25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 1997 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Amavutluk: Ne kadar liberalleşelim? O hri Gölü'nü geçip. göle yardım ve yataklık eden dik yamaçlan tırmandıktan sonra tam tepede Amavutluk sının başlıyor. Sınırdan giriş. nasıl bir ülkenin başla- dığını anlatmaya yetiyor. Sınır kapılannda vergisiz alışverişin yapıldığı dükkânlar olur. Burada da var. Ama dükkân şeklınde değıl de, çanta şeklinde. Çantasına Arnavutluk'ta üretilen kon- yaktan. Türkiye"den getirilen bisküviye kadar sekiz on çeşıt ürün koyan soluğu sınırda almış. Sınırla Tiran arası 115 kilometre. Bu yolu tam dört buçuk saatte aldık. Yol bo- yu kı\nmlara en çok şu ad yakışır: - Yılançatlatan... Kimi bölümler vardı ki, bir yılan bile böylesine iç içe kıvnmlarçizemez. Dağ- lan aşıp uzunca bir vadınin ortasına ku- rulu Elbasan şehrine geldik. Hemen ya- nında dev bir demir-çelik fabrikası var. Bugün kapasitesinin çok altında çalışı- yor. Çinliler inşa etmiş. Dev fabrika karşı dağın tepesinden ba- kınca uyuşup yere uzanmış kocaman bir hayvanı andınyor. Yol boyunca beş kez polis kontrolün- den geçtik. Bu yilın başında patlak veren bankerolayından beri ülkede gece şehir- lerarası yolculuk yasak. Otobüslerin yo- la çıkmasına izin verilmiyor. Gündüz de sürekli kontrol var. Banker olaylannın ardından ordu de- polanndan alınan ^00 bini aşkın silahtan ancak yüz bini toplanabilmış. Kalanı hâ- lâ bankerden parasını almayan inatçı yurttaşlann elinde. evinde, kö\- ünde. top- rağının altında... Yol uzun sürdü ama. zaman kîybı de- ğildi. Pekçokkişiyletanıştım. Üçüylede uzun uzun sohbet ettim. tskender LatifL Cemil ve Gazmend... tskender Yugoslavya'da Priştine'de oturuyor. Gazeteci. Arnavutlann hakla- nnın yendiğıne inanıyor. Sırplan ve Yu- nanlılan, Arnavutlara karşı acımasız ol- makla suçluyor. Ona göre Makedonya ve Yugoslavya topraklan içınde üç milyona yakın Arnavut var. Iki milyon da Türki- ye'de var. Cemil Bey, 50 yaşlannda işadamı. Du- rup durup, "Türkiye-ArnaMitluk bera- ber olmalıyiz. Balkanlar'a biriikte girme- ÜJİ2. Türkiye neden pasif davranıyor?" diye soruyor. Cemil Bey. Türkiye'nin Balkanlar "da çok daha aktif olması gerektigini birkaç kezyineledi... Gazmend üniversıte öğrencisi. Ona göre. Arnavutlarkişiliklenni korusun da nerede olursa crisun. Akşamüzeri Tiran"a vardığımda ken- tin beni karşıhımamasına bozuldum. Bunca yolculuktan sonra insan 400 bin nüfuslu Tiran'ı ayakta düşünüyor. Meydani: Sosyalist Partiliyim . Liberalim... Amavutluk"ta da öteki Balkan ülkele- rinde olduğu gibı pek çok şurrtaşla ko- nuştum ama, ülkenin üst düzey yönetici- leriyle de görûştüm. Yeni yönetim geçen temmuzda şekil- lendi. Genel seçimler altı temmuzda ya- pıldı. Banker olaylanna dek cezaevinde bulunan ve uzun süre özgürlüğüne ka- vuşması olanaksız görünen Fatos Nano Sosyalist Parti'nin (SP) başına geçti. Se- çimlerde, 155 kişilik parlamentoya 101 milletvekili soktu. 23 temmuzda Cum- hurbaşkanı Demokrat Partili Berişa isti- fa etti. Yerine 24 Temmuz'da SP"den Re- cep Meydani seçildi. 25 Temmuz'da Na- no hükümeti kurdu. Meydani'yle Cumhurbaşkanhğı Ça- lışmaOfisi'nde görûştüm. Bina. 196O'lı yıllann başında Sovyetler Bırliği Büyü- kelçiliği olarak inşaedilmeyebaşlanmış. Ama tamamlanmasına az kala iki ülke ilişkileri bozu'.muş. Bunun üzerine Cum- hurbaşkanhğı binası olmuş. Meydani fizik profesörü. Önlerine koyduklan hedefleri şöyle sıraladı: - Öncelikle demokratik kurumlan te- sis etmemiz gerekiyor. Meveut kurumla- nn çoğu işlevini yerine gedremiyor. - Adalette reform yapmamız gereki- yor. Yargıyla öteki devlet organlannı bir- birinden ayınmamız gerekli. Bugün için pek çok şey iç içe girmiş durumda. - Avrupa'yla bütünleşmeyi, ulaşmak istediğimiz son nokta olarak önümüze ARNAVUTLLK'UN KİMLİK KARTI Nüfus: 3 milyon 400 bin. Yüzölçümü:28 bin 748 km2. Dinler: Müslüman vüzde 70. Ortodoks vüzde 20. Katolikyüzde 10. Etnikyapı: Yüzde 97.8 Arnavut, yüzde 2 Yunan, yüzde 0.2 Makedon. Para birimi: Lek. Bir dolar 100 Lek. Kişi başına düşen milli gelir: 650 dolar. koyduk. Bunun için A\rupa'dan da >ar- dım göriiyoruz. Meydani kendisinin de cumhurbaşka- nı seçilmesini sağlayan Sosyalist Parti'yi ıse şöyle tanımlıyor: -Partinin adı sosyalist Ama, uygula- maya konan program sağdır. Hatta eko- nomi politikamız merkez sağdaki parti- den daha sağdadır. Buna profesyonel li- beraiizm di> ebiliriz. Evet, liberalizmi pro- fesyonelce uygulamak." Devlet Bakanı Kastriot lslami'yle soh- betimiz ise daha siyasi geçti. SP'li tsla- mi de temel hedefleri şöyle sıraladı: - Halkın elindeki silahİann toplanma- SL - Ordunun yeniden yapılanması. ı vKia. î\.;;i'nin(DP)iktidardayken po- lis alımında sadece kendi parti örgütle- rinden gelen listeleri dikkate aldığına ilişkin. Öteki de ordunun depolanndan alman silahlann bir bölümünün DP'li- lerce yandaşlanna verildiğini gösteriyor. Bu belgeler kimi Arnavut gazetecile- re dağıtılmış. Ama, buna sahip ilk ya- bancı gazeteci benmişim. Tabii. "Bubel- gelerdeki iddialarda şaşıracak ne var?" demedim. Kaynanaya kızan gelln... Zeri Popillit (Halkın Sesi) gazetesi 194O'lı yıllardan itibaren Arnavutluk'un geçmişinde önemli bir yer tutuyor. Ga- " kaynanaya kızan gelin değirmenci- nin yatağına gjrer." Konu. Balkanlar'ın yannına gelince Çota deneyimini konuşturdu: "Arnavut'la Sırp, Arnavut'la Make- don, Makedon'la Yunan. Yunan'la Tür- kiye. dokunsan kanşır. Dünya siyasetini elinde rutan ülkeler için bu zor bir şey de- Cota »adece L'PI'yle değil kimi Avru- pa dergileriyle de ilişki halinde. Türki- ye'den de gazete ve ajanslarla çalışmak istiyor. Standardını koymuş: Haber başı olursa her habere 35 dolar. gazeteye giren satır başına olursa her sa- tır iki dolar. aylık olursa en az 200 dolar. Zeri Popillit'in Yazıişleri Müdürü Lu- Bektaşi tekkesi Tiran'daki Bektaşi Tekkesi'nde bizi mücerretler. yani hiç e\ lenmeyen tekke üyeleri kar- şıladı. Baba Reşat Bardi Balkanlar için tek dileğinin banş olduğunu söylüyor. - Uuslararası kuruluşlarla daha sıkı işbiriiğine gidilmesL - Yabancı sermaye akışının arttınlma- sının sağlanması. Islami de Cumhurbaşkanı gibi. parti- nin adının sosyalist olduğunu ancak, eko- nomi programının sağ olduğunu söyledi. Sordum: - Peki neden sosyalist adını kullanma gereği duydunuz? Islami açık konuştu: - Seçımi kazanmak için... Partı Başkanı Nano seçimden sonra ekonomi programını anlattıktan sonra ar- kadaşlanna seslenmiş: "Arkadaşlar kutsal kitabunız bundan sonra bu program. Tamam mı?" tslami. **Hepimiz tamam dedik. Arûk bizi o program bağlar" diyor. Enver Hoca dönemini sorunca tek tümce etmekle yetindı: "Bizim onunla hiçbir bağlantımız yok- tur." lçişleri Bakanı Neritan Ceka ile de "belgeli" sohbet ettik. Ceka, tipik bir lçiş- leri Bakanı. Yönetimin her zaman haklı olduğunu düşünüyor. Güvenlik sorunu- nu da kabul etmeİc istemiyor. Ona göre. Arnavutluk'un her yerinde sürekli öz- gürce dolaşılabilir. Arada dayanamayıp sordum: - Ama gece yolculuğu yasak. Terönst baskınına karşı otobüs seferleri yapılmı- yoımuş? Cekayanıtladı: - Trafik kazası olmasın diyedir... Bakan çekmecesinden iki belge çıkar- dı. Fotokopi çektirip bana verdi. Biri, De- zete tkincı Dünya Savaşı'nda ve sonra- sında Komünist Partisi'nin ardından da Emek Partisi'nin yayın organı olarak ak- tif işlev üstlenmişti. Dış Haberler Editörü Lulzini Çota ile gazetenin hemen altındaki kafede sohbet ettik. İki kart birden uzattı. Birinde gazetenin adı ve kısaltılmışı Z.P. var. Ötekinde şuyazılı: UPI, Unıted Press International. Konuşma sırasında arada bir. •'Şündi UPI'nin Tiran temsilcisi olarak konuşu- yorum"dedi. Eşi yakın geçmişte Amerikan \ atanda- şı olmuş. Pek çok Arnavut gıbi biraz hassas ko- nuya gireceği zaman söze şöyle başlı- yor: "Bunlan 1992 öncesinde söyieyemez- dim." Çota'ya göre. Amavutluk'taki partiler arasında hiçbir fark kalmadı. SP DP'den sağ. DP SP'den sol. "1992'de toplumun böyük kesiminde komünistlerden nefret vardı" diyor ve şöyle devam ediyor: "Bu yüzden DP silip süpürdü. Ama bir süre sonra ekonomik sıkıntılar çekilmez hale gelince bu kez Sosyalist Parti umut oldu. Siyaset yapanlar arasında Emek Partisi'nin en uzun süre üyeliğini yapan kişi Berişa. Şündi en antikomünLst o gö- rünüyor.*1 Çota'ya halkın yeniden Sosyalist Par- ti'yi seçmesinin nedenıni sorduğumda. "Kr Arna\ııt atasözü \ardir'" dedi, deva- rrunı da onun ağzından aktaralım: an Rama. halen SP'den milletvekili. DP'ye yakın Albenia gazetesinin edi- törü Vİli Rakibi ise SP hükümetinin hep Güneyli milletvekillerinden oluştuğunu söylüyor. Ona göre bu durum tam bir Yu- nanistan politikası. Arada anımsatalım. Yunanıstan, Gü- ney Amavutluk'taki yurttaşlanyla bağla- nnın biçimini arada bir gündeme getiri- yor. Rakibi'ye göre, SP iktidannın tek da- yanağı dış güçler. Onlar devreye girdi ve Berişa yönetiminidevirdi.DP'lilerözel- likle güneydeki illerin çoğunda propa- ganda bile yapamamışlar. Rakibi, kime kızdıysa. "*O devrimci- dir" diyor. Bu sözcüğü bir aşağılama na- karatı olarak kullanıyor. En ucuz araba Mercedes Türkiye"de Mercedes se\dası olur da Ama\iitluk'ta olmaz mı? Olur tabii. Ama bu konuda Arnavutlar daha şans- h. İki güçlü kuruluş. İtalyan matyasıyla Amavut mafyası kafa kafaya vermış. Bi- zim de yurttaşlanmıza bir nevi katkımız olsun demiş, isteyeni Mercedes'lendır- miş. Bu öyle bir ticaret ki. herkes kazanı- yor. Yolu özetleyelim. Efendim. Mercedes isteminizı pek sa- yın mafya elemanına iletıyorsunuz. Fiyat (aldığım bilgiler sağlıklı ise) dört beş bin dolar. tsteğe uvgun Mercedes Italya'dan uygun bir yerden çalınıyor ve Ama%xıt- luk'a getinliyor. Ülke içinde hiçbir dene- tim yok. İtalya'dan çalma da danışıklı oluyor. Mercedes'i "çalmacak" kişiyle önceden anlaşılıyor. Durumdan mağdur olan İtalyan sigortadan Mercedes'ini alı- yor. Hem İtalyan arabasını yeniliyor hem Amavut Mercedes'leniyor. Stajını İtalyan mafyacılann yanında yapan Arnavut mafyasının ciddi bir kal- kınma hamlesi içinde olduğu söyleniyor. Bu hamlenin önemli halkası inşaat sektörü. Diyelim ki. bir parkın ortasında çok hoşunuza giden alan buldunuz. İn- şaatı yapıp istediğiniz gibi kullanıyorsu- nuz. tskender Bey Alanı'nın hemen ya- nındaki Gençlik Parkı son dönemin göz- de inşaat yerlerinden olmuş. Bakıyorsu-' nuz park yolu bitmiş, karşmızda iki kat- lı bir bina... Mercedes konusunu bitirmeden u Cemsedes"lere de girelim. Geçen ocak ayında ordunun depolanndan sadece si- lah alınmamış. araçlar da götürülmüş. Özellikle kırsal kesimde gözde araç Cemselermiş. Yük de taşıyabildikleri için çok benimsenmiş. Bana bunlan anlatan kişiye takıldım: "Dcmek Id onlar da kırsal kesimin CemsedesL." Tiran'daki hergörüşmenin biryerinde, "Enver Hoca"yı sordum. Herkes o döne- mi reddediyor. Kentin ana merkezi Is- kender Bey Alanı'yla Cumhurbaşkanh- ğı binası arasındaki bölge Enver Hoca döneminde yurttaşlara kapalıymış. Ho- ca'nın evı de bu alanın içinde. Parti üst düzey yöneticilerinin oturduğu bu bölge- de kimi evler kullanıma açılmış. Enver Hoca'nın evi ise konukevi olarak kulla- nılıyor. Enver Hoca'nınsokağınabugün- kü Amavutlar gereken önemi vermiş. Gi- rişine, "VİP Bar" kurmuşlar... O döneme yönelik içeriksiz bir dışla- ma var. Herkes. "Çok kötüydü" deyip kapatıyor. Köklü değişikliklerin yaşandığı ülke- lerde kısa süreli geziler kesin gözlem yapmak için yetersizdir. Ama Tiran"da görünen oydu ki. yerine oturmuş bir şey yok. Bektaşi tekkesinde Amavutluk'ta patlama yapan hareket- lerin başında dini kurumlann atılımlan geliyor. Yehova Şahitleri dahil dünyanın dört bir yanından din temsilcileri geliyor- muş Tiran "a. Şimdilik gündeme gelen her din, "der- nek" statüsünde resmi kayda gıriyor. Bir Tiranlı takıldı. - Adını yazdır. Böyle bir dinin temsiki- siyim, de. Yeni bir din »kna ,ı, .n,-,,^. Banker olayının ardından yaşanan yi- yecek sıkıntısında Ortodokslar da yar- dımcı olmuş. Ama iddia o ki, girdikleri evde haç var mı diye bakmışlar. Varsa vermişler... Tiran'ın kuzeydoğusunda büyük bir Bektaşi tekkesi var. Bir öğleden sonra konuk oldum. Baba Reşat Bardi. tki yar- dımcısı geleneksel giysileri içinde beni karşıladı. Buradakilerin tümü "mücer- ret". yani hiç evlenmeyen erkeklermiş. Kare biçimindeki salonun her tarafı AJi'nin temsili resimleriyle dolu. Oturdu- ğumuz taraftaki duvarda ise en büyük re- sim var: Hz. Muhammed. Ayşe ve Ali... Bektaşiler'de resim yasak olmadığı için peygamber de temsili olarak resme- dilmiş. Her yıl buradan Hacıbektaş'a bir heyet geliyormuş. tddialan o ki. burası dünya Bektaşilerinin merkezi. Atatürk döneminde tekkelerin kapatılmasından sonra dönemin "baba"sı Amavutmuş ve Tiran'a gelmiş. Demek ki. Bektaşiliğin merkezi Tiran. Durumu böyle özetliyorlar. Balkanlar"daki Bektaşi tekkeleri ayn bir araştırma konusu. Özel olarak ilgile- nen için. hazine. Tiran'dan Makedonya üzerinden Belg- rad'a yola çıkarken otobüs firmasının temsilcisi, birden altıya kadar Türkçe sa- yıp sonrasını tek tek yazdırdı. Otobüse bindim. Ön camın üzerinde kocaman i- ki resim var. Yabancı da gelmedi, yakla- şıp baktım. Biri lstanbul Belgrad Orman- lan. öteki. Arrvin Şavşat'tan güzel bir yavla göriintüsü... Yarın: Yugoslavya... Tito en çok kimi sevdi? NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel, yönetim sisteminin değiş- mesini ve Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesini savunuyor. Her geçen gün daha önemle üze- rinde durduğu bu sistemle çağı ya- kalayacağımızdan söz ediyor. Ül- kemizin ciddi bir yönetim krizi ya- şadığı gerçek. Demirel, gerçeğin ucunu yakalamış. Ya sonrası? Türkiye'de sistemin ürettiği kriz giderekderinleşiyor. Derinleşen bu krizin nedenleri üzerinde kapsam- lı bir araştırmaya ihtiyaç var. Sayın Cumhurbaşkanı, hersabah erken- den kalkıp elinde makas kurdele kesmek yerine, krizin nedenleri üzerinde bir araştırma için kolları sıvasa daha iyi olacak. Krize yol açan etkenlerin üzerin- de kafa yorarsak ne gibi bulgular- la karşılaşırız? Önce ekonomiye bakalım: Türkiye ekonomisi, 1980'lerin ortalanndan itibaren cid- di bir değişim içine girdi. ithal ika- meci ekonominin ve gümrük du- Derdiniz Başkanlık mı? varlanyla korunma sisteminin terk edilmesinden sonra, Türkiye dışa daha açık ve daha bağımlı bir sü- rece girdi. Ülke dışına açılan ve Sovyetler'in dağılmasıyla biriikte önemli yatırım alanlan bulan işa- damlan, müteahhitlik ve ticaret yo- luyla büyük birikimler elde ettiler. Dışanda ciddi bir işadamlan ordu- su oluştu. Içeride ise, 12 Eylül cuntasının işçi sınıfını bastırması ve sermaye çevreleri lehine önlemler alması, büyük sermayenin hızlı bir büyüme sürecine girmesine neden oldu. Iş- çileri aşağıya bastıran, kredi ola- naklarını ve ülkenin maddi kaynak- larını denetimsiz kullanan büyük patronlar, bu yolla altyapılannı ye- nileme imkânı buldular ve modern tesisler kurdular. Yeni yatınmlara giriştiler. 1960'h yıllarda Haliç çevresinde yoğunlaşan Türkiye sanayisi kınk dökük birkaç fabrikadan ibaretti. Son yirmi yıl içinde bu manzara ta- mamen değişti. Şimdi Avrupa dü- zeyinde modernliğe sahip, ulusla- rarası rekabete dayanabilecek, tekstilden otomotiv sanayiine ka- dar uzanan yeni bir sanayi gücü oluştu. Bu güç, bir tüccarlar ordu- suyta da takviye edildi. Bütün bu gelişme, yoksulların daha yoksullaşması, hertürlü kara para, uyuşturucu trafiğinin hoşgö- rüyle karşılanmasıyla biriikte yürü- tüldü. Hızlı ve kaotik büyüme, eko- nomi alanına kapkaççılığı, acıma- sızlığı, vurgunculuğu da beraberin- de getirdi. Bir yandan kendisine sunulan büyük olanaklarla mo- dernleşen ve yeni kimlik kazan bir burjuvazi oluşurken, öte yandan denetimsizliğin, sivil güçlerin ezil- mişliğinin yarattığı başıboş ortam- da, spekülatörler etkili güçler hali- ne dönüştü. • • • Bu ekonomik tablo, Cumhuriye- tin kuruluşundan bu yana ikinci planda gözüken bazı güçlerin yeni kimlik talebiyle ortaya çıktığı geliş- melerle el ele yürüdü. Kürtler, Ale- viler. siyasi Islamcılar, yeni dönemin yeni güçleriydiler. Artık siyasi alan- da eskisi gibi durumlarına razı ol- mayacaklarını dile getirdiler. Kürt- ler, kendi kimliklerinin kabul edildi- ği yeni bir yapılanma istiyorlar. Ale- viler, Sünni bir devletin ikinci sınıf mezhebi olmayı kabul etmiyorlar. Siyasi islamcılar ise daha iddialılar, Cumhuriyeti kendi istekleri doğrul- tusunda yeniden yapılandırmak peşindeler. Türkiye'deki kriz, bu kimlik talep- leriyle, 12 Eylül döneminin oluştur- duğu despotik devlet anlayışı ara- sında bir uzlaşma sağlanamadığı için büyüyor. 12 Eylül'ün yeniden yapıiandırdığı devlet, hiçbir kimlik talebini kabul edebilecek esneklik- te değil. Her yeni arayış, yeni birça- tışmanın da kapısını açıyor. Muha- lifler de sert ve gerilim üreten bir tepki içinde, devlete yön veren 12 Eylülcü kafa da. Türkiye gelişme ve büyümenin sınırında, demokrasi ve özgürlük- leri genişleterek çıkış yolu bulabi- leceği bir süreci, devleti yöneten 12 Eylülcülerin sertliği nedeniyle acı ve sıkıntı içinde geçiriyor. Baş- kanlık sistemi gibi afaki tartışmalar yerine, esnemeyen, eğilip bükül- meyen 12 Eylül'de iyice sertleştiril- miş bu devlet yapısını nasıl aşabi- liriz? Kafayı öncelikle bunayormak gerek. Sayın Cumhurbaşkanı kur- dele kesmekle zaman geçirmek yerine elindeki makası bırakır da bunlan araştınrsa daha büyük bir hizmet yapmış olur. Bizden söyle- mesi. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU İktidarda İlk Kongre Ingiltere İşçi Partisi yıllık kongresini ilk defa bir hü- kümet partisi olarak yapıyor, üstelik muhalefeti olma- yan bir iktidar partisi olarak... Muhafazakâr Parti hâlâ toparlanamadı. LJberal Demokratlar ise tam bir tesli- miyet içindeler. Parti başkanı ve Başbakan Blair'in po- pülaritesi, en son kamuoyu yoklamasına göre yüzde 93. Ancak dikkatle bakıldığında bu toz pembe görün- tünün arkasında. fokur fokur kaynayan bir parti var ve yaklaşmakta olan bir fırtınanın ilk işaretlerini görmek de mümkün. İşçi Partisi kongresinin en önemli gündem madde- sini, Tony Blair ve Peter'ın biriikte hazırladığı ve "ikti- darda ortaklık" ismiyle partiye sunduğu bir proje oluş- turuyor. Bu proje parti merkezini olağanüstü güçlen- dirmeyı amaçladığı ıçın sadece partinin en sol kesimin- den değil South East Cornvvall ve Dagenham gibı ge- leneksel olarak ılımlı şubelerden dahi büyük tepki çe- kıyor. Geçen sezon, Thatcher'cı Elektrik Mühendisler h Sendikası hariç bütün sendıka kongreleri bu proje- ye karşı oy verdıler. "İktidarda Ortaklık" projesi gerçekleşirse parti şube- lerinin genel kongreye doğrudan karar taslağı sunma hakkı ortadan kalkacak. Bu karar taslaklan parti mer- kezinın atadığı iki komite tarafından elendikten sonra kongreye sunulacaklar. Bu taslakların göaışülmesi için ayrılan süre de büyük ölçüde kısıtlanıyor. Nihayet par- ti merkez yürütme kuruluna bireylerin ve sendikalann seçtiklen üyelerın sayısı azalırken, parti liderlerinin ata- ma yetkisi artacak. Böylece Blair, geçmişte İşçi Parti- si iktidardayken her "U" dönüşü yapmaya kalktığında ayağına takılan sol muhalefetten ve sendikalann dire- nişinden kurtulmayı amaçlıyor. Ancak bu işçi Partisi hükümetinin geçmiştekılerden önemli bir farkı var. Bu farkı en iyi bu pazar günü su yüzüne çıkan bir haber gösterir sanınm. Haber, 1996 sonbahannda Margaret Thatcher ve medya baronu Rupert Murdoch arasında, bizzat Muhafazakâr Par7 ti lideri Major tarafından ayarlanan bir yemekle ilgili: Major, Murdoch'un desteğıni sağlamak için Thatcher'ı devreye sokuyor. Ancak Thatcher yemekte Mur- doch'dan, "Tony'den endişelenmene gerekyok, o bir vatanseverdır" dıyerek desteklemesini öneriyor. Bildi- ğiniz gibı Murdoch grubunun gazetelerı seçımlerde Blair'i destekledıler. Bir başka anekdot: Mont Pelerin Derneğı'y\e biriikte neo-liberal hareketın akıl hocalığı- nı yapan Adam Smith Enstitüsü'ne göre, '7şç/ Partisi gerçek anlamda birserbestpiyasapartisidir". Kısaca- sı İşçi Partisi. mümkün olan tüm "U" dönüşlerini daha muhalefetteyken gerçekleştirdi ve muhafazakâr kam- pın en önemli kesimlennın desteğını kazandı. Bu yüz- den bir "U" dönüşü yapma olasılığı pek yok. Ancak İşçi Partisi'nin bugüne kadar hemen herkesi memnun eden muğlak ifadelerinin, yerıni, önümüzde- ki dönemde ister istemez daha kesin ifadelere bırak- ması kaçınılmaz. Bu "berraklaşma" süreci başlayınca da Blair ile sendikalann. ışçilerin ve işşizlerin arasının açılması kaçınılmaz gibi görünüyor. Örneğin Blair'in hedefledigi "dört modernleşme"y\ elealalım. Bunlar- dan bin esnekiık, diğeri anayasa reformu, üçüncüsü re- fah devleti ve dördüncüsü de Ingiltere'ye yeni bir kim- lik kazandırmak. Anayasa reformu. Iskoçya ve Galler referandumlanndan sonra hemen hemen tamamlan- mış gibi. Geride seçim sistemi ve monarşi var. Ingilte- re'ye yeni bir kimlik kazandırmak ise nereden bakılır- sa baküsın, içı boş bir hedef. Esneklik ve refah devlej ,,tine geJinca; bunlar.adeta ateşten birer gömlek. Esnek- lik, daha önce muhafazakâr partinin benımsedıği b»' hedef. Refah devleti reformu ıse esas olarak sosyal yar- dım ve emeklilik kurumlarının özelleştirilmesıni içeriyor. Bu da muhafazakârtarın çok istediğı, ancak korktuk- lan için el atamadıkları bir hedef. Bu bağlamda The Economıst, Blair'in, muhafazakârların gündemini ye- rine getırmekten öteye yeni bır önerisı olmadığını dü- şünüyor. Bu yılki kongrenin önemı de burada... "İktidarda or- taklık" projesı işte bu yüzden çok önemli. Parti içi sol muhalefetin geleneksel lıderlerinden Tony Ben'in ışa- ret ettiği gibi Blair bu projeyle yukandakı amaçlanna uygun yepyenı bir partı oluşturmayı amaçlıyor. Parti içi sol muhalefetin yayın organı Tribune'e göre de Blair, Liberal Demokrat Parti'ye bakanlar kurulu toptantıla- rında iki iskemle vererek sendikalarla partinin bağlan- nı kopararak ve sol muhalefeti susturarak siyasi yel- pazenin merkezini, sağ kanadıyla biriikte kendinde bir- ieştirmeyi ve Muhafazakâr Part/'nın yerine geçmeyi amaçlıyor. Blair bu hedefine ulaşabılecek mi? Bu soruya kesin bir cevap vermek zor. Ancak pazartesi günü yapılan Parti Merkez Yürütme seçımlerinde. "iktidarda ortak- lık" projesinin mimarı Mandelson'un solun adayı Ken Livingston karşısında yenılerek yürütmeye gireme- mesine bakarak Blair'in işinin zannedılenden daha zor olacağını düşünmek mümkün. Blair'e rağmen merkez yürütmeye giren Livingston, Tribune 'deki makalesın- de, "Parti içinde taban muhalefeti toparlanmaya baş- ladı" diyordu. Eğer bu tespit aşırı bır iyimserlik değil- se. yeni toplu sözleşme dönemiyle biriikte Blair'in da- ha da zorlanmaya başlayacağını söylemek çok yanlış olmaz. Ne ki yakın tarıh, parti içındeki yeni bır çatış- manın bu sefer solun toptan tasfiyesiyle sonuçlanma- sını getirebileceğini söylüyor. İşçi Partisi içindeki solun daha fazla zaman kaybetmeden kendine yeni bir par- ti aramasının zamanı çoktan geldi diyenler de var. Kalemli konsensus saglanırsa aday ANK\RA (Cumhuriyet Bürosu) - Görev süresi bu- gün dolan TBMM Başka- nı Mustafa KalemlL yeni- den adaylık için henüz ka- rannı kesinleştirmediğini bildirdi. Meclis Başkanı seçilecek kişı üzerinde •'konsensus" sağlanması gerektığme dikkat çeken Kalemli. "Adayhkkaranm 10 günlük başvuru süresi içinde bclü olacak" dedi. TBMM Başkanı Kalem- li. göre\ süresinin dolması nedeniyle dün düzenledıği basm toplantısında. baş- kanlık icraatını anlatırken. gazetecilerin sorulannı ya- nıtladı. Gazetecilerin. Meclis Başkanlığı'na yeniden a- day olup olmayacağı yö- nündekı ilk sorusunu. en son yanıtlamayı tercih e- den Kalemli. adaylık için "konsensus aradığı" mesa- jını verdi. ANAP'tan Ko- caeli Milletvekili Hayret- tin L'zun'un adaylığını res- men açıklamasına karşın Kalemli, bu konuda şimdi- lik açıklama yapmamayı tercih etti. Bazı görevlere aday olunurken. "yıetenek ve konsensus"u ölçüt aldı- ğım kaydeden Kalemli,1 "Türkhe'de maalesef b& hususlar zaman zaman uy- gulanır. zaman zaman da uygulanmaz. TB.\LM Baş- kanlığı yapacak kişi üzerin-' de ünce konsonsus sağlan-; malıdır. bu bircentümenlik olavıdır" diye konuştu. Ka- lemli. "Czerinizde uzlaşma. sağlanacağını düşünüyor musunuz" sorusuna. "TB-, >LM'deld 548 milleKekili, üzerinde uzlaşma sağiana- cağına inaıur" karşılığını \erdi. TBMM Danışma Kuru- lu da dün toplanarak baş- kanlık seçimi takvimini belirledi. Buna göre, TB- MM Başkanhğı seçimi için süre bugün başlaya- cak. 1-10 ekim tarihleri arasında adaylar TBMM Başkanlığı'na başvuruda bulunabilecekler. Adaylar için başvuru süresinin dol- duğu 10 ekim cuma günü saat 24.00'te bıttiği ve iz- • leyen 3 gün tatil olduğu için ilk tur seçım 14 ekim salı günü yapılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear