23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 ARALIK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI SİRKETLERDEN MICROSOFT İlk Destek Grubu şimdi Türkiye'de de oluşturuluyor_ Haftanın 7gün,24saat tümbmükölçekli kuruluşlara destek verecek oluşum, kapsamlı bilgi işlem yannmı vapan kunımsaJ müsterilerin somnlanna özel çözümler getirecek. İlk Destek Grubu yann Microsoft toplanü salonunda bir basuı toplanbsıyla taruülacak. MAĞAZ*ACILIK Ajandası "98... Türkiye'nin ilk sektör ajandası olan 1998 Mağazacılık Ajandası, Türkiye perakende sektöründe mağazayı, satışlan. personeli ve mağazacılığın tüm detaylannı planlamayı ve yönetımı kolaylaştınyor. Sosyal Eğıtım Danışmanlık tarafmdan hazırlanan ajandada önemli günlerin listesı, günlük, aylık satış planlama sayfalan, tablolar bulunuyor. ERICSSON James Bond'un yeni silahu. Encsson'un sponsorluğunda çekilen yeni James Bond fîlmi -'Yann Asla Ölmez'de Ericsson cep telefonu 007'nin en etkilı silahı. James Bond serisinın 18. fılmi Türkiye'de 25 Aralık'ta gösterime gıriyor. ERMENEGILDO ZEGNA'dan hediye seçenekleri- 1998 Vılbaşı için Ermenegildo Zegna, kravat ve Casa Zegna kolcksiyonlan, sayısız hediye seçenekleri sunuyor. İpekten kaşmire uzanan kravatiann yanı sıra Casa Zegna'da bu ytl pijamaiar, robdöşambrlar. battaırtyeler. \asdldar var. NISSAN NIS5AN yeni modelini Auto Show '97'de tanıttı... A\rupa'da 22 yıldır aralıksız olarak en çok satılan Japon otomobili unvanına sahıp olan Nıssan'ın ülkemızde de en çok satılan modeli olan Pnmera'nın spor versiyonu Pnmeîa GT, Auto Show '97'de ünlü mankenler ve dansçılann katıldığı bir gösteriyle tanıtıldı. Genelkurmay'ın boykot ettiği şirketin, kânnı Avrupa'ya transfer ettiği ortaya çıktı Ulker'iıı şüpheli ihracatıGenelkur- may'ın, RE- FAHYOL dö- neminde "boykotlu" i- lan ettiği Ül- ker Gıda Sa- nayii ve Tica- ret AŞ'nin Is- viçre'de kuru- Sabri Ülker ıu Agronord Inc. adlı şirket aracılığı ile Fran- sa'ya yaptığı ihracatın yüzde 15' ini bu ülkede bıraktığı belir- lendi. Ülker'in Istanbul Gıda aracılığı ile 1 Ağustos 1994 - 31 Temmuz 1996 arasında Agro- nord'atransferedilenkârpayı 1 milyon 205 bin 672 Fransız Frangı'na ulaşıyor. Ülker Gıda Sanayii ve Ticaret AŞ'nin, ürünlerini Fransa'ya it- hal eden ve Avrupa'da pazarla- yan Aegean Trade Company (ATC) şirketi ile ortak olduğu dönemde yaptığı ihracatın geîi- rininin yüzde 15'lik bölümûnü Isviçre'de Agronord Inc. adlı şirkete transfer ettiği belirlendi. Ülker'in 1991 yılında yûzde 5 daha sonra yüzde 35 oranında ortak olduğu ATC şirketini kul- lanarak Fransa'ya yaptığı ihra- catı iki tür fatura ile belgelediği ortaya çıktı. Ülker'in ihracat fırması olan Istanbul Gıda'nın Fransa'ya yaptığı ihracat için ihracat bede- linin yüzde 15'i oranında eksik fatura düzenlediği, bu ülkede Ülker ürünlerini pazarlayan ATC adlı firmaya ise tsviçre'de kurulu olan Agronord Inc. şir- ketinden fatura gönderildiği tes- pit edildi. Istanbul Gıda'nın, ihracatını yüzde 15 oranında eksik göste- rerek Agronord fırmasma yüz- de 15 oranında kâr payı transfer ettiği ortaya çıktı. ULKER Nursel Karsavuran • Ülker Gıda Sanayii ve Ticaret AŞ'nin, ürünlerini Fransa'ya ithal eden ve Avrupa'da pazarlayan Aegean Trade Company (ATC) şirketi ile ortak olduğu dönemde yaptığı ihracatın gelirininin yüzde 15'lik bölümûnü Isviçre'de Agronord Inc. adlı şirkete transfer ettiği belirlendi. CMa M ]'••< 2 ( 1 HMSTSO cnt ıtw *3 •** [3 wn 1VTAL ^ - an) 4t !••> 1* 00 J« 00 !(• İS * >^ 44 ) M M **•* I İ M S« 101-350 SC VNMMITM li»13fl •»«••« i WT K03IJ0 Ülker'in ihracatfirmasıolan tstanbul Gıda'nın, ihracatını yüzde 15 eksik göstererek Agronord fir- masına kâr payı transfer ettiği Agronord Inc. firmasının ku- rulduğu 1994 yılından 1996 yı- lına kadar devam kâr transferi- nin toplam 1 milyon 206 bin Fransız Frangı olduğu belirlen- di. Agronord Inc. ortaya çıktı. Geneve adresinde faaliyet gös- teren, Mr.Braunstein adlı kişi- nin yönetiminde olan Agro- nord' un 28 Haziran 1994 tari- hinde Panamah üç ortak tarafin- dan kurulduğu, 5 Eylül 1994'te de idarecilerinin değiştiği görül- dü. Şirketin kuruculannın idare- lsviçre'de 13 rueCeard 1204 ci olduğu, sermayesi yalnızca 10 bin dolar olan Agronord yi- ne lsviçre'de kurulu Unimag Trading firmasından idare edi- liyor. Ulker - Agronord ilişkisi Ülker'in isteği doğrultusunda ithal ettiği ürünlerin faturalan- nın Ülker'den gelmesini kabul eden ATC fırması, 1994 yılın- dan itibaren Agronord ile çalış- maya başladı. ATC'nin Istanbul Gıda'ya verdiği siparişlerin faturası Ag- ronord'dan gelmeye başlar. Is- tanbul Gıda'nın faturayı Agro- nord adına düzenlediği, Agro- nord'un da fatura bedelinin yüz- de 15 fazlası üzerinden hazırla- dığı faturayı ATC'ye gönderdi- ği belirlendi. Istanbul Gıda'nm 24.4.1996 tarihinde düzenlediği 54 No'lu faturanın tutan 66.456.00 Fran- sız Frangı iken, Agronord Inc. tarafından ATC'ye gönderilen aynı tarih ve numaralı fatura 101.250.00 Fransız Frangı tuta- nnda. ATC firması, ABD'li Mars fırması tarafından, Ülker'in bu firmanın ürünlerini taklit ettiği gerekçesiyle açtığı davada 468 milyon Fransız Frangı ceza öde- meye mahkûm olunca konkor- dato ilan etti. Tasfiye Masası, ATC firma- sının bu cezayı ödeyemeyeceği- ne karar vererek davayı Ülker'e yöneltti. Tasfiye Masası'nın Paris Ti- caret Mahkemesi'nde Ülker aleyhine açtığı açtığı davada Ül- ker-Agronord ilişkisi tarifedile- rek Istanbul Gıda'nın kâr payı- nm yüzde 15'ini Agronord'a transfer ettiği belirtilerek dava tutanaklannda 1 Ağustos 1994'ten 31 Temmuz 1996'ya kadar Agronord'a 1 milyon 205 bin 672 Fransız Frangı kâr payı- nı transfer ettiği yer aldı. Sabri Ulker ise Agronord'un Istanbul Gıda'nın müşterilenn- den biri olduğunu ve Istanbul Gıda'nın yaptığı ihracatlara tek fatura düzenlediğini söyledi. Sürecek Türkiye ve Rusya'nın krizden olumlu etkileneceğini söyleyen Güneş Taner: 6 Asya'dan kaçaıı sermaye bize gelecek9 MOSKOVA (AA) - Devlet Baka- nı Güneş Taner, piyasalarda yaşa- nan krizin etkısiyle "Asya Kaplan- lan" denen srstemin çöktüğünü ile- ri sürdü. Taner. kendisine yeni ev arayan yaklaşık 360-400 milyar do- larlık kaynak ve sermayenin, Türki- ye ve Rusya'ya geleceğini söyledi. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner, Rusya Türk Işadamlan Bırlıği'nde bulunan Türk işadamlanna bir konuşma yaptı. Konuşmasında, Rusya-Tür- kiye arasındaki ılişkılen değerlen- diren Taner, ikı ülkenin çabalannın dünyadaki gelişmelerle birleşme- siyle ilişkilerde yeni bir sıçrama yapılması için koşullann mevcut ol- duğunu söyledi. Bakan Taner. dünyada yaklaşık 360-400 milyar dolar civannda olan ve portföy hareketi olarak hareket eden kaynak ve sermayenin Uzak- dogu yönetimlerince yanlış kulla- nıldığını ileri sürdü. < Bunun sonucunda Asya Kaplan- lan denen sistemin çöktüğünü ifa- de eden Taner, bölgeye yatınm ya- pan finans çevrelerinin, önümüzde- ki yıllar içerisinde bu piyasalann kapanacağını düşündüğünü söyle- di. Taner,"Dolayısıvla bu miktarda para kendisine başka bir yer. .veni birevaramaktadır. 1998'den başla- maküzere dümada. bu kmnaklann yatınlabileceği iki temel ekonomi vardır. Buniardan biri Rusya Fede- rasyonu. diğeri de Türkiye'dir'' de- di." Taner, New York'ta, Wall Stre- et'te, dünyanın ileri gelen 5-6 kuru- luşu ile yüksek seviyeli toplantı yaptıklannı ve bu görüşlerin orada- kı uzmanlann olduğunu ileri sürdü. tki ülke arasındaki ekonomik ilişki- lere de değinen Taner, Türk-Rus dış ticaret hacminin yaklaşık 12 milyar dolara yükseîdiğini belirtti. Güneş Taner, "Gelirlerimizin, kısa bir sû- re içerisinde 25. daha sonra da 50 milyardolaraçıkması sürprizolma- yacakor" dedi. Rus petrolünün, Türkiye üzerin- den geçecek boru hattı ile Ceyhan'a akması gerektiğini söyleyen Taner, Türkiye'nin amacınm, Iskenderun Körfezi'ni.BasraKörfezıgibi dün- yarun petrol ticareti yapılan mer- kezlerindenbiri haline getirmek ol- duğunu belirtti. Güneş Taner, Rusya'daki Ramstore Ahşveriş Merkezi'ni açü. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ABD'de 1929'da yaşanan borsa krizi ile bugün Japonya ve Güney Asya ülkelerinde ya- şanmakta olan kriz arasında bir seri benzerlik var. Acaba, Asya krizi de 1929 krizi gibi dünyanın geri kalanını bir dep- resyona mı sürükleyecek? Ge- çen hafta Japonya'da Yamaic- hi Bankası'nın batması ve Gü- ney Kore'nin beklenenden da- ha büyük bir miktarda IMF yar- dımına gereksinim duyduğu- nun ortaya çıkmasıyla bu ola- sılık güçlendi. Benzertikler ürkütücü J. Kenneth Galbraith, 777e Grat Crash 1929 (1955) isimli klasik çalışmasında, ABD eko- nomisinin 1929'da, beşönem- II yapısal bozukluğu olduğunu saptar: (i) Bozuk gelir dağılımı, toplumsal talebi esas olarak sermaye sınıfının harcama gü- cüne, diğer bir deyişle yatınm- larla, lüks tüketime bağımlı kıl- mıştı. Borsa krizi bu gelirin bü- yük bir kısmını eritti. (ii) Şirket- lerin mali yapısı bozuktu (yük- sek borç, yasadışı işlerve risk- li yatırımlar) ve bu bozukluk, holding yapılan içinde, birçok sektörü birden etkiliyordu. Ta- lep düşmeye ve kredi risk prinleri artmaya başlayınca bu yaplar dağılmaya başladı; (iii) Bankalarda batık alacaklann oranı çok yüksekti; (iv) Dış tica- ret fazlası, verilen krediler ve korjmacı tedbirlerle oluşmuş- tu, nali temeli zayıftı. ABD'nin ithdatçı ülkelere verdiği kredi- ler oatmaya başlayınca, ihra- cat hızla gerilemeye başladı; (v) layıf ekonomik istihbarat ve bura bağlı olarak denk bütçe saflantısı ve enflasyon korku- su gibi nedenlerle ekonomik poltikalarda yanlışlar yapılıyor- du. Bunlara, Galbraigh'ın kat- madığı, ancak, Kindleberger gib başka analistlerin, değişik ci&racelerde önem atfederek, de-çindiği aşırı üretim sorunu- nu da eklemek gerekir. Yukandaki manzara hiç ya- bancı değil. Batı'da enflasyon korkusu, Japonya'nın bölgede lokomotif rolü oynamakta te- reddüt etmesi, iç piyasasını çe- şitli yollarla koruması, Güney Kore'den Endonezya ve Ja- ponya'ya kadar her yerde kangren olan bir batık krediler sorunu; otomotivden elektro- niğe, donuk tavuktan kâğıda kadar; demir, cam, petrokim- ya, çimento, polyester yonga- sı, televizyon vb birçok alanda üretim fazlası, stok birikimi (Wall Street Journal 25/11/97; Intemational He- rald Tribune 27/11/97); bir gayrimenkul piyasası krizi; Gü- ney Kore Crtoeöo/'larının (hol- dingler) öz varlıklarının ortala- ma dört katına ulaşan borçlan (IHT 28/11/97); Güney Ko- re'den Endonezya ve Malez- ya'ya kadar, Japonya da dahil şirketler, devlet yöneticileri, hatta mafya arasındaki ilişki- ler... Altının fiyatının 12 senedir ilk defa 300 dolann altna düş- mesi, dünya meta piyasalann- da fiyatlarda "0" artış, bu aşın üretim sorununun yaygınlaş- makta olduğunu da düşündü- rüyor (WSJ). Asya krizi dünya ekonomisini nasıl etkileyecek? Dünya ekonomisinin 1998'- deki büyüme hızına ilişkin ön tahminler yüzde 3.5'ten, yüzde 2.5'e geri çekildi (IHT 26/11/97). Ancak, yukarıda değindiğim benzerliklere ba- karak krizin etkisinin bu kadar- la sınıriı kalmasının çok zor ol- duğu söylenebilir. ABD, Avru- pa ve Japonya, birlikte dünya- nın toplam üretim ve tüketimi- nin yüzde 70'ini yapıyoriar. Ja- ponya'nın durumu malum, bankalar felç, tüketici ne borç alıyor ne tüketiyor, ekonomi re- sesyona girmiş durumda, fa- 1929-1997 Hong-Kong'dan başlayan kriz dünya borsalannı sarsta. izleri daha fazla düşürmek de olanaklı değil. Avrupa'da Or- tak Para Birimi'ne geçişin ge- tirdiği ve Asya krizi ile daha da derinleşmeye aday, hasas bir durum var. Bu ortamda dünya ekonomisinin daha büyük öl- çüdeyavaşlamasını beklemek, aşın bir kötümserlik olmaz. Da- ha yakından bakalım? Asya krizine bağlı olarak uluslararası yatınmcıların, "yükselmekte olan piyasalar- dan" kaçmaya başlamasının Brezilya üzerindeki olumsuz etkilerine değinmiştim. ING Bank'tan Genel Müdür Yar- dımcısı Mauro Schneider: "Yükselen faizlerin etkısiyle Brezilya'nın yavaşlaması, tüm bölgede ciddi ekonomik so- runlar yaratabilir" (VVashing- ton Post 24/11/97). Brezil- ya'nın, Arjantin'in toplam ihra- catının yüzde 50'sini emdiğini ve tüm Latin Amerika'da sana- yi üretiminin yüzde 50'sini yap- tığını düşününce, Schene- ider'e hak vermemek elde de- ğil... Wall Street Journal'ın bildirdiğine göre geçen yıllar- da, ABD ve Avrupalı oto üreti- cileri için çok kârlı bir piyasa olan Brezilya 'da hava hızla de- ğişiyor. Söz konusu şirketler, Brezilya piyasalarında yüzde 10-25 arasında bir daralma bekliyorlar (24/11/97). Rus- ya 'da da durum gittikçe kötü- leşiyor. Tayland çökmeye baş- layınca Rusya güven sağla- mak için hazine faizlerini yüz- de 15'ten yüzde 27'ye yükselt- ti. Bu ekonomik büyümeyi bo- ğabilir. Güney Koreli yatınmcı- ların Rusya'daki büyük mali yatınmları ve Rusya'nın kamu borçlannın yüzde 30'unun ya- bancılann elinde olduğu düşü- nülürse, Renaissance Capi- tal Investments'ın son rapo- runa göre "şu sıradaki sakin hava yanıltıcı; Rusya da krize düşebilir" (IHT 28/11/97). Di- ğer taraftan Rusya, Doğu Av- rupa'nın, Doğu Avrupa da, Al- manya'nın önemli müşterisi. Rusya'da patlayacak bir krizin Avrupa'yı etkileme olasılığı yüksek. Ek olarak Chase Man- hatten Bank'm baş ekonomis- ti John Lipsky, Financial 77- mes 'da (24/11 /97) yayımlanan bir makalesinde, Avrupa'nın Asya bölgesine ihracatının, tahmin edildiği gibi yüzde 9 de- ğil, aslında tüm Avrupa dışına yapılan ihracatın yüzde 30'unu oluşturduğunu ve Asya piya- salanndaki birdaralmadan be- lirgin bir şekilde etkileneceğini ileri sürdü. Asya bölgesindeki devalüasyonların ise Avrupa şirketlerinin rekabet güçlerini azaltarak kâriannı düşüreceği- ni, bunun da Avrupa'daki eko- nomik büyüme ve borsalar üzerinde olumsuz bir baskı ya- ratacağını düşünebiliriz. Avru- pa'nın Ortak Para Birimi'ne geçmeye hazırlandığı sırada, bir ekonomik yavaşlamanın süreci zorlaştırması ve mali pi- yasalardaki dengeleri çok da- ha fazla hassaslaştırması kaçı- nılmaz. Tam bu noktadan, ABD'ye geçersek, Asya'da ya- şanan devalüasyonlar, ABD ekonomisi üzerinde de olum- suz bir etki yaratacak. Böyle- ce zaten geçen seneye göre yüzde 55 artmış olan ABD dış ticaret açığı, daha da tırmana- cak. 1998'de ABD Senatosu ara dönem seçimleri var. Öy- leyse oy kaygısıyla korumacı eğilimlerin en azından seçimler geçene kadar güçlenmeye de- vam edebileceğinı söyleyebili- riz. Bu korumacılık eğiliminin, diğer ülkeler üzerindeki etkile- ri bir yana, Çin'in ihracatının yüzde 30'unu ABD piyasasının emdiğini düşünerek buradan Çin'in sorunlarına geçebiliriz sanınm. Çin henüz krizden etkilen- memiş gibi. Ancak bu sükunet de yanıltıcı. Çin'de iç tüketime dayalı ekonomi tam bir dur- gunluk yaşıyor. 1995'ten beri yılda ortalama 361 milyar do- lar değerinde bir stok fazlası problemi var. Yüksek büyüme hızı ise 1994'te gerçekleştirdi- ği yüzde 50 devalüasyonun et- kisiyle tırmanan ihracattan kaynaklanıyor. Şimdi bölge ül- kelerindeki devalüasyonlardan dolayı Çin'in ihracatı giderek zoriaşacak. Diğer taraftan, Çin banka sisteminin 200 milyar dolarlık bir batık kredi yükü al- tında olduğu söyleniyor. (Fi- nancial Times 28/11/97). Çin Halk Bankası'nın guvernoru Chin Yuan'a göre en büyük dört bankanın batık alacaklan, öz varhklarından büyük (IHT 24/11/97). Bu koşullarda bir devalüasyonun giderek gerek- li olmasına rağmen, mali piya- salarda yaratacağı olumsuz et- kileri de göz önüne alarak Çin'in de yakında Asya krizine katıiabileceğini, The Econo- mist gibi aşırı iyimser bir yayı- nın da bu tehlikeye değindiği düşünülürse (29/11 /97) öngör- mek çok yanlış olmaz. Asya krizinin biryayılma eği- limi gösterdiğini kabul etmek gerekir sanınm. Eğer Latin Amerika'da ve başka Asya ül- kelerinde (Hindistan örneğin) bir mali çöküş yaşanması ha- linde Los Angeles Times'ın (28/11/97) yorumunda belirtti- ği gibi "herkesi kurtaracak ka- dar para olmadığı için" halen yaşanmakta olan mali krizin 1929 ertesindeki gibi uzun bir durgunluk dönemine yol aç- ması beklenebilir. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Yargı... Ya Yargı? Son günlerde Türkiye'nin yargı yapısında olanlar, tek sözcükle, toplumsal yıkımı en ağır boyutlara ta- şıyacak özellikler içeriyor. Yıllardır aşınan ve içten içe çürütülen yargı yapısı, deyim yerindeyse çöküyor. Gün geçmiyor ki siyasal amaçlı cinayet işleyenle- rin, devletin içine çöreklenen çetelerin uzantılannın ve parasal olarak devleti soyanlann, mahkemeler tara- fından art arda "salıverilmelerine" tanık olunmasın. Yıne gün geçmiyor ki "bu nitelikteki" duruşmalann yargıçları, görevsizlik karan vererek bu görevlerinden vazgeçmesin. Genel kamuoyu ise, milletvekili dokunulmazlıklan- nın kapsamının daraltılmaması, bu nokta bir yana, Su- surluk bağlantılı olan ikisinin dokunulmazlıklannın kal- dınlmaması karşısında "yargı ne yapsın"'• noktasına getirilmiş bulunuyor. Milletvekilleri görevlerini yapmı- yorsa veya güvenlik sorumlulan gerekli soruşturma- lan ya hiç yapmıyor ya da savsaklıyorsa ve de toplu- mun ses getirebilecek kesimleri de seslerini çıkarmı- yorsa "yargıçlarhaklıdır" anlayışı "toplumaegemen" olmuştur. Özellikle de siyasetçilerin, sanık milletvekilleri ko- nusunda toplumun beklediği görevlerini yapmama- lan, bu yargıyı haklı çıkarma anlayışına neden oluyor. Kimi kilit sonjşturmalann yargıçlan da görevlerinden "çekiliyor." Önce, "bu anlayış temelinden yanlıştır." Çünkü, "asıliçindebulunduğumuzkoşullarda", si- yasetin işlemediği, çetelerin at koşturduğu, hırsızla- nn kol gezdiği, kısaca "güçlü olanın haklı göründü- ğü" bu ortamda, "yargının görevini eksiksizyapma- sı" ayn bir önem kazanıyor; kaçınılmaz bir gereklilik oluyor. Yargıya, olağan koşullara göre çok daha ağır görevvesorumluluklardüşüyor. lleriyigöremeyen.çı- karcı siyasetçiye inat; gerekli soruşturmayı yapma- yan polise inat ve daha da önemlısı, hukuk devleti kavramını kavrayamayan kitlelere inat, yargı görevi- ni yapmakla "yükümlüdür." Sonra, siyasal iktidarın, yıllardan beri süregelen yargı karşısındakı olumsuz tutumu biliniyor; özellikle de son yargıç ve savcı atamalannın nasıl bir cezalan- dırma uygulamasına dönüştüğü günlerdir basında y- er alıyor. Ek olarak, yargı çalışanlannın özlük haklarının ko- runmadığı ve yargının işleyışinin teknik donanımının iyileştirilmesi, örneğin dosya düzeninin bılgisayara işlenmesi gibi nitelik düzeltmeleri yapılmıyor. Türkiye bankacılık ve para alım-satımında, gelişmiş ülkeler- de bile yeni olan düzenlemeleri yapıyor, yalnızca çağ- daş değil, bunun da ilerisinde 21. yüzyılın uygulama- lanna geçiliyor. Kuşkusuz bunlar olumlu gelişmeler. Ancak, yargı gibi, vergı gibi, kamu hizmetı özelliği ta- şıyan alanlar, siyasal ıktidariar tarafından gen bırak- tınlmış bulunuyor. Bunlar doğru. Ancak, "buniardan da önemli bir doğru daha var." Unlü "değirmenci" öyküsünü bilirsiniz. En azından hukuk okuyan herkes bilir. Prusya krallarından biri, bir kaplıca üzerinde yaz- lık ev yaptırmak ıster. Kaplıca bir değirmencinin top- rakları üzenndedir. Kral, parasını ödeyerek araziyi sa- tın almak ister. Değirmenci tek geçım kaynağı olan toprağından vazgeçmek istemez; satmayacağını be- lirtir. Bunun üzerine kral: - Ama, der, ben kralım, istersem zoria aiınm. Burada değirmencinin yanıtı ılginçtir: - Ben de Berlin'e gıder, siziyargıçlara şikâyet ede- rim. Değirmenci, kralın olası baskısı karşısında "güve- neceği tek noktanın" yargı olduğu bilincini taşıyor. Bu olmazsa "her şeyininyokolacağını" kestiriyor. ••• Sorun budur. Yargı, gerçekten "son" sığınaktır. Uğranılan haksızlıklan düzeltmeyeridir. Son gelişme- ler "son sığınağt ya da dayanak noktasının" adım adım yıkılmakta olduğunu kanıtlıyor. Toplumsal yaşam, toplumun, bireylerine "en azgü- venlikşemsiyesı " sağlamasıyla olanaklıdır. Bunun te- meli yargıdır. Yargı olmadan toplum olmaz. Ekono- miden eğitime tüm öbür toplumsal güvence ya da so- run noktaları yalnız ve ancak yargının varlığıyla anlam kazanır. Ister ilkel, ister çağdaş olsun "toplum olma- nın" binncil önkoşulu budur. Türkiye, bu son eşiğin de mi gerısine düşürülüyor? y " asıl bu noktayı düşünmelidır. Şok progranıa karşıhk 10 milyar dolar ANKARA (uba) - Başbakan Mesut Yıhnaz, üç yıllık istikrar programı uygulanacağını açıklarken, Uluslarara- sı Para Fonu'nun (IMF), Türk hükümetine 1998 yılında enflasyonu >üzde 24'e mdirmeyı öngören bir yıllık şok program önerdiği ve program ile birlikte 10 milyar dolar- lık dış kredi vaat ettiği görüldü. IMF'nin Türkiye Masası Şefı Martin Hardy ve teknik heyet tarafından hazırlanan ve Türk hükümetine sunulan 'Türkiye'nin Makro EkonomikGöstergderi' adlı raporda, Türk ekonomisi hakkında yapısal öneriler yer alırken, IMF'nin isrikrar programı hedefleri ile hükümetin üç yıl- lık istikrar programı hedeflerinın birbirini tutmadığı be- lirlendi. Hükümet üç yıllık istikrar programı sayesinde, enflasyonu 1997'de yüzde 50.1999'da yüzde 20,2000'de de yüzde 3'e indirme- >i planlarken, IMF ra- porunda ise bir yılık şokprogramla 1998'de enflasyonun yüzde 24'e, 1999"da yüzde 7'ye, 2000 yılında da yüzde 5'e indirilmesi öngörülüyor. Raporun. 36. sayfa- sında önerilen şok programın uygulanma- ması halinde ise. enf- lasyonun 1998'de yüz- de 109, 1999'da yüzde 125, 2000 yılında da yüzde 141 olacağı vur- gulanıyor. Raporda, önerilen şok progra- mın uygulanması ha- linde TL'nin değer kay- bının 1998 'de eksi yüz- de 34'e gerileyeceği, 1999 ve 2000 yılında da sıfıra ineceği belir- tiliyor. Ekonomiden so- rumlu Devlet Bakanı Güneş Taner, IMF he- yeti ile bir stand- by anlaşması yapılma- sı konusunda, Türki- ye'ye verilecek kredi konusunda anlaşmaya vanlamadığmı söyler- ken, IMF'nin, şok programına uyulması halinde Türkiye'ye ek 10 milyar dolarlık dış kredi sağlamayı öngör- düğü ortaya çıktı. Sanoyici dernekleri arasında uyuşmadık Ekonomi Servisi - Türk Sa- nayici ve Işadamlan Derneği olma özelliğini taşıyan TÜSI- AD ile Anadolu'daki 39 Sl- AD'm bir araya gelerek oluş- turduğu TÜSlBAK arasındaki sürrüşmenin sürdüğü bildirildi. 17 Ekim'de Istanbul'da gerçek- leştirilen 1. SlAD Zirv-esi'nde çizilmeye çahşılan beraberlik tablosuna karşın TÜSİAD Baş- kanı Muharrem Kayhan ile TÜSlBAK Başkam" Cenşz Bozbeyoğlu arasmda kuruluş- lann kimliği ile ilgili bir tartış- ma çıktığı öne sürüldü. Barometre Gazetesi'nin ha- berinde 1. SlAD Zirvesi sonra- sında TÜSlBAK Başkanı Cen- giz Bozbeyoğlu. Izmir SlAD Başkanı trifan Eroi ve Samsun SlAD Başkanı Orhan Cazgır ile birlikte bir canlı yayına ka- tılan TÜSİAD Başkanı Kay- han'm program arasında "TU- SİBAK'ın reklammı mıyapma- ya geldik. Elimin tersi ile bir vu- rursam sizi karton e\lergibida- ğıünm" dedığı ileri sürüldü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear