25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 ŞUBAT 997 SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü'nün dördüncüsü, 'Başkaldın ve Roman'la eleştirmen Semih Gümüş'ün oldu Ozgür düşüncenîn anahtarı: EleştiriDUYGU DURGtN Eleştirmen Semih Gümüş, Adalet Ağaoğlu'nun 'Haytr™ adlı romanı üze- nnekalemealdığı 'BaşkaldınveRoman' adlı çahşmasıyla bu yıl 'deneme-incele- me-arastırma' dalında düzenlenen Cev- det Kudret Edebiyü Ödülü'nü aldı. Çeşitli eleştiri acım ve yöntemlerin- den yararlanarak kendine özgü bir eleş- ttn yöntemı lcurmtyr ı amaçlayan Semih Gümüş, kendi deyijiyle oldukça uzak bir gelecekte varaca£ını bildiği noktava doğru yürürken •çözümleyicieleştiri' ola- rak tanımladığı elejtiri anlayışrnın taşla- nnı birer bırer döjüyor. Halen. Kemal Tahir romanı ve Urih kavramı üzerine bir kıtap üzerinde calışan Gümûş. 'Ede- biyat bir gönül işiyseeleştiridahafazla bir gönül işi' dıyor - Edebiyateleştirmenliğjne nasd yönel- diniz? Bu süreçte siri var eden kaynaklar nder oldu? SEMİH GÜMÜŞ - Eleştiri gerçekten de en başından ber benim bilinçli bir se- çimle yöneldiğim ?ir alandı. Soyutlama edirrine, birtakım düşün- celeri yadaokududarımı soyutlama bi- çimlenme çok yakındım. Bu da benı eleştıriye yöneltti. Eleştiri etkinlıği her şeyden önce iyi birakur olmayı, çok oku- mayı gerektiriyor. Çok okumak çok za- man ayırmayı gerektiren bir uğraş. Eleş- tın en karşılıksızu|raştıredebiyatta. Ne alkış ne de maddi 3İr karşılık alır. Cstelık başka tüıler içinde yaşayan ya- zarlara göre, yaptığınız işe çok daha faz- la zaman ayınmak zorundasınız. Bir eleş- tirmen olarak kendımi var etmeye çalı- şırken de elbette okuduklanmdan yarar- landım. Hiçbirini yok saymadım. Bu, Marks' ı okumaklabaşlayan bir süreç as- lında. Ondan okuduklanrrun hâlâ beni çok iyi eğittiğini diışünüyorum. Hem ya- bancı hem yerlı eleştiri edebiyatından yararlanmayı sürdirdüm, amaöncelikle kendi edebiyatım zdakı eleştirmenler- den söz edebılirim.Berna Moran, Fethi Naci. Memet Fuat Enis Batur~ - 'Başkaldın ve Roman'da eleştiri an- layışınızı 'çözümleyici eleştin' olarak adlandınyorsunitt. Bu anlayışı nasıl te- mellendiriyorsunuz? - Çözümleyici eleştiri olarak adlandır- dığım bir yöntemi kurmaya çahşıyorum. Bunun tamamen kendime özgü bir eleş- tiri anlayışı olduğunu düşünüyorum. Marks'tan, yapısalcılıktan, çoğul oku- i3e'emih Gümüş'e göre 'Edebiyat bir gönül işiyse eleştiri daha fazla bir gönül işi'. Eleştirinin, edebiyatta 'en karşılıksız uğraş' olduğunu vurgulayan Gümüş, "çözümleyici eleştiri' olarak adlandırdığı, tamamen kendine özgü bir yöntem kurmaya çalışıyor. 'leştirinin Türkiye'de edebiyatın öteki türleri ne kadar gelişmişse o kadar geliştiğini savunan Semih Gümüş, kesinlikle yetersiz olduğunu da belirtiyor: "Eleştirmenlik çok fazla özveri gerektiren bir uğraş olduğu için belki. gençleri çekmiyor. Eleştirinin bir ülke edebiyatında doğru dürüst gelişebilmesi için onun üniversitelere, okullara girmesi gerekir." malardan ve başka eleştiri akımlanndan yararlandım, ama hiçbirine benzemeyen biranlayış geliştirmeye çahşıyorum. Bu- nu henüz tamamladığımı söyleyemem. Şımdiye dek yayımladığım beş kitap, bu anlayışın kurulması sürecindeki basa- maklar oldu. Daha çok roman üzerine çahşıyorum. Kendi düşünsel üretimime en yatkın alanlardan biri olduğu için ba- na çok geniş bir evren aç\yor. Çözümle- me etkinliğini en zengin biçimde roma- na yönelik gerçekleştirdiğimı görüyo- rum. Yapıtın derin yapısına yönelen bir çalışma bıçımını veğliyorum. Eleştirmen de bir yazardır - Eleştirmene genellikle tarafsız ofana zorunluluğu biçilir. Sizce eleştirmenin sı- nuian nerede başlar \e biter? - Eleştirmene yakıştınlan giysilerço- ğunlukla doğru olarak saptanmaz. Eleş- tirmenin de bir yazar olduğu unutulur; Ödül töreni 5 şubatta Semih Gümüş'e ödülü yann saat 19.00'da Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu'nda düzenlenecek törenle verilecek. Törene gazetemiz yazan ve yayın kurulu başkaru İlhan Selçuk ve Prof. Afşar Timuçin konuşmacı olarak katılacak. Setim Naşit, Hayrettin Arslan, Vural Buldu'nun ortaoyunu ömekleri; tskender Bağcüar ve Metin Zakoğlu'nun AzizNesin'in 'Karagöz'ün Kaptanüğf adlı oyunundan parçalar sergileyeceği geceyi Merih Tangün sunacak. otoğraf: KADERTUĞLA) hep başkalan için varolan bir yazıcı ol- duğu düşünülür. Bu benim benimseme- dığim bir bakış açısı. Eleştirmenin, bir romancı. şair. öykücü ne kadar yazarsa o kadar yazar olduğunu düşünüyorum. Eleştirmen, yaratıcı bir düşünsel etkin- likle edebiyat yapıtlanna yaklaşacağı ıçın çok önemli özellikte öznellik taşır. - 'Yorum bilgiçliği' ve öznellik arasın- daki ince sınırda Semih Gümüş nerede duruyor? - Kendime özgü bir eleştiri anlayışı kurmaya çahşırken sınırlanmı bilerek davranmaya gayret ediyorum. Her şeyi yeterince biliyor muyum? Kesinlikk ha- yır. Eleştiriyle uğraşan insanlann bilme- sı gereken o kadar çok şey var ki. Siz kendi konumunuza bu serinkanlılık ve bilınçle yaklaşıyorsanız yorum bilgiçli- ğine düşmeniz olanaksızdır. Ama konu- munu doğru olarak saptayamayan eleş- tirmenler bu tehlikeye sık sık düşerler. -Türkiye'deedebiyateleştirmenliğinin bugün geldiği noktayı nasd gorüyorsu- nuz; kurumsallaşmış bir yapıya sahip mi? - Buna iki yanıt verilebilir. Birincisi, kimilerinin söylediğinin tersine. eleştiri de Türkiye'de edebiyatın diğer türleri ne kadargelişmişseokadargelişmiştir Bu- nun tersıni savıınmak bana zorlama ge- liyor. Ama kesinlikle yetersizdır, çünkü edebıyatımızda yapması gerekenlen ön- celikle nicel olarak yapamıyor. Eleştirmenlik çok fazla özven gerek- tiren bir uğraş olduğu için belki, gençle- ri çekmiyor. Eleştirinin bir ülke edebiya- tında doğru dürüst gelişebilmesi için o- nun üniversitelere, okullara girmesi ge- rekir. Akademik dünya ıle edebiyat dün- yasının ıç ıçe geçtiği ortamlann yaratıl- ması gerekir. Eleştiri. okumak demektir. Her okur bir eleştırmendir. Eğer gençler okumaz- sa düşünce üretıminden uzak kalır. Öz- gürdüşünce üretımmın kısıtlı kaldığı or- tamlarda da eleştiri gelişemez. -Aynı zamanda AdamÖykü'nün genel yayın yönetmeni olarak öyküculüğümü- zün geBşimini yakindan izleyen bir ko- numdasınız. Bu alandaki gelişmeleri na- sıl değerlendiriyorsunuz? - Oykü edebiyatımızın genç kuşağı içinde oldukça parlak çıkışlar olduğunu söyleyebilirim. ama sayılan yetersiz. Öy- küye yaklaşım biçimlerinin bana çok ya- kın olmadığını görüyorum. Gerçekleşti- rilmesi çok daha zor olan yalın ve düz an- latım biçimlerinden geçmektense kapa- h, iç dünyalarla sımrlanan anlatım bi- çimlerini seçerek başlıyor pekçok genç öykücü. Bu yoldan ortaya çıkan öykü. kendi nıteligini gizlemiş oluyor. Oysa ben genç öykücülerin yalın, düz anlatım bıçımlerini seçmelerini; öykü kişilikleri ohışturmalannı önennm. Ferhat Ozgür'ün -Göstergeler ve Kurgusal Biçimler'i üzerine Prpf.M.ZAHİT BÜYÜKİŞLİYEN Ferhat Ozgür'ün Ankara Atatürk Kültür Merkezi'nde sergilenen iki enstalasyonu ile şasisiz bezler, suntalar, a> dınger ve duvar kâğrtlan üzerine, siyah beyaz - renk- li fotokopı, kolaj ve kanşık teknikle gerçekleştirdiği ça- lışmalannm özünde, göster- genın resimdeki konumunu irdelemeye yönelik çalışma- larolduğu söylenebilir. Gös- terge, salt okunabilen, be- tımlenebilen, somut durum- larla değil, resım gibi mutlak bir bildıri iletme zorunlulu- ğu bulunmayan kıiltür alan- lannda da söz konusu oldu- ğuna göre, işlevi daha çok sanatçının onu nasıl ele aldı- ğına bağhdır. Örneğin Pierre Guiraud, sanat yapıtındaki gösterge- lerin trafik işaretleri. sağır dilsiz alfabesi gibi zorunlu olarak bildirişım amaçlı ola- mayacağını ve bu yüzden onlann kesin çizgilere sığ- dınlamayacağını, somut ve gözlemlenebilir gerçek bir nesne gibi değerlendirile- meyeceğini. anlaşılması ve sınıflandınlmasımn doğala- n gereği kolay olamayaca- ğını vurgular. Göstergenin özerkliği Ferhat Özgür bu noktada göstergenin resimdeki özerkliğine. keyfiliğine dik- katçekiyorbirbakıma. Böy- lece kendine özgü bir biçim bulma yöntemi geliştiriyor. Dilbılimden resme kaydır- malar yapıyor. 1995 yıİında Siyah-Beyaz Sanat Galeri- si'nde açtığı "Renkli Gös- tergeler'' başlıkh sergisinde de bu tür kaydırma etütleri söz konusuydu. Burada. bi- çimlerin "kurgusaTolarak nitelendirilmesi bir rastlantı olmasa gerek. Başlangıçta tek tek kâğıtlar üzerine ger- çek nesnelerden yola çıkıla- rak yapılmış suluboya, de- sen. lav i vb. teknikteki biçim birikimleri birer "gösterge" olarak kabul ediliyor. Ancak daha sonra bunlar kesilip parçalanıyor, yırtılıyor. bir- bin üzerine çakıştınlıyor, çı- kanlıyor ve yeni, organik, bir daha da tekran mümkün olmayan soyut biçimleri meydana getinyorlar. Ferhat Özgür. "yine de toplama çı- karmayla oluşturduğum bu soyut-organik formlarda, başlangıçtaki nesnelere iliş- kin ipuçlan sednlendiği için bunlar birer "görüntüsel göstergedirler'" diyor. İşte bu yeni biçimlerin statik ol- mayan (yer değiştırme öz- gürlüğü bulunan) modüler bir sıstemde yüzeyler üze- rinde sıralanışı Ferhat Öz- gür'ün temel kaygısını oluş- turuyor. Özellikle bez üzerine ger- likle bu taşıyıcı düzlemleri bü>ük olarak tasarladığım için modül sayısı azahp ço- ğalabikliği gibi, renldi boş- luklar da genişleyip darala- biliyor. Burada bir oran- oranü \e düzlem-yüze> Uiş- kisi söz konusu. Gösterge kurgulamalanyla oluşturul- muş her modül birbirine ge- çiş alanı yaratabUmelL. ama belli bir bütünlük yasası al- tında da birleşebilmelidir." Genç sanatçının bu görüşle- Ferhat Ozgür'ün Ankara Atatürk Kültür Merkeri'nde- ki sergisi 6 şubata kadar gorülebilir çekJeştirdiği "dizgesel" ça- lışmalarda modüllerin yine- lenme sınınnı saptaması il- ginçtir: "Öncelikle çauşma- larm yeralacağı 'büviik taşı- yıcı düzlemler' modüllerde- ki tekrar sayısını belhiiyor. Üsteük hiç bir modül diğeri- nin aynısı değüdirde. (iencl- rine bakılırsa, çalışmalannın mekânla kurduğu bir etki- tepki ilişkisinden söz edebi- linz. Ferhat Özgür Çağdaş Sa- nat Sergisi "Öteki''nde yer alan"Bizler ve Öteküer" ıle Genç Etkinlik-2'deki "Bir Göçün Çok Yönlü Görsel Analizi" ve Mige Art'taki "Sanat İçin Çağdaş Ikon" toplu etkinlığınde uyguladı- ğı "Dolar'ın Önİenemez Yükseüşi" adlı enstalasyon- lannda da yine mekâna ba- ğımlı olarak gelişen "tek- rar" anlayışına bağlı kal- mıştı. Burada göstergeler plasrık ifadeyi güçlendirir- ken sanattaki "özerk"ko- numlanndan ötürü göç, kinı- lik. suç. yabancüaşma, öteki, enflasyon, doHarmania gibi toplumsal olgulara da gön- dermelerde bulunuyordu. Burada aslında sanatçının devamlı farklı malzemelerle deneysel bir dilden yana ol- duğu ve sanatın kuramsal boyutlanna ağırlık verdiği görülüyor. Cesur bir çüaş Ferhat Özgür'ün göster- gelere eğilmesi bu yüzden yerinde bir tavırdır: "Claude Levi-Strauss,sanatyapıtının nesnenin eksiksiz bir yeni- den üretimi değil bir göster- gesiolduğunuöne sürüyorve sanat dilinin ayırt edici özel- liğini gösterilenle gösterenin yapüarı arasmdaki derin benzeşimlere bağlryor. Tabii Levi-Strauss buradaki derin benzeşimlerden gerçekçieği- Umleri kastediyor daha çok. Zaten kendisigöstergelerden bahsederken non-flgüratif sanattan çok fazlaörnek ver- miyor. Oysa Umberto E- co'nun "şekilsiz" (içeriksiz soyut) sanattaki göstergeler üzerine yaklaşımlan da ilgi- miçekiyor. İştebusergjdebu tür farklı iki gösterge yakla- şımı yoluyla benzeşimli ve benzeşimsiz gösterge erürJe- rine yönelmeye çalıştun. Benzeşimtileri 'kurgusal bi- çimler ya da görüntüsel gös- tergeler' olarak adlandır- mak istedim." Ferhat Özgür kendi yaptı- ğı tutkallı boyalar, kumaş boyası, toz boyalar ve bez üzerine basılmış serigrafi modüllerle gerçekJeştirdiği çalışmalannda yine de ağır bir matiyerden (doku) ısrar- la kaçınıyor. Çalışmalan göstergebilim kuramlan ka- dar Uzakdoğu resmi, kalig- rafisi. Mehmet Siyah Kalem fıgürlerine de epeyce şey borçludur. Cesur bir çıkış olan Özgür'ün sergisi 6 Şu- bat tarihine kadar açık kala- cak. Ingiliz edebiyatım şaşırtan köle çocuk Kültür Servisi - O bir siyah. dahası kö- le. Aynca. yazar ve besteci. Fakat 200 vıl boyunca neredeyse hiç kımse onun adını dahi duymadı, yazdıklannı okumadı ve bestelerini dinlemedi Dünyanın iki yüz yıldır görmezden gel- diği lgnatius Sancho, bugünlerde tekrar ele ahnıyor. Sancho, dünyaya köle olarak gel- miş ve iki yaşında Londra'ya göç etmiştı, Tam Londra'da edebi kişiliğini kanıtlaya- caktıkiöldü Londra NationalPortraitGal- lery unutulmuş yazar Sancho anısına bir ser- gi düzenledi. Bu sergi- nin küratörü Reyahn K- ing şunlan söylüyor: "Akademi onun başan- lanndan haberder an- cak yinede Ignatus Sancho akademik bir gözle yeniden değerien- dirilmeli." Tarihçiler, Sanc- ho'nun 18O7'de köleliği kaldırmak için kampan- ya düzenleyen CMaudah Equiano tarafından göl- gelendiğı kanısındalar. Fakat buna karşın Sancho, yeteneklenyle kölelerin haklannı kazanma savaşımında büyük emekler har- camış bir kişilik. Modern edebiyatçılar. o- nun mektuplanndan oluşan yapıtlannı çok başanlı buluyorlar ve onu çağımızın önde gelen yazarlanndan Saunan Rüşdü ve CarylPhillips'e eş değer görüyorlar. Sanc- ho, edebi gücünü hicivden alıyor. Sancho, Londra'da küçük fakat iyi örgüt- lenmiş olan Sıyahlann elit tabakasına ünyanın 200 yıldır görmezden geldiği lgnatius Sancho anısına Londra National Portrait Gallery'de bir sergi düzenlendi. Serginin kuratörü Reyahn King, akademinin onun başanlanndan haberdar olduğunu ancak yine de i S h ' k d üyeydi. Bu tabakada Julius Soubise ve Be- ethoven'ın yakın arkadaşı olan kemancı George Bridgetower da yer alıyordu. 1740'larda Sancho. beyazlann evinde de oldukça ilgi görüyordu. O, bununla da ye- tinmedi ve kazandığı saygınlığı Londra edebiyatına verdiği yapıtlarla aştı. Ancak bu yapıtlar onun ölümünden iki yıl sonra yayımlanmış ve büyük sansasyon yarat- mıştı. Zamanın başbakanı Lord North'un da kütüphanesine giren bu mektuplar, ılk baskının altı ay içinde tükenmesinden sonra beş kez basılmıştı. Sancho'nun, Lawrence Stern'e yazdığı mek- tuplar önümüzdeki yıl yeniden yayımlanıyor. Sancho'nun kısa çizgi- yi de noktalama işaret- lerine kattığı bu mek- tuplar, Sterne'nin edebi lgnatius Sancho'nun akademik görüşlerinin etkısinde bir gözle yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. kalmış. Sancho zama- nın koşullanna karşın Montagu dükü John'un himayesinde büyük ün kazandı. Ancak Sancho dükün kendisine sağladığı ekonomik olanaklan kadınlar v e kumarla çarcur etti. Daha sonra Ann Os- borne adlı bir Hindistanh kadınla evlendi ve ticarete atıldı. Günümüz eleştirmenle- ri. Sancho'nun yazdıklannı Londra edebi- yat dünyasına uymayacak derecede kar- maşık ve ironik buluyorlar. Afrika tarihi uzmanlan da kültürlerarası kişıliğı nede- niyle Sanch'nun okul müfredatında yer alabileceğıni belirtıyorlar. Türkiye'nin ilk klasik operası 6 Dudaktan Kalbe' sahneleniyor ANKARA (AA) - Ulkemızde ve dünya- da kabul edilen klasik opera normlanna göre yapılan ilk Türk operası "Dudaktan Kalbe", 6 şubatta gerçekleştinlecek dün- ya prömiyeri ile izleyiciyle buluşacak. Re- şatNuriGülntekin'ın ünlü yapıtmdan Çe- tin Işıközlü'nün sahneye uyar- ^ ladığı operanın rejisini Cü- ne>1 Gökçer üstleniyor. Efla- tun Neymetzade ve Dunnuş Öner'in librettosunu hazırla- dığı yapıtta. orkestrayı ünlü şef Rauf Abdullayev yöneti- yor. Yapıtın kostümleri Nur- sun Ünlü, dekoru Savaş Cam- göz'e, koreografisi de Yase- min Alöoklar'a aıt. Çetin Işıközlü iki yıllık tı- tiz bir çalışma ile ortaya çıkan "Dudaktan Kalbe"nin, Italya başta olmak üzere bütün dünyada kabul gören klasik opera normlanna uygun olarak hazırlanan ilk opera olduğunu belirtiyor.' VirtüözşeF olarak tanımladığı Rauf Abdullayev ve Cü- neyt Gökçer'le çalışmanın kendisi için önemli bir deneyim olduğunu vurgulayan " şubatta dünya prömiyeri gerçekleştirilecek olan Reşat Nuri Güntekin'in ünlü yapıtından Çetin Işıközlü'nün sahneye uyarladığı operanın rejisini Cüneyt Gökçer üstlenivor. Işıközlü. "Bu operanın sahneye konmasın- dan dolavı büyük bir heyecan duyuyorum. tlkemizde ilk kez önemli bir Türk yazarı- nın yapıtlannın operatarzında sahneyeko- nulması da ayn bir mutluluk" diyor. Daha önce "JudHh", "Ağn Dağı Efsanesi", "Aşk ve Banş", "Emrah ile Selvi- han" adlı yapıtlan sahneleyen Işıközlü • Dudaktan Kalbe4 ile beşinci kez izleyicilerle bulu- şacak. Üç perdelik operada. başlıca rolleri Şebnem Algın, SajTa Seyhan, Tamer Aktu, L«ent Akev, Bülent Ateşoğlu ve Şa- kir İlyasoğullan paylaşıyoriar. Reşat Nuri'nin ünlü yapıtında 17 yaşında duygulu bir genç kız olan Lamia'nın Paris'te ke- man eğitimi görmüş olan çapkın Kenan'a duyduğu aşk konu ahnıyor. Lamıa'yı pek ciddiye almayan Kenan ise Prens VefikPa- şa'nın kızı Cavidan'la evlenme hazırlıkla- n ıçindedir. Kenan ilerleyen zaman içinde Lamia'yı sevdiğini fark eder, ama artık Cavidan'la evlidir. Böcek' uluslararası festivallerde • Kültür Servisi - Ümit Elçi'nin yönermenliğini üstlendiğı •Böcek". 4- 10 aralık 1996 tarihlen arasında tspanya'da düzenlenen '1. Ovrense Film Festivali'ne katıldı. Dereceye giremeyen film, katılım belgesi aldı. 18-28 ocak 1997 tarihleri arasında 28. Uluslararası Hindistan Film Festivali'ne de katılan 'Böcek' 31 ocak-8 şubat tarihleri arasında gerçekleştirilmekte olan 25. Belgrad Uluslararası Film Festivali'nde de yer aldı. Ön elemeleri kazanmış olan fılmin önümüzdeki günlerde sırasıyla 21. Hong Kong Uluslararası Film Festivali, 10. Singapur Uluslararası Film Festıvali ve Melbourne Film Festivali'ne katılması bekleniyor. Yıva La Mamma' operası ppömiyepi • Kültür Senisi - Bir opera temsilinin sahnelenişini anlatan Donizetti'nin 'Viva La Mamma' operasımn Türkiye prömiyeri bugün tzmir Devlet Opera ve Balesi'nde gerçekleştirilecek. Yapıtın prömıyerinde orkestrayı şef Ercan Yenal yönetecek. Konuk rejisör Yuri Alexandrov tarafından sahneye uyarlanan 'Viva La Mamma'nın dekor tasanmını Tayfiın Cebı. kostüm tasanmlannı Sevda Aksakoğlu yaptı. Birgül Su Ariç, Aytül Büyüksaraç. Suhan Arslan, Cengiz Sayın, Feride Alkın. Arses Yıldızca, Altuğ Dilmaç ve Haldun Özerten'in başlıca rolleri üstlendiği 2 perdelik komik opera sezon sonuna dek sahnelenecek. Caz Derneği'nden konserler • Kültür Servisi - Caz Derneği. aylık konserlerine Kalamış Y'elken Kulübü'nün üst katında devam ediyor. İlk olarak 2 şubatta Imer Demirer, Mahmut Yalay ve Ateş Tezer üçlüsünün konseri ile başlayan konser dizısi. önümüzdeki günlerde sürecek. Caz Derneği üyeleri konserleri 250 bin TL karşılığında izleyebilecek. 'Kadınlap-Savaş-Komedi' • Kültür Servisi - Tıyatro Tanı, yazar Thomas Brasch'ın 'Kadınlar-Savaş-Komedı' adlı oyununu her cumartesı Martı Sanat Evi'ndesaat21.00'de sergiliyor. Özkan Schulze'nin çevirdıği oyunun dramaturjısı Atilla Engin'eait. Oyunda Mutlu Polat ve Özkan Schulze rol alıyor. Thomas Brasch. savaşlann kadınlan ve çocuklan da yok ettiğinin altını çizerek savaşın insanda yarattığı farklı özdeşleşmeleri ve parçalanmış 'ben'leri ön plana çıkanyor. Kronolojik ve sembolik bir doğru arayışındaki oyunda. savaş alanlarında kocalannı arayan iki kadının, Rosa ve Clara'nın dramı anlatılıyor. İstanbul'da Alman sanatçılar • Kültür Servisi - 'Sınırsız Berlın İstanbul'da sloganıyla hazırlanan etkinlikler kapsamında Almanya'dan gelecek sanatçılar, 9 ay boyunca tstanbul'da çeşitli etkinlıklere imza atacak. Mart ayında başlayacak etkinlikler kapsamında okuma günleri, konserler, tıyatro gösterileri yer alıyor. Alman Kültür Senatörü Peter Radunski'nın 50 milyar TL vererek'destek olduğu projeye lstanbut Alman Kültür Merkezi, Istanbul Devlet Tiyatrolan ve lstanbul Kültür ve Sanat Vakfı da katkıda bulunuyor. Yrim Genç Müzisyeni' finaH 6 şubatta • ANKARA (AA)-Britısh Council'ın düzenlediğı 'Yılm Genç Müzisyeni' yanşması için geri sayım başladı. Bu yıl bakır üflemeli çalgılar dalında düzenlenen yanşmanın finali, 6 şubatta yapılacak. Konıo, trombon ve trompet dallannda gerçekleştirilecek olan yanşmanın finaline; kornoda Begüm Gökmen, Güloya Altay, Sertan Sancar, Ozan Göktan. Serdar Bakırezen, trombonda Hakan Kılman, Burak Baydar, Ozan Çelikel. Tolga Akkaya. trompette Balkar Tamuçay, Erkut Gökgöz ve Cem Sevgı katılacak. Final Sheraton Oteli'nde gerçekleştirilecek. Yanşmacılann doldurduklan ses bantlan, Ingiltere'de değerlendirilecek ve yan fınale kalacak 6 yanşmacı. 3 şubatta jürinin önüne çıktı. Tablo galerîsi açıMı • Kültür Servisi - Tablo, resim, poster ve çerçeve galerisi hem resım ve plastik sanatlar sergileri hem de dünyaca tanınmış eserlerin röprodüksiyonlan ve posterleri ile hizmet vermek üzere Nispetiye'de faaliyete geçti. Galerinin üst katında dünyaca tanınmış eserlerin ve siyah-beyaz fotoğraflann reprodüksiyonlan satın ahnabiliyor. Alt katta ise sürekli resım ve plastik sanatlar sergileri yer alıyor. Galerinin ilk sergisi B. Baykam, B. Rahmi Eyüboğlu, Balaban, Burhan Doğançay, Şefık Bursalı, Mustafa Pilevneli ve Faruk Cimok'un yapıtlanndan oluşuyor. TıyatroTıden Getto' • Kültür Servisi - Tiyatro Ti, 1996-97 tiyatro sezonunda lsrailli yazar Joshua Sobol'ün yazdığı 'Getto' adlı oyununu sahneleyecek. Dünyanın pek çok ülkesinde önemli topluluklar tarafından sahnelenen 'Getto', 1989'da Londra'da 'Yılın En İyi Oyunu' seçilmişti. II. Dünya Savaşf nın sonlanna doğru mevzilerini kaybetmeye başlayan Almanlann azmlıklara karşı baskılannı arttırdığı dönemi anlatan oyunu Murat Karasu yönetiyor. Sahne tasanmı Nurullah Tuncer, müzik direktörlüğü Alper Maral. ışık tasanmı Yüksel Aymaz ve kukla tasanmı Tuğrul Çetiner imzasını taşıyor. BUGUN • İDOB'da saat 20.00'de G. Bizet'in 'Carmen' adlı yapıtı izlenebılir. • ÇEKÜL Gençlik Birimi 'İstanbul Seminerleri 1 kapsamında Doç. Dr. Uğur Tanyeli'nin katıldığı 'Cumhuriyet Döneminde Istanbul' başhklı seminer izlenebilir. (251 54 44) • AKSANAT'ta saat 12.30'da lazer-disc'ten 'The Glenn Gould Collection' konseri, saat 19.30'da "Abelard ve Heloise' adlı tiyatro izlenebilir. • GÖÇERLER FOTOĞRAF KLXÜBÜ'nde saat 19.30'da Engin Kaban'ın hazırladığı 'Güneydoğu'ya San Yolculuk' başiıkJı dia gösterisi izlenebilir. • BEKSAV 'da saat 18.00'de Şerif Gören'in yönettiği "Yol" adlı film izlenebilir. • TARANTA BABU KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ nde saat 16.00 ve 19.00'da yönermenliğini Yümaz Güney'in yaptığı 'Duvar' adlı film izlenebilir. • ELEŞTİRİ KİTABEM VE KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 14.00'te yazarlar ve şairler toplantısı, saat 15.00'te ise Hüseyin Topçugil şiir ödülü Müslüm Çelik'e verilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear