29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 EYLÜL 1996 CUMARTES HABERLER ÎHD Başkanı ile Mazlum-Der Başkan Yardımcısı hakkındaki soruştunna sürüyor Bmlalve ArslanserbestPKK tartısması İran Erbakan'ı yanıltmaya çalıştı AJVKARA (Cumhuriyet Biirosu) - Başbakan İN'ecmettin Erbakan'ın bir süre on.ce Uzakdoğu'ya yaptıgı gezının ilk durağı olan Taihran'da. Genelkurmay \e MfT yetkilılen ile İranlı istihbarat birimlen arasında PKK konusunda sert tartışmalaryaşandığı orta>a çıktı. Iran makamlannın MİT"e. PKK'nin İran sorumlusu Mustafa kod adlı militan yerine kravatlı, takım elbiseli bir İran vatandaşını göstererek yanıltmaya çalıştıklan bildırildi. Erbakan'ın. "kravatlı İran vatandaşı olayına" sınirlenerek İran Devlet Başkanı Hasimi Rafsancani'ye sert çıktığı ve "Dosthık bövle olmaz" dediği öğrenıldı. İranlılann topraklannda bannan PKK'lılen başka bölgelere aktardıklarını saptayan MİT ve Genelkurmay yetkililerinin. bu konuyu o tarihte iran'ı ziyaret etmekte olan Erbakan'a Tahran'da aktardıklan belirlendı. İlişkivi reddettüer Alınan bılgiye göre Tahran Ua heyetler arasında yapılan görüşmede, Genelkurmay ve MİT yetkılileri, PKK- Iran bağlantısını belgeleyen aynntılı bir dosyayı iranlı verkiJilere verdıler. PKK ile ılişkiyi reddeden Iranlılar. Türk yetkililere adı geçen bölgelere gitmeyi önerdiler. iranlı ve Türk yetkililer. Türkiye sınınna yakın köylerde PKK kampı aramalanna karşın PKK'lilerın izine rastlayamadılar. Genelkurmay \e MİT yetkililen bunun üzenne, PKK'nin İran sorumlusu Mustafa kod adlı militanın Urumiye kasabasındakı ev adresinin ellerinde bulunduğunu ve buraya gitmek istediklerini bildirdiler. Rapor verdiier tki ülkenın istibarat uzmanlan gece saat 02.00'de Urumiye"deki bu eve gittiler. Adı geçen evde yapılan arama sonucu PKK'nin iran sorumlusu Mustafa kod adlı militan yenne takım elbiseli. kravatlı bir Iran vatandaşının çıkması, bardağı taşıran son damla oldu. Tahran "a dönen Genelkurmay \e MİT yetkilılen. Erbakan'a sınır bölgesınde ve Urumıye'de yapılan ınceleme konusunda aynntılı bir rapor verdı ler. Raporda. "PKK'lilerin evteri \e kamplan bu ülkeye yapfığımız gen nedeniyle şimdilik tasfîye edilmiş. Türk heyerinin gezisi bittikten sonra PKK'lilerin tekrar bu bölgelere yerleşeceği kesindir" görüşü ıletıldı. • Dört gündür Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında tutulan Akın Birdal ile Ihsan Arslan dün çıkanldıklan DGM'ce serbest bırakıldı. ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) - PKK'nın elinde rehin tutulan askerleri kur- tarmak amacıyla RP Van Millervekıli Fet- huüah Erbaş'la bırlikte Kuzev Irak'taki ör- güt kampına girtiklen gerekçesıyle gözal- tına alınan İnsan Haklan Derneği Başkanı Akın Birdal ile Mazlum-DerGenel Başkan Yardımcısı İhsan Arslan dün çıkanidıkfan Ankara De\let Güvenlık Mahkemesi (DGM) Savcılığı'nca serbest bırakıldılar. Soruşturmav ı Savcı Nuh Mete Yüksel'den alan DGM Başsavcısı CevdetVölkan, Bir- dal ve Arslan'ın ıfadesini aldı. Dört gündür Ankara Emniyet Müdürlü- ğü'nde gözaltında bulunan Birdal ve Ars- lan Ankara Adliyesi'ne dün saat 09.15'te getirildıler Birdal \e Arslan Adli Tabıp- lık'te muayenelennın yapılmasının ardın- dan DGM'ye göndenldıler. Birdal ve Arslan'ın ıfadeleri yapılan son değişiklık ile daha önce soruşturmayı yü- rüten Savcı Nuh Mete Yüksel yerine An- kara DGM Başsavcısı Ce\det Volkan tara- fından alındı. Başsavcı Volkan. yaklaşık 3 saat süren ifadelerden sonra Birdal ve Ars- lan hakkında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılma karan \erdi. Gazetecılerin DGM binasına gırmesıne izin verilmezken, İHD ve Mazlum-Deryö- neticileri bina dışında ifade alma işleminın sonuçlanmasını beklediler. DGM önünde bekleyen Birdal'ın kızı Evren Birdal ile İh- san Arslan'ın kızı Tuğba Arslan adıl bir yargılama istediklerini belirttıler. Birdal u Arslan'a destek vermek amacıyla Adlı- ye'ye gelen Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu. insan haklan savunuculannın gözal- tına alınmasını gündem saptırma olarak de- ğerlendirdi. 'Banş çığlığı susmayacak' Türkiye'de "barış ile sa*aş,"ın yanştıni- maya çalışıldığını vurgulajan L'slu. "Böl- gede löyıklır olağanüstü hal ııvgulaması ve sıkıyönetim yaşanıvor. Bir çözüme uiaşıla- madığı açık. Farklı vöntemlerin denenme- si gerekiyor. Banşa vönelik sivil girişimlere ihtiyaç var. Türkiye'nin bu kanalı açık rut- ması gerekh'or" diye konuştu. Türk Mühendis ve MimarOdaları Birfi- ği ve Türkiye İnsan Haklan Vakfı Başkanı YavuzÖnende, soruşturmayı "zorlamabir dava" olarak değerlendirerek. -Olay tüm kamuoyunun gözleri önünde gerçekieşri" dedi. Üç saatlık ıfade verdikten sonra DGM Başsavcılığı'nca serbest bırakılan Birdal ve Arslan kendılennı bekleyenler tarafın- dan "Barış çığlığı susmayacak" sloganlan ile karşılandılar. DGM çıkışında gazeteci- lerin sorulannı vanıtlayan Birdal. Erbaş'ın insan haklan kuruluşlanna çağnsı üzerine Birdal, gjrişimlerinin v umuşama sürecine katkı sağlamayı amaçladığını sövledi. biraraya geldiklerıni belirterek. insani bir girişimde bulunma>ı görev saydıklannı vurguladı. Brrdal. askerferin serbest bırakı- lacakları umudunu koruduğunu kaydede- rek şunlan sö> ledı: "Bizim bu gûişimimiz > umuşama sürecine ve barışa katkı sağla- vacakfı. Biz bu inançla bunu \aptık. Bizim serbest bırakılmamız bu sürece katkı sağ- layacaktır. Lmanm analann gözyaşları di- ner. Biz banş ve kardeşlik istiyoruz. Türki- ye've elbette bir gün banş gelecek. Elbette- ki banş mücadelesinin bedelleri olacaktır. 4günözgiirlüğümüzden voksun kalmamız bunun bedelidir." Vur emri' yasası TMMOB'den muhalefet liderlerine mektup • TMMOB Başkanı Yavuz Önen. ANAP. CHP ve DSP iiderlerine bir mektup göndererek 4 eylül tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve aralarında İl İdaresi Kanunu'nun da bulunduğu çeşitli yasalarda değişiklik yapan yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvurmalannı istedi. • r • A.NK4RA (Cumhuriyet Bürosu) -Türk Mühendis ve Mımar Odaları Bırlıği (TMMOB) Başkanı YavtızÖnen, güven- lık güçlerının ateş etme yetkısını genışle- ten ve olağanüstü halı tum ülkeye yaya- cağı degerlendirmeleri yapılan yasanın iptali jçın muhalefet partilennı Anayasa Mahkemesi "ne başvuruda bulunmaya ça- ğırdı. YasaylaTBMM'nındevredençıka- nldığını vurgulayan Önen, vasanın fiili bir rejım değışıklığı sağladığını belirtti. Önen, ANAP Genel Başkanı MesutYıl- maz, DSP Genel Başkanı BülentEcevitile CHP Genel Başkanı DenizBaykal'a birer mektup göndererek bırlığın yasal düzen- lemelere ılışkın kaygılannı dıle getırdi. Önen. 4 eylülde yürürlüğe giren ve çeşit- li yasalarda değişiklık yapan yasa ile Tür- kiye'de bir rejim degişıklığı gerçekleşti- nldığıni savunarak kısıtlanan demokratık haklara dıkkat çekti. Yasanın valılere ül- ke içınde. sınır ötesinde bir ılde çıkan ya da çıkabilecek olaylann önlenmesi içın güçkullanmayetkisi verdiğinianımsatan Onen. şöyle devam ettı: "Ancak, kuvvet kullanımını gerektire- cek olaylann tanıtnı da yapılmavarak va- lilere herhangi bir nedenle çok geniş bir alanda hızlı ve sert biçimde dilediğinde kuv vet kullanma olanağı >aratıyor. Bu du- rum. yasal grevleri, kitle hareketlerini. mi- tingleri, siyasal toplantılan engelleyecek; demokratik temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını yasaklayacak ve topiumun bu haklan kullannıava >eltenecektüm ke- simlerini cezalandıracak bir vali diktasına götüreeektir." Önen. güvenlik güçlenne "teslim ol" uyansına uymayanlara duraksamaksızın ve doğrudan ateşli sılah kullanma yetkisı tanınmasının. suç ışle>enleri yargı dene- tıminden çıkaracağını vurgulavarak ANAP. CHP ve DSP lıderlerıni yasayı Anayasa Mahkemesfne götürerek ıptal isteminde bulunmaya çağırdı. Toplanrıva katılan konuşmacılar nükleer santrallann yararlı olduğunu sav undular. (Fotoğraf: P1NAR ARAT) Ozemre'den çevrecilere 'fanatik' suçlamasi İstanbul Haber Servisi - Türkıve Atom Enerjısi Kurumu (TAEKj eski Başkanı Prof. Dr .Ahmet YükselÖzemre. çevrecilerın Akkuyu nükleer santralına karşı çıkmasını eleştırerek "Kendilerine çevreci diyen bu sol kesim. fanatiktir. Bu psikolojik bir şeydir. Bunlann bazılan şövalyelik ruhuyla. bazılan kendini tatmin ve kişiliğini bulmak amacıyla evlem vapıyoriar" dedı. İstanbul Teknık Ünıversıtesı Nükleer Enerjı Enstitüsü'nde düzenlenen 7. Ulusal Nükleer Enerji Kongresi'nde konuşan Prof Dr. Ahmet Yüksel Özemre. nükleer santrallarve nükleer enerjı konusunda halkın bılgılendirilmesinde medyanın rolünün önemlı olduğunu sövledi.Prof. Özemre, "Medya bunu çeşitli sebeplerden ötürü yapmayınca. bunun günahını TAEK çekivor. Biz de nitekim geçmişte çektik" dedi Türkıve'de bütün sıyası partılerin konsensüsü içınde Akkuyu nükleer santralıvla dördüncü kez maceraya atıldığını belırten Özemre. bu santrala karşı çıkan çevrecilen sert bırdille eleştirdi Prof.Özemre şö) le konuştu: "*Şimdi Türkıve'de kendilerine çev reci diyen bir sol kesim. sadece yapılan ilibarıvla çok hassas olmalan nedeniv le, kendilerine verilen vehmi bilgilerden başka hiçbir bilimsel bilgiye sahip olnıavan bir kesim var. Bunlann bir kısmı ikna edilebilir. bir kısmı isc hiç ikna edilemez. Bunlar fanatiktir.Bu. psikolojik bir şevdir.Bunu bir şövahelik ruhu kabul edip evleme geçenler var. Kendini tatmin ve kişiliğini bulma olarak vaparılar var. Bunu, bir psikolojik eksikliği olup da bura>a katılıp bir halüsinasyon olarak görenler var. Bunlara bir şe> vapmamı/ mümkün değil. Ama en azından son derece hassas olup da makul olan kimseleri medyamızın dürüst bir şekilde bilgilendjrmesi lazım." Prof. Özemre, nükleer santral kurulması düşünülen bölge belediyelerının. nükleer santralın kendilerine getıreceğı ımkânlan sıyaset uğruna reddettıklenni sövledi. Bazı meslek kuruluşlannın da nükleer santrallara karşı çıkarak bu enerji turünün Türkiye'de kullanılmasını gecıktirdıklennı iddıa ettı. Toplantıda konuşan diğer bilim adamlan da nükleer enerjinin güvenli programlarla ve veni teknolojılerle uygulanması durumunda Türkiye ıçin vararlı olacağını söyledıler. Yer lisansı raporu 1 9 9 7 d e TAEK'e sunulacak Sinop nükleer santralı çalışmaları hıziandı ANKARA (Cumhumrt Bürosu)-Enerji Bakanhğı'ndan üst düzey bir yetkili. Sinop'ta kurulması planlanan nükleer santralın yer lisansı raporunun Türkiye Elektnk Uretım İletim AŞ (TEAŞ)tarafından tamamlandıktan sonra 1997 yılında Türkiye Atom Enerjısi Kurumu'na (TAEK) sunulacağım bıldırdi. Enerji Bakanlığı yetkilısı. Cumhuriyet'e vaptığı açıklamada. Sinop'ta yapımı planlanan nükleer santralla ilgili ön araştırma çalışmalannın yer lisansı alma aşamasına getirildiğinı belirtti. Sinop nükleer santralının ver lisansı için yabancı bir müşavıre gereksinim olmadığını da savunan yetkili, "Türk mühendis ve çahşanlan, bunu vapacak tecrübeye ulaşö" dedi. Yetkili. Akkuyu Nükleer Santralı"nın yer lisansı ıçın İsveçli Suiselectra firmasından yararlanıldığını anımsatarak ",\ncak artık yer lisansı için yabancı bir firmava gerek >ÜL Türk mühendisleri. edindikleri bilgi birikimini Sinop'ta kullanacak" dedı. 4. derecede depre bölgesınde yer alan Sinop'un nükleer santraî için çok uygun bir yer olduğunu savunan vetkili. şunlan söyledi: "*"Ver lisansı almak için o bölgenin nüfus yoğunluğuna, meteorolojik koşullanna, deprem riskine, topografik özeÛiklerine ve turizm potansiveline dikkat edilir. Sinop, bu koşullann hepsine uygun. Bu nedenle de nükleer santral yapımı için çok ideal bir il." Elektnk Mühendislen Odası Yönetım Kurulu üyesı Kubilay Ozbek ı^e Türkiye'nin deprem-fay hatlan haritalannın değiştirildiğinden kuşkulandığını kaydetti. Nükleer santralın yapımı için güçlü bıraltyapı gerektığını vurgulayan Özbek. Türkiye'nin buna hazır olmadığını kaydetti. Bir yetkili, Akkuyu Nükleer Santralı'nı tamamlanmadığını ve buradan tecrübe edınmenin de mümkün olmadığını belirtti. CIMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU : Salieri Puşkin'in 'Mozart ve Salieri' adlı 'küçük traged- ya'sı ve hele Milos Forman'm sevimli filmi 'Amede- us' olmasa, Italyan asıllı Avusturyalı besteci Anto-' nio Salieri'nin adını uzmanlar arasinda bile anımsa-' yacak kaç kışı çıkardı? Oysa kaynaklar, yaşadığı dö-' nemde (1750-1825) bu bestecınin, çağdaş/ Amade- us Mozart'tan (her ikisınin de ortak kenti ve o çağ- larda Avrupa müzığının başkentı sayılabilecek Viya-' na'da) hem saray çevrelerinde, hem de müzıksever çevrelerde daha büyük ün sahibı olduğunu belirti- yor... Puşkınin tragedyası Salieri'nin monoloğuyla baş-; lar: "Herkes yeryüzünde adalet olmadığını söyler/Fa-^ kat adalet gökyüzünde de yok..." Salieri bu acı ve cüretkâr yakınıdan sonra, ünlü bir besteci olabilmek. uğruna çektıği çilelerı sayıp döker... Çocukluk yılla-' rında müzığe gönül vermış. bu uğurda her türlü eğ- lenceye sırt çevirmiş, müzikten başka hiçbir şeyle H-* gilenmemıştır. Önce 'zanaatçı' olabilmek için 'sanat- saluyum'u 'matematiğinsınavı'ndangeçirmiş, 'ses-Z leri öldürerek müziği bir kadavra gibi ayrıştırıp ince-, lemış',ancak bunlardan sonra kendini 'yaratıcı ha-, yalın gevşeklığine' bırakabılmıştir... Yaratıcılık döne-, mi de çılelerle doludur... Olgunlaşmak, yenı ve yet- kin olana ulaşmak ıçıri birçok bestesini yakmış ve en; sonunda 'sınırsız sanatta (muzıkte) yuksek aşama-; ya'erişebilmiştir... Hem kendinın, hem de meslektaş- larının başarılarından ötürü mutludur... Hiçbirzamaa bir başka müzikçıyi kıskanmamıştır... Fakat şimdi! 'derın ve acı vericı bir kıskançlık' ıçındedır... SaliJ eri'nin uzun monoloğu şu sözlerle sona erer: "Ey gök! Eğer ölümsüz deha, kutsal bir bağış olarak,* ateşli bir tutkuya, emeğe, çabaya, yakarışlara veril-'1 miyorda, başıboş bir aylağın, bir akılsızm başını ay- dınlatıyorsa, bu nasıladalet?" Salieri'nin sözünü et-' tığı kışı, (kendısınden altı yaş küçük) besteci Ama-' deus Mozart"tır... ' ••• j Tragedyasında Puşkin, Salieri'yeyakıştırdığı sanatl anlayışını. onun kendı sözlenyle ustaca eleştirıyor...i Sanatsal deha ne sanatsal uyumu matematiğin sı-. navından geçirmekte. ne seslerı öldürerek onları bir. kadavra gibı otopsı masasına yatırmakta, ne kendi- ! nı yaratıcı hayalın gevşeklığine bırakmakta, ne ateş-' li tutkuda, ne de çile çekmekte ve emek harcama- dadır... Sanatsal yaratı ıçin bütün bunların gerekli ol-' duğunu Puşkin kuşkusuz kı biliyordu... Fakat deha yine de başka bir şeydir... Sanatsal dehanın nasıl bir şey olabileceğı. Puşkin'in 'küçük tragedyası'ndakı ve M.Forman'm 'Amedeus 'undakı Mozart tiplemesin- de, hıç değılse bir yönüyle sezdırılmektedır... Puş- kin'in yapıtında Mozart, bir gece önceki bir çalışma- sını Salien'ye dınletmek üzere gelırken yolda rastla- dığı kör bir kemancının bir Mozart parçasını acemi-. ce çaldığını ışıtmiş. bundan duyduğu zevki Salieri'yle paylaşmak ıçın adamı da alıp getırmiştır... Salieri için bu akıl almaz bir hafifliktır... Hele Mozart'ın yeni ça- lışmasını dinlediğinde şaşkınlık ve öfkeyle kanşık he- yecanı daha da artar: "Ne derinlik! Ne cesaret ve ne, duygululuk! Mozart, sen bi'rtannstn, ama bunu b'ıi-^ mıyorsun! Ben, ben bılıyorum bunu!" Forman'm fil- mindeki Mozart da, ıçinden neredeyse fışkıran taş- kınlığı, beklenmedik kahkahalarıyla, otuzlu yaşların- da bir büyük sanatçı değıl de, henüz erginleşmemiş bir çocuktur sankı... Yaratıcılık onun içın sevınçli bir oyun gibıdir... Salieri'nin takıldığı bırparçayı piyano- nun başına geçerek tıpkı oyun oynar gıbi özgürce ge- liştirmeye koyulduğu sahne bunun unutulmaz öme- ğidir. (Bu sahne bana, Picasso'nun çalışması üstü- ne bir belgeselde, onun bir desenı nasıl özgürce kı- lıktan kılığa sokarak gelıştırdiğinin gösterildiği sah- neyı anımsatır...) • • • Mozart'ın nasıl bir çevrede, hangi koşullarda ye- tıştiğini, nasıl bir eğıtim gördüğünü, bir yönüyle her zaman birgiz olarak kalacak 'öeha'sını büyük ölçü- de nelere borçlu olduğunu Puşkin kuşkusuz ki bili- yordu. Bunları burada sayıp dökmeye gerek yok. Onu etkileyen, sanıyorum kı, bu olağanüstü büyük yaratıcının, henüz 35 yaşında, yoksulluk ıçinde ve de- ğeri (özellikle de yaşadığı kent Viyana'da) doğru dü-î rüst anlaşılamadan, üstelik nedeni tam olarak biline- meyen bir ölümle yok olup gitmesıdir... Puşkin, bü-i yük olasılıkla, kendi yazgısıyla Mozart'ınki arasında, benzerlik görüyordu... Nitekim Puşkin'in yaşamı da, 'küçük tragedya'nın yazılışından bırkaç yıl sonra,, 1837'de, şair henüz 39 yaşındayken düşmanlıklar ve kıskançlıklarla zehırlenmış bir ortamda, trajık bir ölümle sona erecekti... • • • ; Salieri'nin Mozart'ı zehirlemiş olduğu bir söylenti-' dir. Puşkin bu söylentiden yararlanarak 'küçük tra-; gedya 'sında, 'deha 'nın amansız düşmanı 'kıskanç-l lık'\ Salieri tipiyle kışiselleştinyor... 'Amadeus'ta Sa- lieri'ye daha farklı bir yaklaşım olduğunu anımsıyo- rum... (Aynı konunun işlendiği başka yapıtlar oldu-' ğunu da biliyorum.) Sonuçta 'Salieri' tipi, gerçekte^ yaşamış Salieri'ye karşı bir haksızlık da olsa, sımge- leşmiş ve ölümsüzleşmiştir... Bu daha üstün yete- neklı kişiye duyulan. onun yok olmasını isteyecek ka-j daramansız kıskançlıktır... Yaşamın bütün alanların-* da (özellikle de konumuz olan sanatsal yaratı alanın-v da) Salieri'ler, Saliericikler sanıyorum ki hep olacak..^ l ^ALAADDIN HOTEL •••• ALAADDİN OTEL İncekum Alaaddin Hotel. Türkiye'nin yeşil turizm beldesı Antalya'nm Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur. spor, eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzakhkta olan İncekum Aiaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 gününün güneşli geçtiği \e denız sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şinn yöresindeki otelimizin odalan ile tüm kapalı alanian merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi iie donatılmıştır. Özel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayını. uydu yayın T\' sistemi ile otelımız tatilde evinizi aratmayacaktır. Incekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı bariar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu, özel plaj alanı, iskele. su sporlan merkezi. tenis kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran, alakart restoran. pasta salonu, televizyon salonu. ovıın odası, alışveriş mağazalan \e manzara terasian ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. İncekum Alaaddin Otel'in mutfak ustaları da gece müziği eşlığinde zengın açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetinı sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear