Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazanan yazar Turgut Özakman gerçekten yana
21. yiizyda masalla geçemeyiz
ÖZLEMGÜLŞEN
YazarTurgutOzakman. bu yıl-
ki Sedat Sımavı Ödülleri kapsa-
mında 'Yahidettin, M. Ketnâl ve
MiDi Mücadele - Yalaniar, Yanlış-
lar. Yutturmacalar' adlı yapıtıy-
la Sosyal Bilimler Ödülü ne layık
görüldü. llk oyun denemesi 'Ma-
sum KatiDer'den sonra aduıı 1951
yıhnda 'Pembe Evin Kaderi' ad-
lı oyunuyla duyurdu. 'Güneşte
On Kşi\ 'Töre\ "Tufan', 'Duvar-
lann Otesf, 'Ocak', 'Parampar-
ça' gibi pek çok oyuna da imza
atan Özakman, 1979 yılında Tür-
kiye İş Bankası Tiyatro Yanşma-
sı'nda 'Fehim Paşa Konağı' adlı
oyunuyla birincilik ödülü, 'Duvar-
lannOtea5
adlı oyunuyla 1981 Sa-
nat Kurumu ve Âvni Diliigil ödül-
lenni aldı. Daha sonraki yıllarda
da Resimli Osmanlı Tarihi' adlı
oyunuyla 1983 \ ılı tsmet Küntay
Odülü'nü. 'Bir Şehnaz Oyun' ıle
de 1984 Enka Sanat Ödülü ikin-
ciliğini kazandı. Ancak çoğumuz
Ozakman adını 'Kurtuluş' dizı-
sinden antmsıyoruz. Sanatçıyla
son aldığı ödül ve geleceğe yö-
nelik tasanlan hakkında söyleş-
tik.
Sanatta birey ıskalanmaz
- Sedat Simavi Sosyal Bilimler
Ödülü'nün sizin açuuzdan önemi
nedir?
ÖZAKMAN -Ödül kazanmak
çok güzel bir duygu. Ben de bu
ödülü kazandığım için çok sevi-
niyorum. Hele insan, yaşamında
'üçüncü perde'ye geçtikten son-
ra ödül kazanırsa daha iyı olu-
yor, hayatının sonuna doğru ya-
ni. Bu "Hadi biraz daha yaşa, bi-
raz daha çakş bakalım" demek,
benim için. Ben de hâlâ yazıyo-
rum ve yazmaya da devam ede-
ceğim.
- Oyun yazarüğından kitap ya-
zarlığına... Her ikisinde de top-
lumsal bir yan var. Topluma yö-
nelik imgeleri nasıl oluşturuyor-
sunuz?
Ben, nasıl tiyatro yazan oldu-
ğumu da bilmiyorum. Onlan na-
sıl oluşturduğumu apaçık söyle-
yemem. Galiba kendimi böyle
buluyorum. Kendimi \e çevremi
hiçbir zaman Türk toplumundan
lcopmuş ve soyutlanmış bın ola-"
rak görmedim. Sosyal bılimler-
de de çalıştığım ve bunun eğiri-
mini de aldığım için geri dönmek
• Gerçek, Atatürk'ün, Vahidettin'in aleyhine veya benim aleyhime de olabilir. Gerçek neyse ona
inanıyorum. Sahte belgeyle tarih yapılır mı? Genç insanlan bu sahte belgelerle aldatmak günah değil mi? Iki
ayn tarihe inanan bir toplum olur mu? Bu millet sonra ikiye bölünmez mi? Bölünürse ne olur? Bu yalan
tarihi durdurmak gerekir. Ben herkesi gerçeğe çağınyorum. Gelin gerçekte buluşahm. Sağcısı, solcusu,
ilericisi, gericisi, Kürdü, Lazı, hepsi... Hiç masal üstüne bir oyun oynamayahm.
21. yüzyıla masalla geçemeyiz.
de mümkün olmadı Toplum için-
de sanat. bıreyi mutlaka yakala-
mak zorunda. Toplum bireyden
çok daha kapsamlı ve farklı bir
şey, ama bireyi gözardı ederek
de •ıskalayarak' da sanat yapama-
yız. Her şey insanla başlayıp in-
sanla bitiyor. Yanılıyor olsa da
güzel şeyler yapsa da hep 'insan'
tarafı önemli.
- Kitabınızı oluştunırken nasıl
bir yolda yürüdünüz?
Genel olarak gerçekçi olmaya
çalıştım. Gerçek. sadece görünen
değil tabıi. Onun da kendıne öz-
gü sırlan, gizli teğelleri var. İn-
san onlan yakalarsa çok güzel
oluyor. Bir sanatçı da o gizliliğe
ne kadar yaklaşırsa o kadar bü-
yük oluyor Ben de onun eşigin-
de duruyorum.
-Tariheoian vakınbğınız oyun-
lanruzda da göze çarpıyor._
Tiyatro yazarlığı benim başın-
dan sonuna kadar ısrarla yürüttü-
ğüm birkonu. 30'a yakın oyunum
var. Çok fazla yazmışım. O ka-
dar yazmasaydım keşke. Tarihe
yakınlık duyuyorum. Zaten son
dört oyunum da tarihle ılgiliydi;
ya da tarihle biraz 'gırgır' geçmek
üstüneydi. Kurtuluş Savaşı'yla
ilgilı bir roman yazmak istiyor-
dum. O sonra diziye dönüştü. Ro-
man kaldı. Onu yazacağım uma-
nm. Bu konu>la ilgıli çok bilgı
topladım. Genış bir arşivim var.
Bu bakımdan edindiğım bilgı-
leri değerlendirmeliyım. Toplu-
ma ödenmesi gereken btr borç
gibı bu son kitabı da yazmalıyım.
Türk tarihini, yakın tarihimızi çe-
şjtli amaçlarla. iyi ya da kötü ni-
yetle. bilerek ya da bılmeden sap-
tıranlara karşı gençleri korumak
gereğinı hissettim. Herhangi bir
ideolojiyi ya da bir görüşü savu-
nuyor değilim. Salt gerçeği sa-
vunuyorum.
- Nasıl savunuyorsunuz gerçe-
& ,
Gerçek Âbıtfirk'ün. Vahidet-
tin'in aleyhme veya benim aley-
hime de olabilir. Gerçek neyse
ona inanıyorum. Sadece bir ide-
Turgut Özakman tarihe yakınlık duyuyor. (UĞURDEMİR)
oloji, bır görüş, bir yaklaşım, bir
niyet uğruna gerçeği çarpıtmak,
değiştirmek. yozlaştırmak, su-
landırmak. yeni gerçekler yarat-
mak, yapıntı bir tarih üretmek!
Bunlarbanaçok ters geliyor. Ama
görüyorum ki içlerinden bir kıs-
rnı 'magazintarihcisf. 'dedikodu
tarihçisi' herhalde. Iddıalannın
hiçbirini bir belgeye dayandırmı-
yörlar. tleri sürdüİcleri hiçbir ka-
nıt yok, kayıt yok, belge yok, not
yok. Ancak bunun bir amacımn
olması gerekir. Benim Vahidettin-
ciler adı altında işlediklerimin
amacı da Türkiye'deki bir yaşam
tarzrnı ve siyası bir yönetım tar-
ztnı simgeleyen Mustafa Kemal'i
önce birey olarak yıkmak. Bu
yolla da onun temsil ettiği yaşam
tarzını değiştirmek. Bu onlann
haklan olabilir. Ancak doğruyu
söyledikleri müddetçe. Ne yazık
ki bımu masal yazarak. anlatarak
yapmaya çalışıyorlar. Ben de en
az onlar kadar Müslümanım. Ya-
lancılığın Müslümanlıkta bağış-
lanmaz günahJardan birisi oldu-
ğunu da bilirim. Bunun için de di-
yorum ki gelin doğruyu söyle-
yin.
- Nasıl bir masal bu anlaölan?
Sahte belgeyle tarih yapılır mı?
Bir belge ki sahteliği paçalann-
dan akiyor. Genç insanlan bu sah-
te belgelerle -bir iki noktası ger-
çek olan ama aralan hatalaria dol-
durulmuş olan- bu hikâyelerle al-
datmak günah değil mi? tki ayn
tarihe inanan bir toplum olur mu?
Bu millet sonra ikiye bölünmez
mi? Bölünürse ne olur? Bu yalan
tarihi duTdurmak gerekir.
- Sizin Idtabuuz da bu konuva
değm iyi bir örnek.
Bu konuda yapılacak çalışma-
lann ilk örneklerinden biri. Ben-
den daha bilgili, daha belgeli ta-
rihçiler çıkıp bu işi tamamlaya-
caklardır. Şimdiye kadar neden
sustuklanm da anlayamıyorum.
Bu görevin niye bana düştüğünü
de anlamakta zorluk çekiyorum.
Bu konularla ilgili birçok kurum
var. Niye bugüne kadar gerçek
anlamda oturup ciddi bir derleme
yapmadılar? Bu görev bana düş-
tü, ben de görevimi yaptım. Ge-
liştirmek onlara düşüyor.
- Gençliğin tarihe karşı iigisiıü
nasıl buluyorsunuz?
Üniversitede öğretmen oldu-
ğum için gençlerle çok yakın iliş-
kiler içindeyim. Eğer kafamız bi-
raz genç kaldıysa bunu, onlann
varlığına borçluyuz. Zevlderini,
görüşlerini, yaklaşımlannı payla-
şıyorum. Beğenmesem bile say-
gı duyuyorum. Saygı duymayı
ben kendim mı öğrendim, yoksa
onlar mi bana öğrettiler? Kesin
olarak bilmiyorum. Türk gençli-
ği hakkındaki görüşüm şu: Ken-
disine doğruyu söylerseniz say-
gıyla dinliyor. Hiç direnmiyor.
Ama doğru olduğuna ınanırsa.
Siz ne kadar süsleseniz, ne kadar
'Vatan,MflletSakarya' edebiya-
tı yapsanız. y^tturDgpfcfghs^,
nız, sizin doğruyu söyietnedrğr-~
nizi anladiğı anda çekip gidiyor.
Onun için de gençlere, bu gerçek-
lerin etrafinda dunın diyorum.
-Gençlerin hepsi gerçeği bula-
mryorama™
Türkıye 'de bu bahsettiğün sah-
te tarihe inanan en az bir.iki mil-
yon genç var. Bu çocuklar sokak-
lara dökülüyorlar, kıyafetleri de
onagöre. Hataonlarda değil. Asıl
hata onlara bu sahte tarihi gerçek-
miş gibi anlatan insanlarda, eği-
tim sistemimizde. Bir yerde on-
lan uyarmak gerekiyor. Bu genç-
ler bu yaşta, bu sahte tarihe inan-
mışlarsa, benim kitabı okuyup da
bırdenbıre ^Biznekadaryamhnı-
ŞH" demezler. Bir an için kuşku
duyarlar, o kadar. Hiç olmazsa
bundan sonraki nesli kurtaralun.
Çok tatsız bir yöne doğru gittiği-
mizın endişesini duyuyorum. Ye-
ni nesil, biri gerçek, biri sahte ta-
rih yüzünden kötü günler görme-
sin. Boş yere kanlaşmış karşı cep-
heler yaratmayalım. Gerçeğin se-
si çok efendicedir. Biz de bu se-
se kulak verip sorunlarımızı mut-
laka çözmeliyiz.
Tarih dönemine geçemedik
- tki farklı kutbun oMuğu bir
ortamda olaylar nasıl gelişir?
Ömeğın benim bir oğlum Ata-
türk'e, "Bizehertürlü kapitülas-
yonlardan anndu-ılnuş tam ba-
ğmsızbir ülketes£mettT diye say-
gı duyuyor. Diğer oğlum da **O
bir tngfliz ajanıydı ve amaa da
Müslümanhğı yok etmekti" diye
düşünüv or. Benim bu iki çocuğum
aynı ortamda oturamaz. Biz ay-
nı sofrada yemek yiyemeyiz, ay-
nı ekmeği bölüsemeyız. Bir gün
aynı vatanı da bölüşemez hale
geliriz. Hangisi doğru? Bunu an-
lamanın yolu çok kolay, tarih bi-
liminın yöntemleri var. Her id-
dia bir belgeye dayanmak zonın-
da. Rıvayetle, dedikoduyla, söy-
lentiyle, masalla, efsaneyle. des-
tanla tarih yazılmaz. Biz sanınm
o destan ve efsane döneminden,
tarih dönemine pek geçemedik.
Bugünü anlamak istiyorsak yakın
tarihimizi de bilmek zorundayız.
Türkiye'de Sevr Antlaşması'nı
tam anlamıyla bilen kaç kişi var?
Tarih dersleri neden çocuklan-
mızı bu konulardan soğutacak bi-
çimde? Ben herkesi gerçeğe ça-
ğınyorum. Gelin gerçekte bulu-
salujL Sagçısı, solcusu^knp^i,
geriflsi. Kördü. Lazı.rKpsı... Hiç
masal üstüne bır oyun oynamaya-
hm. 21. yüzyıla masalla geçeme-
Ayşe Unalan'm "Yeşeren Çark" takı koleksiyonu Ayşe Takı Galerisi'nde sergileniyor
SergiyleAydın Ülken
y
e bir 'merhaba
9
NURDAN CtHANŞÜMUL
Ayşe Ünalan' ın "Yeşeren Çark" ısım-
li takı sergisi biray süreyle Ay'se Takı Ga-
lerisi'nde izlenebilir. Ayşe Ünalan'ınal-
tı yıl önce kaybettiğimiz ünlü ressam Ay-
dın Ülken'in bir tasanmından yola çıka-
rak oluşturduğu sergıde Ülken'in resim-
lerı de yer alıyor.
1980 yıhnda DSGS'ye bağlı Uygula-
malı Endüstri Sanatları Yüksekoku-
lu'ndan mezun olan Ayşe Ünalan, 1978
yıhndan itibaren sürdürdüğü Urart takı
dizaynlığma son vererek New York'a git-
ti. New York'ta metal ışçHıği öğrenen ve
çalışmalannı orada sürdüren Ayşe için,
takı dekoratif bır sanat ve en büyük işle-
vi de takana olduğu kadar bakana da ke-
>if vermesi. "Okukta eski uygarhklardan
yola çıkarak daha çağdaş bir endüstriye
yönelik bir tasanm \apmami7 istendi.
Ben de takı tasanmını sectim. Hitit Urar-
tular'dan yola çıkarak daha çağdaş birW-
çimde ve kolay üretilebilir parçalar yap-
• Ayşe Ünalan'ın altı yıl
önce kaybettiğimiz ünlü
ressam Aydın Ülken'in bir
tasanmından yola çıkarak
oluşturduğu sergide Ülken'in
resimleri de yer alıyor.
nm, teknikbügileri aJmak için Urart atöl-
yelerine gittim. Burada bana teknik bil-
giler konusunda yardımcı otdular ve as-
lına uygun olarak makeder >apıldı. Böy-
lece takrya başlamış oMum. Okulu bhi-
rince N'ev» York'a gittim burada metal iş-
çiüği öğrendikten sonra kendi atölyemi
kurdum, aynca çeşitli sergiler açtun."
Ayşe. takanın vücuduyla bütünleşen,
bu yüzden de ayn birer değer kazanan ta-
kılann, gümüş. bronz. pirinç. bakır gibi
parasal değeri >üksek olmayan maden-
İerin yanı sıra plastik. papyameşe ve ka-
ğıttan da yapılabildiğini anlatıyor. " Bu
rür takılann esin kav naklan da malzele-
meleri kadar sonsuzdur. Bir heykel de-
tayından tutun da, yere düşmüş bir son-
bahar yaprağına. su damlalanna ve do-
ruktakj karlara kadar her şey bir takuun
doğuş nedeni olabilir."
Ayşe Ünalan'a göre takılann bedene
uygunluğunun saptanması da önemli.
1981 yılında New York'ta ilk sergismi
açan Ayşç, bu yıldan itibaren hemen he-
men her iki yılda bir yeni koleksiyonlar
üreterek bunlan Ne\v York ve iki kez de
VVashington'da sergiledi. Türkiye'deki
ilk sergismi 1988 yılında açan Ayşe, he-
men hemen her yıl Türkiye'de sergi aç-
tı.
Ayşe Ünalan, takının başlangıcının
Adem ile Havva'nın asma yaprağına ka-
dar dayandınlabileceğini söylüyor. ''As-
ma yaprağı gereksinim sonucu ortay a
çıkniış olsa da dekoratif bir görünüm ser-
gikdiğini yadsıyamay ız. 1lkel kabilelerde
süslenme ve vûcut boyamayla kendini
gösteriyor. Sonradan bunun yerini hay-
\an dişlcri rüy ler, av ürünkri, taşlar, ağaç
ve deniz kabuklan gibi malzemeler-
den yapümış takılar alıyor."
"1989 VTİmda Ortaköy'de ilk ye-
rinıiziaçıgırnızdatakrylail^si olma-
yan diğer kişilerden takı tasarunla-
n yapmalannı istedim. bunlann ara-
suıda mimar. ressam, çevreci insan-
lar bulunuyordu. Günün birinde
bunlan takı haline getirmeyi düşü-
nflyordum, ancak uzun zaman aldı.
Galeride kendi çahşmalanmm yanı
sıra farklı sanatçüaruı da yapıtlan-
nı bir araya getirdim. Galeri, sürek-
li mekân ve diğer sergilerin olduğu
'Kolelcsiyoauınaldııe^doğabDeşnnime^aiarakoluştu^
mekânobnak üzerefldyeaynhyor.Genel-
de takı ağırhkh sergilerin açıtdığı galeri-
de farklı sergttere de yer verdik. Cem
Köklü'nüncam sergisi,Gülriz Sururi'nin
kostflm sergisi ve Ara Güler'in fotoğraf
sergisi gibi."
Galeride aynca çeşitli ülkelenn halk
sanatlanndan da örnekler sunulmaya baş-
landı. Bunlann ilki Nisan 1993'te ünlü
Japon takı sanatçısı TakashiWada'nın ta-
kı sergisi ile birlikte sunulan Japon el sa-
natlan ömekleri, ikincisi de Kasım 1993'te
Frida Kahlo'nun takılanndan esinler ta-
şıyan Meksika el sanatlan koleksiyonu.
Ayşe Ünalan, Aydın Ülken'in tasan-
mından yola çıkarak bu sergiyi oluştur-
muş. "6 yıl önce kaybettiğimiz Aydın ÜV-
kenyakın arkadaşundı. Koleksiyonu ma-
kine ve doğa bileşimini esas alarak olus-
turdum. Bunun dışında özel koleksiyon-
Urdan Aydın Ülken'in resimlerini de an-
nem Gül Önet'in katküanyla bu sergi
için bir araya getirdik. Bu sergi ashnda
AydmLTken'e"memaba" demekiçin.Gö-
nfil isterdi Id daha bfiyük bir ortamda bir
şeyier yapabOseydik."
Aksanat'ta konser, opera ve film gösterimleri
Kültür Servisi-Aksanat'uı
aralık ayı çeşitli etkinhklerle
sürüyor. Aksanat'ta bugün
12.30'dalasa-dısc'ten PaulSi-
mon'ın konsen ve 18.30'da
Tahsin Aydoğmuş'un suna-
cağı 'PiramiÜerinGölgesinde'
başlıklı dia gösterisi yer ala-
cak. Donizetti'nin 'L'Elisir
d'Amore' başlıklı operası ise
yann saat 12.30'da izlenebı-
lecek. L.Pavarotn' ve K. Batt-
le'ın solist olarak katıldığı
operaya, Metropolitan Ope-
ra Orkestra, Koro ve Balesi eş-
lik edecek. Bu ay lazer-
disc'ten gösterilecek olan bir
diğer bale ise 20 Aralık saat
15. OO'te, koreografisini Y.
Vamos'un yaptığı, Çaykovs-
Id'nin •Fındıkkıran' adlı ya-
pıtı.
23 Aralık Sah günü saat
12.30 ve 18.30'da ise laser-
dısc'ten konserde Dvorak'ın
'Senfoni No: 8 & Serenade
Op.44' ve Beethoven'uı 'Oc-
tetOp. 103' adh yapıtlan ses-
lendirilecek. B. Edvvardsın
yönetmenlığini yaptığı, A.
Hepburn ve G. Peppard'ın
rol aldığı "Breakfast At Trf-
fanyV adlı film ise 24 Ara-
lık Çarşamba günü saat
12.30'da gösterilecek. 25 Ara-
lık Perşembe günü ise saat
12.30da Dizzy Gfflespie'nin
'A Night in Tunisia' adlı caz
filmi ve saat 18.30'da Sanat
Tarihi etkinlikleri kapsamın-
da Prof. Dr. Zeynep tnan-
kur'un katıldığı 'Bao Anla-
yjşmdaBirKoleksiyoncu:Ha-
BlŞerifPaşa' başlıklı semine-
ri yer alacak. Şef V. Gergiev
yönetiminde 'VVeteomeBack,
St Petersburg' başlıklı bale
26 Aralık'ta saat 12.30'da la-
ser-disc'ten gösterilecek.
27 Aralık Cumartesi günü
saat 15.00'te videodan opera
bölümünde ise "Gala Tribu-
te To Çayko\ski', Berlioz
'SymphoDİe Kantastkjue' ad-
lı konsen ise 30 Aralık'ta sa-
at 12.30 ve 18.30'da izlene-
bilecek. Son etkinliği ise Fel-
Hni'run 'I VheDoni' adlı filmi.
Aksanat'ta aynca her cuma
ve cumartesi saat 19.00'da Isd
Kasapoğhı'nun yönettiğı, Cü-
neyt Türel ve Tılbe Saran" ın
rol aldığı "Abelard ve Heloise
' adlı oyun ızlenebılecek.
DEFNE GOLGESt
TURGAY FtŞEKÇİ
AcıÇekmek
Son gunlerde yeni yeni ortaya çıkma isteğindeki şa-
ir adaylarının konuşmalannda dikkatimi çeken bir yan
var. Kendi kuşaklannın çok acı çektiğıni, bunun önem-
li olduğunu, önceki kuşaklann ise yeHeşik durumla-
nn insanlan olduklannı vurguluyoriar.
Bu söyledikleri, insani bir durum saptaması mı yok-
sa biz daha çok acı çekiyoruz, bizım şiirlerimiz daha
güzel olacak yolunda bir değeriendirme amacı mı ta-
şıyor, tam anlayabilmiş değilim.
Aa çekmek, eskilerin "çile" dedikteri, insanın ken-
dini yücettme amacıyla sıkıntıya sokup, birçok gerek-
sinmelerinden yoksun bırakması durumu, en eski
çağlardan günümüze dek süregelen çok yaygın din-
sel ve felsefi bir inançtır.
Hıristiyanlıkta manastırlann kurulması, bireysel çi-
leteri bir disipline sokmak amacı taşır.
Hint geleneklerinde de çile çekerek kendini eğitmek,
yaygın kabul gören bir davranış bıçimidir.
Hblk şiirimizin büyüklerinden Yunus Emre'nin ol-
gunluğa erene dek, ustası Taptuk Emre'nin tekkesi-
ne kırk yıl dağdan odun taşıdığı, ama bir kez bile eğ-
ri odun getirmediği söylenır.
XIX. yüzyılda dünyayı temelinden değiştirecek dü-
şünce dizgesini ortaya atan düşünürler, insanlardaki
acı çekme olgusunun ileri toplumlarda da surecegi-
ni, ancak niteliğinin değişeceğini savundular. Bugün,
insanlann iş, ekmek bulamadıklan için bunun acısını
çektiklerini, ileride ise sözgelimi, anlayamadıklan bir
sanat yaprtı karşılanna çıktığında onun acısını çeke-
ceklerini söylediler.
Konumuza dönersek, eski kuşaklann bugünküler
denli aa çekmemiş olduklannı söylemek, ancak bil-
gisizlikle açıklanabilir. Ulkemizde otuzlu, kırktı, ellili yıl-
larda sanat ve edebıyatla uğraşıp da mahkeme, ce-
zaevi, sürgun gormemiş kimseyok gibidir. AJtmşlı, yet-
mişli, seksenli yıllarda bu oran bir ölçüde azalsa da
ortadan kalkmamıştır.
Seksenlerin ilk yıllannda "devletbaşkanı" sanmı ta-
şryan kişi, günlerce konuşmalannda genç bir şairin va-
tan hainliğinden söz etmiş, bütün ülke şairin peşine
düşmüştü.
1984'te aydınlann, imzaladıklan bir dilekçe nede-
niyiehaklannda açılan davalann belgeleri kalın bir ki-
tap olarak yayımlandı.
Önceki yılki kitap fuan sırasında bir akşam dokuz
şair bir masada oturuyorduk. Aramızdaki gençlerden
birinin erotik öyküler kitabı toplatılmıştı. Bu nedenle
çok heyecanlıydı. Bizlere, "Sizlerne gördünüz ki ba-
kın ben ne baskılar altında yaşıyorum" dedi. Bir an
düşündüğümde oradaki hemen herkesin başmdan böy-
lesi olaylann geçtiğini anımsadım. O arkadaş hepimi-
ze haksızlık etmişti, ama kimse onun sozterine karşı-
lık vermedi.
Ne ki bütün bunlar elbette yazınsal ölçü sayılmaz.
Hiçbir sanatçının değeri çektiğı acılarla, başına gelen
belalarla ötçülmez. Hatta çekilen çilelerin sanatçının
hayatını işgal ederek onun yaratıcılığı üstünde olum-
suz etkide bulunacağı bile söylenebitir. Yazın tarihi-
mizde böylesi çileler nedeniyleyaratıcı kişiliğini geliş-
to'remeyip "güdük kalmış" pek çok örnek vardır.
Sorunun aslına dönersek acı çekmek, yaratıcılığı art-
tran bir etkense anlam taşır, yoksa şu altmış beş mil-
yonluk ülkede, aitj mılyariık dtınyamızda act çekme-
^^yeo^Him «Mft^heaacmın yeterince sfflı#yaprtlan-
na yansjmadığı da ortada. Hayat, çoğu zaman sana-
tın çok ilerisinde. Hayatın zenginliklerine yetişebilmek
zor. Otoyolda çiftetelli oynayarak ölen insanlan han-
gi yazar hayal edebilirdi?
\
Borusan Sanat Galerisi'nde bu hatta
• Kültür Servisi - Beral Madra'nın küratörlüğünü
yaptığı Borusan Sanat Galerisi aralık ayında birçok
etkınlığe ev sahipliği yapıyor. Galeride bugün saat
15.00'te Nefesli Sazlar Triosu'nun katıldığı klasik
müzik konseri. yann saat 19.00"da 'Borusan Oda
Orkestrası 4 Yaşında' başlıklı söyleşi. cuma saat
19.00'da Stan Getz ve Richie Cole'in katıldığı
laser-disc'ten konser ve cumartesi saat 17.00'de
Tuzlu Nehir Dörtlüsü'nün katılacağı blues konseri
yer alıyor.
Özşen'm heykeHeri Aksanat'ta
• Kültür Servisi - Ferit Özşen'in heykel sergisi 24
Aralık-24 Ocak tarihlen arasında Aksanat'ta
izleyicilerin beğenisine sunuluyor. 1968'de Avusturya
hükümetinden burs alarak Viyana Akademisi'nde Fritz
Wotruba'nın yanında bır yıl eğitim gören sanatçı, 1971
yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi ve aynı yıl
Şadi Çalık'ın asistanı oldu. 1978'de Münih
Akademisi'nde bronz döküm üzerine çalışan sanatçı,
Japonya hükümetinin burslusu olarak Tokyo, Kyoto
Osaka ve Kanagawa'da çalışmalar yaptı.
Tiyatro Mw Yayla Sanat Menkezi'nde
• Kültür Servisi - Tiyatro Mie. "Şakacı Çocuklar
Kampta" adlı çocuk oyununu aralık ve ocak
aylannda cumartesi ve pazar saat 13.OO'te Yayla
Sanat Merkezi'nde sahneleyecek. Salim Dörtcan'ın
yazdığı, Tank Çakar'm müziklerini, Ebnı
Anksoy'un dekorlannı yaptığı oyunun koregrafisini
Ömer Inanç üstleniyor. Oyunda Deniz kalkan, Metin
Akça, Aslı Uçmak. Başar Tuğut, Mehmet Kahraman
ve Salim Dörtcan rol alıyor Aynntılı bilgi almak
isteyenler (0216 383 63 79) nolu teiefona
başvurabilirler.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I