22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 18ŞUBAT1997SALI 12 KULTUR PORTAL DİKMEN GÜRÜN Shakespeare'i günümüze taşımak yun, salt bir tiyatro metni olarak ele alındığında, Başar Sabuncu'nun hareket noktası Shakespeare eserlerinden yola çıkarak "20. yüzyıl barbarlığma dair bir •nasal" oluşturmanın ötesinde Shakespeare kahramanlan arasındaki ortak paydalan yakalayarak onlan düzenin içinde, düzene karşı tüm çelişkileriyle irdelemektir de. Çünkü, iktidar tutkusu, yaşam, ölüm gibi temalann altını bu yelişkiler ve bu çelişkilerle hesaplaşma süreci çizecektir. MJ\ btanbul Şehir Tiyatrola- n'ıda ovnanmakta olan fc Br Ata.KraIuğım" üzenn- de inemle durulması gere- ket birçalışma. Shakespe- are ın on ıkı oyunundan alın- tılarla ve beş sonesinden oluşturulmuş şarkılann ek- lemlenmesıyle Başar Sa- buıcu tarafından kurgula- nar pyun, iktidar tutkusu-ya- şan-ölüm temalannı "ko- laj* sinırlannın dışına ta- şan farklı bir boyutta ışliyor. "Br Ata, KraUığmTı çar- pıcı kılan da öncelikle kur- gulamada bu boyutun ya- kalanmış olması, ya da bir bakıma yapıtın kendi dılinı olujtunnası. Oyun, salt bir tiyttro metni oiarak ele alın- diğında, Ba^ar Sabuncu'nun hareket noktası Shakespe- are eserlennden yola çıka- rak "20. yüzyd barbarlığma dair bir masaT oluşturma- nırı ötesinde Shakespeare kahramanlan arasındaki or- tak paydalan yakalayarak BaşarSabuncu tarafindan kurgulanan 'BirAta, Krallığın' iktidartutkusu-yaşam-ölünı temalannı 'kolaj' sırnıriannın dışınataşan farklı birboyuttaişSyor. onlan düzenin içinde, düzene karşı tüm çe- dekı düşünsel bütünlüğü dığer sahnelere daki dikey çizgiyı belirlıyor. /Claudius/BnıtusveCadılar'ınaynıçem- lişkilenyle irdelemektir de. Çünkü, iktidar taşırken "dfl" ortak bir buluşma noktası "Bir Ata, KraUığım'" salt çes.ıtlı oyun- ber içinde buluşmalan diyalog örgüsü in- ir Ata, Kralhğım'da vanlan nokta Shakespeare metinlerinden bölümleri yeniden yorumlamak değil. o metinlerin düşünsel çizgide günümüze akışını sağlamaktır. Bunu yaparken, Başar Sabuncu 'gerçekliğin bir başka boyutunu yakalamış', düzen ve karmaşa arasındaki çelişkiyi sahne üstüne taşırken klasik ölçütleri zorlayan bir reji ile 'Shakespeare'in çıplak söylemine ulaşmayı amaçlamıştır. nı / çtbanbr içindevse baş- tan ayağa? / Heie bu çıban- larpatiayrverirse bir de/ kral dediğin, azgın bir çıban ba- şı ohıverroezniir ya da Ca- dılar ile Richard'ın şarkısı salt Richard'ın değil, tüm gözü dönmüş iktidar tutsak- lannın yaşamdan, insanlık- tan ne denli uzaklaştıklan- nı belirler. Cadılar ve Soy- tan bırlıkte ya da ayn, çar- pıklıklarla hesaplaşmayı zo- runlukılmazlarmıoyunbo- yunca? Dizelerin zaman ve mekân içinde bu şekilde yoğrulması "BirAta,Knü- bğpm"ın yapısında önemli satırbaşlan oluşturuyor. Günümüze akışı sağlayabiimek tutkusu, yaşam, ölüm gibi temalann altı- nı bu çelişkiler ve bu çelişkilerle hesap- laşma süreci çizecektir. Metinlerle. böv- lesi bir hesaplaşma "Bir Ata, Kralhğun''ı oluşturan bölümlerin seçimınde ıki temel noktayı öne çıkartıyor. Her sahne kendi ıçın- oluşturuyor. Sözcüklerin sahneye aktan- mında bunlara yüklenen anlam, çarpıcı sahneleme biçımiyle örtüşüyor. Özellikle ikinci bölümde bu örtüşme daha da netle- şiyor. Dilin kendi dinamiğı ile sahne di- namiği arasındaki ilışki çelışkı, yorum- lardan seçilmiş sahnelerin eklemlenme- siyle değil. oyun kahramanlannm kendi ze- minlerinden diğer zeminlere sıçramala- nyladakotanlmışbirçalışma. Lear/Mac- beth / Cassius ve Claudius'un ya da bir başka sahnede Hamkt/Macbeth/Rkhard celendiğınde temel sorunlann. sorgula- malann, göstergelerin altını çizmektedir. Odysseus'un düzen üstüne sözlerini Cla- udius'un ağzindan dınlemek, Hamlet'i du- daklanndan dökülebilecek şu sözlerle iz- lemek "Ya çıban çıkarmışsa kral? Her ya- Ölümün pençesinde bir yaşam 'Irkçılığa Karşı Savaş' yılında önemli bir sergi: Yaşamı Nazi vahşetiyle son bulmuş Charlotte Salomon'un olağanüstü yapıtı 'Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?' Istanbul'da AHUANTMEN Charlotte Salomon. 26 yaşın- dayken, kamındaki çoçukla bir- likte Auschwitz'de "dogrudan gaz odasına gönderilen kadınlardan" bin. Onunla aynı trene binmiş mil- yonlarca insandan yalnızca bir ta- nesi. Insanhk tanhinin yüzkarası olan tarihsel bir kesitin, fotoğraf- larla günümüze yansıyan korkunç görüntülerinde rastladığımız yüz- lerden bir yûz. Yaşam mıydı yaşa- nan? Yoksa tiyatro mu° Inanmak- ta hâlâ güçlük çekmiyor muyuz? "Yaşam mı; YoksaTîyatn) mu?". Charlotte Salomon'un 1940-42 yıllan arasında. Berlin'den kaça- rak sığındığı Fransız Rhiyera- sı'ndaki büyükbabasının evinde yarattığı - bilindıği kadanyla tek - yapıtına verdiği isim. 769 adet re- sim ve öykücükten oluşan ve bir 'müzikli oyun' olarak tasaıianan ya- pitta, Berlin'de Nazi baskısı altın- da yaşadığı kaygılı dönemi gözler önüne sererken, oldukça ürperti- ci aile sırlanyla dolu kişısel geç- mişini de anlatıyor Charlotte Sa- lomon. Ve kadınlann. valnızca kendi kışisel deneyimlerini akta- rarak tarih oluşturabildiklerini ka- nıtlıyor. Bu resımli destan, yaşam ve ölüm arasında gelgitli yaşamayı öğrenmiş genç bir kadının tüm bir yaşamının yaratisı. Salomon'un ailesindeki bütün kadınlar, intihar ederek ölmüş... Ne tuhaf ki, bu gerçeğin ağirbilinciyle yazılmış. ölümü anlatan satirlarda. resim- lerde yaşam \ar! "Yaşamısevebü- mek için belki de önce tersini, ölü- mü yaşamak. kucaklamak ve an- lamakgerek." C harlotte Salomon, Berlin'de Nazi baskısını daha his- setmeden. babası toplama kampı- na göndenlmeden de 'biüyor' gi- bidir ölümü. "Yaşam mı; Yoksa tTiyatro mu?", sonunu görebılen bir kadının yaşamı kavrayışının, ölüme meydan okuyuşunun eseri sayılabilir. Salomon'un, büyük bir sanatçı olmamasına karşın bugün hâlâ "yaşıyor" olması da bundan kaynaklanıyor. Hep aynı son 1917 yılında Berlin'de doğan Charlotte Salomon, ismini bir baş- ka Charlotte'tan, genç yaşta boğu- larak ölen teyzesinden almış. Bir giriş, gelişme ve sonuç bölümün- den oluşan "Yaşam mı; Yoksa Ti- yatro mu?", ailenin hıçbir zaman etkisinden kurtulamadığı bu kor- kunç olayla başlar. Salomon, aile- sindeki kadınlarla arasında zincır- leme bir bağ kurmuştur; yapıtı. kendi doğumundan bile öncesine uzanır. Tey zesi Charlotte'un ölümü. ai- lenin yaşadığı uğursuzluklann bir baslangıcıdır. Charlotte, sekiz ya- şına geldiğinde annesi intihar eder. K.üçük kıza, annesinin "grip ol- duğu'", sonra öldüğü soylenir. Dok- torolan babası, ünlü şarkıcı Paula Ljodberg ile e\lenır, Charlotte ger- NA. T azi döneminde Alrttanya'da bir kadın olarak yaşamanın ağır yükünü, kişisel geçmişinin süzgecinden geçirerek anlatan Charlotte Salomon'un "Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?" başlıklı yapıtı, bugünden itibaren Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde sergileniyor. 'Müzikli bir oyun' olarak tasarlanan ve resimli öykülerden oluşan bu yapıt, tıpkı Anne Frank'ın günlükleri gibi, bir döneme tanıklık ediyor. Milli Reasürans Sanat Galerisi, bugün saat 17.30'da yönetmenliğini Dr. Christine Fischer- Defoy'un üstlendiği, Charlotte Salomon'un yaşamını konu alan "Paula Paulinka" adlı filmi de gösteriyor. Charlotte da? Yaşamı Ausch- witz'de, savunmasızca sona erdi- ği için bunu hiçbirzaman bıleme- yeceğiz. Charlotte Salomon 1928 yıhnda mürebbiyesivte birlikte. Charlotte Salomon günlüğünû okurken- Büyükbabası Chariotte'a her şe\ i anlatıyor. çeklerden habersiz yaşamını sür- dürür. "Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?", oldukça naıf resımlerden ve safbırmasumiyeti yansıtan öy- kücüklerden oluşuyor. Sanki Sa- lomon. küçüklüğünde yaşadığı bu ilk şokun etkısiyle içindeki ürkmüş çocuğu korumuş, yıllar sonra sa- natla dışavurduğu duygulannı o çocuğun gözlerinden yansıtmış- tır. Ailesiyle ilgili gerçeklen öğren- mesine neden olan da yine bir in- tihar tesebbüsüdür. Savaş ortamı. ıkı kızının ölümünü bir türlü ka- bullenemeyen büyükannesinin ya- ralannı kanatmış, o da çareyi in- tihardaaramıştır. Sonunda bü>"ûk- babası, Chariotte'a her şeyi anla- tır. işte Salomon. böylesı acı, ölüm ve hiç bitmemecesine yasla örülü bir ortamda. bu gerçekleri öğrenir ögrenmez kâğıda kaleme sanlmış- tır. Sırlarla çevrilı yaşamını. san- kı kendi kendısi için aydınlatmak işıne ginşmiştir... Mary Lowent- halFdstiner'ın 1994 yılında yayım- lanan "Bir Yaşamı Çizmek: Nazi Döneminde Charlotte Salomon" adlı kıtabından bir bölüm: "Chariotte, teyzesinin, büyük teyzesinin. annesinin kuzeninin ve annesinin intihar ettiğini öğrendi- ğinde 23 >aşında bir goçmendi. Ai- le,Charû>tte'un annesinin 1926 >> lındaki intiharı ile büyükannesi- nin 1939 yıhndaki intihar teşebbü- sü arasındageçen süre içindeChar- iotte'a hiçbir şe\ söv lemedi. Onun da aynı şeye kalkışmasından kor- kuluyordu. Gerçekleri öğrendiği andan itibaren, sessiz bir geçmişe ses vermek, Charlotte'da bir sa- vunma mekanizması halinegekH" K.im bilir, intihar eder miydi 'Yttzde yûz Yahudi kanı' Evet. Charlotte Salomon'un bambaşka bir yaşamı olabilirdi. "Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?", gerçekte kendisi olan Charlotte Kann adını verdiği genç kadının ü- yatrosu' olduğu kadar, Charlotte Salomon'un kendi yaşamını - bu kez tüm gerçekleriyle - yeniden kurgulama çabasıdır. 1935 yılın- da Berlin'de Devlet Güzel Sanat- larOkulu'na kaydını yaptıran (okul raporuna. 'Yüzde yüz Yahudi ka- m taşryor' notunu iliştirmeyi de unutmamışlardı) Salomon, sanat- çı olmayı aklına koymuş, ama ko- şullar nedeniyle eğitimini sûrdü- remeden Fransa'ya kaçmak zo- runda kalmıştı. Zamanının kısıtlı olduğunu da hissediyordu kuşku- suz: "Yaşam mı; Yoksa Tiyatro mu?", o aceleyi, o 'zamana karşı yanş'ı yansıtır. Bununla birlikte, hiçbir aynntı gözden kaçmaz. Salomon, yırtık sayfalarla dolu bir deftere benze- yen yaşamını yeniden gözden ge- çirirken, yeni bir sayfa açmış ve ya- şamının acı taraflannın yanı sıra güzelliklerini de tüm aynntılany- la aktarabilmiştir. Ü vey annesi Pa- ula'nın ses öğretmcni Alfred VVblf- sohn ile yaşadığı ilk aşkını müthiş bir sevecenlikle anlatır. Wolfsohn, Charlotte'un yaptığı bir resmi be- ğendiğinde yaşadığı mutluluğu, resminden yansır. Büjoikannesini ölümden kurtardığı günü şöyle an- latır- "Charlotte transa girerek, büyükaıınesine ölüm deneyiminin yanı sıra yaşam deneyünini aktar- maya çalişır: Güneş,dağlar, çiçek- ler— Buyiikanne onu algılar. güne- şi görür, çiçeklere bakar. Charlot- te, vargücüyle büyükanneyi neşe- lendirmeye çalişır. Büyükannenin başucuna oturup. Beethoven'ın Dokuzuncu Senfonisi'nden koro böiümünü söylemeye başiar_"( An- cak büyükanne. sonra \ eniden in- tihara kalkışır ve bu kez ölür) Irkçılığa karşı savaş~. tstanbul Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde bugünden itibaren ız- lenebilecek Charlotte Salomon sergisinin. Avrupa Birliği'nin "Irk- çıhğa Karşı Savaş" yılı ilan ettiği 1997'de gerçekleşmesi, çok an- lamlı. Charlotte Salomon, yalnız- ca Yahudi değil, 'Yahudi bir ka- dın'dı. Bu özelliğiyle de Nazıle- rin nefretıni üzerine çeken, birin- cil derecede 'yokedilmesigereken bircan'dı. Üstelik karnında, 'hem de hiç doğmadan yok cdilmesi ge- reken' bir can daha taşıyordu... Yok oldu ama, ölmeden önce bir dostuna bıraktığı "Yaşam mı; Yok- sa Tiyatro mu?" sayesinde yok edemediler onu. 6 marta dek süren Charlotte Sa- lomon sergisini kesinlikle kaçır- mamak gerek. Dönemin önemli Shakes- peare eleştırmcnlerinden bi- n olan Terry Eagteton'a gö- re "Biroyunbağb buhındu- ğu metni ne 'yansıtır' ne 'dı- şavurur". nede 'yeniden üre- tir'. onu benzersiz ve indir- genemezbirbütünlüğedönüstürerek üre- tir'... Sahnelemebiçimisadecemetne ara- cılık etmcz', tam tersine, sahnekmenin görenek ve pratikleri, metinsel gereçleri onlarm kendi içsel mantıklanna göre işier;" (1) Yine aynı şekilde James Kavanagh'a göre bir Shakespeare metni üstünde çalı- şırken amaç 'dognı' olanm ortaya kon- ması değil, karmaşık göster- gelerle yüklü bir düşünsel yak- laşımın 'gerçek'lerini yaka- lamaktır (2) Bu açıdan bak- tığımızda "Bir Ata, Kralb- ğmı"da da vanlan nokta Sha- kespeare metinlerinden bö- lümlen yeniden yorumlamak değil. o metinlenn düşünsel çizgide günümüze akıştnı sağ- lamaktır. Bunu yaparken, Ba- şar Sabuncu 'gerçekliğin bir başka boyutunu yakalamış' ve düzen ve karmaşa arasın- daki çelişkiyi sahne üstüne taşırken klasik ölçütleri zor- layan bir reji ile 'Shakespe- are'in çıplak söylemine ulas- mayı amaçlamıştır.' "BHr AtaKrafcğm" biroyu- nun kotanlmasmdaekip çalış- masının ne denli önemli oldu- ğunu bir kez daha ortaya ko- yuyor. Selim Atakan'ın öz- gün müziğinde Shakespeare dönemini çağnştıran tarihsel- likle modern bir yorumun ör- tüştüğü göriilüyor. Yer yer sert mesajlar içeriyor, yer yer li- rik. Her koşulda hareket ve müziğin birlikteliği gözlem- leniyor. Müziğin birebiroyu- nun içinde oluşu onu bütü- nün aynlmaz bir parçası ola- rak belirliyor. Mesajlar dikkat çekiyor Aynı şekilde NuruBahTun- cer'in çağımıza, günümüze göndermeler yapan sahne ta- sanmı biryandan işlevselliğiy- le, öte yandan içerdıği mesaj- larla dikkat çekiyor. Hurda araba günümüzdeki bir baş- ka tür savaşı, vahşeti, çökün- tüyü sımgeliyor sanki. tlhan Ören ışıktasanmının biroyun- da sahne resmine ne denli kat- kıda bulunabileceğini kanıt- hyor. Türkan Kafedar'ın gıysi- leri bu "barbarhkmasalı" ile uyum içinde. Sdçuk Borak'ın sahne üstündeki hareketli re- simlere katkısı yadsınamaz. Ve oyuncular, bu yoğun met- ni bir dinamızmle, coşkuyla, hiç düşmeyen bir tempoyla sahneye taşıyan, bir kompo- zisyondan diğerine geçen kâh duygu yüklü kâh şiddet içe- ren bölümleri birbiri içinde eriten sanatçılar... AslıOngö- ren, Candan Sabuncu. Şeb- nem Köstem, Murat DaL Arif Akkava. Hüseyin Köroğru,Sa- lih Sankaya. Haldun Ergü- venç, Ayhan Kavas, Ersin Umulu. Ersin Sanver. Burak Dsı\ udoğlu.Kemal Kocatürk, Ertuğrul Postoğlu_. 'Çağdaşmuz Shakespeare' bu başanlı yapımda Orhan Burian, Sabahattin Eyuboğ- lu, Talat Halman. Berna Mo- ran, İrfan Şahinbaş, Mina Ur- gan, Can V ücel ve Başar Sa- buncu'nun çevırilennde bir kez daha yüz yüze getiriyor bizleri içinde yaşadığımızger- çeklerle. (1) Terry Eagleton 'Eleşti- ri ve tdeolojl' Çev. Esen Ta- nm, Sertah Öztopbaş. tletişim Yayınlan. 1985 (2) James H. Kavanagh 'Shakespeare in Ideology'. 'Alternative Shakespeares' Edıt: Joftn Drakakis. Roulled- ge 1992. YAZIODASI SELİM İLERİ Cahit Sıtkı ve Anılar Kitap Tırtılı'nda "Cahit Sıtkı Tarancı: Gizli Estet"\ yayımladıktan sonra Sn. Reşid iskenderoğlu Ca- hit Sıtkı Tarancı ile Anılar kitabmı gönderdi. Kendi- sine çok teşekkür edenm. Bir kitap da Sn. Ruhi Ne- dimoğlu'ndan: BirKültür Yumağı Diyarbakır'dan. Her iki çalışmayı da haz alarak okudum. Reşid İskenderoğlu kitabının sunuş yazısında: "Şair Cahit Sıtkı Tarancı, çocukluk ve gençlik yıl- lan arkadaşım ve teyzezademdir," diyor. Sonra bir dolu anı sökün ediyor. 1930'lann, 40'lc- nn Istanbul'unda genç bir şairin nasıl yetiştiğini, neterden hoşlandığını, kendisini besJeyecek kaynak- lara açılıp gıdişini bu anılar aracılığıyla saptayabili- yorsunuz. Cahit Sıtkı'nın Peyami Safa'yı önde gelen bir romancımız saydığını bihyordum. Ama Peyami Sa- ta'nın günün birinde Nâzım Hikmet dolayısıyla Ca- hit Srtkı'yladanldığını, bu dargınlığını ölüm aynlığın- da bile sona erdirmediğini bilmiyordum. Anılar ki- tabından öğrendim: "Cahit ümanist ve insanlan seven bir mizaca sa- hipti. Şairin bu şiir ve felsefesinı Peyami Safa, aşı- n milliyetçi anlayışı ile yanlış değertendirdi. Cahit Srtkı'nın vefatı nedeniyle ona devlet törenıyle res- mi bircenaze merasimi hazıriandığı sırada maale- sef Peyami Safa bir 'komüniste' devlet merasimi yapılmaz diye bir makale yazmış ve törene katıl- mak isteyen dönemin başbakanı, bu yazı üzerine törene iştirakten vazgeçerek devlet bakanını gön- dermiştir." Hem acı, hem gülünç, hem düşündürücü. Anılar Reşat Nuri'den, Hüseyin Rahmi'den, Necip Fazıl'dan Yahya Kemal'den söz aça aça "Josefin Baker"e uzanıyor. O günlerin Istanbul'una ünlü şantöz konserler vermeye gelmiş. Konserler Moulain Rouge'da, Cahit Sıtkı da gidiyor; "alkollü kafanın verdiği bir sıcaklık ve samimıyetle " şantö- ze yaklaşıyor, Fransızca şıır okuyor. Ünlü şantöz şöyle diyecektir: "Siz şair misiniz küçüğüm?" Üstelik "Otuz Beş Yaş" şairini yanak- lanndan öpecektir. Geçmiş günlerin Istanbul'unda bu anılar. Adeta başka bir dünyadan bize sesleniyoriar. Bakın: "Gazinonun kapısı açıldı. Içeriye beş altı kişi bir arada girdiler. En öndekj uzun boylu ve göz- lüklü zat, gazinoda gözleri ile birini ararken Ca- hit'le karşılaşınca iki elini havada birieştirerek, şa- ire bir tebhk işareti verdi. Cahit, mutat tevazu ve nezaketiyle ve tebessümle selamlayarak teşekkür etti. Ozat tatmin olmamış olacak ki masamıza ka- dargelerek Cahit'e hitaben: Üstat, bu gece radyoda bir şiirin okundu. Rad- yo-evlılerı fethettın. Bunu besteleyeceğim, dedi." Gelen Mesut Cemil'dır. Radyoda okunmuş, her- kesi büyülemiş şiir ise unutulmaz "Gün Eksilmesin Penceremden...." Radyolarda bugün de şiırler okunuyor. Gelgele- lim şu coşkuyu yaşamanın, yaşatmanın olanaksız- lığını hepimiz biliyoruz. O günlerin Istanbul'unda, ve elbette Türkiye'sınde şiir, edebiyat, sanat değer- ler yelpazesinde birinci sıradadır. Günümüzdeki gi- bi değersizlikler yelpazesinın başına oturtulmamış- tır henüz. Reşid İskenderoğlu, Cahit Sıtkı'nın Beşiktaşlı sevgilisini de anlatmış. Bu kırık aşk hikâyesinı içle- nerek okuyorsunuz. Sanat, edebiyat adamlanmızın yaşamlanna iliş- kin ne kadar az bilgı devşirebiliyoruz! Yaşamöykü- sü kitaplarının edebiyatımızda bir türlü serpıleme- mesi belki de bu bilgi eksikliğınden. Ruhi Nedimoğlu'nun Cahit Sıtkı anılannda bir mektup yer alıyor. Şair bu mektubu babasına yaz- mış: "Babacığım, hayatta muvaffakiyet yalnız aç kal- mamakta değildir. Asıl muvaffakiyet göçüp gittik- ten sonra, ardında bir eser bırakmaktadır, bu ese- n meydana getirmek için saadeti memnu telakki etmeli. Benim de çizilmiş birmefkûrem vardır. Ben de her şeyden evvel yaşamış olduğuma delil ol- mak için bir eser meydana getireceğim." Yıllarca önceydi. Taksim'den Teşvikiye dolmuşu- na binmiştim. Radyoda Cahit Sıtkı'nın bir mektu- bu okunuyordu. Yine babasına yazmıştı. Hemen he- men aynı şeyleri söylüyordu. Belki de alıntıladığım mektuptu. Büyük bir heyecan duymuş, Teşvikiye'ye kadar dolmuştakilerle bir arada olmayı göze alamamış, Harbıye'de arabadan inmiş, koşar adım yürümüş- tüm. Cahit Sıtkı'nın ülküsü elbette benim de ül- kümdü. Dedim ya, çok uzun yıllar önceydi... Ülküsü "ardında bir eser" bırakmak olan insan, ne zaman ne oldu da azaldıkça azaldı ülkemizde... Ne oldu da bugünün sıyasal ortamındaki iğrenç görünüm özenilecek bir yaşama biçimıne bürünü- verdi... Hersabah Cahit Sıtkı'yı yeniden okusak... Belki, kimbilir... ABIDIN DINO R E S I M S E R G I S İ Ş U B A T - 6 M A R T 1 9 9 7 Y A P I K R E D I SANAT GALERİSİ Kıbns Şehltleri Caddesl 1443. Sokak 46 Alsancak 35220 Izmlr Telefon- (0232) 4S3 56 28 BERGİ, YAPI KREDİ KÛI_TOH SANAT YAYIP4CILIK A 9 TARAF1NDAJ4 DÛ2ENLENMİŞTİR YAPI KREDi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear