23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
- • 22 TEMMUZ 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER TKP (ML) davası sanıklarmdan Aygün Uğur, açlık grevinin 63. gününde Ümraniye Cezaevi'nde öldü Cezaevinde ilk öliüıı -£. İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) - Sıyasi tutuklu v e hükümliilerin cezae\ lerin- de sürdürdüğüölüm orucu ilk kurbanını dün 'verdi. Ümraniye Cezaevi'nde bulunan TKP I ML) davası sanıklanndan Aygün Lğur(25). öiiim orucunun 63. gününde hayatını kay- betti. Ölüm olayı üzerine Cmraniye Cezaev i 1 önünde toplanan birgrup tutuklu yakını, po- lis tarafından coplanarak gözaltma ahndı. Siyasi tutuklu \e hükümlülenn. "cezaev- lerinde baskı ve keyfi uygulamalann kaldt- nknası, yaşanı koşullanıun düzeltilmesi ve mahkemelerin görüMüğü illerdeki cezaevle- riae gönderitaıek" istemleriy le yaptıklan aç- • lık grevleri 64. gününe girerken ölüm oru- cundaki diğer dırenışçiler ıçın de dakikalar sayılmayabaşlandı. IskenderunCezaevi'nde ölüm orucu eylemi yapan tutuklulardan İl- han Karatepe'nın komada olduğu bıldınldi. ÖDP Adana ll Başkanlığı yöneticıleri, Ka- ratepe'nın kurtulma şansmın çok az olduğu- nu bildirdiler. Ümraniye Cezae\ı'nde kalan ölüm oru- cu direnişçilerinden Aygün Uğur, 63. gün- de yaşamanı vitirirken 216 ölüm oruççusu . ve 124 süresız açlık grevcisınin direnişi 64. gününe girdi. Tunceli doğumlu Aygün Ugur'un TKP (ML) davasında yargılandıgı ve "karakola, polise silahlı saldın" eylemle- rini gerçekleştirdigı gerekçesıyie 12 yıl 6 aya hüküm gıydigı, 1992 yılından itibaren 'cezaevinde bulundugu belirtıldi. Aygün •Ugur'un öldüğü haberi Halkın Hukuk Bü- rosu'nun "Cezaevlerinde ölüm oruçlan ilk şehidini verdi" başlıklı açıklamasıy la duyu- ^ ruidu. Yapılan açıklamada, "Bugün büro- muzu arayan Üskiidar Sa\cılığı. Aygün • Ugur'un vefat etnğini budirmiş ve ölüm mu- ayenesi için büromuzdan avukat istemiştir" denildi. Avgün l'gur'un 5 gündürbılincinin kapalı oldugunun ve durumunun kritik ol- dugunun belirtildigi açıklamada şu görüşe y- - erverildi: "Iğur.ikridannvebakanlığınkan görmeden çözüme yanasmamasının kurba- nı obnuştur. Daha önce de bakanı uyarmts- tır: Ölümlerden sorumlu olmayın... Ancak bakan vurdumduyma/ tavnyla ölüm olayH mn: ounayacağına inandığını belirtnüştir." Ölüm olayının duyulmasından sonra bir . grup avukat ve tutuklu yakını Cmraniye Ce- zaevi'ne gırtı. Cezae\i önünde gazetecilere bır açıklama yapan Aygün Uğur'un avuka- tı MuharremÇöpür. Uğur'un saat 10.30'da fenalaştıgını ve 11.00'de doktorun geldiği- ni söyledi. Avukat Çöpür. Uğur'un 11 25'te de öldüğünü ve doktorun ölüm raporu rut- tugunu anlartı. Avukat Muharrem Çöpür, bir 1 soru üzerine. açlık grev indeki diğer tutuk- lulann direneceklerini söylediklerini de bil- dirdi. Çöpür. tutuklulardan Hasan Yüksel ile Osman Akgün'ün durumlannın çok ağır ol- duğunu. Cafer OraL Seyit Kürekçi, Cengiz Polat Sadık Eroğlu ve Sezgin Çelik ın de durumlannın çok cıddı olduğunu belirtti. 1 Bir grup avukat da Insan Haklan Demeği Is- tanbul Şubesı'ndetoplandı. Dün sabah Mer- sin'den gelen Aygün Uğur'un annesı ve ba- • Açlık grevleri 64. gününe girerken direnişçilerden Aygün Uğur öldü. Diğer eylemciler için de tehlike sınırı aşılırken yeni ölümlerin meydana gelmesinden korkuluyor. Ölüm haberinin duyulmasından sonra açıklama yapan Türkiye tnsan Haklan Vakfı Genel Başkanı Yavuz Önen, Uğur'un ölümünden hükümetin sorumlu olduğunu belirtti. bası da İHD'ye geldiler. Ancak anne ve ba- baya oğullannm öldüğü söylenmedi. Baba Gülabi L'ğur, oğlunun öldüğünü bilmeden şunlan söyledi: ~Tunceü"dekövümüzyakıl- dıktan sonra Mersin'e göç ettik. Evimizden bir tek eşya büe kurtaramadım. Ay da 6 mil- yon lira maaş ahyomm ve 10 nüfusu besüyo- nım. Oğlumu, ancak üç ayda bir görmeyege- lebüiyorum. Şimdi de ölüm orucunda olan oğlumu ziyaret edeceğinı._" Uğur'un aılesi daha sonra avukatlarla bir- likte "çocuğunu görmek" umuduyla Ümra- niye Cezaevi'ne gitîi. Cülabi Uğur, burada "Ben bir Engin Cıvan oisaydun, oğlum öi- mezdi" dedi. Avukatlar Ümraniye'de 20 ki- şinin daha ölüm orucunda olduğunu. bunlar- dan 7'sınin durumunun ağır olduğunu söy- lediler. Aygün Uğur'un cenazesi. cezaev in- deki tutuklu arkadaşlannın yaptığı törenden sonra saat 21.00 cnannda Adlı Tıp Mor- gu'na göndenldı. Cezaevine giden avukatlar daha sonra dı- şanya çıkarak gazetecilere bilgi verdiler. Avukat Kemal Yılmaz. tutuklulann Adalet Bakanı'nın dogru söylemediğini. din bezir- gânlığı yaptığını belirttiklerini ve Mehmet Ağar zamanında çıkarılan üç genelgenın toplamı olan "9 Temmuz geneJgesi"nın ip- talini ve Adalet Bakanlıgı yetkililerinin tüm direnişte bulunan tutuklu ve hükümlüier adı- na Bayrampaşa'da direnişte bulunan tutuk- lularlagörüşmesini ıstediklerini söyledi. 20 kişinın daha ölüm orucunda olduğunu belir- ten Kemal Yılmaz. "Tavırlanndan çok ka- rarb olduklannı gördük. "Direnişimiz diğer şehitlerimizle devam edecektir. Din bezir- gânlan artık bunu anlamah' diyoriar" dedi. Emek Partisi Gene! Başkanı Av. Levent TüzdveÇağdaş Hukukçular Demeği Istan- bul Şube Başkanı Mustafa Üçdere de Üm- raniye Cezaevi 'ne gelerek yetkililerden bil- gi aldı. Cezaevi önüne gelen tutuklu ve hükümlü yakınları da "Aygün'ün katili patron ağa devieti'* şeklinde sloganlarattılar. Cezaevın- deki işlemlerin uzaması üzenne toplananla- nn sayiM da zaman geçtikçe arttı. Bu sırada kendısım gazetecı olarak tanıtan bir sıvıl po- lıs, toplananlar tarafından tanındı. Gösteri- ciler bu kişiyi döverek çantası v e silahını al- dı. Çevik kuv v et daha sonra göstericileri tek tek aramasına karşın silahı bulamadı. Tak- v ıye alan çev ık kuvvet. saat 20.30 sıralann- da göstericileri coplayarak belediye otobüs- lerine bindirdi ve gözaltına aldı. Aygün Uğur'un cenazesi saat 21.00 sıra- lannda cezaevinden çıkarılarak Adli Tıp Morgu'ne götürüldü. Cenazenin bugün otopsi yapıldıktan sonra Mersin'e götürül- mesi bekleniyor. Otobüs ateşe verildi Maltepe'de cezaevindeki ölüm oruçlan- na destek vermek için korsan gösteri dü- zenleyen yaklaşık 20 kişilik bir grup. bele- diye otobüsünü ateşe venp kaçtı. Gülsuyu Meydanı'nda bulunan otobüs durağınadün saat 16.05'te ellerinde uzun namlulu silah- larla ve yüzleri maskeli olarak gelen bir grup, durakta bekleyen Gülsuyu-Kartal se- ferıni yapmaya hazırlanan belediye otobü- sünün ön kapısını dışandan açtılar. Otobüs sürücüsü YusufSevinç'i tartaklayarak dışa- n çıkaran eylemciler daha sonra yanlannda getirdikleri molotofkokteyllerini atarak oto- büsü ateşe verdiler. Yola barikat kurmak is- teyen evlemciler daha sonra havaya ateş ederek kaçtılar. Aygün Üğurun ölümünden sonra açıkla- ma yapan Türkiye Insan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Yavuz Önen. Ugur'un ölümünden hükümetin sorumlu ol- duğunu belirterek "Çocuklan için mücade- le eden analan önceki gün (dün) N üksel Caddesi'nde dövenler utansın, Adalet Baka- nı utansın. Aslında bu utanç hepimizuı" de- Oğulları A>gün'ün ölümünü cezaevi kapısmdaögrenerek hıçkınklara boğulan anne Yıldız L'ğur \e baba Gülabi L'ğur, akraba- ları tarafından \atistinlma\-a çalışıldı. Oiihn haberi üzerine Ümraniye Cezaevi önüne gelerek "Tutsaklara özgüıiük~ sloganla- nyla gösteri vapaıı topluluğa polis copla müdahale etti. Göstericiler emniyete götürüldü. (Fotograf: HATİCE TUNCER) di. Önen. yeni ölüm olaylannın yaşanma- ması için Adalet Bakanı'nın. sorunun çözü- mü yönünde devreye girmesini isteyerek gerekirse sorumlular hakkında suç duyuru- sunda bulunabileceklerinı de söyledi. CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin, dün düzenledıği basın toplantısında ölüm oru- cu ile ilgili bir soru üzerine. partisinin ce- zaev leri sorununa ilişkin olarak hazırladığı raporu Adalet Bakanlığı'na sunduğunu söy- ledi. Keskin. Adalet Bakanı'nın gereksiz inatlaşmadan çıkarak sorunun çözümü yö- nünde girişimde bulunmasını istedi. Tutuklu yakınları dün Ankara Yüksel Caddesi'nde düzenledikleri basın açıkla- masında Aygün Uğur'un ölümünden Ada- let Bakanı Şevket Kazan'ı sorumlu tutrular. ~lnsanlık onuru işkencev i yenecek". "Katil Kazan, katil Erbakan" ve "Aygün Uğur öiümsüzdür" sloganlan atan aileler. daha sonra olaysız dağıldılar. ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç dün yaptıgı yazılı açıklamada. "Ada- let Bakanı Kazan'ı sorumlu ve insani dav- ranmaya çağınyonız. Sorunun çözümü doğ- rultusunda derhal adım atılmabdır. Aksi halde Kazan. bu \ icdani v ükü hiçbir zaman üzerinden atanıavacaktır" dedi. Ankara Demokrasi Platformu'ndan yapı- lan açıklamada, cezaevlerinde yeni ölümler ıstenmediği vurgulandı. Halkın Hukuk Bü- rosu avukatlanndan Zeki Rüzgâr. Kazan'ın kamuoyunu istediği biçimde yönlendiren en iyi Adalet Bakanı olduğunu söyledi. Rüzgâr, Kazan'ın haksız olduğu birdurum- da dahi "şov" yaptığını ileri sürerek Tutuk- lu ve hükümlülerin istemlerinin Eskışehır Özel Tip Cezaevi'nin kapatılmasından iba- rei olmadığını kaydetti. Rüzgâr. "Tutuklu \« hükümlüier, Eskişehir Cezaevi'nin kapatıl- masının yanı sıra, kendilerine yönelik baskı- lann sona erdirilmesini. v akınlanna > önelik gozaltüara son verilmesini. itirafçılık davat- masından vazgeçilmesini ve duruşmalara götürülürken hedefolduklanjandarmada- yağuıa son verilmesini de istivorlar" dedi. Partızan Sesi, Partızan. Özgür Gelecek. Yeni DemokratGençlik, Dıreniş. Özgür Atı- lım. ÖzgürGençlik, SosyalistKadınveKur- tuluş gazetelen adına yapılan açıklamada da Kazan'ın tüm oyalama taktiklerının so- nuç verdiğı bildırildi. SİP tarafından yapı- lan "Bir Devrimcryi Daha Sonsuzluğa Üğur- larken"başlıklıaçıklamada. Ugur'un "Me- sete esirdüşmekte degil, teslim olmamakta" dediği belirtildi. Demokratik Mücadele Platformu'nca yapılan açıklamada yetkılı- lere son kez seslenildiği belırtilerek •'Başı- nızı son bir kez kumdan çıkaruı, çığuklara kulakverin,ölümlerisevretmevin" dcnıldı ÇHD Istanbul Şubesi'nden yapılan yazı- lı açıkiamada da Kazan'ın bir an önce ce- zaevlerine heyet göndererek sorunu çözme- si istenildı. İHD Istanbul Şube Başkanı Er- can Kanar ıse iktidann siyasi ve adli tutuk- lulan birbirine düşürmek istedığini açık- ladı. Sorgulama Terörle Mücadelede Tutuklu yakınlanna sert tavırANKARA (Cumhurivet Bürosu) - Ankara-Yüksel Caddesi'nde eylem gerçek- leştırmek ısterken polisin müdahalesı sonucu gözaltı- na alınan tutuklu yakınları- nın sorgulannm Ankara Em- niyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ndeyapıl- dığı bildirildi. Bir grup avukat, olayın Toplantı ve Gösteri Y'ürü- yüşleri Yasası çerçevesinde değerlendirilmesi gerektigı- ni belirterek Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek 'Hâkimliğı'ne (DGM) itiraz •etti. Emniyet yetkılılen. Yük- sel Caddesi'nde önceki gün gerçekleştirilmek istenen. ancak polisin döverek gözal- tına aldığı tutuklu ve hü- kümlü yakınlannın TEM'de sorgulandıklannı söviediler. Avukatlar Nuran Payla- şan. Nesrin Hatipoglu. Z«ki Rüzgâr. Kâzım Genç. Kâzım Bayraktar, Engül Çıtak ve Ali Liuk tarafından hazırla- narak, Ankara DGM Yedek Hâkimliğı'ne sunulan itiraz • dilekçesınde tutuklu \e hü- kümlü yakınlarının basın açıklaması sırasında gözaltı- na alındıkları anımsatıldı. Dilekçede. basın açıkla- ması nedeniyle Yüksel Cad- desi'nde gözaltına alınanlar hakkındaki işlemin "2911 sayıh Toplantı ve Gösteri Yü- rüv üşleri \asasrna muhale- fet iddiasıyla yapılması ge- rektiği vurgulanarak şöyle devam edildi: "Emniyetin suçun huku- ki vasıflandırılması konu- sunda yetkisi bulunmayıp bu yetki yargı mercilerinindir. Emniyetin, müvekkilkri te- rörle mücadele kapsamına alması tamamen vasadışı olup müvekkillerimizle gö- rüşmeyi engellemek amacı taşımaktadır. Dosyanın ge- tirtüerek incelenmesi duru- munda olayın örgütsel her- hangi bir yönünün bulun- madığı anlaşılacak. neticede keyfi olan bu rutumun önü- ne geçilebUecektir.'' Dilekçenin son bölümün- de. keyfi gözaltı statüsünün değiştınlerek gözaltına aiı- nanlann serbest bırakılması isteminde bulunuldu. Cezaevinde açlık grevi yapan Yaşathak Aslan, eyleme neden başladığını anlattı Ozgür dünyaya mektup İstanbul Haber Servisi-Ölümüne artık günler değil, belki de yalnızca saatler kaldı. Aç, hasta ve yorgun. Son gücünü bir mektup yazmak için harcadı. Cezaevlerinde açlık grevinde bulunan- lardan Devrimci Yol davası sanığı Yaşathak As- lan, gönderdiği mektupta. neden açlık grevine ve ölüm orucuna başladıklarını, cezaevlerinde ya- şanan sorunlan anlattı. Aslan'ın mektubu özet- le şöyle: "Merhaba: Açlığın egemen olduğu, genç genç insanlann gözlerimizin önünde saat saat eridiği bir ortam- da. haftalardır açken, yorgunken yazmanın zor- luğuna rağmen yazmak istivorum. Artık ölüm için günleri değil saatleri sa- yıyoruz. Ülkemizde herkes her şeyi duvuyor, görüyor, biliyor. Ama ay dınlanmız üç maymunlan oynamava de- vam ediyoriar. Cezaevlerin- de yaşananlar. bizlere yöne- lik saldınlar ülkemizde yaşa- nan çöküntüden, rüşvetten, uyuşturucudan, kirii savaş- tan. devletin sov gun ve cina- yet şebekesi haline gelişin- den. mafyalaşmasmdan bağımsız ele alınamaz. Ama hâlâ basın bilerek ve>a bilmeyerek olayı "za- vallı, aciz, suçlu insanlann dramı'olarak ver- mekte, bu da bizi derinden yaralamaktadır. Suç- lu kim? Bugün cezaevlerinde çatışan. insana ve geleceğe yaklaşımlardır. Bir tarafta insana yönetilecek. kullanılacak. sömürülecek, ezilecek, "suçlu" yaklaşımı. diğer tarafta insan sev gisi ve ay dınlık bir gelecek umu- du. Cezaev lerini zindan olmaktan çıkanp y^şa- nılabilecek bir yer haline getirenler dev rimci tut- saklardır. Toplumda gazete okuma oranı yü/de 20-30'ken devTİmci tutsakların olduğu cezaev- lerinde bu oran yüzde 100'dür. Üstelik her gün en az beş gazete okunur. Farklı ideoktjileri tann tan kitaplar da dahil, kitap okumak dev rimci bir tutsak için zaman geçirme aracı değil, yaşam ge- rekçesidir. İşte bugün cezaevlerinde bogulmaya çalışılan bu LIMUTTL'R. Ülkemizeçöreklenensavaşmaf- yasıveyobaztakımı geleceğe olan umuduyoket- meye çahşmaktadır. Bu yüzden bugün 'cezaevi sorunu' aslında 'dışansı' sorunudur. Şimdi daha açık ifade edelim: Sizler, çogunuz cezaev lerini tattınız! Ben 44 yaşındayım. 1970'li y ıllarda siyasal nedenleıie cezaev lerinde yattım. 1991 Mayısı'ndan beri de sürekli rutsağım. Bu yıllar içinde adli tutuklularla da yattım. Onlann • Artık ölüm için günleri değil saatleri sayryoruz. Ülkemizde herkes her şeyi duyuyor, görüyor, biliyor. Ama aydınlanmız üç maymunlan oynamaya devam ediyoriar. Cezaevlerinde yaşananlar, bizlere yönelik saldınlar ülkemizde yaşanan çöküntüden, rüşvetten, uyuşturucudan, kirli savaştan, devletin soygun ve cinayet şebekesi haline gelişinden, mafyalaşmasmdan bağımsız ele alınamaz." dünyasını yakından tanıdım. Adli koğuşlara suç- suz girer, suçlu çıkar. Hap, eroin. esrar gibi uyuş- tumculann kullanılması devlet politikasıdır. L'yuşturucuyu içeriye devlet taşır. Güçlünün za- yifi ezmesi genel kuraldır. Yeme icmeallaha ema- nerrir. Eğer bir mafya grubuna dahil değilseniz içi si- gara i/mariti ve taş dolu bulgur pilavı. köpeğin bile yemediği çorbalara talim edersiniz. İşkence serbest, gazete kitap okumak yasaktır. Ancak seks dergileri okuyabilirsiniz. İşte sorun bu noktadadır. Devlet psikopat suç- lu haline getiremediği. umudunu vok edemedi- ği devrimcilere saldırmaktadır. İşin özü budur. Bu iki ayn dünya anlay ışıdır. 'İdeolojik eğitim', 'örgütlenme' dedikleri de devrimcilerin bu po- litikaya direnmesidir. Vöksa siz, dinleme cihaz- iannın böylesine geliştiğû her rürlü kontrolün olduğu bir yerden devrimcilerin dışandaki iliş- kileri yönetmeye kalkacak kadar saf olduklan- na inanıyor musunuz? Basında, TY'lerde bu konuda çıkan haberier tümüy le gerçek dışıdır. Onlar bu palav ralan ge- rekçe yaparak bizi psikopat, gerçek suçlu hali- ne getirmek için parçalamay a. izole etmeye calı- şıyorlar. Biz direnince, gücümüzü biıieştirince de bunu yapamıyoriar. Mahkemeye, hastaneye gidiş geliş tam bir iş- kencedir. Her sevkte saldın- lar olur; kafalar, kollar kırılır. Aylardır birkaç kez işkence- den geçmeyen ziyaretçimiz kalmamıştır. Biliyorsunuz, 12 Eylül'de Süleyman Demirel de, Erba- kan da. şimdiki Adalet Baka- nı Şevket Kazan da suçluydu! Şimdi bize 'Suçlular' diyor. Yaptıklan İslami takıyyebile değil. İşbaşına gelir gelmez U dışı sevkleri durduracaklardı. Halbuki sevkler hızla devam ediyor. Bugün cezaevlerinde yaşa- nanlar,tutsaklann insanlık onuru, gelecek umu- du için bedenlerini ölüme yatırmalarından baş- ka bir şey değil. Hiç kimse bizden teslim olma- mta bekkmesin. Hiç 'İnönücü' olmadım ama İs- met İnönü'nün çok sevdiğim bir sözüvar: "Eğer bir ülkede namuslular, namussuzlar kadar ce- sur değilse vay o ülkenin haline.'İşte bugünün so- rununun çıkışını da en iyi bu söz anlarmaktadır. Çağnmız ülkemizin avdınlıkvannlannı isteyen- lere. umudu olanlaradır. Sevgilerlf.„ Yaşathak ASLAN Bayrampaşa Cezaevi C-12 ÖR ÜŞ / FEYZA HEPÇİLlNGİRLER (TYS 2. Bşkj Bir insanın, gözaltına alınması olağan karşılanabilir; ama hangi nedenle gözal- tına alınmış olursa olsun bir daha geri dönmemesi. ondan bir daha haber alı- namaması normal sayılamaz. Bir ülke- de 400 civannda kişinin "kayıp" olması da -bu ülke, dünyanın neresinde. hangi enlem, hangi boylamında bulunursa bu- lunsun- olağan ve sıradan değildir. Oysa Türkiye'de bir yıldan fazla bir sü- redir bu kabus yaşanıyor. Yakınlan kay- bolan insanlar, Galatasaray Lisesi'nin önüne gelip sessizce oturuyor; kayıpla- nnın adını yazdıklan pankartlan açıyor; devlete, yetkililere, kamuoyuna sabırla seslerini duyurmayaçalışıyorlardı. Bir yıl boyunca kimse duymadı seslerini. HA- BITAT H'ye kadar. HABITAT II sırasında tinerci, balici çocukları, kör topal dilen- cileri, sokak köpeklerini dağıtıkları gibi onlan da dağıttılar. Toplumdan, devlet- ten kocalarını, oğullarını dilenen garıp dilencilerdi onlar da. Orada yemenileri, Cumartesi Anneleri ve Sanatçılar şalvarları ve artık tükenen gözyaşlanyla oturmalan, altı milyardünyalıyaayıpola- caktı. Eylemleri "yasa dışı" ilan edildi. İn- sanlann bir gün / bir gece alınıp götürül- meleri "yasa/"dı; ama geri dönmeyen, aylarca, yıllarca kendisinden haber alı- namayan yakınını aramak "yasa dışı"yâ\. Polis, planlı bir çabayla 1 Mayıs'ta provasını yapmış; toplumdan, kitlelerin üzerine yürümenin, insanları coplama- nın, dövmenin, hatta öldürmenın onayı- nı almıştı. Bütün kitle örgütleriyle birlik- te sanatçılann. konuya tepki gösterme- leri pek bir işe yaramadı. Oysa sanatçılar, yalnız "ışığı alınlann- da ilk duyan" kişıler değil, karanlığı da ilk sezen kişilerdi. Kimi gözattına alınmayı umursamadı, kimı gönül destegini esir- gemedi; ama bu çabalar, anaların yerier- de sürüklenmesini, dövülmesini, her hafta yeniden gözaltına alınmasını önle- medi. Sezen Aksu'nun "CumartesiAn- neleri" için yaptığı şarkıya kadar. Geçen hafta, "Cumartesi Anneleh"ne "nazik" davranılmasının nedeni biraz da bu şar- kıydı bence. Öyledir, sanatçı toplumun vicdanıdır, duyarlılığıdır. Edebiyatçılarise çoktandır "istenmeyen adam" ilan edil- diğinden ve topluma sanatçı olarak film yıldızlarıyla şarkıcılar sunulduğundan ancak onlann tepkisi bir duyarlılık yara- tabilmekte. Oysa Türkiye Yazarlar Sen- dikası olarak biz de bulunduk orada, kar- ga tulumba gözaltına alındık; ama yet- kili çevrelere pek ulaşamadı sesimiz. Dü- şünüyorum da bizim yerimize Türkan Şoray, Muazzez Abacı, hatta Ibrahim Tatiıses olsaydı, bir yıl boyunca konuya duyarsız kalan çevreler aynı duyarsızlı- ğı sürdürür müydü ya da polis yüzünü ve şarkılarını ezbere bildiği bu insanları karşısında kanlı canlı görünce dövmeyi bir an için unutur muydu? Önceki hafta, kendisini kollanndan tu- tup sürüklemekte olan polise "Oğlum yok, oğlum!" diyordu bir ana. "Oğlum yok!" Bunu der demez kafasına biryum- ruk daha yiyeceğını, birtekmeyle yerte- re savrulacağını bilerek celladına derdi- ni anlatmaya çalışıyordu. Bir annenin, verilmeyen yanıtlar, yüzüne kapanan ka- pılar yerine, oğlunun öldüğünü bildiren bir habere bile razı olması nasıl bır deh- şettir? Galatasaray Lisesi'nin önüne oturmalarına izin vermekle sorun çö- zümlendı mi? Erbakan'ın "himmetiyle" bile olsa "Cumartesi Anneleri" kirti siya- setin dışında tutulmalı. "Cumartesi An- neleri" bu ülkenin utancı ve bu utanç, ya- kınlanna ne olduğunu sormalanna, dön- meyen ve herhalde artık dönmeyecek yakınları için ağlamalanna izin verilerek sona erdirilemez. 400'e yakın kişinin "kayıp" olması, hiçbir ülke için olmadığı gibi Türkiye için de "normal" sayılamaz. Bu kayıplann nerede olduğu, bu oğulla- nn neden "kayıp" olduğu bir an önce açıklanmalı. "Sanafçı/ar"ın işlevi, "Cumartesi An- neleri"nm Galatasaray Lisesi'nin önün- de oturmalarına izin verilmesini sağla- makla bitmiyor. inanıyorum ki, bundan böyle yalnız sanatçılar değil, bütün ana- lar, bütün toplum, oğullanna ne olduğu- nu öğrenmekten başka ısteklerı olma- yan bu analara destek olacak; onlann yerterde sürüklenmesine, dövülmesine kayıtsız kalmayacak. Çünkü yalnız "be- beklerin" değil, "analann" da "ulusu yok." CUMHURIYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Örtüsüz Sansiir Çarşamba günü Türkiye'de sansürün ilk kez kaldı- nlışının 88'inci yıldönümünde Geleneksel Gazeteci- ler Günü töreni yapılacak. Gazeteciliğe başladığımız dönemde 24 Temmuz- lar "Basın Bayramı" olarak kutlanırdı. 12 Mart 1971 'de girdiğimiz ara rejimde, anayasanın özgürlük- leri düzenleyen maddelerinin lüks sayılarak değişti- rilmesi üzerine "bayram" yapacak durum da ortadan kalktı. Türkiye Gazeteciler Sendikası ile Türkiye Ga- zeteciler Cemiyeti 1971'den bu yana Basın Bayra- mı'nı kutlamıyor. Bu kavram sadece duvar takvimle- rinde ve "zamanı, devletlerinde basının bayram yap- tığını" sanan kimi yöneticilerimizın ya da basın da- nışmanlarının akıllarında kaldı. 24 Temmuz nedeniy- le mesajlar yayımlayıp gazetecilerin bayramını kutla- mayı iyi bir politik yatınm olarak görenler, aslında ger- çek gazetecilere hakaret ettiklerinin ayırdına bile va- ramaz oldular. • Umanz; gazetecilerin polisler tarafından acımasız- ca tekmelenip saçlarından sürüklenmesini, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin polis tarafından basılması- nı ve Interstar televizyonuna Başbakan tarafından sansür konulmasını yaşadığımız geçen haftadan ders- alarak utanıp aynı yanlışlığı bu yıl yapmazlar. Geçmişte sansürün nerelere kadar uzandığını ör- neklemek için yazınımızın ustalarından Cevdet Kud- ret'in "Abdülhamid Devrinde Sansür" adlı belgesel kitabından kısa bir alıntı yapalım: "Istanbul'da Hamidıye Sulanyeniakıtılmış, çeşme- ler açılmış; 'Servetifünun' dergisinde yayınlanmak üzere Dr. Omer Besim Paşa sular üzerine bir ma- kaleyazmış; 'Çeşme başında bir ihtiyar adamın dua eylediğini gösterir artistik bir renkli resim de makale ile birlikte basılacak'm/ş. SansürMemuru Ebülmuk- bil Kemal Bey, resmın yanına bir soru' işareti koy- muş. Dergi sahibi Ahmet ihsan (Tokgöz) bunu gö- rünce şaşırmış, Kemal Bey'e bir tezkere yazıp 'se- bebini' sormuş. Şu karşılığı almış (Mayıs 1906): Çeşme resmi gerçekten pek güzel ve dua her Müs- lümanın gözünde şüphesiz kutsaldır. Lakin bugün- lerde kötü düşünceliler o kadar çoğaldı ki bu güzel resmi Servetifünun 'da görür görmez (Hah! Bunu bu biçimde burada yayınlamak alttan alta 'işımız duaya kaldı' demek olduğunu anlatmaktır) anlamında saç- malayacaklarını yakında bildiğimden..." Aradan tam 90 yıl geçmiş. kötü düşünceliler ve kendilerini devieti onlara karşı korumakla görevli sa- nan Ebülmukbil'ler günümüzde de var. Bilindiği gibi ülkemizde sansürün mucidi bellidir: Ulu Hakan Ab- dülhamid Han. Rastlantıya bakın ki bugün de ülke- mizde Ulu Hakan Abdülhamid Han'ı her fırsatta yü- celtmeyi baş görevleri arasında sayan bir zihniyet ik- tidarda. Ama sıklıkla görüyoruz ki Abdülhamidin bi- le kaçındığı kimi davranışları, savundukları görüş adı- na sergileyip "işleri Allah'a havale etmeyi" tek çıkar yol olarak görüyoriar. Sayın Cevdet Kudret'in kitabını kanştırırken rastla- dığım bir belge. geçen haftaki yazıda devletlilerin yol- suzluklannın yazılmasını önleme girişimlerini eleştirir- ken biraz haksızlık yaptığım kuşkusunu içime düşür- dü. "Yıldız Saray-ı Humayunu Başkitabet Dairesı" başlıklı "Ser Katip-i Hazreti Şehrıyari Tahsin" imzalı "Talimatname" ile gazetelerin neleri yazıp nelerı ya- zamayacakları belirlenerek duyurulmuş. Talımatna- me'nin 5'inci maddesinde şöyle deniyor: "Şahsiyata kat'iyyen meydan verilmeyip bır vali veya mutasamfın (sancakyöneticisi) hırsızlık, zimmet, adam öldürme veya ayıplanacak diğer bir fiilın işle- yicisi olduğu söylenecek olursa bunun doğruluğu- nun ispat olunamadığının beyanı ile gizlenmesi ve neşrine müsaade olunmaması." Itiraf etmeli ki torunları Abdülhamid'den daha hoş- görülü. Yalnızca yolsuzlukların yazılmamasını sağla- mayı yeterli görüyorlar. 1906'larda gazetecılerden bir de "Onlar böyle şeyler yapmazlar" demeleri isteni- yormuş. Bu büyük gelişmeyi atlamış olmamı doğru- su içime sindiremedim. Ülkemizde sansür ilk kez Sadrazam Mahmut Ne- dim Paşa'nın 11 Mayıs 1876'da yayımladığı karar- name ile konulmuş. Tam 120 yıl önce. Bugün ülke- mizde Sadrazam Mahmut Nedım Paşa yok, ama Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan var. Yaptık- lanna ve yapmayı düşündüklerine bakarsanız Mah- mut Nedim Paşa'ya rahmet okutacak gibi görünüyor. Türkiye'de sansür, örtülü olarak her zaman var olmuş- tur. Şimdi örtüsüz sansür dönemine giriyoruz. Anla- şılan RP, geriye dönüşte ilk adım olarak 120 yıllık bir zaman dilimini şimdilik yeterli görüyor. • Usta gazeteci Cüneyt Arcayürek, yeniden aramı- za döndü ve yazılarına bıraktığı yerden başladı. Ar- cayürek Güncel köşesinde yakından izlediğı Anka- ra'dan izlenimlerini ve yorumlarını aktaracak. • Karadeniz Ereğlisi muhabirimiz Nihat Can'ı bir tra- fik kazası sonucu yitirdik. Uzun yıllar Cumhuriyet'te çalışan Can, özverili, çalışkan ve sevecen Anadolu gazetecilerinden biriydi. Kendisini saygı ve sevgiyle anıyor, yakınlanna başsağlığı diliyoruz. • Lale Sanibrahimoğlu'nun "Gizli Belgelerle Boru Hattı Bozgunu"dizisi büyük ilgi topladı. Politikacıla- rımızın petrol konusundaki açıklamalarının gerçekle- ri yansıtmadığı, yapılan yalpalamaların ülkemizin prestijini biraz daha zedelediği ortaya çıktı. Halil Nebiler de "Bir Savaş Lordu - Kanın Rantı- nı Yiyenler" dizisiyte Güneydoğu Anadolu'daki terör- le mücadeleden çıkar sağlayanları ve iüşkılerıni gün- deme getiriyor. • Tarikatçı vakıflann, REFAHYOL hükümetinin kay- nak olarak görerek satışa çıkardığı Hazine arazileri- netalip olduklannı HacerGemici ortaya çıkardı. Re- fahlı belediyelerin 25 milyar liraya özel araçlar kirala- yarak makam otomobili olarak kullandıklarını da Hül- ya Genç haberleştirdi. • Cezaevlerindeki açlık grevleri sürerken Hülya Top- cu, Kerem llgaz, Alper Turgut, Özkan Güven ön- ceki grevlere katılmış olanlann yaşadıklarını ve düşün- celerini röportajları ile yansıttılar. • Türk-lş, DİSK ve Hak-lş yetkililerinin ekonominin geleceği ile ilgili beklentilerini Celal Yılmaz aktardı. • Metin Göktepe Cinayetini Araştırma Komisyo- nu'nun polisin suçlu olduğuna ilişkin tartışmalı rapo- runu Parlamento Büromuz şefi Türey Köse duyur- du. • Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bır haf- ta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear