25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 MİSAN 1997ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVİN ÎLYASOĞLU Komonım kadife tonundaIngiLzkornıst DavidPyatt, bu hafta ts- tanbull-imüzikseverlere kornonun kadi- fe bır tonu olduğunu kanıtladı Korno, Mozart'a gelinceye kadar av törenlen ya da asken törenler için etkin kullanılan bir çalgı görevindedir. Mozart'ın babası Le- opoM ÎMozart bıie 'Av Senfonisi'nde kor- nolardsn <öpek havlaması ya da tüfek ateşlernesı seslerini duyurur. Mozart ıse bu çalg:>a solo kimliğı \ ererek, onun sa- natsal bayutlannı keşfeder. 1800 başların- da orkestraya giren komo. artık av boru- su kiml ğinden uzaklaşmış, huni biçimın- deki agızlığı ile yeni bir görünüm ve tıru kazanrrıiştır. Erato Plaklan Mozart'ın dört korno konçertosunu da David Py- att'ın solistliğınde kayda almış. Neville Marrineryönetimındekı Academy of St. Martin-in-the-Fields eşlik ediyor sanatçı- ya. Çok dengeli bir kayıt. fngıltere'de Gramofon dergisinin sunduğu 1996'nın 'genç sanatçısı' ödülûnü kazânan Pyatt, daha önce de 1988'de BBC'nin 'Yılın GençSanatçısıÖdülü'nü kazanmış. O sı- ralarda 14yaşındaymış; şimdi 22.0 gün- den ben lngiltere'nın ve Avrupa'nın ön- de gelen orkestralanyla çalmakta. Aynca EMİ içırı Rkhard Strauss'un iki korno konçertosunu da CD yapmış. Pyatt son derece alçakgönüllü. kendi- siyle banşık bir sanatçı. Bırdenbire üne kavuşan 'ne oldum' çılgmı genç harika- lardan binsi değil. Onlan da şöyle eleşti- riyor: "Müthişbirdisipliniçindeçalıştın- lan nice çocuk var. Küçük yaşta sahneve aülmanınverdiğienerji ileçabşıyorlar. An- cak müzik bir birikim meselesi. Merdi- venleri çok hızh brmanmanın zarariı yön- leri var. Biriktirerek, öğrenerek bir olğun- luğa erişmeüsiniz." Pyatt. sekiz yaşında babasının Fransız kornosu ile başlamış ışe. Evde piyano olsa pıyano çalacakmış. Oysa şimdı çok mutlu, az bulunur bir çal- gırun solısti olduğu ıçin. Ancak o da ünlü olmanın ister istemez bazı eziyetlerinı çekiyor. Emprezaryosu- nun saptadığı turne programlanna ayak uyduruyor. Her gece bir başka kentte kon- ser veren sanatçılara acıyor: "Hep yeni bir kent >eni bir otel ve valnızlık! Arka- daşaz. tek başına bir koşuşturma. İnsan kendini köksüz hissedryor. Bıkkın. yorgun bir gezgin oluyor somında. Kendini den- getemesini bilen, bu yartşa kulak asma- dan yaşayanlar daha başanlı yorumcu oluvorlar. Ben konserimi bitirir bitirmez evimin yolunu gözlüyorum." Korno da- ğarcığı oldukça sınırlı. Yirminci yüzyıl- da kornoya saldırgan sert bir kimlik ve- rildiğinden yakınıyor Pyatt. Oysa korno yumuşacık bir tınının çalgısı. Lırik özel- İiği bozulmamalı. Bu nedenle kendı bil- diği ve güvendiği bestecilere yapıt ısmar- lıyor. Deborah MoJltson. John Williams, gibı. Kornonun şarkı söyleme özelliğini unutmamak gerekjyor. Pyatt da Istan- bul'daki konserinde gönlündekı şarkıyı kornosu ile söyledi. Yumuşacık. etkileyi- cı ve tertemiz bır yorumdu. British Coun- dl'a teşekkür etmemiz gerekir böyle bir sanatçıyı lstanbul'a getirdiğı ıçin. Andrev*Greemroodyönetimindeki İD- SO da Pyatt'a güzel bir eşlik sundu. Şef Greenvvood iDSO'nun yabancısı değil. / "ngiliz kornist David Pyatt, bu hafta Istanbullu müzikseverlere komonun kadife bir tonu olduğunu kanıtladı. Gönlûndeki şarkıyı kornosu ile söyledi. Yumuşacık. etkileyici ve tertemiz bir yorumdu. A kbank Oda Orkestrası'nın bu / [ yılki dördûncü konserini şef - * A Rengim Gökmen yönetti. Orkestra, bu dördûncü konserinde ancak kimliğine kavuşabilmiş. Şef Rengim Gökmen'in başansını da göz önünde tutarak Maçka Maden Fakültesi'nde toplulugun bu yılki en başanh konserini dinlediğımizi söyleyebiliriz. Bu konserin sûrprizi Nejat Başeğmezler'in yaylı çalgüar için yazdığı bir süit oldu. Önceki Istanbul festivalinde topluluğu yönetmiş ve uyum sağlamıştı. Yine uyurnlu bir konser yönetti. Özellıkle Va- ughan NVılliams'm 5. senfonısı toplulu- gun bu yıl seslendirdiği en başanlı sen- foni oldu diyebihriz. Transandental dü- şüncenin ince işlemleri ile rahat bır yorum getirmişti Greenvvood. Flüt sololanyla Giinay Yetiz ve obua sololanvla Emin Ozistek çok başanlıydı. Konserin ilk ya- nsında Hoffineister'in viyola konçertosu- nu seslendıren orkestra üyelenmizden Tuba Ozkan. titiz bır çalışma sundu. Akbank Oda Orkestrası'nın bu yılki dördûncü konserini şef Rengim Gökmen yönetti. Oda müzıği oluşturmak belki de büyük bir senfoniden daha zor bir olay. Senfoninin kalabalık kadrosu ıçinde kim vurduya gıdebilen hatalar, son derece ber- rak olması gereken oda müziği dinleti- sinde kolay kolay kaynayıp gitmez. Oda müziğinde küçûk bir aile söyleşisi duyar- sınız. Konuşmasmı bildiğı kadar, her bi- ri bir diğerini dınlemesini de bilir bu ai- lenin içinde. Ne kadar çok bırlikte çalışıp çalarlarsa o kadar birbirlenni tanıma fir- satı bulurlar. Işte yeni yapısı, genç üyele- riyle Akbank Oda Orkestrası da bu dör- dûncü konserinde, ancak kimliğine ka- vuşabilmiş. Belki biraz daha sık konser verebilse- ler daha da kemıkieşmiş, sağlam bir ya- pıya sahip olabilecekler. Şef Rengim Gökmen'in başansını da göz önünde tu- tarak Maçka Maden Fakültesı'nde toplu- lugun bu yılki en başanh konsenni din- PORTREI NEJAT BAŞEĞMEZLER 1950 yılında doğan Nejat Başeğmezler, Ankara Devlet Konservatuvan 'nda Nejdet Remzi Atak'ın keman öğrencisi olmuş. 1972'de viyola bölümünü bitirmiş. 1971 'den beri Cumhurbaskanlığı Senfoni Orkestrası'nın üyesi. Erçivan Saydam ve Necil Kâam Akses ile armoni ve kompozisyon çalışarak daha sonra da ADK'nin kompozisyon bölümünü bitirmiş. Geçen yıl lzmir'de yapılan Eczacıbaşı kompozisyon yanşmasında 'EDCBA' başlıklı senfonik bölümü ile ikincilik alan Başeğmezler, aynı zamanda bir eğitmerj. Solfej ve armoni dersleri vermekte. Yapıtlan arasında çocuk müzikleri, sahne müziği, senfonik müzik, solo veya esjikü çalgısal parçalar gibi değişik ortamlar için yazıbnış çahşmalar var. Başlıca yapıtlan: Uvertür (1981); Armağan 1-viyola ve piyano için (1981); Armağan 2-viyola ve piyano için (1982); Senfoni (1983); Susam Sokağı Şarkılan (1988-90 yıllannda TRT'nin programı için yazılan çok sayıda çocuk şarkısı) Izlenünler-senfonik şiir (1989); 'G'-synthesizer İçin Bale Müzıği (1992); Ezgi fçin- solo viyola (1993); Ankara tçin Üç Parça-senfonik süit (1993); Kambur Cstüne Kambur-bir perdelik opera (1994); Sinfonietta-solo trompet, piyano ve yayh çalgılar için (1994); tdee Fixe- gitar üçlüsü için üç bölüm (19%); 'EDCBA'- senfonik bölüm (19%); Süit-yaylı çalgılar için (1997). lediğimizi söyleyebiliriz. VTvaldi'nin üç- lü konçertosunda Hakan Şensoy, Bahar Biricik ve Miinif Akaün'ın güzel solola- n; Bach'm re minör piyano konçertosun- da Ayşegül Sanca'mn dantel gibı işleme- leri; Grieg'in Holberg süitinde toplulu- ğun dinamizmi, konseri başanh kılan öğelerdi. Ancak her şeyin ötesinde bu konserin sûrprizi Nejat Başeğmezler'in yaylı çalgılar için yazdığı bir süit oldu. Çoksesli Türk müziği yeni kuşaklar ye- tiştirmedi diyenlerin gelip de dinlemele- rini isterdim. Rengim Gökmen'in ayn bir özenle yönettiği bu yapıtın mutlaka kay- dı yapılmalıydı. Akbank konseri ile Ba- şeğmezler'in 1997 tarihli bu son yapıtı da bir kez bu şekliyle dünya prömiyeri yapmış oldu. Daha önce bu süitten dört bölümü Ren- gim Gökmen Almanya'da çaldırtmış. Çünkü besteci her bir bölümün bağımsız çalınmasma izin veriyor. Ancak tümüyle çalındığmda birbirine su damlacıkJan gi- bi akanbirbütünlük oluşuyor. Devingen- liği, abartısız folklor kullammı çalgı top- luluğu ıçindeki dengeli yayılımı ile son derece alımlı bir yapıt. Bestecinin yaylı çalgılan çok iyi tanıdığı, onlann tınılan- nı titizlikle işlemesinde ortaya çıkıyor. "Hiçbir zaman aman modern olsun kay- gısını taşımadım. Söyleyecekkrim için to- naL modaL atonal. her türlü malzemevi kullanabilirirrL Yeter ki bir stil karmaşa- sına düşmeyeyim'' diyor ve ekliyor: "A- man Türk havalanndan obun kaygısjnı da taşımadım. BesteciHk gibi tümüyle so- yut bir sanat daluıda ulusaflık veva evren- sellikten önce kişisellikten söz edilmesi ge- rekir." En kısa zamanda Başeğmezler'in bu yapıtırun kompakt diske kaydını ve ar- dından nicelerinin gehnesini dileriz. Boğaziçi Universitesi'nde madrigalkr Üniversitenin klasik müzik etkinlikle- ri kapsammda geçen hafta Mehmet Diri- suyönetimindeki Ayaspaşa Madrigal Ko- rosn, özenli bir konser verdi. Madrigalle- rin dünyasal bir coşku olduğunu açıkla- yan Dirisu, her birinin zamanı ve sözleri hakkında bilgiler vererek konsere renk kattı. On kişiden oluşan topluluk 'Röne- sans' ve 'erken barok' döneminden par- çalar sundu. Boğaziçi Üniversitesi'nde bundan sonraki etkinlik, 7 mayısta Gül- şen Tatu'nun vereceği flüt resitali olacak. Kadınlar Istiklal Marşıs zse • Belçika Kraliyet Balesi'nde 'başdansçı' olan Ayşem Sunal'ı yeniden övünçle izledik. Ayşem Sunal'ı 'uluslararasf düzeydeki yeriyle değerlendirmeliyiz. O şimdi sanatıyla bütün insanlığı temsil ediyor. AHMET SAY ANKARA - Bınncısı Baş- bakan'dan. ikıncısi Kültür Bakanı'ndan gelen ikı çağdı- şı uygulama daha: Başbakan Necmettin Erbakaa katıldığı devlet törenlennde Istiklal Marşı'nın seslendirilişınde 'kadın seskrinin yeralmama- a' talimatını verdi ve bu > ön- de uygulamaya geçildi. Kül- tür Bakanı ise "Halk dans et- mez" gerekçesiyle Devlet Halk Danslan Topluluğu'nun adında değişiklik yaptı: 'Dev- let HalkOyunlan Topluluğu.' Erbakan'ın talimatını. ka- dmın toplumsal yas,amdan dışlanması amacının bir Tizannsı' olarak görmek yan- lıştır. istikJal Marşımıza ka- dar gelip dayanan bir sorun. 'uzanü' olmaktan çıkar. So- run 'esasta'dır: İstikJal Marşı bizim "ulusaT marşımızdır; devletin ve ulusun sembolü- dür; kadınıyla erkeğıyle he- pimizindir ve hepimizce söy- lenir. Kadınlan 'ulusal bfl- tön'ün dışında tutmak. 'uhı- safcı' olmamak demektir. Ulusalcı olmayanın 'ulusal marşı' da olmaz. Dev let Halk Danslan Top- luluğu'nun adındaki bir söz- cüğün değıştirilerek 'dans' yerine 'oyun' sözcüğünün ge- tirilmesi de 'aynnü' değildir. 'Dans'. evrensel boyutlan olan sanatsal bir ifade biçimi- dir: 'Halk' dansından 'saray' dansına. 'dinsel' danstan 'po- püler1 dansa. 'klasik' dastan 'modern' dansa uzanan bütün türleriyle dans, insanoğlunun fiziksel artistik ifade çeşitle- rinin tümünü kapsar. Terimin Türkçe olrnayışı gerçeği de- ğiştırmez: 'Müzik' ya da 'musDd' de Türkçe değildir, oysa bu sanat dalı da 'dans' gib. evrenseldir. Kültür Ba- kanı, 'halk danslan'nın ulu- saldan e\Tensele açılan bo- yutannı, 'halkoyunlan' nite- lenesıyle bölgesel boyutlara indrgemektedir. Ulusal öz, bu ılanda da dışlanmaktadır. K.ütür Bakam'na kültür der- si \erecek değiliz, ama bilin- meidir ki devletin adıru taşı- yar bır toplulugun yaptığı sa- Ankara Devlet Konservatuvan'nda yetişen Ayşem Sunal'ı Ankara Müzik Festivalinde izledik. nat 'böJgesel' olamaz. Ayşem Sunal Ankara Müzik Festiva- li'nde izlediğimiz Belçika Kraliyet Balesi, ülkesinı 'uluslararası' planda yetkin- likle temsil eden bir topluluk- tu. Dilenm bu satırlan onlar okumazlar: Herkesçe bilinen çok doğal bir olgunun 'abe- ee'sinden söze başlayan bır yazan anlamak zordur. Şöyle diyelim: Robert Denvers'ın sanat yönetmenliğini yaptığı bu genç topluluk, 'klasik ba- le'yı çağdaş bir dille ve olağa- nüstü bir teknik ustahkla su- nuyor. Dörtkısa yapıt sergıle- yen Belçika Kraliyet Balesi, hayranlık uyandıran bır dina- mızm ve disiplinle 'j'eni kla- sikçi' anlayışa başka tatlar ge- tiriyor. Bence 'yeni klasikçi- Bk', dans sanatıyla çok iyi bağdaşan bir akım; ya da 'müzik' sanatma göre daha 'içtenlikli' uyum sağhyor. Klasığin can alıcı özelliklen olan-'doğallık' ve yalınhk'. balede belirgınleştığı ıçin Mondrian'ın şu sözlen tam yerine oturuyor: "Sade çizgi- den daha gûzeL onunyanı ba- şına konan şekitden dahaçar- pıa ne olabüir Id?" Koreogra- fiyı destekleyen dekor, kos- tüm ve ışık; doğallık ve yalın- lığı gerçek bir 'safltk'ta bü- tünleştiriyor. Belçika Kraliyet Bale- si 'nde 'başdansçı' olan Ay- şem Sunal'ı bu firsatla yeni- den övünçle izledik. Ayşem Sunal'ı 'uluslararası' düzey- deki yeriyle değerlendirmeli- yiz. O şimdi sanatıyla bütün insanlığı temsil ediyor. Öte yandan Sunal'ın Ankara Dev - let Konservatuvan'nda yetiş- tıği. "ulusal" sanat eğitimi olanağı bulduğu için "ulusla- rarası" düzeye sıçrayabildi- ğıni unutmamalıyız. Bütün bunlan "halk oyunlan"nda demır atmış Kültür Bakanı 'na nasıl anlatacağız? 'İzzet Ba\sal Gûnleri~ Varlıklı bir aydın olarak adını sıkça duyduğumuz Sa- yın tzzetBaysal'ı 'iyiliksever- liliğı'yle tarihsel yerine otur- tuyoruz. Bugüne kadar, insan- 1ığa armağan ettiği yatınmlar, eğitim ve sağlık alanındadır. Bolu halkı, yerinde kullanılan "iyükseverliği'', başka bir in- san üstünlüğü olan, "değerbi- Hrlik''le yanıtlıyor: Her yıl ol- duğu gibi. buyılda 1 l-14ma- yıs günleri arasında sanat ve müzik etkinliklerinden oluşan "İzzet Baysal Günleri" ger- çeklaştirilecek. "Abant İzzet Baysal C tû- versitesi''nin Eğitim Fakülte- si kapsamındaki "MüzikEği- timi Bölümü" ise 28-31 ma- yıs günlerinde bir "Müzik Eğitimi Sempozyumu" dü- zenliyor. Müzıkbilim (njüzi- koloji) temelinden hareketle müzik eğitiminin çağdaş so- runlannın tartışılacağı sem- pozyuma tüm müzikbilimci- lerimizin ve müzik eğitimi uzmanlannın davetli olduğu açıklandı. Aslında bu da İzzet Baysal'lı bir "buluşma". Bı- lim ve sanat adamlanmızın bilgi için Prof. Kadir Kar- km'a başvurmalannı öneririz: AlBC Eğitim Fakültesi Mü- zik Eğitimi Bölümü Başkan- lığı, İzzet Baysal Kampusu, 14280 Bolu; Tel:037425345 ll/2295;faks:0374 253 45 08. lzmir'de gençliğin anlamlı seslenişi... ONDERKUTAHYALI İZMİR- IZDOB'nin. "İzmir İtalya Kon- soioshığu İşbbüğiyle İtahan Sopranolardan Aryalar Gecesi" düzenlediğini duyunca he- yecanlandım. Operanın beşiğı ltalya'nın yet- kilı ağızlanndan tanınmış aryalan dinlemek ilginç olacaktı. Dinletide dört tane soprano vardı: Serena Farnocchia. Gaetanina Mona- co, Antonella Banaudi ve Antonietta Cozzo- H. Dağitılan yazı, sanatçılann kariyerleri hak- kındau ılgi veriyordu. Ünlüydüler, aralann- da CD yapanlar bile bulunmaktaydı. Sopra- nolar ikişer arya söylediler; programda olma- masma karşın birer tane de Napolı şarkısı (Napolitana) sundular. Güzel mimikler dı- şında dinletinin olağa- nüstü bir yanı yoktu. tz- mir'den seçilecek dört soprano, aynı programı çok daha iyi yorumlaya- bilırdi. Seçimin, bir de Türkiye düzeyinde ya- pıldığını düşünün; Ata- tûrk'ün kurduğu koca cumhuriyet bizi nereden nereye getirmiş; kıvanç duvmamak olanaksız. Italyan sopranolardan müziğin değil düşünce- nin tadıyla aynldıktan sonra, ertesi alcşam IZDSO'nun dinlerisıne gittik. Ender Sakpt- nar'ın yönettiği orkest- ra, büyük bir kemancı- ya, Konstantyn Kul- ka'ya eşlik etti. E. Lalo'nun Ispanyol Senfonisi'ni seslendiren bu Polonyah kemancı, Gdansk Yüksek Müzik Okulu'nda Prof. Stefan Herman'ın öğrencisi ol- du. 1964'te ve 1966'da kazandığı iki yanşma- nın ardından, çeşitli ülkeleri kapsayan bir kariyere başladı. Ön- de gelen senfoni ve oda orkestralanyla çal- dı; plak doldurdu; Penderecki'yi dünyada en iyi seslendiren sanatçı ününü aldı. 1981 'de Karol SzvTnanovvski'nin ikinci keman kon- çertosuyla yaptığı plak, EMİ büyük ödülüne değer bulundu. Kulka'nın ortaya koyduğu 'İspanyol Sen- fonisi' yorumu kusursuzdu. Müziğin güzel- liği, tekniğin güvenilirliği, sıcak ve güleç yüzlü tspanyol havasının içtenükle yansıtıl- masına olanak veriyor, bu da dinleyeni mut- lu kılıyordu. 'İspanyol Senfonisi' söz konu- su olduğunda pek çok sanatçının yaptığı gi- bi eğer o güzelim 'İntermezzo'yu atlamasay- dı, müzikten aldığımız keyif doruğa çıka- caktı. Sakpınar, dinletiyi, Rossini'nın "Kül- kedisi" uvertürüyle başlattı. Yorum müzikal, renkli ve sevimliydi. ikinci yanda da J. Haydn'ın "SaatSenfbnisi" olarak bilinen 101 sayılıremajör senfonisi vardı. Birinci bölüm- de, adagio girişin ardından, kemanlann tema- g Gençlik Senfoni Orkestrası'nın ilk dinletisinde bazı genç sanatçılar orkestraya katıldılar. Ender Sakpınar, topluluğu dinletiye hazırladı. Sanat kurumlanmız girişimi destekledi. ya başlayışı sırasında ortaya çıkan aksama, sonraki yinelemelerde giderildi. Yapıta "Sa- at" adının taJcıunasma neden olan sevimh ikinci bölüm de "Andante" yönergesine kar- şın belki daha ağır alınabilirdi. Bunlann dı- şında Sakpınar, ışıltılı ve müzikal bir seslen- dirme yaptı. Senfoninin şakacı ve iyimser havasıyla mutlu olan sanatseverier orkestra- yı dakikalarca alkışladı. Izmirlilerin Haydn Senfoni'ye kıyasla da- ha coşkulu alkışlanna gereksinme gösteren başka bir olay da geçen haftanın gündemin- deydi. Konservatuvann son sınıfinda bulu- nan ya da bir süre önce oradan mezun olan gençlerin işsizlik kaygısı. Ege Gençlik Sen- foni Orkestrası'nın oluşması gibi çok düşün- dürücü bır sanat uygu- lamasına dönüştü. Bu yazı gazetemizin sütun- lanna yerleştinldiği sı- rada topluluk ilk dinle- tisini vermiş olacak. Programda, Grieg'in Peer Gynt süitlerinden seçmeler, Briüen'in Rossini'den uyarladığı "Müzikal Akşamlar" ve Beethoven'in 5. sen- fonisi yer alıyor. Genç- lerin bu girişimi anlam- lıdır acaba neden? Her zaman yazdık; devlet, 1994'ten beri sa- nat kurumlanmıza kad- ro vermiyor. Böylece konservatuvar mezunu gençler işsiz kalıyor. A>nca kadro gereksın- mesi giderilmeyen ku- rumlann çalışmalan aksıyor. Bu ikinci olgu, evrensel sanan tümden yadsımak isteyen anla- yışın işini kolaylaştır- maktadır; çünkü kadro- lan giderek eksilen bir senfoni orkestrası ya da opera-bale kurumu, kendisinden beklenen hizmetleri yerine getiremeyecektir. Kurum- lann zaman içinde zayıflayacak olması, on- lara sanatçı yetiştiren konservatuvarlann ko- numunu da sarsacaktr. Ege Gençlik Senfo- ni Orkestrası, işte böyle bir karamsar ortam içindeki gençlerin anlamlı bir seslenişi ya da yakanşıdır. Ortaya çıkan topluluk, yönetici- lerimizin dıkkatini çekmenin yanı SUB üni- versitelerimiz ya da özel kuruluşlanmızca da ilgiye değer bulunmanın umudunu taşı- maktadır. Ona sahip çıkıhrsa ülkemiz yeni bir sanat kummunu daha kazanmış olacaknr. Bu da halkımızın yarannadır. Olayı iyi kavramış bulunan ve opera ya da senfoni orkestrasında çalışmakta olan bazı genç sanatçılar, kardeşlerine yardım amacıy- la orkestraya katıldılar. Ender Sakpınar, bü- yük bir yüce gönüllülükle topluluğu dinleti- ye hazırladı. Sanat kurumlanmız, girişimi destekledi. Böylece dinleti EUıamra Salo- nu'nda verilebildı. Hobinson Dans Öğretiyop7 • Kültür Servisi - Istanbul Devlet Tiyatrosu Hansjörg Schneiner'in 'Robinson Dans Öğretiyor' adlı çocuk oyununu sergiliyor. Prömiyeri Ankara'da gerçekJeşen oyun, pazar günleri Istanbullu küçük izleyicilerle buluşacak. Faik Ertener'in yönettiği oyunda başrolleri Seda Yıldız, Macit Sonkan ve Eraslan Sağlam paylaşıyor. Gemisi fırtmaya tutulan Robinson ile ona yasaksız, hoşgörülü ve sevgi dolu bır dünyanın kapılanm açan Cuma'nm öyküsünü anlatan oyun 23 Nisan Çocuk Haftası boyunca izlenebilir. Mefhat Gülses CRR'de • Kühür Servisi - Geleneksel müzik dizisi kapsamında Türk musikisı sanatçısı Melihat Gülses. bugün saat 19.30'da CRR Konser Salonu'nda bir konser verecek. Çinuçen Tannkorur'un 45. bestecilik yılı nedeniyle düzenlenen konserde Tannkorur'un bestelerinden oluşan fantezi ağırhklı bir repertuvar seslendirilecek. TRT yommcusu olan Gülses; Bekir Sıtkı Sezgin, Alaeddin Yavaşça, Tülun Korman, Güher Güney. Nurtan Erpek gibi isimlerle repertuvar, şan, solfej çalıştı. 1981 'de Istanbul Radyosu'nda göreve başlayan sanatçı 1992'de TRT Istanbul TVsınce hazırlanan 9 bölümlük "Güldeste' adlı programda yapım ve sunuculuk görevlerinde bulundu. 1995'te neyzen Kudsi Erguner'le 'Istanbul Türküleri ve Rembetıko', 1996'da Kanada'da 'Traditional Crosroads" tarafindan yapılan 'Tatyos Efendi' adlı CD'si yayımlandı. Devlet Tıyatroları îr-nerte • Kültür Servisi - ODTÜ ve TÜBİTAK'in tüm sektörleri Internet dünyasına kazandırmak amacıyla oluşturduğu tr-net'te Devlet Tiyatrolan için geniş bir sayfa aynldı. lntemeften ODTÜ aracılığıyla yararlanan Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü'ne tr- net'te daha geniş bir wes sayfası verildi. Tr-net bağlanhsı olanlar Devlet Tiyatrolan'nm hhtp:/'vvr ww.dev.tiyatro gov.tr adresinden, sanat etkinliklerinin yanı sıra Devlet Opera ve Balesi aylık temsil programlan, Ankara'daki özel tiyatrolar ve amatör tiyatrolar ile resim sergileri konusunda da bilgi bulabilecekler. Zuhal Otoay'ûan 'Evfta' şarkriarı • ANKARA (ANKA)- Ünlü 'Evita" müzikalinde rol alan sinema oyuncusu Zuhal Olcay. müzikalden üç parçayı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde bugün Ankaralı müzıkseverler için seslendirecek. Istanbul Devlet Sçnfoni • Orkesfrası binncı Şm ve piyanist Erol Erdinç'in orkestrayı yöneteceği "Müzikallerden' adlı programa solist olarak katılacak Zuhal Olcay'a opera sanatçısı Suat Ankan ve CSO sanatçısı Atilla Sentin (saksofon) eşlik edecek. Konser saat 20.30'da CSO Konser Salonu'nde yer alıyor. Exchısivef de beş Türk fotoğnafçısı • Kültür Servisi - Exclusıve Sanat Merkezi'nde Ersin Alok, Ayhan Erolgil. İzzet Keribar. Cengiz Karlıova ve Uğur Okçu'nun fotoğraflan sergilenmeye başlandı. 5 mayısa dek sürecek sergi, tnternet aracılığıyla (alokphoto asuperonlme.com http: //wr ww.ada.net.tr/x- halL'5turk) tüm dünyaya sunuluyor. Şükran Azizin New York sepgisi • Kültür Servisi - Küratörlüğünü Amenka'da yaşayan sanatçı Şükran Aziz'in üstlendiği "Inter/est" başlıklı sergi, New York'taki Stephen Gang Galerisi'nde açıldı. Farklı tarzlarda, farklı malzemelerle çalışan on sanatçı>i bir araya getiren sergi. sanat aracılığıyla günümüzün ruhunu yansıtıyor. Sergide, geçen yıl Türkiye'ye gelerek Atatürk Kültür Merkezi'nde bir performans düzenleyen fluxus sanatçısı Enc Andersen, Şükran Aziz, Bülent Baş, Alan Berliner. Dick Higgins, Alison Knowles. Phil Niblock, Morgan O'Hara, Frances \VTıitney ve Joy Wulke yer alıyor. Abnanya filanmoni'nin açkk grevi • SUHL (AA) - Almanya'nın Thüringen eyaletinde Filarmonı Orkestrasrmn 20 üyesi. 3 nisanda başlattıklan açlık grevini sona erdirdi. Thüringen eyalet yetkililerinin orkestranın ihtiyacı olan 5 milyon mark (yaklaşık 380 milyar TL) tutanndaki parayı vermeyi kabul etmeleri üzerine 11 gün sûren açlık grevi bitirildi. Tnüringen eyaleti ile Suhl kentı yetkilileri 31 temmuzda orkestrayı destekJememe karan ahnışlardı. Senova ÜKter Caz Orkestrası I Kültür Servisi - Türkiye'nin ilk özel 'bıg band'ı Senova Ülker Caz Orkestrası kuruldu. Big band ruhunu yaşatmayı amaçlayan orkestra yann saat 18.30'da İTC Makine Fakültesi, Orhan Öcal Giray Konser Salonu'nda bir tanıtım konseri verecek. ÇYDD Köy Ensmülepi'nin 57. yılını kutluyor • Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Maltepe Şubesi bugün saat 20.00'de bir program düzenleyerek Köy Enstütüleri'nin kuruluşunun 57. yılını kutluyor. Özel Marmara Koleji Konferans Salonu'nda gerçekleşecek etkinliğin birinci bölümünde Rafet Özkan'ın açılış konuşması ve Salim Kara'mn hazu-layıp sunduğu 'Köy EnstitülerTnde Yaşam' başlıklı saydam gösterisi yer alıyor. İkinci bölümde ise Sami Karaören'in yönettiği ve Mehmet Başaran, Osman Şahin ve Öner Yağcı'nın katıldığı 'Çağdaş Eğitimde Köy Enstitüleri' başlıklı panel izlenebilir. Panelde Uğur Mumcu'nun konuyla ilgili zamanında açıkladığı görüşleri de video banttan aktanlacak. Hüsnüan Çevik'in kişisel sepgisi • Kültür Servisi - Hüsnüan Çevik'in resim sergisi 22 nisana dek The Marmara Istanbul Opera Sanat Galerisi'nde görülebilecek. 1995 yılındaki ilk sergisinde kolaj tekniği ile yaptığı resimleri Basın Müzesi'nde sergileyen Hüsnüan Çevik, ikinci sergisinde yağhboya çahşmalannı sanatseverlerle paylaşıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear