14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 1996 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI • Beyaz Köşk'ün Beşparmak Dağlan'na bakan arka cephesinde, devriye ve keşif görevinden henüz dönmüş bir komando birliği. Üniformaları tozlu, sakalları hafif uzamış, gözlerin altı morarmış, yüzler uykusuzluktan sapsarı. İsveç televizyon ekibi, birliği filme almalarında sakınca olup olmadığını sorunca birlikte telaşlı bir hareket başlıyor. Sıralar bozuluyor, bazı erler arkaya, bazıları öne çıkıyor, elbiseler silkeleniyor, postallar paçalarâ siliniyor, dirsek teması ile hiza alınıyor ve tören kıtası gibi birlik gururla kameralara poz veriyor. Sivilin Savas Anılanı ERCAN ÇİTLİOCLU Ysveç televizyon ekibi, "Alınan esirlere işkence yapıldığı söyleniyor, ne diyorsunuz" diye soruyor. Muhabirin gözlerinin içine bakarak yanıtlıyor Tabur Komutanı Yarbay Cemal Eruç, "Kesinlikle böyle bir durum yoktur". Muhabir yineliyor, "Peki, kanıt gösterebilir misiniz?" Birden yüzü değişiyoryarbayın, "Baylar, Türk ordusuna mensup bir subayın sözünden öte başka nasıl bir kanıt olabilir ki benden istiyorsunuz?" Arkasını dönüp yürürken söyleniyor, "Kanıtmış, ben ,fc- *\H . Türk subayıyım, yok \f ** ı% diyorsam yoktur, ne kanıtı?" Kıbns'ta anılar bileyanmış O tobüsten ıner ınmez. yoğun bir makineli tü- fek ateşi başlıyor ve başladığı gıbi yitip gi- dıyor. Gırne merkezi, henüz ele geçınlmiş. Doğu tarafında çatışmalar yer yer sürü- yor. Türkıye "de sokaklar. ıki gündürGir- ne'nin düştügü haberleri ile bayram ya- parken birlıklenmızın Girne'de tam bır denetım sağlayabılmek için giriştiklen çatışmalann. bır böiümii ile hâlâ sürdü- ğünü. bir önceki gece Bolu Komando Tugayfna bağlı bırlıklerın Girne ıçinde- ki çatışmalarda yırmınin iizerinde şehit verdiğıni ögrenerek sarsılıyoruz. Askeri vetkılılercangüvenligı acısın- dan bellı bır noktadan sonrasına geçiş iznı vermivorlar. Kıbnslı Türk mücahıt- ler, saklanmı* olabilecek Rum askerler ıçin e\ ev arama yapıyorlar. Komando Tugayfnın birönceki gece verdiği kayıp- lann hemen tümü masum görünümlü ev - lerden açıian ateşlerle olmuş. Bu ev lerden bırisıne arama sırasındâ mücahitlerih izni ile basın mensuplan da giriyor. Tipik bir Ege kıyı kasabası evi. salonda el örgüsü dantel perdeler. çıçek desenlı bir kumaşla kaplı bildiğimiz se- dır, arkasında yastıklar, eksik olan tek şey konserve kutusu içine dikilmiş fes- leğen. Mutfağa girince vanda kalmış bir sof- ra çıkıvor karşımıza, kurumuş ekmek- ler, masanın orta yerinde duran tavanın içinde. dıbıne yapışıp kalmış kalıntıdan anladığımız sahanda yumurta ve bir ta- bağın içindekı küflenmiş domateslenn üzerinde iştahlı bir tembellıkle penısılin kürü yapan sinekler. Fotpğraftan tiakan icadın Mutfaktakı raflardan birisinde duran çerçeveli bir fotoğraf ilişıyor gözüme. Sandalyeve oturmuş. uzun eteklen yere değen gençbirkadın \e arkasında bir eli kadının omzunda. a>akta duran mahcup tavırlı bir erkek. anilan ve geleceklerini yanda kalmış sofraya bırakmış, sığın- dıklanbirresimçerçevesinınıçindenya- şamlannı tarifsiz bırhüzünle seyrediyor- lar. Genç kadını, uzun eteklenni toplama- ya çalışarak elinden çekiştirdiği erkeğı ile birlikte kaçarken düşünüyorum ve fo- toğraftaki burjuva hüznü gelip göğsü- mün ortasına çörekleniveriyor. Ev ve fo- toğraflar o kadar bız ki. Gruptakiler ya- tak odasına geçiyorlar, gözüm raftaki fo- toğrafa takılıyor ve açıklanamaz bir utanma duygusu, benı bu çiftin bır daha dönmeleri mümkün olmayan evlennde, artık çok gerilerde kalmış da olsa özel yaşamlanna daha fazla girmekten alı ko- yuyor. Düşüncelerim zamanın karanlık tünel- lerinde hızla dolaşıyor. raftaki fotoğraf giderek silikleşirken 1967 yılında, Kıb- ns Türk alayında görev li doktor binba- şının evınde. Rumlar tarafından vahşice öldüriilen, banyo küvetinın içinde kanla- ra bulanmış. bir kilise freskindeki aziz- lerin masumluğu ile yatan dört ve altı yaşındakı çocuklann fotoğrafı gelip yer- leşiyor çerçevenın içine. Ve fotoğraflar geçmışten günümüze olan danslannı sürdürürken başsız göv- desi ile Rum askeri gelip oturuyor san- dalveye. arkasında sargılar içindeki yü- zü ve görmeyecek gözleri ile Abidin Di- no'nun çavuşu. Sıkılı iri yumruğu Rum milli muhafızının omzunda. Binbaşının "Kolordu komutanı bekliyor,geç kaİma- vaUm" uvansı ile fotoöraflann Gırne'de- kı raksı sona enyor. Genç kadın ve erkek, yaşamlannı sürdürdükleri evi artık bır konuk olarak izlemek üzere, çerçevenin içindeki yerlenni alıyorlar. Anıları ür- kütmekten korkarcasına sessizce çıkıyo- ruz evden. Sövalye subaylar Beşparmak Dağları. aylardan tem- muz, vakit öğledir... Saint Hilarion Ka- lesı'nin hemen birazaltında. dağlann ka- yalık doruklanna asılmış gibi duran, ma- nastırdan bozma ve şımdilerde "Beyaz Kö$k" olarak anilan yapının avlusunda- yız. Bolu Komando Tugayı. karargâh olarak buravı kullanıyor. Tugay 20 temmuz günü sabah 06.50'de Ovacık'tan kalkan Erzıncan Hava Alayı'nabağlıhelikopterlerleKıb- ns'ta Kırnı bölgesıne nakledilmış. bir ta- buru ile Girne, diğer taburu ile de Beş- parmak dağlanna taarruz emrini almış- tı. A>nı gün saat 19.30'da Bolu Koman- do Tugay Komutanı Tuğgeneral Sabri Demirbağkomutasındaki bırlıkler, Beş- parmak Daglan'nın doruklarındaki St. Hılanon Kalesi'nde idı. Basın mensuplan ile Demırbağ Pa- şa'nın söyleşileri aşagılardan. Girne Ovası'ndan gelen silah sesleri ile kesıli- yor. Önce tek tek gelen ateş seslenne ma- kineli tüfeklenn darbe atışlan ekleniyor. Basın ve TV mensuplannın dikkatleri si- lah seslerine kayıyor ıster ıstemez. Sab- ri Paşa, klasik müzik konsen dınlerken öksürük nöbetine kapılmış bir ızleyıci mahcubiyeti ile açıklıyor hemen "Hatlanmız içinde kalarak saklanan bazı diişman unsurlar \ ar. Şu anda bir- liklerimiz onlan temizliyor..." Paşanın öylesine sakin ve doğal bir tavn var ki tam o anda aşagılardan bir >erlerde birtakım insanlann öldüklerini düşünemıyorsunuz bile. Beyaz Köşk'ün Beşparmak Dağla- n'na bakan arka cephesine geçiyoruz. bir komando birliği devriye ve keşif gö- revinden henüz dönmüş. Üniformalan- nın kamuflaj renkleri gri birtoz tabaka- M altında kaybolmuş. bazılannın ceket vepantolonlannda bellı ki ağaçdallan ve çalıların neden olduklan yırtıklar var, sa- kallan hafiften uzamış. gözlerin altı mo- rarmış. yüzler uykusuzluktan sapsarı. Yorgunlukları öylesine çarpıcı ve yoğun ki görmenın ötesinde sanki dokunabilir- siniz. Özellikleyabancı basın mensupla- nnın varlıgı karşısında bırlığin görünü- münün avludaki suba>ları tedirgin etti- ğıni hissediyorum. Dikkat! Fotoğraf cekilecek! Subaylarsıkıntılannısağayaklanndan sol ayaklanna aktarırlarken kaşlan hafif- ten çatılmaya başlıyor ve beklenen ıstek önce Isveç televizyon ekıbınden geliyor. acaba bırlığı filme almalarında komu- tanlar bir sakınca görürler mi? Subaylar yanıt vermeye hazırlanırken birlikte te- laşlı bır hareket başlı>or. Sıralarbozulu- vor. bazı erler arkalara geçıyor, bazılan ön sıraya çıkıyor. elbiseler silkeleniyor, postallar pantolon arkasında tozlarından anndınlıyor. dirsek teması ılehızaalınıp sıralar ıp gibi oluyor ve ırıanılmaz, ama en çok bir dakika sonra tören kıtası gibi birbirlik gururla kameralara poz veriyor. Bıraz önceki dokunulur vorgunluktan eser kalmamış, başlar dimdik. göğüsler ılende ve doğaldır kı sol elin orta parma- ğı pantolonun dıkış çızgısinde... Sonra- dan öğrendık. Bolu Komando Tugayı I Taburu'na bağlı bu birlik 48 saattir bu- lunduğu ilerı keşif \e sızma görev inden yeni dönüyormuş Aradan yirmi yılı aş- kın bir süre geçmesine karşın hâlâ düşü- nürüm. O birlikteki er ve erbaşlar filme alına- caklannı anladıklarında, hangi kolektıf düşünce. emir almadıklan halde onlan elbiseleri daha düzgün olanları ön sıra- lara geçirmeje sevk etti. Sakalı uzun ya da elbısesi yırtık olanlar hangi dürtünün sonucu kendılennı arka sıralarda sakla- dılar kameralardan? Düşününüz. savaşın tamortalık verin- det4 yabancılann"önündeaskerinın toz- lu ve yırtık üniformasından rahatMzlık duyan subaylar ve o rahatsızlığı komu- tanlan ile aynı anda yaşayarak kolektıf çözüm üreten erler. Yabancı basın mensuplannın bıtme- yen soruları karşısında Sabrı Demırbağ. mev zileri denetlemesi gerektığini söy le- yerek izin istiyor. generallık asasını ha- fifçe başına doğru götürerek basın men- suplarını selamlayıp. ayrılıyor. Ancak karargâhındaki subaylardan birisini biz- lerle ılgılennıesı için görevlendırmeyı unutmuyor: Komando Tugayı I. Tabur Komutanı Yarbay Cemal Eruç (şimdi emeklı tümgeneral) Tabur komutanı. esmer. kısa boylu. sert görünümlü. atletik yapılı bir subay. Göğsü \e sırtı sargı bezı ile bandajlan- mış. elınde filasterle şarjörü üçlenmış •birThompson makineli tabanca. Birlık- te St. Hilarion Kalesı'ne gıdıyoruz Ka- lenın arkasında sarp kayalık bır yamaç, duvargıbı gök>üzüne tırmanıyor. Yarbay Eruç. 20-21 temmuz gecesi ı- kı Rum komando taburunun. Kıbnstı Türk mücahitlenn denetınıındekı Şahin- ler Karakolu'nu gece baskını ile alıp. Be- yaz Ev ve St. Hilarion Kalesı'ne vönel- diklerini, Doğru>ol'daki mücahıt bölü- ğünü de ımha ederek taburunun korudu- ğu hatlara saldırdıklannı, bir ara St. Hi- larion Kalesı'nin tehlike>e girdiğini ve Gırne-Boğazarasındakiyolundenetımi- ni yitınne noktasına geldiklerinı açık yü- reklilikle anlatıyor. Ses tonunda mücahitlere yönelik ha- fif bir serzeniş var. Bu arada tanklarla desteklenen Yunan alayının da Lefkoşa istıkametinden taarruz ederek hafif si- lahlarla donatılmış Türk alayı üzerinde ağır bir baskı kurduğunu ve Kolordu Ka- rargâhı "nın bulunduğu Fota köv ü ve Bo- ğaz bölgesıne bir kilometreye kadar yak- laştıklarını, kıskacın tamamlanması ha- linde ımha edilmekle yüz yüze kalacak- lannı. hiçbir çekince koymaksızın açık- Kıbrıs'a çıkan Türk birliklerinin mutluluğu, yorgunluklarına rağmen yüzlerinden okunuyordu. lıkla anlatıyor. Ancak bu bilgilerin ar- dından hemen ekliyor. "Gördüğünüzgi- bi burada olan veolmava devanı eden bi- ziz. St. Hilarion. Boğaz \e Girne şu anda biriikJerimizin denetiminde..." '•Valnız" dıyor. ilerıdekı bır tepeyi makineli ta- bancasının namlusu ile göstererek. "Bu tepede hâlâ direnme noktaları var, za- man zaman ateş altında kalıyoruz, kes- kin nişancı kullanıvorlar..." Sözüm kanıttır' Tabur komutanı. benim çev ırmenliğı- me gereksınım duymadan oldukça rahat vcakıcı bir Ingılızce ilekonuşuyor. Kes- kın nişancı sözünün ardından herkes kendısineemın bıryeraramaya başlıyor. Yabancı basın mensuplan surlann ko- vuklan, dınararkalannda kayboluyorlar. Yarbay Eruç, herkesin nere>e kayboldu- ğunugörmek istercesine ve birazda ina- dına. gazetecılerin arkasına sındiği duva- nn üzenne çıkıyor ve saklamaya çalış- madığı alaycı bır ıfade ile "'Meraketme- jin, bir şe> olmaz" dıyor. Açıklamalannı bitirdikten sonra soru- lara geçıliyor.' Tabur komutanı ise duva- rın üzerindekı yerini hıç bozmadan ke- yifle basın konferansını sürdüruyor. O- nun bu olağanüstü perv asız tutumundan biraz utanarak da olsa etkılenen >aban- cı basın mensuplan yavaş yavaş sıperle- rınıterkedıportayaçıkıyorlar. "Nasd)^- ralandınız" sorusuna Yarbav Eruç'un va- nıtı çok çarpıcı: "20-21 temmuz akşamı bir sı/nıa harekâtmda >akın boğuşmada varalandını. kasatura ile sırtımdan ve goğsünıden, önemli defil..." Sonradan öğreniyoruz. Yarbay Eruç. Adana'vahastnnevegönderilmeyı "Ben taburumun başından av nlıp onlan cep- hede valnız bırakamam" dıye reddetmış. Bır soru daha geliyor İsveç televizyon ekıbınden bu kez. "Alınan esirlere işken- ce yapıldığı, kötü muamele gördükleri söyleniyor, ne diyorsunuz bu konuda?" Soruyuyönelten muhabirin tam gözlen- nin içine bakarak yanıthvor Tabur Ko- mutanı. "Kesinlikle böyle bir durum yok- tur" Muhabir vınelivor, *Peki, kanıtgös- terebilir misiniz?" Yüz ıfadesi birden değışıyor Yarbay Eruç'un.müthişbırküçümsemeyerleşi- yor esmer çehresıne. insanı üşüten bır sesle "Baylar,görüşmemizbitmiştir" dı- yor. Soğuk bir hava esiyor. herkes şaşkın- lıkla birbirine ve yarbaya bakıyor. Ben de bıraz aşın gibi kaçan bu tepkinin nede- nıni bulmaya çalışıyorum. Yarbay. insanı temmuz sıcağında ür- perten bır sesle devam ediyor konuşma- sıııa, "Ba\ lar, siz bana işkence, kötü dav- ran ış var mı divesordunuz.ben dcsize bir Türk suba>ı olarak vok dedim. Türk or- dusuna mensup bir subayın sözünün öte- sinde başka daha nasıl bir kanıt olabilir ki benden istivorsunuz. Birsubayın sözü- nün ötesinde avrıca kanıt arayan kişiler- le benim görüşecek başka bir seyim ola- maz." \e bu sozlerin ardından Yarbay Eruç arkasını dönüp gıderken bir vandan da söyleniyor hafiften. "Kanıtmış, ben Türk subayıyım, yok diyorsam yoktur, ne kanıtı?.. u lsveçli telev ızyon muhabiri yine soru- larsordu. röportajlaryaptı. Ancak bırsu- bavasoruvonelttiğindegörünürbırsay- gı ile hep "Sir, ma> I ask" (Efendim,sor- mama izin verir misiniz?) dı\e başlıyor- du konuşmasına. Yarın: Generalden muhabire savaş dersi ÇALIgANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILIVIA2 ŞİPAL Emekli ikramiyesi ve özel taznıinat Soru: 25 yıllık hizmeti olan, üniversite mezunu, 1. derecenin 4. kademesinden maaş alan öğretmenim. Emekli olduğum- da alacağım emekli ikramiyem \e emekli maaşımın ne olacağını avrıntılı olarak öğrenmek istiyorum. Özel taz- minat, ikramiveye avnen mi vansıvor. (K.Ö.) YANIT: 25 Temmuz 1995 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 562 sayılı Yasa Hükmünde Kararname ile memuremeklilerine ödenmek- te olan özel tazminat oranları ek göstergelere göre yeniden düzenlen- miştır. "b) Zam, tazminat ve ödenekler ile benzeri ödemeler toplamının 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'na tabi en yüksek devlet memu- ru aylığı (ek gösterge dahil) brüt tutarınııı; - Ek göstergesi 6400 ve daha v üksek olanlarda %100'üne, - Ek göstergesi 3600 (dahil) - 6400 (hariç) arasında olanlarda %75"ine, - Ek göstergesi 2200 (dahil) - 3600 (hariç) arasında olanlarda %40'ına, - Diğerierinde %26'sına, tekabüi eden nıiktarı." emekli avlıklanna. aylık oranları gözönüne alınarak yansımakta- dır. Kararnamede, oranları yeniden belirlenen özel tazminat. emek- li ikramiyesine kademelı olarak yansıyacaktır. Emekli aylıklarına ay- nen yansıyan bu oranlar emekli ikramiyelenne "%100 oranı 1996 vılında %50,1997 jılında %75; %75 oranı ise 1996 yılında %40,1997 vılında %60 olarak uygulanır.'" 1 Temmuz 1996'dan sonra genel aylık katsayısı 2550, taban aylık katsayısı 15.700. taban aylık göstergesi de 1000 olarak uygulaıımak- tadır. I. derece 4. kademeden aylık alan öğretmenin genel aylık gös- tergesi 1500. ek göstergesi 3000'dir. Ek göstergesi 3000 olanlann emekli avlıklanna uygulanan özel ta7iiiınat oranı ise %40 olarak be- lirlenmiştir. "o40 oranı emekli ıkramı\,esıne de aynen yansıyacaktır. Bu bilgilere göre I. derece4. kademeden 25 yıl hizmetten sonraemek- ı olan bır öğretmenin alacağı emekli aylığı ile emekli ikramiyesi: Emekli Avlığı Emekli İkramivesi Genel Gösterge Ek Gösterge Kıdenı Göstergesi Taban Aylık Göstergesi Genel Katsayı Taban Katsav ı Özel Tazminat Oranı Genel Gösterge Karşılığı Ek Gösterge Karşılığı Kıdem Gösterge Karşılığı Taban Gösterge Karşılığı Özel Tazminat Karşılığı Toplam Avlık ve İkramive 1.500 3.000 500 1.000 2.550 15.700 0 /o40 2.868.750 5.737.500 956.250 11.775.000 7.267.500 28.605.000 1.500 3.000 500 1.000 2.550 15.700 %40 95.625.000 191.250.000 31.875.000 392.500.000 242.250.000 953.500.000 POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL • ••Anayasayı ÇiğnemekNicedir unutulmuŞtu, sonunda Tansu Çiller can- landırdı. Taze bir fiöan gibi yeşıllendirdi. "Ihlasile... Kuranile.-" Bir holdingin ad) Ihlas'tı, tabelalarda boy gösteri- yordu. Ihlas nereden çıkmıştı? Sözlüğe baktım: ihlas, A.i. (Sad ile. hulustan). 1. Doğru, temiz sevgi 2. Içten gelen bağlılık. Birkaç açıklama daha var, ama biz ondan sonra ge- lenlerı bırakalım. Hulustan geliyordu, ama içinde sulh da banş da vardı. "Hazır ol cenge eğer istersen sulh ü saiâh"dizesi Ragıp Paşa'nındı. Atatürk sadeleş- tiriyor, "Yurtta banş, dünyada da banş" diyordu. ihlas... iflas veznindedir.. Hulus-u kalp... Kalp yetmezlıği... "Söyle.. "demişler ihlas ile... Kuran ile... Sancak ile... Telaffuzu nasıl? Refahlılarsöylesinler... Not etmiş bu yazıyı yazıyordum ki, aynı konuya BekirCoşkun ve Mustafa Balbay değinmişler. Ma- dem bu kadar yazdık gerıye dönmek olmaz, 'devam' dedik, yazıyı kesmedik. Burada bir Yassıada öyküsü var. onu anlatalım. Doğunun ünlü ağalarından Halis Ağa'yı (Öztürk) Yassıada'nın Yüksek Adalet Divanı'nın önüne çıkar- mışlar. Yüce Divan üyeleri, "Adaletmülkün temelidir" yazısının önünde görkemli, korku vericı bir biçimde oturuyorlar. Başkan Başol, Halis Ağa'ya soruyor "Buraya seni niçin getirdik biliyor musun?" "Bilmiyorum Başkanım." "Sen anayasayı tebdil ve tağyır etmişsin." "Efendim... Ne etmışim?" "Anayasayı çiğnemişsin..." "Nedir anayasa?" "Anayasa bir kitaptır." "Ben görmemişim." "Görmemişim olur mu? Bak burada öyle yazıyor." "Öyle yazar, ama ben görmemişim." Kitabı havaya kaldınr, sallar: "Bu kitapta öyle yazıyor." "Hâkim Bey, ben Kuran'/ görmüşüm, Incil V görmü- şüm, Tevrat'ı görmüşüm. Bunları bilmeyerek çiğne- miş olabilirim. Ama anayasa görmemişim, bilmemi- şim. Görmediğim, bilmediğim bir kitabı nasıl çiğne- yebilirim!.." Bir kahkaha kopar. "Sen önce bu kıtap üstüne çiğnemeyeceğim diye yemin etmişsin, sonra da çiğnemişsin." "Hâkim Bey, yalandır. Bakın ne diyorum: Kuran'ı çiğnemiş olabilirim, Tevrat'ı çiğnemış olabilirim, In- cıTiçiğnemiş olabilirim- Anayasa... Hiçbir zaman gör- memişim, bilmemişim, çiğnememişım." Anayasayı çiğnemek sorgusu ve yanıtı söylenir, gi- der gelir. Halis Ağa, "Görmedim"der. Hâkim "Buradayazı- yor, çiğnemişsin" der. Yazıyor. Yazmıyor. Çiğnedin, Çiğnemedin. « , . - . , • Halis Ağa patlar: ' "Kuran-ı azım şana el basanm ki bu anayasa ne bi- çim bir kitaptır, görmemişim, duymamışım, bilmemi- şim. Idam etseniz ben bu kitabı görmemişim, bilme- mişim, duymamışım." Sonunda anayasayı çiğnemekten değıl de çiğne- yenlere yardım ettiğinden Halis Ağa mahkûm olur. Yassıada mahkemeleri bitti; Halis Ağa yattı. çıktı, Ankara'ya yerleşti, köye dönmedi. rastladığımda so- rardım: "Anayasayı çiğnedin mi?" Elini sallar, güler geçer- di. "Eyvallah!.." B U L M A C A SEDATY\$AYA\ SOLDA> SAĞA: 1/ Bır yolun ya da geçıdın trafiğe ka- patılmasını sagla- van tahta ya da metal parmaklık. 2/ 106 taşla oyna- nanbıroyun... Pe- ru'nunbaşkentı.3/ Hak yolu olan Müslümanlık >o- lu. 4/ Aruz ölçü- sünde kısa okun- ması gereken bır heceyi. kalıba uv- durmak ıçın uzat- ma... Zavıye. 5/Olumsuz- luk belırten bır önek... Bır çeşıt sınek. 6/ Eskımış gı- yecek... "Sana kâfir dedı- ler — bıledım Hakka bı- le"" (Faruk Nafız Çamlı- 4 bel). 7/ Eskı dılde ok Halk dılınde bademe verı- len ad. 8/ Toprak. kum ve 6 saman elemeye yarayan ın delıklı kalbur... Anado- lu'da kurulmuş eskı uygar- lık. 9/ Bılgıçhk tasl'avan kımse... Kemıklerın vu\arlak ucu YtKARlDAN AŞAĞIYA: i 1/Gemılerde tınnket velkenını açıp gergın tutmakta kulla-! nılan halat. 2/Bır renk .. Kahve. hindıstancevızi. süt ve al- kolden oluşan ıçkı. 3/ Kurtuluş... As>a'da bir ülke. 4/ Karşı- lıkbeklenılmeden vapılan vardım... Eskı Mısır'dagüneş tan-• nsı. 5/İrı ve korkunç bir niasat varatığı... Bır cıns güvercın. 6/Bırgözrengı...Tavır.davranış 7/Matematık. 8/Saçınkü- çük tutamlar bıçımmde değışık renklerde bov anmış durumu. FranzKafka'nın bırromanı 9/Duvan berkıtmek ıçın taşla- nn arasına yatay olarak yerleştırılen dırek. . Temelı takhdei davanan sözsüz ovun İLAN T.C. HAVDARPAŞAGİRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Gümrüğümüzce Tuıtomak Dış Tıc. lth. ve İhr. Paz Cü- neyt Cenk Sarıçimen adına tescılli 27469 sayılı. 10.08.1990 tanhh gırı^ beyannamesinden kaynaklanan aşağıda dökümü yazılı gelır eksığı ile ılgılı olarak mü- kellefıne yapılan teblıgatlanmız adres vetersızlıŞı nede- nıyle lade edildığınden v e teblıgata sanh başkaca adres bulunamadığından 73H \ ömek vazımız yenne kaım ol- mak üzere 7201 sayılı kanunun 28. ve 29'. maddelen ae- reğınce ılanen tebliğ olunur 974.000.- TL GV 5.441.000.-TLKDV 2.435.000.- TL DR 146.000.- TL BH 1.057.000 - TL RR 2.435.000.-TLDFİF 4.871.000.-TLTKF 17.359.000.-TL Basın: 99344
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear