25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 1996 PAZARTESİ HABERLER Türk işadamlanna çagrı • DLSSELDORF(AA)- AJmanya'da temaslannı sürdüren Devlet Bakanı İmren Aykut. yurtdışındaki Türk işadamlarından. Türkıye. Türk cumhuriyetleri \e Bosna'da yatınm yapmalannı istedi. De\ let Bakanı Aykut, Avrupa Türk Işadamlan \e Sanayicileri Derneği'nin (ATİAD) onuruna verdiği yemekte. işadamianndan, Türkiye'deki özelleştirme sürecıne katkıJannı beklediklerini de ifade ettı. 191.Fİİ0 yunda döndii • BALIKESİR(AA)- Bosna-Hersek'ın hava güvenliğini sağlamakla görevli olarak ıtalya'da "Deny-Fliyht Decisive Endea\or" harekâtına katılan 191. Filo, göre\ini 181. Filo'ya devrederek, bugün Balıkesir 9. Ana Jet Üs Komutanlığı'na döndü. 8 adet F-16 savaş uçağı ve 140personelingörev yaptığı 191. Filo'nun dönüşü dolayısıyla gazetecilere açıklama yapan 9. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Kaynak Tümer, 191. Filo'nun 26 Eylül 1995"te başladığı görevini başan ile tamamladığını bi.'dırdi. l Mala öfke'nin tahljli • KONYA(AA)-Selçuk Ünnersıtesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Savaş Büyükkaragöz hak arama özgürülğünün hiç kimseye "yok etme özgürlüğünü" vermedigini vurguladı. "İstanbul"daki olaylar, demokratik kitle örgütlerinin hak arama mücadelesine bir darbe nıtelığindedir. Güvenlik güçieri ile tertip komitesi arasında iletişim bozukluğu da söz konusudur. Tertip komitesi meydanı illegal örgütlere terk etmiş. polis de zaaf içindedir. Tertip komitesinin meydanı illegal örgütlere bırakmasını anlamak mümkün değildir. Çünkü bu tavırlanyla sendikal mücadele veren memurlara iyi bir örnek olamadılar" dedi. 'Butunlugu savunuyon' • TOKAT(AA)- Tokat Millenekili Metin Gürdere, Yazar Ya$ar Kemal'in Türkiye'nin bölünmezliği ve bürünlüğünü savunduğunu kaydetti. Gürdere. Tokat Orman Tesisleri'nde gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında, yazar Yaşar Kemal'e saygı duyulması gerektiğini belirterek şunları söyledi: "'Yaşar Kemal. Türkiye'nin bölünmezliği ve bütünlüğünü savunuyor. Yazar Yaşar Kemal"in düşüncesi Türkiye'nin bütünlüğü ise sayg) duymak gerekir. Sayın Başbakan Mesut Yılmaz da bu düşüncenin sahibi Yaşar Kemal'e saygı duyuyor." Danışman operasyonu • ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanı Agâh Oktay Güner. bakanlık bünyesinde görevden alma ve atamalan sürdürüyor. SHP-CHP döneminde görev yapan bakanlık danışmaniannı "odalannızı boşaltın" talimatıyla Ankara İl Müdürlüğü binasına gönderen Güner. danışmanlan birer birer görevden almaya başladı. Güner, bakanlık danışmanlanyla yaptığı toplantıda "görüşlerinizden yararlanacağım" demesine karşın bugüne kadar Ruşen Etili. A. Mümtaz, Idil, Nannç Ataman. Serap Gençsu ve Hasan Bülent Kahraman'ı görevden aldı. (lahiyat yasa önerisi • ANKARA (ANKA) - RP Balıkesir Milletvekilı Ismail Özgün, Balıkesir Üniversitesi'ne bağlı bir ihaliyat fakültesi kurulması için TBMM Başkanlığı'na bir yasa teklifi sundu. RP'li Özgün. yasa teklifinin gerekçesinde Türkiye'nin sosyal veekonomik bakımdan bir bütünlük içinde gelışmesini sağlayan üniversitelerin geliştirilmesi ve yenilerinin kurularak sav ılannm arttınlması gerektigini bildirdi. Talimat ı onemDSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Başbakan Mesut Yılmaz'dan ekonomik paket ile ilgili açıklamasını ertelemesini ve ekonomik konseyi toplamasmı istedi UFUKTEKİN ADA.NA / MERSİN - Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent Ecevit, bugün açıklanması beklenen 'ekonomik pakef ile ilgili olarak Başbakan Mesut \ ılmaz'a "Açık- lamayı ertclevin. Toplumun çeşitli kesimle- riy le diyalog kurup öneriler aldıktan sonra açıklamayı yapuı. Heniiz iş işten geçmiş de- ğildir''' diye çağn yaptı. Ecev ıt, işten atılan Çukobirlik çalışanlannın işe gen alınmala- n için "elinden geleni vapacağmı" söyledi. Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bü- lent Ecevit. 2 haziranda yapılacak yerel ara seçime vönelik gezisinedün Adana ve Mer- sin'dedevamettı. Kaldığı SeyhanOteli'nde, dün sabah bir grup işten atılan eski Çuko- birlik ışçisı tarafından DSP lideri Ecev it'e *tşegeri alınmamız için bize >ardımcı olun" ricasında bulunuldu. Işçıleradına Ecev it'le görüşen Hasan Bulut,eski Sanayi ve Tica- ret Bakanı FuatÇay döneminde işe alındık- lannı belirterek şunları söyledi: "Sayın Genel Başkan, bize bir ekmek ve- rildi. Ama >eni Sanayi Bakanı V'alım Erez, bakan olurolmaz, bizzat makine başındaça- lışan ve aylık maliyeti 5.5 milyar. getirdiği ka- zancı ise 13.5 mihar olan 272 işçivi sokağa attı. Biz bir yerlere sadırnıak istemiyoruz. Ekmeğimizi istivoruz. Ne olur bize yardım- cı olun." Bülent Ecevit, işçilere. işe geri döndürül- meleri için elinden geleni yapacağına söz verdi ve "Elimden geleni yapanm. .Ancak hükümet olmadığınu/ı bilivorsunuz. Zaten hükiimctortaklan kendi aralarında bilean- laşamıvorlar" di>e konuştu. Ecevit. daha .sonra bugün açıklanması beklenen ekonomik kararlara ilişkin görüş- lerini dile getirdi. Hükümetin çok ağır bir ekonomik ve sosyal mıras devraldığını be- lirten Ecevit. bu mirasın bundan önceki DYP-CHP hükümetinden kaldığını söyle- di Ekonomik sorunlarm çok aöır bir ııok- taya geldiğıne dıkkat çeken Ecev it. şöy le de- di: "Işsizlik hızla artıyor. Bu yıl dev letin top- layacağı bütün vergiler, iç borç taksitlerine bileyetmiyor. Kanıu görevlilerinin gerçekge- liri 5 yıl öncesinin yansına aocak ulaşabili- yor. Işçiler haklarını aiamıvor. Bazı güçlii sen- dikalar ij i haklar alsalar da bu haklar. enf- lasyon karşısında düşüyor. Geçen yıl tarım ürünleri ithalatı 2.5 milvar dolara ulaştı. dış ticaret açığı 14 miNar doları buldu. Sosval «üvenlik sistemi çökme noktasına geldi. Hü- kümetin bu vükün altından kalkabilmesi kolav değil. Zaten birazınlık hükümeti, Baş- bakanlığı dönüşüınlü ve üstelik de kendi içinde kıran kırana bir hükümet. Ancak bu- na rağmen sorunlann altından kalkabilir." DSP lideri Ecevit. hükümetin IMF gibi kuruluşların tavsıyelerine değil. kuruma ulaştınlmış bir uzla.şmava ihtiyacı olduğu- nu vıırgulavarak Başbakan Mesut Yılmaz'a şıı öneride bulundu: "Hükünıetin programında da \ar; eko- nomik ve sosyal konsey kurulması öngörül- müştü. Defalarca hatırlatmamıza karşın, bu ekonomik ve sosyai konsev konusunda cid- di adını atilmadı. Bu konuda vasa çıkanla- cağı da sövlendi. Ben Savın \ ılmaz'a tavsi- j ede bulundum: yasav a ^rek yok. Bu sorun Başbakanlıkgenelgesh lede aşüabilir. İşteeko- nomik kararlan alnıadan önee bu konsev i toplavıp darboğazdan kurfulunabilir." Ecev it. bir soru üzerıne hükümetin yürü- yebileceğini.başarılıdaolabileceğinibelir- tırken bunun iki şartı bulunduğunu söyle- di. Ecevit. "Birincisi kendi içinde uvum, ikincisitoplumsal uzlaşmadır. Hükümet or- taklan arasında kıran kırana bir vanşma var. İki parti arasında rekabet olabilir. ama kı- ran kırana çekişme olmaz" dive konuştu. Ecevit. daha sonra Sofulu beldesine gi- derek partisinin beledıye başkan adayı Ab- dullah Zorlu'yu tanıttı. DSP lideri. Mer- sin'ın Çiftlik beldesine giderek burada gezisine devametti. Küba Ulusal Parlamento Uyesi Mendez, ülkesindeki k yerel demokrasiyi' anlattı Halka hesap veren belediyeler..• • ABD "demokrasi yok" gerekçesiyle Küba'ya uyguladığı ekonomik ambargoyu daha da sıkılaştınrken, sosyalizmi 21. yüzyıla da taşımaya ' kararlı görünen Castro'nun ülkesinde seçimle göreve gelen belediye yöneticileri "halkın beğenmemesi durumunda" yine halk tarafından geri çağnlabiliyor. Üstelik 2.5 yıllık hizmet dönemlerinin bitmesi bile beklenmeden... OKTAV EKİNCİ HABITAT'a doğru Türkiye'deki beledı- ve örgütlenmesi ve kent vönetimi anlavışı tstanbuldaki değişik toplantılarda >eniden tartışma gündemine gelirken. Kübalılarda bu tartışmaya "kendi ülkelerindeki yerel yönetimdüzeni" hakkında bilgiler vererek ilginç katkılarda bulundular. Kent Dimanikleri F.nstitüsü ile Vümar- larOdası İstanbul Büvükkent Şubesi'nin bu likte düzenledikleri "Küba'da Nerel Yöne- tim. Katılım \e Demokrasi" konulu kont'c- ransta konuşan Küba Ulusal ParlamentOM. Genel Sekreter Yardımcısı Ernesto Suare/ Mendez, 1976 yılından bu yana ülkesinde uygulanan "demokratikleşme' < "düzeni içc- risinde belediye yapılanmasının oluşumu v e işleyişihakkındaaynntılıbilgilerverdi. Cl- kesinde tanınmış bir politikacı olan Men- dez, ParlameMolararası Birlik(PAB) top- lantısı için geçenlerde geldiği lstanbul'da. Yıldız Saravı'ndaki "Kent veYaşamTop- lantı Sak)nu"nda da mimarlar, plancılar \ c yerel v önetım uznianlan) la birlikte olma ola- nağını buldu. Küba'da demokrasinin temcl koşulunun "halkın katılımı vesecilenleri siı- rekledenetlemesi" olduğunu belirten Men- dez. yine halkın. seçtiği yöneticileri gere- kirse dönem sonunu beklemeden "geri ça- ğırma" hakkının da bulunduğunu vurgula- dı. 18 Nisan 1996akşamı "İstanbul'un tra- fiğinc takıidıkları" için yaklaşık 45 dakika gecikmeyle toplantı salonuna ulaşabilen Ernesto Suarez Mendez, buna rağmen ken- disini dinlemek için gelenlerin "sabırla bek- lediklerini" görünce konuşmasma hem te- şekkür ederek hem de "daha içten bir soV leşi" havası içinde başladı. ABD. sözüm ona Küba'da demokrasi olmadıgı için yıl- lardır sürdürdüğü ablukadan vazgeçmiyor- du. Oysa Küba'daki demokrasi ABD'den çok daha ileri düzeyde "halkınçıkarlanna"hiz- met ettiği gibi. aslında 20. vüzvıldaki he- men tüm kıtalarda yaşanan "demokrasi düş- manı" hareketlerin arkasında da yine ABD bulunuyordu. Yani ABD. aslında Küba'da "varoluş direnişini" sürdüren sosyalist dü- şüncenin demokrasi anla>ışını yok etmek istiyordu. Çünkü bu anlayış temelde "pa- rası olanlanıı" değil. "bilgisi. birikimi ve yetenegi olanlann" halk tarafından seçile- rek yerel ve merkezi hükümet meclislerin- de hizmet vermeleri ilkesine dayanıyordu. Mendez'in anlattığına göre ülkesinde bu ilkenin yaşama geçirilebilmesi için her be- lediye bölgesi aynı anda en az 30 seçim bölgesinden oluşuyor. Küba'daki 14 ilde toplam 169 belediye bulunuyor ve bunlar arasında 200-300 seçim bölgesi olanlarbü- yük kentleri me>dana getiriyor. Seçim böl- Küba'da 16 vaşına gelen herkes \erel vöııetim nıeclislerine seçilebildiği için, gcnçler daha lisede kent ve toplum sorunlarıvla ilgilenmeve başhvorlar. ıOKTAY EKlNCl) geleri ise genellikle komşu mahalleler ola- rak belirleniyor v e bu bölgelerde kentin be- lediye meclisi için "en az 2, en çok 8 aday" yine mahalle sakinlerinin arasından "kom- şulartarafindan seçimle" saptanıyor. Komü- nist Partisiisebuadav belirlemesine vese- çimlere kanşmadığı gibi adav lann partıli ol- maları yönünde herhangi bir koşul da bu- lunmuvor. Sadece "16yaşını" geçmiş bir Küba vatandaşı olmak. yerel meclislere se- çilmek için de yeterli oİuyor. Mendezin verdiği bilgiler arasında il- ginç olanlardan biri de "propaganda döne- minin" özelliüi. Kübada adavlar. sadece "bir fotoğrafları ile özgeçmişleri yer alan" afişlerle kendilerini tanıtıyorlar. Bunun dı- şında parlak gösteriler, daha farklı atraksi- yonlarvepahalı kampanyalaryok. Bu "mü- tevazı" ve her yönüyle "eşit koşullardaki" demokratik yanşta, ilk turda kendi seçim böl- gesindeki oylann yüzde 50'den fazlasını alanlar. "belediye meclisindeo bölge\i tem- sileden"üyeliğeseçilmişo!uyorlar. llk tur- da bu oran elde edilemezse. sonucu 2. tur- daki en yüksek oy oranı belirliyor. Küba'da belediye başkanlannı ise "bele- diye meclisleri kendi arasından" seçiyor. Başkan yardımcısı> la birlikte o kentteki çe- şitli kamu yöneticilerini de yine yerel mec- lis belirliyor. Başkan ve yardımcısı meclis içinden seçildikten sonra "2^>ıllık" hizmet dönemi için yürütme görevini üstlenen bir "yönetim konseyi" oluşturuluyor. Bu kon- sey meclisle birlikte ve "meclisyetkisinde*" çalışarak, kentteki sağlık. eğitim. kültür. spor ve küçük ticaret gibi hizmetlerin yatı- nm ve yönetim kararlannı alıyor. Belediye Başkanı da hem meclisin hem de bu kon- seyin başkanlığını yapıyor. Halkın akfif denetimi Küba'da yerel demokrasinin en önemli il- kesi "halkın aktifdenetimi". Belediye Mec- lisi ve meclis üyelen, "yüda 2 kez" kent halkına ve seçim bölgesindeki seçmenle- re "hesap" veriyorlar. Bu toplantılarda halk- tan gelen eleştiri ve öneriler, çalışma prog- ramlanna da temel oluşturuyor. Böylesi birdenetim sürecinde seçmenle- rin aynca "meclis üyelerine seçimle verdik- leri yetkiyi geri alabilnıe hakları" da var. Bir üyenin çalışmalan kendi seçim bölge- sinde beöenilmezse. o bölge seçmenleri 2.5 yıllık dönemın bitmesini beklemeden. üye- yi gen çağırabilivorlar ve >eni üye seçebi- İiyorlar. Mendez'e göre Küba'da 1976'dan bu yana "20yıldır" uygulanan bu sistemin iki genel hedefi var. Birincisi. halklayöne- timin bütünleşmesi ve bir "yönetici a>nca- lığının"oluşmaması. fkincisi ise halkın ka- rarlara katılabilmesi ve hizmetlerin "halkın çıkanna" yapılmasının sağlanması. Nitekim bu nıodel. sadece kent yönetıminde değil. "ülkeyönetiminde"de uygulanıvor. Parla- mentonun üveleri de yine seçmenlere he- sap veriyor ve gerekirse bu öyelikleri "hal- kuı isteğivle" geri alınabiliyor. Evet. Küba Ulusal Parlamentosu'ndan Ernesto Suarez Mendez'in ülkesindeki "ye- rel demokrasi ve belediye düzeni" hakkın- da anlattıklan. bizleri ister istemez "derin düşüncelere" götürüyor. Seçildikten sonra tarn 5 yıl ve halka hesap vermek bir vana "memur" olduklan bağımsız yargıya bile- hesap vermeleri neredevse olanaksız olan bizdeki yerel vöneticilerin ne denli dov um- suz bir "demokrasi cenneti" (!) içinde gö- rev vaptıkları Küba modeli karşısında da- ha ivi anlaşılıvor. Böyle olunca da örneğin yine Küba'da ABD ablukasının varattığı ekonomik çöküntüye rağmen. "Havana kentindeki tarihi sömürge mimarisinin res- torasyonuna" lOOkişiIikbiruzmanlargru- bu görev lendırilirken. bizdeki demokrasi ortamı içerisınde İstanbul'un tanhi Süley- manive semtı konaklannı tekertekeryakıp arsalarının otopark olmasına göz yuman belediyeye kimse sesini bile çıkarmıvor. NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR BONN - Insanoğlu, kuş misa- _ li. 3 gün önce Antalya'daydım. 2 gün önce 1 Mayıs istanbu- lu'nda. Şimdi ise Almanya'da. is- tanbul'daki alt-üst oluş ve kar- gaşanın ardından Almanya'nın sessiz ve barışçı dinginliği garip bir paradoks oluşturuyor. Bonn'un Ren Nehri'ne hâkim tepelerınden birine kurulu Pe- tersburg Devlet Konukevi'nde Türk-Alman ilişkileri, islamiyet ve Hıristiyanlık üzerine yoğun tartışmalar yapıyoruz. Körber Vakfı'nın düzenlediği sempozyumun adı: "Türk-Al- man ilişkilennde tabulaştmlan faktördin." Almanya'dan veTür- kiye'den birçok politikacı, din adamı, bilim adamı, gazeteci ve araştırmacının yer aldığı sem- pozyumda konuşmalar zaman zaman iki ülkenin iç sorunlarına yöneldi. Almanlar. kilisenin etkinliğinin giderek azaldığına dikkat çeker- 'Ren Nehri Alev Alev' ken Türk tarafı, yükselen isla- mın geleceği üzerinde yoğunlaş- tı. Almanlar, Federal Cumhuriyet- leri'nin laik değil. seküler bir dev- let olduğunu anlattılar. Islamcı kesimle tartışmalanmızda Türki- ye'nin nadir laik ülkelerden biri olduğunu anlatırlar ve bu siste- min baskıcı bir sistem olduğun- dan şikâyet ederler. Almanların anayasal garanti attına aldıklan haklar, laiklikten da- ha ileri bir sistemin varlığına işa- ret ediyor. Alman Anayasası; di- ni bir inanca sahip olup olmama hakkını, bu inanca sahip oldu- ğunu belirtip belirtmeme hakkı- nı güvence altına alıyor. Inanç öz- gürlüğü hakkı. inanç sahibini başka insanların ve devletin sal- dırısından korumayı amaçlıyor. Almanların anlayışına göre. seküler devlet kendisini dünye- vi işlerle ve hedeflerle sınırlıyor. Böylece, dinle bağlantılı ve di- ne dayanan bir yaşam tarzı ve yükümlülükler devletin yetkı ala- nının dışına çıkıyor. Böylece di- ni yaşam. devletin sorunu ola- rak tartışılmıyor. Almanya'da cemaatlere ve di- ni gruplara önemli özgürlükler sağlanmış. Bizim islamcı grup- ları bunu örnek gösteriyorlar. Ama görmedikleri şu: Alman- ya'da hiçbir siyasi parti, dine da- yalı bir sistem kuracağını ıddia etmiyor. Hiçbirsiyasi topluluk. her 6 saatte bir inşa edilen kiliseler- den söz etmiyor ve bunların ye- tersiz olduğunun propaganda- sını yaparak oy toplamaya ça- lışmıyor. Almanya'da dine dayalı parti yok. Almanya'da bir parti lideri -başında Hıristiyan sözcüğü de olsa- kaldığı otelin balkonuna çıkıp Erbakan gibi. "Bu şehir- de ezan-çan seslerini az duy- dum, biz iktidara gelirsek bura- yı camiyle-kiliseyle dolduraca- ğız" demiyor. Bonn'daki toplantıya; Türki- ye'den RP'li Meclis Başkanve- kılı Yasin Hatipoğlu ve Abdul- lah Gül, CHP'Iİ Ercan Kara- kaş, DYP'li eski Diyanet işleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, ANAP'lı Kâmran inan, işadamı İshak Alaton, Prof. BinnazTop- rak, Prof. Hüseyin Hatemi, Prof. Y. Nuri Örtürk, Prof. İzzettin Doğan, Prof. Beyza Bilgin, Ok- tay Ekşi, Fehmi Koru gibi ısim- ler katılmıştı. Alman Meclis Başkan Yardım- cısı Hans-Ulrich Kloşe, Yeşil- ler Milletvekilı Cem Özdemir, çok sayıda profesör ve milletve- kili de Almanlan temsil ediyor- du. Petersburg Oteli'nde akşam Almanlar, bizi balkondan birgös- teriyi izlemeye çağırdılar. Bal- kondan Ren Nehri kırmızılar için- de görünüyordu. Nehir boyu kır- mızı ışıklarla aydınlatılmıştı. Ge- miler rengârenk görüntülerte ge- çiyor, havai fişekler gökyüzünü aydınlatıyordu. Almanya'ya ba- harın gelışi kutlanıyordu. Tıpkı bizdeki Nevruz ve Hıdrellez gi- bi. Havai fişekler, ortalığı aydın- latırken. kadınlı erkekli topluluk- lar dans ediyordu. Zenginleşmiş ve demokrasi konusunda önemli mesafeler al- mış Almanya ile Türkiye'nin so- runları öylesine farklı ki... Bizim bayramlarımızda hâlâ kan akıyor. Burada ınsanlardans ediyorlar. BİZ BİZE ERDAL ATABEK Psikolog Kime Lazım?.. Sayın Bülent Ecevit "1 Mayıs 1996" olaylarını de- ğerlendirirken "Bu gençlere psikolog lazım " demiş ve doğru söylemış. içındeki öfkeyi nereye yönelteceğini bilmeyen. bu öfkenin biriktirdiği şiddeti önüne çıkan herfırsatta göstermeye güdülenmiş insanlara gerçek- ten de "psikolog" gerekir. Ama bu öfke, bu şiddet sa- dece 1 Mayıs günü mü ortaya çıkmıştı? Futbol maç- larında sahalara boşaltılan öfke neydi? Fenerbahçe fut- bol takımının Rıze'de uğradığı saldında ortaya konan öfke ve şiddet nedir? Sıvas'ta 36 insan yakılırken or- taya çıkan alevlerin anlattığı öfke ve şiddet neydi? Psi- kolog kime lazım Bülent Bey, kımlere lazım? Bu lüzu- mu anlamak için 1 Mayıs 1996 günü mü gerekiyordu? • • • Varoşlann öfkesinden, varoşlann intikamından söz ediliyor, doğrudur. Doğrudur da bu varoşları kim ya- rattı? Varoşlar nasıl varoş oldu. Köylerinden kopup kentlere göçen insanların topraksız, işsiz, umutsuz kit- leler olarak kendilerini eklemeye çalıştıklan kentlerde kim onları merak etti? Merak edilmesi gereken, bu insanların neden yerle- rinden yurtlanndan koptuklarıydı? Önem bile verilme- di. Sadece onlara kızıldı. Merak edilmesi gereken, onlann nasıl yaşadığıydı? Onlara bakılmadı bile. Merak edilmesi gereken, orada yaşayan gençlerdi. O gençler gençlikten bile sayılmadı. Oralarvaroştu, gettolardı. Oralarda yaşayanlar ken- dilerini var etmeye çalıştılar. Nasıl var etmeye çalıştı- lar, bilen var mı? istanbul'a üç yıl önce gelenler üç yıl sonra gelenle- re kızdılar. Kalabalık kentler büyük bir yabancılaşma süreci içine girdi. Bilen oldu mu? Onlara psikolog lazımdı, ama onları yönetme iddi- asmda olanlara psikolog daha çok lazımdı. Bunu bi- len de olmadı. • • • Bankamatike saldıran gence dikkat etmeniz gere- kir. ' Onun parası yoktu. Çekecek parası da yoktu, yatıracak parası da yok- tu. Bankamatikte işlem yapması için dehaya da gerek- sınmesi yoktu. Engin Civan'ın 5 milyon dolar rüşvet aldığını biliyor- du. Ahmet Özal'ın milyon dolarlarla oynadığını da bili- yordu. Dolarları, markları, tahvil borsasını, Amerika'daki vil- laları biliyordu. Bunların eğitimle, çalışmayla olmadığını da biliyor- du. . ; Sadece öfkesi ve şiddeti vardı. Bankarnatik artık onun düşmanı olmuştu. Onu kırıyordu. Lalelere saldıran genç kıza dikkat etmeniz gerekir. "Ben varım, ama bu çiçekler kadar değerim yok" dıyordu. "Ben yoksam onlar da olmasın" diyordu. Psikoloji, bunu görmektir. Ama sız, ama sızler "Onlar neden orada vurulma- dılar" diye öfkeleniyorsunuz. "Vali neden tatildeydi?" diye kızıyorsunuz. "Polis neden pasif kaldı ?" diye kızıyorsunuz. Onlar öfke ve şiddeti kullandılar. . . ,ww«>M«4 Siz de öfke ve şiddeti kullanıyorsunuz. ._ Onları sız yarattıntz ve şimdi kızıyorsunuz. ^ Yararı yok, toplum artık yabancılaşma sürecine gtr- miştir. • • • Sağlıklı bir solun oluşumu yıllar boyunca ezilerek engellendi. Disiplinli, örgütlü, programı açık bir sol par- tileşme oluşamadı. Sağlıklı bir sağ da azgelişmiş kültürün içinde geli- şemedi. Bugün "radikal sol" denenler, sol düşüncenin ürü- nü değildir. Onlar. sağ politikalann çaresiz bıraktığı insanlardır. Sağlıksız sağ da insaniarı, ya dinin tevekkülüne ya da dinin sığınak yapıldığı şiddete yöneltmektedir. Onlar da sağ polrtikilann çaresiz bıraktığı insanlar- dır. Artık çaresiz insanlarla köşedönücüler karşı karşı- yadır. Sistemin çözümü bitmiştir. Çözümsüzlük kendi çözümlerini üretmektedir. Öfkey- le ve şiddetle. Psikolog kime lazım acaba? Karayalçın, 'partiden aynlacaklar' iddialannı yalanladı 'Eleştiriler bölünme olarakele alınamazy AV ŞE VILPIRIM ABANT - Feshedilen SHP'nin son Genel Başkanı ve CHP Sdiıibun Milletveki- lı Murat karavaJçın. partı- den avnlacaklan iddıalarının doğru olmadığını sövledi. Karayalçın. "Eleştiriler bö- lünme olarak ele alınamaz. Yanlışlan söylüvoruz, ama bu. SHPIilerin CHPden av- nlacağı demek değiL O yan- \x\ olur" dedı. Karayalçın. SHP kökenlılerden kurultay için çalışmalarını istedi. Karayalçın başkanlığında 100 SHP kökenlı partılinin çıkarmayı planladıkları sos- yal demokratdergı içınoluş- turuian "\eniCMuşum" şirke- tının Abant'taki toplantısı dün sona erdi. İki gün süren top- lantıda dergınm yani sıra CHP ile parti içındeki SHP'lılerın durumu ve geleceği tartışıl- dı. Dünkü toplantıdan önce gazetecilerin sorularını ya- nıtlayan Karayalçın. amaçla- nnın CHP'den aynlmak olma- dığını söyledi. Karayalçın. bir gazetecı- nin "DSP lideri Ecevit'in Abant'taki toplantıyı CHP bölünüyor diye değerlendir- diğini" anımsatması üzerıne. "Bu doğru değil. Ioplannnın böyle bir amacı yok. Böyle bir düşünce taşımıyorum. Eleştiriler. bölünme olarak elealıııamaz" dedi. Kendısi- nın de CHP'de eleştirdiğı nok- talar olduğunu vurgulayan Karayalçın. "Ama ben CHP'liy im. CHP başka.etes- tiri başka" dedı Karayalçın. bir gazeteeı- nın bazı SHPIilerin yeni par- tıden söz etriğinı anımsatma- sı üzerine böyle düşünen ki- şiier olduğunu. ancak yeni oluşum hareketinın hiçbir şe- kilde CHP'nın bölünmesi an- lamuıı taşımadjğını v urgula- dı. Dünkü toplantının kapa- nışında birdeğerlendirme ya- pan Karayalçın'm. kurulta- ya hazırlık yapılmasını ıste- diğı öğrenildi. Karayalçın'm "Parti içinde bir noktaya ge- linecekse kurultay ın kazanü- masına yetecek 60-70 ilçede çalışılsın" dedığı bildırıldı. Konuşmasında Ecev it'e de yüklenen Karayalçın. Ece- v ıt'in ASKl'deyolsuzluk ya- pıldığı iddialannı dilegetir- dığıni anımsatarak. "Sayin Ecevit'e mektup yazacağim. Elindeki belgeleri ya bana ya da dev letin ilgili organlanna versin. \bksa hukuki nokta- ya geleceğimi söjleyeceğinı'' dedı. İSKİ konusuna da de- ğinen Karayalçın, şöyle de- vam etti: "İSKİ haksız bir şekilde üzerimizeyerleşti.Sayın Bay- kal'ın diz çökerek özür dile- mesi akıl almaz bir şey. Bunu kemiklestirdi. N'eteneksiz bir insanın kafiye aray ışı da AS- Kİ'yi yerleştiriyor. Yok böy- le bir şey ama utanmadan söylüyor." Karayalçın, SHP dönemin- de TBMM'ye verilen "Li- deıierin ve eşlerinin mal var- lıklannm araşünlnıasına"i1iş- kın önergeyi anlatırken de "Bülent Bey'in küçümsen- meyecek rezervleri nereden çıktı?"dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear