22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Işveren, işçi> büim adamı ve sanatçı önümüzdefdyûı değerlendird 1998ydındanumutyokSUNZIŞŞu sıralar mahalle kahvelehnden televizyonprogramlarına, üniversite çevrelerinden sendika toplantılarına dekpek çokyerde geride bıraktığımızyılın Türkiye için ekonomik açıdan ne ölçüde verimli geçtiği, sorunların çözümlenmesindeya da çözümlenememesinde ne dereceyol kat edildiği tartışıhyor. 1997yılında ikifarklı hükümet (önce REFAHYOL, sonra da ANASOL-D) veyine iki 'farklı' ekonomi politikası gündeme geldi. Ancak bu 'farklılık' gündelik yaşantılara pek defazlayansımadı. 1997yılı, enflasyonun yüzde 80 'lerin altına düşmediği, maaş zamlarımn da yüzde 50 'nin üstüne çıkmadığı 'sıradan' sayılabilecek biryıl oldu. Türkiye 'nin iç borç toplamı 5.8 katrilyon liraya, dış borç toplamı ise 82.2 milyar dolara yükseldi. Heryıl olduğu gibi henüz sonuçlandmlmamış IMF ve istikrar paketi görüşmeleriyine gündemde. Yıl içinde iki kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye 'nin notunu indirirken ekim ayı içinde Asya dapatlak veren ve hızla dünyayayayılan mali kriz, Türk ekonomisini de etkilemeye başladı. Lüksemburg Zirvesi ile AByakınlaşması ve gümrük birliğinin etkileri tartışma gündeminin ilk sıralanna oturdu. Son aylann en çok tartışılan komıları ise ANASOL-D hükümetinin vergi reformu yasatasarısı veenflasyonudüşürmeprogramıkapsamındaki 'KİT zamlarının 6 ay dondunılması' kararı idi. Biri büyük ölçüde tırpanlanırken diğerinden de 'vazgeçme' noktasına gelindi. Geçen yılın genel bir değerlendirmesini yapabilmek için bilim adamı, işçi, işveren ve sanat çevrelerinin temsilcileri ile bir yuvarlak masa toplantısı düzenledik. Aynı zamanda gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Türkel Minibaş 'ınyönettiği ioplantıya, akademisyenleri temsüen yine gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Erol Manisah, isçileri temsüen DİSK Genel Sekreter Yardımcısı AhmetAsena, sanayici ve işveren kesimini temsilen TUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Kayhan ve sanatçılan temsilen de Leyla Tekül katıldı. Konuklarımız 1997yılını değerlendirirken aynı zamanda 1998 'e ilişkin beklentilerini de ortaya koydular. Bize göre ortaya pek de 'parlak' bir tablo çıkmadı. Şimdi sonucu Cumhuriyet okurlannın değerlendirmesine sunuyoruz. M İNİBAŞ - Yeni yılla birlik- te insanlar ıımutla beklen- ti icerisinegirerter. Ozeflik- k 1996 yıhna girerken çok umuduyduk.Seçündenye- niçıkmış bir Türkiye vardı. 1997'nin başın- da biraz daha umutluyduk. Enflasyonun düşeceğini, ekonominin kendi dengeleri için- de süreceğini zannediyorduk. Ve Türkiye 97'nin sonunda bütün bu unıutlu tabJota- nn ötesinde farklı bir konjonktür içerisin- de bulunuyor. Bu konjonktürden bakarken 1998'in nasıl oiacağını da çıkarmamız müm- kün. Önceükie geçinügimiz yılın nasıl biryıl olduğunu değeıiendirebilmek için o umut- lann nerede işe yaramadığuu, nerede çök- tüğünü, neleri yanlış y apnğımızı tarbşmak- tavararvar. İsterseniz Muharrem Bey sizinle başla- yalım. Biliyorsunuz dünya uzun zamandır bir krizin içindeydi. Mayis ayı ortasından beri yükselip alçalan bir trend içinde özel- likle Uzakdoğu Asya'da bir knz yaşanma- ya başlandı, Türkiye de bundan. ne kadar istemesek de etkileniyor. Acaba sermaye ke- simi bu krizin içinde Türkiye'yi nereye ko- yuyor? Bun- dan etkilen- mesı nasıl ola- cak°Bu kadar da çok kork- mamıza gerek varmı? KAYHAN- Uzakdoğu'da olan hadise- den Türki- ye'nin etkilen- memesi im- kânsız. Uzun zamandır Tür- kiye'de şöyle bir söylem de var. Genellık- le işadamlan bunu söylü- yorlar. Bız efendim An- AHMETASENA (DİSK): Türkiye 'de işçi ücretlerine bağlı olarak tüketimin pompalandığım söylemek bir hayli zor. Doğru dürüst birgelir dağılımı araştırması yok. Var olan araştırmalar, ücretlerin gayri safi milli hasıla içindekipayının giderek azaldığını kara ile devlet- ortaya koyuyor. le ilişiğimizi kestik. bız dışandan borçlanıyoruz. Bunlar- dan pek etkiienmeyiz. Bence bu doğru de- ğil. Bir kere iş âlemınin hem enternasyo- nal ilişkileri ve borçlanma kabilıyeti dola- yısıyla enternasyonel piyasalarda olanlar iş âleminı fevkalade etkiliyor. tkincisi Türk tüketicisi etkileniyor. Uzakdoğu krizine ba- karsak Türkiye açısından en azından yakın dönemde birkaç şey beklemek lazım. Bu ülkelerde olan büyük devalüasyon Türkiye ile benzer üretimlen ve ihracat mallan olan Uzakdoğu ülkelerinin bir ke- re rekabet şanslannı en azından belli bir dö- nem için arttıracak. Dolayısıyla Türkiye'yi iç ve dış piyasalarda daha sıkj bir rekabet bekliyor. tkincisi. üç-dört senedir dünya genelınde bir büyüme var. Önümüzdeki yıllarda bu büyümenin bu kadar hızlı olma- yacağının işaretleri var. Hem Uzakdoğu'da hem de Amerika'da. Dolayısıyla bu büyü- meden Türkıye'nin pay alması da gıttikçe zorlaşacak. Türkiye'de Uzakdoğu'da olan krizin farkını ben şöyle görüyorunv Ora- da özel sektör mali sisteme daha çok borç- lu. Finans ve sanayi kesiminın yakın ıliş- kisi var. Ve bunun alacaklılan dış dünya- da. Türkiye'de özel kesım finansal kesime o kadar açık değil. Fakat ışte bir istikrar pa- ketı söz konusu. MİNİBAŞ - Dışandan borçlanma şansı- nın olması sermaye kesimini aslında daha da riskli bir ortama sokmuyor mu? Izak- doğu'daki krizle büükte sıcak paramn bu- raya akacağı düşünülüyor. KAYHAN - Sıcak para demeyelim de, dünyadakı bu 'emerjıng markets" (geliş- mekte olan piyasalar) fonlan dıyelim. Tür- kiye'ye pek iltifat etmediler. Niye intibak etmediler? Türkiye'deki siyası ve ekonomik istikrarsızlık nedeniyle. MİNİBAŞ - Geçen yıl nisan ayında IMF, Dünya Bankası ve AB. Türkiye'yi ithalata ve tüketime dayalı bir büy ümenin sonunun çok havırlı olnıayacağı konusunda uyarmış- ti. Sizin dediğiniz gibi büyümeyi yavaş ya- vaş aşağıya çekmek gerektiği söylenmişti. Ama dönüpöbürtaraftan baknğunızzaman, üretiminbir cephesi sermaye kesimi oMu- ğu kadar, bir de emek cephesi var. Bu emek cephesine baktığımız zaman biz de maaş- lanmızın artmasmı istiyoruz. Yani bir taraf- tan da gelirlerin artmadığı bir ülkede tüke- time dayalı bir büyümeyi biz de biraz pom- palamıyor muyuz? ASENA- Türkiye'de işçi ücretlerine bağ- lı olarak tüketimin pompalandığım söyle- mek bir hayli zor. Doğru dürüst bir gelir da- ğılımı araştırması yok. Olanlann gösterdi- ği tablo ücretlerin Gayri Safı Milli Hasıla içindeki payının giderek azaldığını ortaya koyuyor. En büyük sanayi kuruluşlanna bakıyorsunuz faaliyet dışı gelirleri müthiş bir büyüme gösteriyor. Biz kendi ücret yapılannııza baktığımız zaman şunu görüyoruz: Türkiye'de sendi- kalı olan işçilerin dahi büyük bir kesimi as- gari ücretin biraz daha üzerinde ücret alma durumunda. Birkaç sektörü bundan ayıra- bilirsiniz. Şimdi burada ne kadar kısarsa- nız kısın... Bu talebin üzerine bastığınızı dü- şünelim. Ne kadar basabıleceksiniz? Çün- kü sonuç itibanyla kendisinı yeniden üret- mek ihtiyacı duyduğu birgeliri söz konu- su. MİNİBAŞ - Şimdi önümüzde yine bir paketdönemi var. Alüncı paket herhalde de- ğil mi bu? Şimdi o zaman sizin. sendikalar olarak haklı polirikalan gündeme getirme- niz gerekmiyor mu? Sadece ücretlerin art- masının vey ahut kendi üyelerinizi koruma- nın yanı sıra. Böyie belki aramzda bir kon- sensüs olusturmanız gerekmiyor mu? ASENA- Bir konsensüs aranabılir aslın- da. konsensüs doğrultusunda en azından kâğıt üzerinde bazı şeyler vur. Kayıt dışı eko- nominin kontrol edilmesi konusunda bir- gore_ MANİSAU -Arz-taleple iJgisi yok. Özel- likJe dışa açık bir ekonomide arz-talebin mantığı da. an- lamı da değişi- yor. Ortada dış- tan içe, içten dı- şa farklı kayma- lar var. Benim söylemek iste- diğim şu piya- sa ekonomisi- nin aynen bir futbol maçı gi- bi belli kuralla- n var. Piyasa ekonomisinin milli gehrartışı- nı, dönüşümü- MUHARREM KAYHAN (TÜSİAD): Uzakdoğu 'daki krizden Türkiye 'nin eikilenmemesi imkânsız. Enternasyonal piyasalarda ve Türkiye içnde daha sıkı bir rekabet bekleniyor. Biz yediyıldır orta vadeli istikrarprogramını istiyoruz, Gerçek bir istikrarprogramını mutlaka ortaya koymak gerekiyor. Siyasetin önümüzdeki dönemde ekonomik platformda biraz daha ağırlıklı yapılması lazım. MANİSALJ-Ben onlara meteoroloji di- yorum. MİNİBAŞ - Vatandaş Leyla Hanım na- — ^ i ^ ^ - ^ ^ ^ — sılbakrvor? TEKÜL - Manisah, piya- sa ekonomisi- nin disipline edilmesinden söz etti. Dısiplin kelimesini de, demokrasi keli- mesini de ben Türkiye'ye bir şekildehâlâya- kıştıramıvorum. MANİSALI- Disıplindenilın- ce akla hep an- mı.' MANİSALI - Politik olarak bunu kim istiyor ki? Ücretlilerin toplam nüfus için- deki payı nedir° 60 milyonun içinde aıle ola- rak baktığımız zaman 1 3 civannda bir şey. Enflasyondan en fazla kim zarar görüyor. Sabit gelirlilerbugün azınlıkta aslında top- lama baktığınız zaman. Orada siyası bir sorun var. tki uzun süre enflasyon gele gele, sis- tem enflasyonla beslenir hale gelmiş. Bu- gün enflasyon sıfira düşsün. mali sistem Tür- kiye'de yan yanya çöker. ASENA - Burada iznınizle bir soru so- rabilir miyim? Başlangıcından itibaren enf- lasyon acaba sermaye birikiminın bir ara- cı olarak bilinçlı olarak turulmadı mı Tür- kiye"de? \L\NİSALI - Sanmıyorum. Kamu har- Akademisyen, işçi, işveren ve sanatçı temsilcileri 1998'i değertendirdiler. (SOLDAN SAĞA: Erol ManisaJı, Muharrem Kayhan, Ahmet Asena, Türkel Minibaş ve Leyla Tekül) likte katıldıgımız toplantılarda, işçi-işveren örgütleri, TÜSlAD ve diğer örgütler bırta- kım beyanlarda bulunuyorlar. Ama ne ya- zık ki Türkiye'de bunu hayata geçirecek adım atılmıyor. 500 kişi çalıştıran Türki- ye'nın sayılı tekstil ihracatçılanndan birta- nesi... Sadece 130 sigortalı insan çalıştın- yor. Şimdi böyle bir tablo ortada iken ilk ağızda yükJenilmesi gereken şey ücretler ola- maz. Kayıt dışı ekonomiye bakılmasını. devletin borç almak yerine vergi alması ge- rektiğini düşünüyoruz. KAYHAN - Bizim için de bir haksız re- kabet unsuru. Aynen katılıyorum. .ASEN.A - 1998 bütçesınde enflasyonu dikkate alırsanız neredeyse sıfıryatınm gi- bi bir olay var. Eğirim harcamalannın sa- dece arttığı düşünülüyor. Enflasyon ve se- kiz yılla karşılaştınn orada da artış yok. Sağlık harcamalan gerilemiş. Geriye kalan- lar nereye gıtmış: borç ödemelerine ve Mil- li Savunma Bakanlığı'na. Sosyal güvenlik deniliyor. Gerçekten şuna inanmıyoruz. Ya- ni senelerdır birikmış olan fonlann üstelik Avrupa'daki gibi bir sosyal güvenlik krizı olduğu iddiası ile başka türlü bir çözüm önerilmesını kabul edemiyorsunuz. Piyasa ekonomisi disipline edilmeli MİNİBAŞ - Yaünm şirketkri dahil her- kesin gözü o sosyal gü\enlik fonlanmn üze- rinde, içinden nasıl çıkılacak? Gelir dağılı- mı politikası üretmeniz için bu ülkenin üre- tim politikalan olması lazım. MANİSALI-Ekonomi politikalannı uy- gulayacağımız altyapıya ıyi bakmamız ge- rekiyor. Türk ekonomisi son 15 yıl içinde hızlı bir açıhm gösterdi. Dünya ekonomi- si ile büyük ölçüde entegre oldu. Dışa açıl- mış ekonomiler, dış unsurlardan çok fazla etkilenir. Yani sizin içeride hükümetler ola- rak ortaya koyduğunuz politikalardan ala- cağınız sonuçlar egzorjen faktörler tarafin- dan büyük ölçüde saptınlıyor. O sonucu alamazsınız. Yani dışa açık ekonomilerde çok yoğun disipline edilmiş bir piyasa eko- nomisi gerekır. Türkiye'de bu olamıyor. tki: Türkiye'de kayıt dışı ekonominin ora- nı çok yüksek. Bir kısmı yüzde 37-38 di- yor, yüzde 40'a kadar çıkıyor. Piyasa ekonomisinin disipline edilme- si gerekiyor. Yani biz piyasa ekonomisi de- yince Türkiye'de herkesin istediğini yapma- sını anlıyoruz. Bu ekonomik anarşidir, pi- yasa ekonomisi değıldır. MİNİBAŞ - Hocam herkesin anlayacagı şeküde söyleyebilir misiniz? Arz ve talebe nü istenildiği şekilde sağlayabilmesi için bel- li bir disıplin içinde götürülmesi gereki- yor. Türkiye'de bu dısiplin yoktur. Bizde di- siplin deyince müdahale zannedılıyor. Yok efendim bu müdahale değıldir. Bankacılık sistemine bakıyorsunuz, mali sektörde bir dısiplinsizlik var. KAYHAN - Mevduat güvencesi dolayi- sıyla biraz rekabet eksikJiği yok mu? MANİSALI - Yapı bozukJuğundan orta- ya çıkıyor. tşgücü pıyasasında piyasa eko- nomisi çalışmıyor. O faktör bakımından da. tşgücü faktörü. sermaye faktörü bakı- mından çalışmıyor. En azından diğer husu- sa bağlı veya doğrudan —^^——— doğruya sizin faız yü- künüz bakımından, ma- liyet gelirlerinizin belır- lenmesi bakımından. arada. üretemeyeceği- niz farkJılıklar var. Öbür taraftan kontrol edeme- yeceğiniz koskoca bir kayıt dışı ekonomisi var. Biz hangi önlemleralın- malıdır diye baktığı- mızda, bu bir bozuk ze- min. Yani bu arabayı biz bir asfalt üzerinde yürütmüyoruz. Bozuk yolda. Süspansiyon sis- temi... MİNİBAŞ - Yani 1998e asfait dökelim diyorsunuz. MANİSALI -Bualt- yapıdaki bozukluklan düzeltecek şekilde eko- nomi politikalannı uygularsak biz netice ala- biliriz. Yoksa şok tedbirlerle enflasyon sı- fira indinlir. Böyle bir şey yok. Bu bozuk zeminde bunu yaparsanız öyle bir maliyet olur ki astan yüzünden pahalıya patlar bu- nun. Yani gelir bölüşümü bakımından, sa- bit gelirler bakımından, bilmem sanayi ya- tınmlan bakımından vs... Öyle bir maliye- ti olur ki yaptığınıza yapacağınıza pişman olursunuz. Bir şey konuşuyoruz. Hangi ze- minde konuştuğumuzun okuyucuya akta- nlması gerekiyor. Bu bozuk zeminde han- gi araçlar kullanılabilir onu iyi görmemiz gerekiyor. MİNİBAŞ - Belki şimdi de her zaman yapılan hatayı yapacağız. Burası için söyle- miyorum. Yılm sonu yaklaşükça bu değer- lendimıelcr hep yapılıyor. Bütün der^iler. gazeteieryapıyor. Slne şunu söy leyeceğiz; enf- lasyon şu kadanü, bu dereceye düştü şek- linde. LEYLA TEKÜL (SANATÇI): Vatandaş olarak beni ilgilendiren konu, paramn nereye gittiği Paramn nereye gittiğinin hesabım soramıyorsam o ülkede demokrasiden zaten bahsedemem. Neden bahsedemem, çünkü verdiğim paramn nereye gittiği belli değiL Konuşulmuyor. Devletin mali deniz, eeeyiyemeyen de bendeniz. Devlet baba kavramını önce bir değiştirmek gerekiyor... nelerden yenilen tokatlar geliyor. TEKÜL - tki-üç numara büyük gibi ge- liyor. Neden bilemiyorum. Beni vatandaş olarak ilgilendiren, paramn nereye gittiği? Paramn nereye gittiğinin hesabını soramı- yorsam o ülkede demokrasiden zaten bah- sedemem. Bazı şeylerin konuşulmadığı bir ülkede birtakım hesaplar da kayıt dışı eko- nomi aJtında. Bir de kayıt dışı kayıp para- lanmız var. Onlar nerelere gidiyor. Devle- tin mali deniz. eee yiyemeyen de bendeniz. Yani vatandaş olarak bendeniz. Kayıt dışı ekonomiden korkuyorlar. Bazı şeyler Tür- kiye'de ortaya çıkarsa... — ^ — — — MANİSAU - Bire- yın de bir sorumluluğu var. Hem hakkınız hem de yükümlülüğünüz... Paranızı nasıl harcadı- ğınızı ve nereye gittiği- ni bilirseniz, toplum- sal sorumluluğunu ala- caksınız. Yani piyasa ekonomisi bireye o top- lumsal sorumluluğu ve- riyor. Amerika'da ve- riyor. Ben diyor, güm- riikten pul sokmam. ya- nında 3 ayakkabı geti- remezsin diyor. Yani bireye o sorumluluğu veriyor. Biz serbestlik deyince bavullara dol- durup getirmeyi falan zannediyoruz. Yani dünyada ne olup bitti- ğini bilmiyonız. TEKÜL - Tabii bu- nun özünde diğerinin kısıtlanması haline ge- liyor Türkiye'de. Vatandaş olarak hep sor- mayı bilmiyoruz. Hadi diyelim hesabımı- zı yaptık paramızı harcarken devlete ver- diğimiz paranın nereye gittiğinin hesabını sormadığımız sürece ben fazla bir umut görmüyorum. KAYHAN - Burada tabii en mühim olan bir konu var. Bilhassa vergi ve sosyal gü- venlik bir ölçüde. Bunlann ikisinde de ra- hatsızlık toplumun dokusunu tahrip eden şeyler. Bugün Türkiye'de eğer 65 milyon- dan sadece 6 milyonu vergi şemsiyesi al- tındaysa bu toplumda aidiyeti ancak aile ya- pısı koruyordur. MİNİBAŞ - Tabii yani ülke yönetiminin devamı da buna bağfa. Birbirinden ayn şey- kr o!uı ak ele almamak lazım. O zaman enf- lasyonun da belki daha kolaylıkla aşağıya çekflmesi o vergi reformu bağlamında dü- şündüğumüz zaman mümkün olmayacak camalan, hükümetlerin gösteriş yatınmla- n v s.'den meydana gelen, yorgana göre aya- ğını uzatamama hesapsızlığından kaynak- lanıyor. ASENA- 1970'liyıllann öncesinde baş- layan ve biraz da belki sermaye birikimini teşvik etmesi açısından, yani gelir dağılı- mını bozan bir yani var. Sanki biraz bilinç- li biryan var. Süleyman DemireJin buna gön- derme yapan sözlen var. Enflasyona kat- lanacaksımz. Türkiye'de olmaz olmazdır. KAYHAN-Yanı Türkiye'de büyüme ara- cı olarak... MANİSALI - Sebep sonuç ılışkılen ba- kımından doğru söylediniz. Bilinçli olarak mı, planlayarak mı yaptılar meselesi? TEKÜL - Terörden yaşayanlar da var. MİNİBAŞ - Yani her şeyin ranünı yiyen kesimvar. ASENA-Bu toplum 20 küsury ıldır. bel- ki daha fazla süredir enflasyonla boğuşu- yor. Her gelen politikacı enflasyonu indi- receğini söyleyerek iktıdaroluyor. Ben hiç unutmuyorum. Seksenli yıllardaydı. Bir gazeteci arkadaşım, "Çevirisini yapar mı- smhltfen?'"dedi. TurgutÖzal'ın yeni Baş- bakan olduğu dönemde yabancı basında yaptığı kapalı görüşmenin bantlanydı. "Ke- sin taahhüt ediyorum" diyor. Bir yıl içeri- sinde enflasyonu tek haneli bir rakama in- dıreceğinı söylüyor, "Türkiye başka türtü varolamaz" diyor. O tarihten bugüne 15 yıl geçmiş. Bu kadar becenksız ınsanlan mı seçiyoruz, yoksa biraz iktisadi politıkalar- da bir yana doğru ittirme mi var diye düşünüyorum. MİNİBAŞ - Sermayenin ve emeğin bir tanımını yapmamız lazım. Emek dediği- mizde gerçekten işçi konumunda olan dar ve sabitgefirlüerden mi bahsediy oruz? Yok- sa marjinalde çahşanlar da dahil olmak üzere bunun ranünı da yiyen bir kesimden mi bahsediyonız? Muharrem Bey 'i dinüyo- rum, vergi reformu istiyor, kayıt dışının kontrol amna ahnmasmı istiyor.» K.\YHAN -Biz 7 yıldır orta vadeli istik- rar programı istiyoruz. Hakikaten bunu or- taya koymak lazım. Çünkü ortak çıkarlar var sonunda. MİNİBAŞ - Ama ben başka bir sermaye kesimi daba tanıyomm. Sigortasız işçi ça- lışüran, vergi vermeyen, o arada, hatta ya- nsı, üstütişörtaltı portakal olanlan da ta- nıyorum. O kesim enflasyondan çok mem- nun. KAYHAN - Ama haksız rekabet serma- ye binkımı varatıyor onlar için de. Haksız rekabetten yararlanıyorlar. MİNİBAŞ - Galiba bu az gelişmiş bir ü^ ke oünanın getirdiği hem avantaj hem de- zavantaj. Müthiş bir çelişki. Şimdi önümüz- deyeniden bir paket var. Hepimiz enflasyo- nu aşağıya çekmek istiyoruz. Enflasyonu aşağıya çekmenin birkaç tane aracı var. Hangi hükümet gelirse gelsin onu yapacak. Geçen yıl Erbakan başbakan iken kendisi- ne 12 aJanda madalyayapmış. Bunlann hiç- birinin içinde enflasyonu düşürmek yok. Ve biz seneyi enflasyonu yüzde 100'e vurmuş olarak devireceğiz. Dolann 200 bini aştiğı, enflasyonun yüzde 100 sınmna geldiği bir yerde Leyla Hanım parasuu nereye yaüra- cak? TEKÜ1. - Nerede batıracak? Yürihüşler devam edecek MİNİBAŞ - Bizierin vatandaşlara söyie- memiz, "Üzülmeyin 97 kötüydü ama işte 98'de gemiyi kurtannz" diyebümemiz için bir nedenimiz olmalı. Sendikalar Anka- ra'ya yürüyüşe geçtL. ASENA - Şimdıy e kadar çok yürüyüşler oldu. Yollar yürümekle aşınmadı. Sistem şöyle bir şey geliştirdi galiba. Nasıl olsa bun- lann ısran fazla sürmez, tutruramazlar dı- ^ - ^ ^ ^ ^ — ^ ^ ^ ^ ^ — yor. Şimdi biz Prof. EROL MANİSALI: Biz piyasa ekonomisi deyince Türkiye 'de herkesin istediğini yapmasını anlıyoruz. Bu ekonomik anarşidir. Bu, piyasa ekonomisi değildir. Enflasyon, kamu harcamalannda hükümetlerin gösteriş yatınmları gibi nedenlerden meydana geldL 98'den çok ümitli olmadı- ğımız için bu- günden yürü- yoruz. Sadece bizim değil toplumun beklentilen çok ama, mevcut siyasi iktidar da 98 açısından bi- ze çok ümit vaat etmiyor. Şöyle bir ya- nılgısı olduğu- nu düşünüyo- rum. Bu ikti- dar Refah'ı bir tarafa koyu- yor. Ya onlar gelir ya bıze katlanırsınız. Böyle bir hakkı yok. Böyle bir şansı da yok. Çünkü onu ortaya çıkaran dengeler bu- günün dengelen değil. DİSK olarak şunu iddia ediyonız. Tür- kiye'nin bugünkü sanayisinin teknoloji ya- pısıyla ilerleyebilmesı mümkün değıldir. Gıddi, planlı bir müdahaleye ihtiyacı var- dır. tşverenlerle tartışabilıriz, katılmayabi- lirler. Ama hükümet. böyle bir tartışma ya- ratmak zorunda. Gerçekten hükümet eğer orta vadeli is- tikrar paketleri uygulayacaksa bunu şöyle söylememeli, "'Kışı birazcık zor geçirin, sonra sizi iyileştireceğiz''. Yahu bız bunu 20 yıldır gördük. Amıyane tabiri ile "Yeme- yiz". Serbest piyasa fılan diyoruz ama her- halde her işveren şunu kendi başına kaldı- ğında kabul eder: Dünyanın bir işletme açı- sından en planlı olunması gereken dönemi- ni yaşıyoruz. Dinamik bir planlama içeri- sinde. Bu hükümet böyle bir şeye yönelmi- yor ki. Öncelikleri nelerdir, nerelerde ge- lişecek bu ülkenin ekonomisi? Bunu yapa- bilmek için nasıl bir işgücüne ıhtiyaç var- dır? Nasıl gelişecek? Hiç böyle bir şey yok. Şimdi bütün bunlan yapmadan bize kalkar dersiniz ki yaa katlanın işte biraz daha enf- lasyon. Baktığınız zaman genel yapıda bir pozıtif gelışme yoksa o an batacağımıza şu parayı da vereyim der. Bunu geçmışte de yaşadık. Karayalçm ve Çüler'in aldığı kararlardan sonra bütün sermaye, "Ya bir keroKk servet vergisi bile vermeye razıyız. Bu iş batryor. kurtarahm" demedi mi? Şim- di bir daha aynı parayı verecek mı? MİNİBAŞ -1998'de de vürüyecek misi- niz? ASENA-Budurumda 1998'debayağı sı- kı yürüyeceğiz. Antrenmanlara başladık. KAYTLAN - Siyasetin önümüzdeki dö- nemde ekonomik platformda biraz daha ağırlıklı yapılması lazım. Hep klasik düşü- nüyoruz. Acı tedbirler alan muvafFak ola- maz. diye. Halbuki Türkiye öyle bir dönem- den geçti ki... Bir koalisyon hükümetı ku- ruldu, birbirinden çok farklı değil ama de- ğişik dünya görüşleri olan partiler hem Meclis'te dışardan desteklendiler, hem ken- dilen bir koalisyon kurdular. Bunun alaca- ğı doğru ekonomik tedbirler bir daha bun- lara başanyı neden getirmesin? Hüküme- tin ekonomik platformda daha kararlı yü- rümesi başan şansını arttıncı bir faktördür. Halbuki şu andaki tereddütleri bu acı reçetelerin seçmen kaybına mal olacağı en- dişesini hıssetmemek mümkün değil. MANİSALI - Sorun şu. Bir istikrar paketinın uygulanmasının belli bırpenyodu vardır. Bunun ne altına inebilirsiniz. üs- tüne biraz çıkabilirsıniz. Çok enterasandrr. Vergireformukonusun- da ilk defa olarak Türkiye'de bir toplu uz- laşma ortaya çıktı. Katılıyor musunuz? Sorun, altını çizmek lazım, politik istik- rarsızlıkta. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear