25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 1997 ÇARŞAMBA 12 KULTUR 7 . 1 S T A N B U L S A N A T F U A R I , karatıhklar içinde bir ışık' ESRA ALİÇAVUŞOĞLU 7. tstanbul Sanat Fuan ART tST '97' bugün saat 11.00'de TÜYAP Tepebaşı Istanbul Sergi Sarayı'ndaaçılıyor. Fuara bu yıl Fransa, Italya. lsveç ve Avustur- ya'dan 7 olmak üzere, toplam 50 galeri yaklaşık bin 200 yapıt ile katılacak. 'Sa- nat ve Kurumlar' başlığı altında düzen- lenecek olan fuann bu y ılki 'Eleştirmen Onur Ödülü' Kaya Ozsezgin'e. 'Kofck- sivoncu Onur Ödülü1 ise Iş Bankasf na verilecek. Fuann danışma kurulu: Ha- şim Nur GüreL Besi Cecan, Ergjn İnaL, Doğan Paksoy, Kemal İskender, Nevzat Metin. İnci Bengiserp, Kıymet Girav, Er- tan Mestçi. Mustafa Plevneli, Ümit İyem, Yahşi Baraz, Deniz Kavukçuoğlu ve Ne- şe Erdilek'ten oluşuyor. Istanbul Sanat Fuan kapsamında bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan TÜ- YAP Genç Sanatçılar Resim Yanşma- sı'nın seçici kurulunda ıse Prof. Ergin İnan, Prof. Kemal İskender, Prof. Mus- tafa Plevneli, Prof. Özer Kabaş. Doğan Pakso>, Ertan Mesçi, Kıy met Gira\, Lüt- fıye Kalaycı \e Yahşi Baraz yer alıyor. Yanşma sonucunda binnci yapıta 300 milyon. ikinci yapıta 200 milyon, üçün- cü yapıta ise 150 milyon TL ödül ven- lecek. Kurumsal bir nitelik kazandı ART tST *97 Fuan'nda ikıncisi dü- zenlenen TÜYAP Sanat Eleştirmeni Ya- nşması'nın seçici kurulu ise Ali Akay. Ahmet Kamil Gören, Abdulkadir Gün- yaz, Haşim Nur Gürel ve Hasan Bülent Kahraman'dan oluşuyor. Sanat Eleştir- meni Yanşması'nın sonucunda ise bi- 'u yıl 7'ncisi düzenlenecek olan Istanbul Sanat Fuan, 1-5 Ekim tarihleri arasmda TÜYAP Tepebaşı Istanbul Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilecek. Fransa, Italya, İsveç ve Avusturya'dan 7 olmak üzere, toplam 50 galerinin katılacağı fuarda yaklaşık bin 200 yapıt sergilenecek. TÜYAP GeneJ Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu. seçici kurulun yapıüan estetik kay- güardan yola çıkarak değerlendirdiğini söyledi. (Fotoğraf: KUBlLAY TÜNTÜL) rinci yapıta 50 milyon, ikinci yapıta 35 milyon, üçüncü yapıta ise 25 milyon TL verilecek. 7. Istanbul Sanat Fuan kapsamında aynca. 'Sanat ve Kurumlar'. İş Dünya- sı ve Sanat', 'Günümüz Sanat Ortamın- da Gençlerin GeleceğT, 'Sanat ve Med- ya' konularında paneller. Almanya'da 2000 yılında gerçekleştirilecek olan 'Dünyada Avrupa, Avrupa'da Düroa Resim Sergjsi' \ e 'Almanya'da Çağdaş Türk Resim Sergisi' projesınin tanıtım toplantısı ıle film göstenlen de yer ala- cak. TÜYAP Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu ile Istanbul Sanat Fuan uzerine konuştuk. - Istanbul Sanat Fuan bu yıl 7. yaşını kutluyor. Türldye'de bu rür etkinliklerin bu denli uzun sürmesi pek auşılagelmiş bir ola> değiL Fuar Türk sanat ortamı- na ne gibi katkılar sağlıyor? DENİZ KAVUKÇUOĞLU - Fuann yedincı kez düzenleniyor olmasmdan büyük mutluluk duyuyorum; çünkü Türkiye'de bu tip sanatsal etkinliklerin kurumsallaşması çok sık görülen birol- Usta oyuncu, Atatürk'ün Nutku'nu 15 Ekim'de 6 gün süreyle Ankara'da sahneleyecek Müşfik Kenter'in yorumuyla 4 Nutuk' NLRDAN CİHANŞÜMUL Usta oyuncu Müşfik Kenter. ye- ni sezonda Atatürk'ün Nutku'nu yorumlayacak. Atatürk'ün Nutuk'u okuvuşunun 70. yılı dolayısıyla Öz- er Ozankaya'nın Türkçeleştirdiği ve kjsalttığı "Nutuk", 15 Ekim'de 6 gün süreyle Ankara'da sahnele- necek. 29 Ekim ve sonra ıki gün sü- reyle Bakırköy Beledive Tiyatro- su'nda sahnelenecek olan "Nutuk", sonra da Kenter Tıyatrosu'nda sah- nelenecek. Iki bölümden oluşan tek kişilık oyunun ilk bölümü, 23 Ni- san"da Atatürk'ün Meclıs'ı açma- sıyla sona ererken ikinci bölümde de Meclıs'in açılmasından sonraki dönem ele alınıyor. - "Nutuk'u sahnelemeye ne za- man karar \erdiniz? MÜŞFtK KENTER- -Nutuk"u sahnelemeye 6 yıl önce karar ver- miştim. O dönem, fikrimi Uğur Mumcu'va anlattım ve bu konuda çok hassas olduğu için ondan me- tin haline getırmesini istedim. Uğur Mumcu çok heyecanlandı, benden tek kişilik oyun metinleri istedı. Bırlıkte çalışacaktık. ama olmadı. Aradan bir süre geçti. televizyonda Prof. Özer Ozankaya'nın hazırla- dığı "CumhuriyetÇınan" isimli bir program sunuyordum. Cumhuri- yet'le ilgılı birprogramdı. Program esnasında düşüncemi Özer Bey'e açtım. Özer Bey de 'Ben deneyebi- lir miyün?' diye sordu. Bu dönem içinde metni birkaç kez yazdı. dü- zelttı \e son halinı aldı. Metnin ıyı \ e her şeyi ifade edebılen bir nutuk haline geldiğini düşünüyorum. - Neden 'Nutuk' MÜŞFtK KENTER - Keşke ilk karar \erdiğim zaman sahneleye- bilseydim dıyorum. .Ancak bu yıl Atatürk'ün Nutku okuvuşunun 70. yılı olduğu için daha anlamlı ola- cak. Bu bir oyun değil öncelikle. Ben yalnızca Atatürk'ün Nutku'nu yorumlamaya çalışacağım. Ata- • "Ben yalnızca Atatürk'ün Nutku'nu yorumlamaya çalışacağım. Atatürk, Nutuk'u okumaya 15 Ekim'de Ankara'da başlamış ve 6 gün sürmüş. Ben de 15 Ekim'de Ankara'da 6 gün süreyle Nutuk'u sahneleyeceğim. Önemli olan, kendi kendime duygulanmı saptamam ve yönlendirmem. Yalın bir şey yapmak istiyorum, sonuçta Atatürk de metni okudu, farklı bir şey yapmadı. Ben Atatürk'e layık bir şeyler ortaya koymak istiyorum ve çok heyecanlıyım." (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) türk, Nutku okumaya 15 Ekim'de Ankara'da başlamış \e 6 gün sür- müş. Ben de 15 Ekim'de Ankara'da 6 gün süreyle Nutuk'u sahneleye- ceğim. - Nutuk'u sahne>e koyarken na- sıl çahşüıuz? MÜŞFİK KENTER - Önemli olan. kendı kendime duygulanmı saptamam ve vönlendirmem. Yalın bir şey yapmak ıstiyorum. sonuçta Atatürk de metni okudu, farklı bir şey yapmadı. - Provalar sırasında Atatürk gö- rüntülerinden yararlandınız mı? MÜŞFİK KENTER - Nutuk a ait görüntüler yok. yalnızca 10. Yıl Nutku'nun görüntülen var. Şu an- da elımızde. Atatürk nutku okur- ken çekılmiş bir iki fotoğraf var. - Kostümler nasıl seçildi? KENTER - Kostümler Ata- türk'ün hep yaşadığım düşünerek o günün kıyafetlerine değil, bugünün kıyafetlenne uygun olacak. Ata- türk'ün giydiklerini taklıt etmekten çok. Atatürk'ün yaşadığım düşüne- rek bugünün kıyafetlerinı kullana- cağız. Omeğin iki sahnede hafıf bir karartmayla ıki kez ceket değiştıre- ceğim. tkınci perdenın başında ve ortasında iki ceket daha değiştire- ceğim. - Dekor nasıl hazırlandı? KENTER- Dekoru Metin Deniz hazırlıvor. Sahnede yalnızca bir kürsü olacak. Atatürk, Vleclis'in Halk Partisi toplantı salonunda okumuş Nutuk'u. Orada onu dinle- yenler var. ancak sahnede v ahıızca kürsü olacak. - Bu dönem Atatürk'ü anmak. anımsamak için pek çok şey yapıb- yor. Bu konuda ne düşünüyorsu- nuz? KENTER - Umarım tüm bu ya- pılanlarla Atatürk'ü iyı bir yere oturturlar ve umanm kı çok fazla abartıya kaçmazlar. Bir dönemde. Atatürkçüyüz dıve geçinenler, bir süre sonra Atatürkçülükle ılgıli ne kadar kötü şey varsa yaptılar. Ben Atatürk'e layık bir şeyler ortaya koymak istiyorum \e bu konuda çok heyecanlıyım. - Kenter Tiyatrosu'ndaönümüz- deld sezonda hangi oyunlar >er ala- cak? KENTER-Bir müzıkal çalışma- mız var Bunun yanı sıra ıki kişilik bir Fransız oyunu var. "Variations Anigma" isimli bu oyun, şu anda Fransa'da Alain Delon tarafından sahneleniyor. "Bir müziğin çeşitle- meleri'* anlamına gelen oyuna Türkçe bir isim bulamadık henüz. Kuzeyde tek başına yaşayan Nobel ödüllü bir yazarla görüşmeye giden bir gazetecının arasında geçenler anlatılıyor. H isimli sevgılisıyle mektuplaşmalannı kıtap haline ge- tiren yazar. kıtabın tüm gelırinı bir hastalıkla mücadele eden derneğe bırakmıştır. Gazetecının H kımdir sorusuyla başlayan görüşme, ilerler ve bu ara- da yazann se\ gilisinın, gazetecınin eşi olduğu ve kadının bu hastalık- tan dolayı öldüğü anlaşılır. Konuş- malar ılerledikçe H takma adıyla mektup yazanın aslında görüşmeye gıden gazetecı olduğu anlaşılır. Böylece bu iki insan arasında bir dostluk başlar. Oyunu Mehmet Bir- kiye sahneye koyacak ve Bekir Ak- soy'la ikımiz rol alacağız. Daha sonra "Maria Callas" sahnelene- cek. Amerikalı ressam Roy Lichtenstein, 73 yaşında yaşamını yitirdi Pop art babasını kaybettiKühür Servisi - Pop art sanatının yaşayan öncülerinden Amerikalı ressam Roy Lichtenstein. tedavi görmekte olduğu Nevv York Üni- versitesı Tıp Merkezi'nde pazar- tesi günü, 73 yaşında zatürreden yaşamını yitirdi. 27 Ekim 1923 yılında Nevv York'ta dünyaya gelen sanatçı. Sa- nat Öğrencileri Birlıği (Art Stu- dents's League) ve Ohio Eyalet Üniversitesi'nde öğrenim gördü. ilk kişisel sergisini 1949 yılında açan Lichtenstein. 1960 yılında Nevv Jersey 'deki Rutgers Üniversi- tesi Douglas Kolejı'nde yardımcı profesör olarak görev yaptı. Yapıtlan nı. "yaşamımızı istila e- den kapitalist dünya ve nesnelere bir başkaldın" olarak nıtelendi- ren Lichtenstein, pop art resimler yapmaya 1961 'de "Look Mickey, İ've Hooked a Big One" adlı yapı- tıyla başladı. 1962'de Nevv York Castelli Galerisi'nde kişisel bir sergi açan ve yapıtlan henüz sergi açılmadan satılan sanatçı. 1967- 68'de Pasadena Sanat Müzesı'nde; Mineapolis'teki Walker Sanat Mü- zesi'nde, Amsterdam'daki Stede- lijk Müzesi'nde ve Londra Tate Galeri'de retrospekrıf sergiler açtı. 1969'da Nevv York'taki Salomon R. Gugenheım Müzesi'nde; Kan- sas City'de Seattle'da ve Chica- go'da ayTiı çeşit sergiler düzenledi. Ro>T Lichtenstein 38 yaşına ka- dar "Soyut Espresyonizm" ekolü ileçalıştı. Daha sonra pop art'a dö- nerek, asıl ününü pop art sanatıy- la yapan sanatçımn yaşamı boyun- ca yaptığı resimleri sanat eleştir- menlerinin tümüne kabul ettıreme- menın üzüntüsünü yaşadı. Lich- tenstein koleksıyonculann en çok ılgı gösterdıkleri ressamlardan bi- ri olarak bılinıyor ve yaşamı bo- yunca resımden, en üst düzeyde kazanan sanatçılar arasında oldu- ğu belırtıliyor. Roy Lichtenstein'm bazı yapıt- lan geleneksel tarihı resmin anıt- sal özellıklerini olduğu kadar: Ja- pon baskılannda az v e öz ifade bi- çimlenni anımsatır. Sanat deneme- leri de yapan sanatçı. kendine öz- gü grafık düzenleme kaynaklannı 1960-61 yıllannda kitle iletişim araçlannda buldu. Sanatçı. bazı motiflen resımli dergilerin bayağı üslubuna aktarma çalışmalannı sürdürdü. Bu motifler arasında Ce- zanne, Picasso, Mondrian ve mo- dernızmin ötekı kahramanlannın tablolarını: Yunan tapınaklannı, güneşin batışını gösteren manzara resmi kartpostallannı; 1920'lerin Art-Deco desenlerindeki uyarla- malan sayılabilır. 1965-66'daexp- resyonist nitelikte iki büyük boyut- lu dizi resim de yapan sanatçımn bu resimlen. soyut expresyoniz- min alaya alınması olarak kabul edıldi. Çızgi roman sayfalannın büyü- tülmüş imajlannı resim sanatmda kullanarak ün yapan sanatçımn ya- pıtlan. dünyanın tanınmış müzele- rinin yanı sıra. t-shirt'lerde ve pos- terlerde de kullanılıyordu. Başkan Clinton. Roy Lıchtensteın'ın ölüm haberinı Beyaz Saray'da. 1997 Ulusal Sanat Madalvası kazanan sanatçılarla akşam yetneği yerken öğrendi. Başkan Clinton ıki yıl ön- ce de Roy Lıchtenstein'e Ameri- ka'nın en büyük sanat madalvası ödülünü vennıştı. Sanatçı, 1963 yılında Neu York Times'da sanat yazıları yazan Bri- an O'Doberty tarafından, Amen- ka'nın en kötü ressamı olarak ta- nımlanmışh. 1949 yılında Isabel Wilson ile evlenerek iki çocuk sahıbi olan sa- natçı. daha sonra eşinden aynlmış ve 1963 yılında, aynı zamanda ga- len sahıbi olan DorothyHerzka ile evlenmışti. gu değil Fuar. giderek daha yoğunluk kazanan bir sanat etkinliği haline geli- yor. Bu yıl fuara katılan galeri sayısın- da gözle görülür bir artış var. Bu durum, etkinliğin gelenekselleşriğini ve kurum- sal bir nitelik kazandığını da gösteriyor. - Fuara bu yıl yurtdtşından 7 galeri kaülıyor. Bu seçimde ölçürünüz ne? Fu- ar için ne derece önem taşıyor? KAVUKÇUOĞLU - Fransa, Italya, Isviçre ve Avusturya'dan 7 galeri katılı- yor bu yıl fuara. Ömeğin Avusturya ilk defa temsil edilen bir ülke. Yabancı ga- lerilerin fuarda yer alması, etkinliğin bü- yüdüğünün ve nitelik kazandığının bir göstergesi olarak düşünülebılır. Yaban- cı galerilerin seçiminde de farklılık yok. Galerilere teklif göndenyoruz ve gelen dosyalan değerlendiriyoruz. Yurtdışın- dan gelen her yapıt nitelıklidir diye bir kural yok. Bunun yanı sıra yabancı ola- na karşı ek bir ilgi var kuşkusuz. Genel çerçeve içinde. fuara katılan yabancı ga- lerilerden hoşnutuz. Urünü tüketiciye sunuyoruz - İstanbul Sanat Fuan, vapıtlann salt tüketim yanının ön plana çıkanldığı ve estetik kaygüarın arka plana itildiği ge- rekçesiyle tartışma varddyor. Sizce neden böyle bir tartışma yaşanıyor? KAVT'KÇUOĞLU - Bu tartışmalann nedenını. uluslararası düzeyde benzer etkinlikleri pek tanımamış olmaya ya da Türkiye'de bu konuda belli eksikliklerin olmasına bağlıyorum. Türkiye'de geniş kapsamlı bir çağdaş sanat müzesi olsa i- di, bu sorular farklı şekilde yöneltilebi- lirdi. Sanata yakınlık duyan sanatseveT- ler, 14 mılyonluk bir metropolde çağdaş ^ ^ ^ ^ _ sanat müzesi olmaksızın sanat yaşamlannı sürdürü- yor. Bu yüzden de sürekli miize türü bir sergi beklen- tisi içindeler ve bu temel eksiklıği bu etkinliklerle gidermek istiyorlar. Oysa burası bir sanat fuan. Sa- nat yapıtı da, tüketilmek üzere üretilmiş bir ürün. Sanat yapıtlannm da diğer ürünler gibı bir piyasası, borsası var. Fuarlar da plastik sanatlar piyasasını oluşturan, dengeleyen, ona kurallar getıren etkinlikler. Istanbul Sanat Fuan'nın birincil işlevi. sanatçımn ürettiği ürünü sanat tüketi- cisine sunmaküt - Fuara katılan galerile- rin seçiminde ölçürünüz nedir? KAVUKÇUOĞLU - Her galerinin kendini ya- kın hissettiği bir üslup var. Bu durum, farklılıklar ve renklilikleri de beraberin- de getinyor. Seçici kurul, yapıtlan estetik kaygılar- dan yola çıkarak değerlen- diriyor ve fuarda yer alıp almayacağma karar veri- yor. - Fuann bu yüki başlığı neden 'Sanat ve Kurum- lar'? KAVTJKÇUOĞLU - Türkıye. özellikle plastik sanatlar alanında yeni ge- lişen. emekleme çağını ye- ni yeni geride bırakmış bir toplum. Ekonomisini çöz- müş toplumlar, sanatı des- tekliyorlar. Aynı durum. Türkiye'de de yeni yeni oluşmaya başlıyor. tş Ban- kası, Yapı Kredı gibi ku- rumlar sanatı destekliyor. Böyle bir temayı öne çıka- rarak daha fazla kurumun sanata yakınlaşmasını teş- vik etmek ıstedik. - Fuara kaülan galerile- rin satış grafiğini nasıl de- ğerlendirivorsunuz? KAVUKÇUOĞLU-Sa- nat. yaşamın izdüşümü. Yaşamda ne kadar hayal kınklığı varsa sanatta da var. Fuarbaşladığından bu yana, bu açıdan oldukça başanlı geçiyor. Zaten ba- şanlı ohnasa fuara katılan galeri sayısı artmaz. azalır- dı. - Düzenlediğiniz yanş- malarla neyi amaçbyorsu- nuz? KAVUKÇUOĞLU - Genç Sanatçılar Yanşma- sı'nın bu yıl üçüncüsü dü- zenleniyor. Yanşmanın amacı. öğrenim dönemin- de ürün veren genç yete- nekleri özendırmek. Genç Eleştirmen Yanşması da sanata kalemiyle katkıda bulunmak isteyen genç in- sanlara küçük de olsa bir ışık tutmak, onlan özendir- mek amacını taşıyor. Bu- nun yanı sıra 30 Eylül saat 21.00'de insanlar 'SürekB Aydınük İçin 1 Daldka Ka- ranlık' eylemine başladı. Karanlık, Türkiye'nin her yerinde kendini hissettiri- yor. Bu eylemin ertesi gü- nü de tstanbul Sanat Fuan açılıyor. Bütün bu karan- lıklar içinde Istanbul Sanat Fuan bir ışık. Bu tür ışık- lara olumlu açıdan bak- mak gerekiyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FtŞEKÇİ 'Mektup' Ali Özgentürk'ün Mektup adlı son filmi, daha gösterime girmeden basında çıkan haberleri okuyunca nasıl bir yapıtla karşılaşacağımı he- men anladım. Çağdaş, bir bireyin iç yolculuğuy- muş anlatılan. Son yıllarda çoğu yönetmenimizin içine düş- tükleri bir çıkmaz var: Tanımadıklan dünyalan an- latma çabası. Bu eğilim nasıl böylesine yaygın- laştı, anlayabılmış değilim. Sanıyorum dünya sinemasının kimi öncü yö- netmenlerinin yaptıklan çalışmalar etkiliyor yö- netmenlerimizi. Tarkovski, Godard, Kusturica gibi kimi yönetmenlerin bütün aykırılıklanna kar- şın uluslararası alanda büyük saygınlıkları var. Ancak bu yönetmenler, bu konumlara, yaptıkla- n çok önemli filmlerle ulaştılar. Zor konulara da el atsalar anlatmak istediklerini başanyorlar. Kim- se bu yönetmenler için ele aldığı konuyu işleye- memiş, ne dediği anlaşılmıyordiyemiyor. Nede- ni de açık: Ortaya konan yapıtlar başanlı. Mektup'ta, ABD'de yaşayan nükleer fizikçi Ra- gıp, istanbul'a gelmiş, yitik babasını aramakta- dır. Kendisine yardım eden bir de doğu güzeli, ak- şamlan bir barda şarkı söyleyen rehber-sevgıli edinmiştir. Birlikte giriştikleri arayış, sözde iç dün- yalarını, yeni bir ülkenin de keşfine götürür kah- ramanlanmızı. Mektup'u görünce benzer bir konuyu sinema tarihınde görülmedik bir başanyla işleyen, Tar- kovski'nin benzersiz Nostalghia's\r\] anımsama-' dan edemedim. O filmde de bir Rus şairi, italya'nın Toscanayö- resine gidip, orada on sekizinci yüzyılda sürgün yaşamış bir Rus müzikçinin izini sürer. Şaire bu yolculuğunda bir Italyan rehber-sevgili eşlik eder. Bu iz sürme sırasında içinde giderek artan özlem duygusu, şairi kendi içıne biryolculuğasü- rükler. Tarkovski filminde, hersahnenin her planın en ince aynntısına dek anlatmak istediği öze hizmet eden bir bütün oluşturması için çabalar. O uzun sahneler boyunca. sizi o durgun görüntülere bağ- layan duygunun ne olduğunu anlamaya çalışır- sınız. Seçilen olağanüstü mekânlar, hep filmin kahramanının yolculuğuna katar seyirciyi. Mektup'ta yönetmen belki ilginç bir konu bul- duğunu düşünmüş, bunu çekmeye karar ver- miştir. Ancak, ele aldığı zor konuyu işleyememiş, sonuçta hiçbir anlamı olmayan, başansız bir ya- pıt ortaya koymuştur. Gazetelerde yer alan, filmi tanıtıcı cümleler, ele alınan konunun ne denli ilginç olduğunu anlatma- ya çalışıyor: Ali özgentürk film çekmedi, bir roman yap- tı. " (Ne Türkçe! Roman yapılmaz, yazılır.) "Büyük bir kirlenmenin ortasındaki bir aşkın ayakta kalma, yaşamını yitirmeme mücadelesi- ni yansıtan Mektup, kirlenmenin ortasında ken- di duyarlılığını, kendi içsel dünyasını korumak adınayapılan bir davranışfılmi." „ , , r ı ı ı "'' "Mektupta en guçlü sahneler, belkfkeîimefe- rin söylenmediği, düşüncelerin görüntülerin ara- sına gizlendiği sahneler." Keşke böyle olabilseydi! Mektup'ta inandıncı tek bir sahne bile bulabil- mek güç. Kahraman neden nükleer fizikçi de doktor, kimyacı, jeolog değil. Nükleer fizikçi ola- rak tanıtılmasının ne anlamı var? Los Angeles'ta. yaşayan adam neden ortaokul hazırlık sınıfında- ki çocuklargibi ingilizce konuşuyor? ingilizceye- rine Türkçe konuşsa filmde ne değışecek? Olduğu söylenen aşk, nasıl olmuş, hangi ortak duyguya dayanıyor, filmde buna ilişkin hiçbir şey yok. Yatalım, deyip sonra da yatınca aşk mı olu- yor? Iki kadın arasındaki farklar neler? Filmde gösterildiğı gibi yalnızca birinin kalçalarının pü- rüzsüz, öbürünün selülitli olması mı? Seçilen mekânlann filmin anlatmak istedikleri-'-^ ne hiçbir katkısı yok. Ne İstanbul ne de başka yer- ? lerin görüntüleri filmde bir anlam taşımıyor. De-,-* nız kenarı olduğu söylenen kasaba istasyonun-,^ da rakım 216 metre yazıyor. Filme yama gibi so-~< kulan sapık taksi şoförüyle, çocuğunu yitirmiş '. anne mi günümüz Türkiye'sini anlatıyor? 3 Babanın kişiliği hiç ortaya çıkmıyor. Daha pek çok şey. Filmi neresinden tutmaya çalışsanız, elinizde kalıyor. AliÖzgentürk'üsinemaseverlerHazalveAt'ın : başarılı yönetmeni olarak tanıyorlar. Bunu ken- , disi de Murat Özer'le yaptığı konuşmada söy- lemiş: "At, benim filmografimde bana çokyakın, ı belki de en yakın, çekerken en çok kendim ol- •! duğumu hissettiğim bir film." \ Işte temel sorun da burada. Bir yönetmenin ; yapabileceği film vardır, yapamayacağı film. Fel- lini neden hayatı boyunca yalnızca bildiği şeyle- ri anlatan filmler yaptı. vlsconti, neden hep soy- luların dünyasını anlattı? En iyi bildiği şeyler ol- duklan için. Ali Özgentürk'ün de çok iyi bildiği ve iyi anla- tabileceği konular elbette vardır. Bunlan düşün- mesi, sinemamızın geleceği için kazanç olacak- tır. K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K J K Â M İ L M A S A R A C I :
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear