16 Mayıs 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 ARALIK1997 SALl CUMHURİYET SAYFA HABERLER Milli Eğitim Bakanı Uluğbay, 2000 yüına kadar 164 bin öğretmeninhaar olacağını söyledi 'Oğretmen açığı ohnayacak'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, "öğretmen açığı" sorununa işaret eden uzmanlara tepki gösterdi. Kendıni eleştirenlere "Derslerine iyi çahşsınlar" diyen Uluğbay, 2000 yılına kadar ıstıhdam edilecek 164 bin öğretmenin eğitim fakülteleri ve fen- edebiyat fakültelerinden çok rahat karşılanabileceğini söyledi. Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada, özellikle eski milli eğitim bakanlan ve bazı eğitim uzmanlannın 2000 yılına kadar istihdam edilecek 164 bin öğretmenin eğitim fakültelerinden karşılanamayacağı yönündeki iddialannın gerçekleri yansıtmadığını söyledi. Uluğbay, kendini eleştirenlerin derslerine iyi çalışmalannı isterken öğretmen istihdam planmın da eğitim fakülteleriyle fen-edebiyat fakültelerinden mezun öğrencilere göre yapıldığını söyledi. Bu yıl eğitim fakültelerinden 28 bin, fen-edebiyat fakültelerinden pedagojik formasyonu olan 40 bin öğrencinin mezun olacağını kaydeden Uluğbay, "Bu hesaba göre öğretmen açığı sorunu olmayacak. Ben ezbere konuşmam. Hiç kimse ezbere konuşmamab" dedi. Uluğbay, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile ortaklaşa yapılan proje ile de eğitim fakültelerinin yeniden yapıldığına işaret etti. Yeniden yapılandınlan eğitim fakültelerinin ülke gereksinimine göre istenen oranda ve istenen branşta öğretmen yetiştireceğini vurgulayan Uluğbay, "Bu soruna kökten çözüm bulmak için de eğitim fakülteleri yeniden yapılandınlryor" diye konuştu. Bakan Uluğbay, öğretmen açığı sonınuna geçici bir çözüm bulmak amacıyla da boş bulunan kadrolara 1930 vekil öğretmenin atandığını bildirdi. Uluğbay, Maliye Bakanlığı'ndan istenen 3 bin kadrodan şu an için yalnızca 1930'unun kullanıldığını bildirirken, atamalann 60 ilde gerçekleştirildiğini kaydetti. 8 yıllık kesintisiz temel eğitime destek olmak amacıyla yapılan halk bağışlan 2.4 trilyon liraya ulaştı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın (IMKB) 32 trilyon lirahk okul yaptırma bağışı için Milli Eğitim Bakanlığı"nın yaptığı arazi tahsis çalışmalan da tamamlandı. IMKB, bakanlığın belirlediği 5-110 dönüm arasında değişen arazilere göre okul yaptıracak. Bakanlığın yoğun olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde belirlediği yaklaşık 120 arazinin istimlakı hiçbir şekilde gerçekleştirilmeyecek. Belirlenen arazilerdeki okullar tamamen İMKB'nin denetiminde yapılacak. ,. Bolu Tüneli günde 3 metre ilerliyor Bolu Dağı Tüneli'nde 1994 yüında karşılaşüan fay hatti nedeniyle. günde her iki ağızdan 3 metre ilerlenebUdiği ve inşaatı süren iki geçitten birinin trafiğe geçiş verecek şekilde. ancak 2000 yılında açılabileeeği belirtildi. karavollan Genel Müdürlüğü'nden yapılan açLklamaya göre, Gümüşova- Gerede Otoyolu Bolu Dağı Geçişi içinise31 EWml997'ye kadar 311 miryon 850 bin dolar ödeme yapüdL Müteahhidin projecisi Geoconsult firmasının ise karşdaşüan aşın deformasyonlar (fay hatü) nedeniyle rünel güzergâhında jeolojik incelemeler yapüğı, bu incelemelere göre aşın deformasyonlann yaratüğı tehlikeyi önlemek için tünelin dayanıkhlığı üzerine projeler hazuiadığı kaydedikü. Bolu Tüneli'nin hizmete girmesi halinde, ortalama hızı saatte 120 kilometre olan bir aracın İstanbul-Ankara arasını 3.5 saatte kat etmesi öngörülüyor. (Fotoğraf: BERTAN AĞANOĞLU) Çanakkale KöprüsiTnde darboğaz Bayındırlık ve îskân Bakanı Yaşar Topçu, dört firnıadari oluşan ortak girişimin gereldi belgeleri tamamlamadığı için sözleşmenin imzalanamadığını, projenin geciktiğini söyledi ANKARA (ANKA) - Bayındırlık ve tskân Bakanı Ya- şar Topçu. Çanakkale geçişini sağlayacak köprünün ya- pımı konusunda darboğazlarla karşılaşıldığını bildirdi. Topçu, CHP'li Ahmet Küçûk'ün Çanakkale Boğazı Köp- rüsü'nün hangı aşamada olduğu konusundaki yazılı so- ru önergesine verdiği yanıtta. köprü projelerinin tamam- landığını belirtti. Yaşar Topçu, yap-işlet-devret modeliy- le gerçekleştirilmesi planlanan Çanakkale Boğazı Geçi- şi Projesi için Alarko-Alsim, Fabrications Militares, Krupp ve Tekser fırmalanndan oluşan ortak girişim ile görüşme ve sözleşme yapmaya, Karayollan Genel Mü- dürlüğü'nün yetkili kılındığım bildirdi. Topçu, "Ancak adıgeçen firmalar buiş için bir şirket kurarak gereldi bel- gelerini tamamlamadıklanndan sözleşme imzalanama- nuşnr''dedi. Topçu, projenin yap-işlet-devret modeli dışmda düşük faizli bir kredi kullammı suretiyle de gerçekleştirilebi- leceğini belirtti. Kamuoyundaki Çanakkale Boğazı Köp- rüsü'yle ilgili çeşitli spekülasyonlann, köprü yapımını engelleyip engellemediğine ilişkin soruya karşılık ise Bakan Topçu, Çanakkale Belediye Başkanlığı ve bölge- deki srv'il toplum kuruluşlannın projeye sıcak baktıkla- nnı bildirdi. Topçu. u Bu projeye en büyûk muhalefet Eceabat Belediye Başkanlığı' ndan gelmektedir. Zira biz- zat 17"nci Bölge Müdüriüğü'nden köprü geçişine ilişkin 1/5000'lik planlan ekkn akbldan nakie daha sonra köp- rü bağlantı otoyolunun Eceabat tarafindaki güzergâhı üzerinde yazhk konutlara ruhsat vcrdikkri için otoyol koridorunun imar planına işlenerek bakanhğmuzca onay- lannuş olnıaana rağmen, projeye muhalefet etmektedir- ler" dedi. Topçu. Çanakkale Boğazı Köprüsü'nün şim- diki yerleşmelere zarar vermeden bir köprülü kavşakla Çanakkale Çevre Yolu'na bağlandığıru söyledi Elektrik 'Kesintinin nedeni deneyimsiz kadrolar' tstanbul HaberServisi- Elekt- rik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Hüseyin Yeşi,TE- DAŞ'abağh Boğazıçi Elektrik Dağıtım AŞ'de (BEDAŞ),tecTÜ- beli elektrik mühendislerinin görevden alınarak yerlerine ku- rum dışından, hiçbir deneyimi olmayan, şaibeli atamalann ya- pıldığını iddia etti. Yeşil dün yazılı bir açıklama yaparak özelleştirme politıka- lan sonucunda elektrik enerji üretimi, iletimi ve dağıümının çıkmaza sürüklendiğini belirt- ti. Tecrübeli elektrik mühendis- lerinin görevden alınarak yerle- rine kurum dışmdan deneyim- siz kişilenn atanmasının elekt- rik kesintilerini arttıracağını sa- vunan Yeşil, "Çünkü, İstan- buTdaki elektrik kesintüerinin nedeni üretim yetersizliği değü, dağıtım şebekesinin yetersizliği veyeteneksiz, tecrübesiz kadro- feuia doMurulanyönetimlerden kaynaklanmaktadır" dedi. Tecrübeli elemanlardan Asü Uluay*m görev den alınarak ye- rine "2 günlük BEDAŞtecrüHe- si" olan Doğan Loğraroğju'nun, Malzeme Yönetim Müdürü Mehmet Şen'in yerine, "tecrü- besiz''bir elektrik mühendisinin, DAPT Tesis Müdürü Doğan Ba- nıt'un yerine, Avcüar Belediye- si' nden (zabıta müdürü) Abbas Güvenç'in atandığını, DŞİB tş- letme Müdürü Erol Ünalve Be- yoğlu Işletme Müdürü Bülent Cem'in de görevlerinden alın- dığını belirten Yeşil, üyelerine yapılan haksızlığın giderilme- sıni istedi. Avrupa ülkeleri demiryollannda yüksek hızlı ulaşımı seçerken Türkiye yolda kaldı Hızh trenler Avrapa'yı sardıBARIŞ DOSTER Avrupa Bırlıği'nın; yalnızca üye ülkelen değıl, bütün Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini de kapsa- yan "Avrupa Yüksek- Hız Tren Şebekesi'"nı kur- maya başladığı, Avrupa Birliğı'ne katılmak iste- yen Türkiye'nin de kendisinı bu ağın dışında tut- maması gereküği kaydedıldi. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kuru- mu (TÜBİTAK) tarafmdan Bılim ve Teknoloji Strateji ve Politika Çalışmalan çerçevesinde ha- zırianan "Yüksek Hız Trenkri - Sistem ve Tekno- lojileri" konulu çalışma, ülkemızın demiryolu ko- nusunda dünyanm ne denli gerisinde olduğunu ortaya koydu. Her gün onlarca kişinin yaşarmnı yi- tirdigi trafik canavanna çare bulunamazken, Tur- gutOzal'ın "Komünistsistemeözgüdür'' anlayı- şıyla karşı çıktığı demiryollannm; Avrupa ve Uzak Doğu'da agırhğını sürekli arttırdığı belirlendi. Çumhuriyetinkuruluşyıllannda''ana>T urdude- mirağlarla örmek" politikasının, Türkiye'nin de- miryolu polıtıkalannın belkerruğini oluşturduğu anımsatılan raporda, 1950'li yıllarda bu polıtika- nın tam tersi bır yönelimle karayolu politikalan- naağırlık verildıği belirtildi. Bu yaklaşım değişik- lığinin 1980'li yıllardaki otoyol yatınmlanyla sür- düğü \oirgulanan çalışmada, 1980"li yıllann başın- dan itibaren demiryollannda özellikle yeni hat projelerinin arka plana itıldiği kaydedildı. Rapor- da. "Türkiye'nin, demiryolu ulaşımını pazar eko- nonüleri dışında kalan ülkelerin terdhettiği bir ula- şun biçüni olarak gördüğü 1980'li yıllarda, tam tersûıe Baü Avrupa ve Uzak Doğu'nun pazar eko- nomisini benimsemiş ülkelerinde 2. Dünya Savaşı sonrasında izlenen ulaşım politikalannda köklü değişimler olmuş,. demiryolu ulaşımına verilen önem yeniden ön plana çıknuştır. Özellikle de hız- h-tren teknolojikrinde önemli gelişmeler kayde- dilmiştir" denildi. Söz konusu dönemde ABD'de demiryolu poli- tikalanna ağırlık verildiği hızh-tren teknolojileri- nin geliştirilmesinin Cünton-Gore yönetiminin 1991 'de ortaya koyduğu yeni teknoloji politikası- nın da satır başlanndan birini oluşturduğu anım- satıldı. Raporda, AB'nin bır yandan hızlı tren tek- nolojilerine destek sağlarken, yük taşımacılığın- da da demıryollannın payını arttırmaya çalıştıgı belirtildi. 30 yıl önce ılk kez Japonya'da kullanıl- maya başlanan ileri teknoloji ürünü yüksek hız trenlerinın 1980'li yıllardan sonra tüm Avrupa'da yaygınlaştığı kaydedılerek "\'üksek hız trenleri- nin hizmetverdiği ülkelerde 200-600 kilometreara- sındaki mesafelerde demiryolu ulaşımı. havayolu- natercihedilmektedir" denildi. Çalışmada, şu gö- rüşlere yer verildi: "Japonya'daTokyo-Osaka ara- sındaki 553 kflometrelik yokuluk. bugün saatte 270 kilometre hız yapan Şinkansen adh trenlerle 2.5 saat sürmektedir ve toplam uzunluğu 2045 kilometreolanŞinkansenşebekcsinde günde120\ten fazla trenk yılda 290 milyon yoku taşuunaktadır." 981 1982 1963 1 1966 19SJ 19«B 1989 1990 1991 "992 '993 SELAHATTIN TARAN 1918 - 1986 Rahmetle anıyoruz. AİLESİ - ÖĞRENCİLERİ - ARKADAŞLARI ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Avrupalılar ve Biz AB üyelerinin Lüksemburg Zirvesi'ndeTürki- ye'yi "aday adayı" olmaya bile layık görmeme- lerinin ardından, yoğun tartışmalaryaşanıyor, fark- lı tutumlar izleniyor. Bu farklı tutumlar içinde, benim en hoşuma giden tırtumu, başbakanımız Sayın Mesut Yıl- maz sergiliyor. Kullandığı sert üslup çok eleş- tiriliyorama, sanıyorum artıkTürkiye'nin de diş- lerini göstermesinin zamanı geldi ve geçiyor. Bu kadar itilip kakılmaya, bu kadar horlanmaya, bu kadar dışlanmaya layık değiliz. Gerekirse; bü- yük sıkıntılar pahasına bile olsa, kendi başımı- za ayakta durabıleceğimizi gösteımemiz ge- rek. Hem kendimize hem de dışarıya... Başta "Çankaya" olmak üzere, kimi siyasal ve ekonomik "odaklar", hükümeti "ılımlı" ol- maya çağınyorlar. Hatta hükümet ortaklan ara- sında da bu konuda uyumsuzluk var. Ve hatta başta ABD olmak üzere, kimi "dost"(!) ülkeler- den de aynı doğrultuda telkinler geliyor. Doğrusu Mesut Yılmaz'ın AB ile ipleri kopar- ma niyetinde olduğunu sanmıyorum. Yaptığı "çıkış", onuriu bir devletin başbakanına yakı- şan bir çıkıştı ve "tarih bilinci" olan herkesin bu- nu desteklemesini beklerim. Hele hele o kendini bilmez Lüksemburg Baş- bakanı'nın konuşmalan... Eğer Avrupa Birliği dönem başkanlığı, insan- lara böyle konuşma hakkını veriyorsa, galiba bu biriiğe giımemek girmekten daha iyi. Zirve sonrasındaki gelişmeler içinde; en çok ilgimi çeken, kimi çevrelerin tepkileri oldu. He- le yurtiçindeki süper zekâlı kimi "demokratla- nn" meseleye yaklaşımları, tam bir komedi idi. Bunlar, Türkiye'nin Avrupa Birliğı'ne aday ada- yı bileolamamasını, "uygar" Batılılann Türkiye'ye verdiği bir ceza olarak yorumluyorlardı ve ne- redeyse "zil takıp oynayacaklardı." Avrupa Birliği'nin karannı "çifte standartla' suç- layan ve Türkiye'ye haksızltk yapıldığını açıkça dile getiren Claudia Roth, bunlardan çok da- ha "Türkiyeli" idi. Erhan Akyıldız'ın "Yüksek Tansiyon"unda bunlardan ikisini gerçekten ibretleizledim. Sev- gili Abdurrahman Dilipak'la Mehmet Altan, müthiş bir uyum içine girdiler. Zaten Dilipak, benim olmadığım yerlerde bambaşka bir yapı- ya bürünüyor. Bazen kendi kendini ajite ediyor, kontrolden çıkıyor. Lafı evirdiler çevirdiler, Türkiye'nin kuruluşfel- sefesinin yanlıştığınagetirdiler. Yıldızoğlu, Ama diğer adaylar arasında da demokrasi özürlüler var" gibisinden ifadelerte araya ginmeye çalış- tıysa da "Bu bizi ilgilendirmez, bizim sorgula- mamtzgereken Türkiye'dir" diye işin içinden çık- tılar. Bu konuda Dilipak, biraz daha uyanık idi. Ama Sayın Altan, AB'nin Türkiye'yi dışlamasını salt demokrasi ve însan haklanna bağlıyordu. Adam- lann "tarihimizle bütünleşiyoruz" gibisinden ifa- delerinin ardındaki niyeti anlamamak için aca- ba ne olmak gerek? Bunlar "hükümet" ve "devlet" kavramlannı ka- nştınyortar. Bizimki gibi özürlü de olsa bir de- mokraside, herkesin "hükümete karşı" olma hakkı vardır. Hatta, o hükümeti "gaynmeşru" da görebilirsiniz. Ama hiç kimsede, "devlete kar- şı" olmak hakkı yoktur. Hele o devieti "gaynmeş- ru" görmek için çok somut kanıtlar göstermek gerekir. Adam, "Ben bu hükümetten memnun deği- lim, yapması gereken demokratikleşmeyi yap- madı" diyor. "Insan haklan ayaklaraltında" di- yor. Elhak doğru. Ama bu söylenenler doğru ol- duğu için binbir zorlukla kurulan Türkiye Cum- huriyeti'ne karşı olmak mı gerek? Atalanmızın dediği gibi "Papaza kızıp kilise yakılır mı?" Pek yaşamadık ama, Türkiye iyi yönetilirse memnun oluruz, kötü yönetilirse üzülürüzve mü- cadele ederiz. Ama Türkiye'ye karşı olmayız, ol- mamalıyız. Fenerbahçe'nin başında Ali Şen var diye, Fenertiler, Fenerbahçe'ye düşman mı ol- dular? 'Önol Tanm'la Sezar Şıkım bile hâlâ Fe- nerbahçeli. Hele Işıtan Gündüz, Fenerbahçe uğruna, Ali Şen'i bile sevmeye başladı... "Sapla samanı" birbirine karıştırmamalıyız, biribirinden ayırmayı öğrenmeliyiz. Bilmiyorum Mesut Yılmaz'ın sert çıkışlan ne kadar sürer. Kulağına karsuyu kaçırmalan, bel- ki de çokyakındır. Ama her ne olursa olsun, Tür- kiye'nin başbakanına yakışır bir çıkışta bulun- du ve yüreğimi serinletti. Avrupa Birliği'nin yeni adaylan, aday adayla- n ve hatta üyelerinin bir bölümü, insanlığa ka- ra lekeler sürerken Türkiye özgür ve demokrat bir ülke olmanın mücadelesini veriyordu. İşin ay- nntılanna girerek kimi devletlerin "marifetlerini" sayıp dökmek istemiyorum. Fakat bunların "in- san haklan" ve "demokrasi" bahanesiyle Tür- kiye'yi dışlamaları, tek kelime ile ayıptır. Peki bu "ay/ba" içimizden alkış tutanlara ne demeli?.. Devrim yasalarına yapünm • Adalet Bakanlığı'nca Türk Ceza Yasası'nın "zamana yenik dûşen" hükûmlerini güncelleştirmek amacıyla Türk Ceza Kanunu Öntasansı hazırlandı. Cmtasanda, devrim yasalannın uygulanmasında doğan boşluklan gidermek amacıyla cezalar öngörüldü. ANKARA (Cumhuri)ctBürosu)-Ada- let Bakanlıgı'nca hazırlanan "Türk Ce- za Kanunu Ontasansı"'nda, devrim yasa- lanna karşı işlenecek suçlara karşı yap- ünmlaröngörüldü. Işkencenin, insanın be- densel ve ruhsal bütünlüğüne karşı işle- nen bir insanlık suçu olduğu vurgulanan öntasanda, Türkiye'de yaygın olarak uy- gulanan işkence türleri sıralandı. Adalet Bakanlığı'nca Türk Ceza Ya- sası'nın (TCY) "zamanayenikdûşen" hü- kümlerini güncelleştirmek amacıyla Türk Ceza Kanunu Öntasan hazırlandı. Önta- sanda, devrim yasalannın uygulanma- sındadoğanboşluklan gidermek amacıy- la cezalar öngörüldü. "Şapka,Türkharf- Im vegiyilmesiyasakkisveier'' başhğı al- tında düzenlenen hükümde şöyle denil- di: -Şapka iktibası hakkındaki 671 sayı- b kanunun veya Türk harflerinin kabul ve tatbikine dair 1353 sayıb kanunun v«- VB bazı Idsveleruı grvilmeveceğine dair 2596 sayıh kanunun koyduğu yasaklara veyavûkümlûlüklere ayİan hareketeden- lere. 6 aydan 1 yda kadar hapis ve 20 mil- yon liradan 10Ö miKon liraya kadar ağn- para cezası verilir." "Birkişi>eişkcnceedene3vıWan6v> faı kadar hapis cezasıverüir" denılen hük- mün gerekçesmde, işkence türleri sıralan- dı. Yeni bir işkence tanımının yapılma- dığı belirtilen yasagetekçesinde, "Halen mahkeme ictihatiannda ağuiaucı sebep olarak if»de edilen işkence tanunlan yer abnaktadır. Bu kapsarada, elve ayak par- maklarrvia tenasül organlanna cereyan vermek. sabaha kadar dövmek. sövmek, ay^klan demire dayab \e havada. başla- n yerde,eDeriarkasmda olacakşekildedur- durmak. yere düşeni döverek başına tek- meatmak ha>alan kjvırmak, penisinitu- tup sağa. sola çekiştirmek, su hav uzuna başını sokup havasız bırakmak, içine çok miktardatuzkonulan suiu bulamacı cop- lamak ve dövmek suretiv le direnmeyi lâ- np kusturuneava kadar zorla vedirmek, bfa- kaptan diğer kaba su boşaltarak su ar- zusunu kamçüamak, ayaklanna falaka takıp sopa ile \ urmak suretiyle etkiM ey- lem uygulamak, elbiseierinden tamamen tecrit ettikten sonra üzerine soğuk su dö- kerek copla dövmek, loçlaruıa cop sok- maya yeltenmek. vücutianmn göbek na- hiyesidedahfl sigaraateşhleyakdarak dağ- lanıak gibi davTanışlar işkenceolarak ifa- de edilmektedir" denildi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear