23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet | İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yaym Yönetmenı Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatörii Hikmet Çetinkaya • Yazuşlen Müdürierr tbrahim Yıldız - Dinç Tayanç • SonımJu Müdur: Fikret tlkiz • Haber Merkezı Müdürii' Hakan Kara •Götsel Yönetmen: FOtre* Eser Dış Haberier Şinasi Danışoglu # tsöhbaraf Cengiz Yıidınm • Ekonomı Mehmet Saraç • K.ültur Handan Şenköken 0 Spor Abdülkadir Yücefanan 9 Makaleler Sami Karaören 9 Duzeltme \bduüah Yazn 9 Fotograf Erdoğan Köseoğlu 9Bügı-Bdge Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen. Mehmet Faraç YıyınlayaD ve Basan: Yenı Gûn Haber Ajansı, Basuı \e Yaymcılık A.Ş Tûrkocağı Cad. 3941 Cagaioglu 34334 lst. PK.246 laanbnl Tel (»212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0/212)513 85 95 Yaym Kunıhı. tBıan Sdçnk (Başkan t, Orhan Erinç, Okta> Kurtböke, Hikmet Çetinka)a, Şükran Soner, Ergun Bata,Dinç Taymç, tbrahim Yıldız, Orhan Barsalı. Mustafa Balba). Hakan Kara. Ankaıa Temsdcisı: Mnstafa Balbay Atatörk Bulvan No: 125,Kal:4,Bakanlıklar-AnkaraTel 4195020(7hat), Faks: 4195027 9 Izmır Temsılcisı: Serdar Kızık, H Ziya BIv. 1352 S. 2/3 Tel:4411220, Faks.44191179 Adana Temsılcisı:ÇetinYTğenoğlıı, lnönüCd 119 S.No.l Kafcl, Tel. 363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Müdürü Üstün Akmen 0 Koordınatör Ahmct komlsan • Muheebe: Bâknt Yfner^ktarc Hmev» Gürer»lşletme Öndcr Çeik • Bılgı- Işlem Nail tnaJ 9 Bılgısayar Sıstem Mirövrt Ç B e r • Saöş. Fazflct Kıtza MEDYA C: • YöneUm Kunılu Başkanı - Genel Müdur Gülbin Erduran • Koordınator Reha Işıtman 0 Genel Müdur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 513 95 80-51384 60-61,Faks. 5138463 20EKİM1997 Imsak: 5.48 Güneş: 7.14 Öğle: 12.56 tkindi: 15.54 Akşam: 18.24 Yatsı: 19.45 Aypupa'da Tiirk modası • Haber Merkezi- Paris'te, 13-21 Ekim 1997 tarihleri arasında ünlü modacılann 1998 ilbahar- yaz kreasyonlannın tanıtıldığı defîleler dizismde, Türk markası Dice Kayek; Christıan Dıor, Michel Klein, Nina Ricci, John Gallıano gibi isimlerle yeniden aynı podyumu paylaştı. 1998 ilkbahar-yaz kreasyonlannda, Dice Kayek'ın daha önceki koleksiyonlannda da vurgulanan "maskülin kadınsılık" öğesinin yalın ve seksı kullanımı yine ön plana çıkıyor. Üniversiteye ek yerleştirme • ANKARA (AA) - Öğrenci Seçme ve Yerleştırme Sınavı (ÖSYS) ek yerleştirme sonuçlan bugün açıklanıyor. OSYM'den yapılan açıklamaya göre ek yerleştırme sonuçlannın açıkJanması dolayısıyla, saat 10.00'da ÖSYM binasında basın toplantısı düzenlenecek. 21.yüzyıWa yadar kurak • ANKARA(UBA)- Çevre uzmanlan. 21. yüzyılda insanoğlunu kurak yazlann beklediğini belirttiler. Atmosferdeki karbondioksıt oranı ile sıcakJık arasında çok belirgin bir ilişki olduğunu vurgulayan uzmanlar, 2030 ile 2050 yıllan arasında. karbondioksıt oranının bugûnkünün iki katına çıkacağına, bunun da ortalama sıcaklığı 4.5 derece etkileyeceğine dıkkat çektiler. Türkıye'nin bu artıştan kaba bir hesaplamayla 3-4 derece etkileneceği belirtılıyor Sigortalı işçilerin profili • ANKARA (AA) - Çalışan sıgortalılann önemli bir bölümünün tstanbul, Izmir ve Ankara'da bulunduğu, en az çalışan sigortalıya sahıp illerin ise Ardahan ve Şırnak olduğu bıldirildi. Devrimci lşçi Sendikalan Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafindan yapılan araştırmaya göre kadm işçilenn sigortalılık oranlan, erkek ışçılere göre çok düşûk kaldı. Ankara belgeseli • ANKARA (ANKA)- Ankara Fotoğraf Sanatçılan Derneği (AFSAD), "Ankara Belgeseli" hazırhyor. Proje ile başkentin tarihi, kültürû, folklorü ve yaşamı her yönüyle fotoğraflara taşınarak, geleceğe çok önemli bir arşıv bırakılması amaçlanıyor. Fotoğraf çekim çalışmalan bu aydan başlayarak yaklaşık bir yıla yayılacak. AFSATJ üyelerinden oluşan yaklaşık 20 kişilik grup, bir yıllık çekim planı doğrultusunda Ankara'yı tarihi, kültürü, folklorü, yaşamı ve her yönüyle fotoğraflayacak. Serginin açılışı, 13 Ekim 1998'de gerçekleştirilecek. Kültür Bakanı îstemihan Talay'ın Sanyer'e verdiği SÎT güvencesi, ancak 'bir gün' sürdü Boğazîçi Kuruhrnda rant operasyonu• Bir mimarlık tarihi ve "Istanbul" uzmanı olan Prof. Afife Batur'u Koruma Kunılu üyeliğinden alan Kültür Bakanı Talay, duyarlı kesimlerin tepkisini "Prof. Eyice'yi kurul üyesi yaparak" gidereceğini sanıyor. Oysa ki korumacılar, gerçek dışı bir imaja değil, Eyice'nin Taksim'e camiye onay verdiği "imzasına" bakarak bu görev değişikliğinin beklentilerini yorumluyorlar. OKTAY EKİNCİ Kültür Bakanı tstemihan Ta- lay, geçen cuma günü (1*7.10.1997) Cumhuriyet okur- lanna duyurduğumuz "Sanyer StT kararlan korunacakür" sözüne aynı gün gölge düşür- dü. 1995 yılında aynı StT karar- lannı üreten 3 nolu Kurul 'un "başkanı" olduğu için "A\A- \OH*EFAHYOL" sürecınde görevden uzaklaştınlan Prof. Dr. Afife Batur, birkaç hafta önce "yargı kararlanyla" geri döndüğü kurul üyeliğinden bu kez "Talay imzasryb" yeniden almdı. Yine Sanyer-Beykoz SlT ka- rarlanna baştan beri olumsuz ta- vır takınan ve korumacı kurul üyeleriyle sürekli "çaöşma" içinde olan aynı kurulun müdü- rü Bülent Bilgin ise 10 Ekim 1997'deki atanma işlemini "durdurtarak" görevine 2 gün içinde geri döndü. Yeni üyder Prof. Batur'un alınıp, Bil- gin'e "devam" denilmesine pa- ralel olarak da yeru kurul üye- liklerine Prof. SemaviEyiceile Edirne Kurulu'ndan Sümer Atasoygetirildi. Böylece daha önce yine ts- Prof. Afife Batur: StT kararlannı savunurken ANAYOL ve REFAHYOLdan sonra şimdi de Talay'm emriyle bir kez daha Kurul'dan ahndı. Prof. Semavi Eyice: StT kararianna karşı bir ar- keolog olmasına rağmen tstanbuTun en geniş doğal SİT alanlarının kurul üyeliğine getirildi. Sanyer - Bahçeköy arasında gerrye kalan boş yeşil alanlann da imara açüması için Koruma Ku- ruhrnda değişikKk bekleniyordu. temihan Talay'ın görevlendir- diği BülentKurt'labirlikte Sa- nyer-Beykoz StT kararianna bakacak *^eni üye sayBi" 3'e çı- kanlmış oldu. Aynı kararlan 1995'ten bu yana yürüten Prof. Dr Hakkı Önel ile Prof. Dr. NuranZ. Gülersoy ıse 5 kişilik kurulda artık "aanhkta" kaldı- lar. (Önel ve Gülersoy YÖK kanalıyla kurul üyesi oldukla- nndan, ANAYOL-REFAHYOL dönemlerinde Kültür Bakanlı- ğı'nca görevden alınamamış- lardı.) Talay'ın Prof. Batur'u ala- rak yerine getirdiği Prof. Eyi- ce, eski RP'li Bakan Kahra- man'ın "kapının önüne koy- dum" demesine duyulan hak- lı tepkilerle kamuoyunda say- gı görmesine rağmen, aslında tanhsel ve doğal çevrenin ko- runmasından ödün vermeyen duyarlı korumacı çevreler ara- sında pek "güven duyulmayan" bir yere sahip. Nitekim Eyice'ye duyulan bu güvensizlik, özellikle Tak- sim'de, bir cami yapılmasma "prensipteevet" dediği ve "ca- mhi de içeren bir meydan pro- jesinin" düzenlenmesinı iste- diğı 11.6.1996 tarihve7816sa- yılı kurul karanndaki onayıy- la doruğa çıkarken, yine Eyi- ce'nin Tarihi Yanmada'da StT karanna tepki göstermesi ve bırçok Bizans ve Osmanlı ka- lıntısmın yeni yapılaşmalarla yok edilmesine olanak sağlayan kararlarda imzası bulunması da yoğun eleştirilere konu ol- muştu... Şimdi Prof. Eyice, öte- den beri StT uygulamalanna hep "karşı tutum" takınması- na rağmen bu kez "popûler" bir kimlikle tstanbul'un en geniş StT alanlanna bakan bir kurul- da görev alıyor. Anlaşılan tstemihan Talay ve "danışmanlan", mimarlık ve sanat tarihçiliğinin yanı sı- ra "tstanbul tarihi" konusunda da uluslararası bir saygınlığı bulunan Prof. Dr. Afife Ba- tur'un bu kuruldan dışlanma- sına karşı yükselecek haklı tep- kilere de Eyice'nin aynı popü- ler imajıyla "örtebileceklerini" sanıyorlar. Ne var ki koruma- cı çevreler, bu tür görevlerde kimlerin nasıl davTandıklannı "kamuoyunu yanıltan imajlar- dan" değıl, aldıklan kararlar- dan ve *tunımlanndan'' biliyor- lar... Gündetndeki dosyalar tstemihan Talay'ın 3 nolu Kurul'a yönelik bu ani operas- yonunda kımlenn, hangi amaç- larla etkilı olduğunu ise aynı kurulun gündemındeki "önem- ü konubrda" yeni atanan 3 üye- nın davranışı ortaya çıkaracak. Örneğin Sanyer StT alanla- nndan başka kuruldaki böyle- si bir değişikliğı bekleyen gö- rüşme konulan arasında Beykoz SİT alanlarmda villa siteleri, Çamhca StT alanında yapılas- ma öngoren plan teklifleri, Ada- tar'da yenı ınşaatlara yönelik "geçici SİT koşullan" önerisi... gibi imar yagmacılannm "ya- kmdan cdemeyeakhldan" dos- yalar var. REFAHYOL'un baskıcı dö- neminde bile bu tür dosyalar- da izlenen "korumacı çizgi" şimdi yenni "ödün vermeye" bı- rakırsa, Talay'dan bu operas- yonu yapmasını ısteyenler bel- ki kazanacaklar, ama asıl kay- beden yine "tstanbul" olacak. Üstelik, TBMM'den güve- noyu alan programında "SfT alanlannı koruyacağız' 1 diye yazan bir umut hükümetini de "demokratik soT bir kültürba- kanınm "himavesi'' altında... KadınAdaylanDesteklemeveEğjtmeDerneğj'nin(KA-DER)ük gen e | kurulu, dün The Marmara Oteli'nde >apüdı. Yaklaşık 600 üyesi bulunan demeğin tüzüpndeki değişildiklerin "kadın ü'tizliğhle ele alındığı" genel kurulda, konuşan KA-DER Geçki Yönetim Kunılu Başkanı Dr. Şirin Tekelu Türkiye'de kadınlann ikinci smıf vatandaş olmaktan kaynaklanan pek çok sorunu bulunduğunu belirterek bu sorunlann çözümsüzlüğünün en önemli nedenlerinden birinin kadınla- nn sryasete yeterince ağırhk koyamamalan olduğunu söyledi K.VDER'in amacının temsilde eşitlik Ukesinden yola çıkarak ilkeli çok sayıda kadm adayi Meclis'e taşunak olduğunu beürten TekelL "Böylece bir yandan kadın yurttaş- lann beklentilerinc çözüm bulunabileceği, bir \andan da Türkiye'de siyasetin kalitesinin yükselmesine ve demokra- sinin gerçekleşmesine mutlak bir katkı vapüacağı umulmaktadir7 " dedl (Fotoğraf: İPEK YEZDANİ) Prof. Adnan Saraçoğlu 'Kanser yapan PVC pencere ve kapımızda' e-posta : tan (a- prizma.net tr ADANA (AA) - Türkı- ye'deki konutlarda kapı ve pencere çerçevesi olarak kullanılan PVC'nın, binn- cı derecede karacığer kan- seri ve kalıtımsal bozuk- luklara yolaçtığı öne sürül- dü. Viyana Oniversitesi Öğ- retim Üyesi Prof.Dr. tbra- bJm Adnan Saraçoğlu, ta- til için geldiği Adana'da, kimyadaki adı "Pol VTnyl Clorür olan PVC'nın, ABD ve Avrupa ülkelerinde, de\'- let tarafindan sıkı kontrol edilen bir madde olduğu- nu kaydetti. Saraçoğlu, "Avrupa ül- kelerinde PVCnin kansero- jen maddeolduğunu derski- taplannda okutuvoruz. Ay- nca mutagen özelliği nede- niylede kalrumsal bozukhık- lara neden olmaktadır" de- dı. PVC üretımı yapılan ku- ruluşlarda çalışanlann de- netim altında olmalan ge- rektiğine işaret eden Sara- çoğlu, bu tür işyerlerinin de "analizyöntemleri" ile gün boyunca kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. PVCnin ozon tabakası- na da zarar veren bir mad- de olduğunu anlatan Sara- çoğlu. "Türkiye'de maale- sef Çe\Te Yasası, norm ve standart olmadığı için PVC kullanılan ürünler evleri- mize kapı, pencere olarak girmistir. Bu evlerde yaşa- yan bebeklere acıyorum" diye konuştu. Saraçoğlu sözlerini şöy- le sürdürdü: "Geç kahnmadan önlem alınmalıdır. Bugün Avru- pa'da üretilen hiçbir kapı ve pencerede PVC içerikli plastik bulmak mümkün değildir. Türkiye'de PVC skandahna kesinlikle 'dur' denılmesi gerekır."' 'Sözvenifler tersiniyaptüar 9 Tarih 15 Eylül 1997, Pazarte- si... Kültür Bakanlığı müsteşan Osman Tekin Aybaş ve yardım- cısı Tevfik Ketencioğlu, tstan- bul'un Boğaziçi'ne ve Adalar ilçesıne bağlı 3 Numarab Ko- ruma Kunılu üyeleriyle tam "5saat* kesintisiz süren bir gö- rüşme yapıyorlar... Kurul Baş- kanı Prof. Dr. Hakkı Önd, Prof. Dr. Nuran Z. Gülersm ve Prof. Dr. Afife Batur'un yanı sıra Su- riçi Kurulu'na yeniden atandı- ğını ögrenen (ancak atama ya- zısı 2 aydır gelmeyen) Prof. Dr. Zeynep Ahtınbay,sadece Istan- bul'da değil, bütün ülkede tari- hin ve doğanın korunması ça- balanna "engel olan" ANA- YOL ve REFAHYOL'un hâlâ görevde tutulan "bürokratia- nndan" dert yanıyorlar. Müsteşar Aybaş, anlatılan- lann "farkında" olduklannı belirterek hem kendi adına hem de "bakan adına" korumacı üyelere özetle şu sözü veriyor: "Konımayaengd olan Koru- ma Genel Müdürü Altan Akat'ı ve tstanbul'da a> nı tutumu sür- düren 3 nolu Kurul Müdürü Bülent Bügın'ideğiştireceğ& K- ze bir ay süre tanıyuı ve bekle- yin_" Müsteşann "bekleyin" demesinin nedeni, kurul üyele- nnin görevlerine devam koşu- lu olarak bu ıki bürokraün bas- kı ve "oyuıüanndan" artık bir an önce kurtutmayı öne sürme- leridir. Üyeler bu "söz" üzeri- ne yeniden görevlerine döner- ler... Kurul Müdürü Bülent Bil- gın'in "saygKizhğa" varan tu- tumlanna "sabırla" katlanmak- taolan Kurul Başkanı Prof. Dr. Önel, bu müdürün görevden alınması bir yana, "kendisinüı ve Prof. Gülersoy 'un üyeliğine son verilmesi isteğjni" içeren bir yazının Kültür Bakanlı- ğı'ndan YÖK'e yazıldığını öğ- renınce, "istifa dUekçesini" ha- zırlar. Bu gelişme üzerine bakan hemen "uyanhr" ve îstemihan Talay 10 Ekim 1997 Cuma ak- şamı Prof. Önel'i telefonla ara- >arak şu "güvenceyi" venr: "Önceki dönemde yazılan bir >azı yeniden işleme konul- muş. YOK Başkanı'nı araya- rak yanhşlığı düzelttim. Lütfen görevinize de\ am edin. Her şey konuştuğumuz gibi olacak»" Tarih 16 Ekim 1997 Perşem- be... Bülent Bilgin, kurul üyele- nni telefonla arayarak "görevi- nin başmda" olduğunu söyle- mekte ve şu "tebHgan" yap- maktadır "Prof. Baturüyelik- ten ahndı, yerine Prof. Dr. Se- mavi Eyice getirildi. Haftaya çarşambaya yeni kurul başka- nımızı seçecegiz—" Aynı gün Kurul Başkanı Prof. Önel'i de arayan Bilgin, bakanlığın "eğflimini'' şöyle özetlemektedir "Jşte, beni al- dıramadınii Artık aanlıktas»- nız. Kurul Başkanı da Semavi Eyice olacak_" Yine aynı gün özel bir "şe- hirciük'" bürosundaki çalışma- lar yoğunlaşmakta, bır süre ön- ce Bahçeköy Belediyesfne bağ- lanan Sanyer SlT alanlannı "imara açacak" planlardason düzenlemeler yapılmaktadır. Çünkü artık bu planlan incele- yecek 3 nolu kurulda "operas- yon tamamlanmtşurf Aynı StT karariannı durdurmak için elin- dcn geleni yapan Altan Akatda Sanyer'i ve Boğazıçı'ni arka- daşı Prof. Eyice'ye ve Bülent Bilgın'e "emanet" etmenın "buzuru" içinde Bakü'ye kül- tür ataşesi olmaya hazırlanmak- tadır... SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN 'Cinsel' Çoraklığın Çocukları Cinsellik'ay7p"tı,yalnız 'ayıp' mı, üstelik 'yasak'tı: Orta son sınrfta gecikmiş bir öğrencinin çanta- sında, 'Kaymak Tabağı'nı bulmuşlar - el yazısıyla çoğattılmış bir kopyası -, cezası tard-ı muvakkat, ge- çici olarak okuldan kovulma! 1939, Karşıyaka (Iz- mir), o eylülün ilk günü Wehrmacht, Polonya sını- nnı aşmtş, II. Dünya Savaşı başiamıştır. Biz, oniki/onüç yaşlannda üç Ve/ef', 'kitapçi' Ihsan'dan -geceliği yüz paraya- roman kiralıyor; hangisinin, hangi say- fasında aşkın cinselliğe dönüştüğünü, birbirimize haber veriyoruz; nedense, iki romanın bu bahiste, âdeta 'yeraltı' şöhreti var Ethem Izzet Bey'in *Ya- kılacak Kitap'ı, bir de Reşat Enis Bey'in 'Afrodrt Buhurdanıhda Bir Kadın'ı: 'toplatıldığı' filan da, söylenirdi! Savaşyıllannda Hollyvvood zaten 'püriten', nere- deyse hadım' bir sinema yaptığından, çiçeği bur- nunda lise öğrencisi, cinselliğinin, hayal ufuklannı ça- resiz romanlarla zenginleştiriyor: Insel Yayınevi, Italyan yazan Prtigrilli'yi keşfetmişti; az para kazan- mamıştır! Yanılmryorsam, Pierre Louys'nin 'Afro- dit'i de epeyce gürültü yaptı. Yıllar sonra Paris'te (1950) geriye dönüp baktığım zaman, ne kadar ço- rak bir cinsellik haritamız olduğunu, biraz da utana- rak görmüşümdür. Burhan Arpad, nasılsa ve nere- den bulduysa, Kraftt/ Ebing'in o ünlü 'Psycopat- hologia Sexualis'ni Türkçeye çevirmeseydi, üç te- mel beşeri ihtiyaçtan birisi hakkında(üreme, beslen- me, bannma) büsbütün 'zırcâhıT kalacakmışız. Haa, Türkçesini bir türiü anlayamadığımız, bir iki Freud çevirisini de unutmamak lazım. Kampüslerde 'flört yasağı'... 197O'li yıllann başmda, 'Hangi Seks'i yayımladım; böyle bir 'densizliği', hele 'solcu' geçinen birya- zann yapması, affedilirşey değildi; birçoğu, hâlâaf- fetmemiştir. ODTÜ'de bir 'söyleşi'ye çağnldığımı hatırlıyorum, çocuklara, gençliklerinin tadını çıkar- malannı söylemiş, hiçbir şeyin gençlik aşklannın ye- rini tutamayacağını anlatmıştım. Çıkarken, kalaba- lık arasından bir genç kız, ceketimin üst cebine bir pusula soktu, 'Sonra okuyunuz!' dedi; dönüş tak- sisinde şöyle bir göz attırtı, 'devrimci' öğrencilerin, ODTÜ kampüsünde kız ve oğlanlann, el ele ya da kol kola dolaşmalannı 'yasakladığını' bildiriyor. Ay- nı şeyi, başka kampüslerde, 'ülkücü' gençlerin yap- tığını, duymamış olamazsınız! O yıllar, 'Cinsel Devrim'm yükseliş yıllan! 'Geliş- miş' Bat'da, bu devrim, gerçekte liberal burjuva ahlâkına karşı bir devrim; ister Margaret Mead, Ka- te Millet, Shulamrth Fırestone vb. 'feministler' ol- sun, ister Reich, Adorno ya da Marcuse gibi eski 'Frankfurt Filozoflan' kesinlikle burjuvalıkla suçlana- mayacak adamlar; savunduklan ahlâk, 'Sistem'in ahlâkına uymuyor; oysa Türkiye'de solcu/ilerici ke- simle, ülkücü/muhafazakâr kesimin, üniversite kam- püslerindeki tutumu, aynı: cinsellikten geçtim, yu- muşak flörtü bile ayıp sayryor. Ne var ki, bu 'Hangi Seks'in de, sonradan yayımladığım 'Yanlış Kadın- lar/Yanlış Erkekler'in de, geniş okur kesimince il- giyle karşılanmasına engel olamamıştır geride ka- lan yazar değildi, okur da değildi: geride kalan 'din' ve 'siyaset' yapbğını zanneden ieodaller'di çünkü! O günden bugüne, ış handiyse 'ayağa dü- şürüimüş', cinsel bilgilendırme yerine, adinin baya- ğısı bir pomo mantığı media'ya hâkim olmuştur. Daha da kötüsü, aydınlatma niyetiyle yola çıktığını söyleyenler bile, en ciddisi erotizm, en ciddı olma- yanı pomografi kışkırtmasından kendini kurtaramı- yor. Bu aynaya bakınca, Türk erkek ve kadınının cin- sel alandaki bilgisizliği, büsbütün vahamet arzeder. Otuz yılda, cinselliği konuşmaya başlamışız ama, ne- ye yarar, ya konuştuğumuzu dinlemiyoruz ya da an- lamıyoruz. Çok da eski sayılamayacak bir araştırma- dan şu sözleri okuyabılir mısiniz: "...bugün cinselliği aşın uçta yaşayanlaria, aşı- n uçta yaşayamayanlar arasında bocalayan bir gençlikle karşı karşıyayız. Ailede verilen yeter- siz eğitim, arkadaşlar arasında anlatılan eksik ve yanlış bilgiler arasında gidip gelen gençter, cin- sel ilişkiye girdiklerinde çeşitli sorunlarla bo- ğuşmak durumunda kalryoriar. ilk âdet kana- masında annesinden tokat yiyen, cinsel ilişkryi erkekle kadinın göbetderini birbirine sürtmesi ola- rak algılayan, kansının ördüğü dantel prezerva- tifi kullananlann arasında sorunlar daha da bü- yüyor..." (Sabah, 29 Ağustos 1996) Dinlemiyoruz ya da anlamıyoruz derken haksız mıymışım? Yine de, artık eskisi kadar 'ay/p 1ı ya da 'yasak'h olmadığımız bir gerçek! Toplumun yarısı için 'geçerll'... Gerçek dediysem, bu ancaktoplam nüfusun ya- nsı için geçerli; çünkü, yapılan bir araştırmaya bakılırsa, cinsel konulann aile ve toplum içinde konuşulması, erkeklerin ancak yüzde 47'si, ka- dınlann yüzde 43'ü tarafindan uygun sayılryor, ya- ni toplam olarak yüzde 45'lik bir oran, bunu so- runlann çözülmesini kolaylaştracağı için 'olum- lu' buluyon ama hâlâ yüzde 17'lik bir kesim var ki, onlarca 'ayıp' sürmektedir; yüzde 19 ise, 'doğ- ru değildir, çünkü geleneklere ve ahlâka aykın- dır' demiş, anhası minhası yüzde 36'lık bir insan kalabalığı için, ülkemizde cinselliği yaşamak de- ğil, sadece aile ve toplum içinde konuşmak hem ayıp, hem çirkin! (Sabah, 29 Ağustos 1996) Liberal kapitalist 'sistem'de feodal/ümmet ahlâ- kına dayanan (onlar Yahudı/Hıristiyan Ahlâkı diyor) eski cinsellik anlayışı çökmüştür; bırakın 'düz' cin- selliği, cinsel 'çeşitleme' ve 'aykınlıklar' bile, gün geçtikçe 'yasallaşmakta', 'mevzuat' içine alınmak- tadır. Belki bu yüzden Avrupa Birliği'ne girmek is- tediğimizde, bize 'siz hem Müslüman hem de As- yalısrnız'dedilermi, küplere biniyoruzda; 'gelişmiş' batı Avrupa ve Amerika'nın cinsel düzeyiyle şu ra- kamlann ifade ettiği 'gerçek' arasındaki uçurumu, neden ve nasıl görmüyoruz? www. prizma.net tr/ A İLHAN http://vwvw.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear