Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 1997 CUMA
14 KULTUR
Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan 15. yılını Peter Shaffer'ın "Küheylan"ıyla kutluyor
Erotizm ve trajedinin çarpıcı görselliğl
GÜL ERÇErtS
Hadi Çamaı Yeditepe Ovunculan'nın
1982 yılında-'KMebekler Ozgürdürie
başlayan özel tiyatro "serüveni" on be-
şinci yılına ghyor. Kurulduklan günden
bu yana kabi güldürülerin dışında bir
çızgı yakalarrayı amaç edinen Yeditepe
Oyunculan 15. yıllannda bu çızgiyi bi-
raz daha zorhyor ve ünlü Ingılız yazar
Peter Shafferın yazdığı "Küheylan" ad-
lı oyunu taşıy:>r sahnesıne. Hadi Çaman
kaba güldûriier ûzenndeki tıtızliklerin-
den söz ederken hemen bir düzeltme
yapmaihtiyacı duyuyor\e ekliyor: "Ba-
şanyla. istekie sahnelendikleri zaman
ayakta alkışlıyorum elbette. En ivisini de
Dormen Tryatrosu sahncliyor. ama Yedi-
tepe'nin harcında izleyiciye oyun sonun-
da dünyaya bişka bir kapıdan baktırma
kaygısı var."
'Ozveriyle ayakta duruyoruz'
Bu on beş yıl ıçinde pek çok nitehklı
yapıtın yanı >ıra çocuk oyunlan sahne-
leyen, kurslar açan. tstanbul'a yenı bir
salon kazandıran Hadi Çaman, sezonu
Küheylan'la açma nedenlennı şöyle
açıkhyor: "1972 yılında Cüneyt Gökçer
sahneye koyduğunda çok beğenmiştim
Kühey lan'u ama o zamaniar kendi tiv at-
romu kuracağım aklımdan bile geçme-
mişti. Şiraditiyatromuzon beşinci yılını
kutluyor. Biraz da görkemli bir oyunla
kutlayalım istedik bu önemli yıh. Ovun-
cu kadromuz da oyun için uygun olunca
Kühevlan'da karar kıldık.** Pekı
1972'den günümüze gelişen olaylara
bağlı olarak Hadi Çaman oyuna yenılik-
lerkatmak ıstedi mi° Çaman. oyunun ilk
sahnelenişınden bugüne yaklaşık yırmi
beş yıl geçmesine karşın oyunun konu
açısından kesinlikle eskimediğıne deği-
nirken özellikle din sömürüsü konusu-
nun giderek güncelleştığıni düşünüyor.
"Tann bana nefes verdiği sürece sah-
nemden ayrılmak istemi>orum" diyor
Çaman ve ekliyor: "Tîyatromuzun adı
"Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan" çün-
kü başında Hadi Çaman olmasa bile ço-
cuklanm yedi ucundan tutsunlar \e ya-
şatsın istiyorum tiyatroyu.- Sanatçı. özel
tıyatroların bugün sadece özveriyle
• Hadi Çaman. oyunun ilk sahnelenişinden bugüne yaklaşık yırmi beş yıl geçmesine karşm, konu
açısından kesinlikle eskimediğıne değinirken özellikle din sömürüsü konusunun giderek
güncelleştiğini düşünüyor.Yönetmen Şakir Gürzumar da oyunun erotizmi ve trajediyi çarpıcı bir
görsellik içmde kaynaştırdığını belirtirken "Söylediği söz, yirmi yıl önce yazılmış olmasına karşın
güncelliğini koruyor ve günümüzde bu oyunu sahnelemek daha büyük bir önem kazanıyor' diyor.
Şakir Gürzumar'ın yönettigi oyunun dekor \e kostümleri Osman Şengezer'e ait (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ)
ayakta durabildıklerine değınınce konu
elbette de\let desteğıne geîiyor. Yedite-
pe oyunculan bu y ıl dev let desteğı alma-
danaçıyorperdelerinı Hadi Çaman'ıbu
konuda en çok üzen nokta devletın bir
kültür polıtikasının süreklilığinin olma-
ması \ e kültürün partı programlanna en-
dekslenmeM. Tıyatrolarını Kültür Ba-
kanlığfna gü\enerek kurmadıklannı.
Kültür Bakan!ığı"ndan artık hiçbır şey
beklemedıklenni söyleyen ÇamarTa gö-
re tıyatro açısından son dönemlenn tek
olumlu gelışmesi ıse bınakım s.ırketlenn
sponsorluk aracılığıyla sanatı destekle-
melen.
Tiyatro yaşamına yakla^ık 3"
1
yıl on-
ce Dormen Tıyatrosu'nda başlayan Ha-
di Çaman. Yeditepe Oyunculan'nın on
beşıncı yaşma gırmesıne karşın hâlâ tı-
yatroy la ılgılı ruyalannda kendisinı Dor-
men Tiyarrosu'nda NisaSerezli ıle. Altan
Erbulak'lagörüyor "Dormenliydikbiz;
Dormenlilik iliklerimize işlemişti" diyor.
sonra da "kimler geldi kimler geçti" di-
ye şöyle bir dalıyor. Yıtirilen her sanat-
çıyia Türk tıyatrosunda büyük meteorla-
nn açıldığına inanan Çaman'ın en büyük
üzüntüsü ise bu meteorlann gençler ta-
rafından doldurulmaması.
Genç kuşağı suçlamıyor sanatçı. ama
Büyük stüdyolar Oscar savaşında geıide
• Geçen yıl. ticari
açıdan zaferden zafere
koşan büyük
stüdyolann aynı
başarıyı sanatsal alanda
yakaladığını söylemek
zor. Oscar ödüîlerine
üç ay gibi kısa bir süre
kala Amenkan film
endüstrisi henüz göz
dolduran bir yapıt
üretebilmiş değil. Bu
nedenle çoğunluğunda
Ingiliz etkisi görülen
'bağımsız' fılmler
adayhk tahtına
kurulmuş görünüyorlar.
Kültür Servisi - Geçen üç
gün içinde Amenka'da 10'u
aşkın film gösterime girdi.
Bunlar arasında önümüzde-
ki günlerde ülkemizde de sı-
nema salonlannın dolup taş-
masına neden olacak Ma-
donna'h "Evfta", Kenneth
Branagh'ın "Hamlet~ı \e
bir ucuz aşk romanlan y aza-
nnın ilham perisini rolünde
John Travolta'h "MichaeT
adh filmler geliy or.
Geçen yıl. ticari açıdan
zaferden zafere koşan bü-
yük stüdyolann aynı başan-
yı sanatsal alanda yakaladı-
ğını söylemek zor. Bu bü-
yük bütçelı ancak ıçi boş ya-
pımlar için eleştirmenler
acımasız bir tutum içındey -
Alan Parker'in Evita'smda Madonna ve Antonio Banderas, Nicholas Hunter'in 'CnıcibJe'da Daniel Da\ Lewis ve VVinona Rjder oy nu\oriar.
dılertüm yıl boyunca. Oscar
ödüîlerine üç ay gıbi kısabır
süre kala Atnerikan film en-
düstrisi henüz göz dolduran
bir yapıt üretebilmış değıl.
Bu nedenle çoğunluğunda
Ingiliz etkisi görulen "ba-
ğımsu" fılmler adaylık tah-
tına kurulmuş görünüyorlar.
Hasılat dökümleri ve "ac-
tion" hastalanna göreyse
1996; uzaydan gelen istila-
cılann ve dogal afetlenn yı-
lı olarak anılacak "Bağım-
sızhkGünü" 733 milyon do-
larlık bir hasılatla Beyaz Sa-
ray dahıl neredeyse tüm
dünyayı ele geçırirken.
"Twister"\ "Görevimiz Teh-
Uke". "Kay^Ne "SUici-4
miKar dolarlık hasılat >ap-
tılar. Bunca kazanç Holly-
wood ıçın bir bir başka açı-
dan yıkımoldu. Oscar"ın ilk
\enlis. tanhıolan 1927 yılın-
dan bu \ana belirli bir çizgı
izleyebılmış büyük stüdyo-
lar. 1996 \ılında cıddı bir
kalıte dü^üklüğü yaşadılar.
Bu yılkı Oscarlar ıçın yal-
nızca dört Hollywood yapı-
mı arasında çekişme vaşa-
nacak gibı görününyor.
Alan Parker'in uzun süredir
merakla beklenen filmı
"Evita" bunlardan bin.
Amenkalı eles.tirmenlerden
kötü puan toplayan filmın.
geçen hafta. göstenme gir-
diğı Londra'da hasılat rekor-
ları kırması. Oscarda en
azından bir ödüle değer gös-
terilebılır dedırti\or Yıne
de Madonna'nm kendi eli\-
le karizmasını batağa sürük-
ledıği \olundaki ele^tinle-
nn vanı sıra '*E\ita'". Enter-
taınment VV'eekly dergisince
>ıhn en kötü beş fılmı ara-
sında gösterıldi. Dergıde
fılmle ilgili olarak "Tdm hi-
leleri>le dolu cansız bir \a-
pım"de\ışi kullanıldı. \\'o-
ody Harrelson'un pornogra-
fıyı konu alan "The People
vs Larry Flynf adh fıhnin-
de. Nırvana'nın aşın doz-
dan ölen solistı CurtCoba-
in'in eşı Courtne> Lo\e'ın
uyuşturucu bağımhsi stnp-
tızci rolüyle büyük başan
kazanacağı söylenivor
Filmde kaçık yayıncı roİün-
dekı Edward Northan da
kendınden söz ettırecek.
Daniel Da>-Lewis \e \V\-
nona Ryder'ın. yönetmen
Nicholas Hunter'la bırlikte
ginştikleri "Crucible"sa
Oscar ada>lığına en yakın
film olarak görünüyor. Sony
Pıctures, yeteneğini başar-
dığı tehlıkeli göre\ lerle tüm
dunyaya kanıtlamış önemh
oşuncu (!) Tom Cruise'un
"Jerrj Maguire" adh film-
deki spor ajanı rolüyle Os-
cara aday olması hayalini
kuruyor.
Bu sıraladıklarımızdan
başka Amenka Ulusal Lis-
telen'nde >ıhn en ıvi fılmi
başhğı altına gelip verleşen
"Shine". Oscar için 'fazla
iyi' olarak nitelendinyor.
Filmde A\ ustralyalı bir pi-
yanistın düştüğü duygusal
bunalım. öğretmen rolünde-
kı Sir John Gielgud gibi
oyunculann usta yorumla-
rıyla çok başanlı yansıtıl-
mış.
Aynı şekilde. tskoçya'da-
ki eroin bağımhlannın öy-
küsü "Trainspotting". Mike
Leigh'ın aşk ve önyargı üze-
rine kurulu filmı "*Secrets
and Lies* ve savaşın kaosu
içinde yeşeren bir aşkın ko-
nu ahndığı yedı Altın K.Ü-
re'lı "The Engüsh Patient"
bu yılın gerek içerik gerek-
se sanatsal başan alanında
konuşulmaya değer filmle-
nndendı.
Ebru Özseçen'in izleyiciye meydan okuyan sergisi 11 ocak tarihine dek Maçka Sanat Galerisi'nde
28 kadnı ve çıplakhğın olağanüstü sadeliği
AHU ANTMEN
Yirmmci yılını genç sanatçılara
ayıran Maçka Sanat Galerisi'nde.
Genç Etkinbkve HABİTAT çerçe-
vesinde düzenlenen Öteki gibi ser-
gilerdeyapıtlannı gördüğümüz sa-
natçı Ebru Özseçen'in "Tuttuğun
Alnn Olsun" başlıklı bir enstalas-
yonu (mekân düzenlemesi) sergile-
niyor. Genç sanatçı. Maçka Sanat
Galerisi için düşündüğü ve kurdu-
gu mekânla ilişkili (site-specifıc)
ışinde. "hayatadair" göndermeler-
de bulunmayı i.maçlamış: Yapıtı,
bir anlamda. Fransız sanatçı Gus-
tave Courbet'nin 1866 tarihli
"Dünyamn Kökeni" adh ünlü res-
rrunin, kullandığı malzeme açısın-
dan hem güncel bir yorumu. hem
de parodisi. Courbet'nin resmi. tu-
\ al. boya. bunlann da ötesinde 'au-
ra'sıyla ızleyici ile kendisi arasına
koyduğu sınırla sanatta erotızmın
başhca örneklerden bın sayıhyor.
Özseçen de "Tuttuğun Alün'OI-
sun^da tıpkı Courbet gibı, kadm
cinsellikorganınıbirbüv'üteçaltın-
da tutuyor: ancak malzeme olarak
bulaşık yünü ve arapsabunu (bunu
ancak meraklı izleyiciler fark et-
mişlerdir!) kullandığı ışinde. erotik
çağnşımlardan çok uzak. son dere-
ce çıplak, gerçeğe birebir benze-
yen. izleyicinin yüzünü kızartan,
kimisinin midesını bulandıran bir
tasvırini yapıyor. Courbet'nin res-
mi güzel. Özseçen'ın enstalasyonu
ıse 'güzel' değıl. çünkü gerçeğın
neredeyse bir kopyası.
Freud'a göre. 'güzellik' ka\ra-
mının kökenine mdığimızde karşı-
mıza cinsel coşkular çıkıyor; 'gü-
zel* sözcüğünün asıl anlamı ise
'cinsel arzu uvandıran'.
Ancak. eklemeden de edemıyor
Freud: "Cüısel arzularunızı en yo-
ğun biçimde uvandıran cinsel or-
ganlann görüntüsünü ise aslagüzel
bulmadığımız da bir gerçek." Maç-
ka Sanat Galensi'nin kapısından
girer girmez izleyicıyi karşılayan
gövdesiz. suratsız, başsız. kolsuz,
sessiz 28kadm. bir meydan okuyu-
şu simgeliyorlar. Burada kadm. ba-
zı amaçlar doğrultusunda 'güzel-
lestirilen', "bo>anan', 'süslenen',
'pozlanan', kısacası. bir meta hali-
ne dönüştürülmek üzere ucuzlatı-
lan görüntüsüne karşı çıkıyor. tşte
bu nedenle. galen mekânına gıren
hıç kımse (tek tük meraklının dışın-
da). onlara dokunma\ a cesaret ede-
mıyor.
Robert Altman'ın moda dünya-
sını tüm 'çıplakhğıyla' vermeyı
amaçlarken oldukça veren filmı
"Pret-a-Porter"nın son sahnesi.
film boyunca 'renklT dünyalan.
'renkli' gı>sılen içinde seyrettiğı-
miz mankenleri bu kez podyumlar-
da çınlçıplak gözlenmızin önüne
getınnce, epey bir şaşkınlık yaşat-
mıştı.
Elı, kolu. bacağı. dudağı ayn ay-
n para eden bu insanlann cıscıbıl-
dak görüntüsü, doğrusu hıç de gü-
zel görünmüyordu. tjstelık ö\le
toplu halde. hastalıklı derece zavıf
\ücutlarıyla hayaletler gibı salm-
malan. yakın tarihin anımsanması
hıç de hoş olmayan bazı görüntü-
lerinı getinyordu akla... Ebru Öz-
seçen'in, Maçka Sanat Galensi'nin
fayansh soğuk duvarlanna yerleş-
tirdiğı kadmlan - enstalas> onu - da
benzer bir etkı yaratıyor.
Mımarhktan gelen Ebru Ösze-
çen'in ışlennde. mekânla \e izleyi-
cıyle kurduğu bir ilişki var. Aslın-
da yapıtlanna anlamını \ eren. me-
kan ıçindekı 'duruş'lan. ızle\icı-
nin onlan nasıl okuduğu. "Tuttu-
ğun Alnn Olsun" enstalasyonu ile
ilgili kendi kendıne karaladığı. an-
cak izleyiciye göstermediğı bir me-
tin varyme de: şövle diyor: "Hep-
si birbirlerinin a%nıydüar, >oktu
birbiıierinden bir farklan. Ancak
diğerleri onlar için, onlar diğerleri
hakkında konuşurken. Kendi içle-
rindebirbiıieri için ürettikleri sıfat-
lan >aşar ona göre ha>atlannı dü-
zerlerdi. Bu sefer rutunduklan o
mekânda, sessizce hiç kıpırdaına-
dan, gelenin ne isteyip vapacağına
aldırmadan/aldırnuvormuşçasına
beklediler."
Geçen yıl içinde Genç Etkin-
likte "Bıilaşık Hayalleri". Ötekı
sergisinde "*Sunuş" gibı ışlerinı
'Sunuş' üstte, •Tuttuğun Altın Olsun" altta.( Fotoğraf: KAAN SAĞANAK)
sergileyen Ebru Özseçen. genelde
'kadınlaraözgü* malzemelerkulla-
nıyor. Geleneklerimıze özgü. bir
kahve tepsısı \e dört fincanın gö-
rüntüsünden oluşan "Sunuş
T
'ta. iz-
leyıcinın a\na\a \ansı\an görün-
tüsü aracılığıyla kadın-erkek bütün
ızleyicileriışıniçınesokan. dolavı-
sıyla cınsiyet aynmını espnli bir
bıçımde yok etmıştı sanatçı. •'Bu-
laşık HajaUerTnde kadının genel-
de valmzhğa itildıği ya da \alnız-
lığını >aşadığı mekân olarak 'mut-
fak' ka\ramını yeniden kurgula-
mıştı. "Tuttuğun Altın Olsun1
* ens-
talasyonunda da kadın cinsellik or-
ganınm. bir bulaşık yünü ve arapsa-
bunuyla tasvir edilmiş olmasını
belki bir de bu açıdan değerlendır-
mek gerek...
Ebru Özseçen'in enstalasyonu.
11 ocak tanhine dek Maçka Sanat
Galerisi'nde izlenebilır. Bu işın fi-
yatını soracak olursanız. galeri yö-
neticısı Rabia Çapa'nın yanıtı:
"Muamelesi kadar!"
sevgilerinı biraz kıt buluyor. "Bizim işi-
miz ancakeskUerin deyimiyle karasevoV
lı olmakla yürür" diyor. Çaman'ı en çok
da genç veteneklerin ganp garip TV di-
zılerinde harcanması üzüyor. Özel tiyat-
rolann sahne sorununu çözebıleceklen-
ni. Yeditepe'de bunu kendilennin kanıt-
ladığınadeğınen sanatçı. artık ozel tiy at-
rolann asıl sorunun kadro kurmak oldu-
ğunu belırtiyor. 6-7 aylık bir sezon için
hiç kımsenin yıllık gelirini tiyatroya bağ-
lamak istemediğini söyleyen Çaman. bu
noktada da tek yardımcılannın eleştir-
meden duramadıklan. ama ekonomik
açıdan tiyatro sanatçılannınbır yıllık ge-
lirlenni gmence altına alan TY dızileri
olduğunu kabul ediyor Hadi Çaman bu
dıziler çekılirken en azından belirli bir
kalitenın korunması gerektiğine inanı-
> or. TRT 1 'de y ayımlanan 'Aksaçlı Dede-
ler'in ıse konu ve ıçenk açısından Yedı-
tepe'ye ters düşmediğını ve aynı zaman-
da ekonomik açıdan Yeditepe Oyuncu-
lan'nın ihtiyaçlannı karşıladığını hahr-
latıvor.
Başrolü Tolga Çevik ûstleniyor
Scvgi Sanlı'nın dılımıze kazandırdığı
Küheylan'ın kostüm \e dekorlannı Os-
man Şengezer hazırlamış Küheyian'da
Hadi Çaman GülsenTuncer.Gönen Boz-
be>; Nejat Çetinok, Birol Engeler, Oka>
Şenol, Tarkan Yılmaz, Emel Pala. Burcu
Saraçoğlu gibı sanatçılarrol alırkenovu-
nun başrolünde Tolga Çe\ik var. Tıyat-
royla Yeditepe O\r
unculan'nın kurslan
sırasında tanışan Tolga Çevık, Central
Missouri State Unnersity'de tı>atro eğı-
tımini tamamladıktan sonra Türkive'de
ilk kez yine Yeditepe Oyunculan'yla oy-
nayacak. Küheylanın kendisi gibı genç
bir aktörün başrol oynayabileceğı çok az
sayıdaki oyundan bın olduğuna değinen
sanatçı canlandırdığı Allan Streng'ın şı-
zofren olması nedenıyle oldukça zor bir
rol olduğunu düşünüyor. Şızofrenlen her
gün sokakta görmediğimızi söyleyen
Çevik. rolüne hazırlanırken en çok da
oyunda sorgulanan "normal" tanımınm
dışındaki insanlan tanımaktan keyif al-
mış. tlk başrolünü kendısıni yetiştıren
ustalann on beşıncı yıllannda oynamak-
tan gurur duyduğunu behrten genç sanat-
çı Yeditepe Oyunculan'na
bir vefa borcu duyduğunu ve
daha uzun vıllar onlarla ça-
lışmak istedığini dile getiri-
yor.
Oyunun yönetmeni Kü-
heylan için Ankara Devlet
Tiyatrosu'ndan gelen Şakir
Gürzumar. Gürzumar'ı ül-
kemizde ve dünyada önem-
li sahnelerde oynanmış oyu-
na çeken en önemh nokta-
lardan bın erotizmi ve,traje-
diyi çarpıcı bir görsellik
içinde kaynaştımnası. Oyu-
nun "söylediği söz", yirmı yıl
önce yazılmış olmasına kar-
şın güncelliğini koruyor ol-
ması da etkıli olmuş yönet-
menin oyunu kabul etmesin-
de. Yönetmen, işlediği hür-
nyet, eşitlık. din. hukuk.
kardeşlık. laiklik gibi kav-
ramlann çıkarlar doğrultu-
sunda. değişmez aynı siste-
me hizmet için birer araç
olarak kullanıldığı; özgür-
lük zırvalannın birbınne gır-
diği: yeni yetişen kuşaklann
gerek ailelen gerek de top-
lum tarafından yanlış öğre-
tilenn baskısına ahndığı.
bunlann sonucunda da yan-
lış tapınma. uyuşturucu.
anarşi. gerçek dmle ilgisi ol-
mayan sahte peygamberle-
nn münflen olma gıbi sap-
malara yöneldiği. bütün
bunlann şızofrenik bileşim-
de patlak verdiği ülkemizde
bu oyunu sahnelemenin da-
ha büyük bır önem kazandı-
ğına dikkat çekiyor
Ozel tiyatroda ilk
yönetmenlik dene>imi
Küheylan. Şakir Gürzu-
mar'ın bır özel tiyatroda yö-
netmen olarak ilk deneyımı.
Gürzumar. öncelikle Hadi Ça-
man Yeditepe Oyunculan'nın
bi' özel tiyatronun olanaklan-
nı oldukça zorlayan bu oyunu
seçmelennı. böyle bir risk al-
malannı tıyatrolann birbirle-
rine alternatıf oluşturmaları
ve tiyatronun gehşımı adma
olumlu bır gelişme olarak de-
ğerlendınyor. Ozel bır tiyat-
royla çalışan devlet tıyatrosu
sanatçısı olarak bu tiyatrolan
karşılaştırmasını istediğimiz
y önetmen, söze De\ let Tiyat-
rolan'nda bugüne kadar yirmi
oyun sahneye koyduğunu ve
bu kurumla çalışmaktan gu-
rur duyduğunu belirterek baş-
lıyor. Sonra çuvaldızı önce bu
kuruma batınyor. "Devlet Ti-
yatrolan'nın olanaklan çok
geniştir; oyuncu potansiveli de
hem kalite, hem savısal açıdan
çok yüksektir. Ancak önemli
olan bu potansiyelin doğnı
kullanılıp kullanılmadığıdır.
Devlet Tryatrolan bugün ko-
rumacı bir yayüım içerisinde-
dir. Bir yılda 100 kadar oyun
sahnelemekte. 100 oyun 100
rejisör demektir. Dünyamn
hangi ülkesinde 100 rejisör
vardır ki bizim bir tek eom-
pany'mizde 100 rej isör olsun."
Gürzumar bu duruma önce-
likle rekabetı ortadan kaldır-
ması ve gereken gelişimı en-
gellemesı bakımında karşı çı-
kıyor. Özel tıyatrolarda var
olan dinamiğin ıse bu bakım-
dan tam tersi bır gelişime yol
açtığına manıyor Gürzumar.
YAHODASI
SELİM İLERİ
Mustafa Nihat Ozön ün
Söyledıkleri
Sayın Nijat Özön'den bir mektup aldım. Mektup
hayli geç ulaştı elıme. Ne var ki konu güncelliğini ^
bence. yine- koruyor:
"29 Kasım 1996 günlü 'Halide Edib'in Anılan
başlıklı yazınızda, eski yapıtlann sadeleştlrilme^
çalışmalanndan sözaçarken, Hüseyin Rahmi'n/A
dilini sadeleştirenler arasında, Mustafa Nihat
Özön 'ü anıyor ve 'Sözgelimi Mustafa Nihat, bir sa-
deleştirme uğruna, dilimızde yıilar yılı kulak okşa»
mış deyımleri öz Türkçeleştirmeye yanaşmıyordu/'
diyorsunuz. Yazınsalyapıtlann özleştirilmesikonu-t
sundakı tutumunu bıldığimden, Hüseyin Rahmi'nin
yapıtlanndan kimilerini gunümüz diline aktanrkerr,
daha önceki yönteminden n'ıye aynldığını ben dö
merak etmiş, kendisiyle yaptığım uzun birsöyleşi-
de bunu da sormuştum. Bir dergıde yayımlandığı
için, gözünüzden kaçmış da olabilir diye, bu söyJ
leşiden, konuyla ilgili bölümü aktararak, genelde
bu konudaki ve özel olarak da Hüseyin Rahmi'nin
yapıtlannın 'ÖzTürkçeleştirilmesi'ncfeto' tutumunun
aydınlanacağını sanıyorum:
"N. Ö.: Bu konuyla ilgili olarak bır de şunu sora^
yım: Sizin metin yayımlannız, bugün yapıldığı gibı
günümüz Türkçesine çevırmeye, özleştirmeye da^
yanmıyor. Metnm aslını değiştirmeden mutlaka ve-
hyorsunuz; gerektikçe anlaşılmasını kolaylaştıncı
bilgiler, açıklamalar eklıyorsunuz. ,
"M. N. Ö.: Çünkü metne dokunmak yani metin
üzerinde oynamak daima yanlışa yol açmaktadır.
En doğrusu, metin, dûpedüz metin olmalı: bu açık-*
lamalar, bilgiler ek olarak verılmelidır. Metne bağ-
lı kalmak ilke olunca, tabiatıyla, aslını bozmamati
gerekir. Örneğin 'Namık Kemal ve Ibret Gazetesi'..J
Orada Kemal'in bırçokmakalesı vardır. Bunları bul
günün ağzıyla yazmaktansa olduğu gibi aktanp, ar-i
kasına ufak bır sözlük koymayı daha uygun gör*
düm.
"N. Ö.: 'Edebıyat Kütüphanesi' dizisındeki me->
tinlerde de, Evliya Çelebi'de, Sılahtar Ağa'da dâ
metinlerin aslına dokunmadınız. '
"M. N. ö: Metin üzerinde oynamanın ünlü yan-1
lışları, sakıncalan görülmüştür. Metinlerin başka
türlü venlişinde dehşetli korkunç yanlıshklar ol-
muştur.
"N. ö.: Yalnız son Hüseyin Rahmi Gürpınar ya-
yımlannda özleşttrme yöntemını uyguladınızdı... .
"M. N. Ö.: Ama onu yayımcısı öyle istedı. Gür-
pınar küliiyatını öyle tasarlamış, değişık kımselere,
yaptırmış, benim payıma düşen de o çerçeve için-)
de oldu tabıi. Yoksa ben Hüseyin Rahmi'yi önce,
Hilmi Kitabevi için bir antoloji olarak hazırlamıştım,
orada da metinlere dokunmadımdı.
"N. Ö.: Yanı, eskı metinlerin özleştirilmesi bir çe~\
şit çeviri oluyor; Osmanlıcadan Türkçeye bır çeşrt
çeviri. O vakit de, her çeviride olduğu gıbi, yanlış.
yapmak olasılığı ortaya çıkıyor. Bundan dolayı bir
kez, mutlaka metnin aslını vermek, ondan sonrai
özleştirme mi, notlarla açıklama mı, sözlük koymati
mı, her neyse onu yapmak gerekir diyorsunuz. -î
"M. N. O.: Tabii. Kaldı kı, herşeyden önce, mefJ
nin aslmın bır kez yenı harflere geçirilmesi, değiş^
tinlmeden, doğru düzgün yeni harfli bir yayımımrv
bulunması gerekir. Özleştirme gerekiyorsa, o son-i
raki iş. Yoksa her sefennde, yazan, eseri, doğru ola
J
rak anlamak için yine eski biçimine başvurmak zo--
runluğu vardır.(...)"
i
Değerlı araştırmacı Nijat Özön bu söyleşinin Ulu^
sal Kültür dergisinin Nisan 1979 tarihli sayısında
okura sunulmuş olduğunu da bildıriyor. Ve şu çok
önemli saptayımı dıle getıriyor:
"Günümüzde yazınsal ürünlerde, yazann yapıtı^
nın aynlamaz, o/mazsa o/maz öğesi olan bi-
çem/deyişı neredeyse sıfırlayan 'özleştirme', asıl,
metni 'tedavülden kaldırma' pahasına bir yönterrt,
olarak kullanıldığından ve yerleştiğinden, bunuri
sakıncalarını bir kez daha anımsatmaktan kendimi
alamadım."
Geçmış zaman. Namık Kemal'in lntıbah'\n\ sa-
deleştirilmiş bir basımdan okuyordum. Orada ro-;,
manın kahramam, yaşanmış olayların belleğinderj,
"bir film şeridi" gibi geçtiğıni, evet, yanlış okuma^;
dınız, bir film şeridi gibi geçtiğini söylüyordu. Inti-;
bah'ın yazıldığı dönem ve sinema!.. Ama sadeleş-
tirici öyle karar vermiştı, öylesıni uygun bulmuştu..ı
Yazınsal mirasımıza bu soydan saygısızlıklar bir,
değıl, iki değil. Rahmetlı Mustafa Nihat Özön sorv
uzmanlardan bıriydi. Onun engin kültürünü, tariH
bilgisini, görgü birikimini kaç sadeleştirmecıde bu-,
labiliriz?
Kaldı ki, Mustafa Nihat Özön'ün işaret ettiği gi-
bi, "metnin aslmın bir kez yeni harflere geçirilme^
si" yazınsal mirasımıza saygı borcu değil midır?
Sadeleştirilmiş bir Abdülhak Şinasi Hisar dü-
şünemiyorum.
Halide Edib düşünemiyorum.
Sözlük ve açıklama notları. bence, tek çıkaryol.
Özden'de yeni sergi
• Kültür Servisi-Ressam Türkan Pirinççioğlu Özgüç, -
yeni resim sergisını Özden Sanat Galerisi'nde açtı.
Daha önce îngiltere'dekı müzayedeciler tarafından ı,
görülen ve çok ilgı gören yağlıboya palyaçolardan J
oluşan tablolar. 3 ocak ile 25 ocak günleri arasında T
Özden Sanat Galensi'nde görülebilir. T
KÜLTÜR • ÇtZİKİ
KAMIL MASARACI