25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SA\=A CUMHURİYET 17OCAK1997CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Okur Mektupları MELIH CEVDET ANDAY B u >.ez mektiıp ann çoğu dıl kcrmsuna il.şkın Odardan bırkaçın1 yacırıa alacağım. Sayın okururuzB.\ ılmaz şcyle dıvo\ -*Sayın M. Cevdet \nda>. Yaüaşık biray öoce doktonadersinde,öğ- retia üvemizinyenikitAbın«iaa bahsettiğisı- radu Vunanca kaynakh "Gar a;ren' sözcü- ğünin Idtabında Kangren darak geçtiğj- ni hlirtip. ' S.zce bu değru THUO ' diye biz- leresorması bu mektubun yızım sürecini başatnuş oldu. İersteki konuşmalardan anlaşılıyor ki: sözeiğiin dilimizt "Kangren' ve Gangren" olarık iki şekildegirmesi. hajıgisinin kulla- nıtnası gerektiği sorununu oluştunıyordu. >eyse ki Yunanca'dan kaj l u k olarak Ba- ti düerine geçen (sözcüğün Vunanca aslını bilniyoruml bu sözcüğün dilıınizde Türk- çe kırşılığırun kullanılması gerektiği düşü- nükrek "Kanarei" diye kullanılması dili- mu açısından umut vericidir. Çünkü bu- nun gibi yabancı kaynaklı sözcüklerin Türkçe'ye uydurulmadan kullanılması ge- rektiğini düşünen vazarlann da olduğunu sanıvorum. Bu yazarlar bilimsel terimierin •aslının kullanılmasının evrensellik açısın- dan önemli olduğunu düşünüvorlar herhal- de. Bu konuda benim görüşüm şudur: He- kimlerin kendi aralannda sözlü veya \azüı olarak evrensel kabul edilen sözcüKJeri kul- lanmalan doğru olmakla büiikte (ben bir diş ht'kimiyim). hastalarla \e hekim adayı öğrencilerie iletişimde aynı sözcükleri kul- lanmalan ile oluşacak sıkıntının çözümü Türkçeleştirmektir. Bu konuyu bir kenara bıralop sözcüğü- müze dönelim. Derste, ileri süriilen görüş- ler beni tatmin etmemiş olacak ki, sözcüğü araşürmaya başladım. Tam on dokuz söz- lük tarayarak. çift kişilikli bu sözcüğün ge- nelde hangi biçimiyle bovgösterdiğini bul- mava çalışmak. sorunun çözümüne katkı- da bulunacağı yerde. bu çözümü daha da ağırlaştırdı veya gerçek boyutunu ortayaçı- kardı. Çünkü Kangren" ve "Gangren' hemetı hemen eşit ağırlıkta kuUamlmışO \e 'Gan- gıran' (Yeni Türk Lûgan-Kanaat Kütüp- hanesi 1930 İstanbul) ile' Kankıran" (Okya- nus Türkçe Sözlük-Pars Tuğlaci 1971) diye iki sözcük daha ortay a çıkıvermişti. AnJaşı- lan oy du ki: yeni karşılaşoğım bu iki sözcük. Fransızca "Gangrene" sözcüğünün dilimiz telalTu/una uydunılması ile elde edildiğini düşündüğüm 'Gangren' ve"Kangren" söz- cüklerinin atalanydı. Bildiğiniz gibi, aynı şeyi işaret eden bu dört kelime (ağız alışkanlığı "sözcük'ü öl- dürdü) doku ölümüyle, ilgilidir. Doku ölü- mü de kan dolaşımının bozulması ile bera- berdir."Kan' ve kıran' sözcüklerininbirle- şimivle oluşan Kankıran'ın tam da bu ola- vi anlatması sözcüğün Türkçe olduğunu dü- şündürüvor. Diğer üç sözcüğün de söylen farklılıklan ve sözcüğün evrimi ile oluştuğu- nu söylersek bunlandaTürkçe kabul etmiş oluruz. Peki o halde aralannda bağ olma- yan Türkçe, Fransızca ve İngilizce arasın- daki bu sözcük vakınlaşmasının sebebi ne- dir? Daha da ileri gkler isek Fransız \e İn- giliz dilleri bu sözcüğü bizden nıi alnuşlar- dır? Yoksa varsayımlanmda yanılıyor mu- yum? Sorunun çözümünde size yazmaktan başka izleyebileceğim yollar var mıdır? Sağlık ve mutluluk dileUerimle." Sayın okurum Yılmaz'm. \ arsav ımlann- da vanıldığı kanısındayım Bir dıl bilgini, "Diller arasındaki benzer sözcüklerin aynı kökten gelmiş olabileceklerini düşünmek çok yaıulocıdır. Ay nı kökten gelmiş sözcük- ler benzerlik göstermez" der Ben bir ömek vereyim: Bızim "hafta" sözcüğü ile Fransızca "semaine" sözcüğü aynı köktendır Biz Farsçadan almışız, Fransız Lâtmceden almış Farsça ile Lâtın- ce akrabadır. Gelelim söz konusu sözcüğe... Yenı çıkan bir yazım kıla\ uzunda (Ço- bansalatası-Vural Sözer-Barajans Yayınla- n) sözcük "Kangren" biçimiyle alınmış. • Say ın okurumuz Meriç Karagöz, mektu- bundaşöyledıyor "Her sabah işe giderken İETT otobüsle- rine binmekteyim ve bunlarda gördüğüm bir yazmın (daha doğrusu birkaç tane var ama bu beni en çok rahatsız edeni) anlam olarak doğru olup olmadığını hep düşünü- yorum. Sonunda size sormaya karar ver- dim. 'Lutfen arkaya ılerleyıniz" yazısında'ar- kaya" ve ilerlemek" kelimeleri anlam ola- rakçelişnüyormu? 'llerlemek' deyinceben hep öne doğru bir hareket olarak algüıyo- rum. Acaba ben mi yanılıyonım? Açıklama getirirseniz sevinirim.7 ' Sayın okurumun yanılmadığmı hemen belirteyim. Otobüse ön kapıdan, süriıcü- nün yanından giren yolcu, yüzü arkaya dö- nük olarak ilerler Demek hep öne doğru hareket ediyordur. Ama genye doğru iler- leyen kışıler ve toplumlar da vardır. Yine Çiller ve DYP Grubu... Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR T urkıye'de çok partılı duzene girişimiz- denberi. ulkemızın yazgısında rol oy- nayan polıtıkac lann büyük çoğunluğu; akla. bilıme, demokrasıye. insanhakla- nna bağlı ve saygılı oİmadılar. Hatta "bunlara karşı durdular" demek asla abartmaolmayacaktır. Yazıkkî bupolıtıkacılar.cum- hunyetılkelerine. onunçağciaş. ılerlemeci.gelışme- cı, halkçı felsefesıne kayıtsız \e ınançsız kaldılar. Bur.un. Türkıye'yı nerelere sürükledıği bugün apa- çık ortadadır. Amabunların >onuncusu olarak birkaç yıldır sahnede bulunan bir bayan. öncekilerin hep- sinden farklı bir kişihk sergıliyor. Bu kışüiğın artık şaşırtıcı olmaktan çıkıp tılcsındinci nitelik kazanan gösıenlerine hemen her gûn tanık oluyoruz. Böyle bir polıtikacının yurdun \azgısında (kaderınde) önemli roller oynamaya dc^arn etmekte oluşu. ger- çekten kaygı vencı olmaktan öte ürkütücü ve korku- tucudur. Aslında yeteneklen. şark kumazlığı ve popülist de- magojik söylemlerle smırh, bozuk Türkçesı \e gaf- lan ile ünlü, böyle bir ınsanın büyük bir partının lı- derlığıni ele geçirmiş olması ve onu koruyabilmesi şaşırtıcıdır. Daha da şaşılası gerçek ise elbette DYP grubunun ona hâlâ bu desteği vermesi. bundaki teh- lıke>i görmeden bunu sürdürmesıdir. Ama ben bu- gün böyle bir desteğin ıçtenlikle sürdürüldüğüne ına- namıyorum. DYP grubunun hiç olmazsa bir bölümü- nün. böyle bir lıderle, cıddı (gıderek vahim) bir aç- maza düstüklenni fark ettıklenni ^anıyorum. Destek artık çok kullanılan deyımle kerhen verilmektedir. DYP grubu zordurumda: koalisyonu bozma sorum- luluğunun yanı sıra iktıdarın nimetlerını feda etmek onlara ağır geliyor. Lıderi. ıktidardan düşmeden de- ğıştırmek olanaklı olsaydı. bunu yeğlerlerdı diye dü- şünüyorum. Yazılanmda. söy leşımlerimde DYP gru- bundan ve içındeki arkadaş'lanmdan söz ettikçe: ıl- keli. Uıtarh dostlanmdan tepkıler alıyorum. Onlan ar- kadaşlarım diye anmama hoşgörü ile bakamadıkla- nnı söy lüyor bu dostlanm. Ama doğrusu ben ÇUIer"i dınledıkçe örneğin adlannı yineledığım Yıldınm Ak- tuna ve Hayri KozakçıoğJu'nu üzüntü ile esefle an- maktan kendimı alıkoyamıyorum. Tanıdığım bu iki insanın ve benzerlerinin. Çiller'in yanında ve arka- sında bulunmaktan ötürü acı çektiklerini içtenlikle düşünüyorum. Kim ne derse desin. sevgili dostlan- mm tepkısmı göze alarak y ıneleyeceğim kı bu insan- lar, Çiller'in Ozel Harekât Tımi karşısındaki da\Ta- nışını onaylıyor olamazlar. Bir devîetin en üst basamaklannda (kademelerin- de) yer almasına karşın, bunun gerektirdiği ağırbaş- lılık (vakar) ve sonımluluğııtümü ile gözardı ederek bu çırkin. bu tahnk edicı konuşmasını yaparken ya- nı başındakı sağduyu sahibı insanlarbence büyük sı- kıntı içinde bulunmakta ve utanmaktadırlar. Bu ba- yanın Türkiye'de çok sayıda dürüst, onurlu yurtse- ver ınsanın sinirlerini altüst ettiğinı bilmekte ve al- gılmaktadırlar. Aktuna; Çiller hastane teftışı yapar- ken bir Sağlık Bakanı olarak pek onurlu bir durum- da bulunmadığını düşünemiyor olamaz. Geçen gün uzun yıllar yurtdışında memleket öz- lemı ile yaşamış ve her şeye karşın, uzun sürmesinı dıledığim son yıllarını ülkesinde geçirmeye karar vermiş bir hastam ve dostum, Çiller'ın bütün fızik- sel ve ruhsal dengesıni altüst ettiğini ve yazık ki sa- dece bu yüzden geri dönebileceğinı söylüyordu. Ba- kmız Gencay Gürün'ü de çok yadırgamıştım. Çil- ler'in ardında, onun destekçısı olmayı ona yakıştıra- mamıştım. Ona, bunu yüz yüze söyleme firsatını bul- dum. çok net bir yanıt aldım kendisinden ve gerçek- ten birkaç gün sonraki davranışı ile sözlennin doğ- rulugunu ispatladı. Benim hâlâ iyimser yonımlar yaparak anmakta ol- duğum, adlannı andığım kişiler, gerçekten Çıller'ı onayladıklannı açıklarlarsa artık adlannı bellegim- den sıleceğime söz venyorum. Benim memleketım Şanlıurfa'da bir deyım vardır. takdir makamında söy- lenir: "Babo helal olsun bu kâr siye" derler Ben de DYP grubuna, helal olsun size tüm yaptıklannız di- yerek bitiriyorum bu yazıyı. Müslüm Gündüz ve Kişilik Hakları Sorunu Av.CELALÜLGEN 8 Ocak 1997 gunlu Cumhuriyet'm Tartışma sütununda Cengiz Öza- kıncı'nm "Müslûm Gündüz ve Kişilik Haklan Sorunu" başlıklı yazisı \ayımlandı. Sayın Özakın- cı'nın. Nİedenı kanurTun (Yurt- taşlar Yasası'nıni 24. maddesınde. "Şahsiyet hakkı ihJai edilenin nzasına ve- ya üstün niteükte bir öztl v«ya kamu varan- na dayanmavan her tec«vüz hukuka aykın- dır" hükmünden hareket ederek, "Kişiliğe yönelik her tecavüz çağol (modern) hukuka aykın sayılniamaktadır" demekte ve Acz- nîendı tarikatı şcyhi Müslüm Gündüz'ûn Başbakanlığa verdiğı bir dılekçe ile tüm ın- sanlara "Şeriatı Muhammediye* hükumle- nnı uygulamasını ıstedıgine göre bu haklar- dan nzası ile vazgeçmış olacağını veonada kışilık haklan ıhlalının bulunmadığını be- lırtmektedır. 1. Yurttailar Yasası'nın 23 maddesı. "Kiıtıse medeni haklardan \e onlan kul- lanmaktan kısmen olsun feragat edemez. Kimse özgüıiüğünü de\Tedemez..r demek- tedır. Bu madde kışılık haklan konusunda Yurttaşlar Yasası'nın temel felsefesını ıçer- mçktedır ^asanın 24 II fıkrasındakı "şahsi- vet haklan ihlal edilenin ruasına.. davanma- yan her tecavüz hukuka avkındır" hükmü- nün tersı (mefhumu muhalıfı) "onayadaya- nan tecavüz hukuka uygundur" sonucunu doğurur kı bu 23. maddenin temel fetfefesi- ne aykırKur. "Rıza-onav" hukuka aykınlığı gıdermez. Hukukun temel ilkelen buna ızın v ermez. Bu hüküm kaynak yasadan çevrilır- ken Yutttaşlar Yasamıza sinmiş önemli bir yanlışlıktır. 2. "Üstün nitelikte bir özel veya kamu ya- ranna" tümcesınde ıse üstün nitelikte han- gı özel yarann olabıleceğı düşünülmelidir. Hıçbır özel yarar kışılık haklanna dokun- mayı yasaliaştıramaz. Kaldı kı dilimizın doğru kullanılması açısından "özelyada ka- mu varanna..." tünıcesı "özel varara y» da. kamu yaranna" biçiminde olmalıydı. 3 "Şahsiyet ve kişüik'" hukuki sözcükler- dir. Günlük yaşantımızda kullandığımız "in- san" sözcüğünün karşılığıdır. Kişilik hakla- n, "insan haklan" demektir. Insan haklan- nın onay (nza) ile ihlali, hukukun temel ıl- kelenne olduğu kadar örf. âdet, gene! ahlak kurallanna da aykındır. "insan haklan"na saygının yerleşmesi savaşımımız sırasmda onay ile tecavüzün yasallaşacağını düşün- mek ürkütücüdür. 4. Müslüm Gündüz ve gıbılerinin istem- len, ulustan ümmete geçişı sağlamaktır. Yurttaşlar Yasası'na düşmanlıklan buradan kaynaklanmaktadır. Onlar,her "din ve mez- hepDiensuhuna r kendi şeriat hükümlerinın uygulanmasını isteyıpdurmaktadırlar. Müs- lüm Gündüz istedi diye "şeriat" hükümleri- ni uygulamak. çağdaş, laik, demokratık hu- kuk devletı anlayışımızla bağdaşmaz. 5. "Kişilik haklanna uygun saldın" ol- maz. Saldın saldındır. Hukuk dışıdır. Yasa- nın verdıği bir yetki ile kişilik haklan sınır- lanmışsa saldından söz edilmez: ama bu kez de anayasa gereği bu hakkın özüne dokunu- lamaz. 6. Müslüm Gündüz'ûn kişilik haklanna yapılan saldın bugüne değin yapılan tüm ın- san haklan ihlallerinin yanında devede ku- lak kalır. Buna karşın en küçük ınsan hakla- n ıhlalıne karşı çjkmaka^duı soruraUduğu- PENCERE Siz Söyleyin! Herkes, bırbirine soruyor: - Susuriuk örtüiecek mi?.. Kimisi çok umutlu. avını yakalamış aslan gibi kükreyip ağızdan dolma sıkıyor: - Ûrtülemez... -Yaaaa?.. - Sonuna dek gideceğiz bu işin, çetenin ardın- da kim olursa olsun... -Yaaaa?.. • Çok görmüş geçirmiş biri dedi ki: - Haydicanım sen de!.. Bugün çete üyesidiye medyada adları ortaya atılanlar, yarın temize çı- kacaklar... - Yapma!.. - Yapılmışı var, Şaibe Hanım vartayı nasıl atlat- tı?.. - Onunki başka!.. - Sen kendi kendini aldat!.. Çiller, herkesin göz- leri önünde Hoca'yla çatır çatır pazarlık etmedi mı?.. - Doğru.. - Necmettin Hoca, Çiller'i Yüce Divan'a gön- dermek üzere dosya üstüne dosyayı Meclıs'e ge- tirdi ve Şaibe Hanım'a açıkça dedi ki "Ya beni başbakan yaparsın ya da yolsuzluklarının, şaıbe- li mal vartığının, vergi kaçırmalannın, yasadışı ne- yin var, neyin yoksa hepsinin hesabını soranm." Çiller'le açık seçik kirli pazarlık, Refah'a iktidar ve Erbakan'a başbakanlık yolunu açmadı mı?.. - Evet... - Pisliğin üstü örtülmedi mi?.. - Örtüldü. • Herkesin gözlerı önünde yapıldı kirli pazarltk!.. Türkiye'de ış öylesine çığrından çıkmıştır ki dün- yanın hiçbir dilinde bu tezgâhı anlatmak için ye- terli sözcük bulunamaz. Çiller, suçlu mu değil mi?.. Mal varlığmın hesabını verebılir mı veremez mı? Vergi kaçırdı mı kaçırmadı mı? TEDAŞ, TOFAŞ ve öteki dosyalanndan aklanabilir mı aklanamaz mı?.. Bütün bunlar ikıncil sıradadır. Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen kirli pazarlıkla, Çiller kendi- sini kurtarıyor; yolsuzluk dosyalarını açan da söz- de islamcı Refah Partisı'dir, kapatan da... • Erbakan, devlet memuru olsaydı, tehditle çıkar sağlamak cürmünü işlediği ıçin mi yargıcın karşı- sına çıkarılırdı?.. Çiller, devlet memuru olsaydı. iş- lediği suçu örtbas etmesi için Necmettin Hoca'ya rüşvet vermekle mi suçlanıp yargılanırdı?.. Siz söyleyin!.. Susuriuk kazasıyla ortaya dökülen pıslikler, dev- let içindeki çetenin varlığını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bıçimde kanıtladı; ama sonuç ne olacak?.. Ben bir şey söylemeyeyım... Siz söyleyin!.. Turkcell aboneleri çıt çıkarmadan da konuşabilir. Turkcell Kısa Mesaj Servisi (SMS-Short Message Service) ile mesajlarınızı yazar, dilediğiniz yere gönderir, size gelen mesajları telefonunuzun ekranından okuyabilirsiniz. Siz sadece yeni servis merkez numarasını (+90 532 90 100 00) cep telefonunuza bir kez girin yeter... Ayrıca Turkcell Müşteri Hizmetleri (0212) 285 20 90 ve ücretsiz 0800 211 01 11 numarah telefonlar aracılığıyla her konuda yardımcı olmak için 24 saat hazır. G3EIT TÜRK TELEKOM TURKCELL 0532 Kesintisiz iletişim kaynağı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear