daha doğal ve rahat. Yanılmayın; sözünü ettigim tZDSO değil, DEÜ Devlet Konservatuvan Öğrenci Or- kestrası"dır. 16-21 yaş arasındaki genç evlat- lanmızdan oluşan kocaman bir müzik top- luluğudur bu. Şef, Prof. Kânm AHverdibe- yov değnek kullanmıyor; müziğın güzelliği- ni eliyle ve mimikleriyle aktanyor. Şu var ki hoca, emek gerektiren uzun provalarla gençleri dinletiye hazırlamış. Orkestranın beni heyecanlandıran bir yö- nü de eşlikçiliği oldu. TenorLeventGündûz, G. Donizetti "Sevi Üaa^ndan Nemorino'nun aryasını, soprano Burcu Kılıç da Rossmi "Se- vil Berberi"nden Rozina'nın aryasını söyle- di. Mithat L'z, Çaykovski'nin keman konçer- tosundan Canzonetta'yı, tromboncu Burak Ba>dar, Betin Güneş'ın Promenade'ını çal- dı. Aynca Fulya Oztunay'dan (obua). Oğuz Karakaş'tan (klarnet), Erdoğan Turanh'dan (fagot) ve Zafer Yümlü'den (korno) oluşan DEU Devlet Konservatuvan Öğrenci Orkestrası, Sabancı Kültür Sarayı'nda havalandırması çalışmayan salonda konser verdL üfleme çalgılar dörtlüsü, W.A.Mozart'ın mi bemol majör konçertosundan birinci bölü- mü yorumladı. Orkestradaki müzikçiler, bu başanlı solist arkadaşlanna tatlı ve özen do- lu eşlikler yaptı. Dinleti sırasında, bir ay önce "EgeGenç- Hk Senfoni Orkestras"nın yarattığı buruk iz- lenimleri yeniden yaşadık. Gençlerin müzi- ği artık daha çabuk öğrenişi büyük mutlu- luktur; ama içinde bulunduğumuz dönem- de konservr atuvarlardan mezun olacaklann başında gelecek olanlar kaygı vericidir. Bir senfoni orkestrasına ya da opera kurumuna gırebilmek için sınavlann açılmasını bekle- yecekler ve sürekli bekleyecekler. Çalgıla- n ellerinden alınacak; bedenlerinden bir or- gan kopmuş gibi olacak; bunalım başlaya- cak. Kimileri ekmeğini piyasada arayacak. Böylece konservatu\ar eğitimi gibi >ıllar alan bir emek heba olma yoluna girecek. Söyledıklerim dinleti sırasında bile doğ- rulandı. Öğrenciler, hocalannm çoğundan, aynı zamanda bağlı bulunduklan üniversi- tenin önde gelen kışılerinden yoksun bir sa- londa çaldılar ve yaklaşan yalnızhğı şımdi- den duyumsadılar. Yalnızlık duygusunu, geçen hafta burada ikinci ve son dinletisini veren T. Strugala da yaşamış olmalıdır; çünkü tZDSO'nun pro- va salonu, J. Brahms'ın Op. 90 fa majör 3. senfonisindeki tını yoğunluğunu kaldırama- yacak ölçüde küçüktü. Dayanılmaz sıcak yüzünden orkestra, şefin isteklenni gere- ğince yanıtlayamıyordu. Bazı aksaklıklar oldu, ikinci bölümde kopma bile görüldü. Şef telaşlı ve tedirgindi. Şu var ki bütün bunlar, sanatçının inandıncı, görkemli ve son dere- ce duygusal bir Brahms \ orumunu ortaya kc\ - masına engel olamadı. Seslendirme öylesi- ne duygusaldı ki son uygunun ardından bir süre alkışlayamadık ve bu sessizliği. içten- lik dolu bir coşku patlaması izledi. Struga- la, Rey'in 'Enstantaneler'ini de güzel ses- lendirdi, ancak son bölürn olan "Bayram"ı ağır aldı. Geçen hafta, çağdaş Türk müziğin- den yeni bir yapıtı tanımafirsatınıbulduk ve mutlu olduk. Müziğe Izmir'de başlamış olan değerli sanatçı Erden Bflgen, Nejat Başeğ- meder'in trompet ve yaylı çalgılar orkest- rası için Sinfonietta'sını çaldı. On iki ses ya- zısının, özgüratonalliğin, stereofonluğun, ye- ni tını arayışlannın. dinamizmin, gerilimin, makamsallığın ve çözümün mutlu bir ke- sişme noktası olan bu yapıt üzerinde, önü- müzdeki aylarda sanınm epey duracağız. Besteciyi candan kutlanm. Erden Bilgen yapıtı ustaca çaldı. Trom- petten elde ettiği renkler tatlı, yer yer de par- laktı, tekniği de güvenliydi. Sanatçı, son bö- lümdeki kadansı da kendisi yazmıştı. Tanık olduğumuz bütün bu güzellikler, aydınlık günlere yaptığımız yolculuğun ka- nıtıdır, ama sancılanmız da var. Işte bir ör- nek: CSO, 1952-62 arasında, Dil Tarih-Coğ- rafya Fakültesi'nin salonunda, on beş gün- de bir gençlik dinlçtisi verirdi. O yıllarda ev- rensel müzik sanatı el üstünde tutulduğun- da, kıyamet kopsa bile dinletiler aksamaz- dı. 1997'ninnisanve mayıs aylannda ise ne Elhamra ne de Sabancı, tZDSO'nın dinle- tilerine gün ayırdı. DEÜ Devlet Konserva- tuvan da kendi adının yer aldığı salonda öğ- rencilerine dinleti verdirebilmek için, çetin \e pahalı bir engelı aşmak zorunda kaldı. Bu hafta Gürer Aykal yö- netimindekı Bilkent Örkest- ralan İstanbul'un konuğu olacak. İlk konseTGalatasa- ray Liseli dokuz besteciyi içeren programıyla Lütfü Kırdar Kongre Sarayı'nda, 24 Mayıs 1997 Cumartesi gecesi 20.00'de yer alacak. Cemal Reşit Rey'in Enstan- taneler'i; Ulvi Cemal Er- löa'in Köçekçe'si, YaknıTu- ra'nın Tokkata'sı, AB Doğan Sinangfl'in Birinci Senfoni- si ve TimurSelçuk'un Mev- lana Balesi Uvertürü senfo- nik olarak çalınacak: Büknt Arel'in Mimmıana Flux I adlı elektronik yapıtı, Ah- met Yürür'ün Fareli Köyün Kavalcısı ve İlhan Mima- rojpu'nun Tract ile Yaylı Dör- dül No 4'den bir kesiti, Gey- van McMiüen'ın hazırladı- ğı koreografilerle sunulacak. Bu danslarda Stuttgart Bale- si'nden UğurSejTek'i izle- yeceğiz. Aynca tlhan Us- manbaş'ın Viyolonsel İçin Müzik 94 başlıklı yapıtını Reşit Erzin seslendirecek. İkinci konser Aykal yö- netimindeki Bilkent Sinfoni- etta'nın Boğaziçi Üniversi- tesi'nde vereceği Mozart dinletisi. 25 Mayıs 1997 Pa- zar akşamı saat 19.00'da yer alacak konser, Bilkent ve Boğaziçi üniversitelerinin Çağdaş Eğitim Vakfi'na kat- kılan kapsamında düzenle- niyor. Solist: Kemancı Ci- hatAşkm. Kayıp Dünya Jurassic Park• Kültür Servisi - Spielberg'in efekt harikası filmi 'Jurassic Park"ın devamı niteliğindeki 'The Lost World Jurassic Parc' fılminin yıldızlan Jeff Goldblum, Wanessa Lee Cuester v e Julianne Moore filmin önceki gün yapılan prömiyeri için bir araya geldiler. Önümüzdeki hafta ABD sinemalannda gösterilecek olan filmin efektleri yine Stan Winston (sol başta) tarafindan gerçekleştirilmiş. üpgenç'ten karikatür sergisi • Kültür Servisi - Kemal Urgenç'in 'Çizgisıni Kaybetmeyen Çizgiler' başlıklı karikatür sergisi 24 mayıs-9 haziran tarihleri arasında Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi'nde izleyicilerin beğenisine sunuluyor. 30 renkli ve siyah-beyaz çalışmanın yer aldığı sergi, Urgenç'in açmış olduğu 4. kişisel sergisi. Urgenç, 1990 sonrası çalışmalanna ağırlık verdiği sergisinde, günlük hayatm eleştirel bakışını, dünün ve bugünün sorunlanyla yoğrulmuş bir perspektifle ele alıyor. A • • •• • •• •••>•••• İnkılap oyku oduluI Kültür Servisi-Türkiye "nin köklü yayınevlerinden biri olan Inkılap Kitabevi, geleneksel yazın ödülünü bu yıl 'Öykü' dalında verecek. İnkılap Kitabevi'nin kuruluşunun 70. yıldönümü dolayısıyla geçen yıl başlatılan İnkılap yazın ödüllen , 1997 yılı başında roman dalında Habib Bektaş'ın 'Gölge Kokusu' adlı romanına verilmişti. Seçici kurulunu Fethi Naci, Prof. Dr. Dilek Doltaş., Pınar Kür, Füsun Akatlı, Tank Dursun K., Doğan Hızlan ve Hilmi Yavuz'un oluşturduğu İnkılap Öykü Ödülü'nün parasal karşılığı 500.000.000 TL. olarak belirlendi. Ödüle aday olacak yapıtlann daktilo ya da bilgısayarla çift aralık olarak yazılması ve 9 kopya olarak İnkılap Kitabevi, Ankara Cad. No: 95 Sirkeci- Istanbul adresine elden ya da posta ile en geç Eylül 1997 tarihine dek teslim edilmesi gerekiyor. Aday olacak yapıtlann, kitap halinde yayımlanmamış; daha önce herhangi bir yanşmada ödül almamış olması gerekirken, öykülerin daha önce herhangi bir dergide yayımlanması yanşmaya katılmaya engel değildir. Pullarla Atatürk ve Inönü • Kültür Servisi - Ankara Üniversitesı Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi salonlannda, Inönü Vakfi'nin düzenlediği 'Pullarla Atatürk ve Inönü' başlıklı sergi 24 mayıs tanhine dek izleyenlerin beğenisine sunuluyor Ressamlapdan eğffime destek • Kültür Servisi - Çağdaş Türk ressamlan v e sanat galerileri ile çeşitli kişi ve kuruluşlar tarafindan ODTÜ Öğrencılerinı Destekleme Derneği'ne bağişlanan yapıtlar, 25 mayıs pazar günü açık arttırma yoluyla satışa sunulacak. Öğrencilerin Atatürk ve cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda çağdaş bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunmak amacını taşıyan derneğin satıştan elde edeceği gelir öğrencilere burs olarak aktanlacak. Sabri Akca, Mustafa Ayaz, Avni Arbaş, Adnan Turani, Turgut Atalay, Ferruh Basaga, Leyla Gamsız, Nüshet Islimyeli, Serf Bigalı, Zeynep Eren. Turan Erol, Zafer Gencaydın, Mürside Içmeli, Ayhan Köprülü, Hayati Misman, Adnan Çoker ve Metin Yurdanur'un yapıtlan da satışa sunulacaklar arasında yer alacak. )EV ioin Mozart konseri • Kültür Servisi - Şef Gürer Aykal yönetimindeki Bilkent Sinfonietta, 26 mayıs pazar günü saat 19.00'da, Boğaziçi Universitesi'nde bir Mozart konseri verecek. Keman sanatçısı Cihat Aşkın da konserde Mozart" ın 'Türk Konçertosu'nu çalacak. Boğaziçi ve Bilkent Üniversiteleri'nin Çağdaş Eğitim Vakfi'na (ÇEV) katkılanyla gerçekleşen bu konserin geliri ile Tarabya'da bir ortaokulun tohumlan atılmış olacak. Biletler Boğaziçi Üniversıtesi Halkla llişkiler'den (263 15 40/21 16) ve Bizim Tepe'den (287 00 78) sağlanabilir. Nezihe Araz'dan Çanakkale Sayaşı kadınlarınm öyküsü • Kültür Servisi -Yazar Nezihe Araz. Kurtuluş Savaşı kadınlannın öyküsünü anlattığı "Kuvayi Milliye Kadınlan"nın ardından Çanakkale Savaşı'na katılan Türk kadınlannın öyküsünü yazmaya hazırlanıyor. Nezihe Araz, dört yıldan bu yana Kuvayi Milliye kadınlannın yaşam öykülerini eski metinlerden, yaşayanlardan ve anıtlar kitaplanndan topladığını belirtiyor. Şimdi ise Çanakkale Savaşı'na katılan kadınlann hikâyelerini duyduğunu; Avustralya'daki Çanakkale Savaşı Müzesi'nde Avustralyalı askerlerin annelerine yazdığı mektuplardan iki tanesinin içinde savasa katılan Türk kadınlardan bahsedildiğini ve bu konuda yetkili kişilere yazdığını, ancak henüz bir haber alamadığını bildiriyor. BUGtHN • AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da Çaykovski'nin 'Uyuyan Güzel' balesi, lazer-disc'ten izlenebilir. (252 35 00) • tFSAK'ta saat 19.30'da Istanbul'u fotoğraflayanlar grubu toplantısı izlenebilir. • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 19.00'da Jean Baudrillard'ın 'Tüketim Toplumu' adlı kitabının Türkçe yayımlanması nedeniyle gerçekleşecek olan yuvarlak masa toplantısı izlenebilir. • BOĞAZİÇİ ÜNtVERSrTESİ FOLKLOR KLÜBÜ'nde saat 17.30'da 'Göçmen' dans-müzik gösterisi izlenebilir. (263 15 40) • BAHÇE & BAHÇE KÜLTÜll MERKEZİ'nde saat 16.00'da 'Oğrenmeyi Oğrenme' başlıklı etkinlik izlenebilir. (449 18 84)* TtYATRO FESTtVALİ^NDE BUGÜN • AKM OdaTiyatrosu'nda saat 18.30da tstanbul Devlet Tiyatrosu'nun 'Kadınlardan Konuşahm' adlı oyunu sahneleniyor. • Aya lrini'de saat 20.30'da 'îngiliz Ulusal Kraliyet Tiyatrosu'nun 'Kral Lear' adlı oyunu izlenebilir. TtYATRO FESTtVALt'NDE YARIN • Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde saat 21.30'da Istanbul Şehir Tiyatrosu'nun 'Bir Ata Kralhğun' adlı oyunu yer alıyor. • Aya lrini'de saat 19.30'da Ulusal Kraliyet Tiyatrosu'nun 'Kral Lear' adlı oyunu izlenebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear