22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 1997 PAZARTES^ OLAYLAR VE GORUŞLER Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitime Kimler Karşı? Prof. Dr. IV1AHMUT ADEM G elişmiş olsun gelişmek- te olsun. kapitalist olsun sosyalist olsun tüm ülke- lerde siyasal. ekonomik. toplumsal ve kültürel kalkınmanın en önemli, hatta biricik göstergesi eğitim düzeyidir. Zorunlu eğitim, her yurttaşa iyi anne, iyi baba. iyi insan, bilinçli yurttaş olmak içın gerekli olan en az ve ortak bilgi, be- ceri ve davranışlan kazandırmak ama- cıyla verilen bir eğitim düzeyidir. Zorun- lu eğitim, her şeyden önce bireyı yaşama hazırlar. Anayasamıza ve Birleşmiş Mil- letler İnsan Haklan Evrensel Bildirisi"ne göre zorunlu eğitim. devletçe herkese pa- rasız olarak sunulmahdır. Bu nedenk herkes için zorunludur. Bu anlamda te- mel eğitim; bireyin yaşamında karşılaşa- bileceği bireysel, toplumsal sorunlannı çözmede, toplumca benimsenen değerle- re ve kurallara uyum sağlamada gerekli olan en az bilgi, beceri ve davranışlan ka- zanmasmda, yeteneklerini geliştirmesin- de en önemli eğitim düzeyidir. İnsan ol- manın "olmazsaolmazjdır" zorunlu eği- tim. • Zorunlu eğitim. belli yaşlardaki ço- cuklar için zorunludur. • Girişte. belli yaşta olmanın ötesinde hiçbır önkoşul aranmaz. • Öğrenciyi bir alanda uzman- laştırmayı hedef almaz. • Öğrenciye ön- ce günlük yaşamda gerekli olan bilgi ve davranışlan kazandınr, sonra üst öğreni- me gittiğinde gerekli olacak bilgileri ka- zandınr. Genel olarak bireye istenilen davranı- şın kazandınlmasına eğitim denilrnekte- dir. Bu amaçla bireyin yeterli bir süre ör- gün eğitim dızgesinde kalması zorunlu- dur. Birey, eğitimi süresınce birçok dav- * raniş kazanmak durumundadır. Bireyin Ankara Üni. Eğitim Bilimleri Fakühesi demokratik değerlere sahip olması ve bu değerieri bilinçli bir biçimde kullanması bekleniyorsa bunun beş yildakazanüma- sı olası değildir. Ankara köylennde yapı- lan bir araştırma, ılkokul mezunu genç kızlann. mezun olduktan 7-8 yıl sonra okumayı yazmayı unuttuklanm ortaya koymuştur. Kuşkusuz bu nedenle bugün dünyada- ki 186 ülkeden. Türkiye üe bİTİikte en geri 8 ülkede zorunlu eğitim 5 yıl, 178 ül- kede 6-12 yıl arasında değişmektedir. Bu 7 ülke arasında Bangladeş, Nepal, Sene- gal, Vietnam, Myanmar, Kolombiya, Iran bulunmaktadır. Bu ülkelerin hiçbiri toplumsal ve eko- nomik göstergeler açısından Türkiye ile karşılaştınlamaz. Türkiye'de 3000 dolar olan birey başına ortalama gayri safı mil- li hasüa (GSMH) Myanmar'da 170, Bangladeş'te 200. Kolombiya'da 1240, Iran'da 2450 dolardir. Gelişim psikolojisiyönûndenilköğreti- min 1. kademesinin 4. ve 5. yıllannda (10- 11 yaşlannda) çocuk kendine bir meslek seçebilmekiçinyeterinceolgunlaşmamış- tır. Aynca bireyin, dinsel ödevlerini yeri- ne getirmek için de en az rüştünü kanıt- laması gerekir. Sekiz yıllık bütünleştirilmiş zorunlu eğitimle ilköğretim 1. kademeden sonra halen öğrenimlerini sürdüremeyen yak- laşık 3 milyon çocuğa da eğitim hizmeti sunulabilecektir. Aynca erkek teknik, kız teknik. ticaret ve turizm öğretimiyle Ana- dolu liselerinin orta kısımlan ve öbür ba- kanlıklara bağlı ortaokullarda öğrenim gören yüz binlerce öğrenci de zorunlu eğitim kapsamına ahnacaktır. Zorunlu eğitim 8 yıla çıkanlarak 11 yaşında ça- hşmaya başlayan 200 binin üstünde çı- raklık öğrencileri de kesintisiz bütünleş- tirilmiş temel eğitim görme olanağına kavuşturulacaktır. Esasen iyi bir meslek- sel eğitimın önkoşulu, sağlam bir temel eğitimdir. Tüm bu üstünlüklerine karşın. 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi kimler isterni- yor? 8 yıllık bütünleştirilmiş eğitimi imamhatiptiselerinive Kuran kurslan- nı partilerin "mücahit kaynağT, "arka bahçesi", u fıdanlığı", -gençlik kollan" vb. olarak kabul eden başta RP olmak üzere köktendinci siyasal partilerve mer- kez sağ partilerde düıi politikaya araç et- mek isteyen pofitikacılar istemrvorlar. Ay- nca özel Kuran kursu,yurt vb. işleten ta- rikatçı vakıf ve derneklerde 8 yıllık eğiti- mi istemiyorlar. Çünkü anılan tarikatçı kuruluşlar da bu siyasilerle aynı amaca hizmet etmektedırler: "Şeriat düzenine özlem duyan militan"ı yetiştirme. Dün- yanm hangı demokratik ülkesinde devlet, kendi okullannda köktendinci partilere kadro yetiştiriyor° Sekiz yıllık zorunlu eğitimden amaç, valnEca 300 bin dolayında imam-hatip lisesinin orta kısmını geneUeştirmek de- ğildir. Son 3-4 a>Uk gelişmeler göstermiş- tir ki, irticanın ay ak sesleri duyulmakta- dn-. Sıvas'ta 37 sanatçının diri din yakıl- ması, Kayseri ve Sincan olaylan bunu kanıtlamaktadır. Çünkü köktendinci akımlann yeşerip kök saldığı Kuran kurslan, imam-hatip okullan. tarikatçı vakıf ve derneklerin "yurtfeuV vb. ile dinsel ve siyasal örgütlenme sonunda, 5 Haziran 1977 tarihınde yapılan genel se- çimlerde Milli Selamet Partisi toplam oy- lann yüzde 8.6'sını (1.269.918) alması- na karşılık, 24 Aralık 1995 tarihinde ya- pılan genel seçimlerde RP oy oramnı yûzde 21.6'ya (6.012.450) yükselterek birinci partı ve REFAHYOL hükümeti- nin de büyük ortağı olmuştur. Çünkü bu partiye oy patlaması yaptıran, anılan okullardaki öğrenci artışıdır. 1954-1955 /1995-1996döneminde imam-hatip (or- ta ve lise) ve resmi Kuran kurslanndan toplam 3.622.062 öğrenci mezun olmuş- tur. Var olan 70 bin dolayındaki camiye bunlardan kaçı ımam olacak? Bu gerçe- ğin altını, RP'nın V. büyük kongresinde bizzat Başbakan Erbakan çızmiştir: "350'nin iizerinde imam-hatip, üç bin Kuran kursu açük. Bugünkü nesil işte o hamleler sonucu yetiştL" (13.10.1996). Anayasamıza göre "ldmse eğitim ve ögretim hakkmdan yoksunbu-akdamaz." "Dköğretiın, kız ve erkek bütün vatan- daşlar için zorunludur ve devlet okulla- nnda parasızdır." Oysa bugün köylü ile kentli. varlıkh ile yoksul, gelişmiş ile geri kalmış yöreler insanlan arasında 8 yıllık zorunlu eği- timden yararlanmada çok büyük eşitsiz- likler bulunmaktadır. Zorunlu eğitimi 8 yıla çıkarmakla. 1990 nüfus sayımına gö- re ilköğretimin II. kademesınden dışla- nan 12-14 yaş kümesi nüfusun yüzde 60'ı da temel öğrenim görme olanağına kavuşacaktır. Bu oran kentli çocuklar içın yüzde 40, köylü çocuklar için yüzde 88, erkek ço- cuklar için yüzde 38, kızlar için yüzde 62, köylü erkekler için yüzde 28, köyyü kız- lar için yüzde 72, Marmara Bölgesi için yüzde 43. Güneydoğu Anadolu Bölgesi için yüzde 7C 'dur. Sonuç olarak 8 yıllık kesintisiz zorun- lu eğitimi istemeyenler, yalnızca imam- hatip lisesi orta kısrrundaki 300 bin do- layındaki çocuklara temel yurttaşlık bil- gileri verilmesine karşı çıkmamakta. ay- nı zamandabu eğitimden dışlanmış olan köylü çocuklann, kızlann, Güneydoğu Anadolu'daki çocuklann da zorunlu eği- tim görmelerini istememektedirler. Bu- gün 8 yılhk zonınlueğitimden dışlanmış olan bu çocuklann çoğu. köktendinci si- yasal partilere "miHtan" yetiştiren Kuran kurslan ve tarikatçı vakıf ve derneklerin beyin yıkama yurtlannın vazgeçilmez hammaddesini oluşturmaktadır. 1994- 1995 öğretim yılında resmi Kuran kursu öğrencilerinin yüzde 67'simn kız olması düşündürücüdür. "Sekiz yıllık zorunlu eğitime geçelim, ama önce ilköğretimin II. kademesine "Kuranıkerim' ve 'Arapça'yı seçmeli dersler olarak koyahm!" diyorlar. Bizce böyle bir yaklaşım en büyük "tatavye" olur. O zaman 300 bin imam-hatip orta kısım öğrencilerine kesintisiz temel eği- tim verilmesi bir yana, 3 milyon ortaokul öğrencisini "imam-hatiplileştirmek" olur. Böylece "Kuranıkerim, başı açık okunmaz" denılerek 11-12 yaşlanndaki kız çocuklan başını örterek. hatta kara çarşafla kapatarak şeriat düzeni ile yöne- tilen Afganistan vb. ülkelerdeki yaşıtla- nnabenzetilir. Aynca "Araplaştınna" il- köğretimde başlatılır. Oysa büyük Ataturk "Eğitim ulusalol- mabdır" derken şunu anlatmak istemiş- tır: "Efendileryeryüzünde300 milyonu aş- kın Müslüman vardır. Bunlar ana. baba, hoca eğitimiyle eğitim ve terbiye almak- taduiar. Ancak üzülercksoylüyorum. işin gerçek olan yanı şudur ki, bütün bu mil- yonlarca insan, şunun ya da bunun köle- sidurumundadır. Aldıklan dini eğitim ve terbiyeonlarabu kölelik zincirierinikıra- bilecek insanlık değerlerini vermemiştir, veremiyor. Çünkü egitimlerinin hedefi, milli bir eğitim değildir." (22.9.1924, Samsun). Öyleyse Türkiye demokratik ve tam bağımsız yaşamak için 8 yıllık laik, ke- sintisiz, bütünleştirilmiş, zorunlu temel eğitimden vazgeçmemelidir, vazgeçe- mez. CUMHURIYETTEN OKURLARA ORHAN ERtNÇ Genel Yayın Yönetmenimiz Orhan Erınç yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazısına bu hafta ara vermiştir. S.S. AVKON KONUT YAPI KOOPERATİFİ1996 YILI OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTIİLANI Kooperatrfimıan 1996 yılı çalışma dönemı Olağan Genel Kurulu 17.5 1997 günü saat 11 OO'de Beytıkduzü mevkıı F 21, D-23 C, F 21 D-24 D, G 21 A-03 B. G 21 A-4 pafta, 133 ada, 5 parselde kurulu S.S. AVKON KONUT YAPI KOOPERATİFİ lokal bınasında aşağıdakı gün- demı goruşmek uzere toplanacaktır Yasal nisap sağlanmazsa 24 05.1997 gunü aynı yer ve aynı saat- te yeniden toplanacaktır. 1996 yılı çalışma döoemıne art yönetım ve denetım kurullan raportan ile bılanço toplantıdan oncekı 15 gün ıçsn- de kooperatıf merkezınde"üyelenn ıncelemesine açık tutulacaktır Or- taklanmızın toplantıya bezat katılmalanm, mazeretlen nedenıyte ge- lemeyenlenn ektekı temsılcı belgesını doldunjp kendılennı bir vekıl jye ile temsıl ettırmesım nca edenz. Saygılanmızla S.S. AVKON KONUT YAPI KOOPERATİFt YÖNETİM KURULU GÛNDEM: 1 - Aç»lış ve saygı duruşu 2- Başkanlık Dıvanı Seçımı ve toplartı tutanaklannı ımza yetkoi verilmasi 3- Yooetm ve Oenetm Kurulu raporiannın okunması 4-1996 Yık Bılanço ve Gefır-Gıder tablolannın okunmaa ve Genel Kurul'un onayına sunulrnası 5- Yönetını ve Oenetım Kuoılannın ayn ayn ıbrası 6- Süresı bıten Yonetitrı Kurulu'na 3 asi, 3 yedek, Denetim Kurulu'na 2 astt, 2 yedek uye seçılmea ve görev sürelennın be^ırlenmesı 7- Gelecek yıl bûtçesı ıte çalışma raportanntn görüşûlerek Karara bağlarmaave uygulanmast ıçm Yonedm Kurulu'na yetkı venlmesı 8- Yonetım ve Denetm Kufultı uyetennır huzur haklannın saptanması 9- Geaken ödemelere uygulanacaK faız oranınm gorûşûlup karara bağlanması 10- Surea brten 'S S Adakent 92 Konut Yapı Kooperaüflen Btrtıgı'nde kooperatıfimıa temsil etmek uzere, 3 asl, 3 yedek temsıtanın seç4İmesı ve göfev sürelennın belırtenmesj. 11 • Diekler ve kapanış ARADABİR Dr. İLKER B1ÇAKÇI Ytldız Teknik Üniversitesi İnanç ve Düşünce Üzerine TBMM'deki TEDAŞ, TOFAŞ ve malvariığı oylama- lanndan zaferle (!) çıkan Çiller grup toplantısında, ka- dınlann şeriata karşı yürümelerini doğru bulmadığı- nı belirtirken "Din üzerinden siyaset yapmayalım, ama laiklik üzerinden de siyaset yapmayalım" diye buyurduL Yıllar yılı din üzerinden siyaset yaptığını açık açık söyleyen bir partıyle kolkola dolaşan Çiller, ortağını kırmadan kibarca uyanrken Ankara'daki kadın yürü- yüşünü eleştirip ilerici kadınlann tepkisini, laiklik üze- rinden siyaset yapmak olarak değeriendirmiş, bu son söyledikleriyle siyaset bilimine de kavrarnsal açı- dan yeni bir incı kazandırmıştır. 'Laiklik üzerinden si- yaset. ' Din üzerinden yapılan siyasetin amacı, dine dayalı bir yönetime, yani teokrasiye ulaşmaktır. Pe- ki, laiklik üzerinden yapılan siyasetin amaçladığı re- jim hangisidir? Çiller için olduğu kadar, kendisini bu sözlerinden ötürü çılgınca alkışlayan partili arkadaş- lan için de çok zor bir soru! Bu sorunun yanıtı, hepi- mizin bildiği gibi 'demokrasi'dir; yani burjuva devri- miyle gelen, sosyalist devrimle zenginleşen ye kimi- lerinin çabalanyla halkın egemenliğine yönelik olarak dönüştürülmesi amaçlanan yönetim biçimı... Tarihsel akışı, doğal yaşamın akışına koşut olarak hep ileriye doğru düşünmek zorunda olan insanlık, geçmişteki kazanımlanndan yararlanarak geleceği- ni bugünden tasarlamakla yükümlüdür. Geçmişten bugüne, insan olmanın en belirgin ayncalığı bu ol- muştur. Kuşkusuz, gündelik siyasal manevralariaye- tinenlerin böyle bir amacı olamaz. Onlar için önemli olan, uzun süreli, gıderek sonsuza değin iktidar ol- maktır. Erbakan ve Çiller ortaklığının da özü budur. Karşılıklı tehdit ve şantajlarla sürdürülen iktidar ent- rikalannı insanlara 'siyaset yapıyoruz' diye sunmak büyük biraldatmacadır. Bu bağlamda, Çiller'in, 'Tan- n katı'nda olmasa da Meclis'te aklanmasını sağla- yan Refah Partisi, karşılık olarak ortağından din üze- rinden siyaset yapma güvencesi almıştır. Son gün- lerde ülkede yaşanan gerginliklerin sorumlulan, 'din üzerinden siyasetyapanlar'd\r. İlerici kesimlerin yap- tığı ıse salt bunlara tepki göstermektir. Şeriat düze- ni kurmak istediğinı bangır bangır bağıran Islamcı ke- sim, düşündüğünü açıklama özgüriüğünü kullanı- yorsa, bu görüşe karşı olduğunu demokratik eytem- leriyle gösteren ilerici kadınlan, 'dine karşı yürüdü- ler' diye yargılamak haksızlıktır. Kaldı ki bu kadınlar ya da başkalan, 'dinsizlere özgüriük' kampanyası çerçevesinde, zorunlu olarak nüfus kâğıtlannda yer alan ve kişinın dinsel kimliğini doğuştan dayatan an- tilaik uygulama'yı da protesto edebilırlerdi. Gerçekte laiklik kavramı, tüm farklı dinlere inananlann yanı sı- ra,jnancı olmayanlara da güvence getirmektedir. Öte yandan. demokrasınin özgüriük anlayışı adı- na dinsel inançları çağdaş düşüncelerie karşı karşı- ya getirip tartıştımnak da önemli bir entelektüel ya- nılgıdır. Farklı inançlar, inanç düzleminde. farklı dü- şünceler ise düşünce düzleminde özgürce dile geti- rilebilmelidir. Bunlan, birbırinin seçeneği gibi aynı düzlemde yarıştırmak doğru değildir. Dinsel inanç- lar, kutsal kitaplara dayandığı için inananlar açısın- dan tartışılmaz doğruluğa ve dokunulmazlığa sahip- tirler. Bunlara eleştiri getirdiğiniz zaman dine karşı saygısızlık yapmakla suçlanırsınız. Aynca inanca da- yalı anlayışlar, insan yaşamma ilişkin tüm sorunlann çözümünü salt kutsal kitap çerçevesinde arariar, in- san aklıyla bulunan çözüm/er'in kitaba uygun olup olmadığını araştınrtar. Sonuçta, sınırlı ve dar bir dü- şünce evrenidir söz konusu olan. Kuşkusuz, çağdaş düşüncelerin de dayandığı kitaplar ve bunlann sa- vunduğu doğrular vardır. Ancak bu doğrular 'değiş- mez' değildir, bunlan eleştirebilir ya da başka doğ- rularla çürütebilirsiniz. Üstelik bunu yaptığınızda öy- gü alır, giderek başan ve ün kazanırsınız. Kimse sizi kitaba saygısızlık yaptı diye suçlamaz, eleşttrilerinizi söı^gü olarak değerlendirmez. Bu durum, bilim ve gerçeğin insanla birlikte değişebileceği, dönüşebi- leceği ilkesiyle açıklanabilir. Düşünce, sınır tanıma- dan her şeyi sorgularsa özgürce gelişebilir. Tabulan yaratan duşüncelerdeğil, inançlardır. Öteyandan, bir düşüncenin insan tarafından tabulaştınlması olgusu da gerçekte düşüncenin inanca dönüşmesidir. He- pimiz için inanmak, düşünmekten daha kolay ve da- ha az yorucu bir eylemdir Yerleşik düşünce kalıpla- n, sorgulanmadan kabul edilen inançlaşmış fanatik verilerdir. Bu veriler, bizi günümüze taşıyan inanç ve düşünce tarihimizin ürünleridir. Eğer bugünümüzden hoşnut değilsek bunlan sorgulamamız gerekir. Daha iyi bir geleceği kurmanın çıkış noktası budur. Açmazlann çözümünü, hazır düşünce ve inanç ka- lıplarıyla değil, insan düşüncesinin özgür gelişimiyle oluşacak yeni düşün ürünleriyle bulabiliriz. Bilimsel anlayışın özünde düşüncenin sınırsız özgüriüğü yer alır. Bilimsel unvanlannı ısrarla kullanan Bayan Baş- bakan Yardımcısı'na ve Bay Başbakan'a anımsatınm. TARTIŞMA Bilimin işlevi ve akademik başan puanı B u sayfada 6 nisan pazar günü Prof. Dr. Bahar Gökler'in "Bilimin İşlevi ve Gençlere Saldın" başhklı yazısı yayımlandı. Prof. Gökler bilimin işlevinden söz ederek getirilmeye çahşılan puanlama sisteminin bu işleve aykın olduğunu sa\-unmaktadır. Puanlama sisteminin de içinde bulunduğu bu ümversitelerde bilimin işlev kazanması amacına yönelik bir yasa tasansı hazırlayarak yeniden diizenlenmesi düşünülen YÖK Yasası içerisine eklenmek üzere TBMM'de bu konu ile görevlendırilen Prof. Dr. Mehmet Kabalak'a gönderdim. Konunun tartışılabilmesi ve bir kamuoyu oluşturması amacı ile de bu yasa önerisinin kısa özeti yine bu sayfada 7 şubat günü yayımlandı. Sekiz sayfa olarak hazırladığım bu yasa önerisinde puanlama sistemi gerekçeleriyle birlikte yazıldı. Ancak gazetedeki yazıda, yer darlığı nedeniyle tüm bilim camiasının bu gerekçeleri zaten bilivor olmasından hareketle gerekçelere yer vermeksizin puvanlama modeli yayımlanabildi. Anlaşılan o kı gerekçeleri konusunda kuşkular uyanmış, (ki bu da dogaldır) bu gerekçelen göz ardı eden kişilerin varlığı nedeniyle zaten böyle bir tasan hazırlanmıştı. Gerekçeler nelerdi? Her yazımda ve her konuşmamda "tylimtfl amacınm doğayı kavramak, onun gizlerini çözmek ve elde edilen bulgulan, doğa ve sonuçta insanın yaranna kuUanmak olduğunu" %oırgulamaktayım. Bu anlamda Prof. Gökler ile bilimin amacı açısmdan aynı doğrultuda düşündüğümüz açıktır. Bilimsel uğraş. çılgın bilim adamının düşlerini gerçekleştirdiği bir olgu olarak algılanamaz, böyle bir düşünüş en azından maddi olanaklan kıt olan ülkemiz için kabul edilebilir bir lüks değildir. Böyle bir lüksumüz olmadığı gerçeğinden hareketle de bu alandaki yasal düzenlemelerin yapılarak, kullanılan olanaklann karşılığmın, kamu için yararlı duruma getirilmesi esas hedeftir. Hırslan yeteneklerinin çok ilensinde kişilerin bilim camiasında etkinliğinin en aza indirgenmesi ve bu kişilerin eylemlerinden toplumun en az zarar görmesi amaçlanmalıdır. Bilim şarlatanı olarak adlandınlan bu kışılenn. yeterli denetim olanağı olmayan mekanizmalan kullanarak ülkede bilim konusunda yetki sahibi konumuna gelmeleri ve bu alanda eksik hizmet verilmesi önlenmehdrr. Yine bu yasa tasansı içerisinde 'Şnrtdışmda yay ımlanan tüm yazılann ilgilifakültelerin" çıkaracaklan bir dergide Türkçe ömeğinin de \ayımlanarak bu alandaki bulgulann ülke içinde de okunmasının sağlanması" madde olarak bulunmaktadır ve buna bir de yaptmrru olması amacı ile' 'Türkçe çevirisi yapıbp, fakülte dergisinde yayımlamncaya kadar bu yayına ait puanın araşürıcıya resmen verUmemesi" koşulu da eklenmiştir. Bu yasa tasansındakı puvanlama modeli 5 nisan günü Cumhunyet Bilim Teknik ekinde yayımlandı ve orada da görüldüğü gibi yurtiçi, yurtdışı aynmı yapümaksınn tüm bilimsel etkınlikler için puan önerildi. Yurtiçi yayınlarda özellikle fen bilimlerinde uluslararası bilimsel ölçütlere her zaman uyulmadığından ve iyi yayınlar için yurtdışı dergiler tevcih edildığinden bunlann puanlan daha düşük tutuldu.Uluslararası dergılerde yazı yayımlatmanın güçlügü, bununla uğraşan herkesçe büinmektedir. Bu konuda din,'~di1. ırk, hatta cins - aynmı yapıldığı ve bu zorluklan aşmanın hıç kolay olmadığı tartışılmaz bir gerçektir. Ancak yine de uluslararası bilim dünyasında kabul görmüş bilimsel ölçütlere uygun çalışmalar, tüm bu zorluklara karşın yayımlanmaktadır. Bu yayuılar uluslararası bilim hakemlerinin denetiminden geçmesi nedeniyle de son derece değerlidir. Bu türûen bir çalışma yapmak ise sıradan bir iş değil aylar, yıllar alan ugraşlardır. Bilindiği gibi emek verilmeksizin nitelikli ürün elde etmek olanaklı değildir. Bilim adamının ürünü ise yaptığı araştırmalar ve bunlann yazıh raporlandır. "Çabucak yükselme, yetki sahibi olmadığı halde yetkin konumlara gelme" kimilerince temel hedef durumuna gelmiştir. Böylesi kolay bir yolun varlığı da yetenekli insanlann yeteneklerinin körelmesi ve toplumun bu yeteneklerden yeterince yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. Bu alanda yapılacak düzenlemeler yetenekli kişilerin bilime ve dolayısıyla topluma katkılannı en üst düzeye çıkaracaktır. Avrupa ve . , Amerika ile ' ' ! karşılaştırdığımızda "bilimsel araştırma geleneğimi/in olmadığı" açıktır. Öncelikle bu geleneğin oluşturulması gerekir. Bu alandaki yeteneklerin geliştirilmesi ile bu gelenek de oluşabilecektir. Ne var ki bu işı kolaycı bir şekilde götürme alışkanlığı belleklere yerleşirse, bu alandaki gelenek de bu şekilde oluşacaktır ki bu ülke bunu hak etmemektedir. Sonuçta Prof. Gökler'in "bilimin işlevi ve toplum" ile ilgili görüşlerine bütünüyle katılmanın yanı sıra bu alanda düzenlenecek puanlama sisteminin yine kendilerinin hedeflerine de uygun olacağı kanısını taşımaktayım. Doç. Dr. ŞÜKRAN ŞAHİN Immünoloji Öğretim Üyesi Erozyon ve çolleşmeyle mucadele koflusunda, kamuoyu bılıncını oluşturma ve geııştırmeye katkıda bulunacak ıVgı ve gonüllüluğe sahıp; alanlannda yüksek öğrenim görmüş, mesaı engeli bulunmayan; ertcek adaylar içın askerliğını tamamlamış; Grafık Tasarımcı Vakfımızın tüm basılı malzemelennın ve profnosyon ünjnlerinın tasanm ve uygulamasını yapabılecek; film ve matbaa aşamalannı takıp edebılecek; Freetıand. Photoshop, QuarkXPress programlannı ustalıkla kullanabılen grafık tasanmcı ARANIYOR. Tanıtım Koordınator Yardımcısı Vakfımızın tanıtım etkınlıklen konusunda sorumiuluk ustlenebilecek, basın, halkla ılışkıler ve organızasyon konulannda en az 2 yıl deneyimlı; organızasyon yonu ve insan ılışkileri kuvvetlı; Türkçe dılbılgısı sağlam, Ingılızce bılen, Word, Excel ve Accsess programlannı kullanabilen; mesaı ve seyanat engeli bulunmayan Tanıtım Bölümü Yardımcısı ARANIYOR. Adaylarır adres va da f ie kadar aşağıdakı Sıerîpı aöndermelerı TEMA TÜRKİYE EROZYONLA MUCADELE, AĞAÇLANDIRMA VE DOĞAL VARUKLARI KORUMAVAKFI Çayır Çimen Sk. Errrtak Kredi Bloklan A-2 Blok D: 61. Leverrt Faks: 0212 281 1132 XIII. Çwuk Şenliği 23-28 U I tstanbul Böyükşehir Belediyesi Şehir Tıyatrolan Onüç yıl önce t«anbul Bcledıyesı Şehir Tiyatrolan'nda kutlan- maya baslanan 23 Nisan Çocuk Şeni'ğı Haftası yıllar geçtıkçe bû- yümüş, gelişmıştir Bu yıl. tstanbul içinden olduğu gibi Antalya. Bursa \ e Ankara'dan katılan tıyatrolar, resım sergıleri, konserv a- tuvar ogrencılennin konser ve bale göstenlen. değerlı bılım adam- lan \e sanatçılanmızın katılacağı söyle^ılenn bulunduğuXIII. Ço- cuk Şenligi. 23-28 Nisan 1997 tanhlen arasında kutlanacaktır. Şe- hir Tıyatrolan bu şenlığe bu sezon ıçensınde oynanan oyıınlan dı- şında üç yeni çocuk oyunuyla katılmaktadır. Etkınlıkler Şehir Ti- yatrolan'nın tüm sahnelennde yer alacaktır. Çocuk-Genç Eğitim Birimi htanbul Bûyükşehır Belediyesı Şehir Tıyatrolan Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesı, Harbıye/tstanbul Fatih 3. Asliye Hukuk Hâkimliği'nin 1997/19 E. 1997/157 karan ve 27.2.1997 tarihli ilamı ile Hatiyce Taş olan ismim Hatice olarak değişmiştir. İlan olunur. 14.3.1997 HATİYCE TAŞ Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 BÎR F İ N A N S M A N M O D E L İ . . . VE S I R L A R I . . . İyi günde de, ekonominin krızlı dönemlerinde de kredisıyle, dövizıyle, hizmetıyle müşterılerinin yanında olmak. KOBt'lere destek veren bankacıhk yapmak. Ihracat ve ihracata yönelik yatırım yapan tüm sektörlerı desteklemek. Birikimlere ekonominin koşulları içinde en güvenli gehri sağlamak Kaynaklarını ticari, kurumsal ve bireysel bankacıhk alanlarında üretime katkı sağlayacak şekilde kullanmak. BİR M İ S Y O N . . . G c n c l M ü d ü r l ü k Şaırejret Bulvarı, T u r c u o ğ l u Işhanı > 11 di 2 Posta Caddcsı Dcdeman Tıcaret Merkezı N o N o 4 8 f 2 M o n t r o I z m ı r 52 3 E ç e n t e p e Uta n b u ! "Birlikten doğan güç" MS
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear